4 Tırnakların Tehlikeleri Tırnaklarının temizliğine dik - kat etmiyenler çoktur. Ellerinin tırnaklarına olsun, ayaklarınm tır- naklarma olsun ehemmiyet ver - mezler. Tırnaklarnın — üstlerini sabunlarlar, çevrelerindeki girin - tilere, oyuntulara bakmazlar bile- Hattâ o eee > Hyper uğraşan ir Fransız ekimi Gİ iii siyahlığı ölçü olarak kullanırmış. Meselâ: “Orasını bir tırnak siyahlığı kadar yükseltmek ister, dermiş. Tırmakların altında ve çevrele- rinde toplanan tozlar (tehlikeler yapabilir. Çok defa mekteplerde, gençler. de görülür: Tırnağı çemberleyen deri irin bağlar. Tırnağın etrafın- daki derinin çatlaklarından giren Eğer çıban tırnağın alima kadar yürürse işte bu gerçek et yaran olur ki a ve hattâ daha ileriye gi- decek olursa parmağın ucunuda düşürür. Ayak parmakları mikroplardan o kadar kolayca müteessir olmaz. Hemen bir düziye ayakkabı için- de bulunduğundan derinin tenef- füsü ile peyda olan nemlilik orada kalır ve derinin epiderm denilen üst kısmını yumuşatır. Nemlilik, sıcakirk ve epiderm döküntüleri ü- ik için mikropların işine ge « ir. Bazan parmaklar biribiri üstü- ne biner. Üstünde peyda olan toz- e bir maddeden dolayı altta ka- lan parmağın tırnağınm rengi 80- lar. Bu, tırnağın karniye tabakası- ai Tıpkı baş keline er. Yukarıda söylemiş olduğumuz, el parmakları çibanları, ayak par- maklarında da olur. Lâkin bunlar bütün parmakları sarar; gezip yü- rümeğe engel olur. Bazan fena kesilmiş bir tirnak yavaş yavaş parmağın etine gömü Tür. Gömülen tırnağın etrafı tüm- seklenir ve kızarır. Gömülmüş tır- nak, etlenmiş tırnak denilen işte budur. Ayak tırnaklarının üyrkr ile'tes mizlenmemesinden doğan iki bü- yük tehlikeden ayak yaralarına musallat olan ve yıldırım gibi bir- denbire tesir eden enfeksyondur. Gazlı gangrenden bahsetmek isti- yorum. Geçen asrın sonlarında bir a - dam yaşiyordu. Adına Oreliin şol derlerdi. Çok tatlı yazılar yazardı. Hele Kont'larına, Nuvelleri'ne o - kumakla doyulmazdı. Onu seven - ler, beğenenler yârım heykelini bi- le diktiler... İşte bu o Oreliin Şol bu gazlı gangrenden öldü. Nasırı - nı çıkartmak için pedi çağırtır. Herif ya beceriksizmiş, yahut ta- sasız... Nasırı çıkarayım o derken parmağı yaralar, Tırnağın çevre - sinde ve altında bulunan türlü tür- lü mikroplar bu yaradan içeriye girerler. İlkönce ayağı, sonra ba- cağı sararlar. Ve 24 saat içinde a- damcağız ölür. Görülüyor ki tırnakları temizle- mek bile bazan tehlikelidir. Bu - nun önüne geçmek için ne yapma- 1? Tırnakları kesmezden (önce yavaş yavaş tesir eden bir antisep- tik mahlül kullanılmalıdır. Şu ter- Sansaros bi nefes daha al- ME li, Arka, |: du. Fakılara 'ezanında vü rabilirdi. Ya karnı acıkırsa?! Ço- ban moban, elbette yolda birisini bulur. Hiç değilse iki kış önce bu ralara gelirken karlarm altından nasıl ot köklerini söküp geveledi- lerse, şimdi zerdali zamanı, her ta rafta taze ot kökü bulunur, söker yolar, nasıl olsa karnını “doyurur... Sansarosun içinde © güne kadar tadını tatmadığı yepyeni ve depde rin bir sevinç vardı. Artık tek başt- na idi. Artık ona h'ç kimse hırsız, uğursuz, domuzun çıkardığı, kah- İ Sıhhi bahisler | e dilimizle İ Milliyet'in romanı: 46 Bengisu Bu yakınlarda o Bursaya'giden bir tanıdıkla geçen gün yolda kar. şılaştık. Beni görünce sordu: — Beni nasıl görüyorsun? — Asık sararmışsın.. , Neden sarardığımı sezebilir mi- — Azrığ (1)dan yeni kalkmış gi- görünmem şundan ileri geli yor: Ben bir su içtim! — Sa mu içtin? Su içmekle alanı böyle sararır mı? — Dinle: Bursada Bengisu (2) diye anılan < bir su var. Bu suyun ölüyü bile dirilttiğini, hele böbrek- leri Bozuk olanlara birebir geldiği. mi söylediler. İnanıp ben de içtim. Kükürt ko- kan bir su.. Vay efendim, sen mi- sin içen? Üç dört bardakta kar nım küp gibi oldu. Su değil, sanki değirmen taşı.. Bir türlü nefes ala- mam. Sıkıştım haldım. Üstelik bir de bulantı başladı. Uzatmılayım: tamam üç gün ağzıma lokma girme ye İçtiğim suyu boşaltıncaya ka. dar akla karayı seçtim, — Vah zavallı, dedim, nasıl kapıldın da böyle bilmediğin suyu içtin? Bönbön yüzüme baktı ve hiç kar- şalık vermedi. Sonunda bir şey söylemek için diyeyim ki her çavulta (3) ME mamalı. Hele sağlık islerinde şu- nun bunun sözüne o kapılarak her sağlık verdikleri (o nesneyi kullan- mak adamın başına olmadık işler açabilir. Bizim arkadaş dört bardak kü- kürtlü su içmekle gene ucuz kurtal- muş sayılı M. SALÂHATTIN (1) Agrığ — Hastalık. Abıhayat, (3) Çavultu — Tenehası Belediye bahçesinde şii Sağa NN Kyle ŞehirTüyafvosu vi me (2) Bengin t 1 r ORD 3 Perde İl e Yazan Ekrem Reşit ayi ei Cemal rare Asker? (ser Tablar Hanları | anları Askeri (o Fabrikaları için mevcut nümunelerine göre (180,000) adet mukavva ku- tu mübayaa edileceğinden sat- mak isteyenlerin 13-8-934 pa- zartesi günü saat 14 de Bakır- köy Barut Fabrikası Müdür- lüğüne müracaat eylemeleri. (4577). Galatasaray resim sergisine iştirak edenler live 12 Ağustosta lavha ve heykellerini bebemihal elmaları. (1747) —— — tip tavsiye olunur. Su 200 gram Yot » 1 gram Yodopotasyüm 2 gram Bu suya batırılıtş bir pamikla tırnağı kesilecek: parmakları ıslat malı. Tırnaklar kesildikten sonra da oraları tekrar bu cu ile temizle- melidir. Bir saat kadar parmakla- rınız sarıya boyanmış olarak kalır, ama enfeksyon tehlikesinden kur- tulmuş olursunuz... Dr. Rusçuklu HAKKI | Oğlumu sana vereyim Settar efendi, akşam dükkânı ka: patıp eve döndükten o sonra, oğlu Raâifi dirseklerini masaya daya- mış, pis pis düşünür bir balde bul- du, Gençliğinde hayli kadın mace- raları geçirmiş olan Settar efendi, o kadar psikoloğ olmamakla bera- ber, hemen vaziyeti sezmişti: — Muhakkak, dedi, bu işin için- bir kız var. Karsı öldükten sonra bütün mu- habbeti oğlunda toplanmıştı. Onu bir elektrik mühendisi yapmak ve bu suretle istikbalini temin etmek istiyordu. Fakat Raifin günler (o geçtikçe çalışmaz