1 Eylül 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

1 Eylül 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

5 (e ve amlar Y Fikirler ve' insanlar Kimin için Yazıyoruz? Insanın sanat faaliyeti daima bir muamma gibi gözükür, bu hu- susta ruhiyat âlimlerinin en ince, en derin sözleri bile bizi tama- mile tatmin edemiyor ve “Niçin yazıyoruz? Niçin resim yapıyo- ruz? v. 8.” sualleri her zaman 50- ruluyor. Belki en doğru © lanı kabul edip sebebini arama- maktır; fakat oinsanın o başlıca vasfı mütecessis olmasıdır, ba zan saadetini, bazan felâketini, her zaman şerefini temin eden bu vasıf da onun herhangi mümkün bir sualden kaçmasına manidir. “Bir hakikat kalmasın Allahım ölemde nihan,, mısraı, doğrusu pek ahenkli ve güzel değildir am- ma ötedenberi bütün insanların duyduğu bir ihtiyacın ifadesidir. Her esaslı sual gibi bu da bü- tün insanlığın muammasını ihti- va eder, çünkü “Niçin düşünüyo- ruz?” sualine ircar kabildir. Hiç şüphesiz ki insan düşünen bir hay- van olduğu, sadece insiyakları ile ıp hayati ihtiyaçlarımı tat- min ile Hatifa edemediği için saz nat eserleri de vücude getiriynr, Fakat bu bir cevap değildir, çünkü bu cevabı “Niçin böyleyiz?” sua- linin takip etmesi mukadderdir. Fransizca Commune mecmuası- nın sorduğu “Kimin için yazıyo- suali ise bu cinsten değil- dir; o her zaman ve her yerde sorulmaz, ancak bazı devirlerde akla gelebilir. Metafisik bir sual değildir, sarih bir cevabı olabilir ve bir muharriri kendine bir taraf seçmeğe mecbur eder. Zaten bu su- alin Commune mecmuası tarafın- dan sorulması kâfi derecede be- liğdir; kommünist ihtilâlciler ken- dileri ile beraber olmıyanı hasrm- ları ile beraber sayar, onların bi- taraf olmasını kabul etmez. Hat- tâ koyu kommünistler indinde “sympathisant,, larının bile > mandan farkı yoktur. Hiç “ ance” tanımıyan böyle toptan bir görüş insana ilk bakışta pek ip- tidai, pek kaba (o geliyor. ei biraz düşünülünce şılıyor: bütün km ye niden tetkik edildiği böyle bir de- virde kimsenin bitaraf kalmağa, bir âlim soğulkanlılığı ile iki ta- rafın da iyiliklerini, fenalıklarını göstermeğe kalkmağa hakkı yok- tur. İnsanlığın istikbali mevzuu bahis olduğu zamanlarda: “Ben bu gibi davaların dışında; ruz?” yım,, de mek, “fil dişi kule” ye çekilmek gülünçtür. Bir muharrir kimin için yazar? Herkes için... Bu basit cevap an: cak sükün zamanlarında doğru” dur, çünkü öyle zamanlarda “her- kes” vardır; yani insanlar, arala- rmdaki menfeat, sınıf farkları ne olursa olsun, birçok noktalarda iştirak ederler, aralarında bir bir. lik vardır ve sanatkâr bu müşte- rek kanaatleri ifade ettiği, onla- ra hitap ettiği için eserinin her- kes tarafından isti. yebilir. Öyle zamanlarda da va- kıa her insan evvelâ kendi smı- fının adamıdır; fakat bir sınıftan olmak öteki sınıflara düşman ol. mağı iltizam ettirmez, muhtelif sı- nıflar arasmda bir hürmet, haliâ bir muhabbet bulunabilir. Hepsi- nin de kabul ettiği ve bittabi bi. rer mevzuadan ibaret olan “yük- sek hakikatler,, vardır. Bugün ise