Hergün bir yazı Eminönündeki saatın ağzı olsa da söylese Rendevu yerinde yarım saat! Şüphe yoktur ki, bütün dünya- da sözüne en sağlam millet biziz. Fakat bir yerde buluşmak bahsi- ne gelince sözleştiğimiz yere mut- laka, ya erken gideriz, ya geç ka- İmrız. Söz verdiği yere dakikasın- da gelmemiz pek azdır. Kimimiz; biraz aceleciyiz, ki- mimiz biraz ihmalciyiz.. Benim şaştığım nokta şudur: Randevüye erken (gidenlerimiz geç kalanlara, geç kalanlarımız da erken gidenlere kabahat bulur. Halbuki bunu la ayd Jaşmak en doğrusudur! Asabi ve titiz kimseler, daima erkencidir- ler. Bilâkis, ağır, gamsız ve soğuk kanlı olanlar geçe kalırlar. İstanbulun eski devirlerde, baş İ lıca randevu yeri, Sadıâbat imiş. | Tül yaşmaklı, mantin feraceli na- zeninler, Kâğıthane deresinin iki yanmdaki ağaçların altında, kalp İerinin çarpıntısını zor zaptederek âşıklarile uzaktan uzağa hallenir- © lermiş. Nihayet, Boğaziçi şenlenince, gönüller, Köksuya meyletmiş. Kü çüksu çayırı, gitgide büyük bir “nüzhetgehi kâni safa” olmuş, Başlarının üstünde yanar dö- ner şemşiyeleri ile, sarışın, esmer, kumral, şehrin en güzel kadınları, tenteli sandallara kurularak, na- zan ve hıraman derede dolaşırlar mış. Hemen hepsinin yolunu bekli- jen bir iftadei efkendesi, bir çaki ri keminesi varmı$. İki taraf ta birbirini görü: helecana uğrarlarmış. Fakat hiç biri, daha fazlasına varamaz, $âi- rin dediğini hatırlıyarak, bu kada rile kanaat eder; kendisine: i Yetmez mi temaşayı cemal el de sunarsın, Ey âşikı mihnetzede, buldukça bunarsın!” o eükimenek in, bütün has- i gözlerile dindirmeğe çalışır Eski sevgilerin randevüssü, 'pek cesurları bir kenara bırakırsa, işte böyle olurmuş. Helbuki şimdi, ne Göksu kal- dı, ne Sadıâbat... Birbirlerile buluşmak için söz verileceği zaman hatıra, ya Köp- rübaşındaki saatin altı gelyior, ya but Sultanahmet parkı... Öyle uzun uzun ahlara, oflara, asrın felsefesi müsait değil. Vakit © kadar dar ki, ikinci mülâkat, bir © mabhallebici dükkânında, üçüncü © mülâkat da bir sinemada oluyor. | Oo Geçen akşam, Eminönü durak | yerinde tramvay bekliyor gibi yap © tum. Çiftlerin birbirlerine, çok de- fa burada söz verdiklerini bildi- ğim için yarım saat, ayakta dur. maktan ibaret olan zahmetin bo- © şa gitmiyecekti. | Nitekim, bereli bir küçük ha- | mum Bah. istikametinden te- Jâşh telâşlı geldi. İki tarafıma seri i bir göz attıktan sonra, tam saatin ba i emare İnsanların ini ledikleri her hareketle- rinden belli olur. Küçük hanım, vakıa biraz ihti Sarısu'la ihtiyar, iki kardeş kabi © denin herneden ve ne suretle olursa © olsun bozuştuğunu istemiyordu. © Sarısu'lar da aşağı Fıratta Türk. lerin kapı bekçili yapı lu. | Onları kırmak tadoğru (değildi Evvelâ aradaki karıştırıcı parma © ğn ele geçirip kırmak lâzımdı.. ( Sertelli ) de medeniyet © — başlangıcı olan ilk uyanıklık.. İhtiyar bilgin birleşik kabileleri biribirinden