Çe MİLLİYET PAZAR iv KANUNUEVVEL 1933 Karada olsun, denizde veya hava» da olsun, gelecek bir kavgada ka- zanmak için mevcut başlıca iki va- sıtadan birisi evsaf, ikincisi de sa- yıdır. Yani birincisi maddi ve ma- nevi yüksek talim ve terbiye, ikin- cisi de kütle yani çokluktur. Bunlardan birincisi, uzun ve de- vamlı bir çalışma ile elde edilir. Bu ise askerlik hizmetinin uzun tu- tulmasını, meslek ordusu denilen büyükçe bir çekirdeğin meydana getirilmesini ister, ki en zengin mil letlerin hazineleri ve iktisadi vazi- yetleri bile bugün buna katlanamı- yor. Kütle yani sayı ise, umumi ve mecburi askerlik sisteminin tatbi- kinden başka yeknesak, ruhça ve siyasetçe birlik sahibi bir millet sa- yesinde elde edilir. Koyu milliyet ve karşılıklı sevgi duygularile bi- ribirlerine sarılmış ve bağlanmış ve âdeta tek bir ai kurmuş bir millet, Çünkü bü; savaştan >€v- vel 50 milyonluk bir kütle teşkil eden Avusturya — Macaristan ken- di nüfusunun ancak 54 17 sini silâ altıma alabilmesine karşılık 38 mil yonluk Fransa “» yirmi ikiden faz- lasını pusat altına toplamıştı. Evsafsız kütle bir den başka bir şey değildir. Kütlesiz evsaf ise, asrımızın yok edici pusatları karşı- smda gayrikâfidir. Bunun her iki- sini bir arada temin eylemek ise, yukarda dediğimiz gibi, çok paha- İıya mal oluyor. Yani modern olan zamanımızda, vatan müdafaası işi, her memlekette ordu ve ordu dışı diye başlıca iki modern teşekkülü yaratmıştır. Bu iki cihazdan birin- isi sırf meslek sahiplerinin, ikin- ise birincinin ve fakat bilhas- sa bütün milletin malıdır. Ordu dışı askerliğe hazırlık teş- kilâtı, kuvvetli hükümetlere sahip ülkelerde, demokrasiyi muhafaza edenlere nispetle daha üstün bir tatbik sahası bulabilmektedir. Bu. yolda zamanımızda en ileriye gi- denler, başta İtalya olmak üzere, Lehistan ve Sovyetler ittihadıdır. Versailles ahitnamesi ile (kolları bağlanmış olan Almanya ise çok- tanberi bu usule sarılmıştır. Bu yol-| he: da geride yürüyenler ise Avrupa- nın, demokrasiyi muhafazada de- vam eden bir kaç büyük milletidir. Bu makalede, misal olarak, İtal yada yapılanlardan birazcık bah- sedelim: İtalyan gençliğini savaşa anık- lamak için iki büyük teşkilât kurul muştur. Bunlardan birin. ya nefer (yetiştirmek, diğeride en kumanda heyeti yaratmak ir, Orduya nefer yetiştirmek için çalışan teşkilât, 18 yaş ile 21 yaş arasındaki bütün İtalyan gençliği ni kucaklar, Bunların sayısı şimdi- | lik 1,200,000 ki ir. Orduya küçük kumandan yetiştirmek gayesi ile ve birinciye müvazi olarak kurulan ş ise genç Faşist teşkilâtı- dır. Bu teşkil ii girecek döğüşkenleri yetiştirmek işine yardım etmek ise diğer mü- him bir amacıda halk arasında askerlik ruhunu uyandırmaktır. Halk arasında askerlik ruhunu uyandırmak işinde İtalyan matbu- atının mühim bir mevkii vardır. k yet'in edebi romanı: 66 ğınız iş pek sadedir. Bir emrinizle geldiğim gibi gidebilirim. Hiç dü- şünmeyiniz ki üzerimdeki himaye- nizden mahrum kaldığım dakikada sokaklarda