İktısadi bahisler Şimendiferin iktısadi büyük kıymeti Şimendiferin nal i ucuzlatma ii siyle, kıymetlerinin azlığı yüzünden #welce nakliyata | elverişli olmıyan bir çok mallar artık nakledilebilmek tedir. Pek tabiidir ki, her malın nak- liye masarifi hususunda tahammül e- debileceği bir bad vardır. e bu masraf malın asli kıymeti Kalya öiverişiğ' ölmez, Edilen da hildeki nakliyat yalnız yollar tarikiy İs icra edilirken, çok pahalıya mal ol duğundan bir çok elzem maddeler İ . Bunların en mühim» | lerinin başımda kömür, demir, keres- te, buğday, inşaat malzemele umum mensucat ham maddeleri diğine nazaran iktisadi hayatımı: oynadıkları rolleri birer birer düşü nürsek o vakit bir memlekete şimen- diferin ne kadar elzem olduğunu takdir ederiz. Bugünkü modern sanayi, cihanm her tarafında deniz ve demiryolu ci- Vüzumlu olan isti maddelerini hem ucuza mal edebiliyoruz, hem d. mamülâlının sürümünü (temin etmiş oluyoruz. en faati elde ettikten son- yi, artık fazla masraflı olan ” usulünü ter lâtma geçiyor i şekli fazla sanayi merkezlerini teşkil eden büyük şehirlerde bulunurlar. Bu gün kü iktisadi inkişafın semerelerinden birini teşkil eden bu büyük şehirlerin kuruluşunu gene şimendifer teshil et tiği gibi, bunları besliyen gene odur. Bir kere dahilde bulunan asri ve bü- yük bir şehrin bir günlük istihlâkâtı- nı gözümüzün önüne getirelim. Bu ka | dar büyük ihtiyacı şimendiferden ma ada acaba hangi vesait karşılayabi- lir? Evvelâ şimendifer şehir halkının mübrem ihtiyacı olan yenilecek, giyi İccek, teshin ve inşaatta kullanılacak bilümum maddelerin kısmı azamını taşır, Bunlardan maada büyük şehir- lerin muazzam istihsalâtını husule getirecek olan ham, yardımcı ve nim mamul maddeleri nakleder. Üstelik bir de bütün bu maddelerden işlenen ve harice satılan mamulâtı sevkeder. Evvelce nakliyattaki müşkülât zâ erine yerinde bol ve ucuz olan sul ihtiyaç mahallerine bir türlü sev- kediemezdi. Hattâ bir mmtakada aç- lık ve kıtlık olduğu zamanlarda bile, ayni memleketin diğer mıntakaların- da mahsul çürüse dahi bolluktan isti fade edilemezdi. Şu halde her mınta ka münferit bir halde ancak kendi yetiştirebileceği mahsule tabi idi, Bu suretle ayni memleket dahilinde, ay» ni cinste olsa malların fiatlarında da büyük farklar olurdu. Fakat şimendi Eskiden, - şimendiferin olmadığı zamanda - her müstahsil, mamülâte lâkâtma bağlı idi. Şimdi i tını ham memleket dahilinde, hem de bilumum dünya piyasalarına satabile ceğinden ayni mıntakaya bir çok müs tahsiller yanyana dahi yerleşebiliyor lar. İşte ancak bu suretle memleket ik tsadiyatında çok kıymeti olan büyük sanayi merkezleri vücuda geliyor. Sonra bu merkezlerden uzak, yaşa ma ve terakkiler yalnız tabiat unsur larma bağlı olan büyük müesseseler yine şimendifer sayesinde tesis edile- biliyor. Bir memleketin o sanyiinin yükseli- inde sermaye meselesinden, fabrikala- rınm bulunduğu müsait mevkilerden sonra İştetilen en son sistem makine erle beraber bir de o mütehassıs işçi hityacı gelir. Tecrübeli , Tecrübeli işçiler ise en VELİ Bugünkü Program ISTANBUL! 