MİLLİYET PAZAR 10 EYLUL 1933 CİNNET DİYARINDA YAZAN: Mahmut Yesari 5 Bir gece, amma, yalnız bir gece! — Kafasımdaki derdi Dünyaya yeten bir tefekkür! — Kaybettiğini çöplükte arıyor.— Oduncu ile Azrail! Paviyonun ön tarafında sakin sakin dolaşanlar da var. Makine ile kesilmış sık siyah saçları diken diken püskürmüş bır genç kız, tel örgünün önünde gülerek bakıyor; bu, gülüşte bir yokluk, bir boşluk var: — Sen, Ahmedi tanıyor musun? 'Tanırsın elbette... Neye gelme- di o” Ama gelmez, öldü.. Gelmez bilirim... Gelirse, onunla, bir ge- ce, ama yalnız bir gece yalnız ka- lirım,.. Yok, yok, tazla değil, bir gece, yalnız bir gece... Gözlerini süzüyor ve titrek bir sesle şarkı söylüyor! Gütte ve beste,kulaklarımda bir çok şarkının güfte ve bestelerini hatırlatıyor, fakat hangisi? O, bili- yor mu? O, oralarda mı? Şarkı söylemekten yorulmuş gi- bi durdu, gözlerini açtı: — Ama, bir gece..- gece, Vah, kızım; acaba sen, yalnız o, bir gecelik saadetin ıstırabını mı çekiyorsun? Yoksa oşimdibir gecelik ıstırabın ebedi “saadetini mi sürüyorsun ? Onun yanma, gene fırça saçlı, buğday tenli, dar omuzlu bir genç kadın yaklaşmıştı. Bakıyor, gülü yor; bakıyor, gülüyordu. Bakışından ve gülüşünden bir şeyler söylemek, anlatmak istediği beili Fakat ağzını açtığı za- Yalnız bir man dili tutuluyor, kekeliyor. Ve | durup yüzünü elemle ıstırapla bu- ruşturuyor, sağ elinin şehadet par- mağile şakağına dokunuyor ve bir burgu gıbi orayı delmek istiyor. Bir şey mi düşünüyor? Bir şey mi hatırlamak istiyor? Var ya elle tutulacak kadar eksikliği kidarıık mi istiyor? O- rada, bir ağrı, bir sancı, bir sızı, bir dert, bir düğüm, bir bozukluk var, Fakat ne? Anlaşılırsa kurtulur mu? Onun anlaşılması artık otopsiye | tuvarlarımdaki-kavamwozl bis konmuş yaftasile teşhi cektir, O, yanındaki, biraz uzağındaki, | etrafında dolaşanlar, öbür pavi- | yonları dolduranlar hepsi isli isli bakıyorlar. Birinin gözbebeklerin- de ışık; hayat, akıl, zekâ ışığı yok. Gözgöze bakamıyorlar. Gözlerine | dikkatli bakılmca derhal başlarını | çeviriyorlar, yahut gözlerini indi- riyorlar, Sağ elinin şehadet parmağile şakağını burgulamak istiyen kıza, genç kadına sormak istedim: — Orada bir tutukluk var değil mi? Diye sormak istedim; gözlerinin içine baktım, bir saniye tahammül edemedi, gözlerini indirdi, sonra başını çevirdi. Göz ucu ile bakmak or gibi idi ve birden bire ok | gibi fırladı, paviyonun arka tara- fına kaçtı, Tel örgülerin önünden | geçer- ken, uzun beyaz blüzlu ihtiyar bir | kadm sesleniyor: — Sen, Mehmedi tanıyor mu- sun? Neye gelmiyor? Hepsinde, hepsinde bir şey, bi ni bekliyen bir hâl, bir intizar acısı sabırsızlığı var ve hepsi (oradan çıkmak istiyor: — Gelip beni buradan alacaktı ya! — Doktor Bey, yarın çıkıyorum değil mi? — Haftaya cıkacağım. Fakat melânkolikler — karasev dallar — böyle değil... Onlarm hiç bir şikâyetleri yok. iş beyaz saçla- rına rağmen hâlâ yüzünün gençlik körpeliği uçmamış, pembe entarili bir kadın, kâh ağır adımlarla dola- Hyor, kâh karyolasının kenarına | bakıyor! K. oturuyor. Kendi evindeymiş kadar sakin! Paviyonun iç tarafında sol dip köşedeki karyolaya