b © Meclisin 79 uncu'içlima: letler Cemiyeti Meclisinin 79 uncu “içlimar pazartesi günü Cenevre'de selesi.3 — Boliviya ile Paraguay arasın- “daki ihtilâf. 4 — Çin'e yapılacak olan teknik yardım. © © Bu dört mesele arasında en ehemmi - yetlisi Fransa ile o Almanya arasında ehemmiyetli bir belt halinde tebarüz eden Saar meselesi olduğuna şüphe yok- ler Cemiyeti Meclisindeki mü- zakerenin arifesinde Alman Propaganda "Nazırı Gocbels hududun öteki tarafından bir nutuk söyliyerek Saar'ın Almanya'- “dan asla ayrılamıyacağını bir defa daha dünyaya ilin etmişti. i ; İ 2 — Liberya Cümhuriyetine yardım me- © karşılaştı. Macar hükümeti Yugoslavya hududundaki bazı hadiselerden şikâyet ederek bu meselenin Meclis ruznamesine alınmasını teklif etti, Macar hülcümeti © nin iddiasına göre Yugoslav hududum- da muhtelif zamanlarda 15 Macar köylü. sü katledilmiştir. Macaristanın şikâyeti Meclis ruznamesine alınmıştır. o Ancak bu içtimada bir şey yapılması beklene - mez, o Mesele bermutat bir komisyona havale edilecek ve belki de Meclisin de- mirbaş meseleleri arasına girecektir. Son haberlere göre, Meclis Saar meselesini müzakere ettikten sonra dünkü perşem- be gününe kadar faaliyetini tatil etmişti. .. e üreme. Bu içtiman iki haf tadan daha az bir zaman kaldığı halde hâlâ silahsızlanma © meselesi etrafında bir müzaksre zemini bulunmuş değildir. Almanya geçen sonbaharda konferansı © terketti. Fransa du geçen nisanda husu- si müzakereleri terketti. Binaenaleyh ne konferans yolu, ne de hususi müza- kere yolu ç kar bir yol görünmüyer. Hafta arası konferans Reisi Henderson biz takım temaslar yaptı. Alman Hülcü. neti de Londra'ya Ribbernthörp namm- da bir fevkalâde sefir gönderdi. İngilzi gazetelerinin yazdığına göre bu n giyaretindeki hedef, İngiliz Hüküme sızlanma hakkındaki noktaj na- emekten ibaretmiş. Her hal- de şu muhakkaktır ki eğer vaziyette bir tebeddül olmazsa, Almanya ay sonu top- lanacak olan içtimada bulunmıyacaktır. Bu şartlar altında içtima: tekrar tehiri | icap ediyor ki bundan sonra toplanması belki de mümkün olmuyacak. © Esasen devletler silâhsızlanma teşebbüsünden bir netice çıkmıyacağını hesaba katarak ona göre hazırlığı başlamışlardı smanyamın silâhlandığını gizlemeğe lü zum bile görmüyor. İngilterede Balderin salihiyettar ağzile ke ya ilin »imiştir, Son sene zarfında si- Iılanma yarışı harpten evvelki silâh ya- rışına benziyor. erdi dal Rusya, Lehistan ve Baltık: rl sence kadar temdit edilmişti. Şimdi Lehistan'la Rus. Ya sranndaki misak ta ayni çekilde 1945 © çenesine kadar temdit edi m temdidi Avrupa'nın şimali şarkisin. de beynelmilel münasebetler üzerine gu rr Yapmıştır; — Lehistan'la Sovyet Ruryn arasın- daki münasebetler düzeliyor. 2 — Alman - Lehistan misakı imza - landıktan © sonra bu misakın Rusya'ya karşı bir Alman - Leh taarruzu manasını Vilna ihtilâfının balline yardım ediyor. 4 — Uç küçük Baltık memleketi ara- Haftalık siyasi icmal | PAN RR sındaki münasebetlerin samimi bir şekil almasını kolaylaştırıyor. Milliyet'in edebi tefrikası: 79 KANLISIR — Yeter, beyefendi.. Kâfi artık, Benim menfaatimle neye bu kadar meşgul oluyorsunuz. Beni, sadece paraya tapar, kuru bir adam mı sa “ nıyorsunuz? Sırrı Nevres, âdeta hücuma geç- mişti. Temkinimi kaybetmekten rkuyordum: ye. Son defa soruyorum. | Teklifi. mi kabul ediyor musunuz? Sırrı Nevres, başını geriye it - i i — “Hayır! Şahadet parmağımı tehdit e - der gibi salladım: — Size, dü ii diyorum. — Neyi — Fakat sonra a bakiniz fena olacak. Sırrı Nevres kollarmı kavuştur - du: — Beni tehdit mi ediyorsunuz? ddetle ayağa kalmıştım: — Orasını bilmiyorum. Sizinle . he:halde tekrar konuşacağız. yes te ayağa kallımış - Görülüyor ki biribirine bağlı olan bu meseleler Sovyet Rusya'nın. önayaklığı ile birer birer | çözülüyor. Avrupa'nın sirali şarkisi sulh ve müsalemet nakta- sından en tehlikeli bir mıntaka idi. Son bir kaç ay zarfında sarfedilen mesainin bu tehlikeli mmtakada sulhün takviye» sine büyük mikyasta yardımı olmuştur. ». 4 İngiltere, Japonya: Ingiltere ile Japonya arasındaki tica- Ingiliz müstemlekelerinin piyasaları bi- rer birer Japonların istilâsma uğradı. İngiliz sanayii ve — İngiliz tüccarları Japonya ile serbest ticaret sahasında re- kabet edemiyeceklerini anlayınca piya - salarm aralarında taksimi için Japon'la- ra teklifte bulundular. Bu zemin üstün- de bir anlaşma temin edilemeyince; İn- gilizler ağır bir darbe indirdiler: İngil- tere'ye ve İngiliz müstemlekelerine gire- cek Japon emtiasını kontenjana tâbi tut- mağa karar verdiler. Filhakikn bu il se bunu daha kat'i tedbirler takip ede- cektir. Vaziyet bu merkezde olmakla bera - ber, İngiltere tarafından alınan bu ted - | birin ümitsizlik içinde çırpman bir dev. let tedbiri olduğuna şüphe yoktur. Gerçi bir devletin ithalâtı kontenjana tâbi tut-| masında bugün artık aykırı bir cihet yok» | tur. Fakat İngiliz İmparatorluğu milli bir devlet değildir. Hattâ ince elenir, sık | dokunma, bir devlet bile olmadığı mey- dana çıkar. İngiliz müstemleke İmpara- torluğu daj cüzüleri biribirine pa- muk ipliği ile bağlı bir teşekküldür. Müstemlekelerin ayrı bütçeleri var. Ida- re ve maliye noktasından bir çokları müs- tekildir. Bu vaziyette bunların gümrük kapılarını ve binmetice iktısadi hayati: rını Londra'dan müstemleke siyasetinin an'anezine uygun | bir hareket değildir. İngiltere'yi an'ane- | den azrimıya sevkeden sebepler çok | mücbir olmalıdır. Diğer taraftan Japonya'nın mukabil tedbirlerinden henüz bir haber yok! Anlaşılıyor ki Japon'lar çok tecmni hareket ediyorlar. Ticaret rekabeti bü- yük sanayi memleketleri için en tehlikeli ve en müşkül ihtilâflardır. Harpten ev. vel Almanya ile İngiltere arasındaki ih- tilâf gibi, İngiltere bir rakibini boğar- ken, daha tehlikeli rakiplerle karşılaş - muştur. *. 4 © Radikal Sosyalist Kongresi: Hafta arası toplanan Radikal Sosya- list fırkası kongresinde Fransız böküme- tinin mukadderatı müzakere edildi. Dou- nan Radikal Sosyalist (O kongresinde bu pazırların hükümette kalıp kalmamaları müzakere edildi. Eğer kongre nazırların hükümetten çekilmesine karar verseydi, Doumergue hükümeti sukut edebilirdi. | Bundan sonra da artık Fransa'da neler olacağını tahmin etmek kolay değildir. t fırkasının bir züm- ile birleşerek bir hükü- | iltizam ediyorlar. Diğer imre sosyalistlerin müsamahasile ntihabatından Doumerguc hükü- metine kadar teşkil edilen hükümetlere benzer kabine teşkili mümkün olduğuna inanıyorlar. Sağ ile bir koalisyon yapıl- masını istiyenler de vardır. Her halde Radikal Sosyalistler için intihabatta ka- anıp ta hükümet teşkil edememek ağır geliyor. Bilhassa Doumergue hüküme- emirnamelerle Fransa'yr idare et- mesi fırka arasında büyük bir iğbirar ve infial uyandırmıştır. Bununla beraber, nazırların çekilme melerine karar verildi ve Fransa'da sü- kün ve istikrarın devamı namma bunun iyi ve yerinde bir karar olduğuna şüphe yoktur. ».. im Arap harbinin sonu mu? Arabistan'daki' harbin sonu göründü. Ibnisüut Hüdeyde'yi ko'ayca işgal ettik- Yazan: Mahmut YESARİ Yüzümü yüzüne yaklaştırdım: — Unutmayınız ki eli Fer - bünde gibi, Germaine gi koz var. Sırrı Nevres, sinirli bir kahka - ha attı: Bu tehdidi savuracağınızı da biliyordum. — Korkmıyor musunuz? — Neden korkayım? — Demek, kendinize o kadar gü veniyorsunuz! Sırrı Nevres, cevap vermedi, ka pıya doğru yürüdü. o Arkasından bağırdım: — Sirrr Bey, son defa” olarak söylüyorum. Sırrı Nevres, yarı döndü, beni te peden tunağa kadar sürdü ve se- sini çıkarmadı, yürüdü. Benim'için yapacak iş kalmamış tı. Kahveden çıktım. Tekrar Ger - İ Şimdi Ibnissüut burayı maine'i bulmak, onunla konuşup bir karar vermek istiyordum. Kari maekinpi Bir ozan Bir buçuk ay evvel yehi çıkacak 0- lan ciddi bir haftalık gazete için ben den bir talebem bir ilmi makale iste- di. Ben de mesleğim olan Koopera - tifçiliğe dair bir makale verdim. Meğerse o gazetenin ismi Savaş i- miş. Fakat ilk nüshada makalem neş- redilmedi. İkinci sayısında makale - min bir kısmı geçti, Bugün sayı - falık ve efkârr umumiyeyi şa ve» rici bir gazetenin sokaklarda satıldı- ğı görüp birtane aldım. Siyasi, kavgacı, gürükücü bir gazete içinde yalnız benim bir buçuk ay evvel yeni çıkacak olan ciddi bir haftalık gazete için yazdığım bir kooperatifçilik ma- kalesi. Hi ayret ettim. Ben siyasi gazetecilik etmiyorum. Gazetelerin kavgalarını karşaye : rum. Hayatımı ilme hağrettim. Benim eski makelelerimi parça parça ve ta- bii arzum hilâfma neşredenlerden da vacıyım. Tekrar ediyorum, ne Savaş- — ne de siyasi gazetecilikle alâkam tur, Suphi NURİ ten sonra San'a üzerine yürürken müş- kalka esrez kalacağı söyibemişii. Ba müşkülâtın iki sebepten ileri geldiği an- laşılıyor: Evvelâ arazi dağlıktır. Sonra bu muntaka ahalisi Şi'idir. Son Yemen Valisi Mahmut Nedim Paşanın yazdığı birkaç makalede izah ettiği gibi bu mez- hep meselesi Imam Yahya'nın sukutuna ve İbnissüud'un — galebesine yardım et- miştir. San'a işgal | edilirken mezhep meselesi linam Yahya'ya yardım ediyor. Bununla beraber, ut her ne pa- basma olursa olsun, San'ayı almıya az- metseydi, belki de muvaffak olurdu. Fa- kat Hicaz Kralmın harp yapmasını bil- diği gibi, vakıt ve zamanında sulh yap- masını da bilen bir devlet adamı olduğu anlaşılıyor. - İmam Yahya da istediği şartları kabul ettiğinden mütareke imza- İanmıştır. Ancak şimdi acaba İbnissüut Hüdeyde'yi geri vermeğe razı olacak mı? Malümdur ki bu liman Osmanlı İmpara- torluğunun elinden çıktıktan sonra bir çok seneler | Asirlilerin elinde kaldı ve İmam Yahya'nın eline sonradan geçti. ele geçirdikten ve oğlunu da Hüdeyde Emiri ilân ettik- ten sonra geri vermek istiyeceği şüphe- Tidir. Arabistan'da mütareke imzalandı amma, sulh daha uzaktadır. ka Ebedi ve ezeli borçlar meselesi; 15 haziran yaklaşıyor ya... Borçlar meselesi tekrar tazelendi. Malümdur ki Avruş devletlerinin o Amerika'ya olan zorçlarınm vadeleri her senenin 15 ha- ziran ve 15 kânunuevvelinde gelir. Fa - kat 1932 künunuevvelindenberi Fransa ve bir kısım devletler & bu borçları hiç vermiyorlar. 1933 haziranındanberi de İngiltere ve bir kısım devletler “sanki verdim, namı altında ufak bir meblağ tediye ediyorlar. Amerika âyanı geçen ay.bir kanun yaparak Amerika'ya borçlarını tediye et- miyen devletler hakkında bir takım mali tedbirler almıya katar © veriniştir. Bu devletlerin hazine bonoları Amerika'da satılmıyacaktır. Bu memnuiyetin İngik ye Nezareti kanunu İngiltere lehine tef- sir etti, Fakat bundan böyle “sanki ver- dim,, şeklinde tediyeler yapılırsa kanu- mun hükmü içine gireceği bildirildi. Bi- naenaleyh şimdi İngiltere 15 haziranda ya tam tediye yapmıya mecbur kalacak, yabut ta Fransa gibi acze düşecektir. Ameriks'nm bu borçlardan vazgeçmiye- laşılıyor. İngiltere de tam olarak tediye etmiyeceğine göre, acze düşüle- cek demektir. Bir zamanlar bir devletin bu şekilde »cze düşmesi gayriahlâki te lâkki edilirdi, Fakatbu, £ İngiltere ve Fransa'nın alacaklı oldukları zamanlar vazedilmiş bir ahlâk kaidesi idi. Şimdi Fransa başta olmak üzere her devlet ac- ze düşmüştür. — İngilizler şimdi tedi etmemenin ahlâka uygun olduğunu ispa- ta hazırlanıyorlar. Üzerinde | işl mantık silsilesi şudur: Borçları tediye et- mek buhranı derinleştirebilir. o Bu da dünya için bir felâkettir. | Binaenaleyh Ingiltere dünyayı bu felâketten kurtar - mak için borçlarımı tediye etmiyecektir. Parayı vermemeğe karar verdikten sonra tevil mi bulunmaz? Ahmet ŞUKRU Ben, apartımanın kapısından gi rerken Germaine, halimden vazi - m anlamıştı, mahzun mahzun gül — Muvaffak olamadınız, değil mi? Bir koltuğa yığıldım: — Neye bu kadar inat etti, hâlâ anlıyamıyorum. Germaine, yanıma öturmuştu: — Acaba, hakikaten kızı sevi - yor mu? Nihayet, o da insan!. Başbaşa vermiş, düşünüyorluk: — Ne yapalım? Çaresizlik, ikimiğit de Başımı ağır ağır kaldırdım, Ger- maine'in yüzüne baktım: —— Bu akşam, içelim mi kızım? Germaine, dişlerini gıcırdatarak ayağa kalktı: — Ve hem çok içelim. Başını sallıyarak ilâve etti: — Düşünmeğe muhtacım! Zavallı kadmın sinirleri o kadar belini | gerilmiş ve kafası o kadar isyan ha linde idi ki korkmıya başladım: — Metanetini kaybediyorsun, yavrum. ! O, lerini açtı, elini alnından geçirdi ve bir kahkaha kopardı: 5 Germaine Trefle, metanetini kaybetmez. Sen, daha beni, iyi ta CEREYAN Natık, uykudan gözlerini