MILLIYEI FAZLAR Z EYLUL 1934 Seyahat intibaları : 10 Otomobille Avrupada 9000 kilometro Venedik yılın 72 ayını orada geçiren ler için çekilmez bir şehirdir... Az bir emek Filoryayı da bir Lido yapabilir Venediği dolaşan seyyahın bu şehir hakkımdaki en bariz intibal, senenin on iki ayında Venedikte o- turmağa mahküm © olan insanlara me hametten ibarettir. Cidden ye- inde bi Sokakları açık lâğımlardan ibaret olan bir şe. bir düşünülsün. İşte Venedik böy- le bir şehirdir. Büyük kanal deni - len geniş caddenin suları deniz su- yu ile temizlendiği için tahammül edilebilir. Fakat şehir içindeki di- ğer dar kanalların suları lâğım su- yu kadar pis ve mülevvestir. Süp - rüntüler kaymak gibi suların üstü! de yüzer ve yazın kokudan geçil- mez. Sokakları kanaldan ibaret olan bi hri bir seyyahın görmesi en- teresan olabi ir, Fakat daima bu şe- hirde yaşamak işkence olsa gerek- tir. Kanallar kapanamaz mı? E|- bette kapanır ve Venedik sıhhi bir şehir halini al. Fakat o zaman Venedik Venedik olmaktan çıkar. Her sene yüzbinlerce seyyah bu şehri ziyaret etmez. Onun için mü. ze halinde kalmağa mahkümdur. Otomobilimizi Mestere'den ge - len yolun sonu olan meydanda br. raktıktan sonra Büyük kanal üstün- de Piazale Roma iskelesinden Ha- iş vapurlar» gibi bir vapura bin - dik. Tikır tekir Büyük kanalı baş- tan başa katederek (San Marko meydanının iskelesine çıktık.Vene- dik i bu San Marko meydanı i- le Büyük kanal ve bir takım dar kanallardan ibarettir. Meydanın et- rafı yüzlerce odası olan Doçlarm sarayı ile çevrilmiştir. San Marko meydanma vardığı mız zaman yüzlerce, binlerce sey- yahın Alman mamulâtından Vene- ik eşyası satm aldıklarını gördük. Cam boncuk, dantelâ, kartpostal ,ci gızlığı yüzlerle, binlerle on - inenler kkLirlesile Jürü'le çe len otomobillerle Venediğe geli - » Bu eşyayı yağma edercesi- ve dünyanın en güzel şeh ük diyerek memleketleri- müyorlar. San Marko İml. dikkate an bu güvercinler kl arma ve başlarma konuyor. Marko meydanından sonra zklara ve kanallara gittik, dülkünlar ve o mağazalar rle dolu idi. Esasen bu ma- ğszalar seyyah eşyasından başka bir sey satmıyor. e Dar bir sokağa girdik. Sonra bir sokak, bir sokak daha, Yolu kaybettik. Tekrar San Marko meydanma gelinciye kadar gekmediğimiz müşkülât kalmadı. Bir çok ecnebiler Lido'ya gitmek için Venediğe ge'irler. Lido İstan. buldan Kınalıada kadar uzakta bir #ahildi.. İtalyanlar buraya milyon. — Bak! dedi. Seni eskisi gibi göğsümde tutuyorum, avutuyorum, gözyaşlarını siliyorum. Eskiden de böyle yapmaz mu idim Sansarosum. — Eskiden karnında bir çocuk yoktu! — Neler diyorsun? Sansaros ayağa kalktı. Uzun kol- ları savktı, Koca kulakları kıpırda- mağa başladı. Gözleri parlıyordu. Emineye baktı baktı ve boğuk bir sesle: — Ben teni seviyormuşum! Diyerek başmı Eminenin dizleri- ne çarpıp ayak ucuna çöktü. — Ne yapıyorsun Sansaros! De. lirdin mi? Neler söyliyeceksen hıç kırmadan söyle . — Ben seni seviyormuşum! — Ben de seni seviyorum. — Ama Sansaros kardeş gibi. — Elbette, Senin iyiliklerini unu tur muyum? — Ben Emine abla (gibi değil. Ben şimdi anladım. Ben bu kapıya el sürünce 5» * kan seni yal. ç Milliyet'in romanı: 70 Yaptığı işler pırlanta bi ortada duruyor... Savaşçılık (1) okulağının (2) en eski çıkışlığı (3) 92 yaşına es- miş Kâzım Paşa geçende bir ga- zeteye uluğ (4) önderimiz (5) & çin £ — Yaptığı işler pırlanta gibi ortada duruyor... Demişti. Bu en kocamış çenimiz (6) bir daha kalkamayacağı yatağı içinde biz bayık (7) lara belki son sözünü lar sarfederek oteller, villalar, yüz-| söylemiş oldu. Buna bir keres lerce küçük sahil kulübeleri ve bir de plâj yapmışlardır. San Marko meydanı iskelesinden bir vapura binerek yarım saat içinde Lido'ya rine karışmış gürültülü bir yer, Bu- radan bir tramvaya binerek sahile indik. İskele boyu bize Büyüka, rıhtımını hatırlattığı gibi, sahile gi- dince kendimizi Floryada zannet - tik. Yalnız Floryanın tabii hali da- ha ido'da yapılan tesisat ta Florya'da yok. Şu muhakkak ki Li- do'ya sarfedilen paranın yüzde bi- i ile bu plâj Avrupanın en maruf mükemmel olur. Florya sahili daha | uzun, kumsalı daha geniş, kumları olan Lido'dan yüz kere daha | (8) de diyebiliriz. Çünkü Kâzm Paşa, ünün adamı, olmadığı gibi dünün de adamı değil. Onun ağzından Pilevneyi, Şıpkayı, Düme keyi dinler gibi olduk.Yıllar var ki, Mustafa Kemali arıyoruz, Gücümü zün yettiği, dilimizin döndüğü ka- dar onu öğmeğe (9) çalışıyoruz. O- nun üstünlüğü bu öğüşlerin ve bu anışların o kadar tepesinden bakı- yor ki, yazdıklarımıza, dediklerimi ze gün oluyor da ulanasımız geli or. Yer yüzünde yaşıyanların en ulu- su Mustafa Kemal için 92 yaşında ki Közm Paşanın söylediği bir ili çift söz bütün yazılanlardan ve ya- | zılacak olaniardan, söylenenlerden ve ilerde söylenecek olanlardan çok daha ince ve daha temizdir. Fakat | dahâ değerlidir. Lido'yu bugünkü haline getirmek | da erkekler çıplak dolaşır, Yalnız en mahrem yerlerini örtmek için dört parmak eninde bir şerit var - dır. İğri büğrü, kıllı vücut seyret - mekten insan iğreniyor. Kadınlar çıplak vücudun çirkinliğini anla - mağa başladıkları olacaktır ki plâjlarda tekrar giyinmeğe başla- dılar. Plâj kıyafeti denilen yeni bir kıyafet moda olmuştur ki, vücudu sokak elbiselerinden daha ziyade | kapıyor. Vücutlarını envai renkte ipek pijamalarla kapamış ayakları. ' na eski Yunan kadınlarınm giydik. leri sandalları giymiş nazeninler o- tel koridorları, lokantaları, eğlen- ce mahallerini ve sokakları doldur- muşlardı. Deniz üstünde terasası olan bir lokantada öğle yemeğini yedikten sonra Lido'dan ayrıldık. San Mar- ko meydanmı, Venediğin dar s0 kaklarmı bir defa dahs dolaştık tan sonra tekrar Büyük kanai için! den Piazale Roma'ya geklik. Bu - rada binlerle otomobil arasında bi. zimkini bulmak bir mesele idi. Fa- kat Venedikte seyyalun kolaylığı için her şey düşünülmüştür. Çünkü Venedik seyyahlar yüzünden mü - reffeh geçinen bir şehirdir. Ünifor. malı bir memur, elimizdeki mak - buzun numarasma bakar bakmaz dehal arabanm nerede bulundu - | ğunu bize anlattı. Venedikten deniz üstünde yapı- lan geniş yol üstünden Mestere'ye döndük. Buradan Padua, Vicenza, (4 Verona yolu ile Garda gölüne gi - | semra decektik. Mestere ile Padua arasm- da bir Auto strada vardır.İki şehir arasındaki diğer yollar da mükem- mel asfalt olduğu halde biz Auto - strada'dan gitmek için bu yolu ta- kip ettik. Evvelce de anlattığım gi- bi Autostrada yalnız otomobiller için yapılmış bir yoldur. Bu yolla- rı kullanmak için küçük bir ücret alınıyor. Fakat benzinden yapılan tasarruf bu paraya bolbol tekabül ettiği için herkes bunu tercih eder. yol sayesinde Mestere ile Pa - dua arasındaki mesafe de hemen hemen izale edilmiş demektir. Sa- e geçmişin, sesini dinliyo- “6 ses diyor ki: İ —Bizyalnız “51/,, denildiği yer- | de ölmesini bildik. Mustafa Kemal İ ise ölümleri göze alarak yaşattı. Biz ana yurdun çağırışına koş- İ bain O ise anayurdu arkasına İ takıp sürükledi. Biz bir Plevne yapmıştık, bir Şıp i ka yapmıştık, bir Dümeke yapmış- tık. O ise bir tek kurtuluş savaşile elimizden gidenlerin hepsini geri e. Közim Paşanın sözlerinde, bir kaç bin yıllık geçmişin Gazi için ne düşündüğünü öğrenmiş gibi olu- yer. M. SALAHADDIN (1) Savaşçılık —Harbiye (2) Okulak— mektep (3) çıkışlık — mezun (4) uluğ — en büyük (5) önder — rehber (6) geri — asker (7) bayık — fani (8) keres — vasiyet (9) öğmek — methetmek. Asrm umdesi “MİLLİYET” tir. ABONE ÜCRETLERİ : atle yüz yirmi kilometre süratle bu yolu katettik. Buradan tekrar asfalt yollara geçtik. Ve Vicenza ile Verona'yı geçtikten sonra Garda gölü üzerin- de Sirmione denilen bir yerde ge- ceyi geçirdik. Bu kasabada kaldı - ımız otelin adı Eden yani Aden Cenneti idi. Ekseriya yer isimleri- nin delâlet ettiği mana ile hakikat arasında bir münasebet yoktur. Sir- mione'deki Aden oteli bihakkin is- minin delâlet ettiği gibi bir cennet idi. İçtimai bahisler Kâğıt fabrikası Yapılırken... Insan ilk önce büyük bir sevinç du- yeyor. Fakat, ba sayinç yalmız ikta: do daima telâfi Meselâ her yıl kâğıt yüzünden yabi « ellere giden milyonlar, bizim el zin mahsulü olan tütün veya afyon mı kabilinde almacak para ile gene geri ö için iktısat bakımından te- selli bulmak mümkündür. Ancak, kâğıdın memleketimizde ya- pılacağına sevindiren, paradan daha üstün, samimi bir sebep var, Hergün sabah akşam okuduğumuz gazeteler- den tutunuz da ceplerimizdeli vesi- aldığımız meyveleri bile taşı” mak için kâğıda muhtaç oluyoruz. İn- san, kendi o memleketinde bir kâğıt fabrikası bulunmayınca, her işinde ya- bancı memleketlere bağlı olduğunu da. Du bir tek fabrika kâğıt ihtiyaçlarımı. 21 büsbütün temin edemese de, ümit veriyor, Elbette arkası gelecek, kâğıt fabrikasının biri bitince beş olacak, on olacak. Biz de gazetelerimizi, kitapla- rımızı okurken filcirler kendi malımız. olduğu gibi, onları taşıyan kâğıdın da kendi malımız olduğunu düşünebilece- İZ. Bu büyük sevinçten sonra insan dü- şünüyor: Rivayete göre kâğıdın ica- dımdan beri daha iki sene olma- Yani medeniyet taril göre da- td adar yeni fikirlerini tenti ederler, kendilerinden