4 | Haftalık Siyasi İcmal | Bi Silâhsızlanma ihtilâfı: — Fransanın silâhsızlanma meselesi hak- kındaki teklifine Almanya cevap verdi. Ancak bu Alman cevabının silihsızlan ma hedefine doğru bir adım teşkil ettiği iddia edilemez. Fransa ile Almanya ara- sında bu mesele etrafındaki ihtilâflar es- kisi gibi devam ediyor. Fransa Mac Do- nald plânmın teklif ettiği gibi Almam yaya iki yüz bin asker teklif ediyor. Al manya üç yüz binde ısrar ediyor. Alman- ya “müdafaa silâhları” namı altında her devlete terkedilecek olan silâhlara der- hal sahip olmak istiyor. Fransa Alman- yanın tekrar silâhlanması demek olan bu teklifi kabul etmiyor. Silâhsızlanma et- yafındaki Fransız - Alman ihtilâfı eski halindedir. Ancak İngilizler tavassut et- meğe karar vermişlerdir. Malümdur ki Almanya ile Fransa arasındaki silâhsız- lanma müzakerelerine İngilizlerin teşeb- büsü ile başlanmıştı. O zamandan beri İngilizler müzakerelerin (otekip etiği mecrayı uzaktan seyretmektedirler. Ev- veli Almanya bir teklifte bulundu. Fran- sa bu teklife cevap verdi. Almanya mu- kabil teklifte bulundu. Gerçi bu muha- bereler neticesinde gayeye doğru ehem- iyetli bir adım atılmamıştır. Ancak İn- sait olduğuna karar vermişlerdir. İn- gilterenin hangi esaslar dahilinde bir ta- vassut teklifi yapacağı henüz kati su- rette malüm değildir. Ancak bunun mu- tavassıt bir şekil bulmak için yapılan bir tavassut olduğu tahmin edilebilir. Fran- #a iki yüz bin askeri kabul ediyor. Al manya üç yüz binde ısrar ediyor. Belki İngilizler bunun ortası üzerinde bir an- laşma teminine çalışacaklardır. o Diğer ihtilaflı noktalar etrafındaki tavassut ta belki ayri şekilde yapılacaktır. Bu İngi- İiz tavassutunun ne gibi bir netice vere- ceği henüz belli değildir. Fransızlar her Alman - Fransız ihtilâfında daima İngil- terenin ne yapıp yapıp (o kendi kendini hakem mevkiine koymasını çekemiyor- lardı. Görülüyor ki bundan © kaçmmak mümkün olmuyor. İngilizler gene silâh- sızlanma ibtilâfında hakem olurlar. ... Almanya - Lehistan: Almanya ile Lehistan aralarında on sene devam edecek olan bir misak imza- lamışlardır. İtilâfa"göre Almanya on se- ne kuvvete müracaat ile hudutları de; Ziştirmemeyi kabul etmektedir. o Yani zımnen on sene Almanya - Lehistan hu- dutlarını kabul ve tastik ediyor. Alman- yanın şark hudutları meselesi ehemmi- yetli bir ihtilâftır ve şimdiye kadar çok pazik bir mesele idi. Almanya 1925 s€- nesinde Lokarno misakını (imza ettiği zaman ancak garp hudutları kat'i ve nihai olduğunu kabul etmişti. Şark hu- dutlarının nihai olduğunu kabul ettir- mek için yapılan teşebbüsler bir netice w i, O zamandan beri de şark bu- dutları Avrupanın sulh ve | müsalemet noktasından en bir muntakası olmalıta devam ediyordu. Şimdi Hitler o Almanyası Streseman Almanyasınn bile kabul etmediği hudut- ları kabul etmektedir. Acaba neden? Se- “altı kabine kurban veri bepleri şu olabilir: 1— Hitler Almanyası Sovyet Rusya- yı gücendirmiştir. Binaenaleyh