4 MİLLİYET PAZARTESİ 12 ŞUBAT 1934 | Sıhhi bahisler | Evlenebilenler, Evlenemiyenler Hekim yoktur ki, evlenecekle- | rin sıhhati hakkında sile tarafın- dan sorğuya çekilmesin. Birleşe- ceklerin biri hasta ire verilecek ce vap susmaktır. Herkesin hastalığı | hekim için bir sırdır; ellere söyle- | nemez. Ancak hastanın kendisine | söylenebilir. Hekim ona ya: maz” yahut “biraz bekle!” der. Bu türlü dırıltı hekimlerde ba- zan yanlışlık o'ur, Hele yürek has talıklarında.. Bir genç erkek ço- cuk, yahut kızcağız romatizmaya — yahut ender olarak başka — in tani bir hastalığa tutulur. Bu has- talıklar yüreğin içindeki kapaklar dan bir tanesine, dokunur. Umu- miyetle bunda korkacak bir şey yoktur, hele kapaklardan mitral denilen tek eksikli olurra... Çocuk büyür, hayata karışır, herkes gibi işini gücünü görür. Tabildir, tuttu ğu iş kendisini zorlıyacak, etlerini yoracak ve hergün çalışmağa mecbur edecek el işleri olursa zah met çeker. Memurlarda, büro ha- yatı sürenlerde, serbest sanat ya- panlarda mitral kapağının üstün- te bir yara nişanesi bulunmak on- ları işlerinden alıkoymaz; ömürle rini de kısaltmaz, altmışı aşarlar. O kapağın üstünde ayni nişa- neyi taşıyan genç kızların evlen- memeleri için bir sebep yoktur. Beş, altı çocuk doğurabilirler, hiç bir arızaya tutulmıyarak.. Herşey- de olduğu gibi burada da küçük bir ihtiyat lâzım. Yüreğin mitral deliğinde bir darlık olur. Bu dar- lık olanlar yol yürürken sıkılırlar. Böyle olanlar eğer solukları tutu- lura evler idirler. Her ne ü ü yürek hastalığı o- lan bazı kadınların, ilâçlarla kal- bin müvazenesini koruyarak bir i- ki çocuğu olduğu görürse de bun- Wi istisnadır, kaideyi bozmaz. Aort damarının içindeki kapak ların bozuklukları da ayni ihtiya- tı istilzam eder. Yalnız şu var, bu- rada da âtideki tehlikelere karşı istisna teşkil edenler görülüyor. Bu türlü yaralanmış yürek, ancak altmışa doğru iğilmeye başlar. Aortları bozuk kadınlar görülmüş- tür ki, çocuk doğurmuşlar ve hiç bir şeyleri olmayanlar gibi yaşa- mışlardır. Lâkin dedim ya, bun- lar, istisnai vakal; Hülâsa olarak söylüyorum: Yü rek hasta'ıklarında “evlenme!..” demek için iki şeyi göz önünde bu lundurmalı: Göğüs tutkunluğu, 80 luk tutulması ve bir de yüreğin zi yade büyümüş olması... Evlenecekler için akciğer vere imi daha sıkı bir dikkat ister. Ate- şi olan harta evlenmeyi aklına g€- tirmemelidir. Öksürüyor ve bal gamlarla basil çıkarıyorsa evlen- Yililliyet Asrm umdesi “ MİLLİYET ” tir. ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için LK 1. K. meyi hayalinden bile geçirmeme- lidir. Bazan akciğerde küçük bir bo- zukluk olur — tabii verem cinsin- den — göğsün içine hava verilme diği halde, ciğerin o bozuk, hasta olan yeri iyileşir. O kadar ki, rad yografi plâkmda bile eser göremez siniz. Tabii hale avdet kati, mu- hakkak ve daimidir. Dört beş sene sıkı bir göz altında bulundurduk- tan sonra hastalığın baş gösterme diği görülürse evlenmeğe engel ol mak insanlığa yakışır bir işol maz. Mükemmel bir sıhhat ki, ih- tiyarlığın sonuna kadar sürecek. Neye evlenmesin?... Birbiri ardınca yapılan muaye nelerde, ciğerlerin olduğu anlaşılınca verilecek: “Olamaz” cevabı katidir. Evlenmek için mu vafakat cevabı alabilmek, ciğer- lerdeki bozukluğun düzelmesine ve düzğünlüğün senelerce muhafa za edilmesine bağlıdır. “Zatülcenp” e yeni tutulmuş olanlar evlenmelerini geçiktirme- lidirler. Çok kere Zatülcenp yeni başlıyan veremin ifadesidir. Evlen mek için beklemek lâzımdır. ... Arada bir akılları karışanla- rm, ussu gidenlerin, o hal geçtik- ten sonra uslu, akıllı iş görseler bi le evlenmeleri akıllıca bir hareket olmaz. Eğer buhal bir defaya münhasır kalmış, ve intani bir has talıktan sonra vukua gelerek bir kaç hafta içinde geçmiş abuk sa- buk söylenmek, saçma sapan ta- yırlar, hareketler göstermek, ve harici âlemle hakiki münasebeti kesmek gibi muvakkat bir şey ite hekimin son sözü evlenmek proje- sini bozmak olmamalıdır. Sar'alının bir yuva yapmaması kendisince şerefliolur. Sar'alınn ailesi çok kere öbür tarafı aldat- mağa çalışırlar. Bu doğru değil dir. Sar'a korkunç bir hastalıktır. Hastayı bıraksa bile bunun için kullanılan ilâçlar hastayı ahmak- laştırır. Bazan iyi olsa da çok za- man ister. Miras olarak geçmesin den bahsetmiyorum; çünkü bu çok büyütülmüştür. ... Evlenmede frengi... Bu doğru- dan doğruya hekim ile hasta ara- sında halolunacak bir meseledir. Ailenin haberi olmamalıdır. Haki kati söylemeli ve uzun senelerden sonra evlenmeye müsaade etmeli- dir. Ne kadar sonra?.. Eskiden he kimler iki, üç sene sonra derlerdi. Bugün bu müddet en aşağı beş al- tı seneye çıkarıldı. Bu arada sıkı bir tedaviye konulmak şartiyle. Frengililer bütün hayatlarında göz altında bulundurulacaklardır. Gençliğin korkunç arızalarını teşkil eden ve on, on beş sene için de frengilide zuhur eden bir aort damarı hastalığı, bir beyin yahut ilik hastalığını hesaba katmıyo- rum, ... Evlenmek iki sıhhatın birleşme si demek olur. Bir saadet yuvası İ kurmak için bu kadarı yetişmiyor. Ahlâki sıhhatin de mükemmel ol- ması lâzım geliyor. Bu'da iki şey- le elde edilir: Hiç bir menfaat kar şısında bulunmıyan, boğulmıyan bir vicdan. Hiç bir emel önünde vazife hissini kaybetmiyen bir yü- rek... D. Rusçukla HAKKI Yıkılan Bir Kalp Yazanı Siğfan ZWEİG 5 İltiyar adam, bu kahkadan şim di bir azap duymakla beraber ba- şını onun geldiği tarafa çevirmek. ten kendini alamamıştı. Kızı tenis oynuyordu. Ç ellerinde tuttuğu raketi çeviriyor, havaya fırlatıyor, sonra mafsalla. rınm çevik bir hareketile yakalı - yordu. Raketin her fırlayıp sıçra - yışında onun bir havai fişeği an dıran kahkahası semanın mavilik- erine yükseliyordu. Biraz ötede duran üç erkek 0- nu hayret ve takdir ile seyrediyor- du. Bunların biri Kont Ubaldi idi, arkasına mor renkli bir tenis göm leği geçirmişti. İkincisi İtalyan za- idi, sımsıkı bir elbise giyin - Üçüncüsü Meklemburglu de- kusursuz i seyrediyorlardı. “Ba tans oyuna müz da Tercüme eden: İsmail. MUŞTAK cezbetmişti, şimdi o da oyunun sey rine ılmış, bakıyordu. Rabbim bu ne güzel kızdı! Açık renkli kı- sa elbisesile, güneşin bir altın toz gibi süslediği sarışın saçlarile o ne nefis şeydi! Genç vücudünün genç ve çevik azası yürürken, sıçrarken ae, manzara idi! O da ken. 1dinin hayranı idi ve taze sallarinin / külfetsiz ve âhenktar bir itaatle yaptığı hareketler kar- şısında üç erkek mestolmuştu.. Oyun başladı: Evvelâ beyaz top lardan birine vurdu, bunu bir ikin cisi, bir üçüncüsü takip etti. Şim- di toplar havada uçuşuyor, o kâh eğilerek, kâh sıçrayıp havada ra - keti topa yerleştiriyor, genç kız vü cudünün çâlâk endamı bir sasat rakkası gibi sallanıyor, nihayet son topu yakalamak için bir zenberek hareketile kıvrılıyordu. KULAK ERE li YAP 5 Birader... Evli erkeklerin ağzında; kadının | türlü türlü adı vardır. Daha eskiler karılarma: Kızıl ayak.. kül döken, | kaşık düşmanı, gibi isimler takar- lardı. İ Harbı umumi sıralarında kadın, dahiliye nazırlığına terfi etti. Ka- | şık düşmanı, avrat, karı paşa, bacı.. unutuldu. İ Şimdikiler karısının bahsi geçer-| en; — Bizimki... — Bizim hanım.. Yahut daha tel zce: — Bizim karı. Diyip geçiveriyor- lar, Kapıdan içeri girerken iki aksı- rık ve bir öksürük arasında “ya- hu! Hut!..,, diye seslenenler hemen de kalmadı. Şimdi herkes, karısını kendi is- mile çağırıyor. Geçen gün, arkadaşlardan birine sorduk: — Sen karının adını mı çağırır. — Hayır, — Ya, kendisine bir şey söyler- ken ne dersin? Güldü: —Birader, derim, o da bana: “ne var ağabey?,, diye cevap ve- rir, lk rc etti: ei üm ya, on senelik evliyiz. Artık kardeş sayılırız!.. M. SA İSTANBUL: lak neşriyatı « 1830 Fransızca ders (İlerlemiş olanlara). 19,00 Dokter Şökrü Hazım B. tarafından. Konlerans) ve Ajans haberleri. 19,30 Bedayii Musiki tarafından alaturka Mesut, Ruşen, Cevdet, t, Şeref) beylerin iş- 21,20 Anadolu Ajanır ve Borün haberleri, 21.30 Necip Yakup Bey orkestrası. ANKARA: 1230 Gramefen 18 Alatorka 18445 Dana m 1920 Alaturkn sar. 12 Ajani haberleri VARŞOVA 1658 Tagansili kor si şarkılar, 1740 deri BÜDAPEŞTE & 17 Kadım santi, 18 Opera orkestrası bara” 19,50 Plik 2050 Konferans, mektebinden naklen tayan- 21,20 Haberler, - müteakiben ka- berler, 24,15 Fransızca konferans. VİYANA 507 m: 1755 Musikide Gösthe'nin Halk şarkıları, Favatu, 1820 13 Borsa haberleri, plâk, 14 Haberler, plik, 18 Radyo orkestrast, 19 Haberler, Sylvie Spincanu tarafından Radyo orkestrası, 20 Üniversite 2020 Plik, 20,45 Konfernma, 21 Oda mus kisi, 20/30 Konferanı, 21,445 Alger tarafından tapanni, 22,15 Paparğglu tarafından Viyolon- sel konseri, 2245 Haberler. BRESLAU 316 m: 17 Mafif eessiki, 18,30 Tabintm mukadde- Avusturya, 2130 Jel rinden konser, 23 Sor | ce kanseri. ten bir duman gibi yi kahasiel o bizzat bir alev değil miydi? Açık mavi sathında güne - şin akisleri parıldayan bu cenup bahçelerinde o, genç bir Cilâh) andırıyordu. Oyunun harareti için- de kıvranan bu küçük ve asabi vü- cut hiç bir zaman şimdiki kadar ateşin bir rakıs çılgınlığına tutul- mamıştı, Hayır hayır ihtiyar adam, ken- di memleketlerinde, kendi evleri - nin dıvarları arasında kızını hiç böyle görmemiş, ne apartımanla - rında ne de sokakta onun boğazın dan böyle güzel bir çalıkuşu sesi çıktığını hiç bir zaman işitmemiş - ti. Hayır hayır, kızı hiç bir vakit bu kadar güzel olmamıştı. İhtiyar yahudi şimdi tepeden tırnağa ka- dar göz kesilmiş, sabit nazarlarla hep ona bakıyordu. Artık her şeyi unutmuştu. Göz- leri beyaz ve seyyal bir alevi andı- ran kızmdan başka bir şey görmü- yordu. İhtiyar adam olduğu yerde kalmağı, kızmm simasına sonsuz bir ihtiras ile bakmağı düşünüyor- du. Fakat o, bir hokkabaz gibi İhtiyar adam şimdiye kadar hiç böyle neşe alevleri içinde ateş gi - bi > e) havaya uçurduğu huylar sonün- cusunu yakalamak için sıçradı, ne- fes nefese yakaladığı bu topu göğ- sünün üstüne bastırdı, sonra soluğu Ayasotyada ALEMDAR Rejisör: Bugünden itibaren Her iki sinemada badi Şehza.« MİLLİ birden ERTUĞRUL MUHSİN Oynayanlar: Feriha - Ferdi - Muammer ve HAZIM İddia olunabilir ki şimdiye kadar İpek Studyosunun vücuda getirdiği filmlerin en güzeli, en cazibi ve en tatlısıdır. EYİ BİR AVCI | Selim Rami av meraklısydı. Bir | iki şey vurabilirse, büyük bir muvaf- fakıyet sayar ve hikâyelerini de bal - landıra ballandıra arkadaşlarıma anla tarda. Bir pazar günü de Çatalcaya git - mişti. Ya tavşana çıkacaktı, ya ördeğe. Fakat tavşanı tercih ediyordu. Sabah- tan akşama kadar kırlarda bir hayli do- laştı, köylülerden tavşanı bol olan mm- sordu, soruşturdu. Bir şeyler yuramadı. Artık akşam olmuştu, elle- ri boş dönüyordu. İstasyona geldiği zaman tren hazır- dı. Kompartımanlarda tek tük yolcu - lardan başka kimseler yoktu. Boş bir kompartımana girdi, oturdu. Tren ha- reket etti, Filoryayı geçti, Yeşilköye geldiği zaman, trene bir hayli yolcu bin- mişti. Kendi kompartımanına da evve- Ii yaslı bir adam, arkasından bir genç kır, daha arkasından da orta yaslı bir başka adam girdiler. Bakırkövden dört volcu daha bindi. O zaman birar w - kışıldı.. Selim Rami de sağ tarafında oturan kıza biraz daha sokulmustu. Fa- kat genc kız uvukluyordu. Tren tek- rar hareket ettiği zaman her sarsıntıda uyuklayan kızın başı saat rakkası gibi Selim Raminin omuzuna vurmağa baş - lamıştı.. Delikanir evvelâ gerilemek is- *01 fakat sonra bilinemez hangi his- le, bilâkis daha zivade yaklastı. Yavaş yavaş rakkas hareketi durdu, cürkü genç kız uykusu arasında başını tama- mile Selim Raminin omuzuna koymuş- ta, Komnartımanin baska yolerlar dn olduğu için, delikanlı buna ehemmiyet vermivor ve haşka şeyler düşünüyor gi. bi görünüyordu. Jen, hen sene İerla mes a. bnda omuzunda uvuvan başı ile sürüyordu. İpek wibi sarları vardı, profilden burnu mükemmeldi, minyon ağzı akideye benziyordu. Fakat ne dudağında rüj, ne yüründe püdra.. Tam sihhatte bir kız oldağu bir balısta anlaşılıvordu. Kolları hafif tertip adeli idi. Demin vagona girer. ken, sözlerinin rengini de #örmüştü. Muhakkak bu kızla konunmağa yol ac- malıvdı. Otomobil veva hir lokantadı yemek teklif etmelivdi. Hic olmazsa tek rar bulusmak üzere bir randevu alma - İrvde. Çünkü mene ke» hakikaten bu zahmete değeceklerdendi. mahsusla mr basını kendi omuzuna kov- muştu, Delikanlı hic kmırdamıyor, hat- tâ onu uyandırmamak icin nefes bile alınıyordu. Tren Yedikule ve Samatya” yı geçmişti. Sirkeciye gelivorlardı. Se- Bm Rami hafif tertin kımıldanınca, genç kz uyandı. O kadar hicap ve bayret icinde idi ki, delikanlıya bir mazeret bile kekelevemedi. Manmafih: İN — Afedersiniz Beyefendi, diyebil - i gayet nezsketle ve kar. ver adam biraz da dik dik kendilerine baktığı pes perdeden cevan verdi. İhtiyar adamın kır ba- timalinden de cekinmis » Bu ihtimal İçini pek rahaterz ettiği , dayanamadı, yavaşça sordu. Genç kesilmiş, hararetten kan ter içinde mazur bir kahkaha ile dönerek et- rafındakilere baktı. Şimdi bir alkış nun bu mahira- igmı deminden beri hayretle takip (eden üç erkek tıp kı bir opera Lin rar gibi ellerini lar, “bravo, bravo” lay i ihtiyar adamı bayanı çevirerek hiddetle yüzlerine baktı, Yüreğinin çarpıntısı hissiyatını ifadeye tercüman olmuştu: “İste kızımı çalan haydutlar! fakat han- gisi? Bu üç haydudun hangisine kızın teslim olmuştu? Bak ne ince giyinmişler, kokular içinde, mükem mel traşlı, ah çapkınlar ah! Biz on- ların yaşında iken yamalı pantalon- la işimize gider, delik papuçlarla müşteri arkasından koşardık.. İhti- mal ki bunların babaları da hâlâ * ni bir fırsat çıktığını görün: öyle yaşıyorlar, ihtimal onlarda tırnaklarına kan toplanıncaya ka- dar çalışıyorlar.. Fakat o babaların oğulları, bu çapkınlar, hiç bir en- dişe taşımayan esmer çehrelerile, içinde küstahlık dolu parlak göz- lerile durmadan dolaşıyorlar, Alla- hın insanlara bir inayeti olan saat- leri israf o ediyorlar. Tabii değil mi, bu şerait — altında insan Jatineler: 2.30 - 5. Gece 9 da paymmmmmmmmımmj (15220) FREDERİK MARCH CAROL LOMBARD - CARY GRANT Fransızca sözlü büyük KARTAL Hi r filminde. Pek yakında İPEK SİNEMASINDA, “— Pangaltı TAN Sinemasında 14 Şubatta İKİ YETİME (13206) ISTANBUL BELEDİ Sehir Tiyatrosü aşan > gülümsiyerek: “Ne münasebet!,, de- Demek ki yalnızdı. Sirkeciye var - | dıkları zaman, Selim Rami derhal kızın küçük valizini kkaptır — Hiç olmazsa otomobile kadar gö- türeyim, dedi. Otomobilde şoföre verilecek adresi öğrenmek istiyordu. Genç kızı — Köprüye, Haydarpaşa iskelesine, dedi. Selim Rami yolu uzatmak için ye- — Ay, ben de Kdıköyüne gidiyo - rum, dedi, müsaade ederseniz, bera ber gideriz. Selim Ramide her işi nazikâne bir şekilde halletmek illeti vardı. Genç kız bu teklife itiraz etmedi. İkisi birlikte otomobile bindiler. Selim evvelâ kızın yalizini, sonra tüfeğiri, çantasını yer » leştirdi. hareket etti. Deli - kanlı yolda bir şeyler konuşmak lâzm geldiğini hü ia — Hanımefendi, dedi. Ve iz çek yyl söyl ii hepsi toplansa sey sö; diğine ç hökmedilebilirdi. e Söylediği Pe İçinde İstanbul meb'usu Aletin, en ehemmiyetlileri tasavvur edilebilir. | ve Selimi İzzet Beylere İsmail Genç kızın güzelliği, cazibesi, bir daha | Beyin cevapları, Abdülfeyyaz T* görememek endişesi ve salre ve saire. | Nurullah Ata Beylerin Fakat öyle amma, acaba bu kız dediği 8 kısırlaştırma Dome z oksa evli mi idi, İni cemiyetlerde iktrsadi haya! Yaa Proust'a ait tetkikler, dünya ili sanat haberleri vardır. Yenilik | lara tavsiye ederiz. ğ Türk destanına giriş. ET seri — Muallâ Remzi. Fatih kaymakamı HalöleNihat Selim, Muallâ isminin güzelliğini | ni zamanda fikir ve edebiyat met ve sena etti. t köprüye gel- | da kendine mevki yapmış di. Valiz dane ime ilya indiler. Me isi er. ” , Birinci mevki iki bilet aldı. Haydarpa, | |, Hslük Nibat Mar alk azar saya kadar da o kadar kalabalık içinde | £iris, isimli Ni güzel lr eee vera mahrem şeylerden bahsedemedikleri 5- ie serin için. Si çin sudan ve havadan bahsettiler. rm terra en Haydarpaşaya çıktıkları zaman, Mu-| a, zü Temsil 8 alli Hanım gara doğru yürüdü. Eyvah, | yzar, T, üre, Şah İsmail acaba nerelere gidiyor? Mülükat bura- a a lalenin dn bitecek mi? Hiç olmazsa bir rande- | Şplog yananı, bunlar ruz koparmayacak mı? ik Nihat Bey evveli Vini destanları manzum olarak ya — Uzağa mr gidiyorsunuz? Eser okunmağa lâyıktır. Kari Manllâ tatlı bir tebessümle cevap | hüraretle tavsiye ederiz. verdi: — Hayır, Evenköyüne kadar,, — AB, eğer oraya kadarsa. — Fakat çok zahmet ediyorsunuz. — Ne ehemmiyeti var efendim. Selim derhal gişeye koştu. Birinci mevki iki bilet daha aldı. Pekâlâ an- laşılıyordu ki, Muallâ Hanım birlikte mani kadar gitmekte ira mahzur görmüyordu. Kim bilir, a oradan sonra... ne malüm! Selim bagaja koştu. Memur Bu ümit, Selimi neşesinden çıldır - | tu, memuru aradı, buldu. Mi iç, tacaktı. İki bileti alıp geldi ve Muallâ: | bitirdi, tüfeğini, çantayı bırakt” Dın el çantasma koydu. seele perona koştu. Birde n€ O zaman genç kız dedi ki: tren gitmiş, kuş uçmuştu.. — Pek iyi amma, böyle tüfekle, av Zavallı Selim bu defa da avı” çantasile Erenköyüne gitmek biraz tu- | muştı. seM haf elmıyacak mı? Ah, mümkün olsa ime güldüğünüzü de hissedi Siz beni tükürük siye Vi hızla eziyorsunuz.. le ei nızdaki kız insanın Yeni Adam'ın 7 inci sayısı Acaha ismi ne? Genç kız ona da ce- vap verdi: da şunları bir yere — Elbette, şimdi.. Siz biraz mü kli sü Selim evvelâ garın tu. Gazino sahibi bu çeşit kabul etmek istemiyordu: | — Bagaja bıraksanız daha İİ” | bir belki | diyordu. daima terütaoze kalır, her şeyden memnun görünür. o aralik yollarının üstüne çıkan güzelliğile mağrur bir kıza bir kaç tatlı söz söyleyince o mesele olur | bartacak kadar güzeldir, biter, Çok geçmeden bu kız onla. | etmek kolaydır, o davet | rm yatak odasında ve yataklarınm derhal yatağınıza gelir yil içindedir.. Acaba hangisi? Bu üç | annesi? Vakraobiraz Şift fi haydudun hangisi? Elbette bunlar. | bir parça fazla düzgünlü ve dan beridir ve bu adam şimdi göz | dır; fakat bir davet eden Oy lerini kızıma çevirdiği zaman | ki o da sizinle ufak bir ds”, bu haydut dün gecenin hayalile | eder. Evet köpek herifler; 3 imdi de: “O, dage- | nız var; madem ki P* İecek, bu akşam da benim olacak, | ahlâksız kadınlar sizin ark diyor. Ona gözile (işaret ediyor. | koşuyorlar, ne yapsanız ” xi Ah bu köpeği bir ele geçirsem, onu | var... Ama bir kalp kırıl8” kırpaç altında öldürünceye kadar | sizin için bunun me | eb döğsem!,, var? Siz hoş bir vakit geçi" ği Bir aralık onlar ihtiyarı görmüş-| nuz, o hayasız kadınlar vi / erdi. Ermir gülümsiyerek uzaktan | Yorlar ya, bu, kâfidir fi) raketile, şapkalarile se- | sizler, kamçılanmağa, V. det lâmladılar. Fakat o mukabele et- | dan kanlar çıkartılacak! medi. Gözünü kan ve hiddet bürüş- | baçla döğülmeğe lâyık ij müş, kızının şetaret saçan ağzına | nız... Sizi kurşunla gi f bakıyordu. kat madem ki i len — Hayasız kız, sen hâlâ gülebi. | kalmıyor, madem ki lr liyor musun? Evet gülüyor, karşı- | $es çıkarmıyor, ne Ya ğ smdaki herif te, ihtimal için için | nız var. ki ben, fl benim halime gülerek: “Şu sersem | da, tıpkı kustuğunu yala”. çuf adamı, bütün gece yatağında hor- | pek gibi hiddetimi km bar ei ge | Same ba kadarlık DE di ile Sur ii. ünya 5 N İN her | tı verecek kadar sefil ( SEESE/ ŞEFEEİ SESE EERESEZ LAR UÇARKEM zg 8 SELİFERESEŞCELİŞESE BEEF PİMELEASEKSIA