4 ————.... Seyahat intibaları: 21 Otomobille Avrupada 9000 kilometro Hazreti İsa Avrupanın göbeğinde nasıl istismar edildi? On senede bir tekrarlanan “ Büyük heyecan oyunu , -iç içe odanın bir hikâyesi-İki gece köyde kalmayana bilet yok | Augsburg şehrine vardığımız zaman, maksadımız, Münih'e git- mek ve oradan da cenubi Baviyera ya geçerek © Oberammergau ve Berchtesgaten taraflarında bir - kaç gün kaldıktan sonra Avustur- yaya ogeçmekti. Oberammergau köyüne gitmek istememizin sebe- bi, burada köylüler (o tarafından oynanan ve “heyecan oyunu,, de- nilen bir piyesi görmekten ibaret- ti, Ancak Augsburg'ta öğle yeme- ği yerken “heyecan oyununun,, ancak ertesi gün oynanacağını ve hafta arası başka oyun oynanmı- yacağını işittik. Bunun için seya- hat programını azıcık değiştire - rek evvelâ Oberammergau köyü- ne, sonra Münih'e gitmeğe karar verdik. Augusburg ile Oberam - mergau arasındaki yol, Almanya- nın en iyi asfalt yollarından biri- dir. Yola çıkar çıkmaz, gideceğimiz yerin ehemmiyetini anlamakta ge- cikmedik. Her yol Romaya çıkar derler. Almanyanın bu tarafların- da da bütün yol işaretleri Oberam- mergau istikametini gösteriyordu. Bu köyde oynanan “heyecan oyu- nDu,, piyesinin tarihi şudur: Tam üç yüz sene evvel, Alp dağlarnm eteğindeki bu Oberammergau kö- yüne veba hastalığı gelmiş. Kö - yün yarısı bu hastalıktan kırılmış, doktorlar, ilâçlar, dualar, tedbir - ler bir fayda vermemiş. Nihayet Hazreti İsanım çarmıha gerilmesi- ni bir piyes halinde oynamışlar. Bunun üzerine veba hastalığı kal. mamış. Dağ halkı bâtıl itikatlara daha kolay inanır. Kurtuluşlarını bu piyesin oynanmasında görmüş- ler ve her on senede bir oynama- ğa karar vermişler, İlk zâmanlar Allaha dua mahiyetinde olan bu piyes, köye seyirciler getirmiş. Bir duhuliye almağa karar vermişler. Bu da mühim bir para temin et - miş. “Heyecan oyunu,, köy için mühim bir varidat memba olmuj. Bu sene heyecan oyununun e- hemmiyetini tebarüz ettiren bir nokta da piyesin ilk oynandığı se- menin üç yüzüncü yıldönümü ol - masıdır. Piyes yalnız köylüler ta- rafından oynanır. Oyuna hiç bir yabancı iştirâk edemez ve bu o - yunda rol alan bir köylü dışarıda oyun oynayamaz. Heyecan oyu - nu, yalnız Oberammergau köyün- de ve köylüler tarafından oynanır. Hazreti İsanm hayatını istis - mar etmekte bu derece kurnazlık ATEŞ B i yayılıyor. du. Gönülleri ağır bir yeisle kapla- yan bu ölüm kokusu içinde kafes- lerden hâlâ Necatı bekleyen Ha - cer birden gözlerine ( inanamadı. Necat, perişan, bitkin, sapsarı bir çehre ve sendeleyen adımlarla eve doğru yaklaşmakta idi, Necat o geceyi sabahlara kadar kâh sokaklarda, kâh Beyoğlunun kahvelerinde uykusuz geçirmişti. Sabah olunca gene ayaklarının sev- ki tabiisine kapılarak Aksaraya sü rüklendi. Tam sokaklarına sapınca bütün mücrimler gibi cazibe ve da- ia kuvvetleri arasında sendelerken kapısmın önündeki O manzarayı gördü. Hacer merdivenleri atlaya. tak indi, kapıyı açtı ve seslendi: Necat!.. Yı zaman bir el uzana - rak ee çekti. Yarı karanlık avluda