Haftanın filmleri Türk Bu hafta Beyoğlunun ine — sineması daha mevsime giriyor. şamından itibaren kapıların: açi hafta maruf sahne vaz Rex İngram in çevirdiği: Zeynebin günahı İsmindeki sözlü filmi göstermekte- dir. Filmin mevzuu Merakeşli bir za bir Franuz zabitinin âşık olması.4.an ve hazin sahneler vardır. “Hiclek Melek Sineması bu hafta maruf Alman artisti Brigitte Helm'in de işti rak ettiği Valansiya yıldızı Filinini göstermektedir.. Film kadın ticaretinin içyüzü, kadmların ne gibi vasıtalarla tazyik ve esir gil dam edildiğini, böyle bir yere düşmüş bir kadınım kocasma, karısını kurtar. ınasın diye ne gibi tuzaklar kuruldu. ğunu gösterir.. Heyecanlı ve hareket- Mi ir. İpek İpek sineması bu hafta memleketi- mizde ilk defa'muvaffakıyetle başa- rılmış ciddi bir teşebbüsün olgun bir gösterecektir. Bu teşebbüs nında çevrilmiş sözlü film- lerin türkçeye geçirilmesidir... (İpek Film) firması arık türkçe dublaj yap maya başlamıştır. Filmde oynayan ar- tistlor türkçe konuşmaktadırlar. Bu teşebbüs sanat noktasından muvaffak olduğu kadar ticaret noktasından da mühimdir. Müteşebbislerini tebrik e- deriz, . Gün doğarken İsmindeki bu film bir tahtelbahirin heyecanlı ve meraklı maceralarını an- latmaktadır. Saray Sesli bu hafta edebiyat âlemin- de bir hayli dedikoduyu mucip ol - muş, büyük bir romanın sinema âle- minde de bir hayli dedikoduyu mu- cip olan kalabalık bir yıldız kütlesi ta- rafından çevrilmiş: Grandotal filmini gösterecektir. Bu lılm de (Metre Goldvin) kum- Rusyada — Rusyanın 160 milyon nüfusu var- dır. 1930 senesinde muntazaman sine- maya gidenlerin haftlark adedi 60 mil. yondu. 1932 de seyircilerin adedi 4 mil- yardır, — Amerikanın 19311 sinemasına mu- kabil Rusyada 1932 senesinde 14258'i seyyar olmal üzere 27570 salon vardı. Bu adet 933 te 32000 olmuştur. — Fransada 4200 salon vardır. Vâ sie yircilerin adedi takriben 200 milyondı Sinemanın bu kadar rağbet görme- üzerine Soviyet erkânı sinema sana- ime r. Gözel çöl manzaraları, harp | yiine büyük ehemmiyet vermişlerdir. Ni tekim 260 milyon frank sarfederek bir film fabrikası yapmışlar vahariçten it- hal edilen yabancı filmlerden kurtulmuş lerdir. mektedirler. Fil yük oteldeki kozmopolit hayatta, aşk, sirkat ve cimayetleri anlatmaktadır. (Grand Hotel) den bir sahne MİLLİYET CUMA 22 EYLUL 1933 (John Barrimor ve Joan Grawford) Türk sinemacılığında mühim bir yenilik Bu hafta (İpek) sinemasında Türk Sinemacılığında bir yenilik teşkil ede cek mühim bir teşebbüsün neticesine olacağız. Bu sinemz bu hafta in Doğarken) ismiyle Türkçe bir ım gösterecektir. (Gün Doğarken) filmi bir tahtelbabir filmidir. ve aslr Almancadır. Film burada Türkçeleş* Grilmiş, yani lâkırdı kısmı burada tekrar Türkçe olarak çekilmiştir. Ma lümdur ki, sesli filmlerde bir resim i Seste de hir gürültü bir de lâkerdı kısımları vardır. İşte İpek Film Stüdyolarında bu filmin söz kısmı Türkçe olarak tek- rar çekilmiştir. Bir kısmını gördüğü- müz bu filmde dublâj verilen bu dil değiştirme hayli muvaffakiyetle yapıldığını şahede ederek memmun olduk. Yi bu işe gitişenlere ehemmiyetli bir ok. da olarak şunu hatırlatırı Onlar da pek iyi bilirler ki; ma âleminde her artistin bir ses ada- mi var. Bazı meselâ (Greta Garbo) nun fransızcasını daima falan kadın söyliyor, o Clark © Gable'inkini e sine- | bilmem hangi adam söyliyor. Bunlar arana tarana bulunmuş insanlardır. Ve sahne âleminde tanınmış kimseler de değildir. Esasen tanınmış olmama- andır, Bu adamlar bir i- j rolü de almıyorlar. On- Jar, sesi but kalıyorlar. Bizim Türkçe dubli temedikleri nağmeli sahne larzları ile anlamamıya, tanımamıya imkân yok. Böyle sesleri ve edaları malüm adamlar film duble ( edince karşmızdaki ecnebi ei kim olur. * Darülbedayi artisti geliyor ve o zamizn dublajı ru- hu kayboluyor. Avrupada ise arlistin söylenen rin uygun olmasma dikkat edil çi kadar, sesin de o adamdan çık- tığı kanaatinin hâsıl olmasına itina ediliyor .. ta- in — tanıyan var imdeki ecr.ebi arti Balkanlarda ilk sesli stüdyoyu(ipek Film) firmasına borçluyuz. Bu itibar- ğer komşularımızdan ilerideyiz.. Lükin itiraf etmeliyiz ki; işin teknik taraflarını ikmal ederken, san'at kıs- mını ona müyazi olarak götüremiyo- san'atından anlar ol- maları arzu ederler. Avrupa ve Amerikada sinema ar- üstleri tiyatrodan alındığı kadar ha- riçten de bulunur. Lâkin tiyatrodan gelmiş olanlar çok defa artık sahne ile olan münasebetlerini keser, bir da- ha oraya dönmezler, vizue pek az istismasile bu iş aksi- nedir. Sahne artistlerimiz yazın film çevirir, kışın tiyatro oynarlar, Her iki suy gördüğümüz yegâne nel; budur. Yuksa cümis başlayış ve. bitişleri — wördüği £ kasımlarin — çek mw vaffaktır, Esasen Darülbedayide Şekspir bai- elerinden optrote kadar her şey oy» atılan ve bir türlü ir şubede ihtisas peyda etmesine imkir: bırakılmıyan bu zavallı (kol - Troupa, a sinema- da da dramdan, vodvile kadar her şey «smattıktan sonra bir de (o dublajda kullanmak abestir. Dublâj adamları- nı bizim dar gahne ve san'at öleminin haricinden toplamak lâzımdır.Bu hem daha ucuz, bem de muvaffak olur. FİLM ÇEVİRİRKEN irlerile aymıyan ve zıt olan yerleri çoktur. & Onun için biz çok defa filmlerimizde sahne ve ti yatro çeşnisi buluruz. Bundan başka Aydınlık ve resim alış işinde de henüz Acemi olduğumuzu inkâra mahal yok. (İPEK) sinemasmda son defa gördü- ğümüz (Urfalı) şarkısında o Münür Nureddin bu acemiliğin en — kuvvetli nümunelerinden biri idi, Urfalı şarkı sma belki dekor olsun diye bir o köy €vi önünde teganni eden güzel ve gür Zel sesli artistimizin kravatlı ve frenk gömlekli kılığının bir o köy evile hiç uymadığından © sarfınszar, yüzüne yaptırılan makiyaj ve verilen aydınlık © kadar fena idi ki herkesin tanıdığı o güzel adam pek çirkin olmuştu. . Dunya bu aydınlık ve makiyaj bü- merife çirkinleri güzelleştirirken bizim aksi neticeye varmamız bu san'atı lâ» yıkile bilmediğimizdendir. Bunun İ- çin ben bizim sahne vâzırmız dahil