(Başı mobilini kendisi » nında bir tek uşak vardı. Kral etomo- bili'e Namue civarmdaki Marche - les - Dames'e gitmiş, arabasmı orada bı « rakmış, kendisi yalnız olarak kayalık lara çıkmıştır. Arabada bekleyen u - şak kralm geç vakte kadar & baya dönmemesinden meraka düş , et - rafta aramağa çıkmıştır. Bütün araş- tırmalarına rağmen kralı bulamıyan uşak Brüksel'e telefon etmiş, oradan gelenler kayalık ve etrafta taharri « yat yapmışlardır. En son kralın yave- | ri Baron Jak dö Dilmmüt kralın ken - disini değil, fakat onun kanlar için - de bir kaya dibine yuvarlanan naşın! bulmuştur, Kralın on iki metre yük- sekliğinde bir kayadan aşağı düştüğü ve bir başka kayaya da çarparak ye- re yuvarlandığı ve beyninin patladı- ği anlaşılmaktadır. Kralın ilk önce bir otomobil kaza” öldüğü şayi olmuşsa da lir. Müteveffanın kayalık bir başkası tarafından suikast eseri olarak itilip öldürülmüş olduğunu söyleyenler de vardır. Bu noktadan da kralm ölümü üzerinde ve hâdise mahallinde tetkikat yapıl- makla beraber henüz sabit olmuş bir | pev yoktur. Umumi kanaat kralın pek düşkün olduğu değsporunun hazin bir tecel'isi ve âkıbetine maruz kaldığı merkezindedir. Müteveffanın cesedi 3,30 da “Lae- ken” şatosuna nakledilmiş ve derhal heveti vükelâ içtima ederek İsviçre - de bulunan veliahtin kral ilân edil - mesine ve davetine karar vermiştir. Kral için muhteşem bir cenaze alayı tertip edilecektir. Ajansın verdiği haberlir # BRUKSEL,18 (A.A.) — Kabine Lacken s#rayında sabahın saat altı - sında toplnamıştır. Birincisi Hollanda da, ikincisi Lüksemburgta olan M. Sap ile M. Pierlot müstesna, bütün nazır- lar içtimada hazır bulunmuşlardır. bir halde bir seyyar karyolaya yatırı). muştır. Ensesinde bir yarası vardır. Alınabilen haberlere göre kral bir hademe ile beraber otomobille Marche gezmeye gitmişti. Bu- rada bulunan gayet mühim kayalık'a rı tırmanmak niyetinde idi. Adeti ol - duğu veçhile, hademeyi (otomobilde Kralm gelmediğini g bevhude yere aradıktan sonra Brük - sele telefon etmiş, o mıntakayı gayet iyi tanıyan birçok şahsiyetler hemen Derhal jandar - elenlerin © ye anbahın onat ikisinde di bir kaya dibinde bulunmuştur. > Zannedildiğine göre kral düşmüş ve aldığı yara ile derhal ölm, p Cesedi gece Lacken şatosuna nak- ledilmiştir. İsviçrede bulunan Prens Leopold ile prensesi Astrid ancak bu akşam Brükiele dönebileceklerdir. 'ralm ölümünün tesbit muamelesi bugün öğleden sonra Lacken şatosun- da yapılacaktır. Saat on birde kabine toplanacaktır. Yen ikralın tahlifine ka dar icrayi kuvvet kabineye ait olacak tr, BRÜKSEL, 18 (A.A.) — Haber ve rldiğine göre, kralın cesedi, kayalık- ların aşağısında keşfeden kralın ya- veri Baron Jak dö Dimüt olmuştur. OR Tekeli beyin p. al Ka; görülmekte ve yapraklar, lemmadır. Kralın gözlüğü sivri bir ta. gn tepetinde bulunmuştur. Kazayı mü alakıp ral korucu ile bunun bir kom şusu tarafı: i üksel' Şa tayaflan araba ile Brüksel'e Pariste PARİS, 18 (A.A.) — Sabah erken haber alman, Belçika kralınm ölümü Psriste derin heyecan uyandırmıştır. Umu hal Belçika sefaretine & tebliğ ettirmiştir. Bir çok 8 yetler ve bu meyanda Hari yı M. Barthou sefarete giderek tazi - yette bulunmuşlardır. PARİS. 