© Meraklı meselelerden insanın menşei Y. #ebaseleri bulunup çıkara den şimdiye kadar insan olan frominenlerin kemik! edilememiştir! O mahlüklar ağaç dalla- fı arasında yaşadıklarından kı yıf ve narindi, onun için çürüyüp mah- volmuşlardır. İyi ama, maymunlar da ğaç dallarında yaşıyorlardı ve hâlâ öyle yaşıyorlar. Böyle olduğu balde neden Onların müteaddit müstehaselerine te- #adüf edilmemektedir. Eğer bu delilin değeri ve kıymeti olsaydı, bugün elimiz- de ne bir kuşun ve ne kır böceği denilen haşaratın paleontelojik hiç bir nişane ve vesikası bulunmamak lâzrm gelirdi. O halde meseleyi tenvir için başka bir faraziye tahayyül etmeli. Acaba şimdiye kadar ilk insan cetlerinin kemiklerinin keşfedilememesi,, insanm diğer primat- lardan dünyanın pek dar ve etrafı ka- palı bir mahalde ayrılmış olmasından imi ileri geliyor! İnsan o mevkide uzun müddet yaşa- dıktan ve gene orada nevi nevi ayrıl- dıktan *onra bazı neviler sönmüş, ba- zıları üremiş; ve nihayet bebimiyet ha- lilasından bu suretle yakasını sıyırmış; artik yerini değiştirmek ve başka şey- insaniyetin ilk zuhur ettiği bir beşik ol. duğuna kail oldukları gibi bazıları da evvelâ bir antropoit, daha sonra bir fro- minen'in zuhuruna sebep olmuş olması icap eder. İşte beyaz, sarı ve kara irk: | lardan birinin gorilden, diğerinin şam- gang eden, ve diğerinin orangtandan ne- yet etmesi böyle vukua gelmiştir Velhasıl bu hususta biç bir delil olmadığından âlimler karabet meselesinde de biribirile çekişmekten hali değildirler. Filhakika, &n deki ve ince araştımalar ve tecrübe- sında hususi bir tevazi | İspat ve tesis öder d ir, Ancak şurası sabit olmuş bir hakikattir ki biribirine ne kadar v- #ak görünse ve ne kadar biribirine ben- zemese bile, bütün insan ırkları arasın- daki benzeyiş, herhangi bir antropoit arasındaki (o benzeyişten kat kat ziyadedir. Vakıa beşeri ırklar bugün biribirinden farklı görünüyor, fakat bir hayvan bedeninde esaslı ve zati olan her $€y ırkları biribirine © pek samimi bağ- > işi rin pek eski bir valetine ç — Milliyet'in - üs . oya ittihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanmda Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. edebi tefrikası: 20 dır. Şüphesiz primâtların » asli secere- sinden mütenevvi cinsler doğmuştur, fa kat bunlar hemen söndüklerinden bize kendilerinden bir iz brrakmamışlardır. Diğer bazı cinsler de yaşamışlar ve bir müddet hayvan âlemine tahakküm ve tasarruf ettikten sonra ortadan kalk- mışlardır: Onlardan bazı yarı yumru kafatasları ele geçmiştir, bu zarı baki- yeden o mahlükların cetleri olan may- munlardan ayrılmak için bir cephe gös- termiş oldukları hissediliyor. Nihayet hakikaten insan ismini verdiğimiz ilk vahşi mablükun kemikleri bulunmuş” tur ki bunların dişleri pek sivridir, adale leri çifttir. İşte bu hayvani nevi, tam z0olojik gençliğinde, tam inkişaf ve te- kâmül devrinde, — muhtelif iklim, gıda, mesken şartlarile çarpıştığından netice de şimdi gördüğümüz muhtelif ırklar rihura gelmiştir. Ancak bu tahminler hep ziyanın mahsulüdür, fakat fayda dan hali değildir. Çünkü birçok hodkâm ve mağrur Avrupalı veya Amerikalı si- yasilerin veya milyarlarla oynayan ser- mayedarların kendilerinden başkalarını insanlık hukukuna lâyık görmeleri me kadar yanlış ve zalim bir vehim oldu ğunu gösterir. Bu vehmin neticesi ola” cak. Zira öyle bir şey, olsaydı elbette bulunurdu. Şu halde en kuvvetli tahmi- ne göre bu vesikaların en katisi öz a- talarımızın vatanı olan Orta Asyada bu- lunacaktır. Mehmet Ali AYNİ İrtihal Cenazesi bus günkü salı günü saat ikide Teşvikiye ca- miinden kaldırılıp makberi mahsusuna defnedilecektir. Salih Beye taziyet ede- riz. KULAK PENN b SAP Türkçe reçetel. Topkapı Sarayı müzezi müdür muavini Üsküplü İzzet Bey, Türk tababet tarihine çok kıymetli bir eser hediye etti: Hekimbaşı oda- sı, ilk eczahane, Başlala kulesi... İzzet Bey, kitabından bir nüs- hasını da bu sütunun muharririne öndermek lütfünde © bulunmuş. bın yapraklarını karıştırırken eski bir reçete gözüme ilişti: Bi reçetenin hususiyeti, tabii arap harflerile, fakat Türkçe olarak ya- zılışı idi. İşte reçete: Mualecei türkileri beyan olundu. Ca 1231 Karanfil Darçın silâfı Ayva ile ter buğday © buğday biye olunmuş 22 22 mahmudiye dirhem 2 Tudbut o Sinameki yaprağı dirhem 2 buğday 15 Kakulei sagir (o Havlican buğday 22. buğday 22 Aka zencefil | Surnican o Şeker buğday 22 — dirhem 2 dirhem 2 İşbu ecaları cümlesini bir yere karıştırıp elli kâğıda taksimi birle vaz'edip bir kâğıt bir dirhem olur bir kâğıdı gülbeşekere yahut çi- çek suya karıştırıp nuş etmelü, a- mel edeler, günde bir kere istimal olunsa hoş olur”. — * Bu eski vesikadan şunu öğreni yoruz: Demek oluyor ki, yüz on dokuz sene evvelki hekimler, reçetelerini Türk dili de yazarlardı. de ortadan kalktı. Kendi kendime düşünüyorum: — Haydi, arabın eski çetrefil harfleri, reçete yazmağa müsait değildi. peki amma, ya yeni harf- ler? Yeni harflerimizle niçin reçe te yazılmasın? Mukabili olmıyan yabancı kelimeler, aynen mak suretiyle Türk dilinde pekâlâ reçete yazılabilir... Bu fikrimi bir ahbabıma aça- cak oldum. Gül; — Azizim, dedi, senin reçete dediğin şey, hekim ile eczacı ara- smda bir nevi şifredir! Ne hekim, ne de eczacı, bu şif- renin anahtarını hastanın eline dini ie En GRERRANİN TEŞEKKÜR Kaybettiğimiz zevcim ve babamız Per- tevniyal Vakfı mütevelli kaymakamı Os- man Beyin cenaze merasimine gelmek, bizzat ve bilvasıta taziyede - bulunmak suretile kederlerimize iştirak lütfunda bu- lunan muhterem zevata acılı kalbimizin derin şükranlarını iblâğa muhterem gazö- tenizin tavassutunu rica ederiz. (14384) Ailesi DAVETLER Turin klöp umum heyet içtimaı Turing ve Otomobil klöbünden: Tür- kiye Turing ve Otomobil Klöbü nizant- 'namesinin 6, 7, ve 8 inci maddeleri muci- bince nisanm 22 sine müsadif pazar gü- nü öğleden sonra saat 15 te Perapalasta toplanacak senelik umumi heyet içtimar- na merkez ve mürakabe © heyetine dahil olan müesseseler ve teşekküller roislerile, hâmi, müessis, fahri ve asli azâların ve Hâakal ber elli azalık şubelerin birer mü- messillerile hanrmefendiler köinitesi aza- olunur efendim. MİLLİYET SALI 13 MART 1934 HİKÂYE İnhisar idaresi bu sene en iyi tü tiştirenlere nakdi mükâfat verileceğini ettirmiş, bu hususta köy ihtiyar. ne tebligat yapılmıştı. Hacıli Köyünden Salim ağa bunun için Reji Müdürünün yanma çağrıldı. Müdür Remzi Bey sordu: — Salim ağa nerelisin? — Kayalardan be beyim.. Te bizon senelik maciriz.. teki, sen Rumelide de tütün eker- be beyim; bu, bizim eski zanaa- ölüm yetiştiriyorsun. İdare iştirenlere bu sene mükâfat verecek . | — Ne yapayım mükâfatı be paşam. Şu benim denk tütüncüğümü £#lasın, elime — Salim ağa; idare, senin tütününü 'de mübayen edecek bom de memlekette berkesin tütün yetiştirmesini teşvik için ikramiye