genç kızm O hıçkıran başı Böğsüne e bir rüzgür İvor” gibi içeri girer- Edebi Romanı: 14 ÖCEKLERİ Yazan: Nezihe MUHİDDİN ! tü-Senin gösteren köye vardığımız zaman, ertesi gün oynanacak piyesi gör- mek için her taraftan seyyahların akın halinde geldiğini (o gördük. Otomobillerle, otobüslerle, şimen - difer katarlarile Ingiltereden, Fe- lemenikten, Italyadan, Iskandinav- yadan seyyah geliyordu. Fakat ek- seriyet hiç şüphesiz Amerikalı- larda idi. Köye varır varmaz, ilk nazarı dilekatimizi celbeden şey, taksi ve araba şoförlerinin hammalların u- zun saçlı olmalarıydı. Anlattılar: — Bunlar heyecan oyununda rol alan köylülerdir. Bu kadar seyyahın hücumunu görünce, otelde oda bulmazdan ev- vel, piyes için bilet almak aklımı- za geldi. Otellerde yer bulmazsak, yakın bir köye gider orada kalırız ve sabahleyin buraya geliriz dedik. Anladık ki bilet ancak iki gece Oberammergâu köyünde kalan- lara satılırmış.İnsan bir şey arka- sından koşar da onu elde edemez- se, o şeyin kıymeti nazarmda yük- selir. Biz 'de şimdi her ne pahaya ve her ne kadar zahmete mal olur. sa olsun, behemehal heyecan © - yununu görecektik. İki gece kala- cak otel aradık, bulamadık. Nor - mal bir vaziyette bir insanın yapa- cağı şey, derhal başka bir şebre sürüp gitmekten ibarettir. Fakat seyyah heyecan oyununun heyeca- nma tutuluyor. Oberammergâu- dan ayrılamıyor. Bir oda bulmak için köyü alt üst ettik. Nihayet sey- yahlara yer bulmak vazifesile mü- kellef olan büroya müracaat ettik. Bizi Wittelsbach oteline yolladı. Bu otelde bir oda bulduk amma, garip bir oda idi. Daha doğrusu iç içe iki oda, Kapısı bizim odanın içinden açılan ikinci odaya gir - mek için bizim odadan © geçmek lâzımdı. Sorduk: — İç oda kiralandı mı? — Evet. — O halde öteki kiracılar o - dalarına nasıl girecekler? — Basbayağı, Sizin odanızdan geçerek. — Dünyada böyle odayı kirala- mayız. Otelci bile ehemmiyet vermez göründü: — Siz bilirsiniz dedi. Zaten bu odanın yirmi tane müşterisi vardır. Heyecan oyununu görmek için gelen misafirleri geri çevir - meği bir günah telâkki ettiğimiz içindir ki. Hay aksi şeytan. Bu köye ka- dar gel de heyecan oyununu gör - meden geri dön. Bu nasıl heye « can o oyunudur ki, dünyanın her seyyah şehrindeki oteller boş du- rurken, burada tek bir oda bulmak — Suzi. , . Suzi senin Adoratör geliyor!.. Suzan yerinden fırlayarak cad - deye bakan pencereye koşup bak - tr. Nebahet tıngırdattığı Flordamu- ru yarıda bırakarak piyanonun ka- pağını kapattı Neclâya: — Süzi hiç bir zaman (asri bir kadın olamıyacak. - dedi - Hâlâ Pol ve Virjini aşkları arıyor... İkisi beraber gülüşüyorlardı. Su zan kendisile alay edenlere döne - rek; — Kadınlar biraz da kendi kalp «leri için yaşamalıdırlar - diye cevap verdi - Neclâ Suzana yaklaştı: — Adeta sarardın... Vah zavalir wi Ge aşkta Virjini'yi ede bırakacaksı a Iri ın. — Bari değse! » diye dudak bük- Aadoratörünü denemek i- çin beraber sokağa çıktığınız za» man bir dakika kadar Babayan'ın | vitrini önünde dur ve bir pırlantalı | mümkün değil. Derhal