sürüneceğim. Bu, belki olabilir. Fakat şerefim, gururum yere düşmez... Allah iyilerle bera- berdir. Cevabını bile beklemrden arka- Mı çevirdim, odadan çıkıyordum. — Çiçek! dedi. Aldırmadım. — Yavrum, kızım, Çiçek, evlâ- arkamdan geldi. Elini omuzuma koydu: — Ne garip mahlüksun, ne anla- şılmaz şeysin. Dur, gitme. Söyliye- ceğim var. Sinirlerim gevşemişti artık.. Göz | lerimden istemiyerek yaşlar akıyor du. Hakikat, ben ne garip mahlük- tum. Kimse için bir şey hissetme - diğim, düşünmediğim halde etra- “ İ ( Askeri bahisler | Ordu dışındaki askerlik işine her ta- rafta verilen büyük rağbet gittikçe artıyor. Bu hususta İtalyada yapılanlar Faşist gençler, mühim bir Faşizm Uünkilâp Komanı) benden şüpheleniyorsanız yapaca- | fımda ne garip şeyler geçip gidiyor Adliye Nazırı Rocco Stampa gaze- tesinde çıkan sözlerinde: “İtalyan yarım adasında on sekiz asırlık bir tedenniden sonra yeniden bir as- ker millet meydana geliyor. Bura- da askerlik üçüncü asırdanberi kay bolmuştu. Ecdadımız * Romalılar, kendilerini askerlik Oyumuşundan sıyırmışlar ve orduyu vahşi halk- lardan topladıkları unsurlarla kur- muşlardı. Şimdi askerlik hizmeti arzusu yeniden uyandı. Faşist genç liği vasıtasile askerlik ruhu bütün milleti sardı.,, demektedir. Bugün 43,000 den fazla milis za- biti ve Faşist (muallim, gençliği vatan ruhu ile © terbiye ediyorlar. Ve onlara ayni ssp beden ter- biyesini, arazide hareketi, atıcılığı ve on dört yaşmdan . itibaren de makineli tüfeklerin kullanılmasını öğretiyorlar. Deniz ve hava pusat. larmın gençliğe (öğretilmesi için çalışan muallimlerin sayısı da 2,000 den aşağı değildir. Kara gömlekli taburlara mensup kurbanın adı yazılı | bir sargıyı göğüsleri hizasına takarlar. Hel yı- İn ilk teşrin ayı sonunda en ziya- de muvaffak olmuş bir kara göm- lekli tabur kumandanma bir hatıra nişanı asırpık merisimi yapılıyor. Onun maiyeti de ayni zamanda bir madalye taşır, Gerek üniforma ve gerekse techizat, en küçük teferru- atma kadar tespit edilmiştir. Bü- tün geçit resimleri | koşar adımla yapılıyor. Ceza olarak, icap ederse tekdir, muvakkat ihraç, daimi ih. raç, rütbesini kaldırmak cezaları tatbik ediliyor. Rütbe kaldırmak cezası, orduda olduğu gibi, toplan. mış bir kıt'anın da ve mera simle icra ediliyor. lüyor, ki Faşist kıt'alarında gençliğin yetiştirilmesi tamamile askeri bir tarzdadır. İtalyan genç- liğinin maddi, manevi ve askeri ta- lim ve terbiyesi her gün bir plân i- çinde ilerlemektedir. Mussolini, İ- talyan milletini çetin, sert ve sebat kâr bir seciye ile yetiştirmeği kast- eylemişür. Şiddetli bir zaptürapt r İraftan aranıyor, Sivil halkın hükümete karşı olan vazifeleri, upkı bir askerin vatana karşı olan vazifesi gibi telâkki ve telkin ediliyor. £ Böylece, tekmil halktan, ordu dışında başkaca bir ordu meydana getirmek hedefi ko: | yalanıyor. “Bütün gençlik aske: ğe ve eskerlik hayatma vakfedil- miştir, esasi o görülüyor. Böylece “silâhlanmış millet,, gayesi elde e- dilmek üzeredir. Hülâsa, yeni