ayırmak istiyen Batı- kuşu'nun ne kadar fena ruhlu bir adam olduğunu biliyordu. © — Bora'yı görünce (evvelâ onun Sertelli'den uzaklaştırılması fay- dalı olacağını söyledi. Sonra Sarr- karşı kısa bir zaman için let gösterilmemesini £ tavsiye li, © Bora, Batıkuşu'nun yurttasları ârasında çok muzır bir adam oldu- wu günün birinde kabileleri bi. yatlı idi. Fakat gene işi çaktırdı. İkide bir kolundaki saate bakışı, gözleri dalıp dalıp gidişi, mini mi ni ayaklarımı sık sık yere vuruşu, kendini asabiyete şüphe bırakmıyordu. Nihayet put gibi durmaktan bı karak, çantası koltuğu altında bir ğı bir arı dolaşmağa başla- A El bir daktilo ola- caktı. Sıcak, sana yakın bir hali vardı. OOlgunlaşmağa fırsat bulmadan koparılmış taze bir meyve turfandalığı henüz üze rinde idi. Saatine sert sert bir daha, bir daha baktı ve üçüncü bakışında dudakları bir şeye küsmüş gibi çarpılarak yürümeğe başladı. Onu, artık çekip gitti sanıyordum. Ara- sı on dakika geçmeden tekrar gel- di. Bu sefer, kaşları çatıktı. İçin- den kim bilir neler geçiriyordu? Bu kadar sabırsızlıkla beklediği gence, ber halde söyliyecek mü- him şeyleri olmalı idi. Tramvaylar, arka arkaya geçip gidiyorlardı. Küçük hanım, hiç bi rine yan bile bakmadı. Onun gözü tramvay yolcuların da değil, yayalarda idi. Uzaktan bir kaç gölgeyi bekle diği gence benzetti. Her defasın- da ileri atılmak üzere iken yüzü mahzun bir hal alarak geri dö; yordu. Nihayet, aldatılmanın verdiği müthiş teesssür, gözlerinde nemle nerek uzaklaştı. Fakat yeri boş kalmamıştı. Bu sefer de nöbet mahallini yaşlı bir erkek işgal etti. Hava, hiç te 80- ğuk olmadığı halde paltosunun ya kasını kaldırmıştı. Eldivenli elini sık sık selâm ve rir gibi, gözelrine götürüşünden anladım ki, bir çekindiği var. Ta- nıdıklardan birine rastlamak iste miyor. - Hakkı da varmış. Beklediği kendinden en aşağı yirmi yaş kü çük bir kadındı. Kır saçlı âşıkını görünce kadın, derhal yılıştı: — Çok bekledin mi canım? — Hayır!.. İki dakika bile ol- madı. Halbuki yalan söyliyordu. Ya- rım saattenberi, aşağı yukarı piya sa etmekle meşguldü. Onlar gülü 4€, şakalaşa giderken arkalarm- dan baktım. Erkek her halde evli idi. Çıtıpıtı bir av yakalayıp küme se kapamıştı. Arada bir, hanıma bir maval okuyarı rak, genç sevgili- sile başbaşa kalmak fırsatını bulu yordu. Bu sırada üç kız, ağır ağır sa- at direğine yaklaştılar. Üçünün yaşı, bir araya katıla kırk beşi geçmezdi. İlkin tramvaya binecekler san dım. Fakat üç dört tramvay arka arkaya geçti. Hiç birine iltifat et- mediler. Demek ki, bunların da bekledikleri vardı. Yahut kimseyi değil de, tesa- düfün karşılarma çıkaracağı bir gecelik erkekleri bekliyorlardı. M. SALAHATTİN Güneşin Oğlu Yazan: İskender FAHREDDİN vir balsön ağızlarda iitince ar tık yerinde oturamadı.. Tahammü- Ki teğin O gec Babaşızmı yaba” | layıp Fıratın aşağı boylarına sür- meğe karar verdi. .. Büyük göç esnasında Orta As- yadaki büyük iç (denizin ve ona akan ırmakların, çayların etrafım- a kurulmuş medeniyetin, yeryüzü- nün diğer parçalarına asırlarca taşınmış ve yayılmış e manımızın başlangıcında anlatmış- tık. Bütün bu müddet zarfında ana- Türk yurdunda neler olup bittiği. ni, Dicle - Fırat kıyılarına yayılan Türkler uzaktan uzağa takip edi- yorlardı. İklim değişikliğinin getirdiği Kuraklık ve onun . zaruri kıldığı bütün bu göçler şüphesiz ana me- deniyetin zararına olmuştu. Sarı ırmak, © İndüs, Ganj, Fırat. Dicle, Kızılırmak, büyük ve ik Men- g kaptırdığma | diresler, Nil, vesaire gibi en feyiz. Ji sular kıyılarına; iz baralar gbi nette imei MİLLİYET PERŞEMBE 1 ŞUBAT 1934 (Başi 1 inci sahifede) nu, ve Romen gazetelerinin şahısların- da Romen milletini selâmlamakla bah viyarkık. duyduklarını ifade etmişler- ir. Tevfik Rüştü Beyefendi, Zafer tor- pitosu kumandanma teşekkür ettik- ten sonra saat beşe doğru vapurdan çıkmışlar ve Türk-Romen bayraklari- le donatılmış rıhtum üezrinde duran hususi vagonlarında istirahat etmiş- lerdir. Hususi tren Bükreşte Hususi tren bu sabah 6,15 te Kös- tenceden hareket etmiş ve saat 10,30 da Bükreşe muvasalat edilmiştir. Hariciye vekilimiz. Bükreş istas- yomunda Romen Başvekili M, Tata- retco, hariciye nezareti müsteşarı M. Savel Radulesco, diğer hariciye ne- zareti erkânı, teşrifat umumi müdü- rü, Yunan, Yugoslav, Çek sefirleri, sefaretimiz heyeti, matbuat mümessil leri.ve Bükreşteki türk kolonisi tara- fından istikbal edilmişlerdir. Romen Başvekili Hariciye Vekili- mizden betle hatırlarını ve seyahatlerinin na- sl geçtiğini sormuşlar ve Tevfik Rüş- tü Bey, seyahatlerinden pek memnun ve kendilerile görüşmekten pek me- "sut oldukları mukabelesinde bulun muşlardar. Hariciye müsteşarı M. Savel Ra dulesco, M. Titulesco namına kendi- lerini selâmlamış ve Romen Başı emirlerine tahsis edilen otomobilleri- ne kadar Hariciye “ Vekilimize refa- kat etmiştir, Tevfik Rüştü Bey istasyondan doğ ruca Romen hükümeti tarafından misa- fir. edildikleri (OAthene © Palas'taki dairelerine gitmişlerdir. M. Titulescu'nun ziyafeti Tevfik Rüştü Beyin otele muvasa- ika sonra hariciye müsteşarı ziyaretlerine gelerek Veki- limizi henüz rahatsızlığı tamamen geç memiş olan M, Titulesco namma ev- lerinde ve kendi şereflerine verecek» leri hususi öğle yemeğine davet et- Tevfik Rüştü Beyefendi Başvekil M. Tataresco'ya ve diğer zevata ziyaret kartlarını bıraktıktan sonra M. Titules- <o'nun davetlerine icabet etmişlerdir. Bu gayet hususi öğle yeineğinde Ha- riciye Vekilimiz, Romen hariciye nazırı Bükreş #efirimiz ve Romen hariciye müsteşarı bulunmuşlardır. Müşarünileyh şerefine bu #kşam se faretimizde yalnız Romen hükümeti er- kânmin ve Yunan, Yugoslav. Çek sefir- lerinin davet edildikleri bir akşam ye- meği verilecektir. Romen parlâmentosunun açılış günü Yarın Romen parlâmântosunun Kra- ln nutku ile açılma günü