örme Yelekli bir ihtiyar kadın yarı uzan- Miş, yastık üstüne oturttuğu iki ke- yavrusuna gözlerini dikmiş, biç kımıldanmadan bakıyor Kedi yavrularının. üzerlerine kapanarak bakışı neden? © Kedi Yavruları acaba, ona neyi, neleri hatırlatıyor? Kedi yavrularında a- saba, o, neleri, kimleri görüyor? ii hademe kadın, saçları maki- he ile yeni kesilmiş, sırtına göm- lek (1) geçirilmiş kırmızı yüzlü sarışın .tombalak bir kadını bağir llarından tutarak paviyonun ka Pısından içeri soktular. Yüzlü sarışın kadın, kapının solun- Kırımızı | daki tahta sıraya yığılıverdi, yü- zünde ve sıhhatli vücudunda uzun Düşünüyor.. Düşünüyor.. Düşünüyor... sürmüş bir hırçınlığm yorgunluğu bitkinliği vardı. Vasserman teamülü için kanı a- lındıktan sonra acaba beyninde frengi var mı? diye amudufıkari- den “mayi dimağii şevki * alacak- lardır. Fonction L'ombaire denilen bu ameliye, belkemiğine bir karış iğ- ne sokarak su almaktır. Kırmızı yüzlü, sarışın tombalak kadını iki hademe kadın yakaladı- tion L'ombi in iğnesi ile vücu- dunu kurcalamak değil, tekmil a- mudufıkarisini söküp çıkarsalar farkında olmıyacak,bir şeycik duy mıyacak! Kovuşta tam kapının karşısında saçları dağınık, zayıf bir genç kız, başını ii; iğmiş düşünüyor. O; ne ara- sıra paviyonu dolaşan beyaz kesik saçlı pembe entarili kadına bakı- yor... Ne, kedilerini karyoladan kaldırıp koynunda bahçeye çıka- ran ihtiyar kadına, ne de iğne yi- yen kırmızı yüzlü sarışın kadma asena leneezele “amzlase mem üzerine dökülmüş, başı 1 bir tek kılı kıpırdamadan düşünü- yor, düşünüyor!... Acaba ne düşünüyor? Acaba o- nu bu kadar derin ve sürekli dü- şündüren ne? Fakat bu kadar di (beşeriyeti mustaribe) içi dir. Bizler, dışarda güya akıllı ge çinenler, bir çok düşüncesizlikleri- mizden dolayı kendimizi mazur gö rür ve affedebiliriz. O, bizim yeri- mize de düşünüyor! Belki de hiç bir şey düşünmü- yoı Saçma sapan işler yapıp çıkarmaktan hiç bir şey düşünme- mek dah Fakat bu düşünür hali, neden? Kendisini, sonsuz, elemlere kaptır mış gibi sessiz, müteveklil düşü- nüşü neden? Hayatta, bir kaç gün insan, ken- dini rüzgâra bırakıverir. kü başkaları hesabına da (düşünen var, Fakat kendini rüzgâra bırakı- vermiye de gelmez, sonra onunla karşılıklı düşünmek ihtimalini ha- tırınıza getirin. . Çıkarken kapmın kenarındaki süprüntü tenekesini sıfır makine traş başımı sokarak kariştıran hâki elbiseli adamın kolundan bir hade me yakaladı: — Eeeeh! Bu kaçmcı? Evet, girerken de onu görmüş- tüm ve çöp, süprüntü dolu tahta sandığı bürnunu sokarak karıştırı- yordu. Bir şey mi düşürmüş? Bir şey mi kaybetmiş? Acaba ne arıyor? E- ğer kaybettiği şeyi bu kadar mu- sirrane arayışına göre muhakkak, orada bulacağını ümit ediyorsan, gene boşuna yoruluyorsun! Çünkü o, vaktinde pek mal, matah değil- miş! Bu kadar esefe değmez! Ziya Pasa merhumun kıt'ası, ne reden geldiği meçhül bir aksisada gibi kulaklarımda çmlıyor: Yarap ne eksilirdi ZER e izze- tinden Peymaneivücuda zehrâp dolma- 1? saydı zât olurdum âsibi derdügam. | dan Ya dehre gelmeseydim ya aklım | san yavaş yavaş ısmıyor mu! der: niz? Şair, odur ki güşuna sesler gelir | müdâm! Yürüvelim; elde