— | Sıhhi Bahisler Sinirli tipler ei Utangaç, Beceriksiz İç sıkımtıları ve üzüntüleri ile sev- mm biribirleri bağlı © oldu- ğunu bu büyük sinir ve gönül fırtma- ların tadını ve acısını tatmış olan hiç kimse inkâr edemez. Sevdiğinin yanında bulunamamak, önunla var - İığını birleştirememek ezaları sinirli- ler de fırtmalar koparır. Keskin duygulu olmiyanlarda ger- çek sevda olamaz. Duygularının ge mini ellerinde tutanlarda, | fırtrmasız ruhlardadaki sevda samimi bir dost- luk, yahut tatlı bir eğlencedir. Onun yapan ve yıkan ihtiraslarla münase - beti yoktur. Sevdanın üzüntüleri ve” iç sekın - tıları bazen ölüme kadar O dayanır. Fransız şairi Herediya: (Sevda ve ölüm ilâh iki çocuk) diyor. (Flober) in en iksek lerinden birinde sevda iki tanrı gibi biribi- rine sarılmış, biribirile karışmıştır. unun gibi... Rişar o Vagnerde ın büyük aşkını en yüce musi- ile onun ölümünde yükseltmiş, o sevdanın ateşini ölümle söndürmüş - tür. Bence dünyanın en büyük paezi pür asiri Füzuli bile sevdanm temelini ö- lüm üstüne kurmuştur. Sevda düstü- yunu: Aşk resmini âşık öğrenmek © gerek pervaneden Kim yanar gördük te şem'in ateşi süzanına Formülünde gösteriyor. Sevda sinirlilerde marazi | cilveler gösterir. Sevdada utangaç ve beceriksiz« | ler, hassasiyeti çok alıngan sinirliler - dir. Utangaç daha pek küçük iken se vince, kedere, acınmaya, azarlanmaya, sevilmeye karşı çok müteessir görü - Sevseniz, boş tutsanız heyecana kapılır. Duyguları çok incelmiştir. Bir dun esnasında rikkate gelirler; ut, gayız kuyusundan hüzne düşerler, gözleri yaşla dolar; zahitce bir duruş alırlar. Onlarda bir mütteki olmaktan ziyade bir san'atkâr ruhu vardır. İlâhi sevdanım dönüm yerinde on- ları insani sevda gözetler. Tanriya ta- parken, birdenbire dönerler putlara ta- ir. z Bulüğa erdiler mi, onlarda eflâtuni olan güzellik zevki kadını estekikinde tebellür eder. Onlarda İkadına karşı fev- kalâde bir uyanıklık ve fevkalâde bir u- tangaçlk vard. deal zevkini tatmin için, bir kadını tasviri seyretmek, bir roman okumak kâfi gelir. Okşamak, sevmek, sarılmak. yalnız bu kelimeler bütün uzviyetini sarsar, Sonra bu bir ihtiyaç olur. Bu ve bu ihtiyaç bir iç sıkıntısı halini alır. O andan itibaren çalışamaz olur. Nice hül- alara, derin hayal uçurum! Yaruu veheterkdar, geceleri kudan uyanmalar. Nihayet, duygularının müphem dave. tine icabet etmeğe, hayalden hakikate geçmeğe karar verir. Bu bir zevkin tat- mini değildir. Marazi bir sinir gergin inin tihme: inidir. i gidip gevşedikten onlara yenilmek sik sik ay sonra ölmek korkusu ile titrer. Bir daha bu zelleyi işlememek için ant içer. On- dan sonra gönlü rahatlaşır. Bir kaç haf- ta sonra bu mes'ut muvazene bozulur. O arzu ve heves gene uyanır ve sıkış! rır. Ve birden bire gem almaz ol hilebilir ki bu sinir gerginli azar azar dolduran hir elek törü haline getirir. Ger bire gevşeyip boşalması yanıp yakılma. lar, pişmanlıklarla