verecek. — Ne gibi Müdür Bey? — Yani, meselâ sana tütün bedelinden Başla ayrıca yüz lira vereceğiz. İhtiyar adamın yeşil gözleri güldü — Allah ömür versin paşam. Hükü- met bizi düşünür. Fakir fukaranın hali bcaa va ider İri kir» Şapdakder mize kesat getirdiler, Diye dedikodu ya- pıyorlardı. İnhisar idaresi ikramiye vermekiçin zürram kaçakçılıkla bir alâkası © balum- maması şart olduğundan tetkikat köye gelerek muhtardan izahat istemiş Zavallı muhacirin hem tütününü elli ira ya satması, hem de yüz hira mükâfat al- masını çekemiyenler muhtarın kulağını büktüler, Satılmış dayı da nahiye müdürü Rahmi Beye (falan senesinde işbu zur“ ran yedinde bir tabaka tutulmuştur) di- ye ilmühaberi dayadı. Müdür gayet vic- danlı, vezifeşinas bir adamdı. Bu işin ha- çiftçinin ifadesine Kikatini anlamak için müracast etti; fı düşt n kederlendi. O gece muhücir takımı top- lanmış bir evde işret ediyorlardu. Salim ağa da oraya gitmişti. İçlerinden biri kadehe rakı koyarak uzat: Ibtiyarın keder ve muhtarm yediği balt la namusu lekelenmiş olması çok rma gittiğinden bir kadehle sarhoş oldu: — Çocuklar be... Satılmış dayı kendini KANLISIR Beni, kara sevda getirmiş, ha- yal hastası zannedenler de var, Beni, hürmetle, hattâ bazen kor- , ku ile uzaktan süzüyorlar. Ilk günler, eski hatıraların arasmda, yaşayabileceğimi um - muştum, Bu, acı da olsa, bana, yaşadığımı hissettirir, diyordum. Büsbütün meflüç, ölü olmaktan korkuyoudum. Bu tahminimde de adlanmı - şım; yanılmışım.. Her an yeni bir ıztırabın iğnesi batarak yaşamak ve ıztırabını saklamağa mecbur kalmak, herkesten gizlemeğe ça- lışmak, yaşamak değil... Lâkayıt gözlerin tecessüsü ka- dar müz'iç bir şey yokmuş! E- vet, bu etrafımda gezen, dolaşan, konuşan insanlar, benim hayatı- ma, tamamile yabancı mahlük - lar... Iztırabımla bir alâkaları yok. Lâkin alık bir tecessüs, onların gözlerini açıyor. Bilmek, anlamak sstiyorlar. Neyi? Benim çektiğim istırabı bi Yazan: Mahmut YESARI lir anlarlarsa, bana acıyacaklar mı? Hayır! Sadece onlara bir de- dikodu zemini olacak, o kadar.. Fakat bunlar, tecessüslerinde o ka dar musır insanlar ki, günün birin de muhakkak öğrenecekler! Si bu köyden uzaklaşmalı. yım? Mı İmak kolay değil.. Mukadderatın. yolu, nu değiştirmek için çok kuvvetli bir irade lâzüm.. O da, bende yok! Peki, nereye gideyim! Ne yapa Haziran 17 Mestureye kısa bir mektup yaz- dım. Perşembe günü bulusaca- ğiz. Mestureyi göreceğim için se- vinmiyorum, içimde garip bir hü- zün var. Acaba, onu çok mu hasta gö- receğim? Aradan geçen günler, onam 'ni dimağımdan silme- di ve silemezler de; lâkin hiç mi şeklini, rengini değiştirmedi? Kendi d'mağımız, hafızamız, * di. Mestureyi bize ihanet ederlerse, ne diye in- sanlara kızıyor, güceniyoruz?. Ne “> ve e hakla onlardan dostluk vefakârlık, arkadaşlık, hattâ in- sanlık bekilyoruz? Mesture, ya hiç gelmeğse? Budalaca şeyler düşünüyorum. Gelmez olmaz, muhakkak gelir. ç Haziran 19 Içime doğan felâket başıma gel N iki saat bekledim. Vakit geçirmek için mendil, kra- vat, çorap aldım. Mağazadaki me- murların manalı bakışlarına aldı- rış bile etmiyorum. Mesture gelmedi. Postahaneye uğrayıp mektubumu almadı mı a- caba? Bir bu ihtimal, kalbimi se- rinletiyor. Yalnız, Mesturenin s0- kağa çıkamıyacak kadar hasla ol- ması ihtimali aklıma gelince dura- yorum. Bu ikinci ihtimale bağlan- mak ta çok acı... , muhakkak bana cevap yazacaktır. Beklemeli! Man, şuursuz