ayni Le- histanla da ihtilâf halinde kalamaz. Le- histanla anlaşacak olursa, Sovyet Rus- yanın şarktan tazyiki hayli hafifler. Bel- İki de zail olur. Son bir sene içinde Sov- yet Rusya ile Fransa arasında bir anlaş- ima teminine doğru ehemmiyetli adımlar atılmıştır. Fransa da in ami a le ii i filidir. Eğer böyle vr Almanya Büyü ten evvelki gibi iki büyük ii enik sıkışık kalacaktır. Yani harpten evvelki gayri müsait © vaziyet devam edecektir. Lehistan ile anlaşınca vaziyet büsbütün değişiyor. 2 — İlkinei bir sebep te © Almanyanın başka mıntakalarla meşgul olabilmesidir. 1925 senesinde garp hudutlarmda feda- kârlık yapmıştır. Şimdi şark hudutlarını kabul ediyor. Fakat hâlâ cenup hudutla- rı açıktır. Avusturyanın iltihalını temin etmek için Almanyanın faaliyete geçme- si beklenebilir. Almanya - Avusturya: cen de Almanya Avusturyaya karşı pro- Yazan: © Stefan Zweig p£ 'dan kendisini takip etmemi istesey | di onunla dünyanın (öbür ucuna kadar gider, kendimin ve çocuk- larımın ismini lekelemekten terer'. düt etmez, ne şunu bunun diyece- ğini ne de vicdanımın sesini dinle. miyerek hiç tanımadığı Fransızla savuşan Madam ( Henriette) gibi - ben de bu adamı peşine takılır k çardım. Beni nereye ne kadar Zâ- man için götürdüğünü sormadan hattâ dönüp arkama ve maziye bir kere bile bakmak lüzumunu hisset- meden onun uğuruna paramı, İ. mi, servetimi, namus ve şere feda ederdim.. Onun (yüzünden dilenmeğe bile razı olurdum. Onun için dünyada katlanmıyacağım bir zillet yoktu. Haya, hicap, temkin, vekar namına ne varsa hepsini bir tarafa bırakırdım. Eğer o dakika bu adam bir kelime söyliyerek ya- hut bir adım atarak bana gelseydi, beni kendisine mal etmek için rm N tim Bir kadının 24 saatlık hayatı paganda ve iktısat harbile taarruza geç- miştir, Filbakika eğer (o Dollfuss Hükü- meti iskat edilecek olursa, Almanya ile Avusturyanın birleşmesi filen tahakkuk etmiş olacaktır. Dollfuss Hükümeti Almanyayı şikâyet etmiştir. Eğor Avastürya eti a- leyhine yapılan hareketlerin önüne ge- çilmezse Avusturyanm meseleyi Millet- ler Cemiyetine havale edeceği | bildiril mektedir. Hiç bir devlet Avusturyayı bu yola teşvik etmiyor. - Çünkü Milletler Cemiyeti bu aralık zayıftır. Bu zafına başlıca sebep te havale edilen bir takım ihtlâfları halledememesidir. Şimdi hal- iz ilâf daha yüklenecek bütün çökeceğinden korkuluyor. Avusturyanın Almanyaya iltihakı bel- ki Almanyanın en haklı Seninde ei man memleketidir. Bu yük Alman kütlesine il meleri bir haktır. Ancak bu, suku en müşkül olan bir meseledir. Mesele yalnız bir Alman - Avusturya meselesi değil, bir Avrupa meselesidir. Fransa alikadardır. İtalya alâkadardır. Küçük Itilâf alikadardır. Bu Avusturya mete- lesi de Fransa ile İtalyanın birleştikleri nadir meselelerden biridir. İki devlet Avrupa içi ve Avrupa dışı her mesele afında ihtilâf halinde iken A' arici- ye Nezareti Müsteşarı M. Suviç'i Viya- naya göndermişti. Bu vaziyette görü- nüyor ki Hitler Almanyanın tahakkuku en müşkül olan davalarından biri üze- rinde tevakkuf ediyor. is. Fransada kâbine buhranı: Fransada kabineleri © ekseriya bütçe müzakereleri devirir. Bir senenin bütçe- si kabul ve tastik edilinciye kadar beş ilir, Bu defa büt- çe müzakeresi gibi müthiş bir imtihanı atlatan Chautemps kabinesi Staviski re- zaletine kurban olmuştur. Hakiki ol maktan ziyade sinema filmlerine mâvzu teşkil edecek mahiyette olan Sta ski rezaleti malümdur: Bir Rus Musevisi, Bayronne şehrinin & “Belediye Bankası vasıtasile yüz milyonlarla frank dolan- dırmağa muvaffak oluyor. Dolandırıcı polis tarafından takip edilirken ölüyor. Bundan sonra skandal meydana çıkıyor. Tetkikat derinleştikçe iş dallanıyor bu- daklanıyor. Suüistimaller, ihmaller, akla havsalaya sığmıyan bir takım vaziyetler karşısında kalmıyor. Zabıtanın müsama- hası meydana çıkıyor. Adliye teşkilâtı nın zafı tebarüz ediyor. o Müstemleke Nazırının hüsnüniyetle de olsa, | sahte bonoların satılmasına vasıta olduğu an- aşılıyor. Chautemps Müstemlekât Na- zırı Delimier'yi feda ediyor. Iskandalm heyecan devam ediyor. Adliye Nazırı da şüphe altında kalıyor. Kendi kendini serbest müdafaa etmek için çekilmek istiyor. Başvekil de (bu şerait altında k ın istifasını vermeyi lüzumlu gö- rüyor, Fransada kabine buhranları devamlı olur. Hele bu defa uzun sürmedi. Chau- temps'm fırkasına mensup Daladier ye- ni hükümeti teşlcil etti. Yeni başvekilin Almanya ile anlaşmak siyaseti takip et tiği malâm olduğuna göre, | bu aralık iktidara geçmesi dü noktasından çok ehemmiyetli | telâkki cidden merak edilecek bir meseledir. Ahmet ŞÜKRÜ “D,, grubunun sergisi (D) grupu tarafından Beyoğlu Hal kevinde açılmış olan resim ve heykel sergisi devam etmekte ve her gün bir çok ziyaretçi tarafından gezilmekte- dir. Bilhassa gençliğin büyük bir rağ bet gösterdiği sergi 9 Şubata kadra açık bulunacaktır. Sergide Abidin Dino Beyin “bir kadın portresi” Elif Naci Beyin iki tablosü, Zeki Faik Be- Yin suluboya bir (peyizaj) i satılmış- tr. Elif Naci Beyin (Ahmet Haşimi bü ve (Gaco) su da diğer bir zat ta- rafından satın alımmıştır. Tercüme eden: İsmail MUŞTAK Fakat, demin anlattığım gibi, bu garip adam kendisine çıkıp gitme- «ini söylediğim dakikadan sonra kalaırıp yüzüme bakmadı, karşısında duran bir kadın oldu- ğunu düşünmedi. Halbuki bütün mevcudiyetimle ona teslim olmak ihtiyacı bir ateş gibi içimi yakıyor- du. Bir dakika evve nun yüzün e parlıyan taşkın heyecan bi sonra kalbimin ei düşerek yorgun göğsümde ie mağa başlayınca şi da içinde bu ateşi daha iyi hissetme. ğe başladım. Çökmüş i oturduğum im leden zahmetle kalktım. Akrabala- rrma verdiğim randevuya gitmek şimdi bana büsbütün güç ve sevim- siz geliyordu. Sanki kafatasım ağır bir demir çenber içinde sıkılıyor. muş gibi sendeliyordum. Adımla rımdaki bu kararsızlık düşüncele. rime de sirayet etmişti; zihnimden biribi eyler geçiyor- tihak etmek iste- amın yalnızlığı | Beyin! Tezgâlibaşı