neticelenir. Bu hal çekilmez bir belâ olur. Utangaç ve beceriksiz bir sinirli olan Jan - Jak Ruso'mun başmdan geçen & dalar örnek olarak yazılabilir: “Iç dö- küşler,, de Ruso utangaçlığı ve bece - rik i balcnız nasıl tasvi : 'Sıkılmıştım, tutulmuştam; titri - yordum. Yüzüne bakamıyordum, soluya mıyordum. Böyle olmakla beraber yanın dan ayrılmaktan da ölümden korkar gi- bi korkuyordum. Eli ile | yer gösterdi, dim, teşekkür için. . Ne ona bakabildim, ne dokunabildim.,, Bu dicret temayülü üstünde bir siklo- timi haline eşi olmıyan bir örnektir Utangaç beceriksizlerin başlarından geçmiş ne tuhaf vakalar vardır. İşte bir tanesi; hem gülünç, hem hazin, » Son derecede ulangaç bir genç. - kıza tutulur. Onunla evlenirse bahtiyar olacak. Kızın anası, onu bir hafta kal mak üzere yazlık köşküne çağırır. Köş- ke geleli yirmi dört saat olmuştu. Sıkıla- rak, utanarak sevdasını ortaya kor. O sıralarda aileden bir ihtiyar kadın ansızın ölüverir. Utangaç âşık bundan çok müteessir olur. Bavulunu alıp git- mek ister. Bırakmazlar. Bir daha ısrar olunmamak ve sıkılınca gitmek şartile kalır. Evin içinde ihtiyarın ölümünden en çok müteessir olan bu utangaç genç- ti. Uzaktan ve gündüz geç geldikleri için akrabadan birkaç kişi ile birkaç ahbabı akşam yemeğine alıkoymak lâzmmgel- mişti. Utangaç genç sofrada sevdiği kı- zin yanma oturmuştu. Iştahsızdı. Lok - malar boğazından geçmiyordu. Sanki bo- ğazı sıkılmıştı. Sevdiğine baktıkça içimi çekiyor ve bardak bardak su içiyordu. Adamcağızı idrar mıştır. Sıkıntısmı belli etmemek için diş- lerini sıkıyordu. — Artılç tutulamıyacak bir hale gelmişti ;dışarıya çıkmak icap ediyordu. Çıktı. Geldiği zaman yüzü kıp kırmızı idi. On dakika sonra tekrar çi- kar; gene gelir, oturur. Bir daha çıkar, Gene gelir oturur. Bu gidip gelme, çıkıp girme boş defa tekerrür eder. Kızın bu halden sıkıldığını zannettiği ve kendisi de çok utatdığı için bir daha odaya gir- mez. Kendisini mazur görmeleri için bir mektüp bırakarak gece köşkten çıkar, gider. Tam on sene ailenin semtine uğ” ramaz. Mopasan “Rujo'nun tedbiri” nde bu mevzua temas eden ne ince bir ruhi tet- kik yapmıştır.! ... Dünya cenginden sonr: ra da, ber yerde telâkki açıldığı zamanda da utangaç ve becerik- siz sevdalılar var. Her ne kadar yeni bir fizyoloji ve ye- mi bir sevda varsa da... Her ne kadar da adama ya « yomantik ve bülyekı gö riya ve ranmak moda isede 5 ye verbent da , Bu da işin dış ; teessür ve heye &an kabiliyetidir. Bu her zaman buluna- caleter. İşte bir örnek, son senelerin tarihini taşıyan bir mektup: “... Bu beceriksizlik neden. . bu şaş kınlık ne için?.. Bir kadın bana biraz serbestçe söylese, biraz lütüfkâr olsa ser semleşiyorum; başka bir adam oluyorum. Yakışıksız değilim, halâ hoşlarına gitti- imi, çok güzel olduğumu söyliyenler de var. Ne cahilim, ne almak. Edebiyat, tarih bildiğimi eserlerimle gösterdi. bu beceriksizlik, bu sersem! Söylemek istediğim sözlerin