ol- duğu halde, operatör, dekoratör, ve arustlerimizden belli başlılarının Av- rupada, meselâ Paristeki Sinema Üni- versitesine giderek orada bir kurs gö- girmelerini çok faydalı buluyorum. Hususi sermaye sahipleri bu işe teşeb büs ederlerse hükümetten de bu işin masrafına iştirak muavenetini kopar» malarma il al vardır. Papa filmde Vatikanda alman filmler ikmal © dilmiştir. Filmin ismi “Vatikanm s6- si,, dir ve filmde Papa on birinci Pie görülmektedir. Gün Doğarken filminden bir sahne Bulgar matbuatı (Başı 1 inci sahifede) termedi. Bunu Bulgar matbuatı da son neşriyatı ie ihsas etti, Bulgaristan, iyi komşuluk #münasebalını ğlam ©sas- İmar üzerine kurmak ister. Bunun yeni hasul bülması Türkiye muhtemeldir. Ve bunu yüksek Türk Başvekilinden ümitle beklemekteyiz. İsmet Paşa seciyesi, zekâsı, vazife kıy- meti başarı ahlâkı, yüksekliği se bebile Gazi Mustafa Kemal pie mil bile, Bulgarlar erasinda. bir çok genele yaşamıştır. Şahsen Bulga- olân hâdiseleri de dikkatle li ürkiye Başveki- Balkan ittifakı. nın en sadık mefkürecilerindendir. Geçen asrın ortalarmda istiklâl uğu- runda ihtilâleilerimizin | sultanların diktatörlüğile mücadelelerinde ilk de. fa Balkan ifa firini ortaya atan» iye, bazı malüm arasında zuhur €- den ehemmiyetli ihtilâfların halli için tavassutta bulunacak en müsait şartla kıyım: lerimizi bir defa daha “Hoşgeldiniz” diyerek selâmlıyoruz. La Bulgarie ne diyor? Türk — Yunan misakı etrafında dün- kü posta ile gelen Bulgar gazetelerin. de de uzun uzun yazılar var, Bunlar dan nim resmi La Bulgari gazetesi bir başmakalesinde ozcümle şunları yazı- Balkanlarda yeni yasi kombinezonların nüvesi olacak tarz- işl müsait bir Türk — Yu- Dan ittifakından da bahsedildi, Bulgar eflârı umumiyesinden bir Jasmı haklı 0- larak heyecana düştü ve endişelerini saklamadı. Halbuki yeni misakı ye larm fikrince, bu vesika ancak iki Yeket sey mülkü alan taliriyezi bir sulh abidi eylediler, yeni misakın sulhün takviye- sine ve iki memleket arasında iktisadi sahada sıkı bir teşriki mesaiye matuf olduğunu söylediler. Hakikaten böyle olduğuna inanmak İsteriz. Bunun İ- çindir ki, bazı Bulgar meslektaşları mızın izhar ettikleri endişelere iştirak etmiyoruz. Hiç bir şey bizim basma- ne bir hareket karşısında bulunduğu- muzu gösteremiyor. 5 Ne denirse densin, bu munhedenin İmzası bizde inetle | karşılanmastır. Nasıl ki imzayi müteakip Başvekil M. Mouchanov Bulgar | gazetecieriw Bu da pek tabii- dir, çünkü Bulgaristanla Türkiya iyi münasebetler idame ediyorlar. İki mem- leketi esaslı hiç bir ihtilâfin ayırma dığını da söylemeğe lüzum var mı? Yu- nanlılar ve Türkler mütekabil müna- sebetlerinin tanziminde serbesti hare- kete maliktirler. Memleketimizle Yuna- Bistan arasında mevcut bir ka ta hiç bir değildir. Bils larımızın dostli bir söz vardır; Dost- bizim de dostları: #mızdır. Yeni Türk — Yunan misakı Yunan — Bulgar ihtilâflarımın haline M. Titulescu G gibi Benieağaln ve i- eleri de vardır. Bu