sohbetine dalmış- lardı. Beni göremediler. Ben de onları görmemezlikten geldim. Böyle ayak üstü yapılan içki âlem lerinde her kafadan bir ses çıkar. Kulak verilse, işidilen cümleleri bir araya topliyarak koca bir ro- man mevzuu çıkarılabilir. Ben bu gece, yalnız bu iki dal- ğın arkadaşla meşğul oldum. İçle rinden birisi; derin derin içini çe- kerek anlatıyordu: — Yaman fmdıkçı!,. Amma ne fındıkçı görsen... Seviyor mu, eğ- leniyor mu? Ben daha anlıyama- dım! Öteki güldü: ii — Şaka falan amma, sen baya ğı sevdalandın yahu... — Affedersin. Ben bayağı sev dalanmam. Sevdiğim zaman efen dice severim. — Hah hah'hah!.. — Ne gülüyorsun? — Ağlayacak değilim ya.. inle zaten dert ortaklığı Bir müddet sustular. Çok geç- meden söz, başka mevzua geçti: — Kaçarı kuvvetli bir kopoy, keşfettim, görme,. Firma ettiği si bi arslanın ağzmdan tilkiyi kapı- yor.. — Hasâni Bey duymasın, elin- den aldığının resmidir!.. — Zor alır ya; geç onu... Derken hesap pusulası akılla- rına geldi: DR e Biz kaçar tane içtik Baktıl: — Eh... Sekiz olmuş. On ikişer tane içersek tamamız! madan değiştiriyorlardı; ciğer ke- babı, fasulye plâkisi, turup salata sı, lahna dolması, karidis, beyin salatası, biri bitmeden öteki yeti- şiyordu. Ahbap çavuşlar, adamakıllı ka fayı dumanladılar, Son kadehleri içerken, pusulaya tekrar baktılar: Birer buçuk liradan üç lira, borçla rı var.. O sırada; meyhaneci seslendi: — Beylere beyin ver! Paraları bayı'ırken, sevdalı ah bap boynunu büktü: — Ver ya... Dedi, allah verme miş, bari sen ver!.. M. SALAHATTİN garsona Bakırköy Barut Fabrikaları muhafız efradı için aşağıda ya- zılı üç kalem yeşil sebze mü- nakasaya konulmuştur. Ver- mek isteyenler şartnamesini görmek ve münakasaya gir- mek için 15-2-934 perşembe günü saat 14 te mezkür Fabri- kada Satmalma Komisyonuna müracâat eyi fa (423) (348) Pırasa ana 40 40 40 Kilo Martta 40 40 40 ,, Nisanda 40 00 4 ,, Mayısta 120 80 120 678 Garsonlar meze tabaklarmı dur-| Gelinlik elbise Dünya bu, kimse kendi halin- den memnun değildir. Cemile ça- lıştığı pastahanede garsonluk edi yordu. Kasada oturan kadın ağır hastalandığı için, patron bu vazi- feyi en ziyade emniyet ettiği Ce- mileye vermişti. Fakat Cemile sa- bahtan akşama kadar bulunduğu yerde oturmak azabını fazla görü yordu. Sonra Cemile güzeldi ve güzelliğinin de pek âlâ farkında idi. Bu güzelliğin farkına varan- lardan bilhassa iki kişi bu hikâye nin mevzuuna — giriyorlar. Birisi karşı kahvede Arif isminde bir garsondu. Arifin karşıdan karşıya bakışlarını ve gösterdiği alâkayı Cemile pek iyi anlamıştı. Hattâ kaş göz işaretleri başlamıştı. kat her ikisi de işi güya çaktırmıyorlardı. Halbuki pasta: hanede Muallâ isminde başka bir garson kız daha vardı ki, bu ka- çamaklı kaş göz işaretlerinin far- kma varmıştı. Hattâ bir gün kasa ya yakalşıp Cemileye: — Seninki işaret ediyor, cevap versene, diye ikazda bulunmuştu. Cemile bilmemezlikten gelerek: — Hangi benimki? Dedi. Ondan sonra kaş göz işaretleri yavaşladı. Kahve canibinden bir- birini takip eden ümitsiz işaretle- re pastahane canibi cevap vermi- yordu... Kasaya terfi etmenin de bunda dahli yok değildi. Çünkü Cemile şimdi kendisini, bir kahve. garronuna nazaran daha yüksek görüyordu. Hattâ Arifle sinema ve otomo- bil gezintilerini de bırakmıştı. Ce mile biraz fikir seviyesini de yük seltmek emelile kasa başındaki uzun boş zamanlarında edebi ro- manlar okumağa da başlamıştı. İnsanların zevkleri içinde bu- lundukları işlere göre değişiyor. Cemileye göz koyanlardan bir ikincisinden de bahsetmiştik. Bu adam Bağcı zade Şakir Beydi. Ar- tık her gün pastahaneye gelmeğe başlamıştı. Her gelişinde kasanm karşısmdaki masaya oturur, ekse riya da kalkar, camekândan pas- talarını kendisi intihap ederdi. Bu da kendi tarznca Cemile ile muaşakaya yol açmak içindi. Ka- saya paraları verirken Cemileye tebessümler ibzal ederdi. Bir gün pastahanenin kapısı önünde bek- liyen hususi otomobili ile Cemile- ye bir gezinti teklif etti. O da red detmek cesaretini kendinde bula- madı. Artık ondan sonra gelsin oto- mobil sefalârı... Bu, hayli müddet böyle devam etti, Fakat günün birinde Bağcı zade görünmedi. Erlesi gün keza, daha ertesi gün de öyle.. Midesi mi bozuldu nedir, Bağcı zade ar- tık o günden sonra hiç görünmez olmuştu. Cemile ümidi kesince, günün birinde karşı kahveye şöyle bir göz attı, Hakikaten bu Arif, o ka dar fena çocuk değildi, niçin on- dan yüz çevirmişti. Bir p yazdı ve Muallâyi çağırdı: — Sen iyi kızsın, dedi, $u mek- tubu al, akşam çıkışında Arife ver olmaz mı? Kendisini çok görece- ğim geldi Muallâ biraz durakladı: — Onu çokmu göreceğiniz geldi? Öyle ise Pazar günü öğle- den sonra benimle beraber gel, Arifle randevüm var. Bir elbise- BEŞ KOCALI “SERSERİ KRAL,, filmi: DENNİS KİNG Güzellik | Pek yakında: TÜRK SİNEMASINDA MARİ GLORY - RAİMU En meşhur iki Fransız artistinin temsil ettiği en güzel komedi “| KADIN (12897) 7 Pek yatında sinemacıığın bir şaheseri 4 nin unutulmaz yaratıcısı ilâhesi THELMA TODD İ ve kahkaha tufanının bekiki kralları STAN LAUREL VW HAR ŞEYTAN OLİVER GE CFRA DİAYOLO) | KARDEŞ Metro Goldwyn - Mayer filminde suyumuz (12898) Bugünkü Program ISTAN BUL 169 m 1230 Türkçe plâk neşriyatı. 1730 Gramefen, 19,30 Kemal Niyazi Bey ve arkadı 3i Gramofon * 2130 Anadolu Ajsası, Borun babe iy ANKARA: 129 Gramofon. 15 Keman konseri (Ekrem Zeki Bey tara- fından). 18,40 Fransızca ders, 19,10 Gramelen. 20 Ajans haberleri, VARŞOVA MI? mi 1020 Plâk, 10,19 Plâk, 13,15. Fül takım tarafındam Sonfonile mati 15,15 Popüler plâklar, 1535 Taganı 1640 Salon orkeri İ 1730 Tanınmış & be, 18,15 Popüler Polony, Plâk, 20,45 M Suat kisi, Müsahabe, Dans müs BUDAPEŞTE S9 13,30 Orkestra, 15 İmre 30 Plâk , 19,18 Müsaba bie akşam meşriyai, 2240 — Joseph | Somlo taratyadan tarkalar, 2315 Heber 2330 Car ve Sigam takımları tarafından k yk, parçalar muyanni Paul Kolmar'ın hile). VİYANA S0 ms 18,05 İsveç mucikisi — (Martha Elsehmizg; Magda Hajos, Dr. Paul Lorenri), 1850 Se- yahat haberleri, 1905 Mütahabe, 1920 Haf- v rin mücadelesi (Tarih've Müsmhabeler, 20,30 Şehir ork Şüürler ve musiki © parçaları, aleşam konisi, BÜKREŞ 34 m. 13 Borun haberleri, plâk, 14 Haberler,plâk, 18 Radyo orkestrası (Luttige Veibera operetinin uvertürü ve ça hafi â parçaları, 19 Haberler. 