ye- rine ağından başkaları ferlryor. z iyorum, kızarıyorum, avuçlarımın içi terliyor. Duracak yerden kaçıyorum. Geçen gece gözlerime uyku girmiyen sa- atlerde beni çeken, büyüleyen kadının hayali karşıma geldi. Gözel kokuları kok luyor gibi idim. O hayale karşı ne par- lak sözler söyledim. Kendisini görünce utanarak kaçıyorum. Sonra bu kalaha- lıktan utanıyorum. Hissi sergüzeştler a- ramıya mecbur oluyorum. Mecbur deği, isteğimle arıyorum. Aradığımı bulunca kaçıyorum. ... Evet.. Füzulinin, 'Lamartin'in Müse' nin terennüm ettikleri ebedi biraz da has talıklı sevdanın reprezantanları her za man bulunacak. .. Çaresi?.. Heyecan ve teessür kabili- yetinin taşkınlığını yatıştıracak vasıtala- ra el atmaktır. Oturayım diye. . O zaman ne bale gel: dim( Anlatamam. Ne bir söz söyliyebil. et'in edebi tefrikası: 48 Dr. Rusçuklu HAKKI KANLISIR — Pardon, o maksatla söyleme- dim! — Olan olmuş, geçen geçmiş tir. Sen, Neşide'nin o yanında bu bahsi tazeleme... Biz, idare ettik. Şayet sen, kurcalıyacak olursan, ya lanlarımız meydana çıkar. O za - man, hem Neşide üzülür, hem de biz mahçup oluruz. Halim Siret, kendi kendine ma- zeret bulmıya çabalar gibi ellerini oğuşturuyor, eğilip bükülüyordu: — Nasıl oldu da, unuttum!.. İn- san, unutuyor, canım! Bahsiv değiştirmenin kendisi i- çin daha hayırlı olacağını anlamış gibi idi: — Demek, Neşide on beşine gir- di!.. Hayret vallahi Hem de3 ay oluyor.. Dünkü çocuk, yahu! İnsanın inanacağı gelmiyor... Na- $ıl inanırsın? Daha dün, değilmi ca nım efendim, daha dün, bahçede k oynuyor, sıçrıyor, gülüyor- Yazan: Mahmut YESARİ , Onu, kolundan tuttum, pencere- nin yanına götürdüm: Bak... Neşide, gene bahçe- de koşup oynuyor, ip sıçrıyor. Rüzgârsız, soluk © güneşli bir mart sabahı idi.. Neşide, komşu köşkün kızı Nazan'la, bahçede, kı- sık kısık çığlıklar kopararak ko- rlerini kovalıyorlardı. Bahçivan, ağaç diplerini kabar- tıyor; taş, çakıl, kurumuş yaprak gibi süprüntüleri ayıklıyor, yeni fi deler dikiyordu. Neşide ile Nazan ara sıra bahçı- vana takılıyorlar, kâh çapasını ka- pıp kaçıyor, kâh makasını küreği- ni saklıyorlar, sonra onun hiddeti- ne kahkahalarla gülüyorlardı. Halim Siret'e, Neşide'yi göster- — İşte bu, gördüğün kız, artık çocuk değil... Ona dikkatle bak.. çede koşup oynıyan, sıkıştitmıya başla - | | İzahat verdi | da tatbik edilen ve eyi neticeler a- / de hulundurulması lâ: | gülen sıçrıyan kız, değil... Halim Siret, e İki vekil (Başı 1 inci sahifede) lan bir parazit getirtilörek © ço- ğaltmak suretiyle mücadeleye rişildiğini ancak bu parazitlerin çoğalma nisbeti böceklerden daha az olduğu cihetle kat'i netice alı- namadığını söyliyerek demiştir ki: “ Mütehassıslarımız tetkikât yapmışlar ve tedbirler almışlardır. Bu haşerenin biran evvel sirayeti önüne geçmeğe çalışacağız. Ancak vekâletin çalışmasiyle iş bitmiş o- lamaz. Buna mahalli idarenin ve halkın yardımları lâzımdır.” Takrir sahiplerinden Bursa me- busu Rüştü Bey Vekil Beyin mü- cadele için alınmış olan tedbirler hakkındaki izahatına teşekkür e- derek mahalli idarelerin bu işle uğraşmıya vakitleri olmadığını, bunun doğrudan doğruya vekâlet tarafından yapılması lâzım geldi- ğini söylemiştir. Hatibin bu beyanatına cevaben at Vekili Muhlis Bey demiştir ki Kanun hazırdır. Yakında heyeti aliyenizin tasvibine arzedilecektir. Bu kanunla haşerat ile mücadele | usulleri esaslı bir surette tespit e- | dilmiştir.” İdare heyetleri Bu izahatı müteakip ruznameye geçilerek vilayetler idaresi kanu- nunun 58 inci maddesine göre üç vilâyette idare heyeti teskiline ve yol işaretlerinin birleştirilmes kındak muvakelenamenin tasdi ne dair kanun lâyihalarının ikinci müzakereleri yapılarak kabul edil. mistir. Büt encümeni reisi Mustafa Şeref B. ekmeklerden alınacak resim hakkındaki kanun lâyihasınm bazı tadilât yapılmak üzre encümene verilmesini istemiş ve kabul edilmiştir. Bina vergisi Bundan sonra bina vergisi kanununun üçüncü maddesinin vedinei fıkrasının değiştirilmesi hakkındaki kanun lâyiha- sın müzakeresine geçilmiştir. Bu münasebetle söz alan Hüseyin Hüsnü Bey (İzmir) vergi kanunlarmın tanziminde vatandaşların tediye kabi yetleriyle ınuhitin şartlarının önü na İtiraz etmiş ve bir def: man tarafımdan tetkik edilmesini istiyen bir takrir vermiştir. Maliye Vekilinin izahatı Kürsüye çelen Maliye Vekili Bey, Hüsnü Beyin mürgkafat min esasma itiraz etmiycrek teklif edi. len kamın lâyihasındaki maafiyete iti- | razda bulunmakta olduğuna işaret etmiş ve demiktir ki | « Münakaşa edilecek #nesele verginin ağır olup olmaması meselesidir. Esasın- da Hüsnü Beyde beraber bulunuyorlar, | İşin ağırlığı ye hafifliği noktasından da vaziyet şudur? 25 Tira iradı gayri safisi olan mesken- | de köylerimizdedir. Bugün adan yukarı olanlar şehir ve ka. sabalardadır. Her tarafta icarlarda tenez zül vardır. 28 liradan sonraki kısımlar. da maafiyeti ilga ettiğimiz e zaman hiç zanelmiyorum ki köylüyü mükellef tut- muş olacağız. Köylülerimizin vaziyetle- rinin ağır olmaması için | kanunda bir çok maafiyetler bahşedilmmiştir, Kastımız köylüyü mükellef tutmak değildir. Köylünün elinden tutmak ve mahsu- Tümü larak iştira kabiliyetini arttırma- yı düşünürken diğer taraftan köylüye yük tahmil etmeyi hükümet düşünme- miştir, 7 60 liraya kadar olan had arasında 25 lira maafiyet kalkımca 35 lira fazla yük tahmil edilmiştir deniliyor. Zanederim Vi bu maafiyet haddi o kaldıkça hangi rakamı alırsanız yukanki had içinde böyledi Maliye Vekili Fuat Bey, yeni bir ver- gi tarbedilmediği noktasını bilhassa işa ret citikten sonra bütçeler fasıllarında Funt vergisi- lamış mıydı? Yoksa dinlemiyor mu idi? Yalnız, dudakları arasından mırıldan, Sahi koskoca kız olmuş! Elimi, omuzuna koydum: — Bunun yarını'da var, Halim. . Alık alık bakıyordu: — Nasıl yarmı? — Bu,körpe, taze çiçek gibi genç kü yarın, bir genç kadın oluvere- Halim