karar ver- dik : — Odayı kiralıyacağız. Sonra öğrendik ki iç odayı ki ralayan Fulda şehrinde bir gaze- teci ile zevcesi imiş. Tanıştık. Bi- zi rahatsız etmemek için çok üzül. düler. Otel odasını kiraladıktan son- ra biletleri de elde etmiş bulunu- yorduk, Heyecan oyunu, sabahle- yin saat sekizde başlar. On ikide perde arasi talili (o olur, Öğleden sonra saat ikide başlar ve niha - yet saat altıda biter uzun bir pi » İ yestir. Sabahleyin saat sekizde yal nız bu piyesi oynamak için yapıl. mış olan tiyatroya gittiğimiz za - man binlerce seyyah bizden evvel gelip yerlerine oturmuşlardı. He - yecan oyunu hakikaten Amerika sinema filmleri gibi heyecan ve - rici bir oyundur. İlk sahnede Haz- reti İsanın eşek üstünde binili ola. rak geldiği (o görülüyor. Orada sarraflara çatar. Halkı soydukla- rından bahseder. Halk etrafına toplanır. Kendisini alkışlar. Sonra sarraflar ağır o basarlar. Hazreti İsanm çarmıha gerilmesine karar alırlar ve bu karar da infaz edi - lir. Hazreti İsanın çarmıha geril. diği, avuçlarınm içine çiviler ça - kıldığı, çarmıhta öldüğü bütün'te. ferrüatma kadar temsil © ediliyor. Oyunu görmeğe gelenlerin çoğu dindar ve bazıları da mutaassıp ka- toliktir. Çarmıh sahnesinde hün- gür hüngür anğlayanlar, hattâ ba- yılıp hastahaneye kaldırılanlar çok tur. Tiyatro binası içinde heye - can oyununun heyecanına muka - vemet edemeyip te yıkılanları te- davi etmek için bir hastahane var- dır. o Hazreti İsa ile beraber iki cani çarmıha geriliyor. Hazreti 1. sa ölüyor amma, iki cani ölmüyor. Çarmıhta onları öldürmek için gö- üslerine sopalarla vurulduğu za- mah, artık seyirciler arasında he - yecan hâd gayesine varıyor. Biz heyecan oyununun heyeca - nma kolayöa (o mukavemet etlik, Fakat uzunluğuna mukavemet et- mek azıcık zor. Sabahtan akşama kadar sekiz saat devam eden bir oyunu seyretmek kolay mesele de. ğildir. Bununla beraber, dünya - nın her tarafından bu oyunu sey- retmek için seyyahlar gelmekte dir. Bu piyes yüzünden Oberam - mergau köyü dünyanın en zengin bir köyü olmuştur. Bir seyyah ka. filesi gelir, bir seyyah kafilesi gi- der. Köye bunların b, pa- ra yalnız bilet ücreti değildir.İki gecelik otel ve yemek masrafı da köyde kalıyor. Esasen otellerin bü- yük bir kısmı , piyeste rol alan köylülerindir. Hazreti İsa relünü oynayan Alois Lamg'in bir oteli bir || de mağazası vardır. Bundan maa- da kendi resmini imzalayarak A- merikalı seyyahlara satmaktan da hayli para kazanıyor. Heyecan o- yununda Alois Lang olmak çok kârlı bir iş. Diğer taraftan Hazre- ti İsayi otuz parça gümüşe satan Juda rolü hiç rağbette olmasa ge- rektir. Çünkü ertesi gün köyden ayrılırken dikkat ettik. Hazreti sanın mağazası dolu. Amerikalı seyyahlar da imzalı resmini satın almak için uzun bir sıra teşkil et- mişlerdi. Juda rolünü oynayan za- vallı Hans Zwink ise mağazasın - da maruf tabirle “sinek avlıyor - AŞ. broşa şöyle dikkatlice bak... Eğer Necat Beyi bir daha görürsen iki olsun. , Suzan amcazadesini susturma - ğa çalışıyordu: — Ne söyleseniz nafile. Bu