olduğundan hükümeti, bu güzel münasebet- le kendilerini meclisin içtimamda hazır bulunmağa davet etmek suretile de bir cemile göstermiş ve kordiplematik lo- casının kendilerine tahsis edildiği bil dirilmiştir. Mevsuken haber aldığima göre Ro- manya Kralı tarafmdan meclisinin a- şılması münasebetile söylenecek nutuk- ta Türkiye hakkında çok muhabbetkâr hissiyat ifade olunacaktır, Kral Hz. bugün kabul edecek Romanya Kıralı Karel Hazretleri ya- rım meclisin içtimamdan ve nutuklarını okuduktan sonra Hariciye Vekilimiz ka — buyuracaklar ve öğle yemeğine a- ayacaklardır . , Kral Hazretlerinin bu ziyafetinde Ha- riciye Vekilimiz, Romen Başvekili, Ro- men Hariciye nazırı ve Sefirimiz Ham- dullah Suphi Bey bulunacaklardır. Romen matbuatınin hararetli eşriyatı Bütün Romen matbuatı Hariciye Ve- kilimizin gelişini çok hâraretli neşri- yatla karşılamakta ve bu münasebetle Türkiyenin sulhperver siyaseti hakkın- da çok takdirkâr ve sahifeler (dolusu neşriyatta bulunmaktadır. Denebilir ki bütün romer sazeteleri Tevfik Rüştü Beyefendiyi v onun şahsında yeni Tür- kiyeyi çok mubabbetkâr bir surette se lâmlamaktadı ir. sanılacak kadar güzel kara parça- larına intikal eden bu medeniyet, seçerek yerleştiği bu (sahalarda, tabii tekâmülünü takip ederek yük- selirken, bütün bu ayrılışların sar- senii Orta Asyanın mütees- sir olmaması elbette mümkün de- gildi. İnsan kabiliyetinin medeniyet dediğimiz hasılasını yaratan ilim ve sanat daha ziyade zengin vadi- leri, muhit ile temias: ve muvasele kolaylıklarına mazhar sahaları se- ver. Yeni doğan zengin bir mede- niyet merkezi, meselâ Orta As yada olduğu gibi iklimi; veya di- ğer bir çok sahalarda görül, üzere bir payitahtın yakılması, bir devletin yıkılması gibi siyasi; ye- ni bir dinin müsamahasızlığı gi içtima saiklerin tazyiki ile yeri değiştirebilir. Akdeniz medeniyeti i havzanın muhtelif sahi rında yetişen âlimlerin, sanatkâr. ların, filozofların, şairlerin her kö- şeden kâh Sart, kâh Atina, kâh İs- kenderiye şehirlerine toplanarak muhitin kendilerini çeken mü. şeraiti içinde, karargâh edindi ri yeni merkezin medeni tealisine müessir oldukları malümdur. İşte birleşik Türk kabilelerinin merkez ittihaz ettikleri — (Sirtel. > Sertelli) şeh maiyetlerindeki zevat yarın akşam 19 da Tamşvar ekspresine ilâve edilecek i- hi hususi vagonla Bükreşten hareket €- decekler ve Şubatın ikinci cuma gü- pü öğleden sonra 1530 da Belgratta bulunacaklardır. , Sefarethanede ziyafet BÜKREŞ, 31.A.A. — Anadolu Ai sının Balkan hususi iri yor : Bu aksam sefaretimizde Hariciye Vekilimiz Tevfik Rüştü (Bey şerefine verilen ziyafette Başvekil ve diğer hü- kümet erkân, Saray o mateşalı ve bazı sefirler hazır bulunmuşlardır. ariciye nazırı M. Titülesko Vekili- mizin ziyaretinden mütevellit memnuni yelinin bir tezahürü olmak üzere bu >i- yafetin tanzimi ile bizzat alâkadar ol muşlardar . Ziyafet büyük bir