Siret, alayla güldü: — Yok canım. . daha o zamana vakit var. Hayır, azizim... Yarın, de- diğin şey, muayyen bir zaman mr ifade eder? Yarından, ne anlıyor- sun... Yarm dediğin, göz açıp ka- panyıncıya kadar, bugün oluverir. Biz, o zaman da farkına vârama- yız. Halim Siret, cevap vermiyor, dü- şünüyordu. Yavaş sesle sordum: — Ne düşünüyorsun? Oda aş sesle cevap verdi: | — Ihtiyarlıyoruz. | — İhtiyaflıyoruz, değil Dİ Bugünkü program VARŞOVA, MISM. b 1730; Viyolonsel komaeri (Plük ile.) 1745: a. 5 104 Müsahabe, 19,60 konseri. 201: Muhte. münih k r Mi len neşeli meşriyat 23,25: Dama musikisi BUKREĞŞ İm 1130; Ruhi neştiyat” Tk45: Ruhi m 21: Mel icmal. 21,20: H 18: Kilise konseri piyonluğunu ili be, 2 VİYANA, SIZ 18,16: Avusturya caristan arasındaki ikinci haftayı). Lee A Müteakiben hakif musil E SLAU Diem. Tie aki 9 Spora el akti — Münekiler Mü40: Eski © ererlerden iie oda musikisi. 2020: Aktüslü mürekkep komser (Vi 2210. Fühar Maiotis halâ bekliyor Amerikalı müflis banker Sa - muel İnsall'ü limanımıza getirmiş olan Yunan bandıralı Maiotis va - puru, elân limanımızda bulunmak- tadır. İnsull vapuru 20 Nisana ka - dar kiralamıştı. Fakat Amerikalı banker Amerika Birleşik ohükü- metlerine teslim edildiği için va - purun artık sabık kiracısı ile bir 8- lâkası kalmamıtşır. Kaptan, Yuna- nistana dönmek için vapur sahıbi is'ten emir beklemek'e- fazlalık ve şişkinlik bulunduğunu ve se- ne içinde yapılan münakalelerin buna misal olduğu yolundaki beyanata da te- mas ederek demiştir ki : < Münakaleler hiç bir zaman bütçede fazlalık bulunduğunu göstermez. Bütçe- de israf yoktur. Münskaleler hakkında arzu buyurulursa her vakit cevap ver- meğe hazırım, Münakaleyi | icabettiren sebep bütçenin tanzimi esnasında mev. cut olmıyan bir sebebin husulü neticesi dir, Bu demek değildir ki esasen fazla tahmin edilmiş te canımız istedi man bu kısımdan diğer kısma veriyo- ruz. Tayini madde ederek konuşurlarsa suallerine daha eyi cevap veririm.” Bu izahatı müteakip Hüsnü Bey (Iz- mir) in kanunun bir defa daha encümen- ce tetkik edilmesi hakkındaki / takriri reye konmuş ve rededilmiş ve kanun ay- nen kabul edilmiştir. Kanun Buna nazaran bina vergisi kanununun üçüncü maddesini yedi numaralı fıkrası teahhüdü halinde yalnız biri maafiyet- ten müstefit olur, P Zürraa ait binaların bir kısmı ikamete ve bir kısmı da 6 ımcı fıkrada maafiyet- ileri muharrer maksatlara tahsis edilmiş | bulunduğu takdirde ver te mahsus olan kısım istihlâk vergisi Dahili istihlâk vergisi kanununun ta- diline sit kabul edilen bir kanun lâyiha- sı da ” dahildeki menbalardan istihsal veya hariçten ithal edilen 270 hararet derecesinden evvel tekattür eden hafif yağları muhtevi ham, tasfiye edilmemiş, temizlenmemiş mayi madeni mahrukat ve madeni yağlar tasfiye, taktir suretiy. le veya sair muamelelere petrol, benzin ve mümasili mayi madeni istihsal eden- mi alınması” tasvip edilmiştir. Rüznamede