sonra geleceklere bırakırlardı? İzmitteki fabrikayı — kuracak olan hendisi Mehinet Ali Beyin yaz küğıtçılık tarihçesine (1) bakılır- insanlarda kâğrt ihtiyacı — yazı ihtiyacı olacak — beşeriyetle beraber batlamış. İlk insanlar etraflarında gördükleri eşyarım ve hayvanların $€- killerini taşlar üzerine, kemikler üze- rine çizmişler. Yazı icat edildiği vekit gene ilkin taş ve kemik üzerine yazıl- Sonra pişmiş topraktan levhalar 5- eat edilmiş. Boğazköy'de yapılan araş- tırmalarda Etilereden kalma ve böyle pişmiş topraktan © levhalardan yirmi binden fazla tablet bulunmuş. Daha sonraki devirlerde tahta, kurşun, tunç, fildişi levhaları © üzerine | bulmumu veya alçı sürülerek yazı yazılmış. Fa- kat bu maddeler ağır şeyler oldukla- rından insanlar yazı için daha kulla nışlı maddeler Bi rtaraftan ceki — Misirlilar; diğer 22120 Bugünkü program ISTANBUL £ 1830 plâk, neşriyatı, 19,20. Ajans haber» iki neşriyatı, (Ke ve e leri, 19,30 Türk mı Reşat, Mesut Cemil, Muzaffer beyler cibe, Vedin Riza hanımlar.) 21,20: At v mey kulübünden sekil, 21,30 Orkenira karışık program, 223 Kr. VARŞOVA, 1346 m. 20,451 Dans musikisi, 20,50: Maeahabe. 2i, Si Senfemik popüler konser. 21.58: Haberler. Suat 2590: Plak 23,351 Ha karirası, 22, Spor. 210: Muhtelif milletlerin Ma Daye ere D. darı NAPOLİ - BARI ili komser - Mesahale. 2: Sant 21,10; Plâk, 21,45: Bürde mese ROMA T ” MİLANO - TORİNO - 21; Mükahabe. — Plâk. nakil. 3öZ Kir. VİYANA 507 m. 0,20 Iki piyann ile Rus mesikisi, 21 Şür 2105 Burggarte. saklen kanser Holzer daresiride, 23 Haberler, 23,20 Danı musikisi, 1 plâk. ———— m — maşlar üzerine, Hintliler çek büyük yapraklı nebatlar çok oldu- ğundan — nebat yaprakları üzerine yazarlarmış, Hindistanda edebiyat ya- zıları için kullanılan hurma yaprakları illsin su veya süt — içerisinde bırakılır FLORANSA, 2145: Romadan — orada | Ampul ve sıgara kâ" ğıdı meselesi Sovyet ticaret izahat veriyor ğ $. S. CL Türkiye'ticeret mümessili liğinden iki memurun bir ampul meselesinden dolayı ihtisas ne verildiklerini haber vermiştik. münasebetle Ticaret mümesiliğinden bir mektup aldık. Bu mektubu yaf neşrediyoruz: “ Muhterem yamtensizin “ Ağu te ıshasında, elekti pullerine 9 os mushasında, <lektrik ampuller zi Sovyet Ticaret Mümessilliği memuri& ya | komlayoncumun mak rinden olduğundan, Türkiyeye ibra dilen ampuller için başka ambalaj Ki Iapılmaktadır. Geçen sene, m ırammdan evvel mümessillik, ME mikdar ampul acilen gönderilme” si için Odesa deposuna emir verdi O desa deposundan bir takım memlek$f lere smpul ihraç edilmekte olduğunda ve daima depoda sigara kâğıdma saril mühim mikdarda ampul bulunduğunda” depo memurları diğer memleketlere ib” raç edilmek üzere ihzar edilen ve sigar” kâğıdına sarılı olan ampullerin bir ki mını, acele itil leri içi: illik bu yanlışlığı bilmediği ietmdir ermerları ni imza ederek gür” tarihinde resmi bir zabit tutuldu. sonra iki üstuvane arasında sekıştırı Nihayet, Milâttan önce 105 Çin imparatorunun ziraat veziri olan Tsai - Loun ilk defa olarak kâğıt yap- muş, Ancak, Çinliler pek kıskanç adam lar olduklarından icatlarını saldı tut- mak huyları vardır. İpek böceği koza- larından ipekli kumaş yapma; ettikleri vakit bunu o saklı tutmuşlar ve kim haber verirse kafası kesileseği. etmişlerdi. Sonra bir Çin pren- ni 308 yabancı bir şehzadeyi severek kaç- tığı vakit ipek böceklerini de beraber kaçırmış ipek kumaşlar yapmağı âle- me tanıtmıştı. Onun gibi, kâğıt icadını da asırlar» ca gizli tutmuşlar. Ancak Milâttan son Kore impara: taraftan Amerikanın en eski ahalisin- den Maya'lar Papirüs ağacı yahut taş hurması olyafından tabakalar icat et- mişler. Mel Ali Bey bu ili kavmin gerek yazıları, gerek yazı için buldük- Tarı nebat tabakaların: o biribirlerine yakın oldukları ka'do, biribirlerinden haberleri olmadığını, Alman müellif” lerine göre, söylüyorsa da, belki bir gün her öki kavmin bu icatları Asya - nın ortasından getirdikleri sabit ola- caktır. rna Papirüsten yaptıkları ta- pek meşkurdur. Eski erse İs arada rada bulunan Sc! kıymetli haberler vermekte ve Avrupa kütüphanelerini şüslemekti Yazı için Mısırlılar Papirüs kulla - nırken başka kavimler hayvan derisi Delen mış. Bir aralık Mrs padi- ndan biri Mısırdan Papirüs çi karılmasından dolayı başka kavimlerin de kolayca yazı yazarak kütüphanele- yini büyültmelerini kıskanmış, Papi- rüs ihracını yasak etmiş. Bunun üze- rine bizim o Bergama'nm eski ahalisi hayvan derisinden © yapılan meşhur parşömen tabakalarını icat etmişler. Kâğıdın. icadından önce, Çinliler bambu yaprakları üzerine, bambudan tabletler üzerine, keten ve ipek ku- Sansaros cebinden bir sustalı ça- > çıkarıp hemen keskin ağzını aç — Bu çocuğu karnından çıkara» lm. inenin bütün saçları dimdik kesildi. Sansarosun kim ve ne ol- duğunu biliyordu. — Öyleyse beni sevmiyorsun San- saros! — ve isbat vi Si iyorsan bu iş için gel buraya. Git buradan. zi — Zaten gideceğim. Görünmez- lere gideceğim. Onu söylemeğe gel. miştim. Fakat giderken içime bir. er doğdu ki seni seviyormu- Ea bir söz alym meydan uzun ve kemik. ten kolları ile sarıldı. Bir mevsimi ge miş erkek passı hırsile saldırdı. Emine kıvranıyor, yalvarıyor, yninden geçiyordu. Sansaros olmasaydı, Emine ya Tabakhfanenin köpek tersi kokan bir teknesinde çürüyecekti, ya bir Çankırı kapısı evinde.. Ee Sansaros Emineye bir etten, kemikten ve yürekten Allah gibi yetişmişti.Emi nenin Sansarosa olan minneti bin ömre bedeldi. Sansaros; artık gelmezlere, gö- rünmezlere gideceğim < diyordu. Sansaros dediğini yapardı. Sa: rosa ömtinün minnetleri, bütün minnetlerini bir dakikada ödemek kabildi. Fakat Salim efendi? O yiğit ve insasi” Salim efendi ne olacaktı? Emine bir adale ve bir duygu savaşı içinde idi. Sansarosa lemese dünyanın en bü- olacak. Salim efen- diye hiyanet işlese, kim kimse duy- masa bile, yüreğinde dünyanın en büyük kahpesi kesilecek. z Ne yapmalı? Ne yapmalı Alla- nn ! Hüngür hüngür ağl bi ladı. Devri) demir karin üstünde gözleri bir çift çağlavana önmüştü. Sansaros nefes nefese sordu: — Sen niçin ağlıyorsun? Ben ar- tık görünmezlere, dönmezlere gi- deceğim. Bu sözler Emineye kat'i bir em- niyet verir gibi oldu ve kendisini Sansarosun kollarına bırakırken... Dışarda bir korna sesi, bir motör gürültüsü. Bir otomobil Keçiörene gidiyor sandı. Fakat motör durdu. Bir öksürük, im efendi! Li çılgmlaştı. Sansaros bir . duymuyordu. Sokak kapısına en bir © anahtarın dönme se: Emi ine fırladı. şmüiş, işte geliyordu, lâstikleri çıkardığı, paltosunu astığı işi du. İşin dehşetini Sansaros ta anla- Hemen doğruldu. Tekrar Emi- nenin kulağına atıldı ve fısıldadı: — Hırsız var! Hırsız var! diye bağır. Avazın çıktığı Emine tereddüt etti. — Merak etme Emine. Hırsız gi- bi yakalanayım. o Âşık gibi değil. GE A leri in rahip kâğıdın nasıl ei lele öğrenmiş. Son ra Japonlar da Korel ler ve böylece Foemağm sırrı dünyaya yayılmış. Bundan Çinlilerin o kendileri pek memnun olmasalar gerektir. Fakat bü- yük adamlar dünyanm neresinde olur- sa olsun onlara hürmet etmek bizim âdetimiz olduğundan, küğrt fabrika- mız yapılırken (ilk kâğıdı icat eden Tasi Lounun adımı saygı ile anma- muz lâ; G.A, (1) Kimya ve Sanayii mecmuası Tem- muz 1933 K Harik Hayat UNYON SIGOR Telefon — Hursız var! Yetişin! Diye haykırdı. Salim efendi kab- kaha ile — Korkina korkma ! Ben geldim. Ayaş belini aşamadık. Çok zahmet çektim. — Yetiş Salim efendi! Yetiş! Salim efendi kapıyı itince açtı. Sobanın kenarında duran Sansaros dimdikti. Elindeki sustalının kes- kin ağzı parlıyordu. Beş mumara lâmba masanın üstünde sarı sarı casını çıkardı, ansarosun göğsü- ne nişan aldr. Emine yüzünü kapadı ve bir çığ- lık kopardı. Sansaros kıpırdamıyordu. Salim efendi parmağını tetiğe dokunduracağı vakit durdu. — Vay imanı! dedi. Sen San- sarossun! Sansaros ses çıkarmadı. Salim efen: — Değmez! dedi. Senin gibi pie bir hırsızın, bir serserinin kanı elimi bulaştırmağa değmez. Sansaros bu ( sefer hücum etti, Sustalıyı Salim efendinin karnıma yacaktı. Salim efendi son söz- Yeti lerini söyleyenedek Sansaros öldü- Sigortalarınızı Galatada Ünyon Hanında Kâin Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. niyordu. Salim efendi hemen taban Biraz sonra 10 bin ampuluk yeni Bif çevrilmesi mukarrer olan yazihane yasi 40.934 tarihine müsadif salı görü saat 10 ile 12 Istanbulda Tahtakaled? Prevuayans hanı önünde açık arttır suretile satılacağı ilân olunur, (2268) ZAYI : Of Askerlik şubesinden olduğum sakeri torhis tozkeremi | ESEİİ şehirde zayi ettim. Yenisini alacağı dam eskisinin hülemü olmadığını iJân ©. derim. Of kazası Zisno köyünden Gö Ömer oğullarından 319 doğumlu mat oğlu Aziz. (2282) Otomobil aza ve TASINA yaptırmız. : 44888. 5608 di öldürm. ve öldürmediğin eyince sebebini söyleyince bu sefer Ser Sansaros e 'dan baygm duruyordu. Salim di yerden çakıyı aldı. Emine bayılmıştı. Salim efendi sofadaki ipini alırken Sansaros fırladı. çi. ii e ilk ve son © Salıcı efendi haykırdı: — Dar! Ortalık karanlıktı. Sansaros o pencereden Salim efendi pencereye ei Sansarosun e ala ma dad? Tam ee L Ve karanlığın yatağın Sans e GÜNDÜ —BırTI— 5