ğ © — bilecek eserleri > Snobismaya dair Zamanımızın şöhret dağıtmak hususundaki cömertliğinden ( bol bol istifade etmiş olan Emil Lud - wig, geçenlerde bir fransızca haf- talık gazetede muharrirlerin eski - lerden ziyade yeni eserleri okuma- larından şikâyet ed' yordu. Kendi sinin romanlara pek rağbet etme- diğini de söylüyor ve, hiç şüphesiz hayranlarından birer: “Estağfurul- lah!,, koparmak arzusu ile, edebi- yat malümatını nakıs bırakmağa razı olduğunu itiraf ediyordu. Yeni bir muharririn eserlerini o- kumak hevesi büyük kütleye ekse- riya muharrirlerden sirayet eder; çünkü her mesele hakkmda sıcağı sıcağına bir kitap yazmak, meselâ umumi harp mesuliyetleri münaka- şa edilirken bir İkinci Wiğhelm çı- karmak herkesin elinden gelmez. Halk hiç tanımadığı bir o adamın kitabını, hele üstünde merakını da- vet edecek bir isim yokta, niçin al- sın? O tanınmamış yazı işçi az çok şöhret kazanmış fından ileri sürülmesi; bunu; de o şöhret sahiplerinin muasırla- rı ile alâkadar olması icap etmez mi? Emil Ludwig zamanımız mu- harrirlerinin eserlerini okumadığı- nı söylerken kendisini taklide oku- “hafta sonra kısa bir seyahate çık- yucuları değil, ancak yine kendi gi- bi muharrirleri davet ediyor. Duy- — oduğu alkış seslerinin verdiği bö - bürlenme ne olursa olsun elbette kendisini eskilerden saymıyor ve yalnız kıymeti asarlar imtihanm - dan geçmiş kitapları okumak iddi- ası şn karilere de sirayet etmesin- den korkuyor, “Kayserin hakkını kaysere vere- İm.,, Emil Lddwig'in sözlerinde Coğru bir taraf var. Yeni eserler eskilerin okunmasına mâni oluyor ve bundan bilhassa muharrirler za- rorlı çıkıyor; çünkü yalnız günün meseleleri ile alâkadar olup insan- lığın umumi davalarını unutuyor - lar. Bu hal devam ederse zamanı- mızı boşluk içinde kaybolmuş bir ada veya ancak yarınla, yani esrar ülkesi ile komşu bir yarımada gibi göreceğiz. Doğrusu eskilerin hasa kariler tarafından değil, on- ların usaresini alıp yeni hadisata aşlıyabilecek muharrirler tarafın. dan okunması lâzımdır. İnsanlığın » mazisi ile münasebetlerimizi kes- mızdan biridir. v Fakat kafa için en müthiş zehir lerden biri maziyi mazi diye sey - mektir. Gözlerimizi ona dikip za- mapımızı düşünmemeğe, bilmeme- ğe, görmezlikten gelmeğe de hak- kımız yoktur. Emil Ludwig'in tav- siye ettiği yalnız geçen asırların br- taktığı ve bize kadar gelebildikleri için kıymetlerini ispat etmiş sayıla. bilec okumak ta zihni. izi ancak tamamile emniyetli yo. larda yürümeğe alıstırır; yani ürkek, hem de tembel ede; Tue” keli yollara g'rmesini de bilmek lâ. zımdır. Bunun için | zamanımızın değeri Mpbei kitaplarını da oku - mamız, yalnız ustalardan örnek al. makla kalmayıp modanın getirdi ği tesirlere de kendimizi açmamız i- cap eder. Bu tesirlere kapılmanın fena ne- tceleri mi olur diyeceksiniz? Onu inkâr ettim mi? Fakat bunun neti- cesi ancak esasen zayıflar için fena olur; onlar moda ile bir zaman par lar, sonra söner, unutulup gider, Kuvvetli olanlar ise o tesirlere ka MM yet'in edebi tefrikası: 87 — Seni seviyorum pat edebilirim. Fakat seni m- bat edebilirim. Fakat seni ölün- ceye kadar sevebileceğimi * vade- demem. Zaten hangi erkek haya- tında yalnız bir kadını seveceği- Leman. ne, sadık kalacağına söz verebi- lir ? Leman Oo zamanın az bulunan kızlarındandı. O, hayatm bir çok iğrenç hakikatlerine uzak kala- rak tam bir ev kadını terbiyesi al- mıştı. Bir erkeği cezbedebilecek üzelliği olduğundan maada, ah- her güzelliğinin fevkinde idi. Nihadı çılgınca seviyordu.” Nihat ise, ondan ziyade terbiyesine mef- tundu. Bir gün, nikâh merasimi mu- tantan bir şekilde belediye daire- sinin salonlarında kibar bir kala- balık huzurunda tes'it edildi. Bir | tılar. Dönüşlerinde yeni aldıkla- rı apartmanın bir katına yerleş. | 2 tiler, İlk zamanlar çok iyi geçinen yeni evli sene sonra Ni- hadın ileri süs i bazı şartlarla | saadetleri sarsılmağa başladı. O: i bir a- dam evlilik işkencesi havasını te- neffüs ederek yaşayamaz. Bunun için size benim her yemek vaktin. de hazır bulunmak, (yalnız se. ninle gezmeğe gitmek mecburi. yetinde olinıyacağımı gayet tabii görmelisin. Seni aldatmak, ihmal etmek niyetinde olmadığım gibi €sirin olmak hevesinde de deği- lim, Anlaşıldı mı? Aksi takdirde bir gün, benim bir mektubum öğ - renmen lâzım olan her şeyi sa- na (o anlatacak ve gözlerimizden bir damla yaş akmadan — tabii bir iş yapıyormuşuz gibi — ayrı- lacağız.,, Leman cevap © verme- den güzel başını eğer, bir baha- | pıldıkları hâlde yine şahsiyeti, gösteren eserler verip değerlerini ispat etmiş olurlar. Snobismayı (tasalluf) büyük bir kus; sayanlardan değilim; daha doğrusu snobisma aksinden, yani sırf akliselime, müesses kaidelere bağlanmaktan çok daha kârlı, çok daha akıllıca bir harekettir. Çün- kü snobların tuttuğu adamlardan bir kısmı olsun hayranlığa hakika- ten lâyıktır ve yeni büyük sanatkâr lar muhakkak onların, eski edip yeni bir moda, “yeni bi perme,, çıkarmış olanların arasın- | dadır. Snobisma korkusu ile yeni- den kaçanlar ise kıymetliyi de gör-| memeğe mahkümdurlar. Yanılmak | korkusu ile gözlerimizi ka; hiç şüphesiz ki gülünç bir tedbir - dir. Gözlerimize “itimat edelim. Hayır, paradoks muhabbetine ka | pılıp snobismayı müdafaa etmek istemiyorum. Herhangi bir şeyi sırf moda olduğu işin beğenmek elbe'- te ki bir kafanın haysiyetsizli delâlet eder. (o Fakat herhangi bir şeyi sırf moda olduğu için beğen - onu hor görmek de bir ka- fanın ancak zahiri istiklâlden hoş- landığını, onunla iktifa ettiğini gös termez mi? Bu da öbürü kadar se. vimsiz bir hâldir. Nurultah ATA KANLISIR — Hiç... Ne yapsın, oturuyor. — İstanbulda, şüphesiz. — Hayır... ya ii doğruldu ve gözlerini aç- u: — Ferhunde, nerede şimdi? Adapazarını bir sır gibi sakla - malıydım. Cevap verirken o biraz bocalarsam, O genç kadın derhal kuşkulanacaktı. Tereddüt etmeden söyledim: — İzmirde... Semine, cigarasını dudaklarma götürdü, uzun uzun çekti: — Demek, siz de İzmirde oturu- yorsunuz? — Hayır... Ben Adapazarında, çiftliğimde yaşıyorum. Genç kadın, cigarayı attı ve aya- ğı ile bastırdı, ellerini koltuğun ke- narlarına koydu, beni dikkatli dik- katli süzdü: — Beraber yaşamıyor musunuz? 5 <— Hayır! © — Semine'nin bununla neyi anlat - — Ne yapıyor? Yazan: Mahmut YESARİ mak istediği aşikârdı, ciddi bir ta- vırla güldüm: -— Zannettiğ'niz gibi değil... Genç kadın, dudakları büktü, yüzünü buruşturdu: — Çok garip bir adamsınız, af. federsiniz ama. ... Gene gülüyordum. Aklıma Ger- maine Trefle gelmişti. O da, bana bunu söylemişti. O da, yüzüme hay ret ve taaccüple bakmıştı. İki kadı- nın bu müşterek his ve kararlarına mış, iman etmişlerdi. Bazan gaf. letle yapılmış bir hareketin, kos ko ca bir hayata malolduğunu da acı tecrübelerle anlamışlardı, Semine hem düşünüyor, hem de vakit vakit gözucu ile bana bakı yordu. Birden bire başınr kaldırdı: — Ferhunde evlendi mi? — Nişanlı... Fakat evlenmek ü- zere... ne bularak Nihadın yanından ay- rılırdı. Nihat ekseri öğle yemekleri- ni dışarda yemeğe, yaptığı ufak tefek seyehatlere karısını bera- ber almamağa başladı, Ekseri, ar- kadaşlarile beraber (eğlenirken, karısı-evde geç vakitlere (kadar onu, bir melek sabrile beklerdi ve eve döndüğü; * zaman bir gülle bile Nihadı taciz etmez: yaşıyordu. Hem de istediği bir hayat; hem evli, hem serbest. Hesap vermeğe mecbüir olmadan rahat bir yaşayış. “e. Bir gün Nihat, kendi kafa- sındaki kadınlı erkekli bir cem- mi gafirle eğlenceden bitap eve dönerken vücudunda müthiş bir kırıklık hissetti: “Eve gidince Leman bir ıhlamur pişir erken- den yatarım. Belki bu kırıklık yarına kadar geçer,, diye düşüne- rek ağır adımlarla eve doğru iler- liyordu. Nihada kapıyı uçan “hizmetçi Lemanın evde olmadığını yazi- hanenin üstünde gördüğü mektu- bun da Nihada âit oldüğünu zan- nettiğini söyledi. “Niladın mektu- bu almak için uzanan'kolu düş- tü bir ses, kendi sesini hatırla" dı: “Bir gün , benim” bir mektu- bum öğrenmen lâzım'olan her $e- yi sana öğretecek,, . Nihat top başını elleri arasmı ü de duran zarfı ali demiyerek . söyleni caba bu mektubu den ufak bir şikây. dığı hal- de beni bırakıp gitmesine sebep edir?,, Nereden (biliyordu bir defa karısının halini sormuş mu idi? Kendi yaşıyordu. Fakat o? O güzel yüzün ateşi, o munis ah- lâka sahip, Lömanın kurduğu, ya- rattığı yuvayı kuracak bir kadı- a bulamıyacağına kendi de emin- N . Bir kaç saatlik ayrılık Niha- da bütün kadının faziletlerini ha- turlattı, , O esnada kapı açıldı, Leman içeri girdi. Hayret! Kadın saade- yordu. Kocası ayak- anır gibi diz çöktü: Affet beni Leman © geldin ? Beni yalnız £ bırakma. mıştı. Tekrar düşünüyordu, engin- lere dalmıştı. Odada sobanın çıtır- tısı, bir taş üzerine konmuş cep sa- ati çıtırdısı gibi duyuluyordu. Semine, düşüncelerini bir karara bağlıyabilmiş olacaktı ki elini şa - kağından çekti, durgun durgun, deta kendi kendine g'bi söylendi: — Siz, bunu, Sirrr Nevres'e inat yaptınız. Sırrı Nevres, size, oyun oynadı, değil mi? Kime oyun oyna- maz ki o! Fakat iyi darbe vurdu - nuz! Kulaklarım yanmıya başlamıştı, Ferhundeyi kaçırmamın Sırrı'ya na sıl tesir ettiğini pek merak ediyor- dum. Genç kadın, devam etti: — Ferhunde'nin birden bire or- tadan kayboluverişi onu öyle şaşırt tı, öyle telâşe düşürdü ki... Tepindi bağırdı, yumruklarını havaya sık- tı. Nihaye, bağırmaktan sesi kısıl- dı; yüzü kızardı, morardı. Bu, hid- detten z'yade, bir korku çırpınışı- na benziyordu. Korkmakta da hak- hidi. Siz, nasıl bugün bana karşı samimi davrandınızsa, ben de sa - mimi davranayım, Ferhunde, evi - me, Sırrı Nevresi getirmişti. Bana birtakım uydurma hikâyeler anlat- tı. Ferhunde, sırra kadem basınca işin hak'katini ve dehşetini öğren- Bugünkü program ISTANBUL | 18:30, Franstsca ders. 19: Veremle mücade- WE eserler. 224 Khz, VARŞOVA, 1345 m koması. 21,30: Mu 4. BUDAPEŞTE, 880 m. Tiyatro. Zi: Popüler Macar ir ir habe. 2730: Bodapeşte ser orkestrası, — Haberler. 24: Pataky cn 696,Khz BELGRAT, 437 m. 2050: Viyolonsel sonatları. Zi: feklâm. 21, — Haberler, 28: Dans parçaları, 174 Kas, MOSKOVA, 1724 m. 19,30: Masahabe. | — Plâk. vi. 223 Almas risi — Munahabe, 22: Operet parçaları, 23,30: Prag salon orkestrası 713 Khs. ROMA, 420 m. 18,10: Tagannili koma Plhk. — Musahabe. 2148: Piyes. — Hafif manik. ŞIMALI İTALYAN GRUPU, 18,0: Dans musikisi, — Musahabe. — Plük. 2148: Üç o perdelik piyes. Müteekiben plâk kounsari, 191 Dentscklandscnder 1574 m. 20.20; Mütenevvi meyriyat. 23: aHlk bahçe sinde mayı danar. 23: Reportaj. 2420: Haber. ler. Ve. Müteakiben radyo orkestrasr. VİYANA BEZ Kad Şiirler ye sun ay'eli maş- riyat, 23 Haberler, 23,15 Radye orkestra: 950 Kia, BRESLAU 316 w ü 21,10 Masikili mey'eli bir skeç, 24 Gece sikisi YENI NEŞRİYAT Havacılık ve spor Son sayısında (Havacılığı parmak la gösterilecek bir Mustafa Kemal Türkiyesi) adımı taşıyan başyazıda Türk Milletinin tayyareciliğin gürbüz leşmesi için ne kadar candan uğraş- makta olduğu hüli edilmetkedir. (Lise seçimi), (Halk tayyareleri), (İngiltere, hava harbinde neden meğ 1öp oldu), (Havada olup bitenler), (Başka memleketlerde tayyareciliğin doğup büyümesi), (Zehirli gaz ve yangın bombaları, (Radyo ile acemi- İere uçuş dersleri) (Tayyare Filomuz yabancı ülkelerde) Samiler, Turaniler Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti aza- sından mebus Yusuf Ziya Bey Sami- ler, Turaniler isimli, dil tetkiklerindeni ilmi bir eder neşretmiştir. Bu ererin birinci cildi, Almanca 6- larak intişar etmiştir. Şimdi türkçe o- larak çıkan ikinci cildin, ayrı bir kıs mı da yakında o neşredilecektir. Eser, derin bir tetebbü mahsulüdür. Dil iş lerile alikadar herkese bu kiymetli &- seri tavsiye ederiz. Senin kıymetini bilmiyen bir bu- dala, bir nankörüm. Affet beni, bütün yaptıklarıma rağmen seni | seviyorum. Geri al mektubunu, Kadın — dizlerinde bir çocuk gibi ağlayan kocasına hayretle baktı. Zeki kadın bir dakikada her seyi anladı: — Peki sus. Bu şeyler artık kapansın, Diye İs anar Ağla- | an kocasının saçlarımı n like ile gülmekten! kendini güç Zaptetti. | N O zarfın içindeki mektup de- gil, Nihat evde olmadığı zaman terzinin gönderdiği hesap pusula- sı idi, Ve bu terzi pusulası Niha- dın yaşayış tarzı değiştirmesine ebep oldu. © Firdevs İSMAİL dim. İçyüzünü bilseydim, Ferhun- deyi, dünyada