s0- — münasebatımız tabii bir halde- ir. — Balkan milletleri arasında bir Karadeniz misakı akdinden bahsedi- Jiyor, iki hükümet arasında bir dost- İİ ei muahedesi akdi mevzuu bahis mi- ri? — M. Titulescu'nun Ankarayı ziya retinde iki hükümeti alâkadar eden meselelerin görüşülmesi pek tabiidir. Fakat bir Karadeniz misakı aktedile- ceğinden malümatım yoktur. Dostluk muahedesine gelince: Bu hususta mulenrror bir ş0y olmamakla beraber böyle bir muahede aktedilme si muhtemeldir. — Bu seyahatin, Yunan erkânı hü- kümetinin Ankarayı ziyareti ve İsmet Paşanın Sofyayı ziyareti ile bir müna | sebeti var mıdır?. İ o— Hayır, bu seyahatin bahsetti niz ziyaretler veya herhangi bir zi- yaret ve seyahat ile hiç bir rabıta ve | münasebeti yoktur. —————— de yardım edecektir... Democratit cheski ie gazetesi de şunları yaziyor: "Türk — Yunan misakınn imzası nın akabinde vukua geldiği için, Türk hülümet adamlarının Sofyayı siyareti, süphesiz M. Mouwchanov'un Anları yi ziyaretini iade gibi basit ical mtfedi si mahiyeti muhalıkak olduğuna giri şöyle bir sual sormak lâzem: Bizim Türkiye ile münasebetlerimiz nelerdir? 1918 den. beri bütün hükümetlerimiz her vesile ile ilân ettiler: "Türkiye ile hiç bir ih- ha Bunun o içindir ki İgaristan 'ürki) i dost memleketler re tame ii Bu, doğru mu? İlki memleketin men- fanti noktai nazardan bugün bu su- ale açikça cevap vermek lâzımdır. Ha- kikat şudı İri vardır. Bunla» ide münasebetli mizin başlıca sebebidir... ir Bundan sonra gazete munllâkta ka- Jan bütün meseleleri sayıyor. Başta sar. ki Trskyadaki Bulgar mubacirlerinin ve Bulgaristandaki Türklerin mülkiyet pr eme gelmektedir. Ankara i- aft hu meseleyi halletmiş bulunuyor. sa da, henüz tatbik sahasına giri de ğildir. Mösyö Muşanofun Ankarayi yaretinden sonra derhal teşkil edilen ie hic bir neticeye varamadı ve iş unutuldu, gitti, Huduttaki emlâk meselesi de halledilmemiştir. Türkiye m gi demeli? Ar. © mecali olmayan esele- ler halledilse olmaz m “e : Möstakil gir e yazı, "Türk — Yunan misakı Beniz kan- daktadı cin çek büyük bir anne ihtimamı ister. Beynelmilel taahhütlerini hiç ifa etmi » Yunanlılar, bu noktada Türklerin itmemerlikten gelmelerini istiyorlar, Fakat inkisarı hayal gecikmiyecektir.,, İ muharririmizden o telefonla “Başı 1 inci sahifede) — Sant 23,15) — Yarım, kralın vereceği ziya fet Veranya, sarayında verilecektir. İki günden beri kesilmeden devam e den müzakerelerin yarın neticelenece ği tahmin ediliyor. Mükâlemelere bu akşam da devam edilecektir. Yarın resmi bir tebliğ neşredilme- si kuvvetle muhtemeldir. Müzakere» lerden çıkarken M. Muşanov buna: — Müzakerat devam ediyor.. Biter bitmez bir tebliğ neşredilecektir. Şim- dülik söyliyecek bir şey yoktur. Dedi Buzün sefarethanede, sefir Tevfik Kâmil Bey tarafından Başvekil İsmet Paşa ve are vekili şerefine bir zi- yafet vı Heyet Yavuzla dönüyor SOFYA, 21 (Hususi surette giden muhabirimizden telefonla — 1,45) — Heyeti mı ımız, cumartesi sa - babı hareket edecektir, Varnada Ya- vaz zırhlısmda Varna vali ve kuman- danı şerefine bir çay verilecektir. Ya- yuz pazar günü sant İ8de hareket e- derek pazartesi sabahı | İstanbula vö- sıl olacaktır. Ajansın tebliğleri SOFYA, 21 (A.A.) — Kral Hazret- leri saat 11 buçukta Türkiye cumhuri- yeti Başvekili İsmet Paşa hazretleri ile Hariciye vekili Tevfik Rüştü Beyefen- diyi kabul buyurmuşlardır. Kraliçe Hazretleri saat 11,45 de İsmet Paşa Hazretlerile Tevfik Rüştü Beyefendi. nin refikaları Hanrmefendileri ve Tev fik Rüştü Beyefendinin kerimelerini kabul etmişlerdir. SOFYA, 21 (A.A.) — İsmet Paşa ile Tevfik Rüştü Bey bugün öğleden sonra Hariciye nezaretinde Başvekil M. Muşanov'u ziyaret ederek uzun mükâlemede bulunmuşlardır. Mükâle melere bugün de devam edilecektir. Elçimizin ziyafetinde 4 SOFYA, 21. A.A. — Hususi muha- birimiz bildiriyor * refine verilen öğlen yemeğinde Başve- kil M. Muşanof ile Sobranya reisi M. Ma- Hinof, Kral Hazretlerinin yaveri, Bulgar hazırları ve Sofyada bulunan bütün ee nebi elçileri hazır bulunmuşlardır. Başvekâlet dairesinde akşam yemeği SOFYA, 21. A. A. — Hususi muha- birimiz bildiriyor ; Bugün saat 8 te baş-| vekil M. Muşanof evinde İsmet Paşa Hazretleri şerefine hususi bir çay ziyafe #i vermiştir, Başvekil Hazretleri bu ak- şam saat 20 de Sofya operasında şerefle rine verilen temsilde hazer bulunduktan sonra akşam yemeğini başvekâlet daire- sinde temamen hususi mahiyette M. Mu-| şanofla birlikte yiyecektir. | yük bir tesir yapmıştır. Bu sabah bi şia İla SeiŞi mak böyük yetle karşılanmıştır. Bu mütük Türk - Yunan imisakının Bulgaristan ale; ne olduğunu katiyen reddetmektedir. İsmet Paşanın açık ve kat'i sözleri ve Türkiyenin Bulgaristanla da ayni tarz da bir misak akdetmek arzusunda bı İunduğuna dair olan beyanatı çok bi tün gazeteler bu nutuktan bahsede - rek yapılacak müzakeratın bir anla; ma ile neticelenmesini temenni edi - yorlar, Ismet Pş. Hz. nin Sofyada Söyledikleri nutuk kam gece Solyada Ünyon Klöpte M. Mouchanov tarafından verilen ziya» fette Bulgar Başvekilinin söylediği nutku dün möşretmiştik. M. Mouchanov tarafından irat edilen nutka cevaben İsmet Pş. Hz. aşağıdaki hitabeyi irat etmiştir: “Başvekil Hazretleri; “Hoşgeldiniz makammda söylediğiniz sözlerden ve Türk milleti hakkımda ızhar etmiş olduğunuz çok lütufkâr temenni- lerden dolayı size hararetle teşekkür e- derken bu akşam, burada, kendisine memeleketimin selâmını ve temennilerini bizzat getirmiş olduğum dost milletin arasında ve sevgi ile dolu olan bu hava i- çinde hissetmekte olduğum derin sevinci dilediğim gibi ifade hususunda biraz güç“ lük düymakta olduğumu söylemek mec- buriyetindeyim, Burada bize karşı gös- terilen ve zatdevletlerile mümtaz refik- lerinin Ankarayı ziyaretleri © esnasında Türk milletinin gönülden göstermiş oldu- ğu hararetli ve şevkli kabule tamamile tetabuk eden dostane hüsnükabul, Bulga- ristanla Türkiyenin mütekabil | münase betlerini canlandıran karşılıklı dostluğun