pl Sıhhi bahisler > Barometro yükselir ve alçalırken.. i İ © Tnöamın içinde bulunduğu ortanın tesirleri arasında hava tazyikine ve © bu tazyikin değişikliklerine iyi bir yer vermek lâzım mıdır? Düşünülür- se bunun tabii ve makul olduğuna hemencecik karar âki | her nedense bilgiçler şimdiye kadar © bunu düşünmemişler Her ne ka iki havayi nesimi tazyiki altın- da ve yahut bunun aksine olarak ha vası azaltılmış yerlerde neler çektik- lerine dair baz: âlimlerin muhtırala- : umuyor; büyük hava tazyikleri değişikliklerinin yaptıkları | arızalara, dalgıçlarm, uçarcıların, hat Alp dağlarına tormananların çek- Ellerine dair yazılmış tıbbi eserler gö- rülüyorsa da gerek o muhtıralarda, © gerek bu eserlerde her gün herk alâkadar olduğu küçük hava tazyik- kani hakkında bir şeye rastgelmiyo- 5 dar akademilerin günlük müzakere v ni beraber onların bu hu- > susmaları, düşkün hava tazyik. ında insanların o kolaylıkla yayılmasının önüne geçemi- Kn iz genç kadın, hırçınlaşıyor; çünkü bora kopmak üzeredir. İhti- yar romatizmalı yirmi dört saat önce “kar yağacağımı söyliyor, çünkü roma tizmaları tepreşmiştir. Bu hâdiseler > biye oluyor. Fakat nasil bir mihani- ? Bunu anlamak kolay değil, a Tıp fakültesi Spilman rektö- rü nasıl oluyor da hava tazyikinin ek silmesi sapasağlam kimselerde hasta lik kılıklı tezahürler göstermek sure- vE yirmi dört, kırk sekiz saat önce zle Ee haber veriyor? lerlemesi derneğinde an- seler öyle zamaı . da ağrılara, a tuta'uyorla, 'kaktarında gerginlik duyuyorlar, üşü yorlar, uykuları kaçıyor, başları, ka- burga kemiklerinin arası ağriyor. Böyle kimseler evlerinden dışarıya çıkmadıkları, pencerelerinin perdele- ri kapalı olduğu ha'de kar yağmakta olduğunu anlayorlar ve hiç aldanmi- yorlar. Bu zata göre havanın bozu- İup düzeleceğini önceden haber ve- renler arasında adam oğlu barometre ile nem ölçüsü Hygrometre'nin ara- © yerinde bulunuyor. Birincisinden son- Fa, ikincisinden önce havanın bozula cağını bildiriyor. Görgüsü çok bir Macar hekimi, Doktor Büde başlıca, yürekleri hasta «olanları söyliyor. Barometre düştü mü, diyor, yürekleri hasta olanlar “lapkır heyecana, tesire tutulmuş yahut “kendilerini zorlamış gibi olurlar. De- mek olüyor ki, hastalıkları artıyor. Ayni hava bozuklukları damarlar ü- zerine bilâkis yürek üzerine yaptıkla “rma ayları olarak dokunuyor, damar z genişletiyor, bundan ötürü de e Be yk yarlar, Tansiyonu düşkün olanların vay halini Bununla beraber iyi bir gözleyici ve görücü bir hekim olan Döktor jd Fokamesk, . da, yukarda Ür rg örmü! Ta eserken, yani ba bulunurken Siyatik dil ağrısı olan has talarınm ağrıları, sızıları artıyor; vü- cCutlerde azot toplanıp kaldığı için ü. remi vakaları çoğalıyor. Tuss da hastahanede çalışırken & İ müş, hava tazyiki düşkün iken beyin İ kanamaları çok oluyor. Geçelim teneffüs öletlerine.. Baro “metre düşmesinin veremliler üzerin- deki tesirine dair bir çok görgüler var. Barometrenin düştüğü demlerde bu hastaların akciğerlerine kan hü- Nem Beka ve sık sık ağızlarından or. Doktor Pi ile Fori, im li ile birleşerek işe girişmiş- ler ve tam bir yıl çalışmışlar hava © tazyiki ile, yellerin, nemin, ve harare tin hastalar üzerindeki tesirlerini a- © raştırmışlar; bu uzun araştırmadan sonra ne havadaki nemin, ne de hara retin hastalara dokunmadığını gör k er. Yalnız hava tazyikinin bir 'denbire düşmesinin iç uzuvlarından kan gelmesi: arttırdığını kaydetmiş- r. Anlatılan vakalar o kadar çok, o kadar türlü türlü ki, yalnız saymakla kalacağız. Bu işe dair yazı yazanla- rın bir takımı diyorlar ki, düşkün na- bız akli hastaların zaten düşkün olan rahi hallerini büsbütün düşürüyor. Ateşi olanların ateşleri yükseliyor, priton iltihabı, yumurtalık kistleri 0- İanların çektikleri istiraplar artıyor. Pek o kadar hastalık bahsi sayıl- mıyan bir başka fasla geçersek, şöy- le böyle sağlam olan kimselerde baro sebepleri başka yerlerde haller, yürek sıkıntıları, gö ları, kurdeşen, ekzema gil rının reflekslerinden İri buhran- lar yaptığı görülü /'r. sv. Bazıları da meseleyi umumi bir tarzda yüzlemişlerdir. Doktor Şerö- der'in dediğine bakılırsa pek ehemmi yetsiz hava tazyiki düşkünlükleri ö- İüm yekünunu or. Sağlam, hasta insanlar yüzünden (ziyadesile müteessir oluyorlar. Malihülya buh- ranları, ansızın ölüm vakaları artı yor. Kendi elleri ile hayatlarına kı- yanların, beyinlerine kan hücum eden lerin sayısı çoğalıyor. Görülüyor ki, hekimlerin ardını a- rasmı kesmiyerek çalışmalarından çı kan netice hükü, süren düşünceler hemen hemen birle şiyor. Çünkü o düşüncelerde sayı!mı- yacak kadar çok olan nesillerin uzun görüşlerinin meyvesidir. Vaka inkâr “olunamaz. Şimdi nasıl oluyor? Hava tazyiklerinin alçalıp yükselmesi han gi mekanizme ile tesir ediyor? Bunu izah etmek o kadar kolay değil. Ilk akla gelen düşünce dışardaki i tansiyon üzerine tesiri neticesi- dir. Özle geliyor ki, bu düşünceden vazgeçmeli.. Çünkü kati tecrübelerle anlaşılmıştır ki, her tazyikin azalma- sı damarlarda tansiyonu değiştirmi- yor, .... Barometre düşme: hastalık salgınlarının gidişi ve şiddeti üzerine tesiri var mı, yok mu? Bu da ehemmi yetli bir meseledir. İstatistikler ve gözler ve söyleyen grafikler gösteri- yor ki, 1889 da Paristeki ve Rusyada humması vakalarında da böy olduğu kaydedilmiştir. Bu hastalıkları mikropların yaptı- ğma göre şu noktanın izahı lâzım ge sz — tazyiklerinin azalmasile “mikroplara karşı koymak irinci düşünceyi kabul ediyorlar; bazıları da iki nanlar düşüncelerini güzel misallerle telleyip pullayorla, ların sirayeti kısmen izinde küçücük su damlaları bulunduğu zaman hava oluyor. Çok kere ancak | görülebilecek kadar kü- | çük olan bu damlalar ayni zamanda mikropların beslenmelerine yaraya- cak gazleri sari olduklarından hava- da dağınık olan mikroplar içi lantı