1SAS Radyo orkestrası | (Schubert © Rosamunde, Taehaikoveki ve), 20 Üniversite dersi, 2020 Plik 20,15 Konferans, 21 Senfanik konser (TAthenes salonundan nakil), 22 Mütalea, 22,15 Konserin davamı. BREŞLAU 318 17 Öğleden sonraya mahsus Bir histik şebrinim parlayış ve önü Piyano ile karnaval zamanına yasi siki, 9,50 Eski Alman kemicilerinin gürler inden, 19,85 Ertesi günü program, 20 Ham- barg'tan, Halik şarkıları ile dansları, 21 Gü sün kışa haberleri, 21,10 Karışık neşriyat, 33,48 Silisya bestekârlarmın eserlerinden par- çalar, 1 Gece konseri (Silisya Filharmonik takrmı. von Alemdar nahiyesi kongresi Hilâliahmer cemiyeti Alemdar na | hiye şubesi kongresi bugün saat 14 | te Cağaloğlundaki Istanbul merkezin deki binada toplanacaktır. Bir sene - | lik faaliyet raporu okunacak ve yeni | heyeti idare seçilecektir. ————— lik seçeceğiz. — Ne elbiseliği? — Gelinlik elbise.. A kız, ben Arifle evleniyorum, SEM - BUGÜN MELEK : Sinemasında Sinema yıldızlarının en sevimlis RENATE MULLER ve GEORGES ALEKSANDR gözel filmlerin en güzeli Sarı Pijamalı Kadın filminde bütün seyircileri kah- kaba ilş güldürmektedir. Ayr:ca: Paramount dünya | haberleri (Bugün saaş İlde tenrilâtı matins şey (12900) Ipek sinemasında Baştın nihayete kadar | TÜRKÇE | Lüks Vapur Yolcuları Zengin tuvaletler, çok eğlenceli | sahne'erle İPEKFİLM studyo" sunun ve İPEK sinemasının YENİ MUVAFFAKİYETİDİR | Bugün tenzilâtlı fiatlarla talebe | Bugün saat 11 de tenzilâtk matina şepam (12899) İSTANBUL BELEDİYESİ! Şehir Tiyatrosu | Saat 14 te yalnız cuma günleri Gündüz temsili vardır. vam, A saat 19.30 da | (İİ LUKUS HAYAT İlini Opereti | İ Yazan: Ekrem lil ve Cemal Reşit Beyler liyetini kabul etmez. giltiğam zaman bu halde idim. Burada canlı, neşeli | topluluk vardı, fakat ben mağmum duruyor, bir bulut tabakasının ziya ve gölge- leri arasından parladığını görür gi- bi olduğum © genç adamın siması- na nispetle mânâsız kalan bu sima- lara her baktıkça korkudan ürpe- riyordum. Şimdi aralarmda oturdu- ğum bu insanları sanki yüzlerine birer maske takmış gibi soğuk bu- Tuyordum. Bu sösyete o kadar cansızdı ken- dimi ölü mahlüklar arasında zan- nediyordum. Bana (uzakları bir fincan çaya şeker koyarken, yahut di, sanki ben o mecliste hazır de- Zildim. Bir iki saat sonra sondefa olarak göreceğim o sima, damar- larımda tutuşan kanımın hizile na- zarı hayalim önüne geliyordu. O- | ba bakmak benim için payansız bir İ zevk idi ve iki saat sonra ondan ayrılacağımı düşünmek bana deh- şet veriyordu. Bir aralık, bilâihtiyar içimi çek- miş yahut inlemiş ( olacağım ki kocamın yeğeni