i .» Hergün bir yazı Ateş bahası nereden kalmış?.. Her geçmiş sözün muhakkak ki bir de geçmişi var Dilimize persenk ettiğimiz bazı | tabirler vardır ki, başlı başma bir şey ifade etmezler. Ancak bir cüm İenin içine girdikten sonra mana- laşırlar. Meselâ, damdan düşer gibi “vur abalıya!,, dersek kimseye bir şey anlatmış olmayız. Fakat; İS ara- sında: — Filâncaya da yazık (oluyor, canım.. Pek vur abalıya gidiyorsu- nuz!.. Dersek, muhatabımız bun- dan ne kandettiğimizi anlar. Evet ama bu “vur abalı,, kimdir? B:n de merak edip bir çoklarına sordum, Rivayete bakılırsa, vakti- le Bağdatta bir hırsiz yakalamış- lar, Fakat herif, açıkgözlük edip, zabıtanm elinden kurtulmuş, taba- na kuvvet kaçarak, gözden kaybol- mus. Tam bu sırada, sırtına hırsızın giydiği abaya benzer bir aba giyi- nen amelimanda bir ihtiyar peyda si Hırsızı elinden o kaçıran — Hah.. İşte abalı gidiyor! di- arkasından yü ıya göz açtırmadan sopayı.... Zavallı abalı: — Yapmayın, günaha giriyorsu- nuz! Hırsız ben değilim! demiş a- ma, dinliyen olmamış; hep bir a- ğızdan bağrışırlarmış: — Allahını seven vursun abalı- ya... Adamcağızın oracıkta haksız ye re pestilini çıkarmıslar ama, dili- miz de o günden itibaren mühim bir tabir kazanmış: — Bırak şunu canım.. İpe un se- rivor.. deriz. Fıkra malümdur: Nasrettin Hoca, o Komşudan ö- dünç ip almıs. Aradan epeyi za- man geçtiği halde ipi geri verme- yince komşuru kapıya gelmiş: — İp bana lâzım... veremem! — Ne yapıyorsun? — e a me z — Yapma Hocam... Hi: serilir mi? An Nasrettin Hoca, kıskıs gülerek cevap vermi: — imdi hoşaf, hoşafa ben- ll Dalgınlığı yüzünden azar işite- ceğini umarken, bahşişe kavuşan ahçı, bundan sonra, paşanın önü- ne çıkan hoşafların hepsini yağlı kepçe ile karıştırmayı âdet edin- miş. e Fakat bir gün, nasılsa, © kepçe yağlı mı değilmiş, ne imiş, hoşaf kâsesine el salan paşa, bunu iste- diği gibi bulmayınca (o hiddetlen- miş. Ahçısmı çağırarak: — Bre herif! Hâlâ hoşaf yapma- sını öğrenemedin mi? Diye çıkışınca ahçı elpençe te- menna etmiş: — Efendim.. Kusura Bugün hoşafın yağı kesildi! Hikâyenin aslı var mı, bilmiyo- rum, Bana anlatan zatın hatırında böyle kalmış. Bir de belâlılardan bahseder. ken kullanırız: — Herif balta oldu! deriz. Yeniçeri devrinde zorbalar, bi- rine kızdılar mı, tehdit makamın. da kapısına balta asarlarmış. Ka- pısma balta asılan her kimse, te- lâşa düşer, zorbalarm larını, yerine getirmezse baltanm başın- Çekmece civarında avlanırken (o köylerden birine uğramış. Zeki köylü, padi- şah olduğunu sezdiği misafirinin önüne bir mangal dolusu tepeleme ateş götürmüş, Padişah çok üşüdü- ğü için ateşi karşında bulunca hoşlanmış, yanmdakilerden biri- ne: — Şimdi şu ateş bin altın değer ya.. demiş. Ertesi sabah, padişah köylüyü çağırarak: — Bizim hesabımız ne etti? di- ye sormuş, Köylü, onar paradan on yumur- ta için yüz para, üç tavuk için iki- şer kuruştan altı kuruş | istemiş, padişah parayı vermeğe hazırlanır ken köylü atılmış: — Bin altın daha bofcunuz var! — Bu da nesi? e e pediein eteğine atı « | — Efendim, demiş, dün akşam, önüne çıkardığım bir mangal ateş için bin Him değer İmyarmeştamaz Padişah gülmüş: — Şuna ateş pahası desene... Gene lâf arasında: Birinin ya- ancılığını, yahut şirretliğini yü - ban ey — Bize de mi lololo? dediğimiz vardır. Gi ve Vaktile, herifin biri, o hırsızlık etmiş. Yakalayıp kadınm huzuru- na çıkarmışlar. Hırsız, evvelce bir avukattan 3- üt aldığı için hâkimin her sordu- ğuna; dilini çıkarıp: — Leololo.. cevabını verirmiş. Hâkim, hırsızın vaziyetlerine al. danarak: — Bu adam, delinin biri... defe- MİLLİYET ÇARŞAMBA 7 ŞUBAT 1934 Atinada | ( 1 inci sahifede) | sefirleri kalabalık halk kütlesi ta- rafından karşılandılar. e Muzikanın çaldığı milli marşlar arasında bir a8- keri kıta tarafından selâmlandılar. Vekil Beyefendi refakatindekilerle beraber misafir edildikleri Büyük Britanya oteline indiler. Öğle yemeğini Hariciye nazırı M, imos'un daveti üzerine mümai- leyhin evinde yendi. Bu hususi ziya- —— Vekil B. ve refakatindekiler lam» vardı. Tev- tüştü B. saat 3,30 da otele avdet etti. Bu esnada İstanbula gitmek üze- re buradan geçen Sıhhiye. Vekilimiz Refik B. lo görüştü. Hariciye Veki- limiz saat 7 de kendisini otelde 3i- ris'in ziyaretini başvekâlet ek iade etti. M, Çaldarsi şerefine bir ziyafet veriyor. ATINA, 6. A.A, — Bütün gazete- ler Balkan misakr ve misakın yapıl masma imkân hazırlayan oTürk- Yunan mirakını ve bu sulh muvaffa- kıyetlerinin en büyük nâzımı olarak Tevfik Rüştü Beyefendi'yi: hararetle takdir ve alkışlıyorlar. Esasen gaze- telerin yüksek alâkası Yunan hudu- duna girdiğimiz anden beri şahidi ol- duğumuz samimi tezahüratı ifadesi sayılmak lâzımgelir. ATINA, 6 (A.A.) — Türkiye Ha riciye vekili Tevfik Rüştü Bevle Yu - nan Hariciye nazırı M. Maximos bu - gün buraya gelmişler vo istasyonda Başvekil M. Çaldaris ve diğer nazır - larla birçok zevat tarafından karşılan mışlardır. Halk iki Hariciye nazırını şiddetle muhabbetkârane bir lisanla hoş gel - (Proiya) gazetesi diyor kiz o . Bu memleket onun için olduğu gibi Türkiyenin bü. tün için kendi evleridir.” Yunan sefiri Ankaraya gitti. M. Sakellaropulos dün sabah Anka - radan şehrimize gelmiştir. Sefir snbah Romanya vapurile Pireye ve A tinaya gidecek ve yarm veya cuma günü Atinada dört Hariciye nazırı ta rafından imza edilecek olan Balkan misakının imzasında hazır bulunacak tır, Balkan misakınm metni Tevfik Rüştü Bey tarafından Hariciye vekâ - letine bildirilmiş ve evvelki gün top- lanan İcra vekiller iheyeti içtimaında müzakere edilmi, e Adanada bahar ADANA, 6 (A.A.) — Adana hal. ka iki günden beri tam bir bahar ha- vası yaşamaktadır. Birçok kimseler bu ılık hava karşısında palto ve manto larını şimdiden çıkarmışlardır. Göz Hekimi Dr. Süleyman Şükrü Birinci sınıf mütehassıs (Bibrali) Ankara caddesi No. 60 din habisi... Diye huzurundan kovdurmuş. ni ÇE > vukatı hemen 3 — Eh.. Gördün ya, benim ted- m sayesinde hapisten kurtul- çıkarmış: — Anladık ama, demiş, bize de “Dak böyel arşın, ye . inline er Dal m Dilimize yerleşen her tabirin mut- Tarihi roman: 50 ————— Güneşin Oğlu Delikanlılardan bazıları İ bmükele çeki da aramağa çıkmışlardı. Etraftaki yamaçlar bütün Türk çobanlarile sarılmıştı. Yaylâlarda kimseler yoktu. Güneş'in oğluna (kira ve niçi fenalık yapacaktı? O, herkesin iy- liğine — çalışan ve canımı, malını, her şeyini yurduna ve yurttaşları- na bağışlıyan eşsiz bir insandı. Bütün Türk kabileleri onun ufa- cık bir işaretile kanlarmı dökebi- Birlerdi. Şehir dışında reislerini arayan delikanlıların — günler geçtik, sayısı çoğalıyordu. Civardaki bir- leşik kabilelerden de, reislerinin henüz dağdan dönmediğini haber alanlar birer birer yollara dökül- araz ve Bora'yı aramağa başlamış- İn. Bora Mersâ'yı aramak üzere a çıktığı zaman o yalnız değildi Evindeki gözcülerinden iri yarı bir adamını da peşine takmıştı. Yazan: İskender FAHREDDİN Bora'nın adamları, reisleri için, ile kanlarını başkalarile akıtmcaya kadar boğuşmasını bilen, ölümden yılmaz döğüşçülerdi. Ulun hatun, eğer oğlu şehirden çikarken yalnız gitmiş olsaydı, da- ha fazla kederlenecek, belkide Bora'nın dönmesinden (ümidini kesecekti,. Fakat, & bereket versin ki oğlunun yanında demir bilekli si e 'e iki arslan, dın işte kendini bununla avutuyor- du. Sertelli yas içinde Dördüncü gün.. Bora'nın hâlâ izini bulan yoktu. Sretelli'de herkes yas içinde. Ulun batumın, (ağlamaktan, gözleri büsbütün kapanmıştı. Kurultay her gün toplanıyor, et- yha kol kol arayıcılar gönderiyor- “Türkler e başsız yaşamağa alışma. sibetti kaplanm | çökerübilii Mai ei ke Bütün elli'de tı p Bora'nın başına bir felâket gel- mesini hiç kimse hatırından geçir- mek istemi; Bora, reisliğe ye ailen insanlara ( bile kendini sevdirmişti. Bora'nın yerine başka bir kabile reisinin geçmesi bilhas- sa o günlerde kabil değildi. Bu- nu reislerden hiç biri çekemezdi. Onun için, Bora'nın birleşik ka- bile reisliğinden © ayrılmasını hiç kimse, hattâ diğer reisler bile iste- miyorlardı. Genç bir kadın, iki yaşında oğ- Tunu kucağına almış, (Güneş ma- bedi) önünde ağlarken, diğer reis- lerden biri kadına sormuştu: — Ne derdin var.? Çocuğu verecek süt mü bulamadın? Kadın gözünün yaşımı sildi: . >> Hiç bir derdim 'yok.. Ağılda emir de heal a oğlu) ybolmuş ver i kurban getirdim. alm e K Reis etrafma bakındı? — Haniya.. Kurban nerede? Genç kadın kucağındaki çocu- na ğu göstererek: — İşte, dedi, görmüyor musun? Reisin bacakları titremişti: <2 Bu öenin çocuğum pi? — Elbette İİ örende geçirmişlerdir. (Başı 1 inci sahifede) ni celsenin sonuna kadar ayakta mü- zakere etmiştir. Niğdeden geçerken NIGDE, 6. A.A, — Reisicümhur Hazretleri saat 20,30 da Niğdeye muvasalât buyurmuştur. Bütün halk istasyonda halasklrrını emsalsiz mü- habbet tezahüratla karşılamıştır. Gazi Hazretleri halkın mütemadi alkışları ve yaşa sesleri arasında oto- mobile şehre hareket ettiler, Sokak- Ül ları dolduran kadın, erkek tekmil Ül Niğde hallcı kendisini görmek, çok İl büyüğüne karşı duyduğu hasretini gidermek istiyen büyük bir heyecan içinde mütemadiyen Gaziyi alkışlr yor ve muhabbet tezahüratında bu- İİ umuyordu. Gazi Hazretleri Halkevinde şeref- lerine verilen akşam ziyafetinde bu- lundular. Ziyafotte Vali, Kolordu Kuman- danı, vilâyet, belediye ve firka crkâ- | İ mx hazır bulundular. Reisicümhur £ Hazretleri geceyi | Bugün şehir ziyaret edilecek yolda Çiftehan kap- hcası gezilecektir. NİĞDE, 6. A.A, — Reisicümbur | Hazretleri ba sabah şehri ziyaret ve İİ yolda bulunan Çiftehan kaplıçasını | İ gezdikten sonra Ereyliye hareket et- mişlerdir. | Niğdelilerin fevkalâde hararetli te. zahüratı ile uğurlanmışlardır. İ Bir heyet Gazi Hazretlerini vila- İİ yet hududuna kadar teşyi etmekte- dir. halk kütlesi tarafmdan meserretle 16- Kamlandılar, lan Konyad KONYA, 6. A.A. — Reisicümhur fl Hazretleri bugün öğleden sonra Konyayı teşrif buyuracaklardır. Vali, ordu müfettişi, İzzettin, Ko- lordu Kumandanı Cemil Cahit Pa- şalarla C. H, F. Vilâyet idare heyeti ve Belediye reisi Şevki Bey, Kanya- hlar namına, Vilâyet ve Ordu namı- na müşarinileyhi o karşılamak üzre Çumreye hareket ettiler, Konya sev- gili Gazisine kavuşacağından dolayi sevinç içindedir. Resmi istikbal yapılmaması husu- 'den İstasyon ve civarını doldurmuş- lardır. ... KONYA, 6. A, A, — Reisicümhur geçmişe sit bir hatırası oldu: şüphe etmeme! iyiz! we M. SALAHADDİN — Toprak altında.. o Geçen yıl dağdan odun getirirken, bir ya- ban öküzünün boynuzları altımda can verdi. — O halde kimsen yok demek. Bu yavrucağı kurban vereceğine büyütüp yetiştirsen, maz mı? İbtiyarladığın zaman sa- na bakar.. Kışın ateşini ve yiyece- ğini getirir. Yazın yaylâya götü- "rür, besler. Aç ve açık kalmazsın! Geç kadın içini çekti: — Güneş'in oğlu dağdan dön- mezse, kışm ateş ve yiyecek, Ya- zın yaylâ ve süt benim neme ge- rek..? Bundan sonra, o gözlerim, onun gibi, yurdumuzu şenleten ve zenginleştiren bir baş nereden gö- recek? — Oğlunu Tanriye kurban ver- mekle, Bora'nın dağdan dönece- ğini mi umuyorsun? Genç kadın hafifçe güldü: — Evet. İhtiyar © bir komşum var. Bu gece rüyasmda Tanri on- dan benim yavrumu istemiş. “Bir kurban verirse, Bora'yı Türklere bağışlayacağım!,, Demiş. Benden bir kurban istiyen Tanrim, elbette İ (Beşi 1 inci sahifede) İ racaatlar yapılmış, geniş mikyasta a- lâkalar peyda edilmitşir. Universite - deki bir çok mühtaç talebe şubeden tahsisat almakta ve ucuz karneler mu İ kabilinde şube tarafından tesbit edi- len lokantalarda yemek yemelt, ler. Beyazıtla yeniden tesis edi İ bulunan Talebe yurdu da bu şubeye merbuttur. Halkevleri talimatnamesi | bu şubenin mesai hedeflerini şöylece tesbit etmektedir: Bu bayramları umumi i tanzim ve tebliğ eder. Tatbi Jimnastik bayramları büyük milli birliğin asaletli ve muhabbetli bir te- zahürü olduğu gibi bu vesiyle ile Hal kevleri spor ve genclik şubeleri çalış malarmın hesabını vermiş olurlar. Şubenin esas vazifesi; Halkevinin bulunduğu mmtakada hakiki suret - te yardıma mühtaç kimsesiz kadmlar, çocuklar, malüller, dermandan düş müş ihtiyarlar ve hastalar... gibi za - vallılar hakkında içtimai heyetin şef- kat ve yardım hislerini uyandıracak ve hisleri yavaş yavaş en yüksek dere cesine çıkaracak faaliyet ve delâlet lerde bulunmaktır. Bunun için: a — Memlekette mevcut bütün ha yır cemiyetlerinde faaliyetlerini haki ki surette semereli ve muvaffak kıla cak surette çalışır. b — Resmi ve hususi hastane, da - rülâceze, dispanserler, çocuk doğum ve bakım evleri, süt damlaları, kimse siz işçi kadınların çalıştıkları zaman çocuklarma bakacak (o müessesel (Kreş) , Talebe yurtları, Hıfzıssıhha kanununda yazılı şirketler ve müesse seler tarafından vücude getirilen işçi tedavi yurtlarr.. gibi içtimai yardım mü esseselerinde çalışmalarını semereli sesiz mektep çocukların elbise, ye » mek, ikamet ve bakımları ile bilhassa alâkadar olunur. e — Tedavi müssseselerinde yatı rılarak tedaviye alması lâzen er kimsesiz. lara mümkün olan yardımları yapmak tedbirlerini düşünür. d) — Köylerden gelen tedaviye müh taç çiftçiler ve ailelerinin şehir ve ka sabalarda barındırılması ve tedavile ri ve fakir işçiler ve aileleri hakkında i bulunması vazife sa- yılır, e — İşsizlerin iş bulmalarına delâ- let olunur. > I der veya ettirir. 45) — Halan seviyesini yükselte- cek her türlü okutma, yazdırma ve yetiştirme hareketlerinin ilerleyip ge ivle her Halikevinde bir (Halk dersa nesi ve kurslar şubesi) açılacaktır. 46) — Bu şube mahalli idarelerle belediyelerin ve hususi teşebbüs sa - 'hiplerinin: & okutup yazdırmak. Çebi iisanı ve fen dersleri ver - Sanat öğretmek. Ameli hayat bilgileri talim etmek. Yardım şubesinin balı N Halkevi yardım yabesi 5 Nisanda | Halkevinden: , Evimiz içtimai yardım komite in - | göhabe bugün vaat 17 de Halkezi mar kez salonunda yapılacağından bu şü- beye kayntlı âzanm vaktinde hazır | haaa era — Ne zararı i yılık © yavrucağını Tanriye kurban vermek istiyen temiz yürek. Ti kadın, mabedin kapısında, bı. çağı keskin bir yiğitin geçmesini bekliyordu. Kabile reisi, mabedin önünden dönerken, ogün , Bora'ya karşı bes- lediği eski bir kini; toprağın için- den dikenli bir ağaç söker gibi, koparıp atmıştı. İki yasındaki yavrucağının ka- amı, reisinin selâmeti için, akıt makta tereddüt etmiyen bu temiz yürekli kadının sözleri Tanri buyruğu gibi ile reisinin yüre- ğinde unutulmaz izler bırakmıştı. Şehre döndüğü zaman, mabet ö- nünde rastladığı bu kadının feda- kârlığını önüğe gelene anlatarak: — Bu millet ölmiyecek... Diyordu. Kurban hâdisesi o gün şehir hal- kımı galeyana getirmişti. (Güneş mabedi)ne gidenler, ka- pının önünde kanı akıtılmış küçük bir çocuk başile karşılaştılar. Göçebelerin reisinden gelen cevap.. (Fıratlılar)ın reisinden o gelen m Ti Bugünkü kongre « o PARİS, 6 (A-A.) — EM sekiz Günün meselelil Etrafında (Başı dinci sahifede) Balkan misakının Belgratta parafe ©” dilmesi münasebetile demiştir kit — Balkan misakı Fransada mesef£ retle karşılanmıştır. Fransa diğer leketler arasındaki yaklaşmayı mori niyetle karşılar. Bu'misak, dört deyi arasında oaktedilmiş olmasına Balkanlar sulhu için büyük bir slm Türkiyenin düşündüğü gibi, ileride Bi ederit ei garistan da bu misaka iştirak N Fransanın mezerreti © zaman tama ”İ kırı olacaletır. Prog Bu misakın aktinde, o Türkiyeniğğ |, Hariciye vekili Tevfik Rüştü Beyin sında başlıca bir rol oynaması, Fraf #anın meserretini bir kat daha arti si Bid mıştır. Çünkü Fransa, Türkiyenin, de yük reisi Gazinin ve Hariciye vekili X Bizin sulkperver niyet ve emelleriiğ E.. şok takdir etmektedir.,, için Türk - Fransız siyaseti mavasiğ © alarak Wi Selir cenapları Türk » Franaz sür sebatı hakkında da şu sözleri söyledğ pi ler: İ © Pariste bulunduğum zaman EYİ dAn sız reâsicümhuru ile sabık Hariciffi nazırı Mösyö M. Paul Boncour Türkü Fransız münasebalının buzünkü GÜ v. tane vaziyetinden dolayı beni tebrik #İĞ hi, ler, Türkiye ve Fransa bugün her mik tada birleşmişlerdir. Sulh E teşriki mesai ve komşuları incitmeiiiğ Ve ve iyi geçinmek ve kimseye karşı ka; ruz emelleri beslememek bahsinde İİ nış iki hükümet yekdiğerine müvazi MEf (iu siyaset takip ediyorlar. Bu siyaset bir noktada yekdiğerile tearuz etmi * iel yer, Mösyö Herriot'nun son defa TüLOR İzd; kiyeye yaptığı seyahatin bu dostluk Mw düm yasmda büyük bir tesiri olmuştur. Herriot'nun Pariste verdiği iki konfeğ ransta bulundum. Bu konferanılariğ. EZ e e eN Fransa, Stavisky ? & Rezaleti istemiyo” (Başi 1 inci eahifede) b bidara karşı yeni polis müdürü yi — ihtiyat tedbirleri almmıştır. Polis fi da, dürü polisi, riyaseti çim Ka nl atlı. polis kan Bu kuvvetler bilhassa Elysee, hiliye nezareti başvekâlet ve meb Pl meclisini edecektir. m) Tahkik komisyonu kağ PARİS, 6 (A.A.) — Stavinki ik pe prensip va etmek üzere Nile M. Chiappe'i sevenler mebusundan otuzu dahili; te. Fıratlılar neye ve kime yorlardı? Reislerine gelince, çölde ©” vetli bir kabile reisi olan bu Türkler tarafmdan Fıratın kıyılarına kadar lılar kolu kanadı : tu. 2 Reis biricik kızma kav çin bir yıllık erzakı gö j neden kıyamamıştı? Türkler, o Fıratlılara b“ yaptıklarma da pişman Çünkü Türk yurdundan vej belâsı da kalkmış bul va yıl gelen çekirge tv, yerde lamadan, kur” bi rı göğüsliyerek geçip Fıratlların reisi, gönd “., Kızım Mersâ, cazatından uzak kalae3k Tanri onu zulüm ve ruyacaktır.... ta: vw Yer su”!