beklemeğe a lıştım. Günlerdir, haftalardır, ben, hep bekliyorum. Haziran 22 “Hatıra defterinin ba sayfasına yapıştırılmış bir gazete kupürü. Başka bir tek satır, bir tek kelime “köydeki çomarlara sattı. Bu Rahmi Efen- diyi iyi adam sanardım. ; Meğerse oda cılk yumurta imiş, Kızanlar evde sevinir- eni Şimli sğleçerler fakirler. Hiç olmazsa alacaktım biraz para, yapacak: tam başımızı sokacak bir evceğiz« Arkdaşlar e bir çaresini buluruz. yazılı değil.” y Akit. Vülât sabıkadan Hançeri za- de atufetlü Tahir Beyefendinin kerimei iffet, vesimeleri Hanıme- fendi ile vüzerayi saltanatı seni- yeden merhum Siyret Paşa Hazret İerinin mahdumları Hariciye neza reti celilesi hülefayi sabıkasından Halim Siyret Beyefend'nin emri- mesnun nakitleri, müşarünileyh Ta hir “Beyefendinin Teşvikiyedeki konaklarında icra kılmmıştır. Ta- rafeyne saadet temenni ederiz. | Haziran 25 | Başım ağrıyor... Başım ağrı- yor... Fakat ağrı değil, çatlasa, parça lansa, gene sokağa çıkacağım - Yatakta bir leş gibi yatmaktan iğreniyorum; evin havası, beni Ze hirliyor.... Bir pelte gibi yaşamaktan artık tiksiniyorum. 5 Miskin, mütereddit, korkak bir adam olup ezilmek, hayata ve in- sanlığa karşı bir hakaret! Hayır! Acr, sert, erkek olma - u! Acımak, yok! Hislerinde, karar larında bocalamak yok!, Hâdisele ri, örs üzerine balyöz sallar gibi kırıp, ezip hamurlaştırmalı! Cılız | MİYE | i | Diye teselli vermek isteyince adam büs- | bütün taştı; —R Efendi na bakar bu Satıl- mişin üne, Yazsağdı bü adam temiz. dir. Yırtacağım o ki yanları, lâzemgelir ki şimdi vurayım muhtarı, müdürü de, Muhacirler, en ihtiyarları bulunan Salim ağayı çok (| severlerdi. Aralarında fısır fısır bir şeyler konuştular sonra: —Salim ağa dediler. e Madem ki o lüğü biz de ona yapaca- | bir kahpelik. o Muhtarm içmek için de tütün saklı.. Sezdirmeden git onu | tütün müdürüne haber. Biz kollarız evin etrafını kaçırmasın. Ertesi gün ihti; duğunu söyledi. Köyle 5 kip memurları geldi sandığında kerk kilo tütün buldular. Ya- | pılan tahkikat neticesinde kaçak tütünü | yakalanan muhtar işinden çıkarıldı. Ve | yüz liraya yakın cezayı nakdi ile mahküm edildi. Salim ağa, evvelce lığı bü- | Iinmasından iyi tütün yetiştirmesine rağ- | men ikramiye alamadı; fakat muhtarın cezayi makdisinden muhbir sıfatile eline €peyce para geçirmişti. —ON— USD Bugünkü program ISTANBUL: 12.30: Ankarapalastan makil, 18: Orkestra. 180: Alaturka saz. 20: Ajans haberleri, VARŞOVA, MIS m, 1756: Solist konseri, 18,50: Müsahabe, 19,20; Piyano ile sonatlar. 19,30: Plâk ile hafif musi- ki. 20: Müsahabe. 20,25: Aktüalite, 20,40: Spor vesaire, 21,06; “Kadın düşmanı, isimli Ezaler” in üç perdelik operet temsili, 23: Plâk. 2350: Dans musikisi, 24: Müsahabe, (2408: Dane musikisinin devamı. BUDAPEŞTE,SSOm. 17: Ulacıklara mahsus neşriyat, 16: Telefum- ken gramofon plâkları. 1850: Dere, 19:20; Pi- yane konseri (Viadirerov bizzat kendi eserle” rini çalacaktır). 19,50: Müsahaba 20,30: Peş te opera binasından naklen Mozart'ın "FİGO- RONUN DÜĞÜNÜ, opera temsili. Müteakıben Sigam musikisi, VİYANA,SOI m. 1720: Genç kizlara mak Çocuk mürebbiyelerine 20: Popüler Avusturya operalarından parçalar. anla Grotger kendi eserlerinden. 22530: “Basthöven'in tecrübeleri” isimli | temsil, 23: Akşam haberleri, 23,151 Sen Florian kilisesine den org konseri. 