PM NM PN gg gg 4 : ii İngiliz : Medreseleri Londra: 2-8-1934 — İngiltere darülfünunları, binalarından usul- lerine kadar her safhalarında bun- dan birkaç yüz sene evvelki halle- rini: Medreseliklerini muhafa et- mektedirler. Körü körüne ananenin ve koyu dinin tesirleri ve hükümleri, esas- k programlarından gündelik ders- lerine kadar tahsil o hayatının her safhasmda göze çarpar. İngiliz darülfünunlarının aşm- mış, e irli, basık merdivenleri; küf kokan karanlık dehlizleri, vapur kamaralarınınki gibi yukardan pen cereleri, eski Osmanlı medresele- rinden nişan verir. İngiliz darülfünunluları, bir da- ha hayata dönmemek üzere ken- dini ilme vakfetmeye gelen zühtü takva sahibi insanların (o kapan- dığı yerlerdir. Lâtince ve yunanca, eski arapça ile acemce gibi İngiliz çocuklarının sarılmış ve ya otur - yük kavuktur. Lâtin- ce duaları, bizim eski hafızlar gibi, anlar anlamaz, ister (o istemez, ez- berlemeden hiç bir tahsil seviyesin- de muvaffak olmuş sayılmak imkâ- nı yoktur diyebiliriz. Darülfünun programlarmın an- cak, verilecek tahsille gençlerin da- ha fazla İngilizleşmesi bakımın. dan ara sıra ıslah edildiği vaki o- lurmuş.. Bu bakıma (o göre: İlmin beynelmilelliği en kolay inkâr edi- lecek müessese, İngiliz mektepleri- dir. İngilterede ilim, ilk defa ve her zaman, her şart içinde, yalnız İn- giltere içindir. Burada her türlü i- lim, imparatoluğun memleketi ve müstemlekeleri içindeki şartlara ire, yalnız İngi milletinin ka- sz ve temayülleri bakımmdan 'mütalea ve tefsir o olunmaktadır. Hele tatbikatsız derslerde: Libe- ral iktisat, Ehli Salipçe tarih uzun bir İngiliz ictihat serisinin meyda- na getirdiği Mecellevari bir hu- kuk... gibi Bütün bu © kayıtalara ve anane tahakkümüne rağmen İngiliz talim bayatmm müvaffakıyetini: temin eden şey, hoca dikkatinin ve talebe gayretinin bir ibadet kadar devam- lı, gösterişsiz ve içten gelir olma- sıdır. Sanat, bazı ihtilâl memleketle- rinde, müstakil olmaktan çıkmış, inkılâp emrine © alınmış olabilir; ilim ise, İngilterede, yıllardanberi İngiliz imparatorluğunun ve İngiliz hanesinin en sadık, en uysal bir semai hadım edilmiş bir lalası- ar. Ve sanat, (İngilterede teneffüs edecek büyük havayı güç bulmak- tadır. Sanatin istediği yaratıcı ve gebe hava, | İngilterede yoktur; i olduğu < için sanat namına pek istişmar (o edilemiyen “dasitani,, olmayıp ta “bezirgâni,, olduğu için şiire sokulamıyan im- torluk haşmet ve gururundan başka... o da, mümünlerinin itikadı sarsılmış eski Oo mabetlerin çatlak ve uğultulu kubbeleri gibi ancak bir nevi Piyer Loti zevkini okşi- yacak haldedir. dee KEMAL , şıyan ve genç şairin en son ve seç- Bilgi yayımında engeller... Çocuklarımıza okutalan bitiğ (1) ler değerlerinden yüzde üçyüz arlığına (2) satılıyormuş. Demek oluyor ki Bugün 90 kuruşa satılan bir kitap 30 kuruşa bile satılsa sa- tana gene kazanç bırakacak. Bir bitiğ satıcısı banu i yurdun bilgi işli Zeynelâbidin beye m — Satışlarda ağışma var. Buna size belli (3) edeleğim, demiş. Öğrenme çağına erişmiş çocuk- larımızın okumalarını yarıda bura- karak okulak (4) dan çıktıklarını, her yaraya parmağını basan değer- li Başyeke (5) miz İsmet Paşadan dinlemiştik. Evet! Çocuklarımız okumuyor. Çünkü onları ucuz okutamıyoruz. Okulak bitiğleri eğer denildiği gibi böyle yüzde üçyüz arlığına sa- tıleyorsa bunun neden ileri geldiği- LE gerektir. Ortada bir deyiş (6) var. o Bumu ileri süren kimseyi nasılsa çağırıp dinleyecek- ler, itiğ satmak için ne dü - ve in kendisinden soracaklar- p Bigi kalkınmarına bin canla sa- rılan tutumlu törü (7) adamları - mız ucuz giyim , cuz geçim gibi, ucuz okutma işini de gözö - nünden uzak tutmuş değillerdir. Bu yolda oldukça sağlam adım. | lar da atılmıştır. Söz gelişi, geçen yıldan beri tek bitiğ tava (8) sını çıkardılar. Birçok okulak bitiğleri bir elden dağıtıldı ve çocuklar böylel'kle 45 kuruşluk bitiğleri 15 kuruşa ele ge- girdiler. Bundan sonra öteki kitapların da ya bir elden dağıtısıması, yahut biliğ basanlar arasında bir yarış (9) açılarak en ucuz basan kimse onunla anlaşılması yoluna gidilirse çocuklarımızı okumaktarı geri bı - mmm re eğerine ölçü bulunmayan Pe- rinçek (10) Başyekimizin üzerinde durduğu bilgi yayımını kolaylaştı- racak tek yol budur. M. SALAHADDIN (1) Bitiğ - Kitap (2) Artık - Fazla (3) Belli - İspat (4) Oku- MİLLİ KULAK KER A Tramvayda bir kocakarı... Tramvaya burnundan soluyarak girdi, gözlerini sıraların üzerinde dolaştırdı, oturacak tek yer olma - dığını görünce, siyah uçkurlu çar- şafının içinde gadaba gelmiş | bir hindi gibi kabararak biletçiye hay- kırdı: — Hâü... bana bak oğlum! Biletçi koştu: — Buyur hanım anne! — Bana bir yer bul bakayım.. — Yer yok anneciğim! Büsbütün hiddetledi: — O da ne biçim lâf... Yer yoksa bul efendim... Beni bedava taşımı- yorsunuz hi,. çatır çatır para alı - yorsumuz. — Hadi, hadi, şaşkaloz gibi yü. züme bakıp durma! — Ne yapayım? — Yer bul, yer... Biletçi, ön sıralarda oturan iki erkek yolcuya: — Beni şa cadalozun — elinden kurtarın! der gibi mânâlt mânâlı baktı. Herifler hiç aldırmayınca ba gırdı: — Büyük hanıma yer açalım! Büyük hanım sözü, kocakarının galiba pek hoşuna gitmedi,yüzünü buruşturarak: — Yazık yazık, dedi, durmuş 0- turmuş hatunlara zamanede itibar eden kalmadı... Simdi ben de yüzü me allığı, dudaklarıma kızıllığı ba- ”p gelseydim, yerini veren verene ma, nemelâzem, Allah O böyle şeyleri Bana rüzi kılmasınl.. KULAK MISAFIRI 1 — Kadıköy askerlik şubesinde kayıt- İk yerli ve yabancı 330 doğumlular ilk ve son yoklamalarına 2 Eylül 934 tarihinden (o itibsren (o başlanacaktır. Toplanma Kadıköy kaymakamlık bina- sinm evlenme salonunda yapılacaktır. 2 — 330 Doğumlularla muameleye ta- bi daha evvelki doğ gerek tahsil ve zerekse sıhhi vaziyetleri dola. yıtile ertesi seneye terk edilenler da 330 emmi birlikte yoklamaya (geler lak - Mektep (5) Başyeke - Baş- Tl Dera 4 İddia (7) Törü - Hükümet (8) Tura - (0 Yarış - Müsabaka (10) Perinçek - Fedakâr, edakâr, kendini i işe veren. “NİKAH MERASİMİ Yüksek Orman mektebi Profesörlerin. | den Zingal Şirketi Umumi Müdürü Dok- tor Tevfik Ali Beyin hemşireleri Mezi- yet Ali Hanmefendi ile mütekait orta elçilerden Mehmet Atıf Beyetendinin o- Zalları Istanbul Halkalı Ziraat Mektebi muallimlerinden Ibrahim Atıf Beyin ni- kâhları dün Beyoğlu Kaymakamı Sedat Bey tarafmdan pek güzide davetliler hu- zurunda icra kılınmıştır. Evlilere sandet dileriz. YENİ NEŞRİYAT Yayla dumanı Gei ide Ömer böreği yen MM neşretti, “Yayla dumanı, adını ta me şiirlerini, içinde toplyan bu san'at eseri hakkındaki fikirleri - mizi ayrıca bir makale ile yazaca- gız. Güzide şairin yeni eserini şim dilik sadece haber veriyor ve tav- siye ediyoruz. | olamaya geleceklerin dört adet fotoğraf, yeni baeflerle zılı nufus hüviyet cüzdanı, tahsil sile tecil edilenlerin hangi snf olduğu, ve snr geçip o geçmediği “ve” mektebe giriş tarihleri gösterilmek sus beraber - Bild GüieğiTASL Gi m 2,4, 6,8, 10, 12, 16, 18, Osmaniye, Zühtüpaşa, Tuğlacı Mustafa ef, mahal leleri 39 Eylül Göztepe, Merdivenköy, Iç Erenköy 2 Teşrinievwel, Sabrayi Cedit, Suadiye 4 Teşrinievvel. ağı, Bostancı 6 TeşrinievveL 8,10 teşrinievvel de mahallelerine tah- sis olunan günlerde gelmiyenlere tah- sis ye “TAKSİM BELEDİYE BAHÇESİ AÇILDI Hergün Müzik ve Caz Gayet ucuz her nevi meşrubat (1757) Promethee Akıl hastanesinin azılılar ko- vuşunda zincirle bağlı kranta bir adam. Zincirlerini şakırdatarak do- daşıyor, Duvarda bir kafes, içinde bir kanarya, bu adam yumrukla- rını sıkarak kanaryaya bir şeyler söylüyor. Bizi gezdiren gardiya- na sordum: — Bu adamla bu kanaryanın münasebeti ne? Gardiyan: — Bilmem ki beyim. Kendi- sine bir şeyler | söylüyor amma nedir anlamıyoruz. — Kendisile konuşulabilir mi? — Tabii, — İsmi ne? — Muhsin Bey! Seslendim: — Muhsin Bey! Döndü ve kendisine seslenen adamın kim olduğunu anlamak is- ter gibi dikkatli dikketli yüzüme baktı: — Efendim dedi. “Gür dalma önünde “Göster dahayı mü “Varsın bulun devam eti — Koca Bu Fikretin “Promethee,, sidir. Abdi hakiri kastiçin yazılmış bir mısri Fakat siz efendi. Bu nam ve şanı bilinmiyen (o Promethee'nin is olduğunu nereden bil. | Ben OPromethee- — Efendi. yim. Muhsin değilim. O, gardi. yanların dili. Bana ilâhar Pro- methee (dediler. Ben Titan'nm oğlu. Çamurdan yaptığım heyke- le can vermek için Jüpiterin pal- tosunun cebinden © kibritini aşır dım, Vay efendim sen misin aşı- ran? Bana Vülken'i yolladı. Be- ni buraya, bu kervan © geçmiyen Kaf dağının yalçın kayalıklarına perçinledi. Pandor bana vız geldi. Vülke- nin elinden kurtulamadım şu kar- tal, (Kanaryayı © göstererek) şu kartal bana her gün apandisit a- meliyatı yapıyor ve her gün gene körbarsak bakıyoruz ki yerli ye- rindedir, Ne mendebur (o körbar- sakmış bu. Bu kzrtal, beni, bütün em'ayi delik deşik etti. Günün. birinde | Vülken'nin zincirleri çürüdü ge - rindim onları kopardım. “İk işim bu kartalı kafese o koymak oldu. Ben onu kafese koydum amma, doktorlar da beni kafese koydu- lar. Bu, doktorlar Vülken'nin muavinleridir. Bağladılar zincir - lerle beni tekrar buraya. Amma artık kartal kafestedir beni yiyo- miyor. Ben onu (besliyorum, bir gün onu ben yiyeceğim, keberte- ceğim. yg, ortu, bağırdı, bağırdı, bağır iz — Heraklis, Heraklis nerede- sin? Gel beni kurtar! İşte hastanenin bu kahraman Pormethee'si her gün böyle ken- dini kurtarmağa gelecek bir Her- gül beklemektedir. Makbule ADNAN Dr. Nuri Fehmi “Göz Hekimi - Cağaloğlu Süreyya Bey apari sant 2-Gya kadar, Telefon 28212 638! yurmanızı rica ede: İ Kari mektuplar “ Bir buçuk aydır susuz kalan evler Arnavutköyünde oturan kariimiz Kâmil Beyden aldığımız mektupta Terkostan şikâyet edilmektedir. Kari imiz diyor ki: (Arnavutköy Adalı s0- kakta İl numaralı evde Terkos teç - bizatı olduğu ve muntazaman taksit- leri verildiği halde birbuçuk aydanbe ri katiyen su verilmemektedir. Bil - hassa sıcakların şiddetle devam ettiği kitkinden fazla olduğu da nazarı dik kate alınırsa ne kadar izlırap içinde bulunduğumuz kendiliğinden anlaşı - lir. Terkos, Mi 'me intikal et - tikten sohra bu dil in tahakku - kunu beklemek te tabii haklarımız - dan biri değil midir? Merciinin na - zarı dikkatini celbetmenizi rica ede- TİZey Tütüncülerin kapanma saati Ii gündenberi tatbik edilmekte o - lan esnafın dükkânları kapama kararı- nı muhterem gazeteniz tütüncülerin de 21 de kapaması lâzımgeldiğini o pek doğru olarak yazınıştı. Halbuki bele- diye tütüncüleri kmtasiyeci diye 19 da kapatıyor. e da haksızlık ol- muyor elâ bakkalı da, sucu- su da tütün İdi. Bizler 19 da kapa- tıyoruz. Fakat rleri 21 de kapatı- yorlar. Bu ise işlerimizin kıt zamanm- da zararnmızı bölki Oo mahvımize mucip olacaktır. Ve zaten iş zamanı - mız da İ9 dan 2İ e kadardır. Merci nin nazarı dikkatini celbe himmet bu- Tütüncü MEHMET Kofra parası kate alan hükümetin bunları indirdiği. ni memnuniyetle okudum. Bu saatlerin kirası ayda 20 kuruştu. Halbuki bir de bundan başka (kofra) kirası var ki, bu ayda 50 kuruştur, asıl iedirilmesi zem olan ve daha doğrum büsbü kalkması icap eden bu kofra kirasıdır. Saat kirası verild kten sonra kofra ki- rası pek füzüli bir şeydir. o Bununda nazarı dikkate alınması hakkında alâ- kadarları ikaz ederseniz & çok hayırlı bir iş görmüş olursunuz. SAMATYA: HANİF Bir haksızlık mı? Gelibolu harikzedelerinden Cemile imzasile aldığımız bir mektupta de- miliyor kiz (Beyoğlu, Tarlabaşı civarı, İkiku - yulu sokak 24 No. haneyi boş olarak işgal ederek Dahiliye Vekâleti celile- sinden mezkür hanenin iskânmıza Kümesi eylemiş ve vekâleti öe- m üzerine buna dair muameleyi is- kân dairesi ikmal etmekle meşgul bu- İunurken gene ayni daire tarafından oturmakta bulunduğumuz hane bir başkâ aztın iakânma tahsis di tir. Ş »timiz üzerine evin işgal nok tai nazarından 177i mumaralı kanun dan sonra işgal eylediğ miz ileriye sü rülerek vekâleti celileye ârzedilmiş ve telgrafiyen âcizlerin'n haksız bu - handuğum emrlunmuş. Halbuki ilk önce iskânımıza tahsis talebi tarafı- muzdan vâki olmuş ve bir hak iktisap edilmiş olduğu işbu talep noktası hiç naazrı it'bara alınmıyarak iskân dai- resince hanenin bir diğer zata tahsis cihtine berki bir süratle gidilmiş ve tahliyesi de polise emrolunmuştur. Acizleri iki dul kızlarımla işbu hane- de oturmaktayım. Gelibolu harikze - delerinden bulunuyoruz. Harbi umu- mide fevkalâde mutazarrır olduk, mes kensiz, eşyasız ve birçok mahrumi - yetler içinde kaldık. Elân muavenete ve me: mühtaç bir haldeyiz. İs - kânma tahsis edilen zat ise işi gücü yolunda, bugün için bizlere nazaran hiç te mühtaç değildir. İskân daire - sine müracaat ettiğimiz halde sene - İerdenberi iskânmıza bir yer tahsis katiyyen müsaade otmiyeceğine kani ve emin bulunmak istiyoruz.,, Bugünkü prog ISTANBUL: 18,30: Plikneşri; İç A ann ri. 19305 Türk Ruşen, Cevdet beğler ve Vesibez ledime hanrnlar Öyrik ef a borsa haberleri. 2130 rafından musiki. 523 Keh BÜKREŞ, 364 m ki 13 - 15 Gündüz meşriyati 15 ne Ebe 20,15: Radyo eri Dane yliklur. ür Manahabe. 175 Kir. MOSKOVA, #71 m: Masikili kolkon neşriyatı. 2 Lonseri. 221 Çek meşriymti. 2 erriyat. 24,05: Almanca 852 Kis. MOSKOVA, (Stnlin) #0) © Münhal 1.2181 Radyo pire 28 Or en karışık musiki. ve teganni! Damı musikisi 2345: Rusça haberler 686 Kür. BELGRAT, 437 m. Zi5: Zagrepten paklen Temel. pr ler. Zi: Kahvehane ses kk BUDAPEŞTE, 580 m ami | 21,15: Salsburgtan © naklen: Ri | konser. (Bruno Walterin idar: berler. 21.20: Sizan musikisi. 24,10: KE | 2425: Cazbant. i 191 Khz, Deutachlandeender ve pd 21s a bir bakış, 22,15: BEŞİ) den siyan 2 Haberler. Kir, 21,10 ar ney'eli neşriyat, 22 schen ösimli akeç. 23 2 24 Kuartet oda musikisi Beethoven, kr. 658 Khz. VİYANA 307 m. 21İB Pikarmesik banaz, Bi A seri, 23,80 Son haberle rinin devamı, 24,90 Dani ifebmd Liz hçe! 2 | i Tetonbut Baleğiöki Bu ŞehirTiyafrosu (Saat 2 j yay <7 HAVİ rai vi | 3 Perde Deniz id Yazan Ekrest © IŞLETMESİ İl Karaköy ü yolu MERSİN vapuru 11 CUMARTESİ 17 de ve rıtımımdan lik yolunun mutat i uğrayarak İzmir'e gidip cektir. (4624) I milliye? Asrın umdesi “MİLLİYET” ABONE ÜCRETLERİ 1! Milliyet'in romanı: 47 — Bilmem, cephede. , Kahveci biraz düşündü ra: — Hır mısnm hersız musm, bilmiş olsam seni (o burada alıko- yardım. Boğaz tokluğuna bana yardım. en son- — Feri hire ne demektir dayı? İhtiyar izalivadi bir'daha Güşün dü. Bu çocuk daha hırlı hirs zı bile bilmiyor. Öyleyse almalı. Sansaros kahveyi süpürdü. Süp- rüntüleri mangal küreğine doldu- rup doldurup pazar yerine attı. Es- ki bir çuval parçası ile peykeleri, tahta masaları sildi. BE bir ri su alarak içti. Peykenin Kenarına ilişti. Yarı o karanlıkta kahvecinin gözlerini arıyordu. A- Yazan: AKA GÜNDÜZ dl v z — Ne istersen onu yaparım. — Bak! Şu karşıda bir akmaz çeşme var. Git onun alt yannda ki kapıyı vur. Bir gözü kör bir av. rat çıkacak. Ona de ki “— Yengel Beni çopur dayı gönderdi. > Ak- şam azığı vereceksin. Bir de kendinin üstünde yattı- ğı yeşili kilimi overeceksin. Çabuk al gel. Bir şeyler yiyelim, Handise gece müşterisi og başlar. Sansaros gitti söyledi. Kahveci- Bin karısı inanmadı. Karanlıkta ço- cuğa dik dik baktı. — Azık vereyim ama kilimi ni- decek? Ocaktan bir çıra tutuşturdu. San- sarosa bir daha şilt baktı. Sansa- laşılmca kadın na bir yılık pırtık Yarı kilim ee. kisi ettı, eline de bir » bakır'tepsl verdi. — Sakm dökme! Sansaros tepsiyi getirdi. Yağkan- dilinin altındaki Oo masanm üstüne koydu. Kilimi de uzattı, , —O kilim senin. Burada yata- caksın, onunla örtünürsün. Burası sabaha karşı ayaz olur. Tepside iki bazlama, bir sahan yağsız bulgur plâvı ve bir kâse pek- mezle kaynatılmış zerdali hoşafı — Dayı! Sen ye, ben sonra ar- tanı yerim. — Ye ulen! Ayrı ayrı olmaz. Müşteriler gelecek. Plâv çokça idi. Yalnız plâvla hoşaf yedi. Bazlama yı vi koynuna sakladı. — Plâvdan bir iki arttı. Köpeğe dökeyim mi? Bek — Dök. Kapları da bir koşu eve götür, a Gage e. e idi, Bir İsmi, bir peykesi, ve köpeğe verebilecek Süre elin Kapınm önüne çıletı ve min altına iğilerek seslendi: yi — Haklı! haklı! Köpek önce kendisinin çağrıldı- e anlayamadı. Fakat O arkasın. — Haklı! Kuçkuç! gel haklı! sera Mittbcö gıktı. Ea Çocuk plâvı döktü, ei bazlama- yı verdi. Artık ği benimse- mişti. Admı da koymuştu: Haklı, Mütşeriler gelmeğe başlamıştı. ipe inI çizip (aleyküm) diyen e arkasmdan merhabayı bastı. ran içeri giriyordu. Şeker, kahve, çay bulunmadığı için aaa tu- tacak şeylere başvuran halk bunla rıda bulmuştu. Biraz. kavrulmuş nohutla arpayı çekince kahve, rh- lamur da çay oluyordu. Çekilmiş nohudunu arpasını bir parça kâğıt içinde evlerinden | getirenler pişir- we hakka olarak fincanma on para kahve de yaptıranlar yirmi Yirmi para ve- riyorlardı. Bir kör kandilin ışığı al. tında rağmen Sansaros fena iş görmüyordu. Köyün iki çeşmesi de akmadığı için halk akar çaydan su içiyorlar ve çamaşırlarmı orada lar dı. Samsaros testiyi doldurmak için çaya seğirttiği o vakitçopur dayı müşterilerine methediyordu: — Çok açıkgöz bir çocuk. E- İinden her iş geliyor. Kimi kimsesi | yok. Babası seferberliğe - gitmiş. Sea gri na Boğaz tokluğu- bu sözlere kulak kabarttı. Ahmet eski zabtiyelerdendi. o Onbaşılığa kadar çıkmıştı. e Hürriyet çıkınca onu da açığa attılar. Şimdi kazada- ki efendilere hizmet eder geçinir. di. Kahvenin içinde artık »es yur damı ile tanışıp © konuşuyorlardı. Tütün dumanı yağ kandilinin sarı ışığını bile örtmüştü. o Herkes bir şey söylüyor, fakat hiç kimse harp- ten, bozgundan, işlerin gidişinden konuşmuyordu. Çünkü zabtiye Ah- met orada idi. Zabtiye Ahmet âde- ta gönüllü bir hafiye idi. Gerçi kay- makam onu hiç sevmezdi ama mal müdürü, müstantik vekili sağır ho- ca ve kadı kırmızı sakal ile pek sıkı fıkr idi, Herkes tarladan marladan, ha- vaların iyi gittiğinden falan konu- şuyordu. Bir kaçı yatsıyı kılmağa gittiler. Topal Süleyman dayı biraz bağla- ma çaldı. Eski 93 Türk - Moskof harbine ait bir bozlak (okudu. Bu sazla okuduğu bozlaktan anlaşılı- yordu ki o günkü hal (aşa yukarı bugünkü hal Sansaros testi ile girdiği vakit zabtiye Ahmet seslendi: yereiş Şu taze sudan bir ge- tir. ala duman ara- dikkatle © baktı pr kak İd KR sında Sansarosa Köfasmen işimde js bir deli Ertesi sabah zabtiye kenden kahveye geldi. 3 — Oğul! bana Bir kahve Sen kahve pişirmesini bilir — Akşam dayım Dişirirken # düm. öğrendim. # — Aşkolsun sana. Sen de “iş dine bir ıhlamur al, Benden Sy Al şu kuruşu da, bakkalda De simiti var, bir de ondan ye” lem, * Sancaros bu iyi yürekli s90ği garip bir minnetle beli pek simidi rhlamura r tak yedi. " — Çopur dayı senin yıllığı"* veri; — Tile nedir ki? — Sen burada çalışacaksı” ji — Bana ekmek, yorgan dan yıl sonu bir ez alır. erkân böyledir. Çobanlar bil hık pberlar e — Bana boğaz ie | pur dayın kim olduğunu i sin? Hey oğul beyt e eya Santaiök ir aşkcınlığn “ İİ öyle ari bor gülymn; tokluğu i a boğaz tk 2 müştü. Zabtiye Ahmet bef. a e ep yy şe RM