# i Haitalık siyasi icmal Almanya'da ârâya müracaat: Hindenburg'un ölümü ile boşalan Cumhurroisliği makamının Başvekil - İk ile beraber Hitler'in şahsında bir- sçen pazar günü yapılan ârâya müracaat yüzde doksan ekseri- itler'in lehine tecelli etti. Re - dört milyon kadarı da aleyhe rey ver- diler, Hitlerin Cumhurreisliğini ka- nunlaştırmak için daha çok az rey ki- fayet edecek iken, yüzde doksan gibi büyük bir ekseriyetin yabancı mem- İeketlerde ve bilhassa Fransa'da dedi- kodu mevzuu olmasma sebep şudur: Hitler bundan evvel yapılan bir inti- hapta daha çok rey almıştı. Şimdi bu rey nisbetinin mabsüs miktarda azal- ması Hitler Fırkasının 30 haziran hâ- diselerinden sonra zayıflamıya başla- 'dığma delâlet ediyor. Şumu da unut- mamak lâzımdır ki Almanya'da Hit- ler tarafından yapılan intihaplar, esa- sen intikaptan evvel emrivâki ile ta- ayyün eden bir vaziyet hakkında ka- rar vermek için ârâya müracaat de- Bil, fırkanın kuvvetini dünyaya gös- termek maksadile yapılan bir nüma- Çünkü Hitler geçen pazar gün- ki âya müracantten evv hurrcisliği vazifesini yapmı mış ve farzımuhai ârâvn Esasen Alm, -a'daki Milli Sosyalist Fırkasmın o ârâya müracaatindeki mantıksizhik şu noktadadır ki bu fırka demokrasiye hiç bir kıymet vermez. Arâya müracaat ile hiç bir meselenin pazar sele halletmek değil, sırf bir nümayiş- ten ibaret olmak gerektir ki geçen de- fa yapılan intihabattaki daha parlak netice karşısında geçen pazar günkü peticenin sönük olduğuna şüphe yok- tur. ... Hindenburg'un vasiyetnamesi: Geçen pazar günkü intihapta eski Cumhurrsisi Hindenburg'un vasiyetna- mesi de mühim bir rol oynamıştır. Milli Sosyalist Fırkası, yaşlı Mareşa- lin ölümünden sağ olduğu zamandan ziyade istifade etmesini bilmiştir. Hin- denburg'un ölümünden sonra bir siyetnameden bahsedilmiş, fakat böy- le bir vasiyetname olduğu Propa da nezareti tarafından tekzip edilmi; Tekzipten sonra vasiyetname resmen neşredilmiştir. 11 mayıs 1934 tarihli olan bu vasiyetnamenin dikkate değer indenburg'un Alman- terketmesidir. Hinden - “Hayatım,, oünvanile neşrettiği bir eserden sidiği parçalarla başlıyor. Mağlübiyet üzerine Almanya'nın me- yuz olduğunu, Alsan tarihinin böyle iyete mahal olmadığına delâlet âllerle dolu olduğunu yaz- dıktan sonra bu meyusiyet içinde ku- rulan Weimar devlet sisteminin hiç te Almanya'nın ihtiyacına ve Alman mil- letinin karakterine uygun olmadığını yazıyor. Orduyu sena ediyor. Alman- ya'nın büyüklüğü imparatorluğun ih- yazında o'duğunu söylüyor. Bu sözler müpbemdir. Hindenburg'un bu sözler- den kasti o bükümdarlığın iadesi mi, oksa eski Alman topraklarınm tekrar araya getirilmesi mi olduğu iyice nlaşılmıyor. Bununla. beraber, Al manya'yı Hitler'e terkeden kisrm kâfi derecede vâzıhtır. Hitler'den “Başve- kilim Adolf Hitler,, diye bahseden Hindenburz, liderin Alman milli vah- det hareketine olan yardımmdan gük- ranla bahsettikten sonra kendisine ha- Isf olabileceğini ima ediyor. Bu vasiyetnamenin hükümdarlık hatkındaki fıkraları çıkarılmıy: neşri epeyce dedikoduyu mucip ol- sual soruluyor: Acaba ihyası hak- dir? Her hal de Milli Sosyalist Fırkasım şimdilik böyle bir şey düşünmediği muhakkak tr. ... Sarre Meselesi: — Türk ordusu mürk ordusu! Koca Osmanlılığı ne (o yapıyorsun 775 Yavrum! Bu çocuk... — Masalı biliyoruz dedik ya. Bir denbire mütareke olmuş ta, yollar kapanmış ta, oğlun Viyanada kal mış ta, bu çocuk Şehit oğlu imiş te, bilmem nereden getirmiş te.. Şimdi onu bir yere yerleştire- limmiş! Hanım, hanım! bizim boş yerimiz olsa kendi fırka efradımı: zı yerlestiririz. — Benim oğlum da fırkası ile hücum ederken yaralandı ya, Odanın içindekiler © sesli sesli güldüler. ; na söyledik hanım! Oğlu- nün bacağını biz kestirmedik. Öna büyük devletlerle “diyen biz değiliz. — Devlet emri, ne yapsın? — O sevlet bu devlet değildir, anladın mt? Şimdi devir değişti, — Anlaşılan bugünkü devlet siz- muharebet et | cak olan ârâya müracaat zamanına kadar Sarre meselesi dünya efkârını işgal edecektir. Filhakika ârüya mü- racaat günü yaklaştıkça asabiyet te artıyor. Sarre beynelmilel bir komis- yon tarafından idare ediliyor. Arâya müracaat ta beynelmilel bir heyetin mürakabesi altında yapılacaktır. Bu beynelmilel heyetler vazifelerini çok ciddi almışlar, ârâya müracaatin ser- best yapılmasını temine çalışıyorlar. Diğer taraftan Almanlar da kendi memleketlerinde çok mütekâmü olan propaganda usüllerile âriya müraca- at üzerine müessir olmıya çalışıyor. lar. Sarre hakiki bir entrika merkezi olmuştur. Her iki taraf ta her vasıta- dan istifade etmeğe çalışıyor. Alman aleyhtarları katolikler ve işçiler ara- sında tahrikât yapmaktadırlar. Alman Hükümetinin katolikler ile ar: i olmadığı için bu meyi düşünüyorlar. Filhakika nüfusu- vun yüzde yetmişi mütaassıp £ katolik olan bu mmtakada din meselesi bir rol oynıyabilir. İki ateş arasında kalan beynelmilel Sarre İdare heyeti, hafta arası, Müllet- ler Cemiyetine müracaat ederek polis ve zabıta kuvvetinin iki bin miktarın. da artırılmasını istemiştir. Pu ün Sarre mmtakasının polis kuvveti bin kişiden ibarettir. İdare heyetine göre | bu polis kuvveti hem Almanlarm pro- pagandası altmda Milli Sosyalistlere meyletmiş ve bitaraf olmadığı kendisinden beklenilen vazifeyi yaj mıyor, Hem de kâfi değildir. Bin için aleyh Sarre komisyonu, İsviçre ve Lük- senburg gibi almanca konuşan bitaraf | memleketlerden iki bin kadar polis memuru alımmasını tavsiye etmekte- dir. Bu teklif bir taraftan Almanya'da, | diğer taraftan da Sarre mıntakasında itirazlara hedef olmuştur. Neticenin ne olacağı malüm değildir. kat kâ- nunusaninin ilk yarımında ârâya mü- racnat yapılıncıya kadar bu nevi hâdi- seleri beklemek lâzımdır. Floransa Mülâkatı: Yeni Avusturya Başvekili Schusch- nigg eski Başvekil Dollfuss'un takip ettiği yolda yürüyor. Avusturyada tu- tunabilmek için İtalya'dan kuvvet al- mağa karar vermistir. İtalya'ya giderek Floran: Başvekili Mussolini ile mörüsmü Mülâkattan sonra neşredilen bir teb- rudur. Dollfus tarafından imzlanan Roma protokolünün hükümleri Italya ile Avusturya arasındaki münasebet- lerin nâzmmı olarak kalacaktır, Her halde Italya Avusturya'nın tklâlini müdafaaya azmetmiştir. 25 temmuz hâdiseleri üzerine İtalya as- kerlerinin o Brenner geçidi üzerinde toplanmaları: da delilidir. nülen hükümdarlığın iadesi büyük karışıklıklara sebep olabilir. Dollfuss sağken Hapsburg Hanedanı- nın iadesine o mâni olmuştu. Şimdi Sehuschnigg'in bu fikre temayül etti- ği söyleniyor. Starhemberg de geçen hafta kendisine sorulan bir suale kar. şı kaçamaklı bir cevap vermi: Bu hanedanın yârisi olan Otto'nun son zamanlardaki faaliyeti de nazarıdik- kati celbediyor. Bu rivayet o kadar al- mış yürümüştür ki Başvekil Schusch - migg, Mussolini ile mükâlemesinden sonra İmparatoriçe Zita'yı ziyaret ©- deceğini tekzip etmek lüzumunu his- setmiştir. Hapsburg Hanedanmın iadesine Ki çük İtilâf mâni olmağa karar vermiş- tir. Bu noktada (o Almanya da Kücük İtilâf ile beraberdir. Küçük Itilâftan ayrılamıyacağı için Fransa da mecbu- ri olarak Hapsburg'ların iadesine yar- dım edemez. Bu kadar siyasi engeller karşısında İtalya'nın böyle bir teşeb. büse yardım edeceği şüpheli olmakla beraber, ansız yapılacak bir emri - yâkiden korkulmaktadır. Her halde Avusturya Avrupanın sulh ve müsale- tehlikeli bir mem Vâni efendi.. Vaniköyünün sırtını verdiği ye- sil koruya doğru ağır ağır tırmanı- yorduk. Arkadaşım, adım başına durup iki yanına bakınıyor: — Ne güzel... ne güzel... diye el çırpıyordu. Korunun en tepesine çıkıp ta bütün İstanbulu ayaklarımızın al - tında serilmiş bulunca bütün yor - gunluğumuz geçti. Arkada bıraktı ğumız yolu sanki yürüyerek değil, uçarak gelmiştik. Karşılıklı birer sigara yakıp oya ile işlenmişe benziyen boğaz kıyıla- sina daldık. Arkadaşım, bir aralık başı dön- müş gibi koluma yaslandı: — Hiçbir içki beni bu kadar şan- lendiremezdi. Sevincimden içim i çime sığmayor! Yalnız, bir düşün- ce canıma sıkıyor: güzel yaz ayla- rının sonuna yaklaştık! Şimdiden onu düşünme, daha önümüzde bir ay var... Böyle dereden tepeden biraz da- ha konuştuktan sonra bana sordu: — Vaniköyünü kuran kimdir, biliyor musun? — Biliyorum dedim, eski sarık- lılardan, Vâni Efendi adında biri | imiş... Unutmadımsa ölümü için şunu düşürmüşler: “Dediler kürsüye Vâni Efendi çıktı cennette!,, Arkadaşım gülümsedi: — Vâni Efendi bizi görse kıska- nırdı. — Neden? — Şaman için ki onun o uçmak (1) ta çıkabildiği yere biz ölmeden | çıkmış olduk. Daha ne isteriz!.. | M. SALÂHADDIN | leketi olduğuna göze yoktur, Rus - Japon İhtilâfı: Şarki Çin şimendiferlerinde Sovyet Rusyanın hissesini satmak için yapılan pazarlık müzakereleri hât bir safhaya girdi, Malümdur ki Mnçurya'da Ja. ponya tarafından © yapılan bareketin muvaffak olması üzerine bu şimendi - ferler Rusya için askeri kıymetini kaybettiğinden £ Sovyetler | bunları Mançuku Hükümetine satmıya karar. | & vermişlerdi. İlk istenilen fiatin altmış milyon İngiliz lirası olduğu söyleniyor- du. Fakat Mançurya'nın işgalinin da» imi olacağı anlaşılınca, | fiat düştü. Sovyet Hükümeti yirmi beş milyon In- giliz lirası istedi. Japonlar beş milyon | teklif ettiler. Pazarlık uymaymca J ponlar şimendiferin işlemesini müş İeştirecek bir takım işler yapmıya başe | ladılar. Simendifer işletmek kârlı bir | iş olmaktan çıktı ve fiat tabii düştü. tir. Pazarlık zâhiren Mnçukç Hüküme- Wi ile Sovyet Hükümeti yor ve Japonlar da mula yor, Hakikatte Mançuko meti de Japonya demektir. di pazarlık © uymadığı / takdirde Je ponya mutavassıtlık o rolünden çekile- ceğini bildirmiştir. O zaman Mançuko Hükümeti de şimendiferleri sırf ticari bir müessese telâkki ederek Mançuko kanunlarına töbi tutacağını ilân etmiş- tir. Bu tehdidin arkasındaki mânâ an- laşılıyor. Ya şimendiferleri istediğimi fiate veriniz, Yahut ta bunları işletmi- yeceğiz. Sovyet Rusya için şimendifer- İer siyasi ve askeri kıymetini kaybet - mistir, Ticaret kıymetini de kaybettikten Arkadaşlardan Faik Güneri'nin nikâhı kıyılacaktı, Salonda bir çok davetliler toplanmışlardı. Faik, ar- kasında siyah elbise, ayağında ru- gan kunduralar, merdiven başında gelenleri karşılıyordu. Koluna girerek kulağına fısılda- mz — Azizim, Faik... Dakikalarının kiymetini bil!.. Ne demek istediğimi, telâş ara- sında, pek anlamadı. Biraz sonra, onu gene gördüm ve tekrar kulağı- na iğilerek: — Dakikalarının kıymetini bil? Diye fısıldadım . Bu sefer sordu: — Ne demek ist'yorsun? Güldüm: — Hayatta genç olarak (ancak beş on dakika daha yaşayabilecek: sin!.. Anlamadı: — Ne gibi? — Düşünsen e, dedim, nikâhın kıyılır kıyılmaz, sana “koca,, diye- cekler? İnsan, yirmi yaşında da koca ol, sa, gene kocamış bir adam sayılır... Kulak MİSAFİRİ TURKIYE İSBANKASI Istanbul subesinden : Bankamızm onuncu kurulma sene- si gününü takip eden 27 Ağustor 934 pazartesi günü merkez ve bilimum $u- belerimizin kapalı bulunduğunu muh - terem alâkadarlarımıza arzeyleriz. MUESSIF BİR İRTİHAL Büyük doktorlarımızdan Seyri Sefain baş doktoru Bahriye kaymakumlığından mütekait Doktor Ali Derviş Bey vefat etmiştir. Cenazesi bugünkü cuma günü saat ikide Osmanbeyde Niğar sokak Ni. ğer apartımanından kaldırılarak Feri- köy mezarında defnedilecektir. Allah rahmet eylesin. erinde durmakta görünüyor. sonra bu mesele ü bir fayda yok gi Amerika'nın İktisadi Kalkınması Amerika Cumhurreisi | Roosevelt iktisadi kalkınma tedbirlerinin tatbil ne devam ediyor. Fakat bunların #aül ve mânası henüz sarih surette an- laşılamdığı gibi, beklenilen neticeleri verdiği de anlaşılmıyor.'Sanayii iki iş- i işçi kullanmıya — icbar et- işsizlerin miktarı azaltı Şimdi de kuraklık dolayısi rsat mahsüllorinin finti azıcık yüksel. di, Kuraklık gibi bir felâketin iktısa di kalkınmaya yardım etmesi yeni za- man iktısadiyatınm garabetlerinden - dir. I Diğer taraftan yeni bir tedbir olmak üzere gümüş millileştirilmiştir. binde gümüş bulunan Ame: medeni kalkınma den ziyade teşrinisanide yapılacak 0- lan intihabat manevrası olduğu söyle- Filhakika iki ay sonra Meb'usan inin bütün ve Ayân Mec da üçte biri için intilu bat yapılacaktır. Roosevelt bu int istiyor, Bu mak- satla olacaktır ki kendi fırkasının nam- zetlerine karşı bir kaç muhalefet nam- | zedine yardım etmeğe karar vermin - Acaba Amerika Cumhurreisi, ikti. sadi kalkınma © tecrübesinden sonra Amerika'nın politika hayatında da bir inkılâp mı yapmayı düşünüyor, Belki de şimdi takip ettiği siyaset iki sene sonraki Cumhurreisi intihabatı için bir hazırlıktır. hmet ŞUKRU Yazan: AKA GÜNDÜZ — Senin canm hapishane isti- yor. — Beni bari Vali beyin yanma... —Vali beyefendinin yanında şimdi itilâf devletlerinin konsolos. ları var. Kimseyi kabu letmez. Genç ve bir bacağı kesik zabi- tin temiz siyah çarşaflı, penbe be- yaz yüzlü, kibar ve ihtiyar anası çini çekirek, büştür salliyarak di- şariya çikti. Sansaros kapınm önünde bekli- yordu. —Cel oğlum! Biz hep yanlış ka- pılar çalmışız. Bugünkü devlet baç- ka devletmiş. (o Böyle şeylere bak- mazmış. Şivesi türkçe olmıyan bir polis kiüsin krzgni haykırış — Pis pis söylenip durma koca- a a binde bii işit. wemis olan ihtiyar kadı tidal kaybetti. Kalabalığı sözü medi: — Sen bu devletin polisi misin ? — Ne sandın çaçaron! (© — Oğlumun kesilen bacağı ile bu çocuğun babasının dökülen ka- ni hepinizin gözünüze dizinize dursun ! Şivesi türkçe olmıyan polis, şi veleri türkçe olmıyan a daşları ile bir olup £ kadını tevkif etmek istediler . Odasında bir düşman mülâzi- mine dalkavukluk etmekle meşgul olan vali, dışardaki gürültüyü du- yunca ödü patladı. Kuvayi milliye" ciler hükümeti basıp kendisini par- çalayacaklar sanmıştı. Hemen zi- Je bastı. Bu zil bir imdat parulası idi. Sağdaki soldaki kapılardan bir kaç kişi içeriye dalıverdiler. Şive- leri türkçe olmıyan bu adamlar bir ağızdan: — Hazırız efendim! Diye bir te menna ettiler, — Dışarda bir gürültü var, ne diro? — Bir ihtiyar kadın söylenip du- ruyor, —Bıraksınlar! o Sırasımı ya? Baksanız! yanımda kim var? Tatlı- ya bağlasınlar. Valinin muhafızları hep beraber sofaya çıktılar. Bu sefil ve namus- suz vali, ömründe, i i bıraktılar. Kadın ağlıyordu. Fakat bu ağla- yış ne gözlerinden ne dudaklarm- dan belli olmıyordu. Çünkü cephe- de bacağı kesilen genç bir zabitin anası idi. Çünkü © böyle anaların hepsi de böyle ağlarlar. Gözyaşları- nı içlerine akıtırlar, kan kusarlar. da kızılcık hoşafıdır. derler. Bu anaların ve bu Sansarosların sayr- smı, her şeyini bilen Allah bile bil- mez. sew Ihtiyar kadm, Ulucamiin köşesinden saparken oğlunun ah- baplarından birine rastgeldi. Deli- kanlınım bir şey söylemesine mey- dan ve: en: — Oğlum! dedi. Sen Kuvayi mil- liyeden misin ? Sivil gezen yüzbaşı.: — Anne! dedi. Yavaş söyle. — Anladım. Öyleyse sana söyli - yeyim: Bu murdar, bu leş, bu sa- tılmış devleti çabuk yıkmız! Bacağı kesik zabitin yüreği ya- ralanmış anası başka bir şey söyle” meden hisara doğru yürüdü. Sivil zabit bu hiddetin sebebini evde öğrenmek için ihtiyar anayı takip etti. Sansaros önden, koşarca- sına yürüyordu, çünkü (oevdençi karken sevgili Haklısını doyurma- HAYALET Usulcacık perdeleri indirdi. Lâm bayı yaktı ve köşede gölgeye gö - mülmüş eski bir koltuğa yaslandı. Gözlerinde gittikçe derinleşen, ko- yulaşan bir karanlık var. Kirpikleri ıslanmış, dudakları titriyor. Annesi öleli bugünle tam üç gün oluyor. Daha bu akşam biraz ken- dine gelmiş gibi. Bu üç gün nasıl geçti? Kendisi de bilmiyor. Pen- cerenin pervazına dayadığı koluna yüzünü dayamış üç gün üç gece hıç | kırmıştı. Komşular ona: — Kızım, ölenle ölünmez. Ana kimseye baki değil, dediler. Te - selli ettiler. Fakat Cemile kadar, hayatta tek başına kalınmış olmanın ne demek olduğunu kimse anlıyamazdı. O - nu bütün komşular yanlarma al - mak, koca evde yapayalnız bırak. mamak istediler. — Ne de olsa insan koca berha- nede yalnız başma korkar vallahi. Zaman kötü. Hırlısı var. Hırsızı var, Cemileyi bir gece bile misafir e- demediler. o Hafiza Hanım, kız korkmasın diye ilk (o gece onunla kalmak istedi. Cemile razı olmadı. — A kız, vallahi hakkında dedi- kodu yaparlar. Çocukluk etme, de- diler. Dinlemedi. Ne olacaktı? Bu böyle devam e- demez. Onu bir an evvel evlendir- . mek lâzundı, Rahmetli annesi bu evlenme işine gerçi pek kızardı a- ma, artık bu da böyle bekâr kala» mazdı ya. Cemile, bunlara kulak bile as- mıyordu. Annesinin izdivaç aley- hindeki ısrarları üzerine Cemile de böyle annesinin tabutu arkasın- dan bemen evlenemezdi. — Ben yalnızlığı severim, diyor başka bir şey demiyordu. ncü gece. Usulcacık di. Lâmbayı yaktı. Ve köşede gölzeve gömülmüş eski bir koltuğa çök Kirpikleri nemli idi. Cemile hırsızdan Oo korkmazdı. Cinden periden korkınazdı. Kü- çük yaştan beri korku nedir bil « medi, Bununla beraber oda kapısı- nı kilitlemeden oturmazdı. Lâmbanın fitili uzadı. Şişe is - lendi. Oda gittikçe loşlandı. Ce- milenin gözkapakları kapandı. U- yuya kalmıştı. Birden (bire içi bir ürperme geldi. Gözlerini Karşısında uzun beyaz entarili bir genç kız ellerini ona doğru uzat - mış, yaklaşıyordu. Evvelâ o ürker gibi oldu. Sonra kendisini topladı. — Kimsiniz? dedi, — Yabancı değilim. Sana her - kesten yakınını. Yaklaştı, saclarını o okşamağa başladı. — Ben senin hemşirenim, dedi. Cemile erdi. — Hemşirem wi? — Evet, Ben seni teselli için gel- dim. Analarımız bir değil ama, a- na baba bir kız kardeşinden daha ileriyim. Cemilenin birden aklına geldi. Bu kız odaya nasıl girdi? Yerin - den fırladı. Kapıya baktı, Kapı ki Mitli idi. Cemile donekaldı. — İçeriye nasıl girdiniz? Kapı i değil mi idi? Yabancı cevap vermedi. Cemile oturdu. Hıçkırmağa baş tün serserileşmişti, Hele Zehra ab- lanm eli ayağı prangalanıp Girit zındanma sürüklendikten sonra, dağ rüzgârları kadar başrboş kal. mişti.. Büyük hanım onu (Bizim meg- tep) e yerleştirmişti. (Bizim mek- tep) hususi bir mektepti. Zehra ab la adında bir muallini açmıştı. San- sanosun nüfus kâğıdı, (hüviyetini gösterebilecek hiç bir vesikası ol- madığı için mektebe talebe olarak almmamıştı. Sabahları gelip ak- şamları eve gidecek. Mektepte bu- lunduğu zamanlar alt kattaki bod- rumda derslere çalıştırılacak, 80 - ranlara da kapıcının yamağı dene- cek... Fakat bu çok sürmedi. Bizim mektep Bursa mıntakasında kalan gizli milli mücadelecilerin yuvası idi. Orada toplanırlar, Ankara ile oradan yazışırlardı. İstilâ kuvvetle- ri bunu şöyle böyle haber almışlar ve Zehra abla aleyhine deliller top- | lamışlar, ve bir gün kızcağızı yaka- paça edip prangaya vurmuşlardı. Kurşuna dizileceği söylendi. Son- | ra Girit zındanına gönderildi. Mek- tebe baskın ettikleri gün Sansaro- su da yakaladılar. Kapıcı yamağı, öksüz kimsesiz falan dinlemediler. Asıl böylelerin eli ile iş görülür de- ladı. Yabancı kız, uzun beyaz © tarisinin eteklerini sürüyerek Mf saya yaklaştı. — Sana masihatlerim var. Diyerek kalemi eline aldı VE! rada bir defterin kenarına şu ları yazdı: “Az gül, hiç ağlama, insanla dostluklarına gövenme. Bir evlehirsen kocana karşılık veri Bunları yazdıktan sonra Cemi nin elinden tutarak koltuğa Er tu. Saçlarını olşamağa başladık mile bu nüvaziş altında uyuya dı. Sabahleyin gözlerini açtığı # man biraz üşümüş olduğunu ti, Geceki rüyayı hatırladı. Ne : haf rüya, dedi. i Kalktı, Perdeleri kaldırdı. ları açtı. Odanın ağırlaşmış ze yerle ber bal ee bir temmuz güneş! ile beraber, © miz hava doldu. i Masaya yaklaştı. Ve bir çığlıkla geri çekildi. Gü kü masanın üzerindeki kâğıtla # satırlar yazılı idi: İnsanla “Az gül, hiç ağlama, dostluklara gövenme, — bir gü evlenirsen kocana karşılık vers Bu, ne olabilirdi? Demek rüff değildi. Kâğıdı aldı, — çantası” koydu. i Ertesi günden itibaren kı Hafiza Hanıma misafir ddu ve * leninciyc kadar onda kaldı. Cemile kocasma bu hikâyeyi latır. Kocası tebessüm ederdi. Haydi Cemile, kocasının dı gibi “bir hayalet görmüş,, diy: Ya kâğıdın üstündeki (sal Kimsenin bu sirrr bir türlü kı mesine imkân yoktur. gi Ruhun canlı bir hayalet şekli” de dolaşabileceğine inananlar bö hayaletini annesini ruhu oldağili da ittifak ettiler. Makbule ADNAN || Bugünkü program ISTANBUL: 12,50: Plâk. 18,30: Ajanı biberleri, Ajanı ve borsa haberleri. 21.30: yo orkestrası tarafında hafif muski, (© 55 Kir. BUDAFEŞTE, 560 m. ği 20,48: Lisatin nadiren çalınan eserlerindi. piyano konseri. 2148: Haberler. 22: Opere kestranı. 23,18: Hava | raporu, 2820: Ziy Sigan mesikisi, $86 Khs. BELGRAT, 43 Tm. “ 21,18: Zayrepten wekil, 22,49: Plâk. 23114 berler, Müteakiben kahvehane konseri, Zİ Dane plâkları, i 223 Kh. VARŞOVA, 145 m. # 20,15: © Piyamo retakatile © şarkıları Plâk. 20.50: Spor. 21,12: Senfonik orkestri Haberler, ve. 2212; Senfonik EZ eye 1EZ umcazp GE in tm a 22,30: Plâle. 23: Haberler. 23,30: veli hafif mw br. LEİPZİG, 532 23,501 Gece Zi: Haberler, Zijlür 22,10: Temsil, 23,20: aHberlei 713 Khz. ROMA, 421 m. 21,45. Karışık konser. 24: Haberler, ŞIMALİ İTALYAN GRUPU perdeli? Zi; Musahabe, — Plâk, 2145: U, ge mütenkiben plik neşriyatı. 24 Hab 30 Khe. LUKSEMBURĞ, 1304 m. Halönda akşamı, 21,20: Operet musikisi, ; 35: Konseri varmı 22,30: Plâk. ko, i. 23, Sansarosun yattığı kovuşta ları her çeşidi vardı. Miralay ins” eği kaidi, eski mutasazmıf, tüccar, #7 hoş, katil, yankesici, cami Sansaros vesaire, . , Burası istilâ kuvvetleri ve mü” tefikler aleyhine yürümekle m3” nun olanlara mahsustu. 8 çıkarılanlar ya uzak adalara sö” deriliyor, veya ne oldukları, mert” gittikleri bilinmiyordu. Sansaros burada yattığı ve Mi iazam dayaklar yediği günleri” bir çok korkunç hikâye di Çocuk kimbilir kaç gün sonrs kaçmcı dayağı yerken aklıma di. vi — Doğru söyle! Sana ne iş lerdi, sen kimaba? Yoksa seni öl w receğiz. ir Doğru söylerse kurtulacağın! lu, — Bana iş vermezlerdi. Ders Vgy rirlerdi, Ben hırsız Sansarosum* Ba her yerde hırsız Sansaros İ” ler. — Sansanos ne demek? ae — Sansar Osman demek. Ç lar Sansar Osmanı uzun buldu” Küçülttüler Sansaros oldu. 2 — Sen ne hırsızlığı yaparsı*. Ci