yüzümün sarılığın- dan endişeye düşerek kulağıma i- sorulan bir suale bir kaç kelime ile | cevap verirken aklım uzaklarda i- | ğumu söyledim ve öteki davetli'>- rin nazarı dikkatini celp etmef / çekilip gitmek için müsaade iste- dim. Oradan çıkmca koşa koşa oteli- me geldim. Odama ( girer girmez tekrar yalnızlık üstüme çöktü; ken- dimi boş yere terkolunmuş bir insan sandım. İki saat sonra kendi- sinden büsbütün ayrılacağım o a- damı tekrar yanımda görmek ar- zusu kalbi, ir pençe gibi sıkıyor- du. Odanın içinde öteye beriye do- laşıyor, lüzumsuz yere çekmeceleri açıp kapıyordum. Bir aralık esvap değiştirdim. Kordelaların birini karıp ötekini koydum. Sonra aynı nm önüne gittim, arkamdaki tuva- letle onun dikkatini celp edip ede- miyeceğimi tetkik ettim. Anladım ki bütün bu hareketlerimin yegâne saiki ne bahasına olursa olsun ondan © ayrılmamak arzusu idi. Bi şiddetile kalbimde can- lanan bu arzu birden kat'i bir ka- rar şeklini aldı. Hemen aşağı inerek otelin kapı- cısını gördüm ve akşam trenile ha- reket edeceğimi söyledim. Şimdi kika baş ağrısından mustarip oldu- fi kaybedecek vaktim yoktu, acele et in bana yardım etmesini söyle dim, hareket zamanına çok vakit kalmamıştı. Bir taraftan hizmetçi kadınla birlikte elbiselerimi ve öte- beri eşyamı çani yerleştirir. ken diğer taraftan bu kararı ta- kip edecek hâdiseleri, onunla ayni trene bindikten sonra ne yapaca- ğimı düşünüyordum. İlk önce onu teşyie gelmişim gibi birlikte vago- nun yanma kadar gidecek, o son dakika veda için bana elini uzatır. ken ben onun hayretle dolu bakış- ları önünde vagona atlıyacak,o gece, ertesi gece, hülâsa ne kadar müddet isterse o kadar onunla be- raber kalacaktım. Şimdi kanım içinde bir neşe ve hayret sarhoşluğu dolaşıyordu. Bazan elbiselerimi çantaya fırlatır. ken birden durarak, hizmetçi ka- dının şaşkın nazarları önünde, şid- detli bir kahkaha salıveriyordum, Ben de hissediyordum ki fil huzur ve sükünunü kaybetmişti. Otelin memuru eşyalarımı alma- ğa geldiği zaman ilk önce hayret- tı. Maamafih telâş (o etmiyord günkü istasyona gidişim bir bir veda için değildi, de on”. la birlikte seyahat edecek, 9”. ye kadar isterse beraber gide“ ie tim. Bunu düşünerek müt: yor, vaktin daralmasından * ği £ 0 le ine baktım. Kalbimden müf- rit ler taştığı bir srada maddi ve müspet şeyleri düşünmek bana cok güç geliyordu... düşmüyordum. Otelin memuru çantaların, | çin aşağı indim. Veznedardan ramın üst tarafını alıp ç y sırada bir el hafifçe omuzuri | adi. ne misafir gittiğim (yeğenim. : Ellerinden kurtulmak için W duğum rahatsızlığa inanan ” mağa gelmişti. e Birden karardı; bunu nasıl atlata€ bilemiyordum. Onunla mak ihtimalini oçoğaltan birer sebepti. Maamafih, »£ d€| icabı, onu dinlemeğe ve bie vap vermeğe maçlnır sdlNE EĞİ O benim rahatsızlığım rerek israr ediyor: dı, ben de hesabımrtemizle kundu. Bu, demin otelde kadıncağız merak etmiş, beni “ bedeceğim her dakika treni ğilse sorduklarını bir müdd el