bulunan pasaport kanu- hakkındaki kanun lâyihası hariciye encümeninin talebi üzerine en- cümene verilmiştir. Meclis pazartesi günü toplanacaktır, Pencerenin önünden çekilmiş- tim, eski yerime oturdum: — İhtiyarlamamak ta elimizde değil. . . Neye haset ediyorsun?.. Yanıma geldi, kollarını kavuş- furmuş ayakta duruyordu: — İhtiyarlığı sevmiyorum. Son- ra, başka şeyler de hatırıma geldi. Cevap vermiyor, yüzüne bakıyor- dum. Demek Halim Siret'in dima- ğı işlemeğe başlamıştı? Bu, haki. katen şaşılmıya değer bir şeydi O, durgun bir sesle devam eti — Neşide, büyüdü... büyüy cekte... Ve nihayet evlenme çağı na gelecek. — Elbette, — Beni, düşündüren bu.. Ha- yatımız bozulacak, .. Hayatımızın tadı kaçacak Hüsrev! Aramıza ya- bancılar girecek. . . Ona, söyliyecek, çok söz vardı. Fakat evvelâ, biraz iğnelemek is- tedi yermi uzının saadetine, kendi hu- zurunu, rahatını tercih ediyorsun galiba! Halim Siret, afallar gibi oldu, ladık bile! —— — Fena! — Niçin? Omuzlarını sinirli sinirli oyna. tayordu: yutkundu: — Bu nasıl söz Hüsrev... Ek ini tercih e t, onun mes'ut olacağı" muhakkak mı? SUMER SINEMASINDA X Eski Artistik ) MAGDA SCHNEİDER HERMANN THIMIG ve OTTO WALBURG. ile tarafından temsil edilen SUZAN BANYODA neşe ve fantazi filmini FOX JURNAL ve DAVETLER Senelik toplântı Antakya İskenderun ve havali- i Türkleri yadım birliğinden: 20 - 4 - 943 cuma günü saat 14 te İstanbul halkevinde yapacağı - | mız senelik toplantıya azanın gel- meleri dilenir. Vefalılar yurdu müsameresi Vefalılar Yurdu kuruluşunun yıldönümü münasebetile 20 nisan cuma günü halkevinde bir topla: tı yapılacaktır. Mektep talim ve i- dare heyeti ile eski, yeni mezunlar YENİ NEŞRİYAT si Türkiüİür tiril Felsefe ve içtimaiyat profesö- rü Hilmi Ziya Bey tarafından ya - zilan Türk tefekkürü tarihi ese rinin ikinci cildi Galatasaray lise - sesi İ inci devre talebesi tarafın- | dan muntazam bir cilt halinde neş- redilmiştir. Bu kitapta Selçükiler (devri, Türk tasavvufu klâsik tasavvuf, Maşrik mektebi kökleri teşkilât - çı ve Anarşik tasavvuf haraketle- rine dair çok kıymetli ve ilmi ma- lümat ve terceme ve şerhler mev. çuttur, İdare mecmuası Dahiliye vekâleti tarafından her ay çıkarılan İdare mecmuasının 72 inci sayısı çıkmıştır. Resmi kısımdan başka (idari kısımda Suheyp Nizami (o Beyin “Uslaştırma,, A. Hidayet beyin “Memur nedir ve kimdir,, Ali Ke- mali Beyin “Umumi idarede sâyin ilmi tensiki,, Sabri beyin Belçikada “Kömün idaresi,, & Ekrem beyin “İdari kaza,, K. Naci beyin “Ma- daristanda. şehirler ve belediyeci- Tik,, adlı kıymetli yazıları bulun - maktadır. Bu meslek mecmuasını idarecilere tavsiye ederiz, 18 Nisan çarşamba akşamı saat 21 de Fransiz Tiyatrosunda İspanyol Caruso'su namile anılan meş- hür tenor MİGUEL FLETA yalnız bir | konser verecektir. 