2139 Ker vi Niyazi Bey ve arkadaşları. . ANKARA, di, 19,20: Alaturka sar 20: Ajans haberleri, VARŞOVA Ili m 17 Piyano parçaları, 1740 Müsahabe, 18 Keman konseri piyano refakatile, 18,30 Ha fit şarkılar, Zirsi abe, 1905 Müsaha- 1945 Plâk operet, 21,08 Senfonik be, 22418 Olaf di Mai 1308 Den müsababe, DUDAPEŞTE öm 1430 Madite 8: opera temsili, mü VİYANA S18 m. 1825 Piyano muni güzel san'aar hayatına dair, 19,20 kitaplar, 19.25 İngi. de: 19,55 Büyük operadan naklen Richard V. mer'in Tannhasuser Tanhoyzer operası bem K isirabetlerde müsahabaler, 24 Dane plâk- ları, MİLANO oRiNo « FLORANSA - , si piyano-Keman, 2330 Bando orkestra tara dan ann ezik PRAĞ 455 m. X7 Konser, çocuk neşriyatı, 18, ik, Milliyet'in edebi romanı 74 'KIR ÇİÇEĞİ Unkılâp Şefkatine, babalığına inandığım bu adam artık saadetime elle tuta cak kadar yaklaştığım bir anda kar şıma bir düşman gibi çıktı. Artık onun hiç bir hareketine emniyetim Eğer bana son bir iylik etmek ister. © seniz beni yalnız bırakın. ği ifrit, ne hilekâr adam yarab- Şimdi dünyanm en temiz yürek- Ji, en şefkatli bir adamı gibi... Se- sinde öyle bir tatlılık, hareketlerin- “de öyle bir babalık var ki! Eğer Ginanmak imkânr olsa... © Bileklerimi oğmağa çalışarak ce- "vap verdi: — Her şeyden evvel ( sıhhatini düşünmek lâzım. Sinirlenecek hiç bir şey yok.. Bir kere oldu, ben de “üzüldüm. Emin ol senden fazla ü- züldüm. Çünkü seni bu halde gör- mek istemezdim. Fakat ne yapma- fer dolayısiyle alıcılar arzu eyledikle ri yerlerden mübayaatta bulunabile- ceklerinden, fiatlerde kolaylıkla mü- vazene hâsıl oluyor. Ziraat, sanayi, ve münakalât dün- ya rabıtasnı teşkil eder. Şimendifer ise nakliye vasıtalarının en başında gelir. Çelik ağlarla memleketimizi meğe muvaffak olan kudretli hükü- metimizin yüksek icraatını öz vata- nımıza yeni bir hediyesi olan Ulukış- la - Kayseri hattının kıymeti çok bü- ira bu hat Kayseri Sam- sun demiryolu ile beraber Kara ve Akdeni lerini birbirine en kısa bir ta ve diğerine baği bağlıyacak olan balıkağı cesim şebekenin Garp cihetini ta- mamlamış oluyor. : Kı İş ve İşçi Milliyet ba sütunda iş ve işçi isti- yenlere tavassut ediyor, İş ve işçi istiyenler bir mektupla İş büro- muza müracaat etmelidirler. İş aranıyor Büyük Bakkaliye kooperatiflerin de çalıştım. Mükemmel tezgâhtarım , Ehven şeraitle çalışır. w diği * kadar nakdi kefil veririm, Milliyette (M. F.) rumuzuna mektupla müra - cant. ... Yemek dahil olmak üzere sekiz lira aylıkla hademe , garsonluk Be; j , 2205 Müsahabe, 23,5 Sen haberler; ca haberler, - NAPOLİ - BARİ, 20,0 Plâk3, haberler, 23 Oda musikisi, Müteakiben da BÜKREŞ 304 m. 13 Boran haberleri, plâk, O 1415 plâk, 18 . 18,20 Radyo orkestrası, 20 Üniversite radyoru, 20,20 Plâk. ız temali, 21,10 Avsataryı Kabare ve dane ma; MİLLİYET PAZARTESİ 18 KANUNUFVVEFİ a KULAK e (MR bel AE Kadınlarla başa kul kolay mı? Almanyadaki “Nazi,lerin Yahu- di düşmanlığından söz açılmıştı İ- çimizde bulunan bir Yahudi ahba- ba takıldık: — Şükret ki, Almanyada de- gilsin! Yüzümüze baktı: — Almanyada olsam ne lâzım- gelirdi? — Ne lâzrmgeldiğini bilmem a- ma Hitler oradaki Yahudilere du- man attırıyor. Omuzlarını kaldırdı: — Hitler, Yahudilere bir şey ya- pamaz! — Daha ne yapsın yahu.. Dedik, baksana, şimdi de hepinizi hadım etmeğe kalkıştı... Kıs kıs güldü: — İsterim ki bu işi yapsm? — Ya.. Hadım olmak hoşunuza- mı gidiyor? Bana doğrudan - doğruya cevap vermiyerek sordu: — Hadım olanda erkeklik