yeri oluyor. Hava tazyiki d kün olursa mikroplar bu şartlar al- tında istedikleri gibi yaşıyorlar, uyu- yorlar ve muzir tesirleri artıyor. ... için çekinmeli? Doğruyu söyle meli. Bir çok vakalar rın tazyiklerini izah ettil za, sıhhatımıza, hastalıklarımıza te- sir ediyor. Bu değişiklikler yalnız değil, Hava değin mi, değişen yalnız ha- va tazyiki değildi dan biraz ön- ce, yahut onunla beraber, yahut on- dan biraz sonra başka hava hâdisele ri de değişir. Rüzgâr kesilir, yahut Milliyet'in edebi romanı: 87 2 KIR Ç İÇEĞİ| BURHAN CAHİT: Cünkilâp Komanı) © — Öğle yemeğini (Sen Mişel) de yiyeceğiz. Buraya iki yüz kilo- © metredir. Biraz süratli gitmek lâ- Ozım. Vasati yetmişten aşağı düş- © mek doğru değil. Hava çok soğuk. Fakat yağışlı değil.. Yola açıldık. Paris istikametine doğru giden * otomobiller gittikçe çoğalıyor. Güzel bir ormanın 1 nin iskeleti o kadar arel ki! || Ormanın içindekiyol geniş ve ok düz. Göz alabildiğine gidiyer. Yalnız sağdan ve soldan amut baş- ka geçitler de var. Onun için emni- ile sürmek kabil değil. Maama- nuşuyoruz. © Orman bitince hemen bir köye dik. Solumuzda ağaçlar arasına ömülmüş eski bir şato var. Parise fih bir kaç defa yüz, yüz on yap- | Şehir haricinde direksiyon kul | insanı yormuyor. Rahat ra- | yaklaştıkça bu şatolar çoğalacak diyorlar. Resimlerini gördüğümüz İ etrafları hendekli, duvarlı taştan kale gibi şato... Rengi bile insana kasvet veriyor. Köyün eteklerinden nehir geçi- yor. Köyde durmadan geçtik. Saat tam on ikide (Sen Mişel) in bahçeli lokantasının önünde idik. Akşama Paristeyiz, Bir kaç otomobil daha var. Biz- den daha evvel gelmişler.. Fakat bizden evvel Parise varacaklarını pek zannetmem. Hava soğuk olmakla beraber her | kes dışarıda yapraksız ağaçlar al- | tında yemek yiyor. Suat Bey: — Pek doğru, dedi. İçeride sıcak tâ yemek yedikten sonra otomobil. le yola çıkmak tehlikeli. Biz de dışarıda bir masa aldık. İsviçrede bulamadığımız iyi şa- burada istediğimiz gibi bu- luyoruz. Nefis şeyler. Dört sene sonra. Şehime Hanım, kocası Arif Bey öldükten dört sene sonra, merhumun sağken kendisine ihanet etmiş olduğu nu öğren: Evvelâ ağlamıştı. Sonra hayatında bir boşluk hissetmişti, daha sonra ya | ükünet bulmuş, evvelce gayri kabili tamir zannettiği bu yiza | in, hayatı daha iyi yoluna koymuş olduğunun farkına varmıştı. Otuz beş yaşında, mütevazi de ol- sa, kâfi irat sahibi serbest bir kadın- dı. Allah bili kadar da aşkı tanımıştı. Mütehakkimdi. Kocası sağken ona göz açtırmamıştı. En küçük masrafla . Çekmecele rinde, cüzdanında, ceplerinde şüphe iç bir emareye rastalmamış Yapılacak işlerini not etti- ği cep defterinde de şüpheli bir ran- devü saatinin yazılmış olduğunu gör» memişti. Fakat bir erkek sevdiği ka- dıma verdiği randevüyü” hiç unutur ep defterine yazmağa Her halde kocâsının kendisine iha iği kadının, eve gidip gelen kendi ahbaplarından biri olduğu mu- hakkaktı. Bir defa Arif Beyin kadm uğurunda masraf yapacak adamlar- dan olmadığımı iyice Şehime Hanım eve girip çıkan nıdığı kadınları birer birer göz! önünden geçirdi, Bir defa kendilerin- den şüphe | edilemiyecek dostlarından bir kaçını iskarta etti. Bunları da ya ihtiyar, ya çirkin oldukları için hesa ba katmıyordu. Geriye Çünkü Arif Bey derisi para eder di- ye pireyi öldüren insanlardandı. Ge- riye'kim kalıyordu? Şeref Hanı Fakat o da iftiziden rahatsızdı, zünde al al iekeler vardı. Arif Beyi: de her hangi bir hastalık geçmesin di ye bütün ömrü titizlikle geçmişti. halde Şeref Hanım da deği Meliha olmasın? m en ti Havadaki aydınlık değişi #rik kudreti yükselir, alçalır. Rutu- bet derecesi az çok artar. Hararet düşer. Gördüğümüz ikler , üzerine bunların inin ayrı ayrı tesiri vardır. Yalnız bu kadar olsa göne içinden çıkılabilinir; lâkin çevre bağımızı sar muş bilinmiyen şöyler de var. * Işiğin ve onu terkip eden şeylerin hayati e- daha yakından öğren- i elektriğinki de böyle, iyen radiyasyonlarınki » Denilebilir ki, biz bunların âlnattan bir parça olan insan ü- zerine tesir eden tabiat kuvvetlerinin bazılarını tanıyabiliyoruz. Lâkin ne öğrendiklerimiz, tanı- ildiklerimizin — ancak bir “nazariye” unvanına lâyik görülüyor. Nazariye ki, Piyer Termi- ye'nin güzel sözlerine göre: “Hâdi- | selerin çevresinde yabancı elbise gi- | bidirler, uygun, parlak, bir kaç gün, yahut bir, iki sene dan son- ra modası geçer, biçimi bozulur, es- kir, bir tarafa atılır” | Bununla beraber bir çok vakaları bir araya toplamak ta bir iştir, Bunu | azımsamalıyız ve varlık şartlarımızı | düzeltmek, sıhhatimizi arttırmak, hastalıklarımız azaltmak için onlar: | de etmeliyiz. Hekimliğin budur, Bunu yapabilirse ne | ösyi £ şarabı yalnız başına içtikten son- işe de yanına aldı. Yolda bim reksiyon kullanacak, hem i- çecek. Suat Bey: — O halde otomobili ben kulla- nayım, dedi. Ben, itiraz ettim: — Olmaz. Sonra karı koca yarı- şa kalkarız. Parise bir an evvel varmak için sabırsızlanıyorum. “Yemeği yer ye- mez hareket ettik. Öteki yolcular da hazırlanmışlardı. Dört araba he men hemen beraber kalktık. Köy- den çıkmcıya kadar © hepsine yol verdim. Ana caddeyi bulunca yol verdiklerimi birer birer atlıyarak öne geçtim. Artık Paris varoşların- da buluşuruz, Yalnız bir hata ettik. Köyde ye- mek yerken radyatörün suyunu ta- zelemedik. Maamafih hava soğuk. O kadar lüzum da yok. Yol gittikçe e Güzelleş- ti. Artık sık sık illiare, şatolara, küçük şirin köylere tesadüf ediyo- ruz. Starsburg - Paris tren yolunu takip ediyoruz. İki yol müvazi gi- diyor, Parise bir saat uzakta bir köyde heş dakika mola verdikten sonra kün mü? Sen deli Şehime Hanım yalan söylemenin yeri olduğunu düşünerek: — Evet, dedi. — Mektupların mı buldun? — Evet, imin mektupları? Şehime Hanım omuz sillti. O za- man Meliha dedi ki: — Eğer buldunsa yak gitsin. Bun- dan sonra sana ne faydası var? Şehime Hanım “elimde mektupla- rı var” dediği zaman, Melihanın ha: line dikkat etmişti. Bir gayri tabiilile kat erkekler elden, çi larlar mı? Yalnız Sabaha! adamlar ne diyorlar, Sex - appeal mr edir, işte öyle alıcı bir hali vardı. Bir gün Sabahati evine çağırdı. meseleyi birden açamazdı. ni bin türlü tuzak kurmak- la meşğuldü. İmkânı yok, Sabahat bu tuzaklardan birine düşecekti. Odala- ra, salona her tarafa Arif Be; simlerini serpiyor, sonra kendi riyi gözetliyordu. Bakalım, Sabahat fotoğraflardan eline alıp, ken- di kendine hissini izhar edecek mi? Böyle bir şey olmadı. Şehime bir gün Sabahata dedi ki: — Bugün kocum öleli dört yı! olu yor. Mezarını ziyarete | gideceğim. Sağ olsaydı, şimdi elli yaşında olacak u — Hastalığı çok uzun sürdü müy- dü? — Biliyorsun, zatürree sekiz gün de aldı, götürdü. — Han, öyle ya.. — Sen de benimle bareber gelir misin? — Havalar bugünlerde iyi gidi- yor. Pekâlâ gelirim, ne alacak? Sabahat Hanım bu cevabı verir. Şöyi andı, dudağın rüjunu düzeledi. İki kadın konuşa konuşa (çıktılar. O Hav- ya Efendi kabristanmdan içeri girdi- ler. Arif Beyin mezarının başma gel- dikleri zaman, Sehime Hanım hep göz ucu ile Sabahat hanımı tetkik &- diyordu. Acaba hakik;ti ifşa edecek bir heyecan gösterir mi diye? Merhumun ruhuna fatiha okudu- lar. Sabahat hiç heyecan göstermiyor du. Bilâkis diyordu ki: — A kardeş, burası kabristan de- âdeta bahçe!.. — Evet amma, altında yatanları düşünmemek şartile.. — Bizim aile kabristanımız Eyüp ten Sabahat Hanımda bu ne alâkasız- Vk! Bu ne aldırmamazlık! O zaman Sehime Hanım kararımı verdi. Demek Sabahat ta değil! Eğer kocası ile mü nasebeti olsavdı, hiç olmazsa gavri ihtiyari izi veva hareketi haki- k wtaya atabilirdi. Hattâ Sabahat ği, arm İzmire gidiyoruz. Al- tı ay kadar orada kalacağız. — Yok canım, sabahtanberi biç söylememistim. — Aklıma melmadi, Zaten is te a- Yarın akşam saat tam 9 da MELEK sineması Büyük filmler serisinin en çilzellerinden ve eseri bütün dünyada tanılmış muazzam bir film takdim edecektir. ÇIPLAK KADIN Tamamen fransızca sözlüdür. Theonun albumu Cümhuriyetin onuncu yılı şerefine 1934 yılbaşında çıkan bu meşhur ka- rikatür albumünü okuyucularımıza hassaten tavsiye ederiz. Bu güzel al bümde Theonun pek sanatlârane ya- pılmış karikatürleri nazarı dikkati eelbediyor. Ayni zamanda türkçe ve fransızca bir çok eğlenceli hikâyeleri de havi olan bu sanat eserini mutla - ka tedarik etmeyi de unutmamalıdır. Çünkü Theo bu yılbaşında okuyucu - lara üç büyük sinemamızın alt kol- tuğunu kupon olarak meccanen hedi- ye ediyor. Albümün fiyatı bir liradır. Bundan ucuzu da sağlıktır. cele oldu ya.. Daha dün akşam karar verdik, Size uzun uzun mektuplar ya zarım. Yarm akşam hareket ediyo- Tuz, ben sabahleyin size bir kere uğ- Tarım. Sabahat ertesi sabah uğramadı, sade ce yol hazırlığından, fazla meşguliye tinden bahisle