İ İçtimai bahisler ) Başkalarile nasıl olmalı? Başkaları, bu sosyoloji bakımından | anlaşılmış her (ahlâkın © mevzuudur. Bu mesele üzerine toptan bazı öğüt - ler vermek ve bunları daima tekrar hepimiz için pek hayırlıdır. Ahlâk tekâmül etmiyor diyorlar. Eski zamanlarda itibar mevkiinde © * lan, sadakat, aileye ve cemaate karşı fodaki ve namuskârlık gibi şey - ler her vakit tedbir ve takviye edilen faziletlerdir. Fakat bu mefhumlarla inanm teşekkülâtı ve bedenimizin tabiati hakkındaki fikirleri mükayese ediniz; bu fikirlerin ne kadar değiş- miş ve hayatımızı ne kadar değiştir. miş olduğunu görürsünüz. Eskiler havanın oksijen ve azottan, suyun oksijen ile idrojenden mürek - kep olduğunu bilmezlerdi; onlar & - lemde dört unsurun mevcut olduğuna inanmışlardı. Bugün ilk mektep çocuk ları bile hava ile suyun basit olmadı. ğını biliyorlar. Eskiler bir yerden di- ğer bir yere ya yayan veyahut mer - kep ve at ile ve nihayet araba ile gi- derlerdi. Şimdiki insanlar o yerleri buhar, benzin ve elektrik kuvvetlerile kuştan seri bir suretle katediyorlar. Fakat ahlâki sahada, bütün geçmiş asırlarda babalar çocuklarımı yüksek bir feragati nefisle sevmişlerdir. Bu duyguda hiç bir değişiklik yok! Bu se bepler ahlâk, az tekâmül eden güzel sanatlere benziyor. Eski Yunanlıların mune, nun fiziki şimdi bize pek kaba ve âdi görünüyor. Fakat bu harici manzara üzerinde durmağa gelmez. Zira bunun altında birçok noktada derin müşabehetsizlik lere müntehi bati sây gizlidir. Vakti. ya hemen hemen benzemez. Eski Ro- mada babalar oğullarını öldürmek hakkma maliktiler. Onların oğulları" nr sevmelerile oşimdik babaların ©6- ğulları hakkında göstermekte olduk- ları dostça muhabbet biribirine ben - zer mi? Bundan elli sene evveline ge- linceye kadar bizde, bıyıkları çıkmış, hattâ hafif tertip sakal bırakmış bir gencin babasının yanında sigara içme- si değil lâüb. oturmasına bile tahammül edilemezdi. O zamanın ahlâkına göre bu efendiye, babası kar şısında oturmağa müsaade ederse © vakit el kavuşturup öyle otürur, lâkır dıya karışmazdı. Bir de şimdiki ço - cuklara ve gençlere bakınız! Vaktile fa mahsus ve münhası 5 şe ilinde ayak takımının içtimai müt duygusu Üzerine güvenebil- ine ihtimal yoktu. Dayak yemiş, edilmiş bir köleye bir hayvan ardı; hudut hari - da daima barbar rlardı. Bizim ve Ayrupalıla- imibeln kir ve tez rın tarihleri biribirimizi ma bile lisanı o kadar mutedil olduğu ha'de daima meselâ Moskof Kazakla. rından bahsederken melğnlar, hınzi ler demekten ve Rusları behemahal menhus diye kaydetmekten hiç çekin mez. Haydi onlar hem yabancı ve kem memleketimizin bir tarafını tâ - lân etmişler, onun için müverrih on - lara darılmış diye! yurdumuzda yaşayan vatandaşlar i - çin de ayni lisan! Meselâ her nerede bir Çerkes kelimesi geçe mutlaka yanma bir de nâkis ve her nerede bir Lâz kelimesi yazmak lâzım gelse be- hemahal yanma bir de nâsaz vasfını ne kadar ağır kalktığına en yeni bir | memleketimizde 1908 senesine adar müslim tebaanm künyesi ibni ve gayrimüslim tebaanın künyesi di velet İâfzı ile gösterilmesidi. Tapça oğul mânasına olduğu let te o mânadadır. Ancak biz türkler bunun cemini tercih ederek oğul di- yecek yerde veledim deği! evlâdım deriz. Fakat her nedense velet keli - İ — Avrupadan Asyaya ve Afkiya Romada insanlık Payiçir | rek onu Karabete, Andona, Bohora vermeği münasip görmüşüz. Bu müna sebetsiz farkı 1908 de ikinci defa o- lara'i neşredilmiş olan kanunu esasi- nin tatbikatı kaldırmıştı. Şimdiki ye- ni Türkiyede ise böyle mânasız müsa vatsızlıklar kimsenin hayalinden geç- mez. Velhasıl zamanımızda muhab.- âka, ve temayül bir milletin bütün sınıflara değil, diğer bütün milletlere, bütün ırklara, hattâ bütün hayvanlara yapılmıştır. O de- recede ki hayvanlara kötü muamele yapılması için kanunlar bile tanzim e- dilmiştir. Hayvanları himaye cemiye- tinin faaliyeti de herkesin | bildiği bir şeydir. Şu tafsilâta göre ahlâk zaman- İn değişiyor demektir. Ayni zamanda bir memleketten diğer memlekete gö re de değişiyor. Anglo Sakson mem - leketlerinde zina Lâtin ırklarına nis - betle pek ziyade merduttur. İngiliz romanlarında sanki o memlekette zi- na hiç yokmuş gibi, tasvir edilemez. Halbuki Fransız romanlarının ve ti - yatrolarının bütün entrika mevzuu o - dar. Fransada âlimler kendi sây ve te - tebbülerinden bir menfaat hissesi karamzlar, Pasteur ve Bertbolet di en mahsullü ve kârlı keşiflerini hiç bir zaman satmamışlardı. Halbuki Al manyada bir kimyager yeni bir cisim keşfeder ve bundan (kâr etmek içi bir fabrikacı ile birleşirse ona kimse ses çıkarmıyor; hattâ meşhur dok - tor Koch keşfettiği (Ambercuhine) ni verem için şafi bi ç farzederek bundan temettü etmi; | çilirse, bu hususta daha büyük fark- lar göze çarpar. Hülâsa, ayni memle- ket dahilinde dahi bir sınıf halkın ahlâkı diğer sınıftaki halkın ahlâkma benzemez. Sabırsızlık, her ne şekil al- tında gizlenirse gizlensin, ayni nef - ret hissini uyandırması İâzımgeldiği halde, in te takip olunur, ona göz yumuluyor, eniliyoı odaya girip bir saat istimal ederek hergün alışveriş etti- ği bakkal ve kasaptan anlaşarak veya | anlaşmıyarak hesap puslası üzerinde bir şeyler çarpar ve bu sayede sene nihayetinde mühimce bir para yapâr sa ona kimse birşey demiyor, bi de açıkgözlüğüne hükmolunuyor. Ku- mardaki borcunu vermeyen adamı bir daha kulübe uğratmıyorlar. Fakat bir kimse oktruva resminden bir mal ka- çırırsa, veya bir kolcu bahşiş alirsa gene ayıplanmıyor. Binaenaleyh bir muayyen muhitte cari ve muteber bazı ahlâk kaideleri» ne mügayir vakaların ve hallerin tak diri hususunda biraz müsamahakâr ol mak münasip olur. Zira onların gay- ri şahsi ve kati olan tabiyat kanunla» ile münasebeti yoktur, Bundan baş- | ka, bu bapta hiç durmaksızın vukua gelmekte tekâmüller hakkında bir fikir edinmek elzemdir. İtiyat, bü- tün değişikliklere karşı muhalefette | bulunmaklığımıza bizi sevkediyor. Fa kat akıl ve hikmet bunun aksine ha - yirkâr rslahata razı olmaklığımıza bi- zi teşvik eder. Bu hususta bir mizanı, bir mısrakı nerede bulmalı? rebilir. Medeniyetin ağır ağır sâyi na zarı itibara alındığı vakit açıkça gö- rülür ki terakki, harici varlık şartla rm psikolojik ve akli uzviyetimize ittikçe daha büyük bir derecede u - mumi bir intibak şeklinde vukua ge mektedir. İhtiyaçlarımız: dah: liyoruz, onları tatmin etmek iç ha kudretli ve daha olgun ve ek li vasıtalarımız var, onları t mek istiyoruz, zira mevcudat sıfatile, tab'an yaşamağı kasdediyoruz. İşte bu kasdımızda, birçok fülleri toptan taktir ve müvazeneye medar olacak bir kaide mündemiçtir. Şöyle ki insan öl- dürmek bizatihi bir cürümdür, bu be- dihidir. Zira hayatı izale ediyor, Gi i- MİLLİYET PERŞEMBE ll KANUNUSANI 1934 KUNAK MS bi SAR 5 Yaka!.. Yeleğinde parmak kalınlığın- da kordon, başında en yüksek markadan lüks şapka, sırtında metresi otuz liraya satılan kumaş- tan palto, ayaklarında içi fanilâ- dan şosonlar, elinde kürklü eldi- ven, tramvayın sahanlığında duru yordu. Bu kadar sağlam ve temiz gi- yinmiş bir adamı, kimse tramva- ya yaraştıramadığı için bütün gözler kendisine dikildi. Otomobil dururken tramvâya binmiş olması na hayret ediyor gibi idiler. Karşısındaki gençle konuşma- ğa daldığı için, şık zat, bu alâkalı bakışların farkında değildi. Bir aralık, cebinden altın bir si ğara kutusu çıkararak muhatabı- na ikram etti. Genç ezilip büzüle- rek cigarayı aldı, üstelik eğildi, bir de teşekkür etti, Kalantur zatın u zattığı siyah kâğıtlı bir ciğara idi. Genç, bunu bir kaç saniye par makları arasında evirip çevirdik- ten sonra ağzına götürdü. Ucünu yali ve nefes nefese çekmeğe baş ir. Cigara pek hoşuna gitmiş olma kidi ki, bir aralık nevini sordu. Öteki azametle cevap verdi: — Yaka ciğarası!... Ve ilâve etti: — Buna alıştım da başka ciğa- ra kullanamıyorum. Kâğıdı me- yan balma batırıldığı için içimi çok tatlıdır!.. Genç, içini çekerek taşı gediği ne koydu: — İki yakamız bir araya gelse de, şu yaka ciğarasını biz de kul- lansak!. M. SALAHATTIN Ortaköy fıkaraperver cemiyeti kongresi Ortaköy fıkaraperver cemiyeti kâtibi urmami den : Cemiyetimizin senelik kongresi 12-1- 934 cuma sabahı saat onda C. H. fırkası Ortaköy Ocağında Wplunacaktır. Bütün azanın teşrifleri rica olunur, Şişli nahiye kongresi C. H. F, Şişli Nahiyesi İdare Hey'eti riyasetinden £ Nakiyemiz kongraswikinei kânumun 11 inci persembe akaşmı, saat 20 buçukta Rumeli caddesindeki Nahiye merkezin- de toplanacağından Nahiyeye bağlı ocak #zalarının hazır bulunmaları rica olunur. le, hattâ harp emasmda'bir düşma - nın katli hep bir varlığı imhadır. Va- kıa bunların bazıları kendi nefsini mü dafaa ve muhafaza endişesile yapıldı ğımdan mazur görülebilir. Ancak kat- Hi nefs memnuniyeti | bir ülkü olarak ne bir rehber ittihaz etmeli mağa matuf harekeilerde bir ahlâki. yet olduğu gibi, onları uyandıracak veya tahrik edecek şeyler ahlâka mü #uikmet yapı” labilir. Meselâ bir efendinin . hizmetçi. lerini havasız ve rutubetli bir bodrum. içinde yatırması, bir patronun memu- gayrimütenasip işler muzur lâka mugayirdir. r srıf halkın sefalet dolayısile tecviz eden bir cemiyet ir cemiyettir. Bir nefsani garaz veya tama' sebebi- Bir kadının 24 saatlık hayatı Tercüme eden: İsmail MUŞTAK Yazan: Oo Stefan Zweig münakaşayı asıl hararetlendiren sebep bir prensip meselesi olmuş- tu. Bu münakaşada pansiyon müş- terilerinin hayat hakkındaki zıt te- lâkkileri çarpışıyordu. Meselenin © iç yüzünü, oda metçisinin boşboğazlığı sayesinde öğrenebilmiştik. Karısı kaçan o bi- çare adam faydasız o hiddet ve te- hevvür içinde çırpmırken elindeki mektubu bir paçavra gibi ezerek odanm bir köşesine fırlatmış, hiz- metçi kız da bunu okuyarak muh- teviyatını bize ifşa etmişti. Bu ifşa- attan anladığımıza göre işman karısı bu işi yalnız yapmamış, o genç Fransızla birlik- te kaçmıştı. Meselenin bu ciheti ma- lâm olur olmaz Fransıza karşı her- kesin beslediği muhabbet birden zail oluverdi. Esas itibarile kadının böyle kocasmı bırakıp kaçışında kimse bir fevkalâdelik bulmuyor- du. Genç kadın iri yapılı, kaba saba bir kocayı terkedip kendisi gi- bi genç, kibar ve ayni (zamanda güzel bir âşıkın peşine takılmasını akla yakın buluyorlardı. Meselenin asıl hayret edilen ciheti genç Fran- sızım pek kısa bir zaman içinde el- de ettiği muvaffakıyet idi, herkes buna şaşıyordu. Şurası muhakkak idi ki ne o şişman fabrikatör, ne kız ları, hattâ ne de birlikte kaçıp gi- den kadın o güne gelinciye kadar biribirini tanımıyorlardı. Onlar ilk defa bu otelde ve | hâdiseden bir gün evvel görüşmüşlerdi. Demek oluyor ki bir gece otelin denize u- zanan trasasında iki saat baş başa görüşmek, sonra bahçede de bir sa- at birlikte bir kahve içmek Madam Henriette gibi kusursuz ve lekesiz bir genç kadını böyle bir macera içine atmağa, kocasını ve çocukları. nı feda ederek yirmi dört saat ev- vel tanıdığı genç ve zarif bir erke- ğin peşi sıra © yürütmeğe kâfi bir sebep teşkil edebiliyordu. Pansiyonun yuvarlak masast et- rafında bu hâdiseyi o münakaşa e- denler bir noktada birleşiyorlardı: Madam Henriette kocasmı sefil .bir tarzda aldatmış, âşıkile birle- | münasebet bulunduğuna, o adamın temel görüyor, bu tezimi hararetle şerek ona bir oyun oynamıştı. Vak” anım şekli bunu apaşikâr gösteri- yordu. Herkes Madam Henriette'le © genç Fransızın pek eskiden beri tanıştıklarma ikisi arasında gizli bir bu otele mahza evvelden kararlaş- tırılmış bir firar son teferruatını hazırlamak maksadile © geldiğine hükmediyordu. Hiç kimse namuslu bir kadının topu topu bir tanışma neticesinde peşine takılıp kaçacağına veremiyordu. Pansiyonun müşteri» leri bu noktada birleşmişlerdi, hep- si meseleyi böyle düşünüyordu. Yalnız ben onlardan ayrılıyor. dum. Benim muhakeme tarzım büs- bütün aykırı bir yolda idi. Bence böyle bir hâdisenin vukuuna ben bir kadının böyle iki saat içinde verilmiş bir kararla kocasını btra- kip âşıkınm peşi sıra o kaçmasma imkân vardı. Uzun izdivaç senele- rini sukutu hayal - içinde, ruhan her zevkten mahrum bir can sıkıntısı ile geçiren © herhangi bir kadın böyle — cüretkâr bir tuzağa | düşmeğe evvelden hazırlanmış de- mektir. Ben bu kanaatte idim, Bi- naenaleyh otelde vukubulan hâdi- seyi kuvvetle mümkün, hattâ muh- kabul edilmeli ve herkes onu kendisi- | I Bugünkü Program ISTANBUL: 1740 Gramefon. 1830 Orkestra ve Türkçe tangelar, 19,30Kemal Niyazi B. ve arkada 21,00 Gramefon ve Ağa 21,30 Servet hanımın Musiki ANKARA: 120 f 18. Glineke Ouverture mil Delihen suite yivia Strauk Valse Yigen Löcbe 20. Alaturka sar Ajası haberleri, VARŞOVA Mi m. 1640 Orkestra konseri, | 17 mili Kanser, 1820 Pi 1888 20. 3,75 Pataky orkestrası, 2345 Opera or kestran tarafından konser. , 1915 İte radyosu, 20,20 K ıda verilecek. temsili makil, 2320 Alışam haberleri, 23,40 Rasat , 24 Münihten gece kanseri Askeri tebliğler | | Kadıköy zabit ve nefer şehit yetim'erine Kadıköy Askerlik Şubesinden: 1 — Her sene olduğu gibi 934 senesine ait inhi- varlar ikramiye defteri yapılacağından | Kadıköy askerlik şubesinde kayıtlı bulu | nan Zabit ve Nefer şehit yetimlerinin şim diden şubeye müracaatla kayıtlarını ye- nilemeleri icap eder. 2— Müracaatlar 15-1.934 den itibaren kabul olunacaktır, 3.— Malöl zabii ve neferlerin müra- cant günleri ayrıca tesbit ve ilân edile cektir. Abdulhamit ve Afrodit İskender Fahrettin Beyin Carihi ro- manlarından baz'ları ecnebiler tarafın- dan Almanca, Yunanca ve İtalyancaya tercüme edilmişti. Muharririn (Abdül hamil ve Afrodit) isimli romanı geçen sene Atinada (Akropolir) gazetesinde tefrika edilmişti. Macar o mütefekkirlerinden o İvan | Mikloş ayni eseri Macarcaya tercüme itap halinde neş- İskender Fahrettin Bey bu müra- canta müsbet cevap vermiştir. Eserin Macarcası da yakında neşrolunacaktır. ma ne kadar riayet lâzım 3a akli hayata da © kadar riayet icap eder, İstisnai bazı haller haricin- de, herhangi bir ünvanla bize tâbi ve bağlı şahısların faaliyetini bilerek ve kasden felce uğratmak kötülüktür. diği bazı fikirleri neşretmesi; bir va- zii kanunum fırkacılık gayretile, zekâ vetlerin serbestçe inkişafına mazar - ratı olacak bir kanunu çıkartması hep bu kabilden; Her ferde kendi kabi- Jiyetlerini inkişaf ettirmeğe medar © lacak vasıtaları ihzar etmeyen her c© miyet bu cihetten ga; İşte il asmın cismani hayatına ya ına, nüfuz ve maka - sulistimal ederek, yı bir zarar ika et- müdafaa ediyordum, Bütün fiillerimizi bu düstürun ışt - Ziyle tayin etmeliyiz. Mehmet Ali AYNI Pansiyon (arkadaşlarımın biç beklemedikleri bu nazariye derhal münakaşanın sahasını umumileştir- di. Bir aralık bahse Alman ve İtal. yan karı koca da karıştı. Bunlar yıldırım çakmasile yakması bir an- da olabilecek bir aşka ihtimal vere- miyorlar, bu yolda bir aşkın vücu- duna kail olanları delilikle, tatsız bir hayalperestlikle itham edior- lardı. Onların bu ii muhakkar ve tezyifkâr bir eda var- dı ki münakaşayı bir an içinde alev lendirmeğe kâfi gelmişti. İki üç kap yemek arasında cere- yan eden bu fırtınalı mücadelenin bütün teferruatını, herkesin kendi fikir ve mülâhazasını müdafaa için neler söylediğini burada izah etme- ği faydasız buluyorum. Esasen bir misafirhane sofrasında tesadüfen ortaya çıkan bir mesele münakaşa edilirken bu münakaşanın tarzı i- noktai nazarını is- bulup ortaya attığı delillerde ekseriya bir hususiyet a- ranmak icap eder. Filhakika o gün- kü münakaşanm nasıl olupta bir- denbire hararetlendiği, münakaşa- 'âk edenlerden neden yekdi- ğe incide edecek sözler söyle- diklerini izah etmek hakikaten güç- tür. Bence münakaşanın bir an için- de kızışmasına Alman ve İtalyanın pası âşıkile kaçan Madam Henriette'in Dünden itibaren ALKAZAR'da gösterilmeğe başlanan ASLAN TÜRKÇE ADAM SÖZLÜ Harikalar filmi büyük muvaffakiyetler kazanıyor Siz de gidiniz görünüz. Yi) (11992) Bu akşam ME TÜRK Sinemasında TAYYARE FİLOSU İ âzeten: Fatti'nin 2 kısın” e komedisi v8 Pathe Journal RKEZ RİCHARD BARTHELMES > Fransızca sözlü şaheser BAH (12074) Bugün matinelerdea itibaren İPEK SİNEMASINDA CLARK GABLE ve KAROL LOMBARD tarafından Fransızca sözlü olarak ibda edilen KADIN ve KUMAR İsimli muazzam film takdim edilecektir. Bu filmde pokere müptelâ h'ylekâr bir kumarbazm şayanı hayret macerası müessir bir surette gösterilmektedir. Ayrıcu Paramount gazetesi (12079) M:mlexerimizde bugüne kadar yapılan en güzel Türkçe film MİLYON AVCILARI Rejisör: ERTUGRUL MUHSİN Oyniyanlı MUAMMER - A Z FERİHA - MELEK - NECL - FERDİ - MAHMUT ve I M Bugün saat 10,30 da İPEK sinemasında matbust erkânına gös“ terileciğinden, şehrimizin # ma ve film müesseseleri müdir- İsrile sinemamızın serbest dühuliye kartını havi dostlarımızın teşriflerini rica ederiz. 1933 senesinin en güzel filmi olarak seçilen İHAYATIM SENİNDİR ( Back - Street ) Franszca sözlü. Oynıyanlar: İRENE DUNE - JOHN EOLES Bugün Melek Sinemasında Dikkat: Bu filmi görmemek, telâfisi imkânur bir zıyadır. Bu,ün ELHAMRA sinemasında MÖSYÖ BEBE Oymıyan: MAURICE CHEVALİER (12068) Matbuat Balosu Matbuat cemiyeti dostlarına mah sus olmak üzere hazırladığı balo 18 İkinci kânun 1934 perşembe akşamı Maksim salonlarında veri- lecektir. O gece Maksim salonları gazete ressam ve karikatüristlerinin yap- tıkları muhteşem dekorlarla süsle- recektir. Davetlilere hatıra gelmiyen çok şık ve değerli hediyeler | dağıtıla- caktır. Bilhassa gazeteci hanımlar dan mürekkep bir heyetin hazırla- dığı sürprizler bütün salonu kah- kahayla çmlatacaktır. Her yıl mev- simin en kibar eğlencesi olan mi buat balosu bu yıl hediyeler, sür- prizler, eğlenceli numaralarla do- lu bir binbir gece alemi olacak- ur. bir iddiası olmuştu: Bunlar kendi karıların hiç bir vakit böyle bir tehlikeye düşmiyeceğini, kendi ka- rıları için bu yolda bir sukuta im- kân olmadığını ileri sürmüşler bu- nunla da kalmıyarak — bana kar- şt iddialarını ispat etmek için — kadınları kolaylıkla avlamağa alış- mış bekâr ( erkeklerden başka hiç bir kimsenin benim gibi düşünmi- ini ortaya atmışlardı. Yavaş yavaş itidalimi kaybediyor, kızma- ğa başlıyordum. O aralaık, Alman kadını bahse karışarak çıkışır gibi hâkimane bir eda ile (kadınların bir kısımı namuslulardan ve bir kıs- mı da namussuz ve fahişelerden te- rekküp ettiğini, o kocasını bırakıp bu ikinci kısım kadınlardan olduğu nu iddiaya kalkışınca sabrım tü- kendi, ben de müdafaayı bırakarak taarruza geçtim: Bir kadının bazan kendi iradesine, ken tığma galebe çalan bir takım gizli kuvvetlere zebun olabileceğini in- kâr etmek bizzat kendi sevki tal mizden ve ( hilkatimizde yaşayan şeytani temayüllerden korktuğu- muzu saklamağa matuf bir tedbir- den başka bir şey olmadığını, bir çok kadınlarm (kendilerini kolay iğfal edilen kadınlardan daha kuv- HEM (12066) m. Senenin en güzel ve es ihtişamlı filmi VALS. MUHAREBESİ Zenginlik - Güzellik - San'st ve musiki | (12067) , ISTANBUL BELEDİYİ SEHİR TİYATROSU rp Bu akşaf 'i Tl saat 19,30ğİ l 0 “OKUS HAYA Büyük ope! Yazan: — Ekr Umuma | FRANSIZ TİYATROSU , 4 Madam Marika Kutopuli heyetimM?” temsilleri vadi Bugün saat 17 de tenzilâtlı fiatl matine Kozmiki Kinissis, Akşam saat 20.45 te Demoiselle. telâkki etmekte bir haz duyduk” rını söyledim. z Bence gönlünün temayülüne, #f kın ihtirasma serbestçe inkıyat €€ rek âşıkının yanma kaçan bir Ki dın, bir taraftan kocasının kol! arasında ona muhabbet ve me! yet teminatı verirken diğer tan bu kocayı aldatan, ona hiyasfi eden kadına nispeten daha naif, ludur; bu fikrimi az çok sarah müdafan ettim. Münakaşanın BEİ ğı bu hararetli ve kıvılcımlı is! met üzerinde ötekiler biçare dam Henriette'e hücumları! #4 ğalttıkça ben de — lüzumun” çok fazla ileri gittiğime kan makla beraber — müdafaamı 8 rıyordum. Benim Madam Hen imüdafaada gösterdiğim bu Alman ve İtalyan karı kocay! “4 dırdı, onlar bunu kendilerine Mv bir tahrik mahiyetinde telâkki * ler ve haddizatıda fikren biribi” pek uygun olmamalarına ri benim üstüme öyle bir saldır” ki şişman Danimarkalı, bir f: hakemi gibi, elinde bir kruno” 4 saatle, arasıra parmaklarının tarafını masaya urarak bizi davet ediyor, şen ve neşeli 13 işi lâtifeye çevirmeğe © çalıfi? “lütfen, efendiler?” diyordu. , (Bit: r ve Cemal Ref ç t a i