Avrupa memleketlerinin hemen hiç birinde böyle bir ahenk bulmak kabil değildir, sınıflar arasında şiddetli bir husumet olduğu inkâr edilemeze. Bir muharririn bunla- ri unutup, yahut görmezlikien : “Ben herkes için yazıyo- Göçenleidn Le Figaro'da Paul Morand kendismden Fransa tari- hini gösterecek, fakat bütün Fran- sızları alâkadar etmesi umulan sahnelerden mütekkep bir film 86- madığı, çünkü Fransa tarihin- de bütün Fransızların sevdiği bir tek kahraman bulunmadığını an- latıyordu. Bizde hiç şüph. memleketlerinde görülen sınıf ay- iz ki Avrupa rılığı, husumetleri yoktur. Fakat bizde bir “herkes” var mıdır? Kitap okumasını sevenlerimiz bu kadar az olmasaydı muharrirleri- mizin, birtakım mevzularla ikt- fa etmek şartile, berkes için ya- zabileceklerini iddia etmek kabil olurdu. Fakat iş mezvu ile bitmez; | kıymet hükümlerinde iştirakimiz yoktur. Eski ve yeni zihniyetten bahsetmiyorum; çünkü eski zihni- yetin büsbütün söndüğü iddia e- dilemezse de onu temsil edenle- rin, yani gerikalmışlarm “attar. des” yeni zihniyete uymalarının bir zaman, hem de kısa bi? zaman vazih bir şey değildir, daha doğ- rasu birçok cephelidir. Böyle ol- ması da tabiidir, hiç bir inkılâpta uzun süren bir araştırma devri ol- maması kabil değildir; hattâ her inkılâbı derinliği o araştırma devrinin uzunluğu nisbetindedir. Inkılâbımız henüz gençtir ve kıy- met hükümleri silsilesini henüz ik- mal etmemiştir; onların tamamla nacağı güne kadar da bizde bir “herkes” vardır denilemez. O halde bir Türk muharriri ki- min için yazar? Yine “Herkes i- çin,, diyeceğim, fakat buradaki “herkes için,, sözüne yukarıda. kinden başka bir mana verece- im, Yukarıda “Herkes için,, der- en umumun esasen bil ka- bul ettiği kanaatlerden istifadeyi kabul ediyorduk; burada ise mu- harririn, herkesçe (o tanınmıyan kanaatleri yaymağı kastediyoruz. Avrupa meleketlerinde “Kimin için yazıyorsunuz?,, sualine ce- vap veren muharrir bir sınıfı ter- cihe, onun davasına iştirake mec- burdur; bizde de o sual sorulabi- lir,fakat ona cevap veren muharrir bir sınıf değil, ideologia intihabı na mecburdur. Bunun içindir ki bizim bugünkü sanatımız ancak bir propağanda sanati olmak şar- tile canlı, manalı olabilir; onur haricindeki eserler | geçiciliğe mahkümdur, çünkü dayandıkları kıymetlerin atisi belli değildir. Nurullah ATA Hamiş. — J. - R. Bloch'un 15 ağus- tos tarihli Europe'da bu mevzun dair makalesi çok yi karilerimin onu ©- lannalarını çok isterdim. Nedense tekrar küfeciliğe de dö. ta 9 defa bir temiz ir arayacaktı, b mazsa başka memleketlere gidip çalışmağa çalışacaktı. Eğer bula- masa... Arar tararken Samanpazarmda Bodrum Palas meyhanesini tutan kebapçı deli Fevai'ye e rastgeldi. Derdini açtı, Fevai gözlerini şöyle bir devindi. — Ulan Sansaros! o dedi. Ben Hafız ağa rahmetlisinin çok para- sını aldım. O seni severdi. Şimdi ,seni sokakta bırakmak olmaz. Seni “meyhaneme alayım. Akşamları pal- toculuk şapkacılık edersin, gündüz- leri de bulaşıkları yıkarsın. Olma- ya ki bir şey aşırasın. Malüma, benim meyhane müşterileri adamı polise vermezler. Adliyeyi masa başında kurarlar. adamın pestilini çıkarırlar. Çaldığına çalacağına ye- di ceddine pişman olursun. — Ben hırsızlıktan vazgeçtim. 7 KA GÜNDÜZ — Onu sen dersin, ben de ina- nırım. Ama gelgelelim başkalarma. e Görürsün. Hele beni yanma Sansaros dört beş gece vestiyerde çalıştı. Sonra bir gece... Kış gelmişti. (e Dışarda ince bir kar yağıyordu. Müşteriler paltoları- na bürünmüş geliyorlar ve şapka- ları ile paltolarını Sansarosa tes- lim ediyorlardı. Sansaros dar köşesinde düşünü- nüyordu. Emine ü üç aylık gebe, Sa- lim efendi çok iyi bakıyor. Kendi- sinin kemikleri ısmıyor ve karnı doyuyor. Gözleri daldı. Etekleri dizlerine n yeni bir paltoya baktı. İçi titredi. Şakakları zonklamağa başladı. Boğazı DE fakat ağ. zınm iki köşesi ık. ları sıkıldı, kolları ileri doğru gerildi. Gözleri buzlu cama döndü. Ve Düğ | melerden birine saldırdı. Her düğ di >» kapkara ve opasparlak birer MM eşi çe ae em ml | Öz dilimizle | MİLLİYET CUMARTESİ 1 EYLUL 19 Bu ocak neler yetiştirdil.. Yurdun binbir bucağından derle- yip çatısı altına topladığı gençler- den nice yavuz alp (I)ler yetişti. ren savaşçılık (2) okulağımızın (3) geçende yüzüncü yıldönümünü kutluladık. Bundan birkaç gün önce de Bul- garlar Şipka balkanının tepesinde bir bitiktaş(4)kurarak 93 savaşını andılar, Bizim yüzüncü yılına vardığımız okulağın yetiştirdiği o gençlerden Şipka bitiktaşı altında kaç babayi- fit kaklı, diye düşünüyorum. O Şıpka balkanı ki her karış top- rağı kanımızdan gelenlerin kanile sulanmıştı. Bulgar o gazetelerinin yazdığından öğrenmiştik: Şıpka dağlarında yatan kendi ölülerini birer birer adlarile çağır. mışlar. Onlar da dirilerin ağzın- dan: — Buradayız! Buradayız! diye ses vermişler. Ölüler ses verebüseydi, eski Tu- na kıyılarının gür bıyıklı erleri, ve bir haykırış haykırırlardı ki koca balkan temelinden sarsılırdı. Bizden biri de, isterdim ki Sve- di Nikola dağının o doruğuna (5) çıkıp bağırsın; kim bilir bu çağıılı. şa her taşın altından kaç Mehmet. çik karşılık verecekti. Bizim yalnız bir okulağımızın yüz yıllık geçmişi var. 57 yıl önce bayrağımız altında yaşamış olanların, eski efendileri. ne karşı biraz daha saygılı olacak- larını umardık. Neyse, biz o unutmağa alışıkız. Yeter ki karşımızdakiler, bize diş bilemekten vazgeçsinler. Yüz yıldır, çocuklarını Türkün onur (6) unu kurtarmak yolunda tüketen bu öz ışıklı ocağa binbir saygı! En büyük saygı sunan içinki bu ocak, bağrına bastığı“ yavralar içinden bir Gazi Mustafa Kemal yetiştirdi M. SALAHADDIN (0) Alp — Kahraman (2) Bavaşçılık — Harbiye karşılığı"(3) Okülak — mek- tep (4) Bitiletaş — Abide (5) Doruk — tepe yi Onur — şeref, Te iye bahçesinde Bu akşam inat 21,30 da YALOVA TURKUSU ehir Tiya İl 3 Perde Büyük Operet Nakili 1. Galip Besteliyen ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye işin Hariç işin LK. LK. i— Gelen evrak geri verilmez. — Müddeti #çen nüshalar 10 kuruştur. — Gazete ve matbaaya alt işler için müdiriyete müra- <sat edilir. Geretemiz ilânların mes'aliye- Günü kabul etmez, göz olmuş, Sansarosun buzlu cama dönen gözlerine bakıyor ve: — Çal bizi! Kopar bizi! Der gibi oluyordu. Yakaladığı sağlam dikişli düğ- meyi bir büktü. Parmaklarına ateş değmişti. Düğme © sanki bir parça kara ateş olup kemik parmakları yakmıştı. Kolunu çekti. Benliğini bir topladı. Kafasını salladı. Bey- nini yerine (getirmek istiyordu. Beynini bir tarafa kaymış sanıyor- du. Sonra elini bir daha uzattı. Bir iyim gene ir döndü ve sağ mmce sivri ağzına ro- rek ısırdı, ley ei Par maklarndan kanlar fışkırdı. Acr- uymuyordu. sını di — Sansaros! — Hırsız Memeni İrem paltom? Sansaros dönünce iki çakır keyif işimi şaşa kaldılar. Sansarosun , dudakları, çenesi ve sağ eli e İçinde idi. —Ne oldu Sansaros? — Bir şey olmadı. — Ağzın burnun kan içinde. mere etini kendi kemiren ve ken di kanını kendi içen Sansaro ken- ine geldi. ral Uyuya kalmışım, elimi kırık kes yatmış yalnız Sezai kalmıştı Lİ - oyya İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Herik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. 4.4887 Geli din "halimin im. Ayşenin düğünü Efenin kızının artık o yaz dü- ğünü olacaktı. Bu, köyün dört se- nelik dedikodusunun tükenmesi demekti, Her sene demekti : Efenin kızı güzey Ayşe dört yıl- dır muhtarın oğluna nişanlı idi. Her sene düğün hazırlığı yapılır- ken Ayşe hastı rdı köylü an- lamıştı Ayşe yavuklusnu sevmi 1... Ama gönlünde kim vardı 2... ilen yoktu İşte dört senedir köylünün ağzında sakız gibi çiy- nediği dedikodu artık bitecekti. Ay- $e o yıl 18 yaşına girmişti. Bu yaş bir kız için evlenmek çağmı aşkı- nı bile. Neyse düğün hazırlıkları bitmiş de hasta olmamıştı. Ali efenin uzaktan akrabaları o lan misafirler her sene şehrin bu- naltıcı sıcaklarından kurtulak için yazın ağaçlıklı şirin nahiyemize gelirler efenin bağında misafir o- lurlardı. Bu sefer düğün münasebetile da- ha erken ve bir çokta ahbaplariyle gelmişlerdi. Şehrin kenarındaki e- fenin bağevi bambaşka bir alem ol- zauştu, her gece gramofon ut ses- leri şarkı ve kahkahalar elşikırtıla- - rı köyün sessiz gecesi içinde kay- boluyordu. Efe neşeyi sever temiz yürekli görmüş geçirmiş baba bir adam ol- duğundan oda bu neşeli misafirle- m6 ihlyor sre km Salem. Har man dalı oynuyordu. Her kes neşe Hi idi yalnız düğün günü yaklaştık- ça Ayşe mahzunlaşıyor, bağın ten- ha köşelerinde yalnız kalmak için ne yapacağını bilmiyordu. Birde Misafirlerin içinde efenin en ya- kın akrabası olan Sezai yaşından umulmıyacak kadar sessiz ve ne- şesizdi. Kimseye benzemeyen ta- biatları eski kızanları hatırlatan erkekçe hareketleri ve ağır başlılı- ör efenin çok hoşuna gider onunla çok eşgul olur bu sessiz gence ne- şe vermek için türlü tuhaf hikâye- ler anlatırdı. O herkese karışmaz daima spor elbisesile şehirden getirdiği mo- tosikletine biner bağ yollarında do- Jaşır, peşine biriken köy çocukları. nı arkı lir motorla dolaştıra- alırdı. Her tatil bu raya gelirdi köylü onu o köylüyü çok serdi Efe niçin düşünceli olduğunu sormuş “İmtihanlarımı düşünüyo- rum” cevabını almıştı. Yalan söy- lemişti Ayşeyi ta çocukluğundan- beri seviyordu. Onu her gelişinde uzaktan kafes arkasından görür, muhabbetini izhar etmek şöyle dursun başmı eğer geçerdi. Ayşe- nin evlenmesi ona dokunmuştu. Ertesi gün Mp olacaktı. Her Telefon : rakı binliğine çarpmışım. Kanı din- sin diye emdim. Deli Fevai kandan korkardı. Iki imi yüzüne (o kapayarak hay- — Koş eczahaneye! Cafer Tay- yar beyin eczahanesi açıktı. Sansaros eczahaneye gitmek i- gin değil, buradan kaçmak için fır- ladı. Arkasından bir garson seğir- emily soktu. Cafer bey — Sansaros! Bunlar cam kesik- lerine benzemiyor. — Düğme kesmiş olacak. — Düğme hiç kesmez. EE kendini topladı. — Çivi diyecektim. Oturduğum tahta a çivileri var da.. işine dönmüştü, Sansa- ros eczahaneden çıktı, fakat mey- haneye girmedi. Atpazamna doğru Yürüdü. İnce kar lâpalaşmıştı. Or- talık beyazdı. Sansaros nereye gidiyor? Sansarosu götüren nedir? Kim- dir? Bir karış çamur birikintilerine, dört parmak karlara (basa basa, kaldırım taşlarına çarpa çrpa, ka- ranlık sokaklara dala çıka yürüdü. Yüzünü, ensesini ıslatan karı, iliklerini donduran poyrazı hisset- hiç sevmediği gramofonu çalıyor du. Bununla gençler alay etti “ Yandım Ayşem çıktım yollara baktım yarım gele- cek diye çifte lambalar yes tım. . Yandım Ayşe o yar benim değilmi” plâğını çaldı. Gündüz düğün çok neşeli oldu. Civardan gelen köylüler harman- hik ta birikmiş. Davul sesleri ara- sında pehlivanlar güreşiyor, Cirit oynanıyor, kuzular yeniyordu. Ak- şam kadar köy yerinden oynadı. Bütün köylü eğleniyordu yalnız beyaz duvağının altında Ayşe ağ- iyordu. Gece oldu düğün devam ediyir. eşaleleri ndalgalı ziyalar oi altında efeler oynuyordu. Nihayet güvey köy delikanlılarımın arasında itila kakıla yumruklanarak © (âdettir) gerdeğe girdi. Köylü düğün evinde birikmişti Güvey girince halkta e- fenin etrafında çevrelenmiş onu tebrik ve duala rediyordu. Ortalık birdenbire karıştı odaya müthiş feryatlar çıkararak sağa sola koşu- şan ve alevler saçarak yanan iki ateş yığını girdi .Halk birbirine ka- rıştı kaçan bağıran kıyamet gibi güvey odadan fırladı. Biraz sonra i laşılmıştı. Mu- sibin biri iki kediyi gaza bulayarak | ateşlemiş ve hayvancıkları pence- reden odaya bırakmıştı. Sinirler yatıştı herkes yerine oturdu. Gü- vey odasına girdi fakat bu sefer bir çığlık daha koptu (Gelin yok) a- | randı tarandı yok... yok... zaklarda motosikletin homurtu- larile karanlığı yırtan mitorunun | sesi geliyordu. Güzel mAyşe iste- diğine kavuşmuş. Köy de dedi. kodusuz kalmamıştı. — N. Muhasip aranıyor Fransızca bilen ve askerliğini yapmış bir muhasip araniyor 6 ay İstanbulda ve Gay Ana doluda çalışacaktır. Taliplerin sür'atle T. S. rumuzile İstanbul 176 posta kutusu adresine tah- riren müracaatları Devredilecek ihtira beratı Ziftli mürekkibattaki zift mürekke- batına ait islâhat” hakkındakl ihtira i- gin Iktisat Vekâleti Sanayi Umum Mü- dü inden istihsal edilen 19 Ağustos- 1929 tarih ve 1084 numaralı ihtira bera- tanın ihtiva ettiği hukukun bu kero baş- | kasına devir veyahut (o icara verilmesi teklif eöilmilde olmelia bu Hulsusta fen la malümat edinmek isteyen zevatın İs- tanbul'da, Bahçekapuda Taş hanımda 43-48 numaralı idarehaneye o müracaat eylemeleri ilân olunur. (2159) (5546 ii miyordu. Saatin önünden © yangın yerine saptı. Tabakhaneden Bentderesi- nin Taşköprüsünü geçti. Sola bü- küldü. Çamur dizlerine kadar çık- mıştı. Sansaros hiç bir şey bilmeden Atıf bey mahallesine geldi. Bu ma- hallede evler, o Akköprünün eski evlerinden bir iki numara daha i iyi ce ve daha seyrekti. Mahalle yeni" kuruluyordu. Hiç bir evin pence- resinde ışık yoktu. Bu mahallede iş güç sahipleri (o oturdukları i için erkenden yatılırdı. Eminenin evin- de de ışık yoktu. Ozaman aklma geldi ki Eminenin O kocası bugün Beypazarı için acele iki müşteri ii ve gitmişti. Emineyi 2. 5; i e Babar almıştı. Beş aydanberi Eminenin evine ilk defa geliyor ve niçin geldiğini bilmiyordu. Kapıyı yavaşça tıklatmadı. Ko- cası nasıl çalarsa öyle çaldı. İçeri- de bir pıtırtıoldu ve bir kibritin çakıntığr duyuldu. Emine beş nu. mara el lâmbasını yakmış kapının arkasına gelmişti: — Kim o? — Benim Emine abla. Uyku sersemi Emine birdenbire e mil diki aci insin, kün mümine Bugünkü progr” 223 Khz. VARŞOVA, 1345 m- yı ü Mein Eze dike ken Tie. Eni Ponmullan nakil, “rü De sikisi, ÜKREŞ, 364 m. 4 Gündüz neşriyatı. 18: Mg musikisi. (orkestra iin 23,30: Kahvehane musikisi. Khz. LÜKSEMBURG, 1304 m Fransız akşamı, 20,38: Pul yi 2 21,20: Fransız musikisi. 22: Musababi Radyo orkestrası tarafından büzük seri. 23,10: Solist orkestrası, 24: Kr, Dewtachlandaender 1574 m. ef Zi: Haberler, 21, pa Halk sark “ armeniği ile masiki. 23: Haberler. 23481 Dene kaberleri Be Badende* dana musikisi ö 175 Khz. MOSKOVA, 1714 m. Wi 1115: Gündür konseri, - 1215: Mg 16,18: Çocuk maşriyatı. aysan. babe. ve musiki, 21: Plâk. 2 v rene 5322 Khz. MOSKOVA, çor Ka 470 m. 2115: Hukuki Ml ve va ayarı, 22,16: Orkestra ref leri seri, 23: Sani ayarı 23: Haberler 23,30: Neşeli karışık neşriyat. v 845 Khr. BUDAPEŞTE, 580 m sg 21,18: Stüdyodan mesikili piyet berler. 23,50: Farkına sigan taken iin berler, 23/45: Dans musikisi. 502 Khz. VİYANA, 507 m. 21,05: Şarkılar, hafif havalı eden a TURK ANONİM Şi ISTANBUL ACENTİ Liman Han, Telefon: © Dumlupınar : PAZAR sünü saat 20 de rıhtımından kalkacak. Gi guldak, İnebolu, oAyancık, Ünye, Ordu, Gireson, Tirebol* vele, Trabzon ve Rizeye. #rszoz İFİSO BESE SEBSELESA EE» SN gün Mudanya yoluna b bir vapur kalkar Armutlu tenezzüh pan vapur İstanbuldan esd& diğer postalar 9,30 da nezzüh postası ayni gün 16,30 da döner, ZAYI —- Rıza orta mektep 5 Bıftan aldığım tina Yeniak ya hükmü yoktur. Büyükdere rikasında kontino a Bu Sabri Sadık. niçin geldin. Beweket de deği eğ — Eniştem kim! — Salim efendi canik — O benim eniştem — Ya neyin? j iyim er ağla — Niçin ağlıyorsun? çiktin? — Hayır. Kendimden — Anlaşılmayacak suyorsun. — Evet, oOOnuben kadar anl de “PP vwMEp i ha d es #REREEİZES

Bu sayıdan diğer sayfalar: