2 Şubat 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

2 Şubat 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

di ması temin edilecek. Hergün bir yazı Doktoraduyurmadan bol bol portakal yiyin!. Zayıflamak için de birebirmiş! Öyle sanırım ki, çoktanberi İs- tanbul piyasasına seneki gibi bol ve hele bu seneki gibi tatlı por takal dökülmemişti. Portakal belki henüz doyama- yanlar var. Fakat, muhakkak ki, herkesin gözü doydu!.. Çıkmaz sokaklara kadar, her a dım başma bir portakalcı: Küfelerin içinde irisi, ufağı, su asu, susuzu, kalın 1, İ- ce kankırmızısı, çekir- zl ğ bugünlerde geçtiğini m1 ıgınız var ne bayıltıcı portakal kokusudur allahım?.. Gözlerini bir an için kaparsa, insan kendini geniş bir portakal bahçesinde sanır... Sıra sıra dizilmiş iri sandıklar... İçlerinde yüzlü; seksenliği var, altmış dörtlüğü var. Portakalın miktarı azaldıkça, sandığın kıymeti artıyor. Yüz por takallık sandıklar 120 kuruşla 150 kuruş arasında... Seksenlik san- dıklar 240 ile 260... Otuz altı por takallık sandığa gelince bunları 300 kuruştan aşağı vermiyorlar. Tütün gümrüğü, İstanbulun por takal anbarı... Şehrin dört bucağı- na dağılan portakallar, burada cins cins ayrılıyor, bir kaç elden geçip boylarına göre sandıklara yerleştiriliyor. Sonra, beşer onar toptan alıcıları arasında taksim €- diliyor. En fazla rağbet görenleri Dört yol cinsi.. Bunların da irileri, orta boylu- ları, ufakları var. Dörtyoldan son- ra Alâiye portakalları geliyor. Bun Yarın kabukları ince.. Etleri sulu.. Çekirdekleri yok denilecek kadar az, Fenike portakalı, hem kırmızı, hem de boyca iri... Fakat tüy ka- bası hindiler gibi tüyleri yolunun- <a iskeletten ibaret kalıyor. Soy- madan, mümkünse kabuğu ile ye- meli... Rize portakalı da oldukça gös- terişli amma, kokusu az, suyu az, çekirdeği çok... Lezzeti de bir par ça ekşi... Bunu da tabii görmek lâ zım, Bir kere iklim farkı var. » Buzlu Kafkas dağlarına bu ka- dar yakın olan Rizede portakal & bile mucize sayılır. Ba- kın, meselâ Yafa portakallarını Aaratmıyacak iri dilimli, kalın ka- buklu, çekirdeksiz portakalların âlâsı şimdi Mersinde Manav dükkânlarında tanesi, on beş kuruşa satılan portakalların hepsi Mersin malı... İzmir, Fethiye, Göllük, Bod- rum, Ântalye, bütün Akdeniz kıyı Emi portakal bahçelerile dol- Eskiden, portakal, yalnız Ada- lardan bir de Yafadan gelirdi. Tarihi roman: 45 Güneşin Oğlu bu sebeple bir çok madenler dağ nda ve su kenarlarında yüzüstü kalarak ya toprak altında kayboluyor, yahut yıllar ve asırlar geçince rların o getirdiği kumlu sellerle sürüklenip nehirle- rin kaynaklarına karışıyordu. Bora anasının sözlerinden mü- him madenler keşfetmiş gibi, ye- ni haki meydana çıkarmıştı. Bu hakikatlerden birincisi, maden- lerle uğraşanları bir araya topla- mak fikri idi. Güneş'in oğlu derhal bu işi yap- | tr.. Bir gün bütün madenlerde ça- lışanları bir araya topladı. Ve on- larla uzun konuşmalardan sonra, şu neticeye vardı: En özlü maden- İer ayrılarak etrafı O nöbetçilerle sarılacak ve bu madenler el birli- gile işletilecek olursa, yalnız Türk elleri zengin olmakla kalmıyacak; yabancı memleketlere de altın ve bakır Oomadenleri ihraç edilerek Türk sanayiinin uzaklarda da tanıl yetiştiriliyor. | Dörtyol portakalının adını bile işitmemiştik. Bir kaç senedenberi, yalnız A- nadolumuzun mahâulünü yiyoruz. Beni portakal cinslerine merak sardıran şey nedir bilir misiniz? Bu sene tutulduğum bir hastalık... Bu hastalığın adına, başkaları ne diyor, bilmem. Ben teşhisini şöyle koydum: — Portakalomani!.. Portakal yemediğim gün, içim- de derin bir üzgünlük var. Hem bir değil, bir kaç tane yemeliyim ki, doyduğumu anlayayım. Tanıdıklardan bir çokları da bu hastalığa tutulmuşlar. Birisi an latıyordu: dağın içine sıkıyorum. Üzerine de azacık şeker... Bir yudumda yuvar İsyorum. İşte benim kahvaltım... Çaysız, kahvesiz bir kahvaltı. Bu sayede dört kilo düştüm.” Ağırlıklarından şikâyet öden bütün şişmanlar, NB vi usulüne başlarlarsa, göl eri bir karış yağ bağlıyan insanlara rastlayamaz olacağız. Hele kadın lar, süzüle süzüle dal gibi kalacak lar. Eski âşıklar hakkında söyle- nen: 'Mumiyanın hevesi öyle zaif etti teni, Bir kılın ardına geçsem göre- mez kimse beni!” Tekerlemesindeki “Mumiyan ” ı bu gidişle portakala çevirerek sarfedeceğiz: “Portakalın hevesi öyle zaif etti teni, Bir kılın ardına geçsem göre- mez kimse beni!” Yalnız, o zamn da korkarım ki, bütün doktorlar müşterilerini kay bedecekler, Meşhurdur ya... Lokman hekim, gemi ile memleket memleket dola şıyormuş. Yolu adalardan birine düşmüş; Lokman hekim, uzaktan limon, portakal ağaçlarmı görün- ce: — Burada bana ihtiyaç yok! Demiş ve Adaya çıkmaktan vaz- geçerek geri dönmüş. Eğer, limon, portakal rejimi, umumileşirse, günün birinde ha- zik etibbamızın işsiz kalmak en- e) > de müthiş bir mücadele 5 ihtimali de yok değildir. Şimdi portakalın vitamininden ağız dolusu bahsediyorlar. Fakat ister misiniz, o zaman isanıda değiştirsinler: — Sakın meyve yemeyiniz! He le portakalı ağızınıza koymayı- nız! Portakalda orangokopilokos isminde müthiş bir basil vardır. Bir portakal diliminde bu basiller den on beş milyon tanesi bulunur, Sakın ha!.. Zehirlenirsiniz!” Muhterem hekimlerimiz bu ye ni keşifte bulununcaya kadar, vak tmizi boş geçirmiyelim de bol bol portakal yiyelim bari! M. SALAHATTİN Yazan: İskender FAHREDDİN elbirli rilmi le başarılmasına karar ve- Bir çaba kızının zekâsı! Hitay, yaylada Batıkuşu ile ko- nuştuktan ve (Mersâ)yı bulup ona teslim edeceğini söyledikten son- Ta, bir sabah erkenden Sertelli'ye indi. Hitay, çocukluğundan beri hirden uzak yaşadığı için, enli olup bitenleri ve Türk yurduna iy- liği veya fenalığı dokunanların kimler olduğunu bilmiyordu. Ba- tıkuşu'nun haline © acımıştı.. Onu temiz yürekli ve yurduna faydalı bir adam zannediyordu. Şehre indiği zaman güneş henüz doğmamıştı.. O, yola gece yarısın- dan sonra çıkmıştı. Hitay, Bora'nın ve Batıkuşu'nun evlerini biliyordu. Bora'nın evindeki bodurumlarda bepsedilen (Fırat incisi)ni kimse ve kaçırmak, koyun ve geyik çalmak varla baştan başa kulağile dinle- i çinde dolaşıyorlardı. Dışarda kim- maktı. letecek kadar güzel bir kız mıydı? anlamak istiyo (Başi 1 inci sahifede) lcler son werecede döstane bir İlisanla yazılmıştı, Ezcümle “bütün | sebeplerin yekdiğerine yaklaştırdığı ve hiçbir şeyin uzaklaştırmadığı bu iki devlet” tabiri vardı, . , Kral Hazretleri bu cümleyi söylerken millet meclisi Tevfik Rüştü Beye baka- rak uzun uzadiya onu alkışladı ve bu al kışların devamı Türkiye ve onun ba- rici siyasetini temsil eden O Vekilimize karşı büyük bir dostluk nümayişi şekli- ni aldı. Meclis kapanınca, Kral Hazretleri, simiz ve Hariciye Vekilimizin refakat de buluman zevat saraya öğle yemeğine dnvetlidirler. Kralın nutku BÜKREŞ, 1 TA.A.) — Rador A - jansı bildiriyor! Yeni parlamento devresi bugün mutat merasimle açıl- miştir. Kral, küşat nutkunda Duca'nın bâ lırasmı taziz ederek kendisini (Tecrü beli devlet adamı ve memleket hizme tinde can veren büyük vatanperver) olarak tavsif eylemiştir. Sonra, teşrii Kıal Karol Hz. T. Rüştü Beyi Kabuletti programı çizmiştir: 9 Kollektif hayatın bütün tezahür - tam bir intizam ile müteradif olacak milli ve kuvvetli bir ahenk ve tesanüt ihdasına muvaffak olunmalı- dır, Şiddetli bir iktisat siyasetine, pax ranm istikrarma, bütçenin tevzinine, meselesinin halline ve Ro - manyanın samimiyetis ve katiyetle takip ettiği beynelmilel sulh ve müsa İemet sivaseti ile zayıflamamasi icap eden milli müdafaanın takviyesine te vessül edilmek lâzımdır. Nutuk müteakiben harici siyaset- ten bahsetmektedir. Romanyanm hari i, milli birl icabatın za edilen muahede ile, Türkiye ile Romanya arasında ebedi bir sulh ve dostluk temhir edilmiş ve her şeyin yaklaştırdığı ve biç bir şeyin ayırma- dığı iki milleti birleştirmeğe matuf ilk icraat tahakkuk ettirilmiştir. Bun dan başka, her taraftan vâki yorul - maz bir mesai sayesinde, Bafkanların vaziyeti © şekilde inkiaşf etmiştir ki bu mıntakada sulhün tahkim ve tesi- sini giden yola akt'i olarak girmiş bu Tunuyoruz. Yugoslavya kral ve kraliçesinin yaptıkları ziyaret bu iki memleketi kırılmaz bir surette birleştiren mu - habbet ve siyaset bağlarının sağlam- lığını isbat eden hissiyat tezabürleri- ne vesile olmuştur. Balşar kralı ve kraliçesinin ziyaretleri iki memleket arasındaki siyasi münasebatın Bul - eni Sa e e el mevcul ğun çizdiği yolu taki; edeceğine bir SENE > j Ne taraftarız, ne aleyhtarız BUKREŞ, 1.A.A. — Tevfik Rüştü B. kendisini Köstenceden Bükreşe getiren fikirlerin en muvafık ifadesini kabul e deceğiz. PARIS, LA.A, — Havas ajansı bil diriyor; Balkan misakı etrafındaki gö- rüşmeler dolayisile Journal gazetesinin gönderdiği hususi muhabir | Köstence “ Balkan'ırda sulhu tarsin için itilâf mevcuttur, Bu itilâfa şimdi maddi bir şekil ve hukuki bir mahiyet vermek li- zmdır, Bulgaristan hakında M. Titu- lesco'nun, M. Muşanofla yaptığı mülâ- kat hakkında tasrihatta bulunmasını kızdı. Bora'nın evinden bir #atsak'ı gibi kolay bir iş değildi. Bora'nın evinde kaç gözcü dolaşıyordu; Hi- ny bunların olinö” düşmek istemi- Çoban kızı reisin evi etrafına s0- keyfi di. Evin bodurumları nie duvarla örülmüştü. Hitay bu du Ve nihayet bir noktasında hazin bir inilti duydu. Mersâ burada ya- tıyordu.. Istırabından ve havasız- lıktan uyumadığı, inliyerek ağladı- ğı bellidi. Reisin nöbetçileri evin avlısı i- seler yoktu. Dar ve sesiz sokak- lardan o saatte bir köpek bile geçmiyordu. Hitay bileklerini srvadr.. Bodu- rumun iri taşlarına abandı.. Çoban kızımın maksadı dwvardan bir de- lik açıp, evvelâ o Mersâ ile konuş- Mersâ hakikaten Bora'yı sersem- Çoban kizı bunu da biran evvel madem ki Batıkuşu'nun sevgi dir. Bora ona el uzattığı için suç- ludur. lik, bir insan girip zın yüzüne çehresinde ümitsizliğin derin izle- tiyorsun? Yoksa o alçağın yanm- dan mı geliyorsun? MİLLİYET CUMA 2 ŞUBAT 1934 Kral Karol Hz. yeni bir resimleri bekliyorum. Bulgaristanm sulu tarsin eserinde bizimle nasl | olen anlaşacağı ümidini muhafaza ediyorum. Romen gazetelerinin sitayişkâr neşriyatı ” BÜKREŞ, L AA. — Türkiye Harici- ye Vekili Tevfik Rüştü Beyin Bükreşte bulunması münasebetile gazeteler mü- maileyh bakkında çök medihkâr maka. eler yazmaya devam ediyorlar, “Diminteatzea,, gazetesi bu ziyarete bütün bir sayfa tahsis elmiştir. Du ge- zete Tevfik Rüştü Beyin uzun bir mü- likatını da ne ir, Tevfik Rüş- tü Bey beyanatında Balkan misakınn as mefhumünü anlatmakta ve Bulga- ristanın ergeç bu misaka iltihak edeceği ümidini izhar eylemektedir. “Argus” yazetesi de diyor kit “ Miş harp sonrası devresinin şerefli bir ismini taşıyor. Mümsileyh faa Biyeti ile Avrupanın en yüksek simaları derecsine yükselmi; be Mezkür gazete Tevfik Rüştü Beyin Sovyet Rusya ile Romanya arasındaki tavassutunu hatırlatmakta ve bu seferki Bükreş mülâkatlarının menfaatleri müş- terek olan Türkiye ile Romanya ara- sında daha sır münasebetler tesisine ha dim olacağı ümidinde bulunmaktadır. Temps gazetesinin bir mutalaası Dün gelen Temps gazetesi misak hakkında yazdığı başmakalesinde diyor ki: “Bulgaristanın istinkâfı belki Ode Balkan misakımın bir hakikat olmasna mani olamıyacaktır. Zira Romanya, Yu goslavya, Yunanistan ve o Türkiyenin Balkanlarda tessüs etmiş siyasi niza- men nwhafazasmı da taahhüt etmiş ol- maları, bu kıtada sulhun takviyesine şüpbesiz kâfi gelecektir. e Bulgaristan, yapılacak tecrübeden sonra ve en bariz. menfaatlerinin kom$ularile teşriki me- saide olduğuna ve infirat halinde kalı- şının devammın nihayet kendisini. 8€- alet ve âcze sevkettiğine kanaat hasıl ederse, bu misaka her zaman iştirak ©- debilecektir. Filhakika Balkan misakı beş derlet arasmda imza edilirse daha ziyade asıl manasını almış olacaktır. Halen tesadüf edilen müşkülâl berta- raf etmek mürkün olacak mı? Bumu temenni etmek lâzmmdır. Buna intiza- ren Bulgaristanın komşularından berbi- ri İle münasebatını ıslah için sarfettiği gayretleri kolaylaştırmak lâzımdır. Bu Bulgaristanın milli haysiyetini vikaye ederek, onu Balkan teşriki mesaisine da ba faydalı surette hazırlayacak bir po- litikadır. Tasavvur edilen beşler misa- kı da bu politikanın ilk mühim tezahü- rü olacaktır.,, > Romanya matbuatının neşriyatı BUKREŞ, 1. A.A. — Romanya mat; buatı, Hariciye Vekilimizin seyahati gayri resmi olmasına rağmen, Türkiye yazılmış bir takım makaleler meşreti le Bl şu birkaç Şeke içinde hülâsa etmek mümkün olabilir: “ Türkiye, uzak, yakm bütün devlet- lerle aralarında mevcut olan mes'elele- ri cebir ve şiddetle değil dostlukla hal. letmek yolunu tutmuş olan bir devlettir. Eskiden karışıklık ve tehlike ocağı gö- rünem Türkiye, simdi il telaffuz edil- diği vakit her kesin zihninde, her saha- Dıvardaki taşları zorladr.. Taş- lardan biri güçlükle yere düşmüş- tü. Hitay açılan delikten başmı u- zatarak seslendi: — Mersâ.. Mersâ.. Bu sese (Fırat incisi)ni ürküt- müştü., Eğer kadm sesi olduğunu çabuk anlamasaydı, Batıkuşu'nun geldiğine hükmederek avazı çıktı- ğı kadar haykıracak ve bütün göz- cüleri başma toplıyacaktı. Hitay, bu sırada (o dıvardan bir büyük taş daha çekti. Açtığı de- çıkacak kadar büyümüştü. Mersâ delikten kendisine uza- nana bir kadın başı gördü. — Ne istiyorsun? Diye sordu. Hitay cevap vermeden, genç kı- baktı.. Mersâ'nın uçuk rini gördü.. Acıdı. Mersâ tekrar sordu: — Sen kimsin? Benden ne is- Hitay tereddüt etmişti: — O alçak dediğin kimdir? İ yavaşça şu sözleri söyledi da sür'atle inkişaf eden, her işinde inti- zam olan bir sulh ve istikrar diyarı göz önüne geliyor. Türkiyenin cemiyeti ak- yama kabul edildiği gün, ittifakla aldı- ğr reyler ve bu esnada müteaddit hatip- lerin Cümburiyet Türkiyesi ve Türk mil leti hakkında söyledikleri irmet ve takdirle dolu nutuklar, yeni Türkiyenin bütün dünyada kadir ve itibarı nekadar yükselmiş olduğunu bize ispat etmiştir. Dahilde baştan başa yeniden kurulan Türkiye herkesin dostluğunu aradığı kad retli bir devlet haline geçmiş ve o. şar- ka mütemadi büyüyerek nihayet Balkan- ları da kucaklamaya başlayan nn Realist bir siyaset Cümhuriyet Türkiyesi, eski Türkiye yi perişan eden hataların hepsini bir ta- rafa atmıştır. O, içerde, dışarda tamamen realist bir siyasetle gerek ( Kendisinin gerek diğer devletlerin mubtaç oldukla m emniyet ve müsalemet lehine çalışan yeni ruhta bir devlettir. Bugünkü Tür- kiye, Tevfik Rüştü Beyin şahsında muay yen kanaatlere malik ve dalma ayni is- tikamette salışan, müşkülâttan yı yan ve mütemadi muvaffakiyetleri inki- saf eden kudretli bir devlet adamı bul Türkiye, eemiyeti akvama kabul edil- ama diği gün, İran 3 “ Osmanlı imperatorluğu ile sırdan beri aramızda ihtilaf meselelerin hepsini Cümhu: ti her iki tarafın memnuniyetini mücip bir surette halletmek yolunu buldu”, eli Sovyetler ve Türkiye dostluğu, Yu- Banistan ve Türkiye dostluğu, ufak he- saplara kapılmıyan, hissiyatla sürüklen- miyen devlet adamlarmın bir milletin sulh ve emniyeti lehine ne yapabile- ceklerini gösteren iki hayrete lâyik mi- saldir. Bugünkü Türkiye, öyle bir si setin başındadır ki, onunla münasel olanlar yanımaksızın, İran deleçesinin cemiyeti akvamda söylediğini Türkiye Iehine tekrar edbilirler. Sulh yolunda, mesaisiyle nüfuz saha- sı mütemadi genişliyen Türkiyenin, ay- si yolda çalışan Romanya ile, yanyana gelmesi , buluşması; muladderdi. Şim- Beyi, bu sebeple başbaşa çalışır. Sikim ba