14 - 4 - 934 tarihinde 1339 nu - maralı Ordino ile Alpullu şekeri Türk anonim şirketinden almış olduğum 50 sandık ve 35 çuval Delikara zade Mustafa EDUARDO (462) Harik Hayat İlâvet gidip görünüz. a İS724) BİANCO 19 Nisan Perşembe akşat TÜRK SİNEMASINDA YAŞAMAK İSTİYORUZ Fra ca sözlü JAMES CAGNEY - MADGİ 'ANS. Kuvvetli bir mevfi Sondersce heyecanlı sabnel (15721 İş ve İşçi Milliyet bu sütunda iş ve işçi yenlere tavassut ediyor, İ, istiyenler bir mektupla İş muza müracaat etmelidirler. İş arânıyor Hiç bir kimsem yoktur kâtiplik, cılık kapıcılık ve avukatlar. yı gibi iş olursa olsun cüzi bir maaşla İğ Sirm az rusça macarca İisanma dâ fım. Abdüllah Türkistanlı. ..... Sabık Devlet demiryollarında” ket memuru, Ticaret ve komisyon Bakliyat işlerinde kâtiplikle | vey desi Raif bey apartman, No. 8. 1 *** Uzun zaman adliyede — daktileli sitajyer olarak çalıştım daktiloy# yacı olanların gazetemize E, H. zuna müracaatları, OKUNAN (MEVLİT) ten SON Evelki gün büyük bir toplanti, map'ın mezarında) Türk Şir lorinalı Nâzım Beyin çok bey: zel bir hitabesini) dinlemişlerdir. Asrın umdesi “ MİLLİYET” ABONE ÜCRETLE “ Türkiye için Hafi T LK. ( Gelen evrak geri halar 10 küruştur.— Ges matbanya ait işler için müdüriyete emat edilir. Gazetemiz timi kabul etmez, Kaza ve Otomobil Ee Sigortalarınızı Galatada Ünyon Hanmda Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmnız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayı: Telefon : üphesi Halim Siret'i tekrar iğneledim: — Canım, senin için o kadar dü- şünülecek bir mesele değil. . . — Neden? — Hem sen, daha fazla memnun olmalısm! — Peki ama, niçin? Dik dik yüzüne bakıyordum: — Eve, haftada iki gün, ya uğ- ruyor, ya uğramıyorsun... Neşi de, evlenecek olursa, artık evi dü- şünmek gailesinden, vicdani mes'- uliyetten kurtulursun. .. Sevinece- .ğin yerde, esef mi ediyorsun? Halim Siret, pürosunu tekrar a yerleştirmişti, gözlerini ka- padı — Taş, biraz ağır ama; haksiz- sın da diyemiyeceğim! — Bak, buna ben de memnun ol- dum. Çünkü, gittikçe munsif, ma- kul bir adam oluyorsun! Halim Siret, gözlerini açtı, pü- rosunu ağzından aldı, kollarmı aç- tr: -— Şaka bertaraf.. Sen, bugün, benimle ne alıp veremiyorsun? Oturduğum yerde, hiç istifimi bozmuyordum: Beyoğlu 4.4888 — Maalesef, ne demek istediği- ni anlamıyorum! — Niçin bana tariz ediyorsun?. 183 dım... — Ohajde, sözlerini mi etmeden söylüyorsun. Bıyık altından gülüyoru! — Bilâkis, gayet tarta lüyorum. Halim Siret, yan yana b — Ya, tartarak söylemi — Tariz, dediğin neler?., — Hep: ağzından gi söz, her kelime, ayrı bir — İhtimal, sana öyle gi sen, o niyetle dinliyorsun." -— Belki de... Bugün sinirlisin, yahut ta ben... mıyacağız... Kavga el Ben gidiyorum. -- Kavga etmeyiz. Gil — Hayır, hayır... gidi! — Nereye gidiyorsun? — Avukat Şerif Baki ğim! di — Bu saat, evinde değ tanbula inmiştir. Halim Siret, şaşalamışt”" zincirile oyauyordu: ğ — Sahi... unuttum. «* Ayağa kalktım, elimle şadım: i — Haydi, haydi... ü” Avukat Şerif Baki'nin bt, vinde olmadığını pekâlâ Dün akşam, buraya geli >