18 (A. A.) — M. Doumer- gue, M. Herriot ve M., Tardisu ile bir ikte Brüksel'e gidip kralın ni selâmlamağa ii şal'Petain le beraber cenaze merasi- mine iştirak edecektir. Kral nasıl öldü BRÜKSEL, 18 (A.A.) — Kabine Başvekilin riyaseti altında ve saba- hı altısında Laeken şatosunda top - lanm'şlardır. Felemenkte bulunmakta olan M. Sak le Lüksemburgta bulun - makta oaln M. Piyerlot müstesna ol- mek üzere bütün mazırlar bu toplantı - da hazır bulunmuşlardır. Başvekil Könt Broguenille arkadaşlarını gece- ki faciadan haberdar etmiş bu bapta malümat vermiştir. Başvekil sabahle- yin erkenden üç arkadaşile birlikte Laoken'e giderek müteveffa kralın naşmı selâmlamıştır. Bir an karyolası | na uzatılmış olan naşın siması son de- idi, Başvek'lin toplayabil diği malümata göre kral yanında bir adamı olduğu halde M, Areheles Damedeki mühim, kayalıklarda bir ge zinti yapmak ü otomobi lile ora- ya gitmiştir. Kral mutadı olduğu üze i arabada bırakmış i beklemesini söylemiş ve bir da bulunanların ve jandar- e taharriyata giriş - Kralın bir kayadan düşmüş ve hemen 9 ande ölmüş olduğu zanmediliyor. Ceset hemen geceleyin Laekened'e ge ve olduğu kendi - sine ancak sabahleyin saat altıda söy- lenmiştir, Kralın doktorları gelmişler ve naşın tuvaletini yapmışlardır. Na- 34 mütevoffanın yatak odasına konul- muştur. Prena Leapold ile Prenses As- #rid İsviçrede bulunmakta oldukalrın- dan Erüksele ancak akşama gelebile- <eklerdir. Kralm vefatına dair olan rapor bugün öğleden sonra tanzim e- dilecektir, Matem tutuluyor Belçika kralı Hazretelrinin bir ka- za neticesi vefat ettiği haberi şehrimiz ecnebi mahafilinde umumi bir teessür le karşılanmıştır. Belçika konsalosha- nes, matem alâmeti olmak üzere bir kaç gün için kapalı kalacaktır. Dün öğleden itibaren şehrimizdeki ecnebi sefaret ve konsoloahaneleri - rını yarıya indirmişlerdir. Müteveffa kralin şahsiyeti, tercemei hali, hizmetleri Müteveffa Belçika Kralı birinci Al ber, 8 nisan 1975 te Brükselde Laeken şatosunda doğmuştur. Babası prens Phi- İippe Conte de Finmdre, annesi Mari Von Holenzolera'dir. Müteveffa Kral Alber ikinci Leopold'ün küçük kız kar- Şti ve kral birinci Leopol'dün torunu Belçika askeri mektebinden kumba- Tacı alayı mülüzumi olarak çıktığının a #nsrm vefat eden Conte de İ muş olan Prens MİLLİYET PAZARTESİ 19 ŞUBAT 1934 alı sevdiği spora kurban gitti de Piğment ile evlenmiştir. Veliaht (yeni kral) Duc de Flandre 1926da İsveç kralının ye- eni olan Prenses Astrid de Suğde ile evlenmiştir. Bu izdivaçtan da iki ço- cukları olmuştur. Biri Prenses Joseph ine - Charlotte öteki de 1930 da dı Bauddin » Albert'dir ki, Prens — “Leopold'ün | tahta cü- lus etmesile kendisi Belçika veliahdi olması İâzımgelmektedir. Mütevaffa 1913 te Kral Alber Berline İl fa bir seyahat yapmıştı. Bu sey: de irhparator Potesdam sarayında kon- disine bir ziyafet vermişti. Bu ziyafet- te hazır bulunan Alman ordularının umum erkân harbiye reisi Von Malt- ke Kral Albere “Pek yakımda Fran - il " haber ver bu malümatı yens vasıtasile Fransız sefarethanesi- ne bildirmişti, 1914 temmuzunda Av- rupa buhranı başlangıcında mülevef- fa Kral Alber, bir mektupla 31 Tem - muz 914 tarihinde Almanya impera- toruna “Belçikanın barpteki bitaraflı ğına hürmet etmesini? ihtar etmişti. Ve 2 Ağustos 1914 tarihinde Alman- ya imperatoru Wilhelm kat'i bir olti- matomla bu mektuba menfi bir ce - yap vermiş ve harp ilân etmişti. Har» osnasmda Kral bizzat Belçika ordula- rının başına geçmiş ve Louvain karar. gâhında bulunmuş, buranın sukutun - dan sonra da Anvers'e çekilmişti. Bun dan sonra İngiliz ve Fransız orduları- nım yardımı olmaksızın kendi ordusile Alman istilâsma karşı durmuş ve ka- rargâhını La Panne'da kurmuş ve har bin imtidadı müddetince ordawun ba- le harbe iştirak etmiş ve harp bitince ye kadar burada kalarak babasnn kraliçe Belçika top- raklarında kalmışlar, bir defa Cham- pagne'ide Fransız ordularının , bir de- fa da İpresde İngiliz ordularının im. 'dadına koşmuşlar ve onları müşkül va ziyetlerinden kurtarmışlardır. Mü rekeden sonra kral, ordularmm başın da 11 teşrinisani 1919 da Gand şeh - rine ve 22 Teşrinisani 1919 da Bruxe- Wes şehrine girmiş ve halkın büyük te zahüratile karşılanmıştır. Kral harp- ten sonra sahni harbi gezmiş ve harp te tahrip edilen yerlerin yeniden ima- rı için yapılan istikrazın mühim bir kısmını kendisi vermiştir. Kral Al - ber bir asker olduğu kadar ayni za - manda bir irfan muhibbi idi, Kendisi Enetitü de Fransım azası sfatile bir çok Üniversitelerde fahri azalık ün - ve milleti uğurunda hiç yorulmadan çalışmıştır. Müteveffa Kral ayni za - manda iyi bir sporcu idi. Dağa çıkmak ve sarp kayaları asmak hususunda bü yük bir idman sahil Her sene İs- viçreye gider ve alpinizm sporu yap- maktan büyük bir zevk duyardı. İşte bu defa da gene ayni zevk ve itiyadın sevkile bu feci âkıbete uğramış bulu. Tezer, Müteveffa fukarayı severdi. te Belçikadaki bü lâp masında gerek kendisi ve gerekse Era yakit kaybetmeksizin kazaze. e yl rın her eni eababı rel l min için bizzat çalışmışlardı. Kral Al m e yasiyesinde balledilm. ini minde halledilmez lerini mare Yal ve ercimle Flx - mand - W tilâfnm dı i münafereti mümkün 1 e? çalışmış faal ve hayirhah bir in Halkevlerinin Yıldönümü (Başi 1 inci sahifede) rinin eve armağan buyurdukları fotoğ- rafları ihtiramla hazırlanan mahalle ko- nulacaktır. Müteakıben Vali Muhittin, Fırka rel- si Cevdet Kerim Beyler tarafından birer nutuk söylenecek. şiirler okunacak, kon- ser dinlenecek, cümhuriyetin onuncu yılı marşile gündüz merasimine nihayet veri- lecektir. Gece merasimi saat 20.30 da Nakiye Hanımın Halkevi mevzuu üzerinde vere- ceği bir konferansla başlıyacak, bu kon- feransı konser takip edecek, Alay köş- künde de (Öz yurt) piyesi temsil edile- cektir, Beyoğlu Halkevinde de gece 20.30 da Halkevi namina Mehmet Emin Bey tarafından bir konferans, o müteakıben konser verilecektir. Sergiler ve müzeler şubesi kongresi Halkevi Sergiler ve müzeler | şubesi dün kongresini yapmıştır. Kongrede ko- mite reisi Aziz Bey iki senelik mesai ra- porunu okumuş, mütcakıben Komitenin müstakbel iki senelik mesai programı izah etmiştir, Bundan sonra gizli rey ile intihap yapılmış; yeni komite heyeti aza- lıklarma Müzeler Müdürü Aziz, D. İer umumi kâtibi Kemalettin, eski ese: Beyler intihap editmişlerdir. 1 Bu intikabı mütsakıp komite derhal iç- tima ederek Aziz Beyi reis'iğe ve Helke- vi idare heyeti mümeseilliğine seçmiştir. Küçük Iktıbaslar amma Radyonun fazileti “Nevyork Herald ” Paris müskası baş muharriri M. Lawwyence Hills'in Ameri- kan klöbünde toplanan vatandaşlarına dün söylediği sözler dikkate şayandır. İn gün en büyük bankalar o kapanmış veya üzere bulunuyordu. Bu- gün hepsi açıktır. İkinci sebep de rad- yo gibi hayret verici bri vasıtadır. M. Hills bu hususta diyor ki — Almanya belki istisna (edilirse, Avrupa bir şahsa en uzak köylerdeki vatandaşlarına hitap etmek (imkânı Yeren bu yeni ve harikulâde aletine olduğuna bilmiyor. M. Roosevelt bu vasıtadan mükemmel bir surette istifa- de etmektedir. Halka hitap ediyor, halk ta başkalarının söyledikiri Ve yazdıkları ile iktifa etmeyerek kendi “Kulağı ile i- şittiğine göre hüküm veriyor. ” Bu rağbel ve şöhret o derece büyük- tür ki M. Rooseveltin "fikir. ve telâkki muarızları bile ona karşi gelemiyorlar. Reisicümhurun hayli örseledi Wall. Street bankerleri bile : “Siyasetini tas- vip etmiyor, fakat set çekmek istemi- yoruz, Tecrübesine serbestçe devam et- mesini istiyoruz” rlar. M. Hills sözlerini bitirirken borçlar meselesine de temas Amerikada Fransaya karşı, borcunu tamamen ver. mediği için değil, İngiltere ve İtalya gibi borcuna mahsuben tediyede - bulunma» dığı için hoşnutsuzluk olduğunu beyan etmiş ve demiştir ki : “ Hepimizi müteessir eden bu hoş mutsuzluğu izale etmek için stoklar borçları hesabma bir kaç milyonluk kü- şük bir tediye muamelesi kâfdir...” MATİN Hayfa ve Yafa Hayfa limanının ancak son 78 ikmal edilebilmiş olması dolayisile Filistin öcaretinin 960: henüz Yafadan gi ir. lecek sene zarfında Hayfanın, Akdenizin o havalideki başlıca li- manı vaziyetine gü inde şüp- Yafa vasıta- leri koruma eemiveti szasından efdalettin | Maskaraların son günü.. Dün apukuryanın son günüydü. Mas kara kıyafetine girenler dün ve gece 60- gezdiler ve evlerde eğlendiler. paskalya © perhizine girile - cektir. Rumlar, bugüne baklakuran derler, Bakla, bildiğimiz bakladır. ku ran kelimesinin de aslının türkçe ran, kırmaktan geldiğini eski söyler. Geceden bakla ıslanır, düz onunla rakı içilir. Kurtulur yiri de bugündür. ( ÇOCUK | Boş vakitlerimizde birer eğlence Boş vakitlerinizi eğlenceli bir | fını zamklarsınız. şeyle geçirmek isterseniz, işte si- ze tatlı bir meşğguliyet.. Sağlamca bir karton alırsınız. Bu kartonun üzerine A şeklinde gordüğünüz gibi murabbalar çizersiniz. 64 göz den ibaret olan bu murabbaları çizdikten sonra şekilde görülen koyun resmini murabbalara göre yizmek sizin için güç bir şey olmı- yacaktır. Koyun resmini bu suretle çiz- dikten s/ıra, keskin bir çakı ile İce kesersiniz, Koyunu ayak- ta durdurabilmek için gene A şek linde 1: ve 2 rakamları arasmda noktalı çizgi ile gösterilen yere kadar, alt taraftan ucu keskin ça- kı ilemukavvayı ortasından ikiye rın birini sağa, bi ve zamkla başka bir mukavvaya ya :dığınız zaman C şeklinde gör düğünüz gibi koyun ayakta durur. Fakat bu, çıplak, tüysüz bir koyun dur. Koyunu tüylendirmek için €s ki yün parçaları alırsınız, bunları bir makasla ince kesersiniz. Son. xa bu çıplak vücudün ayak ve ka- fa müstesna olmak üzere her tara ———— yat gayet mühim olup, limanın 1s- İabı için düşünülen projelerin tes- rii icap etmektedir. Unutmamalıdır ki, mevki itibarile Yafa portakal mıntıkasında müstesna bir mevki işgal etmektedir ve