nevi fikirlerle imzalanmasını yakın gördükleri Balkan misakı dolayi- Ie Cümhariyet Türkiyesi için, takdir ve hürmetlerini izhar etmektedirler. İki saat mülâkat BÜKREŞ, 1. A.A. — Amadolu ajan- sanan Balkan hususi muhabiri bildiri Kral Karol Hazretleri, Hariciye Vekili- miz Tevfik Rüştü Beyi, elçimiz Ha dullah Suphi Beyi de Vekilimizin refa- katinde bulunan zevatı. öğle yemeğine davet etmişler ve davetten sonra Hari- ciye Vekilimizle iki saat mülâkatta bu- lunmuşlardır. Bu mülâkatta elçimiz Ham dullah Suphi Bey de hazır bulunmuş- tar, Meçhul asker abidesinde Saraydan çıkıldıktan sonra, Hariciye Vekilimiz arkadaşlariyle , Karol parkın- da bulunan meçhul asker abidesine ga- yet güzel bir çelenk koymuşlardır. Çe- İengin üzerinde, “Türkiye Cümburiyeti namına, kelimeleri yazılı idi. Çelenk kır mizi ve yazı, be- Şi üzerine yazılı idi. "Hariciye Vekilimizi ve sefirimizi, Ka- Me Bükreş merkez m ceneral Papas oğlu ve piyade cenera- li ceneral Greguvar, maiyetlerindeki 22- Bitlerle beraber karşılamışlar ve bir as- keri kıt'a resmi selam ifa etmiştir. Bu rasimeye mahsus olan hava çalmarak çe lenk, Vekilimiz tarafından abide üzeri- ne konulmuştur. Bu abide yanında bulunan askeri mü- 28 ziyaret edilmiş ve müzede edi- len eserler hakkında müze müdürü ile piyade 'cenerali Greguvar izahat vermiş- nr Saat altıda Hariciye Vekilimiz M. Ti- tülescoyu tekrar ziyaret ve mülâkatta bulunmuşlardır. M. Yevtiteh geniş bir analşma istiyor SOFYA, 1 (Milliyet) — Belgrattan bildiriliyor: Yugoslavya hariciye nazırı İyevtiç, Bulgaristanm iştiraki olmasa da Balkan misakının Oimza edilmesi loyca girilebiliyordu. Mersâ korkak bir sesle: — Seni Batıkuşu mu gönderdi? Diye bağırdı. Hitay, bu genç göçebe güzelinin Batıkuşu'nu sevmediğini anlamıştı. — Evet, onun tarafından geli- yorum... Seni omun evine götürece- ğim dese, Mersâ çığlığı (o basacak ve gözcüler hemen etrafı saracak- lardı. Hitay atik davrandı. Böyle bir tehlikeye düşmemek için, güzel bir çare buldu. Ümit ve itimat ve- rici bir gülüşle: — Seni kurtarmağa Batıkuşu'nu tanımıyorum. Dedi.. Delikten içeriye girdi. Mersâ geniş bir nefes aldıktan sonra, yattığı yerden fırladı: - Beni nasıl kurtaracaksın? Hitay iki elini ağzına götürerek geldim.. — Ben şehir dışımda çobanlık eden bir kızım. Babanın gizli ge- len adamlarile görüştüm. Seni onla rm yanma (götüreceğim. Haydi, çabuk beni takip et! Mersâ, birdenbire, yeniden dün- yaya doğuş gibi sevinmişti. De- mek onu babası arıyordu.! İki yıldan fazla bir zamandan Halkevi kongreli Başladı porda lar verildiği, müsahabeler yapıldıği mecmua neşredildiği, ihtifaller teri edildiği, ikinci sene: faaliyeti öz türkçe kelimeleri derleme işi hasredildiği, 30 bin fişin tetkik olundi! Zu, zikrediliyor, edebi eserler möl fatı ihdas olunduğu ilâve olunuyord Rapor okunduktan sonra Yusuf ZiY© Bey söz aldı. Ve raporu şiddetle te kit etti. Dedi ki: vi — Okunan şeye rapor denemez. B debiyatta bir (Beliğ süküt) denem bf tabir vardır. Beliğ süküta şim: kadar bir misal bulamamıştım. Eğt AK Muzaffer Bey bu raporu okuyf' mayıp ta süküt