evime almazdım. Be ni de tehlikeye atmış ve Ferhunde: nin evimden gitmesine adeta mem- nun oldum. Zavallı Ferhunde, o ka dar saf ve Sırrı'ya o kadar kanmış- tı ki bana bile, işin doğrusunu söy- liyememişti. Gözleri yaprak yeşili, tebessümü İVAPURCULUK TÜRK ANONİM ŞİRKETİ İSTANBUL ACENTALIĞIĞ! Liman Han, Telefon: 22925. Trabzon yolu SADIKZADE “in. PAZAR sünü saat 20 de Galata rıhtımından kalkacak. Gidişte Zon- guldak, İnebolu, Ayancık, o Samsun, Ünye,Ordu, Giresun, - Tirebolu, Gö- rele, Trabzon ve Rizeye. Dönüşle bunlara ilâveten Of, ve > Sürmeneye | uğrayacaktır. Mudanya yolu SAADET ve BARTİN vapurları (ocumarlesi gününden maada HERGÜN saat 9,30 da Tophane rıhtımından kalkarlar. Karabiga yolu UMARTESİ, ÇARŞAMB. günleri bir vapur Tophane rıhti- mından kalkar. Göz Hekimi Dr. Süleyman Şükrü Birinci sınıf mütehasars (Bâbrali) Ankara caddesi No. 60 2138 La Turguie “ Milliyet” in fransızca nüshası olan “La Turguie” gazetesinin a- bonmanlarma gösterdiği sühület: İ La Turguie Türkiye ve Ecnebi mem- leketlerindeki abonelerine bir hizmet ve kolaylık olmak üzere faideli bir teşeb. büste bulunarak gerek Türkiye ve ge- rekse Ecnebi memleketlerdeki tüccar, komisyoncu, ithalât ve ihracat tüccari, fabrikatör, san'atkâr ve teknisyenleri birbirine tanıtmak ve icabında aböne- lerine büyük ticarethanelerin, tanınmış firmaların, Doktor, Avukat, otel, plâj, lokanta umumi bahçe vesair büyük ve maruf mahalleri bildirmek üzere bir sütün açıyor, Bu sütunda Istanbul, vi- liyetler ve ecnebi memleketlerdeki abo- nelerinin isimleri adresleri ve mesleki müracaat maksat larmın izahı lâzımdır. Bu suretle abone- ler ticaret ve işlerini ayni zamanda ha- riçte de tanıtmak fırsatını bulabilecek- lerdir. Bu maksatla gönderilen ilânların dört beş satırı tecavüz etmemesi lâzım- dır. Her üç aylık abonenin ilânı üç de fa altı aylıklık abonenin dokuz defs | 12 aylık abonenin yirmi defa tekrarla» nacaktır, Gönderilen / ilânlarda abone numarasının bildirilmesi her tekerrür için de (2) kuruş pul gönderilmesi lâ- zumdır. La Turgaie abone fiyatları Türkiye için Ecnebi memleket için ira Kr. Lira Kr, Müddet Ay — — © Müddet Ay — 2 zam 3 ss0 MER ae se | mz — iş | ii ve kalp soğuduktan sonra, in- san, ayakta, kendi cenazesini taşır. İhtiyarların aşkı, ekseriya itiyat mış hırsların, heveslerin, arzuların, hattâ kinlerin ve mahru- miyetlerin dimağda yaşıyan hatıra: İ larıdır. İhtiyar, kalbini değil, di- O halde, biraz daha yaşlanmam kayısı kokan genç kızı hatırladım: — Peki, Melda? Semine, bir kahkaha attı: Onun gençliğine bakmayın, o, kaçın kur'asıdır. © Ve tekrar ciddileşmişti: — Size kalben mü irim.Fa- kat aynı zamanda Ferhundeyi kıs- kandım! iü Bu âni iirafımdra utanmış gibi nı iğmişti. Sordum: esi Neden kıskandınız? İçini çekti: |, 3 Kadınlık Ki il ğa kalkmıştır 2 Gereelik .. Artık kıskanmı yorum. Eğer biraz genç olsaydım, bu ka- 'dınm çevirmek istediği manevraya, yapmacık olduğunu bile bile dahi, kanılabilirdim. İhtiyarlık, hüceyrelerin. zerrele- rin çürümesi, ölü; m j Madem ki Ferhundeden yana bir il diyor, Lâkin nede olsa, bu öyle yar AE baygın bir terane ki, dinlememek yazık. > — Peki, hanımefendi. şimdi ne- — Oda soğumuya başladı, odun atalım. 