kalır mı? — Kalmaz! — Öyleyse, Almanyada ne kadar Yahudi varsa hepsi kadın olacak. Oh, ne güzel! — Bunun güzelliği neresinde? Başını salladı: — Yahudiler, erkekken Hitler nasıl olsa eziyordu. Hepsi kadın o- lunca, pusulayı şaşırmazsa ben de buradayım. Kadınlarla şeytan başa çıkamamış. Hitler nasıl başa çıkacak? M. SALÂHADDİN Hilâliahmer balosu Hilâllahmer balosu 21 kânunuev- vel 1933 perşembe günü akşamı Pe- Tapalas salonlarında verilecektir. Gü zide bir aile mecmaı olan işbu balo- ya iştirakle bu hayirperver cemiyete muavenet ve müzaherotte bulunulma sı muteber ahalimizden beklenilmek tedir, Sıhhi öğütler Dektor kimyager Şülerü Paşa tara fından gazetemizde "Sıhhi Öğütler, başlığı altında neşredilen fikralar bir cilt halinde toplanmış ve kitap . olarak çıkarılmıştır. Sehhatli bir Vücüdün mal taç olduğu bütün bilgileri kısa kısa i zah eden fıkralardan mürekkep ve her- kes için faydalı olan bu kitabı karileri: mize tavsiye ederiz, Varlık Her nüshasında daha güzelleşen bu edebiyat ve fikir mecmuasınn TI in- | <& müshası da çıkmıştır. Ru ve Yakup Kadri Beylerin nef rms ve Halit Ziya Bevin bir küçük hi. kâyesini ihtiva eden bu ear Ab- dülhek Şii Abdullah Ziya Beylerin makaleleri, Cer- det Kudret, Sabri Esat Beylerin şiirle- ri vardır. Okuyucularımıza hararetle tav- siye ederiz. Yolların sesi "Yolların Sesi,, mecmunsının 14 ün- cü sayısı çıkmıştır. Konservatuvar neşriyatı hakkında tenkitleri ve Cenap Şahabettin, Mah- mut Ragıp, Fazıl Mahmut ,M. Şakir, Tahir Nejat Beylerin yazıları vardır. Difteri Kulak, boğaz ve burun mütehassıs Nejat Mazlum Bey tarafından difteri (kuşpalazı) hakkında tıbbi bir eser neşredilmiştir. Nefis bir surette ve re- olarak tabedilmiş olan bu eseri BURHAN CAHİT: Komanı/ lı ki vaziyeti kabul (o etmek lâzım. İnanmanı isterim ki yarım saatten- beri Adada motör aratıyorum. Şa- yet İstanbuldan bir motör gelecek olursa derhal haber verecekler. Ol. madığı takdirde üzülmeğe lüzum yok. Yarm ilk vapurla gideriz. Şimdi bir şey düşünme, Burada bi. raz yemek yeriz. Sonra odana çı- kar, yatarsın. — Ben hiç bir şey istemiyorum. Ne yemek,'ne içmek. - Eğer müm- künse bana odamı göstersinler, ya- tacağım. — Şimdi, yalnız gıdasız kalman doğru değil. Hafif bir o yemekten bir şey çıkmaz. Salona © geçmeğe de lüzum yok. Söylerim buraya ge- #irsinler, İsrar etti.. Garsonu çağırdı. Ye- mek söyledi, dikkat ettim, İçki is- mi vermedi. tavsiye ederiz. şit Bey mütemadiyen sigara içti. Yemek geldiği zaman garsonun yanmda münasebetsizlik etmemek İçin masaya oturdum. Hiç konuş- muyoruz. Çünkü ne söylese cevap vermeğe dilim varmıyor. Saat ona geliyordu ki garson o- damın hazır olduğunu haber verdi. Yukarı çıkarken Reşit Bey: — Bir kere ben de göreyim, de- di. Sabah güneşi gören bir oda ol- saydı. Garson ikinci katta karşıya ge- len bir odanın kapısını açtı ve çe- kildi. İçeri girdim. Odada iki karyola vardı. Reşit Beyin yüzüne baktım, Gü- lümsedi: — Garson yanlış anlamış olacak. Bir yataklı iki oda söylemiştim. O iki yataklı bir oda anlamış. — O halde söyleyin, tashih et- sinler, Reşit Bey kapıyı çekti, gitti. On dakika kadar bekledim. Bu her şeyi iğrenç görünen, yabancı kokulu otel odasmda geçireceğim uzun geceyi düşünüyordum. Re- bir satırmı anlamadan okudum. Re- Tayyare