bir acemi sınıfı yaratılmaktadır. Bu a- cemi smıfı sayesinde, âdeta bir mes Harik Hayat v BURHAN CAHİT: ve ben bunlarla nasıl mücadele edi- yorum. Reşit Beyin omuzumdaki eli çeneme geldi. Başımı yukarı kal dırdı. Islak gözlerime baktı: — Hey Yarabbi, dedi. Bu kız ne muammalı şey. Diye söylendi. Son- ra saçlarımı okşa — Ağlamak yok. Ben sana acı söylüyorsam gene senin iyiliğin i- çin söylüyorum. Bir daha bana sor- madan böyle şeyler yapma. İnsan-| ya ları benim kadar bilmezsin.. Senin tecrübesizliğinden istifade etmek is tiyenler çok olur. Bak artık koca kız oldun. Yaşından büyük göste riyorsun. Bu vaziyetle bir genç kı. zm etrafında nyler, ne manevralar döner. Bunlarâ karşı yalnız zekâ kâfi değildir. Tecrübe (de ister. Bi insanlar adamı bir iki hedi- ye ile ,yahut Şefik Beyin yaptığı gibi parlak ümitlerle kandırır. Ba- İ lek ordusu evsafında ve geniş bir Kaza | Sigortalarınızı Galatada Ünyon Hanmda Kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan . ÜNYON Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. İ Telefon : Beyoğlu 4.4888 9008 Yufka yürekli, Bir akşamcıdan dinledim: Meyhanede idik. Garson, küçük bir tabak içinde sıcak sıcak getirdi. Eğilip bak- tık, ciğer. Arkadaşlardan biri, (çal bir parça kopardı, ağzında çiğner Gön — A... Dedi, ciğer ; değilmiş. Fakat pek lezzetli bir şey.. Bak- sanız a, ağızda dağılıyor. Acaba- nedir? Birer birer muayene ettiler. Nihayet, önlerine getirilen meze- ye hep birlikte teşhis kondu: — Yürek.. Taze koyun yüreği. İçimizden birisi dumanı üstün- de mezeye bayılır: — Pek gevrek bir. yürekmiş.. Dedi, durdu. Bir başkası, el çabukluğu yapa- rak yürekten son lokmayı mide- sine indirirken: — Zavallı hayvan.. Diye acım- dı, merhametinin cezasmı çeki- yol — Kim bu zavallı hayvan?. — Yüreğini iştiha ile yediğimiz koyundan bahsediyorum. Sordular: — Peki ama, hayvanm mer- hametli olduğunu nereden anla- dm? Ağzımı lezzetle şapırdatarak ce- vap verdi: — Yüreğinin yufkalığından! . M. SALAHADDIN İSTANBUL BELEDİYESİ ŞEHİR TİYATROSU Bu akşam saat 21 de Türkçeye çeviren M. Feridun 4 Perde 1 Tablo Halk gecesi Lüküs Hayat operetinin biletleri gim- diden kişede satılmaktadır. .. 1112.03 pazartesi günü akşamı BEKARLAR saat 21430 da Kadıköyünde Süreyya Paşa Tiyatrosunda saat 21,30 da 4 Perde Komedi Yazan B. Fulda. Türkçeye çevirenler M. Kemal, Nahi. * mecburi askerlik hizmeti kütlesini yani çokluğunu da veren bir ordu meydana çıkıyor. Bu biçimde bir halk ordusu hem sayıca kuvvetli, hem manen yüksek ve pek çok ih- tiyatlara malik ve ideal bir kuvvet olur, CİNOĞLU Otomobil ve “Yangınlarımız,, Bundan yirmi ve küsür sene evvel İngil- terede Hamidiye kruvazörü ile Ertuğrul ve Söğütlü yatların inşaatına mezarete memur edilmiştim. Gemileri yapan şir“ ketin sahiplerinden olan bir lordun, de- rebeylik zamanından kalma içinde balye- mez topları olan, bizim Yedikule hisar- | ları gibi taştan yapılmış şatosuna bir ve- | silede davet edildim. Bir gün öğle yeme-| ğinden sonra odamda istirahat ederken birden bire kapı şiddetle açılıp içeriye on beş kadar maskeli adam girdi. Şaşı” rıp hayretle baktım, Başlarında olan a- dam maskesini çıkarıp “affedersiniz, yan | gın talimi yapıyoruz., dedi, ve süratle pencereye koştular. Her birinin elinde yangını söndürmeğe ait bir alet vardı. Derakap halat merdivenler takıldı, tu- lumba boruları yukarı çekildi, tulumba» lar işletilmeğe başlandı. Ateş söndüre- cek gazlı bombalar ve saire getirildi. Bu ameliya iki üç dakikadan ziyade sürme- di. Sonrada anlattıklarına göre şatoda kâtibin emri altnda muhtelif hizmetkâr» lardan mürekkep bir itfaiye heyeti var- miş. o Gayrimuayyen zamanlarda lordun yahut zevcesinin ani bir emri ile cümlesi , vazife başına koşar, bu baştan aşağı sert taşlardan yapılmış kalede yangın söndür me talimleri yaparlarmış. Londrada ika- kanların gideceği yolu göstermekte idi, Bu yolun nihayetinde demir parmaklıklı bir kapı ve bu kapıdan binanın dışarısın- dan sokak zeminine inen demir bir mer- diven oteldeki adamları kurtarmak için yapılmıştı. Halbuki otelin iç merdivenle- ri ve koridorları geniş ve mermerden, ko- ridorlarında tazyikli su hortumları mev- cut ve binası gayet metin ve ateşe daya- nir sure.te yapılmış olduğu görünüyor. du, Zaten Londrada hep binalar böyle 0- lup bir evin alt katında yangın çıkmış ve itfaiye tulumbaları o kata su sıkarken üst katların balkonlarında adamların ellerin- de cigara, kayıtsız bir surette yangın sön dürme ameliyatını bakmakta olduklarını görerek hayrette kalmıştım. Bizde ise, | gocukluğumda Mahmutpaşa başında o- | turduğumuz bir konağı, iki kilometre İ zakta yanan İran Kançılaryasından gârın getirdiği bir çivi çatı arasına gire- | rek yaktığı hatırımdadır. İtalya ve Balkan harplerinde İzmiri denizden müdafaa müşkülâtı ile çok yo- rulmuştum. Akabinde istirahat ve teda- Vi için mezunen Avrupaya gittim. Bir a- i ziyarete davet etti, O va- kitler pek yeni olan sualtı gemilerini gös- terdiler ve tersanenin bazı | kısımlarmı gezdim. Sonra müdürün odasında istira- bat ederken müdür cigara ikram edeme- diği için itizar etti. Meğerse müdür ve diğer büyük memurlar da dahil olduğu halde mühendisler işbaşıları ve amele iş zamanlarıda cigara içemezlermiş. Ciga- ra yalnız yemeklerden sonra (o muayyen mevkilerde içilir ve tabii içlerinde su bu- lunan kaplarda söndürülmesi © mecburi imiş. Bizde herkes, umumü her yerde (çok şükür Uramvaylar müstesna) cigara içer ve yanmış cigara ucunu yerlere atar ve bazan üzerine basıp söndürmez. Bu yer- ler ekseri tahta döşelidir. Evinin alt ka- tında yangın çıkarsa ahşap merdivenler» den inerek kaçmanın tehlikesi bedihi ol-i duğu halde pencereden o kattakilsrin aşa | ğı inmesine mahsus halat merdiven yahut sadece düğümlü bir halat acaba kaç ki- şinin evinde mevcuttur? Muteber gazetenizin “Felek” sütunun- da Burhaneddin Beyefendinin — bizdeki kayıkızlıklar hakkında yazdıkları pek doğrudur. Büyük küçük resmi ve gayri- resmi her binamız her an telilike içinde. dir. Frenklerin taştan evlerde yangına karşı gösterdikleri dikkat bizler içi muncümtisal olmamalı mıdır? Res ni ve büyük binalara yangın ihbar aletleri ko- | Bulamaz mı? Mevcut adamlarla yangın söndürme teşkilâtı yapılamaz mı? Uma- rım ki bu felâket gözlerimizi açmış olsun, Hikmet SİLAHUR Dr. İHSAN SAMİ Tıfo ve Paratifo Aşısı Tifo ve Paratlo hastalıklarına tutul. İİ Bugünkü Program ISTANBUL 1730 Gramafon. 1970 Kemani Reşat 'Be; 2 Gramofon. 2150 Anadolu Ajamt, ayarı, ANKARA, 1538 m. 12,30 - 13,530: Gramofon. 18. - 18,68: Borsa haberi, Saat Or kontra, 1845 » 201 Alaturka saz. 20: Ajans haberleri, VARŞOVA, İM mm. sahabe. 16,25: Askeri kon- iyatı. 17,30: Plâk. (Meşhur Edebiyat. 18,20: Polonya yarkılar. 204 musiksi (şarkılar) 1945: Neg Müsahaba. 20,50: Hafif musiki, rant. 23,30: Dans musikisi, 24,10: sikisinin devamı. BUDAPEŞTE,S50m. 1650: Orkestra konseri, 17,30: Ders, Müsa- habe. 19: Piyano numaraları. 20.10: Elemer, Siray Sizan takımı. 20,50: Neşeli müsahabe. 19,10; Konferanı. 19,351 Frida Sehantz ( sısrlarinden ) 20,05: Koro konseri (Dr. A: Wabern; Alice Freykmecht.) Sonyal dem rat sanatkârlar heyeti) 20,55: Hal vi —erlerindem “İspanya temsili. LANO - TORİNO . FLORANSA - TRİYESTE « 17 Plük, haberler, 18 Orkestra, 19 Haberler, müm , 2138 Gloria (Zafer) isimli 'nin idaresinde ye- ni Rux musikisi, 20,30 Spor ve saire, 2150 21406: Sokol meyriyatı 24,05: Dana piâkları, BÜKRESŞ, 394 m. su tarafından konser. 21,16: Rı Müteakibe, 22501 Haberler, kil LAU,325m. i. 19,05ı Alman milletine da- Hafif ve nereli manik 248: — 11 kânunuevvel pazartesi İSTANBUL 1730 Gramofon, (Merlemiş olanlara). 18 Fransizca d 1830 Münir Nurettin Bey ve arkadaşları, Hey'eti, 21,30 Anadolu Ajansı, Borsa haberi, Sant ayar. 12 kânunuevvel salı İSTANBUL :. 1730 Gramofon, 18,45 Orkestra, 19,30 Eftalya Sadi H ve arkadaşlari, 21 Gramefon. 2130 Anadolu Ajansı, Borsa haberi, Saat ayarı, 13 kânunuevvel çarşamba İSTANBUL ; 1730 Gramofon, 18 Framszen dere (ilerlemiş olanlara). 18,30 Tasar, siki Hey'eti. ndolu Ajansı, 14 Kânunuevvel perşemba İSTANBU, : 29 Borsa haberi, Saat s Bey tarafından konferans, 1840 Tasarruf baıkında konferans 1850 Türkçe Tango, Niyazi Bey ve arkadaşları, Ajanır, Borsa haberi, Sant 15 kânunuevvel cuma ISTANBUL : 1220 Türkçe plik meşriyatı, 1730 Gramofon, 18-10 Ockenire. 1930 Hamamlar Hey'eti. 2 Gramofon. 2140 Anadolu Ajansı, Borsa haberi, Saat ayarı, 16 kânunevvel cumartesi İSTANBUL ; 1739 Gremelon. 8 Fransızca ders (Müptedilere mahsus. ) Borsa haberi, Sant cek ne kalır kil Bir genç kız her şeyden evvel istikbalini sigorta ede- cek lar. peşinde koşmalı.. Öyle her çiçekten bal alan monşer beylerin güler yüzüne tatlı sözüne kandın mı yandığın gündür. Anlı. yorsun Yök. Reşit Beyin ne demek istediğini anlıyordum. Faakt âsâbmmi bozulmuştu. Artık dinliyecek halde değildim. — Müsaade ediniz, dedim. Biraz yüzümü yıkamak istiyorum. >— Hay hay. Ama barıştık değil MM rar çenemi kaldı üzüme baktı. eleği — Barıştık değil mi? Gözkapaklarım indi. De Haydi git, yüzünü yıka, sıkıl- ” .... İçimde bir durgunluk var, Bir çok sonra önüne bir duvar çıkmış insan gibi, yor- gun, ümitsiz bir haldeyim. Çalışıyorum. Fakat o kadar istek sizim ki! Bugün yazıhanede gene romana dalmıştım. Telefon celi Narin. Suat Beyin karde: Beni cuma günü Yeniköydeki ya- lınr alır. Tortusunu da atar, İş iş- ten geçtikten sonra artık gövene- Iılarına çağırıyor, i miydi. Reşit Bey beni o kadar kor- şündüm, Reşit Bey bunu haber a- İsa gene kızacak. Fakat Narin o kadar nazikâne rica ediyor ki ka- ettim. vi Vapur saatini söyledi. Kaydet- im, Yerime oturduğum zaman ar. tık roman okuyamıyordum. , Narin, inci gibi bir kız... Fakat içimde bir kurt var. Bunu da Reşit Beyin söyledikleri çıkardı. Acaba Suat Bey benimle meşgul olmak i- çin hemşiresine böyle bir davet mi kabul ettirdi. Yoksa genç kız ken- diliğinden mi bunu icat etti. Suat Beyden bana karşı şimdiye kadar göl üm muamele nezaket ve ter biyeden başka bir şey değil.Burası muhakkak... Fakat Reşit Beyin söz- eri de acı olmakla beraber bir de- mir parçası gibi kafamda kaldı. Bu daveti Reşit Beye açayım mı? Açsam o şüphesiz beni gönder- miyecek... Kararsızlık içinde iki gün geçti. Reşit Beye açmadım. Yarın da cuma.. Aklıma başka bir şey geldi. Aca- ba telefon eden hakikat (Narin) kutmuş ki şüpheleniyorum. Vakra Ali Efendi Suat Beyin ailesini, ev- İattığı lerini, hemşiresini biliyor. Bana an- gibi hemşiresi de ni. Far | kat içime bir kurt girdi. Ne olursa olsun, dedim. Rehberde yalının te- lefon numarasını, Suat Beyin ba- bası doktor Kadri Beyin isminde buldum. Açtım, Kız kardeşi çıktı. Beni tanır tanımaz: — yarın mazeretinizden bahsetmeyiniz, dedi. Erken bekli- yeceğim. Vapur tamam dokuz bu- çukta köprüden... Vaziyeti anlayrı idare ettim: — Ben de onun için rahatsız et- tim sizi, dedim. Narin Hanım beni beklediğini tekrar ederek telefonu kapattı. Reşit Bey haksız. i ları için doğru düşi işte Suat Beyin davetindeki haki- kat meydana çıktı. ... İstanbulda yalnız başıma ilk de- fa böyle bir gezmeğe ve ziyarete çıkıyorum. Vapur çok kalabalık.. Salonda bir yer buldum. Bugün kıyafetime biraz ehem- miyet verdim, Fakat hiç boyanma- dım. İyi giyinmesini bilmek ve ya- pabilmek bir kadın — için ne tatlr eğlence. İstanbula . geldim geleli ğı ne kadar başka anladım. Kari şikâyetleri (Akay) dan şikâyet Karilerimizden birisinin (O: imzasile gönderdiği şu mektubu alâk” darların gözleri koyuyoruz! “Eski Seyrisefain idaresinin ikİY9 ayrilaraki Aksy nam sini teşek lün meydana çıkmasi üzerine halk areden pek çok şeyler, bilha* yolcuların verdiği ve bugün için fazla olduğu muhakkak bulunan bil parasına mukabil bir parça rahat! hat etmek beklenirdi. Fakat bu id” benüz isim tebdilinden başka half bir yehilik gösteremedi. En yenisi © beş yirmi senelik olan köhne v: Tın gövertelerinin üstleri güya kaps" dır ve bu kapalı kısım da birinci m#” kidir. Yağmurlu havalarda bu birini mevki gövertenin akmıyan tarafı © men yek gibidir. O kadar ki: havalarda kamarotlar o buralı minderleri tpolıyarak rlanmaktan W kaye ederler Ve elindeki bilet mukö bilinde bu minderler üzerinde otur? hakkını haiz olan yolcuların ayak” seyahat ettiklerine aldırış bile ler. Gerçi tesirata tabi bulunan şeyin yıpranması, akması tabidir, * ma, vâsi teşkilâta, mebzül vesaite ” Tik bulunan bir idare için de ba yıp”” nan ve akanyerleri tamir etmek, GÜ” değil, sant meselesi olduğu halde bU” ları neden yaptırmıyor? Bundan başka ikinci mühim ve b” yati bir mesele de: Akşamları saat © ide köprü Kadıköy Purunun ayni zamanda Ankara yo” larını da alarak Haydarpaşaya uğ” masıdır. Bu vapurun yalnız Kıdıköy yelet ları bile esasen çok kalabalık ve GE fazla olduğu halde bir de 'Haydarpı Yolcuarmı 'taşrması yüzünden vap içinde değil oturacak, hattâ . ayal” duracak yer bile bulunamıyor. Bild ğime göre vesnitinakliye için Bir pe düstiap nizamnamesi imiz zamnamenin tayin etti; fazla yolcu alan bütün vesaitinakliy” nin hareketlerine o müsaade Cape Buna rağmen bu vapur, istiabi tinin bir kaç misli yolcu aldığı ve böl lece binlerce halkın hayatı tehlike)” maruz bulunduğu halde kimse se © karmı; il bulunan Ticaretibahriye memurjarından bazıları da bu bindikleri halde şikâyet eden yok. P* yazi bir e bi çi Çeri lâğa yoktur; Tamamila milli bir essese olduğu için bazı inahrumiyetif” re katlanan halkım haklı olarak bu” dareden beklediği şunlardır: Rahat ve ıslanmadan ve balık istifi gibi “ z omuza ve hayatları tehlikeye M* ruz kalmadan serbestçe seyahat ed” bilmektir. E, OSMAN» Sinema yıldızlarının en sevimli ve en neşelisi Fransıska Gaal BUDAPEŞTED İSKANDAL filminde MELEK Sinemasında herkesi kahkahadan bayıltıyor. Asrın umdesi “ MİLLİYET” tir. ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye i için Gelen evrak geri verilmez.— Müddeti geçen nüshalar ge rare v tbanya mit işler yete mi Tarat edilir. Gazetemiz İlânları mes's" lyetini kabul etmez. la kazanan bir genç kız için sahi den tehlikeli. İnsan neler görüyor! nelere özeniyor. Bereket benin! beğeniyorum © kadar. Malik olmak © arzusu beni yenemiyor. Tesadüf ettiğim şık, iyi giyinmiş kadınlarla fazla meşgul olmağa bile gönlüm razı olmuyor” Bunu bilhassa, kendimi O zorluy#" rak yapmıyorum. İçimde böyle şe)” leri taklit etmeğe, özenmeğe karf' âşikâr bir arzusuzluk.. Tokluk var- Vapurda karşımda iki hanım v£ bir erkek vardı. Kadınların beni süzdüklerini farkettim. Fakat der hal yanıma aldığım romanı açtım Benim için - fısıldaştıklarnı d8 hissediyordum. Kitabıma o kadaf dalmıştım ki meşgul olamadım» Vapur kalktıktan © sonra onlaf | Köni ilemilörine dalısışlardı. SAY) fa açarken etrafıma ilk defa bak8 | gibi gözlerimi kaldırdım. Çok be" yalı, çok renkli elbiseler giymiş iki genç ve güzel kadındı. Kaşların! almışlar, Yerine ince, yarım ay gi" bi sarı kaşlar yapmışlar. Gözleri" nin altı kadar üstünde de boya yaf Fakat dudakları nar çiçeği gibi. Onlar farkında olmadılar, Yan larındaki erkek hayretimi hissetti.