4 Soba ile meşgul olurken döndü: — Ferhundenin talihini kıskanı- yorum. 4 Asıl can alacak noktaya gelmişti korku kalmamıştı, artık o, kestirme yoldan yürüyebilirdi. Ferhunde'nin talihini kıskanmasınm mabaadini tahmin etmek müşkül değildi. Ha- yatından şikâyet edecekti; yalnız- lıktan, kimsesizlikten dem vura - caktı. Belki z : i İttihadı Milli ttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sizorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanmda Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Askeri tebliğler Şubeye davet Kadıköy askerlik şubesinden Şubemiz ihtiyat zabitan -d İ teri | 117. 888 sayısında yazılı ihtiyat söy İ diş belimi Nimos Tamiros oğlu 301 döl ğumlu — (2479) diploma numaralı D yal Efendi İstarbulda ise ilindan nihij yet kırk sekiz saat zarfinda | şubemi hariçte ise'en yakın askeri memur sitasile şubemize müracaat etmesi takdirde hakkında kanuni müamele kip edilecektir. | ... Piyade alay 51 kumandan muavi olup Denizlide vefat etmiş olan kayın kam Refet Beyin Kadıköyünde Msi oğlunda oturmakta olduğu haber al ailesinin Kadıköy askerlik şubesine racaatı ilân olunur. Ayrılık müsamaresi Sanat mektebi son sınıf tal, ri evvelki * akşam ve dün mekteplerinde bir ayrılık mü: resi vermişlerdir. Müsamereye ist) lâl marşile başlanmış, talebedi Ihsan, Refik, Muammer, İbrahii Mustafa, efendilerin ve Terzi mel tebi talebelerinden Kadriye ve D dar hanımların iştirâkile cana ve zor nikâh piyesleri temsil edi miş, bundan başka mektepte okul lan mesleki © sanatları ifade ed canlı tablolar gösterilmiştir. beğenilen bu müsamerede tal velilerile maarif ve fırka erkân dan bazı zevat bulunmuşlardır. Konferans C. H. Fırkası Alemdar ni hiyesine bağlı Divanyolu ocakları binasında on beş günd bir tertip edilen konferans ve tofl lantılardan altıncısı dün y Akbıyık semt ocağında saat 20 d yapılmış, sabık müderrislerden Ö maöp.Şeyiüklbüy: tan trndan Seli gazlardan korunma usulleri hakki da değerli bir konferans verili; tir. Dr. Hafız Ceme Dahiliye mütehassısı Cumadan . başka - günlerde (230 dan 6ya) kadar İstanbu Divanyolu No, 118. Muayenehane ve ev telefonu! 22398 yazlık ikametgâh telefonü| Kandilli 38, Beylerbeyi 31 Tlilliyet Asrın umde MİLLİYET” ür. esat edilir, Gavetemiz iünların mes” töni kabul etmez, ledi? “emine, sobanın yanından ayri mıştı. Yüzünde hafif bir can sık! tısı kırışması vardı: — Neler söylemedi? Benimle t kavga etti, çıktı, gitti. : Acaba ümitleri yıkılıyor mi u: — Bir daha buraya gelmedi # Artık görüşmüyor musunuz? Genç kadın, bütün Ona vuracağınız darbeyi dunuz, daha ne istiyorsunuz? ne diye buraya gelsin? Küçükb€ evleniyor... 5 i — Size de söyledi mi? Ondan bahsederk* biddetini unutuyor. i — Demek, çok memnun! hu. Semine, başmı ve elini sallı du: — Yerinde duramıyor, kabın ğamıyor... Görseniz bir, kar dan atlara bindi! Bana, fazla taf) lât vermiyor ama, her | halde P zengin kapıya çattı. i Bitmedi —