bir temsil grupunun < dağıttığı el ilânlarından birini gördüm. “Bir kavuk devrildi” yi oynuyorlardı. Şu, Musahip zadenin Darülbedayi- de temsil edilen ve meşhur “Bir kavuk devrildi,,sini. eseri meth i- çin lâzımgelen her şey yapılmıştı, Hattâ rollere çıkacak, mümessil B. ve Hanımların ilk defa olarak işit- tiğim isimleri de büyük harflerle yazılmıştı. Yalnız bir şeycik unu- tulmuştu, gayet ehemmiyetsiz ve tâli bir şey: Müellifin ismi. O mü- ellif ki bu piyesi yoktan var etmek için tam bir senesini : vermiş, tam bir sene vesika arayarak, ve alın teri dökerek çalışmıştır. Piyesi temsil edilen müelliften evvelâ müsaade almak bir kanuni mecburiyettir ve en iptidai bir ne- zaket işidir. Bundan vaz geçtik. Piyesi temsil edilen müellife ha- sılattan hisse ayırmak gene kanu- ni bir mecburiyettir. Bu da berta Fakat bu sanatkâr geçinen in- sanların, oynadıkları eserin ilânı- na müellifin ismini koymayacak kadar sanate ve ( sanatkâra karşı nankörlük etmelerine isyai etme- mek kabil değil. Müellifin hakkı, o müellif hay- siyeti, hernedense hâlâ mevcudi- yetini ve lüzumunu havsalamızın almadığı şeylerdir. Gözetelerin ve mecmuaların, iste dikleri yazıyı, sahibine sormadan, istedikleri yerini çıkararak ve hat- tâ bazan ilâveler yaparak, bu çı- Müellif haysiyeti Son günlerde Ankaraya gelen (mühim şey bir müellifler birliği- dir. Her eser sahibi, tek başına kal. dıkça, en meşru haklarını bile mü- dafaadan âciz bir © vaziyettedir. Bu haklar kollektif | bir alâka ile takip edilirse ancak o zaman mü- ellif haysiyetini sanat bazirgânla. rına kabul ettirmek imkânı hâsıl olur. Yazdı; aynen bir gramofon plâkının üzerine geçirilen ve ken- disine kârdan biç bir hi: ayrıl. madığı gibi, koskoca plâkın üzerine yazıldığı halde ismi konul- maya lüzum görülmeyen bir şai- rimiz, belki başına bir dert açma - mak için, mahkeme (kapılarında sürünmemek için bu haddini bilmi- | yen şirketi dava etmeyebilir. Fa- kat müellifin kollektif haklarını takip edecek bir teşekkül bir de gil, beş değil, yüzlercesi bir araya gelecek olan bu müellif hakkına tecavüz davalarını bir elden ve tek bir avukat © vasıtasile pekâlâ takip ve intaç ettirebilir. Müellif haysiyetini zehirlerde yerleştirmek, ve artık bu aleni sa- nat yağmasına meydan vermemek için polis vazifesini & görecek bir Müellifler Birliği'ne şiddetle ihti - yaç vardır. Yaşar NABİ vetler Abide ianesi ve talebe şapkaları Mili Türk Talebe Birliğinden: 1 — Birliğimiz Çanakkalede şehitleri « mizin şerefile mütenasip bir âbide yap - ırmıya karar vermiş ve bunu temin için Türk gençliği ve bu kitleyi sevenlerin yardımlarına müracaat ederek iane top - karma ve eklemeleri zikre bile lü- zum görmeden almak hakkını ken- dilerinde görebiliyorlar. Tiyatrocularımız, insanı san' - atten iğrendirecek bir lâubalilik. le, hürmetimize hak kazanmış pi- yesleri, ötesini berisini kırparak, bir veya iki perdesini tamamile çı- kararak, velhasıl adam akıllı mas- kara ederek oynamakta bir beis görmüyorlar. Halkevlerinin . temsillerini ha- ber veren gazete muhabirlerinin yazılarına dikkat ediniz, en küçük role çıkan Oo amatörün, bu işte en küçük hizmeti görülen adamın is- mini zikrederler, fakat bu piyes muharririnin ismini bir defa olsun, yanılarak anmazlar. Halk türkülerinin bestekârları bizce meçhüldür. Halk şiirleri ve manileri, sahibinin ismi . zikredil- meden, ağızdan ağıza dolaşarak bize kadar gelmiştir. Bunların ara- *sında Köroğlu gibi, Kerem ile Aslı .gibi meşhur destanları da sayabili- riz. * Eseri, cemiyetin müşterek malı telâkki ederek, müellifile alâka- dar olmamak zihniyeti acaba biz- de eski devirlerden - kalma bir iti- yat halinde mi devam ediyor? E- ğer öyleyse bu kötü itiyatla müca- dele etmek ve halkta, O sanatkâra karşı hürmet ve sevgi hislerini u- yandırmak için çok çalışmalıyız. Sanatkârın en fazla ehemmiyet verdiği şey şöhreti, en fazla endişe duyduğu şey de unutulmaktır. O- nun bu en tabii haklarile istihza eder gibi görünen bu lâubalilikle- rimizin önüne geçmek için he yap- mak lâzımdır? Kanuni müeyyideler mi noksandır? Lay bence noksan Yorgunluk. Kesiklik içinde ken- dimdem geçtim. Gözlerimi açtığım zaman güneş yüzümü yakıyordu. Araba hâlâ ( gidiyor, Müfettiş Bey gülerek bana bakıyordu. — Nasıl küçük, (o dedi. Uyudun değil mi? ' — Uyudum efendim. — Öyle ise biraz (o duralımda kahvaltı edelim, Şose üzerinden gidiyorduk. Ya- nımızdan bir dere akıyordu. Müfettiş Bey arabayı yolun ke- narına çektirdi. İndik. Derenin serin suyu yüzü- me, kollarıma gerginlik verdi. Bir az açıldım. Müfettiş Bey: — Yolun yarısını bulduk. Diyor- du. Akşama Sivas şehrindeyiz. İlk defa ona sordum: — Siz Sivasta kalacak mısmız. — Bir ay kadar kalırım belki. :İrek bir iane listesi açtığını görüyoruz. Milliyet'i in edebi romanı: 7 KIR ÇİÇEĞİ layacağından bu hususta icap eden ka - nuni muamelelere tevessül olundu. Ha - ber gazetesinin bu teşebbüsten bahsede- Milli Türk Talebe Birliğinin mezkür te- şebbüsle hiç bir alâkası olmadığı ve ken- di başladığı müstakil teşebbüsü tekem - mül ettireceğini beyan ederiz. .2 — Birliğimiz yüksek tahsil gençle i için kabul ettiği şapka ve bant işini olarak halletmiş bulunmaktadır. Ö- nümüzdeki cümhuriyet bayramına iştirak edilmesi kararlaştırıldığından mezkür nü muneleri görmek ve cümhuriyet bayra - mına kadar edinmek için yüksek tahsil arkadşlarımızın her gün saat birden beşe kez binasına müracaatı, Milliyet bu sütunda iş ve işçi isti yenlere tavassut ediyor. İş va işçi istiyenler bir mektupla İş büre- muza müracaat etmelidirler, İş aranıyor Rüşdiye tahsili görmüş bütün mües- seselerin adreslerini tanır tecrübeli bir efendi bir iş aramktadır. Kefil gösterir, Cağaloğlu | Ne: 50 Haydar, Merkezi idaresi Tel, © Beyoğlu : BURHAN CAHİT: (İnkılâp Romanı) Sonra İstanbula gideceğim. İstanbul.. Kasabada ii buldan bahsederlerdi. İstanbulu görenlere âdeta saygı edilirdi. Ha- cı babam gençliğinde bir kere İs- tanbula gitmiş. Ara sıra büyük ca- milerinden, denizinden bahseder. Annem: — İstanbulun camileri bizim ka- saba camilerinden büyük mü? Diye sorduğu zaman Hacı ba- bam katıla katıla güler: — Ne söylüyorsun güllü, İstanbu lun bir Fatih camii kasabanm bü- tün camilerini içine alır! Derdi. Ben denizi çok merak ederdim. Mektepte hoca bize harita üzerin- ! balık görünüyordu. de bir çok denizler gösterirdi. Hat tâ bize en yakın (Karadeniz) der- di. Hiç bir şey anlamazdık. Hoca kasabanın yanından akan dereyi gösterip: — Bunu on bin defa büyütün deniz olur. İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Galatada Ünyon Hanında Arenası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Bir gülün ömrü kadar 11 Haziran Azizim, Dün gece hem cesaretinize hay- ran oldum, hem de korkumdan ecel terleri döktüm. Siz de bazan ihtiyat sızlığı pek ileri götürüyorsunuz. Dansederken yüzünüzü yüzüme o kadar yaklaştırmayın, diye kaç defa söyliyeyim? Dizlerinizin pek kaideye uymuyan hareketleri, dansi iyi bildiğiniz hak- kındaki iddinnıza, beni muyor. yen fısıldamalarınız y. bi, mantomu giyerken küçük bir kâğıt ta Ar Size kar- gösterdi, muka: genç kıza bu kadar işkence çu müşkül. vaziyetlere “üşürmek, doğru mu? Masum arkadaşlığımızın böyle ih tiyatsızlıklarla tehlikeye girmesi ihti- malinden korkuyorum. Belki de mek- tubunuza bu kadar açık bir lisanla cevap vereceğimi zannelmiyordunuz. Fakat en doğru yol da bu değil mi? Selma RAFET Hamiş: Salı akşamı saat beş bu- çukta orada bulunacağım. Fakat iki daleiken. S.R. pia 15 Haziran Hikmet Bey, Size ihtiyatsız demekte yerden gö ğe kadar hakkım varmış. dan doğruya posta ile eve meklup gönde- rilir mi? Allahtan olacak, müvezzi geldiği zaman kapuyu ben açtım. Mektup ya annemin, ya eline geç- seydi, ben ne yapardım? Mektubunuz da sadece “Oraya” gelmeği unutmamamı yaziyorsunuz. Bir dakika bile hatırımdam çikmiyan her zaman hayali ile avunduğum bir şeyi nasıl unutabilirim? Mektubunuzun cevabı, sizinlkin- den daha çok makul bir sebep üzeri- ne yazıyorum. Bu sabah odamda ya- rım. banyoyu hazırlamış dum. Kapı birdenbire öğldü Şahende alıal, morumor içeriye girdi. O kadar telâşlı ve hırçındı ki, evvelâ ne yapa- cağımı şaşırdım. Küçük hanımın hid- detine sebep neymiş, biliyor musu- muz? “Ori il düş. Sö: di, söyledi, dayayarak besi hıçkırâ "ağlamağa ar Azizim, Şahende beni sevdiği ie dar sizi de seviyor ve bunu ikimiz çin de tehlikeli görüy: rımıza evet der, geç vakit. sizin eve girip çıktığımı de görür, Kissederler- se, size belki bir şey oliiüz. Fakat ben bu çılğınlığımın cezasmırpek fe- na çekerim. Selma —3— 17 Haziran Ruhum, Kollarında hissettiğim saadeti sa- na nasıl anlatayım! Kalbimden ko- pup dudaklarımın ucuna gelen bir kelime, bütün hissiyatımı, bütün saa- detimi anlatmağa kâfi: rum,. Seviyorum. Müsterih el cicim, eve dönüşüm Seni seviyo- 4887. oo Gos4 Müfettiş Bey İstanbula gidece- ğini söyleyince bu aklıma geldi: — Orada büyük deniz var de- gil mi efendim, dedim. — Varya. İstanbulda ne yok- tur ki! Sonra ilâve etti: İstanbulu görmek ister misin? — Çok! —Sivasta mektebe yerleş. Ben İstanbula gidince seni oraya aldı- rirım. — Teşekkür ederim efendim. Bu temiz kalpli adama ne ka- dar alışmıştım! Fakat hâlâ ismini bilmiyordum. Gümüşhanedenberi ona herkes: — Müfettiş Bey! Diyorlardı. Ne müfittişi idi. Adı ne idi bil- miyordinm. Tekrar yola düzeldik. Akşam daha basmadan Su şeh- rine geldik. Daha kasabaya girmeden kala- Burada çok as- ker vardı. Zaten yolda ( gelirken bir çok asker arabalarına, silâhlı askerlere rastlamıştık. Su sebri bizim kasabadan büyük bir yer, Fakat her yeri asker dolu, Müfettiş Bey arabacıyat kazasız, belâsız oldu. Arka yoldan kimseye görünmi koşarak geç- tim. Evdekiler bir şey hissetmediler, Bir baş ağrısını bahane ederek oda- ma çıktım. Açık pencerenin önünde koltuğa oturdum. Bu Haziran gec nin çiçek, çemen kokulariyle dalğala nan ılık rüzgârı odamın köşesine sin- miş, lokanta kokularına karışan, be- ni, ortasında esrarengiz bohurdanlar tüten bir hayat âlemine atmıştı. Hep seni, senin okşayişlarını düşünüyor- dum. Dünkü saadetimi sana medyunum ruhum. Beni annemden istiyeceğin günün dakikalarını hesap ediyorum. Artık o zaman müebbeden senin ola- cağım. Kalbim daima senin için, a$— kımız içih çarpacak... Selmacığın 9 Eylül Sevgilim, garip garip şüpheler içi- emi kemiriyor. Fakat ben bu şüphele- ri salça öylemeğe cesaret edemedi- dim için bu mektubu yazıyorum. Kon serde sana tesadüf edeceğimi biliyor, kalbim helecandan çalıyordu. Senin tavırlarına çök dikkat ettim ve bir zaman, en: çok 'şahindenin yannda duruyordun. Ayakların da onun is- kemlesine ilişikti.. Dün gece aklıma gelen şüphe, belki de sadece kafamın icat ettiği meş'um bir kâbustur. Şa- hendeye iltifât etmiyeceğine eminim. Lâkin senin vereceğin teminat kal- bim için büsbütün başka bir şifadır. Beni ailemden istemek için ne bekliyorsun? Artık biraz acele & ve ancak bu suretle şüphelerden kur- tulabileceğim. —(1— yete saplanıp kaldığınızı anlıyorum. Aşkın ebediyetine kani olanların, bu asırda da hâlâ mevcut bulunabileceği olduğuna hem hayret, hem gıpta ük tim. Büyük teyzemin vefatı hakkındaki taziyetinize ve ayni zamanda tevarüs mirası tebrikinize teşekkürler Evvelce bahsettiğim şüphelerin bi rer hakikat olduklarını öğrendim ve her şeyi biliyorum. Şahende Hanım i- le evleniniz efendi. Paranın saadete vasıta olmadığını takdir ettiğinizi bildiğim için, Şahen- de ile pek mes'ut bir ömür süreceği- nizden eminim. Siz Şahende ile muaşaka ederken Nermi Cevat Bey beni ailemden iste- di. Zaten ben, zisinle masumane gö- nül eğlendirirken, kalben tamamiyle Nermi Beye bağlı idim. Nermi Bey benim zevcim olacak- fir. Yalnız vaktiyle size gönderdiğim mektupları aleyhimde kullanmak zah metinde bulunmamanızı tavsiye ede- ceğim, Çünkü pek müthiş bir tesiri ol mıyacaktır. Nişanlıma masum gençli- ğimin maceralarını tamamiyle anlat- Ne cevap verdi, bilir misiniz? De öylemene ne lüzum var? iyorum. Şahende i ben Hikmetten evvel tanışırım. Za. ten Hikmetle olan maceralarındır ki, bu günkü vaziyetimizi hazırladı. Hürmetlerimi kabul buyurunuz Beyefendi. Selma NERMİ Şişlide satılık ev Şişlide 6 oda, mutfak, banyo, kalorifer ve her türlü konforu haiz bir ev satılıktır. Müracaat: iMüliyet N. B. 6981 — Bizi bırakınca sen hana gi dersin. Bu gece mola verelim. Ya- rm erken yola çıkarız. Dedi. Artık karanlık çöken kasabanm sokaklarında biraz dolaştıktan son- ra büyük bir binanın önünde dur- duk. Kapıdaki bir kaç kişi Müfettiş koştular, ona çok say Diyorlardı. Hepsi çantalara, sepetlere sarıl- dılar, —-Buyursunlar Beyefendi. Diye ağırlıyorlardı. gar Bey bana da gelmemi Geniş, süslü bir. yerdi. Onlar Müfettiş Beyle bir çok şeyler konuşuyorlardı. Onun geldiğini öğrenen daha bir çok kimseler geliyorlardı. Tıpkı Gümüşhanedeki gibi gelen giden, akıl danışan bir kalabalık vardı. Bir aralık Müfettiş Bey oradaki adamlardan birini işaret ederek bir şeyler söyledi. Sonra bana döndü: — Yavrum. Ben - çalışacağım. BİR SÜRP«IZ BU PERŞEMBE AKŞAMI BIR SÜUPRU | 172121 | SARAY 121210 (Eski Gigeya) sinemasında SON SÖZ Muhteşem bir manzumesi Bugünkü proğram İSTANBUL: 18,00 Gr, m". 18,0 Fr ders Çilerlemiş olanlara) 19,00 Mahmure Handam Hanım, 19,15 Fazilet Hanım. 2030 Stldyo saz heyeti, 22 Anadolu Ajansı, Borsa haberleri saat üyarı, ANKARA, 1538 m, 1230; Gramefom, 18: Orkestra, 18/45: Ala- turka sar, 19,30 Dans muallak 20: Ajans ha- berleri. VARŞOVA, Ili m. 18: Enki musiki, 1875: Piyano konseri, 20:30 Haberler. 21405: Senfonik konser, 22,08: men tefrikası. 2305: Dana mı 2220) mai ORİNO, FLORANSA — Plâk. Zi Maseagni'nin — eserlerinden — “GUGLİELMO RATCLI'FF,, operası, PRAG, 488 m, u 2045: Plük ile seyahat hatırası (Afrika) 21,10 2240: Piyes (1 perde.) Kumtor. 23,20; Cuz orkestrası, ZORU, 456 Sentenik konser. 2050: Müsahabe manya Şurkalar. 2215: Hafif Musiki ve İSTANBUL BELEDİYESİ Darülbedayi illeri > sant 21 de Mia Seniha Bedri. Mualm ve talebe gecesi Yeni neşriyat Mimar Memleketimizin yegâne mimari ve inşaat, sanatı, ve kültürü mecmuası olan (Mimar) m 32 inci sayısı bir çok eserle rin fotoğrafileri, projeleri ile, ve teknik | Igtalliye bir çok yazılar ile intişa.