marşı Tayyare Cemiyeti İstanbul şubesi müdürü Hasan Fehmi Bey gençlik a- rasmda tayyarecilik heveslerini arttır- mak, ayni zamanda dabir £ tayyare marşının yokluğunu gidermek için bir marş yazmıştır. Bu marş konservatu- var tarafından bütün bestekârlara ta- mim edilmiştir. Bestekârlar tarafın- dan hazırlanacak olan bir | bestenin tercihinden sonra marş tamim edile- cektir, Hasan Fehmi Beyin hazırladı. ğı marş şudur: YÜKSEL Ey Türk genci, kanatlan! Havalarda dalgalan! Çünkü bak, hiç durmadan Kanatlanıyor cihan. Ay yıldız diyarına Ulaşsın şanlı adın? Gökyüzüne yaraşır Ay yıldızlı kanadın!.. Motörünün sesi Yüce dağlar inlesin? Türkün zafe? marşını Yıtdırımlar dinlesin!,. Yükseklerde hep dolaş! Uzak ufukları aş! Ulu Gazi rehberin; Durma yüksel arkadaş! Karl şikâyetleri Üsküdarlılaf ekmek bulamıyor Bir okuyucumuz yazıyor: Şu birkaç e Usküdar ahalisi ekmek tedarikinde | görmekle elim bir vaziyet ii Junuyorlar, Bunun sebebi ahalinin ih- itibara alınmadan üç imasıdır. Bu yüz mek imaline imkân bulamadıkları ci- hetle geceleri birçok kimseler, dul - lar, çocuklu hanımlar fırınların önle- rinde ekmek tedarik etmek için titre- Bu hal her me- | tiği müşkülâta hiç kimse ehemmiyet vermiyor, Alâkadarların nazarı dil katini celbe delâlet buyurunuz. Aha- da dolaşmalarının b hareket olmadığımı elbette takdir e - dersiniz. Bendeniz gibi birçok kimse- ler İstanbuldan ekmek tedarikine mec bur olurlar, Herhalde buna bir niha- yet verilmesi lâzım geliyor. Eğer fı - rıncıların tecziyesi icap ediyorsa bu - nu yapmak pekâlâ kabildi. Üsküdar ahalisi şu günlerde cidden muavenet ve merhamete mühtaçtırlar. dar ahalisinden: İsmail Nedim Tramvayların hali 7 kânunuevvel 833 perşembe gü- nü akşamı takriben beşi çeyrek geçe Beyazıtta, “Tevekkül” tevakkuf ma- hallinde inmek üzere, Topkapı tram- yay arabasına rakip oldum. Bulabil- diğim yer, alelekser vaki olduğu gi- bi, sahanlıkta küçük bir boşluk idi. Oraya sıkıştım. Ancak, ara tevakkuf mevkilerinde yağmur altında vekli- yen halkın da bize iltihak eyliyeceği hi ve gerçi bu suretle büyük bir ra- hatsızlık içinde yolculuk devam &de- bilecek ise de mahalli maksuda ara- badan pek kolay inilemiyeceğini dü- şünemedim... Nihayet tahminim çık- lı ve gayet pis temaslardan tahaffuz söyle dursun, âdeta hesef alamıya- cak bir halde “Tevekkül” e geldik. Fakat arabadan inmek mümkün mü? , sola yol vermeleri iç ne kadar gidip hatırladım. Lâkin buna da müsaade etmiyordu. o Artık nezaketi şöyle bir tarafa bırakarak zorla in- meğe çalıştım ve muvaffak ta oldum. Şu kadar ki, o inada sol kolumda takılı duran bastonumu arabada yol. cular arasında terke mecbur kaldım. Bunun büyük, bir ehemmiyeti yok. Yalnız tramvay arabalarında, 18 kişi oturacak, yedi sahanlıklarda, üç vhalar asılı olduğu halde hiç afça buna dikkat ve riayet © dilmemesinin çok ehemmiyeti var: Tramvay şirketine imtiyaz verildi- ği zaman hiş şüphe yok ki, halkı ne şerait tahtında temiz değil Dudaklarımı —- Ehemmiyeti yok. Bir gece na- silolsa geçer. İlk vapur/ kaçta de- miştiniz, Altı buçukta. Demek bu kadar | acele kaçmak istiyorsun. — Tabii... — Neden? — İnsan arzusuna aykırı olarak, aldatılarak geldiği yerde bir daki- ka bile durmak istemez. — Yarın İstanbulda ne işin var. — Rica ederim Beyefendi, bun- larla artık meşgul olmıyalım. Yor- gun olduğumu biliyorsunuz. Müsa- ade ederseniz yatayım. Gözlerinde gene o garip parıltı- lar belirdi. Bana doğru bir iki adım şt. Geri çekilmek istedim, el- lerimi tuttu. Dişleri kilitlenmiş gi- bi, vahşi bir sesle homurdandı: — Çiçek, Çiçek, seni bırakmam. Benim olacaksın! Ellerimi çekmek, kurtulmak is- tedim. Bu defa olanca (o kuvvetile üzerime atıldı. Belimden yakaladı, ispirto kokulu nefeslerini yüzüm- şit Bey geldi. Konuşmak, hattâ yüz yüze gel- mek istemiyorum. Orada elime ge- çen eski bir. yagiizis ld; Ne — Çok garip, dedi. Başka hiç o- da yok. Maamafih, sen rahatsız ol- yeri bni de hissediyordum. —— Benim olacaksın, (diyorum. Bu gece ve bundan sonra her gece. Hırsımdan gözlerim kararmış” Kralın otomobilinde görülen bir nını tanıyanla; Kongre C. H.F. Hoca Paşa Sert ocağın- dan: Ocağımızın senelik toplantısı 18 - 12 - 1933 Pazartesi günü saat 18 de Ankara caddesi No. 57. fırka nahiye merkezinde yapılacağından ocak ar- larının gelmeleri rica olunur. Kongre Hukuk talebesi Cemiyetinden: Cemiyetimizin senelik kongresi 20 - 12 - 933 çarşamba günü saat 14 te Halkevinde toplanacaktır. Aza arkadaş- larımızm gelmeleri lüzumu ehemmiyetle ilân olunur. Konferans Kasımpaşa #por birliğinden: 17-12.933 pazartesi gecesi saat 20 de birliğimiz salonunda Roma üniver sitesinden M. Sadi Bey İletısat ve Tasarruf” mevzulu bir konferans verecektir. Herkes gelebili Suadiye imar birliği İstanbulun en güzel yazlık ma- Elektrik, su, gaz asfalt yol pl. i asri ihtiyaçla” rınen mühimlerine malik olan Suadiye bilhassa yazın dikkati celpetmeğe başlamış İstanbul hal- kının en çok rağbet ettiği bir mm- tıka olmuştur. Alâkanın bu şiddetli tezahürünü memnuniyetle müşahede eden fır- ka ocak heyeti her sene büyümek- te olan Suadiyeyi halka daha çok sevdirmek ziyaretcilere müfit ol- mak için inşaata yardım etmek, ki- racılara en azami teshilât göster- mek, eczahane, mektep, posta gi- bi umumi ve sıhhi tesisatın yapıl- masma çalışmak gibi faydalı me- saide bulunmak üzere (Suadiye İ- mâr Birliği) namile bir teşekkül İ vücude getirilmesine ve lâzımge- len nizamnameyi ihzar için ocak reisi Vecdi Beyin riyasetinde İş- tampel Paşa, Hüseyin Behcet, Sa- lim ve Muammer beylerden mü- rekkep bir heyet seçmiştir. Bu he- yet onbeş gün zarfında mesaisini itmam ettikten sonra birliğin res- mi teşekkülü için lâzımgelen te şebbüsatta bulunacaktır. o Memle- ket için hayırlı olan bu teşebüsü memnuniyetle kayt ederiz. | yete meden mecbur tutulmıyor?... Şayet şirket bu taahhüt ve mecbu riyetini, yine şariname mucibince ken disine bahşolunup ta icra edilmiyen her hangi bir hak dolayısile ifa yorsa acaba bugünkü nakliyat tar: nın, parasile seyahat edenlere rühen, cismen ve malen verilebileceği küçük ve büyük zararları halka ne ile teka bül ettirmelidir? HASAN riye çektim. Belimde halkalanan elleri demir kesilmişti. Gözleri ku- durmuş aç bir kedi gibi parlıyordu. Kurtulamıyacağımı anladım, Bir yere tutunup kuvvet almadıkça bu çenberi koparamıyacaktık. Bu de fa ileriye doğru atıldım, bekleme- diği bu ters hareket onu sendeletti. Başı karyolanın topuzuna (çarptı ve ben yan demiri tutabildim. Bi: birini öldürmeğe karar veren iki sarhoş gibi boğuşuyorduk. Yaka- ladığım karyola demirini bütün kuv vetimle çektim. Karyol oynadı ve büyük bir nındaki gece dolabını, bajorlu lâmbayı, virdi. Bu gürültü, onun kollarını gev. şetti. indim, iki adım geri fır. ladım ve yüzüne tükürür gibi hay- kırdım: — Şerefsiz alçak, adam. Masum- ların hakkını da Oo mahkemelerde böyle mi müdafaa ediyorsun. Baba şefkati ile görünüp canavar gibi in- san eti yemek istiyen sefil adam. Alıklaşmış, fakat gözlerinde hâ- lâ o tesiri edilmemiş hırsın alev- leri parladığı halde yüzüme bakı- yordu. Yere düşen çantamı kaptım ve iyi yere de- Karilerinizden | bir deli gibi kapıya koştum. Arkam- başka otele giderim. Nasıl Hi. Olanca kuvvetimle kendimi ge- dan ÇILDIRTAN DUDAKLAR LİLİAN HARVEY'in Amerikada çavri'a ı ilk filmi genç kızın romantik komedisi, âşıkane güzel bir entrika, güzel bir musiki ve nefis şarkılar. Bu çarşamba akşamından itibaren gala olarak Vw. ARTİSTİK SİNEMASINDA Sevenlere, sevilenlere ve aşkı, onun hesretini ittihaf edilen en böyük film AŞK FIRTINASI oynıyanla GARRY COOPER - HELEN HAYES bu güzellikte bir filme senede bir defa tesadüf edilebilir Fransızca sözlü Paramount filmidir ÇARŞAmBA ... MELEK -.sinemasınna (41157) zevk ve heyeca- TÜRK SİNEMASINDA dün gece binlerce halkın takdirine mazhar olan 42nciSOKAK filmini herkes görmelidir. Şimdiye kadar misli görül- memiş bir bürikadır. Bu akşam ve yarın akşam saat 21,30 da FRANSIZ TİYATROSUNDA VİYANA OPERET HEYETİNİN GALALARI BEYAZ BEYGİR OTELİ (L'Auberge du Cheval Blanc) en mükemmel revü - müzikal opereti. En şen, en cazip veen güzel musiki, Fantastik mizansen - şayanı hayret zir ya oyunları 100 kişi sahnede - 700 muh- elif kostüm - 55 yeni dekor. ... Viyana operet trupu tarafından bu akşam temsil edi'ecek olan “Beyaz Bey gir Oteli” ismindeki eser bir yanlıklık neticesi olarak (Sarı Zeybek) ismi altın da tercüme edilmiştir. Nevyorkta, Tok- yoda, Pekinde, Viyanda, Romada, ve Berlinde büyük bir muvaffakryetle tem» sil edilmiş olan “Beyaz Beygir Oteli” ismindeki operetin geçen sene İstanbul Şehir tiyatrosunda temsil edilen ISarı Zeybek) isimli oyunla hiç bir alâkası yoktur. İSTANBUL BELEDİYESİ er» TİYATROSU Birinci defa ola- rak yarınki salı günü akşamı ssat2ide LUKUS HAYAT Büyük opereti Yazan: Ekrem ve Cemal Reşit Umuma maliyet Asrın umdesi “MİLLİYET” tör. ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç içim . LK. Kapının tokmağını çevirmiştim. Yalvarıyordu: — Allah aşkına Çiçek, çıkma, ben giderim. Koluma yapışan elinden bir ham- lede kurtuldum: : — Bırakınız. Haykarırım. Ve yeni bir harekette bulunma- sına meydan vermeden kapıdan fır ladım. Koridorda kimseler yoktu. Merdivenleri inerken bir garson önüme çıktı. Yanından bir ok gibi sıyrılıp geçtim. Alt salonda bir kaç- kişi oturuyordu. Kim olduklarına bile bakmadan caddeye çıktım. Gecenin, mimoza ve karanfil ko- kan Ada gecesinin temiz havası ci- ğerlerimi yıkadı. — İskeleye doğru hızlandım. Arkamdan gelecekler, beni tuta- caklar gibi korl lum. Aklıma ilk gelen çare şu oldu. in ekli ümmi Tesa- lüf ettiğim bir polise aklaştı dedim ki: şi — Rica ederim memur efendi. Adaya bir aileyi ziyarete gelmi kalacaktım. Onlar İstanbula inmiş- ler, son vapuru da kaçırdım, bana iyi, temiz bir otel tavsiye eder mi- siniz. Memur beni süzdü. Bitmedi)