en parlak bir delilidir. Bu dostluk, dün- kü bir dostluk değildir. Esasen Türk ve Bulgar, Balkanların bu çalışkan iki mil- leti, asırlarca yanyana, ayni | toprak ve ayni içtimai ve iktısadi şerait altında ya- şamış olduklarından dolayı bir çok mok- talarda biribirlerine benzerler. bir takım cabaptan mütevellit müşkülüta rağmen mümtaz zimamdarla- rının sevk ve idaresi altında kendisine has deha ile en muhtelif sahalarda en hariku- iâde ve en feyyaz fnaliyetleri göstermiş © lan kahraman Bulgar milletinin merdane enerjisi ve sadakati de bu hayranlığımızın başlıca âmillerindendir. Bu milletin 66- batkârane azmi, terakki ve medeniyet yo bil komşularının ü İ kazandırmıştır. Türk ve Bulgar « dostluğu -l Bu dostluk söylemeğe yalnız hissiyat sahasmda tecelli etmiyor. mecburum ki, memleketlerimizin resmi münasebetlerin- den de esaslı surette mekte olduğu prensiplerin deği ğa Zidir. O bu siyasetin kabul etmiş olduğu hepsi tek ve ayni davaya, sulh ve vifak davasına, hadim başlıca direktifler daima ayni olarak kalacaktır. Ve Başvekil Haz- retleri siz de biliyorsunuz ki Türk - Bul- gar dostluğu bu direktiflerin en güzelle- nee Kili; “Hükümetlerimiz bu dostluğu, bugün memleketlerimiz arasındaki münasebetle» ri sıklaştıran bir takım diplomatik akit- lerle tevsik etmek ve kuvvetlendirmek is- temişlerdir. Aralarında tasfiye edilecek hiç bir şey mevcut olmıyan, coğrafi vazi yetleri, mütekabil menfaatleri ve ihtiyaç- arı kendilerini biribirine yaklaştıran Tür- kiye ile Bulgaristanın anlaşmaları ezel 'den mukadder bir şeydir. “Başvekil Hazretleri, © buyurduğunuz gibi iktisadi buhran elân bütün dünyada hükmünü sürmektedir. Her memleketin bütün cihana şamil olan bu O musibetin felâketli tesirlerine karşı bir çare olmak üzere kendisine ait işlerde ittihazını mu- vafık görmüş olduğu tedbirlerde zaruret vardı, ahval ve vukunt bunları hakir gös- teriyordu. Fakat bu ana kadar bunların matlüp gayeyi elde ettirmeğe kâfi olma- dıkları anlaşılmıştır. “Bu sebepten dolayı tamamile | sizin fikrinizdeyim ve bu milli tedbirlerin ba- şında şimdilik milletler arasında iki cihet- li itilâflar şeklinde tatbiki icap eden hali- sane ve devamlı bir messi birliğinin son derece muvafık ve müessir bir çare ola” cağı mütaleasındayım . “Gerek Bulgar Hükümetinin ve gerek Türkiye Cümhuriyeti Hükümetinin mem- leketlerimiz arasındaki ticari münasebet- leri daha ziyade canlandırmak ve inkişaf ettirmek için ellerinden geleni yapacak en esaslı kaygusuhun ne olduğunu söy“ lemiştim. Bu kaygu şu netice ile ifade €- dilebilir. Her yerde ve herkes için sulh. Bir prensipin kuvveti o prensipin umumi yetle külliyetinde mündemiç olduğu unu- tulmamak icap eder. Şu halde inhisarcr bir dostluk siyaseti tatbikinden daha zi- yade cihanın sulhü ve asudeliği için teh- İikeli bir şey mevcut olmadığını söylemi- ye lüzum var mıdır? Böyle bir siyaset yalnız akamete mahküm olmakla kalmaz, ayni zamanda umumi sulhün zararına 0- larak etrafında itimatsızlığa — ve kin ile husumete tahavvül etmekten hâli kalmı- yacak bir takın hisler de yaratır. Her za- man dı olan bu kaka midir bum İunduğu içindir ki Türkiye Cümhuriyeti yalnız bir milletin değil, bütün milletle rin dostluğunu elde etmeğe çalışmaktan bir an hâli kalmamış ve mevcut dostluk- larma tamamen sadık kalmakla beraber milletlere kayıtsız ve şartsız olarak kendi dostluğunu vermiştir. Türkiye Cümburi- yetinin uzun ve sebatkârane gayretlerinin, semerelerini bir kaç seneden beri haklı bir memnuniyet ile toplamakta olduğunu söylerken hiç te vâhi bir gurura kapılmı- yoruz. Filhakika Türkiye Cümhuriyeti temennilerinin tahakkule ettiğini ve ken- disile aktolunan muahedeler miktarmın her gün artmakta olduğunu görmektedir “Bu hal beni ahiren Ankarada Yuna- nistan mümessillerile imzalamış olduğu- muz entente cordiale'den burada bahset- miye sevkediyor. Bu misakın muhteviya- tını biliyorsunuz. Esasen Bulgar Hükü- metikraliyesi bu misaka ait müzakereler» den devamlı ve muntazam surette baber- dar edilmiştir. | İtimat esasına müstenit olan Türk - Yunan münasebatına yeni bir faaliyet hamlesi veren bu misak, mahiye- &i itibarile sulhü temin ve tarsin etmeğe namzet siyasi bir vesikadır. Türkiyenin sulhperver maksatları hakkında mümasil şerait altında bulunan memleketlerle ay- ni şeyi yapabilmek imkânını en büyük bir samimiyetle tetkik etmeğe âmade oldu- ğunu alenen ve resmen beyan etmekten daha parlak ve daha kat'i delil göstere“ mem, Bu suretle memleketlerimiz ara- sında mevcut ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki münasebetlerin ayni bulunan münasebatı idare edici siyasi akitler silsi- lesi ikmal edilmiş olacaktır. “Türkiye komşularının yakm şarktaki milletlerin hayır ve menfaatine © olarak bu kabil muahedenameler imzalamak su- retile ve münasebetlerini ıslah maksadile sarfedecekleri gayretlere şahit olmakla bahtiyar olacaktır, “Başvekil Hazretleri, vazifemiz Bulgar milletine Türk milletinin cn ihlâskâr ve &n samimi dostluk teminatını getirmektir. Burada bu vazifeyi ifa etmeme ve ayni zamanda Bulgar eflcârıumumiyesine hariz Gi siyasetimizin anahatlarmı açıkça izah ve teşrih etmeme müsaade buyurduğu- nuzdan dolayı size fevkalâde minettarım, ”Kadehimi Bulgar Kralı Haşmetli Üçüncü Boris Hazretlerinin ve haşmetli Kraliçe Hazretlerinin şerefine, zatıdevlet. lerinin ve Madam Mouchanov'un sıhba- tine kaldırıyor ve necip Bulgar milletinin seref ve refahına, Bulgar - Türk dostlu- Zunun feyzine içiyorum. Ray hadisesi (Başı 1 inci sahifede) katını bitin iştir. Hâdisede kast var mı? IZMIT, 21 (Hususi) — ei ile Dil il iskelesi ar: iden ir MM güme için giden valimiz gelmemiştir. Kuvvetle söylendiğine göre, civatalarna kendi kendisine çıkması ihtimali yok- tur. İşin kasti olduğu muhakkak gö“ rünmektedir. Fen memurile bekçi ara sında münafcret ehemmiyete şayan gö- rülmemektedir. Gebzede zannaltına a- lanan çe şahıs ere bırakılmıştır. Tab kikat bütün ehemmiyetli suret- te ilerlemek j