telefon eti, Aradan haftalar geçti, Şehime Hanmm Saba. hatten hiç mektup almamıştı. ... Bir akşam kocasının ki ni karıştırırken, kitaplardan bi çinden bir kâğıt parçası çıktı. Koca- sma yazılan kâğıtta şöyle iki satırcık vardı: “Bu akşam mümkün değil. Yarn Muhabbetler.” İmza yoktu. Yoktu amma t eline bir iha- geçirmiş bulunuyordu. Fakat bu yazı kimin yazısı?. Şehima Hanım derhal kendisine gelen bütün mektup demetlerini açtı, acaba kâğıt taki yazı, mektuplardaki hangi yazı- ya benziyor, Bir türlü içinden çıkama dı. net vesikası O gün öğleden sonra can sıkıntı #mdan sokağa fırladı, Şeref uğradı. Söz arasında Şeref Hanım iabahatten bir kartıpostal var. ;endisine kart veya mektup gön- derilmemesinden zaten şüphelenen Sehime Hanım, bemen karta sarıldı ve ww satırları okudu? “Burün uzun mektup yazmak mümkün değil. Fakat bu hafta yaza cağım.. Muhabbetler... Aman Allahım, “mümkün de; ve “muhabbetler” kelimeleri. kitap- tan çıkan kâğıtlakilerine ne kadar enziyor? man Sehime Hanım kabından eiktı. Pu kadınım merhumla münase- betine kızmamıstı, hayır, fakat yolü- nü o kadar mükemmel pynamış olma sına kızıvordu. Frtesi sün kocasmm mezarına git 6. Dun etmedi, fakat için i win“ nü budala, sevdi ön surarin yatıvorann, urunda hile derili. Seni bir O günden itibaren Sehime Han mm omuzlarından büyük bir yü kalkmış oldu. ” SEM İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamele: icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi : Galatada Ünyon Hanmda Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Tel. Beyoğlu : hareket ettik. Hafif yağmur başladı. Madam Beno: — Parisin yağmurları hiç eksik olmaz. Yaza kadar devam eder, Di- bir şehre yaklaşıldığı na- sıl belli oluyor. Yol otomobil, araba, kamyonla dolu... Sağ, 80l istikametlere bir px is yolunu gösteriyor. Nihayet bir kubbeyi aşar- ken uzaktan sisler, dumanlar altın- da namütenahi bir şehrin silueti gö- ründü. (Eyfel) in bacakları ve uzun bo- yu bu siluetin ortasında sivrilmiş duruyor. Gayriihtiyari: — Paris! Diye haykırdım. Elimde olmıyarak gaza basmı- Otomobil dik aşağı kanatlanır inmeğe başladı. Madam Beno yeni söylenmeğe başlıyan: — Paris je #aime.. Şarkısmı mırıldanıyordu. ,.. Şehre girince yerlerimizi değiş- & Suat Bey Parisi oldukça tanı- ? Mösyö Benot Etoile'de bizden Mİ rıldılar. Biz Şanzelizeye 4887, 5 nerken sağa saptık. Ve tekrar sola dönerken karşıdan ineceğimiz ote- lin levhası okudum. — Oh, geldik! Hötel Byron, Küçük, fakat çok temiz ve konforlu bir yer. Ekseri- yetle İngilizler geliyorlarmış. İlk hamlede buranın meşhur İngiliz şaiiri (Lord Byron) un ismini taşı- dığını zannetmiştim. İngilizler de buna aldanıp bu otele rağbet edi- yorlar galiba, dedim. Halbuki Su- at Bey izah etti. Fransızlar Biron diye okuyorlar. Aslıda böyledir. Çünkü bu Byron Ingiliz şairi değil Fransa ihtilâlinde ismi geçen Cene- ral Byron'nun ailesine aitmiş. Küçük temiz bir solnu, çok rahat banyolu odaları var. Suat Bey otomobille meşgul olur- ken ben soyunmuş, banyoya girmiş- tim bile! ... Akşam yemeğini, Beno'larla söz- leştiğimiz Moka lokantasında ye- dik, Burada İtalyanlar servis ya- pıyorlar. Fakat çok koket, şık bir yer. Hele bir şarap veriyor, Enfes. ya gibi, Mösyö Beno memnun: Ben Parise her gelişimde ye- meği burada yerim! Diyor. akşam yılbaşı. Belkide sa (11744) Acıklı bir ölüm Merhum Dr, Mukbil Beyin kerimesi zahire tüccarlarından Krimi zade Zühtü Beyin refikası ve arkadaşlarımızdan Ni- hat Beyin amcazadesi | Şüküfe Hanam, pek genç yaşında müptelâ olduğu hasta- İıktan kurtarılamıyarak cuma günü Balı kesirde vefat etmiştir. Bugünkü Program ISTANBUL: 1740 Gremeton 18 Refik Ahmet Bey tarafından konlersns. 18,50 Orkesi 1930 Eftalya Hanım Sadi Bey ve arkadaş” art, 21 Gramofon. Hanımın iştirakile Bedayii Mu» Ajans haberleri, VARŞOVA Ii m. Müsahaba, 1740 Mektep neşriyatı, musiki, 1880 Zirni mwsahal BUDAPEŞTE 650 m. adın seyriyatı, 18.30 Viyolonsel eri, 19,10 Ders: 19,40 Piyano refakatile taganni konseri, 2020 Konleranı, 2050 Ste” fan Berta exlon takımı, 22501 Lokantades Daklsa hafif musiki, 2335 Sahibinin plikları, 24,15 Dona Paluta otelinden mak- len caz musikisi. VİYANA Si4 m 18,05 Spor haberleri, Asar Greepric, Max Kundagrabes 2 Bap adan şarkılar, (2120 Senfonik Ol konser, 22 Konferana, 22,15 Konserin maba- BRESLAU 325 m. 17, Hafif musiki 230 müsakabe, 180 Sislan George | hakkımda meşriyat, 19,10 Halk takvimi, 19,30 Muhtel şam haberleri, 2320 alar ai i, 23,35 Org konseri, 24 aci, arslan Bugün saat on sekizde İstanbul rad- yosunda Refik Ahmet Bey tarafından bir konferans verilecektir. Mevzu şudur: Türkiyede operetin tarihi ve eski operet sanatkârları, o . milliyet Asrın umdesi “ MİLLİYET ” ir. ABONE ÜCRETLERİ : ik ri yerime — « Müddeni nürkalar 18 ayranı > Gerek ve t işler için meüliriyete mel Gnzetemiz ilinların mes'u- İiyetini kabul etmez, Ramazan: 14 Imsak Iftar SD SD 5 39 16 50 bakliyazağız. Onun için bu gece er ken yatacağız, Yarın akşama kadar Parisi gezmek lâzım. Saat onda ya taklarımıza çekildik. *.. Bugün ilk işim (Narin) e uzun bir mektup yazmak oldu. Suat Bey: —Deli kızı gene köpürteceksin. Parisi görmek için çıldırıyordu. Diyor. Narincik yanımızda olsa dı. ne kadar eğlenecektik. Gelecek yılbaşında İsviçrede kalırsak işal- lah Narin'le seyahat ederi a mi dokuzda dolaşmağa başla” t Yılbaşı olduğu için mağazaların kapısmdan bile girilmiyor, Cadde“ | lerden insan selinden geçilmiyor. Otomobil kullanmak bir felâket, S4 at Bey taksi ile gezmemizi söyledi. Çok rahat ettik, Burası bir âlem. 7 Opera meydanından bir geçe“ | bilsek te görsen... diyordu. Avrupanın merkezi de merkezi Opera meydanıdır. Kabil olsa da Cafe de la paix'de bir yer bulabilsek. Şoför bizi Grand Oteli kapısının önünde erik. Yaya Sİ rak bu insan selinin içine bir damla Bitmedi),