“etmiştir. Bu in saat kültürü mecmuasını alâkadarlarma tavsiye ederiz. Ceza hukukunda müruru zaman Tapu ve kadastro müfettişlerinden | Münir Vasfi Beyin hazırlamış olduğu (Ceza hukukunda müruruzaman ve ana hatları) ismindeki kitabı intişar etmiştir. p Tiyatro Tiyatro sanakârlarımızdan M. Kemal Beyin bu isimde bir kitabı intişar etmiştir. Bu kitapta tiyat- to ve nevileri ve temsil hakkında kiymetli etütleri bulunduğu gibi aktör, rejisör, mizansen, sahne ve v fasıllarını ihtiya etmekte- dir. Muhtasar ve veciz bir surette tiyatro hakkında kıymetli malü- matı hülâsa eden bu eseri karile- rimize tavsiye ederiz. Fiati 25 ku- ruştur. Sana yemek yedirecek, yatıracak- lar. Sabah olunca buluşuruz. De- di. Müfettiş Beye o kadar ısınmış- tim ki ne söylese itaat ediyordum. Babadan, anadan, en yakınla» rından mahrum (kaldıktan sonra böyle iylik, dostluk edenlere insan çok sıkı bağlanıyor. Anamı kay- bettikten sonra Emine kadının ça- maşır kokulu dizine başımı koydu- ğum zaman bütün dertlerimi unu- tuyordum. Onu da kaybedince bu temiz kalpli adama al lum. İstiyordum ki beni hiç yanından a- Kır sakallı bir adam beni alt katta bir'odaya (indirdi. Yemek yedirdi. Sonra: — Haydi kızım. Artık yat, Mü- fettiş Bey sabah seni kaldıracak! "Tekrar yukarı çıktık Bir oda rar 1 çi ir odaya girdik. İçeride iki karyola vardı. Her taraf temizdi. Müfettiş Beyin Kır sakallı adam, ze YA Td yek hünd? DUR, Ki ti. zle insanı kemik- lerine kadar sarsıyor. Yorgunluk- tan düşecek yer arryordum. Karyo- lada her şey vardı. Fakat o sırada Haberler. 2135: © Fransızca sözlü teessür ve ihtişam | Şayani hayret filmi Metro - Goldwyn » film 6413 Mayer Türkçe filmlerin en gü SÖZ BİR, ALLAH BİR Memleketimizde şimdiye hiç bir filmin nail ol muva'fakiyeti kazanmaki İPEK ELHAMRİ Sinemalarında 841 Yarın akşam MELEK- Büyük rejisör Şimdiye kadar görülmemiş bir ERNST LUBİTSCH KİBA HIRSIZLA ismindeki filmini tekdim ede (84 12) Hanımefendi! İİ Eğer anne-olimik tstemiyorsürü İİ belde yarn akşamdan ii İARTİSTİ sinemasında gösterilecek & CLEMENT VAUTEL'i# muhteşem hafif ko MADAM Çoc! İSTEMİYOR filmini görünüz. (8409) Büyük bir sinema hadisesi DÜNYAYI DOLAŞAN 18410) ABONE UCRETL racant edilir. Gazetemiz ilânlerm liyetini kabul etmez, İİ BUGUNKU HA 9-10-803 tarihinde hava tazyik limite, en fazla hararet 19, en as rece âdi Mümessilesi: MARY GLÜ matbaaya alt işler için müdiriyeisf Yeşilköy Askeri rasat merki verilen mal: süre beşin basi ve sakin ol Asrın umdesi MİLLİYET ürkiye işim Hariç LX. . © 3 oylğı 4 : Ss » 79 “ ” 24 — 8 1 gözüme Müfettiş Beyin yolds! rındığım battaniyesi ilişti, sarındım ve başımı yastığa bi tım, Uyumuşum. Bir aralık gürültü oldu. Od pısı açıldı. Gezinti oldu. Yavaşça gözümü açtım. Müfettiş Bey gelmiş, | s0yVf yordu. Vana dalmışım. Bütün gec€ nemin hayâli gözlerimde idi. kasabanın çağlayanları hiç Kö ğımdan çıkmadı, dünyaya ğim gündenberi kulaklarımın tığı bu coşkun su sesleri beni ” ye gitsem takip ediyor. minde amelde yandırdı. Müfettiş Bey isi — Haydi küçük, seç ci Fırladım. — Yorgan vardı. Niçin niyeyi aldın küçük? li dim. pi e ona efendim. (D