dostluk ve samimiyet havası içinde & geçmiş- tir, Hariciye Vekilimiz bu vesile ile Başvekil ve diğer nazırlar ile memle- ketlerimizi alâkadar eden mesail hak- kında uzun uzadıya görüşmüştür . Gazeteler ne diyorlar BÜKREŞ, 31, A.A, — Rador ajansı bildiriyor: Romen matbuatı Türkiye Hariciye Vekilinin Bükreşe yaptığı ziyaret hak- kmda uzun makaleler neşretmekte ve misafirin mühim şahsiyetini ehemmiyet- le kaydeylemektedirler. Universul diyor “Tevfik Rü Beyin bu ziyareti filhakika resmi değildir. Fakat Tevfik Rüştü Beyin Belgrada gitmek için Bük- reş yolunu intihap etmiş olması, Bel- — kati şeklini alarak olan Balkan misakı meselesini M. Tituleson ile bera. ber tetkik etmek arzusundan ileri gel- diğine şüphe yoktur. Tevfik Rüştü Bey mewleketin: bü. yük hizmetler yapmış bir devlet ada- mıdır. Bunların başlıcası bir hayal ad- dolunabilecek Sovyet Rusya ve Yuna- nistan ile hakiki dostluk münasebetleri tes Türkiyede sulh fikrile meşbu olan yalnız Tevfik Rüştü Bey değildir. O, Gazinin yüksek idaresi altında ürkiyede hâkim bulunan sulh ği rinin nalilidir. Türk diplomasisinin mu- vaffalıyetli Balkan anlaşması eserini akeryetile tahakkukunda bilkas - gslermiştir. k e etini bugünkü Türkiye yapmak husu- sunda Gazinin fevkalbeşer işinde Tev- fik Rüştü Beyin sade bir arkadaş olrlu- ğunu kaydetmektedir. Yunan meclislerinde misak ATINA, 31 (Milliyet) — Mebusan meclisi reisi M, Veziki öğle üzeri iç- tma etmek üzere teşrii meclisler rü- esasından, hükümet erkânmdan, sa - bık Başvekil ve Hariciye nazırlarının - dan ve fırkalar liderlerinden mürek- kep encümen Atinaya davet edilmiş - tir, Encümende hükümet Balkan mi - sakma dair izahat verecektir. M. Ve- nizelosun Giritte bulunduğu ü rülerek hürriyetperver fırka reis mu- avinlerine davetiye gönderilmiştir. M. Maximos bugün hareket ediyor ATINA, 31 (Milliyet) — Harciiye nazırı M, Maximos, başvekile çektiği bir telgrafta Belgrada hareketini te hir ettiğini bildirmiştir. Çünkü misa- kın nihai formülü hakkındaki görüş- meler cumartesiye talik edilmiştir. M. Titulesco Bulgarların va- ziyetini anlatacak SOFYA, 31 (Milliyet) — Belgrat- tan bildiriliyor — Dört Hariciye veki inin 2 şubatta Belgradda toplanması münsebetile, Belgrat siyasi mahafilin de, bu karşılaşmanın Zağrepte başla yan Balkan misakı müzakerelerine de vam maksadile yapıldığı kanaati bâ- kimdir. Muşanofln olan her iki temas ta da Bulgaristanın misak ki kat'i fikrini öğrenen M. Titulescso, bunu diğer hükümetlerin Hariciye ve killerine bildirecektir. Bupdan sonra Balkan misakının son kat'i şekli mey- dana gelmiş olacaktır. Fakat her ne olursa olsun Balkan misakı şimdi de #il, daha sonra imza edilecektir. Yu- goslavya hükümeti, Sofyadan hükü - metinin son talimatını getirecek olan Köse İvanofa intizar etmektedir. sonra Dicle - Fırat kıyılarma yayı- Tan Türkleri nyaya dalbudak saldıkları o büyük bir medeniyet kaynağı olmuştu. Sertelli civarında bulunan ma- denler birleşik kabileler tarafım- dan işletilmeğe başlandığı günden beri, şehir bir kaç misli büyümüş halk zenginleştikçe bu feyizli kay- nağm Türkleri sevindirici semere- leri elde edilmeğe başlamıştı. Ur şehrinin — ihyasından sonra | Sertelli'ye gelen (o Güneş'in oğlu burüsını da az zamanda canlandır- mış ve sırtlarını kapamağa lüzum görmiyen halkı süslü kumaşlarla elbise giymeğe alıştırmıştı. Her devirde ve her memlekette kendini unutarak yalnız yurdu ve yurttaşlarının refah. ve selâmeti i- çin çalışan insanların düşmanı çok olduğu gibi, birleşik Türk kabilele- rinin, yenileme istidadı herkesten fazla inkişaf eden genç ve yorul- maz reisi de, Türk ellerinde dai- ma ölüm tehlikelerile karşılaşan, fakal taliinin yardımile her zaman ölümden kurtulan yılmaz bir kah- ramandı. Güneş'in oğlu, en büyük düşma- nı olan Batıkuşu'nu aşağı Fırata sürdükten sonra, Sertelli'de — bir müddet rahat etmiş, düş- Tevfik Rüştü B. tezahüratla karşılandı MEMLEKET TES DE Sıvasta kaçakçılık kalmadı SİVAS, (Milliyet) — Sivas or- ta Anadolunun mühim ve işlek bir şehridir. Bundan dolayıdır ki bu- rada her tabiatte insana az çok te sadüf etmek mümkündür. İşte kaçakçılık © ta bu unsurlar arasına sıkışan tabiatli kısımdan ibaret bulunuyordu. Sivas eskiden son ihtisas mahkemelerinin teşek- külüne kadar bir kaçakçılık mer- kezi halinde bulunuyordu. Ve yıl. larca Sivas kendisine dört taraftan sığınan kaçakçılık içerisinde çal- kandı, durdu. Niksar, Erbaa taraflarından ge- len tütün, Maragüm denilen cihet- ten doğru buraya geliyordu. Son- ra Halepten gelmekte olan siga- ra kâğıdı ve ipekli kumaşlar. Taşl dere cihetinten doğru Sivasa ini- yordu... Malatya vasıtasile de kaçakçılık eksik olmuyordu. Lâkin hüküme- tin sıkı bir disiplin tahtında mü- cadelesi bu uğurda o memleketin sermayesini (o harice akıtan bu tu- feylilerin uğraşmalına set çekmiş- ir. ti Kaçakçılık işlerile uğraşan me- murlarımıza Valimiz & Süleyman Sami Bey de her zaman kolaylık göstermekte ve onlarla beraber ka- çakçılık için azami gayret sarfet- mektedir. İnhisarlar idaresinin gay retli uğraşmaları ve bilhassa bu- rada mmtakada kaçakçılıkla can- la, başla uğraşan takip âmiri Hü- seyin Hüsnü Beyi takdirle karşıla- mak lâzımgelir... Son günlerde Sivasta hiç kaçak- çılık vak'asına tesadüf edilmemek- tedir. Eskiden her gün beş, altı, ye- di ilh. kaçakçılık vak'alarına şahit oluyorduk. Lâkin bugün kaçakçı: hık artık tarihe gömülmek üzere- dir. Bu da inkılâbımızın eserlerin. dendir. Balıkesirde müsamere BALIKESİR, (Milliyet) — Aym yirmi beşinci günü akşamı Necati B. Mualim mektebinde talebe tarafın - dan (nkalâp yolu) adlı bir piyesi tem sil edildi. Müsamere İstiklâl marşile başlamış ve çok cazip surette devam © 'erek nihayetlenmiştir. Program mü tenevvi ve iyi idi. Temsilde bilhassa Gök Alp, Vahdet Hanım çok muvaf- fak olmuşlardır. Molyerin h. Vefik Paşanın tercümei hali istifadeli mevzulardı. Moallim mektebinin bundan evvel tenkis: edileceğini Bu hale göre şu za- & muayyen nis bet dahilinde azaltılması iktiza etmek tedir. Mesele tetkik edilmektedir. Germencikte dava güreşleri GERMENCİK, (Milliyet) — Germencik gençler gücü tarafın - dan tertip olunan deve güreşleri iki gün devam etmiş ve evvelki gün neticelenmiştir. Aydın muhi- tinde büyük şöhret ve ün kazanan Se kıran üstündeki tülü, re niyeden getirilen Tülü; ilmi, ve birinciliği Bürhaniyeli Tülü ka zanmıştır. Camkıran 20 yaşına gir miştir. Yenilmesinin sebebi ihti - yarlığıdır. Senelerdir vilâyetimiz- de başlığı muhafaza eden Camkı- ranın mağlâbiyeti, bütün deveci - leri müteessir etmiştir. Vergi borcu için bir kişiyi öldürdü BİRECİK 28 — Siverek kazasında kanlı bir ise olmuştur. Azmi na * | mında birisi yol vergisinden borçlu * dur. Tahsildar Salih Efendi bu mü * kellefften para ister; (bende parâ yok) diyen borçlu bir gün tevkif edil dikten sonra serbest birakılır, Bu mu amâlede nçok münfail olan Azmi tah sildarı aramaya koyulur. Posta ve eTİ | graf dairesinde bulunduğunu haber | alınca oraya gider ve tabancasile afe şe başlar. İlk kurşun Salih Efendiyi korumak istiyen muhabere memurü | Mehmet Efendiye isabet ederek ağır, tahsildarla ikinci muhabere memuru Zühtü Efendi hafif surette yaralanır” ler. Ağır yaralı Mehmet Efendi Diya ei hastahanezine kaldırılmış ise maalesef kurtarılmamıştır. Kaçan katil şiddetle çalar li 4 Yumurta kongresi SİVAS, (Milliyet) — Samsun- da toplanacak olan yumurta kon gresine iştirâk etmek üzere şehri- mizden murahhas olarak Ticaret odası başkâtibi Muzaffer Bey şu- bat on bir de gidecektir. İki sanat mektebi arasında maç AYDIN, (Milliyet) — Aydın sanatlar mektebi futbol takımı, esen sene olduğu gibi bu sene de izmire giderek, İzmir sanatlar mek tebi Futbol takımile maç yapmak üzere hazırlanmağa ve çalışmağa başalmışlardır. İzmir sanatlar mek tebi futbol takımının Aydına ge - lerek, bu maç Aydında yapılırsa Aydında spor kıpırdanmalarına ve sile olur kanaatindeyim. Ayni za- manda mıntaka reisi olan sanatlar mektebi saüdürü Emin Beyden memleket sporculuğu namına bu - nu temin etmesini isteyoruz. Balıkesirde konferans “BALIKESİR, (Milliyet) sa mebusu Turgut Bey (İçtimai ve iktisadi tekâmül lâl hereketlerile onların bizde ve ha riçte tezahür şekilleri) mevzulu kon ferans verdi. Bu konferansı dinlemek için Halkevi salonunda üçyüzü müte- | caviz dinleyici birikmişti. Aydın barosunda i AYDIN, (Milliyet) — Aydın a- vukatları Baro dairesinde toplana rak yeni baro reis ve azalarını seç tiler, riyasete ipkacn avukat Neşet Nazım Bey seçildi. j Çankırı vilâyet umum! meclisi * ÇANKIRI, (Milliyet) — Vilâyef meclisi umumisi şubat birde açılmıştı" Medlisin içtimaında görülecek işler hi” zırlanmıştır. Devair ömirleri (o tarafın” dan verilen tekliflere nazaran