bir hale geldiği ,örün- ce de ciddi bir endişeye kapıldı: — Adam sen de ne düşünüyor. sun? Elini sallasan ellisi. Tarzın. da bir iki söz söylerse, oğlunun kal. bindeki ağırlığı bir hayli boşalta- Ve bir pundunu getirerek bahsi Seir Lâkin Raif öyle düşünmüyor. — Baba, öyle diyorsun ama, bu kız hiç te düşündüğün gibi değil. Onun yerine başka birini koyamaz. sın. Settar efendi oğlunun sesindeki #htirazı dyduktan, gözlerindeki a teşe baktıktan sonra vaziyetin Zzan- nettiğinden çok vahim < oldüğunu anlamıştı. — Yavrum, . dinle beni, dedi. Ben kadın kısmını iyi bilirim. Bel- ki de sana faydam olur. Yalnız bir iki kelime ile meseleyi bana an- | bakarız. lat. Tabit bir icabma — O da benim gibi fakültede ta- 3 Mebrüre.. Daha ilk gün hoşuma gitmişti. Ba. ba, bilirsin ki, ben öyle kolay kolay kız beğenmem. Üç ay evvel nisan- lanmıştık. Artık meseleyi sana ha- ber verip te düğün gününü tayin | edecektik, Fakat birden bire, orta- da hiçbir şey nişanı bozdu. N yamadım. Biliyorum ki o da hâlâ beni seviyor. Sebebini sordum, — Acaba anası, babası mı razı olmıyor? Dur bakalım, elbette, bu işi düzektiriz. Raif omuzlarını silkti: — Kimsesi yok ki.. dedi. Kimse- den de nasihat istemeğe (o ihtiyacı yok. Çünkü on sekiz yaşma geldi. Babası biraz. düşündü: — Aranızda bir şey geçmiş ol- masın? Kızı bir başkası ile aldat- mağa kalkmadın ya.. o Sonra ben bu gizli nişandan bir şey anlamı. | yorum. | Raif kıpkırmızı kesildi: — Yok baba, sana yemin derim ki aramızda bir mesele yok. Meb- rüre namuslu bir (kızdır. Sadece evlenmek istiyor, o kadar. . Settar efendi düşünüyordu: — Muhakkak bu meselede bir | şeyler var ama, oğlan söylemek is- temiyor'. Bir aralık Raif mütereddit bir tavırla dedi k': — Baba, sen gidip Mebrüre ile ir konuşsan, Belki onu ikna eder- sin. O da bizim ciddi ve namuslu insanlar olduğumuzu anlar. Settar efendi bu teklifi kabul et- ti. Çünkü oğlunun bütün ümidini buraya bağladığını kimbilir belki | de bir haltlar karıştıracağını anla- mıştı. Ertesi gün en iyi kostümünü gi di ve Raifin verdiği adrese gitti — Eğer güzel de, zengin bir ko- ca arıyorsa, vay halimize! diye dü- şünüyordu. Bu zamanda genç kız- lar, bizim zamanımızdaki gibi mi ya? Kandırmak bahsinde meharetini takmdı ve bir apartımanın beşinci katına çıktı. Mebrüre yemeğini ha- zırlamakla meşguldü. Kapıyı açtı. Settar efendi daracık salona girdi. Kızı görünce: — Aşkolsun Raife! dedi, baba- sım oğlu imiş.. Sonra genç kıza dedi ki: — Hanım kızım, affedersiniz, sizi rahatsız ettim. Ben Raifin ba- basıyım, Biraz sizinle konuşmağa geldim. Galiba genç kızda bunu anlamış tı ki, eve tanımadığı (o yabancı bir ti gelişine hiç te hayret etme- — “Niçin geldiğimi belki anladı- nız. Bizim Raifle galiba sevişiyor- sunuz. Bunda fenalık yok. Genç- ler elbette sevişecek. o Bu, onların hakkıdır. Ben bugün Raif namına buraya geliyorum. Babası sıfatile oğlum içim desti İadivecinizi tilep ediyorum. Mebrüre hanım, hiç te- reddüt etmeyiniz, saadet öyle ko- lay kolay bulunur şey değildir. Settar efendi / içinden de şöyle düşünüyordu: — Ah, kendim için olsaydı “da, herhalde daha iyi söylerdim ya. Baba da genç kızın güzelliğine ve evin temizliğine bakarak oğlu- nun hüsnü intihabmı beğenmişti. Genç kız düşündü. Ne diyecekti? Evet mi, hayır mı? Settar efendi: — Kızım, dedi, omademki gö- nülleriniz bağlanmış. Bir yuva kurun, gidiversin veselâm.. Yok- sn Raiften şikâyet £ ettiğin şeyler mi var? Genç kız : — Var, dedi, şimdi göstereyim de anlarsınız. açtı, Bir men- Gidip çekmeceyi dile bağlı solmuş eski mektuplar çıkardı. Settar efendi — şaşırmıştı. Hakikaten bu mektuplar gençliğin- de sevdiği genç bir kıza yazdığı kendi mektuplarıydi.. Mebrüre dedi ki: — Biz Raifle nişanlandığımız za | man, artık bu apartımanı bırakmak lâzımgeliyordu. o Ben de ortalığı düzeltirken, anneme yazılmış olan bu mektupları buldum. Tarihlerine bakıyorum. Sizden ayrıldıktan az- | sonra evlenmiş. Halbuki ben an- nem evlendikten üç ay sonra doğ- muşum, Benim doğuşum aile içinde | bir facia olmuş. Şimdi niçin Raifle evlenem'yeceğ,imi o anladınız de- gil mi? Siz benim babamsınız İ Settar efendi daha ziyade şaşır- İn — Kızım, öyle şey olur mu dedi. Fakat o dakika Mebrürenin an- nesini gayet iyi hatırlıyordu. o Ha- fifçe bir kadındı. Bu yüzden ayrıl- mışlardı. Adamcağız ancak ayrıl- dığı gün, kadının o başkalarıle de münasebetlerin “öğrenmişti. — Kızım, dedi, senin bu işte bir yanlışlığın var. Sen benim kızım İstanbul Sıhhi Müesseseler Satınal Komisyonu Reisliğind Akliye ve Asabiye hastanesi için lüzumu olan 200 Karyolaya talip çıkmamasına binaen 14-8-934 Salı 14 te pazarlıkla muamele yapılacağı. 4563n Tayyare Piyango Müdürl Sartnamesi veçhile yüz on yedişer bin adet Kurbana afişleri tap etürileceğinden taliplerin 15-8-934 şamba günü saat on beşte Konsisyona mü öneme kellik eğik ikiyi islim gemlik İstanbul Sıhhi Müesseseler Satınalma Komisyonu Reisliğindet* Tıp Talebe Yurdu için Mayıs 935 sonuna kadar lüzi olan 2009 kilo Benzin, 160 kilo Vakomyağı, 34 kilo Gres: ve 32 kilo Valvalin yağı 14-8-934 Salı günü saat 4 de p lıkla satın alınacaktır. İsteklilerin müracaatları. © Bugünkü program ISTANBUL: 1830, Plâk neşriyatı. 19,20: Ajanı haberleri 19,30: Türk musiki neşriyatı. (Kemal Niyazi Azmi beyler ve Hayriye, Müzeyyen hanımlar.) 2120: Selim seri Bey tarafımdan konferans. 2130: Nurullah Şevket bey tarafımdan taganni 19: Rasathane ra- 20,15: Konferans rinden “RİGOLETTO,, opsraas. - VARŞOVA, 1345 m, iyana köwseri, 20,50: Spor haberle Hafif musiki konseri aiberler, 2212: mi Vaynerin şi len) 23,30: Konferans. 2345: 24; Musahinbe. 24/05: Musahal 175 Kh, MOSKOVA, 1714 ğ 17430; Musahaba, 18,30: Kırılorda neşriyatı. aşriymir. Zi: Edebiyat 22: 23,08: Fransızca neşriyat, 24,05: İspanı 532 Kr MOSKOVA, (Stalin) 380 . 22; Dans 633 Kr. 21: Senfonik konser. 72: Musahabe, vessire, 23,15: Plâk. (686 Khz. BELGRAT, 437 m. Zi: Kral orkestrasının askeri konseri, 23: Mu- sabahe, 231 Haberler. 23,50: Kahvehane kom- seri, 548 Kis, BUDAPEŞTE, 550 m. : ; Küşük radyo tişatrasu. 22: Dana musi- Haberler, 23: Budapaşta konser er- Cha. Deutechlandısmder 1571 m. tiraht. 23,30: Haberler. 23/45: Königa- naklen neşeli havalar ve dave masi vü 658 Kr. LANGENBERG 456 m. 17 Bayreuth'tan Richard Vagnerin Götter- *dssmmerune İsimli opefası, 2330 Haberler, 2350 Londradan Spor, 24,10 Gece musikisi. 658 Khz, VİYANA 507 m. siye erkertranmı seli konar inherr'in idaresinde, — 2250 sarkıları, 23,30 Haberler, 2350 Org Yana 24,20 Dans maalkisi. 1033 Kikr. KÖNİGSBERG 291 m. 17 Richard Vagner'in Gö: aparısı Bayresth'tan naklen, 23,39 Haberler, 24 Ney'eli lar ve dans musikisi, parçal 200 Kh. LÜKSEMBURG 1304 m. 'TAKSİm BELEDİYE BAHÇESİ AÇILDI Hergün Müzik ve Caz Güyet ucuz her nevi meşrubat "değilsin. Mebrüre mektupları göstererk: — İşte isbatı! diyordu. ! Fakat nasıl anlatmalı? Mebrüre: | İnkâr, etmeyiniz, dedi,ben zaten | bu yaşta hayatın kederlerine alış- mış bir kızım felâket (artık beni korkutmıyor. Settar efendi evden dışarı çıktı. ğı zaman g 3 — Daha iyisi Raif bu kızla evlen mesin, dedi, pek (karışık bir şeye benziyor. SEM Yazan: AKA GÜNDÜZ penin yezidin gözü falan di- Onu hiç, hiç mi hiç tanrmıya inim e sıl yaşayacaktı işte... Acaba mektepte ne oldu.? Mektep bir şey olmadı. Birinci gün Sansarosu kimse sormadı. At- ladığı sokak çöplük (o olduğu için kimse gelip geçmezdi. Abdesthane pencereseindeki ipi üç gün sonra buldular, Bir çocuğun mektepten kaçtığı polis müdürlüğüne yazıldı. Müdür tamim etti, Tam'mler def- | terlere geçirildi. Mektep idaresi bir | netameli uğursuzdan kurtuldukla- e a a hayat de- nilen eskisi gibi şakırdaşu- kur dönüyordu... nu Tavşan kaçtı Sansaros hızlı yürümüşlü. Fa- kılara geldiği azman henüz ak - şam olmamıştı. Pazara gelen sey- yar satıcılar vi yavaş atlarını, eşeklerini hazmrlıyorlardı. e Ertesi gün, Pazarı olan köye yetişmek i- çin akşamdan yola - çıkacaklardı. Pazara gelen civar köylüler takım takım yerlerine dönüyorlardı. İçle- rinde hiç bir genç, hattâ orta yaşlı adam yoktu. Hep sakallı ihtiyar- lar, kadınlar, kızlar ve rr. At, eşek denilen şeyler de ata, €ş$©- ğe şöy böyle benziyen acaip mafı- lüklardı. Memleketin sağlam olan nesi varsa, insanı, hayvanı hepsi bir cepheye sürülmüştü. Herkesin kendine göre bir derdi olduğu, her- kes te biribirine (o benzediği için Sansarosa kimsin, necisin, buralar- da ne artyorsun? diyen çıkmamış- tr. O dâ bundan memnundu. Kılı- ğı da ötekilere benzediği için pa- zar meydanmda serbestçe dolaştı. Karnı çok acılmıştı. Bir pazarm bütün pisliğini taşıyan ve bir tara- fında küçük bir bataklığı olan bu pazar yeri gittikçe tenhalaşıyordu. Üç pazarcı mallarını gaz sandıkla- rna, kıl kimlere doldurup sar- mışlar, Yere oturmuşlar bir şev yi- yorlardı. Akşam yemeği olacak. Sansarosun ayakları, çeneleri