genç benim hoşuma gidiyor... Ben Onu bir “om dafer,, olarak kabul etmiyorum ki. eğ çapkın bir ahenkle güle - — “Om dö kör,, değil mi? - di- ye Suzanın sözünü kesti - — “Om dö kör,, elbet... Nebahet dayanamıyarak atıldı: — Arkada bir “Om dafer,, ol - maymca “Om dö kör,, ün zevki çık MAZ... Suzan: — Yeter artık susunuz! - dedi « Kapıdan sözlerinizi işitecek... Neclâ: — Daha vakit var, devam edebi- m Altıncı kata çıkıncaya ka » Rİ Kapının zili çalınca hep birden sustular. Necat uzun ve ince endamını da- ha zarif gösteren lâcivert bir kos - tüm i. Çok itina etmiş oldu. u çok itina ki itinasızlığı daha zarif ve hoş gös- terecek kadar. Acemiliği ilk bakı ta göze çarpıyordu. Leylak ve aw Eiki ( Öz dilimizle | Buğday satıyoruz! “Sakla samanı, gelir zamanı.” Demenin yeri gelmedi mi? Bir kaç yıldan beri, ekim (1) Banka- sının köylü elinden topladığı buğ- dayların ilk yığınını, değer para ile Almanyaya sattık. Bir yandan yeni yeni ısmarla- malar (2) alıyoruz. Demek ki, bi- rikyerlerine (3) yığdığımız buğ- daylar için korkumuz yok. Bugün yarın, yüzer bin, iki yüzer bin hep- sini satacağız. Köylü, bu buğdayları, kendi yanında saklasa, saklayabilseydi, bugün bir tek çürümemiş başak tanesi kalmıyacaktı. Çürümedi, diyelim, köylü başı dara gelince, ucuz, ucuz, yok de- ğerine elinden çıkaracaktı. Şimdi ise, alıcı, köylüyü değil, sırtın milyonlara dayamış bir e- kim bankası karşısında bulu. yor. Alış verişini onunla yapıyor. Ekim bankası, köylü gibi değil. Tok satıcı... Canın isterse al, diyor. Bu yıl, dört yandan gelen duyum (4) dan anlıyoruz ki buğday Avrupa- da çok az yetişti. Bir çok yerler, “Aman buğday!” diye bize baş vuruyorlar. Köylü, bundan böyle buğdayı- mı nasıl satayum diye düşünmesin, yalnız, tarlasının başında, kalsın ve yetişken (5) i olgunlaşınca he- men derleyip toplayıp bankanın birikyerlerine yığmağa baksın. Bu-| gün olmasa da, yarın alıcısı çıka- cak bir barım için düşünmek is- ter mi? Doğrusu, Ismet Paşa törü (6) sünün budunun varlığını ko- ramak yolunda bulduğu em (7) lere karşı diyecek söz yok. İlkin paramızı, sonra da buğ- dayımızı düşmekten kurtardık. İncirimizi, üzümümüzü de bagün- lerde kurtarmak üzereyiz. Yarın halılarımız, tiftiklerimiz, palamutlarımız ve öteki yetişken (8) lerimiz de para etmeğe başla- yınca, badunca kalkınma ; işimizi başarmiş sayılabiliriz. M. SALAHADDIN (1) Ekim — ziraat, (2) ısmarlama —| sipariş, (3) Birikyeri — anbar, (4) du- yum — haber, (5) yetişken — mahsul (6) Törü — hükümet, (7) em — çare, tedbir, (8) yetişkken — maheul, Asrm umdesi “MİLLİYET” tir. ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç için ee Sa il Ye renin. Ga ve liriyete süre cant edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyar fönü kabul etmez, | | | Harik Hayat Kaza Eksavçta bergner Pek ve aya 96) Bakırköy şefkat günü | Hilâliahmer Bakırköy şubesi tarafın. dan cuma günü Florya plâjında tertip edilen şefkat günü parlak oldu. Davet- biler arasında Nafia Vekili Ali Bey, Kı- ıç Ali ve Aziz beyler, Ankara mebusu Kmacı