varide” | tin müsaadesizliği ayni zamanda büt“ genin geçen sene gibi bu sene de yü? elli bin lirayı geşmiyeceği anlaşılmak” tadır, Çankırıda maden suları —— ÇANKIRI, (Milliyet) — Sıhhiye vekâleti tarafından gelen bir emirle vir. deki maden sularının yeni" 'nümuneler gön derilmesini istemiştir. Vilâyetimizde den suyunun oldukça mebzuliyetine bi- naen 15 yerdeki maden sularının ya" kında Sıhhiye vekâletine gönderileceği haber alınmıştır. Çankırı ticaret odası intihabı heyetinden hemen hiç değişiklik olma" mıştır. Reisliğe; Hacı Dede zade Hilmi | endi ile sani reisliğe Ziraat bankasi müdürü Halim Bey , azalıklara da; D: du zade Ahmet Bey, Dağlar zade Ha” e My eri ade Rifat Bey, De“ ğ zade Kadir Bey , Emir Süleyman zade Ahmet Bey teçilmi ğ ül uzak kalarak, mesaisini yurduna hasreylemişti. Türk kurultayı ber yaptığı kârlı ve (faydalı işleri işte Güneş'in oğlunu korur ve onun takdir ederdi. (Sertelli)de medeniyet başlangı <cı sayılan ilk u; TAS madenciliğin revaç bulduğu gün- den beri inkişafa yüz tutmuştu. Bora'nın anası Ulun hatun Or. ta Asyadan göç ederken, Türklerin Baygöl civarında bıraktıkları ba- kır ve altın rından Bora'ya çocukluğundan beri, tatlı bir masal gibi daima anlatır dururdu. Ulun hatun bir gün oğluna: — Yavrum, — demişti, baban Türklerin yeryüzünde çok zengin ve eşsiz bir millet olarak yaşaya- cağna (inanmıştı. Bu inanış boş, mânâsız değildi. Maden ocakların- dan çıkarılan altın kümeleri yaban- cı milletlere satılarak, karşılığm- da bize çok daha lâzım olan eşya alınırdı. O vakit Çin prensleri al- tın müzeyyenata çok kıymet verir- lerdi.. Boyunlarına taktıkları altın- ları daima Orta Asya Türklerin den satın alırlardı. Biz ve bizim a- talarımız oralarda bu yüzden çok geçimli ve sıkıntısız yaşar ve yok- suzlara yardım ederdik. (Buraya diğimiz günden beri her gün ye- denler elde kolaylıkla işlene: iz ya toplansa" lar da bu işi ayrı ayrı başarmağa. | çalışacaklarına, elbirliğile yapma” | ğa çalışsalar, daha iyi ve faydalı olur. Beş on elin şakırtısı, elbette bir elin şakırtısından fazladır. | Güneş'in oğlu snasının sözlerimi daima gözönünde tutuyordu. Ulun hatunun tavsiyesi biç te münir değildi. Madenleri işletenler, ocak” lar derinleştikçe, onu bırakıp baf” | ka bir ocak işletmeğe başlıyorlard” Bu yüzden bir çok altın ve baki” ocakları boş ve bakımsız kalarak | toprak ve yağmurla kapanmıştı. Halbuki Ulun gi ” dökerek ayrıldığı ana yurtta bu 8” bi madenlerin biraz derinleşinc€ daha saf ve elverişli tabakaları elde etmek mümkün olduğunu 89. müştü. Çocuktu.. (o Fakat, çok ipa hatırlıyordu.. (Altmdağ) yams©” rında sayısız altın madenleri KE ç fedilmiş, lâkin (o bunlardan ane” bir tanesi derinletirilmişti. Bu ocağın madeni Çinde fazla revaç bulmuştu. Çünkü maden diğerlerinden çok di muşak ve parlaktı. Her şekle laylıkla girebiliyordu. Eldeki al€ ler mahdut olduğundan sert dabr bi ye lm li NM ha