inkişafı düşü- nülen portakal ticareti uk ettiği zaman her ikiliman da bü- yük bir faaliyete sahne olacaktır. Near East And India İ raftan yapıştırırsınız, durduğu yere de gene makasla k* seceğiniz yeşil yün parçalarını 98 pıştırırsınız. Karlar Yağmur soğuk bir havada yağ! ğr zaman, damlaları tasallup ve kar olur. Suhunet derecesi #” fırdan aşağı bir havada su buht”” yağmur haline girecek yerde doğ! rudan doğruya sulp ve kristal bir şekil alır. Demek ki topraj” düşen kar kristal halinde büz P9* çacıklarından mürekkeptir. Bu çacıklar müseddes sisteme tabiğ” ler ve her biri çeşit çeşit ve ciddöf cazip birer yıldız şeklindedirler” Siyah paltonuzun üzerine tükleri zaman siz de pekâlâ bu”” dikkat edebilirsi Bu yıldızcıkların sathı, ağırlık, larına nazaran çok geniştir, ©! için yavaş yavaş, vasali sani, bir metre süratle aşağıya inerl&f Bu yıldızcıklar bir araya gelini” kar tanelerini teşkil ederler. g Karın kesafeti nedir? 0,10. da şu demektir ki, bir sani mikâbı kar, bir milimetre mi yağmurdur. Kar, donmuş sa olduğu içimi La Yalnız çok yüksek irtifalarda vardır. Çünkü yüksek irtifalari. suhunet derecesi daima sıfırda” <enabi Amerikti zerinde bulunan diler dağlarının tepesi daima i roman:62 Güneşin Oğlu — Rüzgür kuru dallara vurduk- ça böyle garip sesler çıkarır. Bu se si biz babamın öldüğü zamandan .. Saçlarından ağaca asılan kadın kimdir? Güneş'in oğlu yerde gezerken, çakıl taşların üstünde henüz kuru- muş bir kaç dam'a kan gördü. — Bu kan lekeleri de babanın zamanından mı kaldı ? Hitay yere eğildi.. Kan lekeleri- ni tetkik etti: — İnsan kanı. Hem de çok ta: Çoban kızı ne yapacağını bilmi- yordu. Reisi, kendi Ee kulübesine, Mersâ'yı göstermek için getirmişti. Bora'nın yüzüne bakamıyordu.. Mersâ acaba nereye gitmişti? Zihnini tırmalıyan bu düşünce bir anda beynini sarmış, vücudu- nu ateş kaplamıştı. Hiddet ve merakından çıldıra- caktı., Bora yıllardan (beri ses veren kuru da'lara bakarak gözyaşı dö- küyordu. Genç reis nasıl ağlamasındı? Yazan: İskender FAHREDDİN * Kaç yıldır kendisini deli gibi se- ven ve canı tehlikeden tehlikeye atan (Fırat incisi) nin (izini bul muşken, şimdi onu tekrar nerde a- rıyacak, nerde ele geçirecekti? Hitay taşların arasını araşlırır- ken, yerde bir demir şiş bulmuştu. Nm Nene ateşte kızdırılmış gibi, sıkcaktı.. El ile tutulamı- yordu. Hitay: — Buraya Asulardan biri gel miş... Diye haykırdı. e mn yn — Ne diyorsun, Hitay? Bora, buraya sihirbaz- gelmiş ve Mersâ'nm kızgın şişle kanını akıtmış... — Bunu nasıl anladın? — Yerdeki taze kan lekeleri... Kızgın demir parçasr,. Bunlar Mer- sâ'nın Asulardan birinin eline düş- tüğüne işarettir, — Onun burada olduğunu kim haber almış? — Mersâ'nm benim evimde o- kardyğum havada uçan kuşlar bi- — Asu'lar her şeyi bilirler. Yıl. in sormuşlardır. » lu sırada, Bora'nin ilk'örice duy- ö bir daha işitildi. >“ — Bu, kurumuş dalları çıkardı. ğı sese benzemiyor, Hitay!” çak; Diyerek başını yukarıya kaldır. Yüksek ağacın arkaya sarkmı uzun dallarından birini, ürtünde sallanan bir karaltı gördü. , Zaten bu seslen çoban kızı da şüpheye düşmüştü. Dalların dili ve yy olsa bu kadar ses veremez- li. Bora bağırdı: " — Mersâ'yı buldum... Hitay dikkatle baktı: — Ta kendi Mersâ .saçlarından asılmış, ku: ru dalların arasında sallanıyordu. Deminden beri oraları araştır- dıkları halde ağaç dallarında sal- lanan göçebe kızmı nasıl görme- mislerdi -. im ağaca cıktılar. ra'ta dizi, büsbütün fitremğ Ze bele üsbütün titremi- — Mersâ.. Mersâ. . Dive bağırarak ağlıyordu itay, reisten önce davrandı. Dalın ü-#üne atıldı.. Mersâ'nın da- la bağlanmış saçlarını çözdü ve yavaşça yukarıya çekti. Bora ağâcm üstünde ( düşecek kadar muvazenesiz duruyordu. kı Hitay ümitsiz değildi: — Ölmemiş. . . . Diye cevap verdi. Mersâ'yı ağaçtan indirdiler. Hitay arkadaşmı iyice muayene ettikten sonra: — Korkmayın, dedi, yaşıyor ve yaşıyacak.. Hitay, Mersâ'nm boynundaki damardan kah akıtıldığını ve son- ra kızgın şişle dağlandığını gör- müştü, Mersâ'yı kulübeye götürürler. ken, çoban kızı anlattı: — Bu işi (Sarı Asu) (yapmış. Çünkü o güzel kızlara kıyamaz. Biraz kanmı akıttıktan sonra kı: gın şişle dağlamış.. Öldüreme! Fakat, Asu bu işte yalnız değil Onunla gelenler, Mersâ'yı kartal lara yem yapmak istemişler. Ağa- ca asıp kaçmışlar. — Doğru buldun, Hitay! Mer: yı parmağına dolayan kudurgan- İar nihayet dilediklerini yaptılar. Güneş'in oğlu, Mersâ'nm üzeri- ne atılarak bağırmıya başlad: — Mersâ.. seni tanwliörm gün- denberi felâketten felâkete, işken | ceden işkenceye, ölümden ölüme atıldın! Seni koruyamadım.. başı- mı'ne kadar dövsem azdır. Seni ben korumalıydım.. Bu işkencelere demir bile tahammül edemez.. Sen nasıl dayanıyorsun ? Hitay yavaşça fısıldadı. — Yüreği “ çarpıyor... Fakat kulakları tıkalıdır. Ummmam ki seni isitsin.. ! N Bora, çoban kızını dinlemiyor- | du: — Mersâ... Yaşıyor musun? Gözlerini aç... bana bak! Senin i- nilülerini duydum.. seni ların- dan astıkları kuru ağaç dalların. dan kurtardım. Gözlerini açacak mısın, Mersâ? Beni bir daha göre- bilecek misin? Hitay bu sırada hazırladığı ilâç. larla Mersâ'nn boynunu sardı. Kollarımı ve bileklerini oğuşturmı- ya başladı. — Merak etmeyin! Ölmiyecek:. Biraz sonra gözlerini açacak.. Fa- kat, üç günden evvel konuşamaz. — Ne diyorcun, Hitay? Ben üç gün onun sesini duymadan durabi- lir miyim? — Fazla kan kaybetmiş.. Dili u- zamış.. Bugün gözlerini açacak. Fakat... — Beni tanı 101? — Seni de tanıyacak ama, an- cak üç gün sonra konuşabilecek... O gün akşama doğru, güneş dağ- larm ardıma düşerken, Mersâ'nın gözleri açıldı... Karşısında önce Hi- tay'ı, sonra da Bora'yı gördü. Göz kapaklarının yanında hafif iki çiz- gi belirdi.. Mersâ içinden gülüyor- © İ du, Bora'yı başı ucunda görünce sevindiği belli idi. Fakat, ağzım! * çamadı.. kımıldıyamadı.. Gözleri tekrar kapandı... dar Bora o gece Hitay'ın kulül de sabahlamıştı.. |, En eski ve en büyük yemin.. Bir gece.. ni gece. . iç gece. - Hitay'ın kulübesinde sabahiği! Güneş'in oğlu, o sabah güne? Ef ğarken çok neşeli idi. Üç gü "di de Mersâ'yı ilâçlamışlar, vü“ nu ovmuşlar, dilinin bir an ev açılmasma çalışmışlar. Bora, sevgilisinin dili açılma?” bir yere gitmiyor, gidemiy0 Üç gün, üç gece bu küçü lübede Hitay'la genç kardeş gibi yaşamışlar: İlasinin de dileği birdi: ölümden kurtarmak. e Hitay Mersâ'nm yüreğini # yk ma May Şan istemiyen, yalnız Bora'yı 8© miz yürekli bir kızdı. Hitay: — O ayni zamanda yardan aklaşmış, öksüz ve da uzaklar ie zeval Oğİ yardım gerek...