zade Şakir ve diğer mebus bey- ler, Yunan ticaret mümessili M. Fofas, mahalli fırka ve cemiyetler âzaları, yerli ve ecnebi daha pek çok aileler görülü- yordu. Şefkat gününün tertibinde bir çok hanım efendilerle beraber Madam ve M. Sperko ve kızlarının yardımları do- | kunduğundan şube tarafından kendileri- | ne teşekkür edilmektedir. Hakem ve yı dım işlerinde Yeşilköy nahiye müdürü Şükrü beyle M. Kanne, M. Wendler ve | M. Siramm'ın dostane ve yorulmaz gay | retlerine de ayrıca teşekkür olunmakta. dır. La Turguie “ Milliyet” in frandızca münhane olan “La Turgule” . gazetesinin 8- bokümanlarıma: gösterliği sübuleği La Tergnle Türkiye ve leketlerindeki abonelerine kolaylık olmak üzere faid. büste bulunarak gerek Türkiye ve rekse Ecnebi: memlsketlerdeki tüccar, komisyoncu, ithalât ve ihracat Giocari, fabrikatör, onu'alldır ve tkmiiyenleri birbirine tanıtmak ve icabında abone lerine büyük Genrethanelerin, tanmış Süral Sulh Avakak, dok lokanta umumi bahçe vesair büyük ve maruf mahalleri bildirmı - sütün Bu sütunda İstanbul, vi- Yyetler mebi memleketlerdeki abo- nelerinin isimleri adresleri (O ve mesleki ilinları meccanen neşredilecektir. Bu adres İlânlarmda müracaat maksat- larının izahı lâzımdır. Bu suretle abone- ler ticaret ve işlerini ayni zamanda ha- riçle de tanıtmak fırsatını bulabilecek- lerdir. Bu maksatla gönderilen ilânların düet be) öktire tenler otm Um dır. Her üç aylık abonenin ilâm üç de- Fn altı aylıklık abonenin dokuz defa 12 aylik abonenin yirmi defa tekrarla» nacaktır, Gönderilen (ilânlarda abone numarasının bildirilmesi hor tekerrür em (2) kuruş pul gönderilmesi lâ- > — La Turgule abone fiyatları Türkiye Ecnebi memleket için Lira Kr, Müddet Ay — Müddet Ay — — Bü 3 ss 6 6 e m . 2 nn. x- DOKTOR Rusçuklu Hakkı “Galatasarayda Kanzük eczahanesi YENİ NEŞRİYAT. Varlık Bu kıymetli san'at ve fikir mecmuası” in elimize 15 eylül tarihli 29 un- cu sayısında e Abdülhak Mi gi ir ie mm İn Cat veli Sena, Salt Fal, Minhemet Feridun Fazıl, A. Gaffar, Semp Roşat Cemal, İhsan Naim, F beylerin makale, hikâye, şiir meleri vardır. ve Otomobil Sigortalarınızı Galatada Telefon : seminlerden © yapılmış bir buketi Suzana verirken kulaklarına kadar kızardı. Sesi boğukça çıkıyordu: — Yaseminle leylâğı çok sevdi- ginizi söylemiştiniz... Suzan buketi alırken fıkırdayan Nebahetle Neclâya gözlerini açtı. İki genç kadının en belirsiz ha» reketlerinden bile taşan müstehzi hava Necatı garip bir vaziyete s0- kuyordu. Suzanla Turku- vazda geçirdiği iğ güzel saatin zevkini bu ilk heyecanlı ziyarette bulamıyacağını anlamıştı. Bugün çay günleri olduğu için kim bilir daha ne sıkıcı ve yabancı simalar- la beraber oturmağa mecbur ola - caktı. Necat şimdi Tepdbaşında bir pansiyonda oturuyordu. Babası ö- eli ancak yirmi gün olmuştu. Ak- sarayı terkederek Beyoğlu tarafla- rma nakletmelerini t edince annesinden bu cevabı almıştı: , — Ben doğduğum yerde ölece « pe Tanımadığım yerlere gide « mem!,, Bu kat'i ret cev ak Necat ertesi günü İsim duğu iyona yerleşmişti. Yirmi gün içinde annesini anci ziyaret etti. Aksaray artık ona bir bir viraneden başka tür- lü Cebinde bol bol pa- küllükten, v.. lee) Douglas Fairkanks'ın o*lu Ünyon Hanmda Kâin UNYON SIGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. 