oynr yan bu üç ihtiyara doğru sürüklen- di. Yiyecek istemiyecekti, fakat ve-| rirlerse alacaktı, © Tam yanlarına beş altı adım ka- la adamın biri biraz doğruldu ve elindeki yazma (mendil çıkımını eğe karşıdaki köpeğe ses- i Bu da senin kısmetin ulen! Sansarosun gözleri parladı! içi ezildi. Bir şey söylemek istedi, söy liyemedi, dili tutuldu. — O neyse bana verin. Diyemedi. Fakat birisi gördü. — Ne o? dedi, sende mi istiyor- sun? Sansaros başı ile evet yaptı. Fa- kat yazma mendilli adam elindeki çıkımı köpeğe fırlatmıştı. İki parça le biraz peynir kırıntısı gö- ren köpek saldırdı. £ Öteki adam Sansarosa seslendi: — Koş yetiş! Yoksa kısmetin el- den gider ha! Sansarosun içinde bir çelik zenbe rek çözüldü. Bir kurşun gibi ekmek parçalarının üzerine atıldı. Köpek hırladı. Biranlık bir boğuşma oldu. Bir sokak köpeği ile bir eile çocu- iki parça artık ekmek ii ga Me ler. Kısmetleri müsavi imiş: Ekmeğin bir parçasmı Sansaros kaptı, bir parçasını köpek. İki a- dam gülüyor ve bir adam gülmiyor- du. Gülmiyen adam, iuru ee parçasını baklava imişçesine kemi- ren Sansarosu çağırdı. — Oğul! dedi. Karam çok mu “ağn ğa canik abe Sil ğu halde başı ile “evet,, dedi. — Senin baban nerde? — Cephede kaldı... Hangi ? — Bilmem, cephede işte, kırmızı, kâğıt yüz para uzattı. Sansaros o kadar çabuk yiyor du ki yarıda tıkandı. Artık yiye mez oldu. Elinde bir parça bazla- ma kalmıştı. Köpeğe doğru yürüdü. Köpeğin Sansarosa karşı hiddeti henüz geçmemişti. Gene hırlama- e NE zda | Dralin halkı Bı ni şimdi yediğimi verece- $”Bir lokma ekmek attı. Köpek ba- la Zaten üç Bir lokma ırlattı, Zaten dört lokmalık bir şeydi. Fakat bu, | birlilete arayacağım ve ayrıca köpekle dost olmasma bal e İl gönle üğünde e Bi Gir caatları, ERİ ei | a İha Nt Beyoğlu 3 üncü noterliğine! Efendim, 18 Temmuz 1932 Istanbul 3 üncü noteri hazurund 2 tanzim kılınan bir kıt'a senedi F dpi müekkilem Eleni H.Binti tabela Rebdlne Bebek esdi il 152 numaralı mutasarrıf olduğu R ül hudud 150 arsm bir kıt'a ty Bebekte, Bebek caddesinde Kayalı", künde 5 numarelı Güzin Hanı mesinde mükim Hall Rifat Bey #94 mu Doktor Yüsüf 1300 liray satarak ba olarak kendisinden peşinen 500 Tir mış idi. Şu şartla li: mümayleyb ve mezkür pey akçesini istirdat ceğini taahüt eylemiş idi. Aradan MÜ ğm ve bu suretle satıştan hi cek köfeyi zarar ve ziyanımı işbu. name harç ve masarifi olan sel EN Si kilet ve masarifi muhakemeyi de sinden talep eyleceğim ve, iz nedi resmi vermiş olduğu 500 de hiç bir talep ve haller il mıyacağı malüm olmak ü lan işbu ihtarnameden birisi Yusuf Kemalettin Beye tebliği e metgâhmda buhunamadığı dakika önce pantalonunun nı parçalıyan köpek şimdi sarı ışığı altında bir süzdü- — Süpür bakayım. Ben çok yoruldum. Senin adın n€ buralı değ'lsin gibi. — Benim adım mı.. şey” adım Ali, Benim kimsem zimk yer çok uzakta. Hep oralardan. Dolaşa dolan& geldim. me ei yerin neyin — Hiç, hiçbir im BL mi?