açtı- ğt halde yataktan kalkmıyor, © - nine boyuna uzanarak sabah key- fi yapıyordu. Kulak verdi. Dışar - da konuşmalar © oluyordu. Biraz sonra karısı Ulviye oda kapısını hızla açarak içeri girdi: — Daha yatıyor musun, haydi kalk memurlar geldi. Adam hayretle gözlerini aç - tı: — Ne memurları? — Elektrik kumpanyasından. — Ey, ne olacak? — Eve elektrik koyacaklar. — Ne münasebet, benim öyle bir niyetim yok. — Haydi, haydi.. Geçen gün de geldiler, Ben senin evde oldu - ğun bir zaman gelmelerini söyle - dim, ayıp olur kalk, konüş.. Gazyağı parasını zar zor yetiş- titen adamın lüks elektrik mas - rafı hiç işine gelmedi: — Ben babamın evinde gaz ya- kıyordum, sen ne yakı un? Öteki hiç istifini o bozmadan cevap verdi: — Elektrik. — Ben seni oaldığım zaman daha tramvaylar işlemiyordu. E - dirnekapıda elektriği nereden bul- dunuz? — Aman Natık, zirzopluğu bi- rak, heriflere rezil olacağız. Adam, karısının , fikrini zorla kabul ettirmek inadında olduğu - nu bildiğinden naçar yataktan çrk- | tı. Çıplak ayaklarına bir terlik ge-| çirerek gecelik entarisile sokak kapısına geldi: — Ne haber beyim? — Efendim , devlethaneye e - lektrik koyacağız. — Peki amma, masraf ne ka - dar? a — Kırk lira efendim. — Geç, birader. — Amma beyefendi bunu bir bu çuk senede ödeyeceksiniz, çok tes | hilât var, ayda iki lira kadar bir | şey verecel , o da cereyan gel-| dikten iki ay sonra. İçeriden karısı: — Alalım Natık, diyordu. Arkasını döndü: — Ben istemiyorum, paran var: | sa buyur al.. Ulviyenin' kafası kızmıştı: — Canım, sen ne lâf anlamaz adamsın, nasıl olsa ayda bir küçük teneke gaz yakıyoruz, düşünse - ne tesisat masrafı ödendikten son- ra her ay yarım liraya gelecek. Bunda kâr var alalım, iktısadi o- bur. Natık, bir çok mazeretler gös - terdiyse de karısının ısrarı yanında hiç tesir etmedi. Ulviye senedi ken) disi imzalamıştı. Memurlar depozito akçesi ola- rak üç lir madığı için veremediler. Bunu baş ka bir güne bıraktılar. Ertesi gün iki memur geldi, o - dalara, sofalara lâmbaları taktı - lar. Aradan on gün geçtiği halde depozito akçesini hâlâ verememiş- lerdi. Bir sabah gene memurlar ka pıya dikildiler. Ulviye, kocasını | sıkıştırdı. Ay başma kadar idere edecekleri üç lirayi depozito ola- rak memurlara teslim ettiler. Günler geçti, eve cereyan gel - miyordu. Paraları da bittiği için ak reddetme, nımıyorsun. Ben, kolay kolay yı- kılmam, Fakat inkârına rağmen kendini yeise kaptırdığı aşikârdı. nun, nefsine olan ömniyetini kırmak is- temedim: — Peki, yavrum, nerede içelim? * Germaine, kolunu, ümitsizliğe de benziyen, hovardalığı da andı- ran bir tavırla savurdu: — Nerede olursa olsun... Fa - kat bir kere evden çıkalım. — Ya, Sırrı'ya rastgelirsek? Germaine, gülüyordu ve güler- ken Mi iğeri diken dikendi: aha iyi... Ben, onunla ko- zumu paylaşmayı bilirim. Fakat o, bugünlerde, bize tesadüf etmemek için tedbirler alacaktır. — Tahminlerin yanlış “çıkıyor, kızım! Germaine, izzetinefsine dokunul muş bir insan gururile göğsünü ka- bartmıştı: - Hayat, beni aldattı. Arasıra tahminlerimde yanılır, aldanırsam ne olur? Fakat sen, Sırrının kafa | tutuşuna bakma. O, şimdi müthiş bir korku içindedir. Buna emin ol.. Apartrmandan çıktık. Tenha kış bahçelerinden birine girdik. Ger - main, cigaranın söndürüp bi rini yakıyor ve b illekenen bi ra, konya ısmarlıyordu. Hemen he şamları lâmbaların — diplerindeki gazyağını biribirine boşaltarak ev- lerini aydınlatıyorlardı. Bu hal, a- damın dehşetli surette canımı sık - mışkı. Halbuki, karı, koca ne bülya - lar kurmuşlardı: Duvarlardaki düğ meleri (çat) açacaklar, (çut) ka - payacaklar, ne kolaylık. Utviyc de tenekeden şişeye, şişeden huniyle lâmbalara gaz boşaltmak, lâmba- ların şişelerini silmek gibi zahmet- lerden kurtulacaktı. Gazyağının ay dınlattığı odaları elektrik güneş gi: bi nurlarla yıkayacaktı. Belki de yattıkları odaya bir de kırmızı am- pul koyarlardı. Natık , bir kaç defa şirkete git- â fakat bu işten şir- ketin haberi yoktu, Bunu müteah- hitler yapmışlardı. Bununla bera- ber şirket tarafından müteahhit « lere telefon edilerek cereyan gel- mesi temin edileckti, Bu vantle bek lediler, mümkün değil, cereyan gel miyor, karı koca tavanlardan beyaz kordonlarla sarkan ampullere ke - di ciyere bakar gibi bakıyorlar « riydi. raz da lirik lâmbalarının yan- maması sebep olmuştu. Tavan sü - pürgesile odaların örümceklerini a- İrken ampulün bir tanesini kır - dı. O, gün ay başıydı, nasıl olsa kocası bugün maaş alacaktı. Ak - şama. da her halde bir teneke gaz inerek biraz içi ferih- “Akşam olunca gaz olmadığı için yen yakamadı. Kocası gelin - ceye kadar karanlıkta oturdu. Ak: si gibi Natık, yatsıya doğru geldi. Sarhoştu da.. Karısı, elinde gaz te- nekesi görmeyince ağzımı açtı: Rakı içmeği biliyorsun, bak karanlıkta oturuyorum. — Elektrik yak! — Niye gaz getirmedin? Bugün maaş alamadım, bor - cum için tezkere geldi, icraya kes- tiler. — Bugün zaten ben ampulün birini kırdım. — İyi halt yedin. Karı, koca kavgaya tütüştu « lar. Bu esnada Natığın içtiği rakı beynine çarpmış, evdeki elektrik tesisatını koparmış, ampulleri kes- tane fişengi gibi patlatmıştı. O ge- ce bakkaldan tedarik ettikleri iki mumla dertlerine yandılar. Ertesi gün eve cereyan vermek için şirketten memurlar gelip te- sisatın tahrip edilmiş olduğunu gö- rünce hayret ettiler. (Gece, gizli bir cereyan gelip müsbet, menfi tel lerde bozukluk olduğundan kon - tak hasıl leme) söyüiyerek e ri dönmüşlerdi 0. glilliyet ABONE ÜCRETLERİ iye için Hariç için LK. tini kabul etmez, men hiç konuşmuyordu. Yalnız al- nının kırışmasından kaşlarının oy- namasından dimağının müthiş bir faaliyette olduğu anlaşılıyordu, olup sızmasından korku- yordum. Lâkin beyni, öyle humma içinde işliyordu ki alkolü hemen yakıverdiği muhakkaktı. Germaine, bir rüyadan uyanmış gibi kirpiklerini oynatarak bana kıyordu, elile kolumu tuttu — Sırrı'dan para isterim. Mem- leketime döneceğimi söylerim. — Verir mi? Hem bakalım para- sı var mr? — Madem ki evlenmiye karar vermiş. Sağı solu dolandırmış, para bulmuştur. O, istediği zaman, pa- rayi icat eder. Germaine her halde bu tahminin de yanılmıyordu. Sırı Nevres, kırat- ta bir adam, her zaman para bula- bilirdi. Lâkin cebine giren parayı, kumardan başka yere vereceği bir az şüpheli idi. Germaine, acaba neye güveniyordu? Sırrı Nevres, m korkusu ile parayı verir mi idi? Biraz da merak ediyordum: — Parayı aldın, diyelim. Sonra ne yapacaksın? Hemen Paris'e mi gideceksin? — Paris'e gitmek, sonraki Sarri'yr ae vaziyete sokmalı » Bugünkü program ISTANBUL : Alaturka musiki neşriyatı. (Eliza, Inci, Ul- kü, Sevim Hanımlar). 21,15, A, haberleri, 2125 Madam bali ve nin iştirakile mukteli6 Sign İNOSKOVA, 720 m. maşriyat, — Konferani. 205 berler. — BELGRAT 457 m. r (elik) — Musahabe. 23: Haberler, — Plâk, madan apor genlikleri. G, 183 Ke ER 2 Mam Plük. — Musahabe. — Plâk. 23,45: Hafif mu IRTIHAL Şoförler Cemiyetinden * İdare Heyeti Azasından ve Buik Ga- gerekse bütün meslekdaşlarını derin bir teessüre garkeden güzide arkadaşımızın. cenazesi, bugün öğle namazı Teşvikiye caminde badeleda Feriköy mezarlığına rakledilecektir. Arkadaşlarımız mesle- ğe bir çok hizmetler ifa etmiş oaln Sup- bi Beyin ebedi medfenine teşyi merasi- minde hazır bulunmaları #ica olunur. IRTIHAL Otomobilcilik âlemimizin kıymetli uzuvlarından ve müessesemizin tamirha- ne müdürü SUPHİ MAHİR Beyi pek kısa süren bir bastalıkdan sonra dün ge ce kaybettik. Bu kiymetli arkadaşımıza son vazi- felrini ifa etmek isteyen dostlarımın, bu- gün öğle namazının eda edileceği Teş- vikiye camiinde hazır bulunmaları rica olunur. OTOMİBİL TİCARETİ T.A.Ş. MÜDİRİYETİ EE A OZ YEMEN Ölüm Mülga bahı seraskeri reisi o merhum Şerafettin Beyi: Hye Ulfet banım dün vefat etmiş bugün ö le vakti, me “köşkünde kaldırı- larak Karacsahmetteki aile mezarlığına defnohunacaktır. Merhum kendisini ta- nyan bütün aileler ve mubhitler nezdinde hürmet kazanmış çok meziyetli hanım- larnnızdan idi, Ailesine ve torunlarına taziyetlerimizi arzederiz. Allâh rahmet eyliye, VAPURCULUK TÜRK ANONİM ŞİRKETİ İSTANBUL ACENTALIĞI Liman Han, Telefon: 22925. mmm Trabzon yolu Dumlupnar “çw.” günü saat 20 de Galata RAZAR kalkacak. Gödişter' Zam. guldak, İnebolu, Ayancık, Samsun, Ünye, Ordu, Gireson, Tirebolu, Gö- rele, Trabzon ve Rizeye. Dönüşte bunlara ilâveten Of ve e Sürmeneye uğrayacaktır. ) yız. Biraz bocalasın... Sen nde ba suretle vakit kazanmış olursun. Kı- zın fikrini çelmeğe uğraşırsın. Ar- tık küçücük bir kızı da yola getire- mezsen, yazık sana, Hüsrev! Hat- tâ senin yapacağın bir şey var ve hem en mükemmeli. . , — Nedir? — Kızı alır, Avrupa'ya gider- sin. Sırrı, sizi takip edemez. Ben, iki küçük kadeh bira içmiş olmaklığıma rağmen Germaine' - den daha sersemdim; beynim uğul duyordu: — Bunu da düşündüm. Fakat kız hiç oralı değil... . Germaine, derin derin içini çek- ti: — Demek fena tutulmuş!. Bu, te davisi imkânsız bir şey... Zavallı yavrucak! Ben de göğüs geçirdim* — Evet... zavallı yavrucak! Germaine, dizlerimi tutmuş, be- ni sarsıyordu: — Bu kızla ben, konuşsam! Başımı eğdim: — Onu da düşündüm... Se: kendine bir rakip telâkki edece; için sözlerin, büsbütün menfi tesir* ler yapacaktır. Germaine, hıçkırır gibi güldü: © — Bitmedi —