4.4888. 5608 Turkuvazdaki randevudan son- ra Suzanla ancak bir defa daha bu- Tuşabilmişlerdi. Evlerine ilk defa geliyordu. Müstehzi tavırlarile Necatı çok sıkan gehç kadınların arasında an- cak yarım saat geçti. Artık kapı- nın zili sık sık çalınıyor, içeri gi - renler çoğalıyordu. Bir aralık genç adama: — Arif Bey... diye | elli beşlik, yayvan kırmızı burunlu, şiş gözlü bir adamı prezante ettiler. Bu Ne- bahetin babası Suzanm amcası idi. Necattan bir saat sonra gelmişti. — Mühim bir iş çıktı geciktim. - diye itizar etti - Gelenlerin arasında giyimleri, tavırları, kahkahaları Neclâ ile Ne- bahete çok benziyen genç hanım- lar da vardı. Fakat davetlilerin ço- kırkla elli arasında erkeklerdi. e yalnız geliyorlardı. Necat Sa - rım garip ve ezici bı boş Gelenler arasında epeyce kelli fel- li isimler kulağma çalınmıstı. Su - ar MEN Güzel Ksterina hari ası filmin? Pek yakında simems sevenlerin SEYE FREDERİC MARC g ik ii SİLVİA SİDNEY zi çile in AŞI filminde... i (2590) > ma RONALD 'COLMAN i n Güzel bir film: KİBAR HIRSIZ N Bu Perşembe ai SARAY SİNE MASINDANI (UNİTED ARTISTS) Li ISTANBUL: 1830: Plâk maş 1080 Türk meniki, meşrizan CE Mesut Cemil, Musaffer beyi din Ruza hanimlar.) 21: Ateş GÜL ge 21,0: Örkesten karışık Ve tr. 19,20: AH e saşriyatı (K 'den maki s3 sahabe, 24,10: Dans mi 523 Kk. BUKRES, mutat gündür maşriyatı. trası 19: Musahabe, 19.20: tra, 20; Üniversite, 20,11 valılardan mürekk, Laharın eserlerinde Haberler. 686 Khz. BELGRAT, 437 m. yad, 20: Plâk, 20,10: Musababe. 20 ağir lar, 20,50: Plâk. (Popüler garkalar m #130: Bir opereti nakil, 23,30: Pi vehane konseri. wi 635 Kk. PRAG, 470 m. di 2005: Tagannili piyano mosikisiz gd yi baba, 21,05: Hafif şarkılar, İğ #s # ARŞ e EMAYE neşriyat Zi Dans ve 38: Musahnbe. 22: ii. 23; Hafif memsiki, 545 Khz, BUDAPEŞTE, 19,80: Lili keeleti tarafımdan piye"pa 20,38: Musahabe., — Spor. İbi Sopran muganni tarafından Olfeni ği lerinden konser. 23,30: Haberler; Stan dio cuz, takımı. 26: İmre magyeri 704 Kk. STOKMOLM, #28, 20,35: Radyo tyatrosu. hk rası, 23; Tagannili karışık N GE EE 30 Kkx, LUKSEMRURG, bişi ge, EZ ME m EİZE EEE ARE EEŞE STA ir Ee Bi: bas > Kreutzeyin Romaatik — operası İİ vereli Dana muşikii > > Kb. BRESLAU 316 m rı » Uzaktaki almanlara, Zi: 1031 Kh. KonicsbEne MİŞ 19,30 4 al le piymmo musikisi Gt 2050 Spo an nakil, 23 Haberler, 2320 Ve yor maçı neticeleri, 2340 Dans ni 7 riyatı). 2320 Haberler, 2850 vam. “ 592 Kihs, VİYANA 507 mi De 20,25 Haberler, muhtelif, 2148 5 ve renhot isimle musikili temsil Zİ ler, 2345 Dans musikisi, 1 Kari musikisi. İS Khr. LEİPZIG 382 wi * a EFE ESSEĞ dın serpildi. Necat gene müşkül kalmıştı. Çünkü poker bilmiyordu. Bir teklif İSE SFEZL İZ OEİZ EL, ni koymuştu. Necat tığı bu havayı işitince nım yanına koştu. heme” geri