23,45: Dans plâkları, BÜKREŞ 34 ve 1875 m, 13: Borsa haberleri. — Plâk. 143 Haberle orkestrası tarafından konser. rsi, 20,20: Pik, 20,451 Kom feranı, 21; Radyo orkstras tarafından senfe- nik konser. 21,45: Romanya | üzerime Front veya Alman hisünile kunlermas. 22: Senfonik konserin devamı 22451 Haberler. U, 316 m. “ ii Karakan mşk şarkıları, 20: Mil ii mapriyat, 211 Günün kara | haberleri, 2110: Uzmani balik dansları, 22,10: “Werkrerrat,, i- sini akaç, — Haberler ve esire, 24; Dana ve eğlenceli musiki, YENİ NEŞRİYAT | Anadoluda eski çocuk oyunları Konservatuvar Müdürü Demirci oğlu Yusuf Ziya Beyindir. Yıllardan beri Ana- doluda yapmakta olduğu (folklor) araş- .Cumadan başka günlerde saat sazları, hasta dalları, r Fakat şiddetli rüzgârlara, a s geren kayalara, ne tesir ele, ki aklım, biraz geç başıma geldi. Ne zararı var? Ha - yat, tahmin edildiği kadar kısa bir yol değildir. Daha çok yürünecek yolumuz var. Mİ) Üc gündür eve uğramayışıma annene çok merak etmiş! Eskiden olsaydı, bu haklı anne şefakatine kızardım: i — Beni çocuk yerine koyuyor « 1 “Der, hırçınlaşırdım. Fakat bugün annemin sitemle - rine, endişelerine güldüm, Annem hayretle yüzüme bakıyor: — Seni bugün pek değişmiş gö- rüyorum. Annemin çenezinden tuttum, ok şar gibi Ne gibi değişiklik? Bu, tavrım da annemi korkut - muştu: — Yoksa içtinmi? Sarhoş mu- sun? Kahkaha ile gülüyorum: Hayır, içmedim! arhoş de » ğilim! Annem, korkak korkak gerile - yor” SUMER SINEMA'da (Eski Artistik) Yarın akşam ilk defa olarak nefis şarkıları herkesin ağzında dolaşacak olan TALİ Kuşu mükemmel ve zengin komedi müzikalini gösterecektir. Baş rolde: GUSTAV FROEHLICH Rejisörü: Geza von Bolvary Musiki: Robert Stolz İlâveten: FOX JURNAL © Bugün ve yarın son olarak: HARP filmi (© (14378) 15 Mart Perşembe akşamı TÜRK sinemasında Cazibedar yıldız FLORELLE ve Paris sahnelerinin en komik artisti DUVALLES Mevsimin en güzel komedisinde BİR SAATLİK MİLYONER KAHKAHA - NÜKTE - NEŞE Bir Pathe Natan filmi (14376) Yarın akşam saat 21 de SARAY (Eski Glorya Meşhur ve e Yeli ERİCA MORİNİ tarafından Bi i Pro; Paganini, Tartini, Mendelsohn, Bach, Beethoven, Mozart, Couperin ile Moise Pa- ganini'nin meşhur © fantezisi (4 ncü kordda) biletler evelden alınabilir. Fiyatlar: 75-100-150 ISTANBUL BELEDİYESİ Sehir Tiyatrosu TMM Bu akşam İNİN saat 1930da İNİSTANBUL ji EFENDİSİ İİ Yazan Müsahib zad& iy Celâl Umuma, 1212 Dr. Hafız Cemal Dahiliye mütehassısı (230 dan 6 ya) kadar Istanbul Divanyolu No. 118. Kabina tele- fon : 22398. Kışlık ikametgâh Telefon 42519. 121) Asrın umdesi “MİLLİYET” tir. ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için Harigisis De ie — Peki amma, senin bu halin den bir şey anlamıyorum. ımı annemin yüzüne yaklaş" tırdım, ağzımı sea — Hehi Dedim. Annemin gözlerindeki korku bü yüdü, yanaklarında hafif bir pen belik uçtu: — Sende bugün bir gayritabitli var, Hüsrev! Onun merakını, endişesini yatif tırmak istedim: ' Hayır! Buğün, neşem var, 9. kadar... Tam istediğim ( gibi bir. memuriyet buldum. Annemin rengi yerine geliyor * a: — Bunu evvelden söylesene!» İnsanı üzmek olur mu? Vallahi b# lecanım tut Nerede memu * riyet buldun? İnşallah , İstanbul * da ya? Gözlerimi kapadım; — Maalesef değil. — Ah, bu fena! — Hayır... İstikbalim içm 1y6* Bir müddet taşrada dolaşan İstanbulda tembelliğe alıştım, lendim kaldım. Annem, tafsilât istiyor; ben, ©” nu tatmin edecek cevaplar veri * yorum. Fakat için için öyle gülü yorum ki, (Devamı var)