etselerdi, daha iyi ©İ miş olurlardı. Beliğ süküta en capli bir misal yapmış olurlardı. Eki serfi gibi uzun bir zamanda Halkevi bu şubesinin hiç bir iş görmediği 29” laşıldı. Bu bir rapor değil itirafı acif” dir. Ali Muzaffer Bey ayaj ia bulundu. Şul maal yazdırdığını, olduğunu söyledi. Yusuf Ziya Bey 9” zun müdafaayı dinledikten sonra” — Bu müdafandan da birşey madım. Bir mecmua neşrediliyor. N* sıl neşredildiğini biliyoruz. Bir ay çık” yor, üç ay çıkmıyor. İhtifaller yapıl”? | dığından bahsediliyor. Hatırladı. göre bir tek Mimar Sinan ihtifali Y# Pılmıştır. Bu ihtifalde de Halkevi #* mama söz eöyliyen zat Mimar Sinesii bir Ermeni olduğunu ifade etmiştir. Bundan sonra kongre reisi tin Bey dedi ki: j — Ben de bu şubenin faaliyeti be kında biraz tenevvür etmek istiy. rum. Acaba bu geçen müddet kılâp içindeyiz. İst edebiyat ve tarih muallimi, her ay toplanıp meseleler üzeri çalışılmış mıdır?. Bu muallimlerde burada kimseyi göremiyorum. Bu 7€ vata kongre münasebetile (o daveti gönderilmemiş midir?.. ! AN Me e a — Muallimleri toplayıp bu mesf j leleri konuşmadık, kendilerine husü” si davetiyeler de göndermedik. Yel” nız dil ve tarih işlerine dair makal6 ler yazdırttık.” Bundan sonra müzakere kâfi 85 rüldü. ve rapor kabul edildi. | Mütsakıben yeni komite seçiheiiii şine geçildi. Yapılan intihap “5 ticesinde Köprülü zade Fuat, AHİ Muzaffer, Nimet Akdes, Feridun, mail Habip Beyler seçildiler. Yeni mite pazartesi günü toplanarak * reis seçecektir. ğ Halkevinin güzel sanatlar kong si de bugün yapılacaktır. hususundaki fikrini muhafaza etmekti” dir. 7 önce Bulgaristanla, hattâ Arnavut anlaşmayı iltizam etmektedir. 12 Şubatta mı imzalanacak ? BERLİN, 1 (Miliyet) — “Berlin Tageblât,, ın yazdığına göre, misakı 12 şubatta Bulgaristan iştirak © edin daş lime SEE metninde bir takım yeni değişiklikler pılacaktır. Yunan fırka reisleri arasındâ ATİNA, 1 (Milliyet) — Balkan sakını görüşmek üzere fırkalar ve diğer yüksek siyasi zevatlan kep encümen dün öğle üzeri nezaretinde. toplandı. tasile Hariciye nazırı Mösyö 1 sa bildirilecektir. İ ATİNA, 1 (Milliyet) — Hari nezareti mahafilinden verilen mal göre, Yunan hükümeti nama, mink İmza için Mösyö Maksimosa “ zuniyet ir. na bir şey için katlanmıştı: yı görmek. Onunla evlenmek. Mersâ Bora'yı © görmüş ve çok sevmişti. Fakat, onunla eviffi mek ihtimali yoktu. Ulun hatundan itibaren bü balk ve kurultay azaları Bora'#p “ yabancı soylardan birine herhangi bir kızla evlenmesin€ raftar değilerdi. Mersâ Bora ile evlenemedi maada, onun en ufak bir ii sini bile görememiş, onu iki Ta hâlâ bodurumdan yukarıya © mamıştı. # Güneş ve havadan mahrum, tün ömrü yeraltmda inliyerek $ çen genç kız, babasınm idi Zi adamlarla beraber Türk eliGe kaçmaya elbette razı olacakti ei ban kızımın ağzından çıkan “ef dikkatle dinledi.. Ve birden rak Hitay'ın boynuna sarıldı? 5 — Babam beni unutmarn!#' le mi? — Hangi baba evlâdını yavrum?! Haydi, yürü. le vermeden kaçalım. yi Bodurumdan sokağa “GE zaman ortalık iyice ağar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: