* l İktisadi bahisler | ll ALTIN! Buhran ile beraber beşerin altı- na verdiği ehemmiyet te artıyor. Her memleket onu korkunç bir iş- © iha ile toplamıya çalışıyor. Zengin diyarların bankaları bodrum katla- rını onunla dolduruyor, sağlamlaş- arıyorlar. Madenlerindeki istihsa- Sene Ton 1929 609 1930 631 1931 689 1932 742 olmuştur. Buhran ile altın istihsa- © Martşının karşılıklı bir grafiği ya- İÇ Pilsa tam muvazi iki hat elde edi- © insanların ihtiyacı için daha çok na pi j Fi m © dikçe onun kıymeti yor, Evet, © kıymetsizlenmedi, bilâkis. Afrika- © da eskiden masrafını korumadığın- © ir. Hani, galiba zamanımızın en muvazeneli bir hesap tablosu olur. Milâdı İsâdan yirmi beş asır kadar evvel Çinliler tarafından insanlığa takdim edilen bu sarı cevherde her gün hırsı celâllendiren bir cazibe var. Birçok hükümetler onun nü- fuzundan kurtulmayı kanunlaştır. dılar. Hakikatte bu yenilmez yu - tulmaz maddenin kıymeti nedir?.. > Şüphesiz başlıca bir iştira kuvveti ve mikyası olmasındadır. * Halbuki para ile altın arasında rabıta kesil- dan madenler yeniden a- çıldı. Öte taraftan kriz dolayısile. fi nice kurşun, bakır... ilâh. ma- denler kapandı. Son senelerdeki borsa istatistiklerine göre altın ma- denleri en fazla yüzde 7 kâr verdi- ği halde aksiyonları müşteri bul - makta hiç te güçlük çekmiyor, 18 iaci asırda cihan altın istihsalâtı. rm nısfnı Brezilya temin ediyordu 19 uncu asırda Kalifomiya Brezil- yayı geride bıraktı. o Yirmi sene sonra Avustralya madenleri işlemi- ye başladı. Fakat on dokuzuncu asrın sekseninci senesinde cenubi Afrikada “Witwostrland,, madeni bunlarm hepsini gölgede bıraktı. Artık cenubi, şimali Amerika, Af- rika, Avustralya, Asya hattâ dün- ya istilisalâtının ancak yüzde 4 ü- nü temin eden Avrupa altın ma - denleri, hepsi çalışıyor. Memzuç, perakende ne bulunursa kepsi ile beşerin bu hırsı tatmin edilmiye yel teniliyor. dil ben Tüzle 55 İlay w yüz i oluk ve fabrikasyonda kullanılıyor. du. Bugünkü istatistikleri bilmiyo- ruz. Yalnız iddia ve tahmin edebi- liriz ki altın bu cephedeki sarfi- yatı çok azalmıştır. Bu ( değerli cevherin buhran devrindeki atıl yazifesi demir örgülü banka kav- larını doldurmak!... larr ile bunda da en çok muvaffak olan başta Amerika sonra da Fran sa gelir. Buna rağmen bu iki mem. İeket krizin en şiddetli vecaları ile Kavranıyor. Demek oluyor ki, altın ve refah amili nede miyarıdır. Hattâ fazla altın idharı fazla kâğıt para ihracı kadar tehlikeli ve mu- gır olduğu bugün ameli olarak sa bit olmuştur. Paris Hukuk Üniver- sitesi profesörü M, Albert Aflation un yazdığı bir kitapta Amerikada Altının fazla toplanmasının bir ne- Siyah buklelerle süslü güzel Sevimin arkasındaki siyah, be - yaz elbise bir yaz bulutuna, bir sa- bun köpüğüne benziyordu. Arka - daşı Fikret bu güzellilik karşısın- da biraz sinirlenmişti . Fakat ak - şamki çaya annesi onu yalnız gön- dermiyeceğini söylediği için na - çar Sevimin refakatini rica ettti, Orada tenis klübünde tanıdığı Ekremi görebilmek ihtimalinin ver diği sevinçle fikretin nefesi kesi- liyordu. Onu görür görmez ne ka- dar da hoşuna gitmişti. Ekremi tanımak merakı Sevimi de sarmıştı. Salona girerlerken Se en: Nerede? diye Ek - rdu. Nihayet genç tebessümü Fikretin na - zarı dikkatini celbetti. Fakat Ek- rem tenis klübünde gördüğünden çok az güzeldi. Hattâ biraz da ih- tiyarlamışa benziyordu. Fikret bir haftadanberi devam eden rüya - larından birdenbire uyanmak is- temedi. Fakat biraz sonra Sevi - min kim olduğunu araştırması Fik reti inkisarı hayale uğrattı. O beyaz elbiseli kız arkadaşı i- i; arkasmdaki beyaz (elbisenin eldivenlerin, i inle - ———— Tan azaldı mı?.. Amerika dünya al- tın stokunun — ki 12 milyar tah- min ediliyor — beşte ikisini kasa- larına yerleştirmekle vaziyetteki vahameti durdurmadı; — arttırdı. 1929 da başlıyan krizin 1931 den sonraki aldığı felâketli şekle (dep- yesion - inhitat) adı takıldı. Roose- velt iş başında buhran ile çarpış- se için Federal rezev bankın al- nı mali siş apmak- tan İse yeni iktisadi bir cenge atıl: dı. Doları altınm boyunduruğun- dan ayırdığını dünyaya ilân etti. Fakat bütün bunlarda gayri tabii bir tevzi ve tevzin gayreti var. Ba- km Fransız profesörü dünyadaki altınm muvazenesini ne güzel anla tıyor: Bir memlekette fazla miktarda altın toplanırsa eşya fiati yükselir. Öyle ya, basit bir arz ve talep me- selesi. Yani altının kıymeti düşer. Fakat bü vakur sarı maden düş - künlüğe tahammül edemez, kendi- ni daima yüksek görmek ister. He- me fiatinin ucuz olduğu ye- az şümullendirerek izah Altın çoğalınca eşya fiati artar, Bir memlekette eşya fiati artınca da bittabi fazla ithalât olur. Fazla ithalâtın bedeli de memleketin stok parâsile yani altın il, lenir. Bu suretle biriken fazla altın da hari- ce gider. İşte otomatik işlemesi İ zım gelen altınm muvazene meka- nizması. . Hakikatte bu muyazene mekanizması işlemiş midir? Yoksa kriz veya — daha umumi tarif i - le — yeni rejim bu mekanizmanın | can manivelasını artık kırmış mı. dır?. Bunu bilmem, fakat bildiğim k'tlmıyan bir şey var: Bu rengini | değiştirmiyen, paslanmıyan mad: | Vi para enflasyonuna sebep olduğu la isbat ediliyor. (1) Ame rikada 1914 senesinde altın mikta- rı 1.800 milyon iken 1931 ağusto- 5.000 milyonu ( bulmuştur. ihten sonra ne oldu?.. Buh- — Hayır... Kendimi satmıyaca- Artık tereddüdün sırası değildi, açıkça anlaşmak lâzımdı: — Kelimelerle (© oynamıyalım, Sırrı Bey... Açık konuşalım... Neşi- de ile meşgul olmayınız! ri Sırrı Nevres, yüzüme doğru iğil di: — Affedersiniz, ama, siz, ne di- ye Neşide Hanımla bu kadar meş- © gul oluyorsunuz? * © — Neşide, benim elimde büyü- dü. Onu çocuğum kadar severim. Sonra, annesi, onu bana emanet e- derek öldü. —- Peki, ben, Neşide hanıma fe- nalık mı ediyorum? — Herhalde iylik etmiyorsunuz! Sırrı Nevres, canı sıkılmış gibi © kollarını kavuşturmuştu: — Peki, Sırrı Bey... Siz, bir Av rupa seyyahati yapmak istemez mi sin'z? Sırrı Hevres, birden meni i » Milliyet'in edebi tefrikası: 78 KANLISIR deye karşı beşerin artan hursi!. © | Sadreddin ENVER (1) Sezai Bey tarafından tercü- me edilen bu eserin tab'ı temenni- ye değer. Yazan: Matmat YESARI — Beni, İstanbudan sürüyor mr sınız? — Böyle sürgüne razı ve mem- nun olmıyacak fedai yoktur sant rım. Sırrı N, neden inat ediyor. du? Geriiiiek tahmininde yanıl . mıştı, Acaba, Sırrı Nevres, teklifi. min ciddiyetine mi inanmıyordu? Onun, insanları çok iyi tanıdığını zannediyorum, Sesimden, tavrım. dan şüphelenemezdi. O halde, sırf, bana inat olsun, diye mi yapıyordu? Fakat onun küçük heveslere, büyük çıkarını ayaklar altina almıyacak kadar he “e bir adam olduğu muhakkak ı! Yoksa hakikaten Neşideyi sevi sy eni a A er maine'nin de anlattıklarına © göre, Sırrı Nevres, menfaati uğurunda, aşkı da feda edebilirdi Onu te rin bile kendinin olduğunu söyle mek arzusile kıvrandı.Fakat söyli- yemedi zoraki bir nezaketle sa - dece “arkadaşrm,, diyebildi. Orkestra “Aşk doğduğu ge - ce, yi çalarken Ekrem Sevimi dan- sa davet etti. Tecrübesiz, temiz ve çok güzel bulduğu için © yepyeni hisle ona bağlandı. Biraz sonra taraçada rüzgâr Sevimin buklelerini okşarken Ek - rem, bu tecrübesiz kızı ürkütmek- ten biraz çekingen aşkını itiraf et- ti. Ve perşembe sabahı parkta bu- luşmağa karar verdiler. Salona dön dükleri-zaman Fikret asabiyetten çılgına dönmüştü. Sevim kendi kendine: “Ran - deyuyu perşembeye verdiğime fe- na etmedim. O zamana kadar her şeyi hazırlarım anneme de bir gün için beyaz çantasını vermesini ri - ca ederim. İhtimamla giyindi zaman hiç şüphesiz bu akşamkin- den çok güzel olurum. Ekrem bu hodbin kızın sadakasile giyindi - ğimi sezmez bile.” Halbuki Ekre- mi katiyen bu gibi şüphe alâkadar etmezdi. O , Ekreme en güzel halile gö- rünmek isterken saçları yüzüne dökmüş, podrasız, dudakları bo - yasız, ayağında topukları arkaya kaçmış bir iskarpin perişan halile koltuğunda da bir paket olduğu halde çarşamba sabahı Balıkpaza - rı dönüşünde Ekreme rast geli; ce mahcubiyetten dona kaldı. Sevim de böyle müşkül mevkie düşenlerin yaptıklarını yaptı, Ek- remin bakışlarından saklanmağa çalışıyordu. İki akşam evvel genç adamı biberliyen tebessümü soluk dudaklarında belirdi. — Sevim hanım beni tanıma- dınız mı? — A, evet! Affedersiniz bi - raz acele işim var da.. Ekrem kı- zın hazin hareketlerinden sarsıl - rahatsız edeceğimi tahmin etme - miştim. Bir daha sizi taciz et - mem... Bir aralık Ekrem Sevimin ko - luna girerek bir şeyler söylemek i I istedi. Fakat Sevim koltuğü al - tındaki paketi Marmaranın balıklarını taşımaktan daha ağır gelen o çift balık kâğıdını” hatır- layarak şiddetli geri çekildi. Çar- şamba sabahı Balıkpazarındaki bu tesadüf muhakkak bir saadeti yık - tı. Her ikisi de ertesi sabah, per - şembe sabahı, parka gitmek cesa - retini © -kendilerinde bulamadı « Firdevs İSMAİL SARAY SİNEMASINDA Bügün saat 18,30 da Konservatuar konser heyeti Yaylı sazlar orkestrası tarafından SON KONSER Şe dorkestr: CEMAL REŞİT Solistler: Matmazel ODİLE KAMMERER MUHİTTİN SADIK Fiyatlar : 150 - 100 - 50. irtifa Atla Sipahi ocağı 200 lira mükâfat koyarak bu sene için üç müsabaka tertip etti Yüksek at sporlarına çalışan memleektlerin ekserisi kendi şehir lerinde senenin muayyen mevsi - minde ve beynelmilel müsabaka tarihi tesbit etmişlerdir ve her sene o müsabakayı yapmaya mecbur - durlar. Bu suretle bir beynelmilel konkur ipik takvimi ortaya çıkmış ter. Ve bunların tarihleri daima bi- ribirlerini korumaktadır. İşte böy- lece geçen yazımızda anlattığımız senenin ilk büyük müsabakalarını Berlinde yapan biniciler Paris, Nis Roma ve ilâh konkurlarına iştirak fırsatmı ekseriya kaçırıyorlar. Ne- tekim 21 Marttan 12 Nicana kadar Pariste cereyan eden atlı müsaba- kalar birçok ecnebi simaları topla- mış ve pek muvaffakıyetli olmuş- tur, En iyi konkur hayvanı yetişti- ren memleketlerden biri olan Fran- sanın her köşesinden yüzlerce kıy metli yetişmiş hayvanlar genç ra - monetler sergisi bu müsabakala - rm zenginliğini bir kat daha arttır mıştır. Busene bilhassa Paris müsabakalarına dünya atları irti - fa rekorunu kırmak için gerek si- vil, gerek a'iker binicilerin teşeb - büsleri büyük bir alâka uyandırmış sa da maalesef istenen gayeye var mak kimseye nasip olmamıştır. Şimdiye kadar beynelmilel kabul edilmiş atla yüksek atlama reko - ru 1906 da Pariste 2,35 atlayan Conspirateur ismindeki bir hayva- na aitti. Bu rekor 1912 de Vittel de 2,36 atlayan Biskra ve Ill Man- toie isimli hayvanlar tarafından kırıldı. Nihayet geçen sene Paris - te Comte de Costrie Vol -au - Vent ismindeki hayvanile 2,38 atlaya - dünya rekoru tesis et- ti. İşte bu sene bu irtifa geçmiye uğraşan biniciler 2,10 atladıktan sonra bir de 2,40 irtifar üzerinde ta lilerini denedilerse de hiç birine bunu germek nasip olmadı. Böyle de 2,38 irtifa rekoru Vol - au - Vint de bir sene daha kaldı. Acaba baş- ka yerlerde bu kırılmıyacak mı?.. Onu bize zaman gösterecektir. Paris konkurlarmı yalnız za - bitler, mahsus olmak üzere büyük beynelmilel Nis şehri müsabaka - larını takip eder. Üç sene evvel bi zim süvari zabitlerimizin de mu - vaffakıyetle iştirak ettikelri bu mü sabakaya bu sene İtalyanlar, İsviç reliler, İspanyollar, e Polonyalılar, İ IB ABONE ÜCRETLERİ : Portekizliler Fransızlardan maa - da harbi umumiden beri ilk defa olarak Almanlar da gelmişlerdi. Berlinde birinciliği kazanan Al - man takımının Niste ne netice ala- cağı herkerin alâkasını uyandırı - yordur Hakikaten alınan neticeler bu alâkanın pek yerinde olduğunu isbat etti: En büyük mükâfatı teş kil eden milletler kupasını kazana bilmek için en iyi derece alan Al man ve İsvçre takımları tam iki de fa manileri yükseltmek suretile müşkül ve heybetli bir mücadele geçirdiler. Zafer az bir farkla İs - viçre takımına nasip oldu. Sıra ile Birinci İsviçre, ikinci Almanya, ü- çüncü Fransa, dördüncü İspanya, beşinci İtalya, altıncı Polonya, ye dinci Portekiz gelmiştir. Bu millet ler kupasındaki tek başına en iyi netice alan süvari Alman takımın- dan Tora ismindeki atı ile birinci mülazım Brandt olmuştur. Millet- ler kupasında 625 metrelik mesafe üzerinde ve 85 saniyede geçilmek atlamaları şartile 12 mania mevcuttu ve bu 12 mâniayı her süvari iki defa atlıyor, bu atlayışlar esnasında aldığı pu - vanlarla derece kazanıyordu. Böy- le pek müşkül bir müsabakada iki defa yükseltilen mâniler üzerinde birincilik için çarpışmak ne derece tehlikeli, güç ise o kadar da şeref: lidir. Geçen seneki Sipahi Ocağı müsabakalarmdaki ikinciliği ala- bilmek için 1,60 a kadar yükselen mânialar üzerinde mücaadele eden kıymetli süvari zabitlerimizin biz- lere verdiği zevk gözönüne getiri- lirse böyle irtifa o yükselmelerinin ne kadar heyecanlı olduğu anlaşıl nış olur. Sipahi Ocağının 2000 lira mü - kâfatı nakdiye koyarak büyük bir fedakârlıkla tertip ettiği 25 - 27 ma yıs ve | Haziran müsabakaların - da da böyle heyecanlı ve heyecan h olduğu kadar zevkli mücadele- leri görmeyi büyük bir sabırsızlık | la bekliyoruz. Bu yazıma nihayet vermeden Fransada da böyle atlı mâni mü - rma ne kadar ehemmiyet i anlatabilmek bir sene zarfında orada yapıln Konkur ipik lerin mikdrını bildireyim: Nisanda 3 yerde, mayısta 14 yerde, haziran da 16 yerde, temmuzda 15 yerde, ağustosta 12 yerde, eylülde 5 yer- de, Teşrinievvelde 1 yerde olmak üzere ceman 66 müsabaka mev - cuttur. Gönül ister ki bizde hiç ol mazsa şimdilik İstanbulda olduğu gibi Ankarada senede iki defa mun tazaman sivil ve zabitana mahsus atlı mâni müsabakaları tertip edil sin!.. Gelecek yazımızı Sipahi Oca- ğının son konkurlarına hasrede - ceğiz. ATÇI m Bu akşam saat 21 de FRANSIZ TİYATROSUNDA , ATTİK MÜZİK HOL HEYETİ tarafından temsillerine devam olunacak tır. Yarmki cuma günü yalnız bir matine saat 18,30 te, Cuma akşamı yeni prog- Smiliyef Asrın ümdesi “MİLLİYET ” tir. Gelen evrak geri verilmez. — Müddeti sec ekler 10 bearantar > Gazele ve matbaaya wt işler için müdiriyete müra- cant edilir, Gazetemiz ilânların mev'aliye Şehzadebaşında HILÂL birden reddüde düşüren, bir tek sebep o- labilirdi. Neşideyi, çok zengin tah min ediyordu. Ben, ona bu parayı temin edemezdim. Surrı Nevres bir kere, reddetmiş. ti, Artık onu , gücendir- mek mevzuu 1, Açık pazarlığa girişmek , en kısa ve en kestirme yoldu: — Sırrı Bey, Neşideyi çök mu zengin tahmin ediyorsunuz? Sırrı Nevres, gözlerini kırparak yanyan baktı: — Ne demek istediğinizi anla- yamıyorum. Kelimelere basarak, ağır ve dur gun bir eda ile cevap im: — Ne demek istediğimi pek âlâ anlıyorsunuz. Fakat buna rağmen açıkça söyliyeyim. Siz, Neşideyi çok zengin tahmin ediyorsunuz. A vukat Şerif Baki Bey, Neşidenin vekili umumisidir. Ona sorup an - layabilirsiniz. Sırrı Nevres, omuzlarını oynat- tı: — Kimsenin ahvali hususiyesine ak itiyadında değilim, Me- rak etmiyorum. İsrardan vazgeçmi yordum: — Gayet açık konuşalım, Sırrı Bey... Bu, ikimizin de menfaatine dir. Sırrı Nevres, doğrulmuştu: — Ne münasebetle sizin de men- faatinize oluyor? Yoksa, Neşide Hanıma tutkun musunuz? Bir ande kan, beynime hücum etmişti, Yumruklarımı sıktım ve Sırrı yn kafasını ezmemek için kendimi zor tuttum: © Birdaha ağzımızdan böyle hez: çıkmasın, karışmam. Hiddetim o kadar âni ve şiddet Ki olmuştu ki, Sırrı Nevresin sarar- dığını gördüm. Adeta korkmuştu; geriler gibi oldu: — ze garip sualler gisi im : sunuz, öyle garip şeyler söylüyor- sunuz ki şüphe etmekte haklıyım. Sesim, bir tokat gibi yüzüne çar pıyordu: — Buna hakkınız yok... Sizinle açık açık pazarlığa girişiyorum. Sırrı Nevres, yavaş yavaş keadi- ni toplamıştı; : — Çok garip bir pazarlık... Ben, a çıkmadım. Hayır... Bu fikri terkediniz. senç: , Neşideden daha ve hattâ daba zenginini bu- labilirsiniz. Sırrı Nevres yumuşadığımı gö - rünce şaaşlamıştı : — Peki, ben, Neşide Hanımı s€- EA inanmak istemediğim bu ih - timal beni fena halde sarsıyordu: — Bunu da kabul ediyorum. kat, dedim ya, daha gençsiniz, nutursunuz! Size, bütün samimi - yetimle söylüyorum, Neşide, has - tadır, zayıftır. Annesi de genç ya- şında ölmüştü. Evlenmek Neşide - yi, maddeten ölüme mahküm et- mek demektir. Neşide belki haya- tından memnun al tat hı bir eğlence gibi, onu lir, eğlendirebilir. Lâkin onun ha- yatı tehlikededir. Eğer Neşideyi hakikaten seviyorsanız, ondan u - zaklaşınız. Sırrı Nevres, bir tereddüt geçiri- yor gibiydi: — Peki, bu ayrılık onu mütees- siretmiyecek mi? Sıhhati üzerinde nâhuş bir tesir yapmıyacak mı? İyi lik edelim derken fenalık etmiş o- lamaz mıyız? — O da gençtir. Avunur. Avu - > . Siz, e ii bir kere... ırı Nevres, nı eğmişti: — Düşüneyim! e Onu tam yola getirmişken yarı- da bırakmak doğru değildi: — Bunda düşünecek ne var? Ne yi düşünecektiniz? Size bir çek im zaladım Trene, yahut vapura al lar, seyahate çıkarsınız. Önümüz kış... Nis sahilleri fena mıdır? Yıl başını Pariste, karnavalı Niste ge- çirirsiniz, Sizi, parasız bırakmam. Bugünden itibaren Her iki sinemada SG ANKARA TÜRKİYENİN KALBİDİR Ulu Gazimizin 10 senede başardığı yüksek eserleri gösteren bu büyük Türkçe inkılâp filmini her vatandaşın görmesi lâzımdır. Matineler: 2,30-5 gece 9 PRMRRRRRun ZE | ES Bugünkü program | ISTANBUL * 18.30 Plâk neşriyatı, 19,20 Ajans haberleri. 1930 Alatarka musiki neşriyatı. (Kemal Ni. yazi Bey Haj H. Mahir Bey Müzeyyen H.) 21 Selim Sırrı Bey tarafından konferans. 21,25 Radyo orkestrası tarafından dans müsi kisi. VARŞOVA, MIS m. Ders. 20,10: Sigan ım Tiyatro. 23,40: opara VİYANA, Sol morlarının. plâklarmdan. BELGRAT, 7m, ları. (plük) 20,10: o Musahabe, 20710: Plâk. 20,50: Reklamlar. 2i: | Senfonik konser. 25: Haberler. 2335: Kahrohans musikiri. KONİGVUSTERHAUSEN, 1571 1800, da PRAG, s0 19,20: Aalmanea neşriyat, 20,10: Plâk. 21.10 Dana musikisi. 2105: T ili Ork i, ) Konferans Halkevinden : Bugün saat 18 de E- vimiz merkez salonunda Dr: Osman Şe- rafettin Beyefendi tarafından (Bir ırka fena tesir eden sebepler) | mevzulu bir konferans verilecektir. Konferans ser besttir.b emin Tarihin, büyük Türk kahramanla- rmdan Salâhaddin'i Eyyubi Bötün Avrupa ordularile karşı kar. şıya. Krallaz; Prnalar, Şörmiyoldr Papazlar, tariki dünyalar, Rahibe- ler, Kraliçeler, ee Mısır sara; Bu heyecanlı, harikulâde eser bu - gün Maarif kütüphanesinde çıktı. Fiyatı 5 kuruştur. ILAN ! İzmirde kardiçeli Hüseyin Bey hanın: da 39 numarada mühendis Sadık Bey: Biganm Çanpazar köyünden Furuncu ga asliye hukuk mahkemesinde İkame olunan (alacak) davasmın icra kılınmak olmadığından bilbahis tebliğatı adliye müdüriyetine mezkür davetiye iade kı- miştir. Mezkür davadan dolayi müdda- || leyh sıfatiyle 12-6.934 salı günü saat | İİ 10 da Biga asliye mahkemesinde ha: — || zır bulunmanız aksi takdirde gıyap ka- nur, Ayasofyada ALEMDAR Başımız sıkıştıkça bana yazarsınız. Sırrı Nevres, bana çok derin bir dikkatle bakıyordu. O dakikada hatâ ettiğimi anladım. Benim, bu kadar bol keseden fedakârlığa kal kmışım, ozu gin olduğuna katiyetle hükmetmiş- ti. Hiç bir kuvvet, onu bu hükmün- den, bu kararında döndüremiye - cekti, Germaine'nin sözleri aklıma ge iyor: — Onunla gayet ihtiyatlı konuş, sözlerini tart, vaziyeti idare et! Çok erleağ, hareket il vaziyeti are etmek şöyle dursun, Teşebbüsüm, aleyhe neticelenmiş ti. Sırrı Nevres, hiç sesini çıkarmı" yordu. Onun bu sükütu, acaba her şeye rağmen, yeni bir tereddüt de resi di Hâlâ ümit edebilir miydim? Son dakikaya, son saniyeye kadar üm dimi kesmiyecektim: i — Beni dinleyi,