mevcut kısa, eksik aklımızla hoş geçinip gide- Üsküdar büyük bir tehlike geçirdi (Başt 1 inci sahifede) larına ve efradına yardım için Selimi- yeden de bir kıt'a asker gönderilmiş, ayrıca yangından müteessir olanların kurtarabildikleri eşyanın muhafazası, rep ve hırsızlığa meydan verilme -in Üsküdar zabıtası İstanbuldan gönderilen polis efendilerle takviye © dilmiştir. Yangın nasıl çıktı Yangın saat dört sularında Üskü - darın göbeği olan Açıktürbede Ecza- hane sokağında Hafız Ali Efendi ko- nağı denmekle meşhur ve Suat Hanım Ekrem, Hüseyin Beylerin mutasarrıf bulundukları 60, 62 , 6 numaralı ve üç kuma ayrılmış olan büyük ahşap den çıkmıştır. Bu bölükte Üsküdar ilk mektep mu allimi Sıdıka Hanım oturmaktadır. Sı dıka Hanım dün çamaşır yıkıyordu. Ocak yakmıştı. Bir kısım çamaşırları yıkamış ve asmak üzere yukarıya çık mıştı, Bu esnada ocak vılcımlar esasen eski bu binanın pencere pervazmı tutuşturmuştur. Sıdıka Hans çamaşırları asıp aşa ğıyn indiği vakit pencere pervazları- nın tutuştuğunu görmüştür. Sıdıka H. bağırmağa baslamakla beraber ateşi söndürmek te istemiş; fakat buna mu- vaffak olamamıştır. e Ateş birden bire büyümüştür. Bu esnada ateş bu evin sağ tara- fındaki Filorinalr Nazım Beyin evine ve diğer tiraftan da ayni evin mında oturan mülâzim Faruk Beyin dairesine siravet etmistir. İtfaiyeye haber Yangın büyük bir süratle büyümüş tür. Dumanları ve bağırmaları bekçi Mürtoza Efendi Yeniçeşmede! polis karakoluna ve mahalleliden bi- ride Ayazma karakoluna koşarak yan Oradan derhal telefon edilmiştir. sonrh yangın yerine yetismi; Çok feci bir vaziyet Bu evdekiler o hiç bir eşya kurtar. madan dışarıya fırlamışlardır. Filori- nalı Nazım Bey pijama ile, kızı ev &l- bieasi, ihtivar babası ve annesi olduk ları gibi, Sıdıka Hanım çamaşır kıya fatile sokağa fırlamışlardır. Filorina- lı Nazım Beyin büyük kütüphanesi ve eserleri kâmilen vanmıştır. Fakat en can vakıcı olan Topçu mülâzimi Fa- ruk Bevin refikasmn vazivetidir. Bu hanım bir avlık lohusadır. Henüz kırk ün kalkmamış bulunmaktadır. arafı duman ve ateş bürüyünce bi avlık yavrusunu almış ve ateşler i- çinde fervat ederek sokağa fırlayabil mis ve güç hal ile çocuğunu ve kendi sini kurtarabilmiştir. Hemen bu esna da ev büvük bir çatırdı ile çökmüştür. Bu sırada Topcu mülâzimi Faruk Rav Maltepede bulunuyordu. Yangını haber nİrca bir ata binerek 22 daki- kada Üsküdara yetişmiş ise evin yan- dağını ü “Faruk Bey diyor ği — Alem ve çocuklarım kurtuldu. Cok bahtivarım. Düşüncem yoktur. verliğe dair kitaplarım ve ya sılarım ves. Onlara acıdım. İtfaiye yetişiyor İfaiye geldiği vakit bu üç kısım- dan ibaret olan büyük evin kâmilen yanmakta olduğunu görmüştür. Dün hava çok rüzgârlı idi ve bu civardaki evler ahsap olduğu için ateşi durdur- mak kabil nlamamıstır. Yangın büyüyor Bu sebeple yangın hemen büyü- müatür. Ateş, bu evin karşısındaki Ha cı Efendinin evine uzanmış. avni va- yanmdaki Darülfünun Hukuk fa kültesi muhasebecisi Hulüsi Bevin 70 numaralı evine kol atmıştır. İtfaive bir taraftan calırmakla beraber şiddet le esen rüzeârdan ateşoin önüne geçi İsmemiştir. Tehlike karsısında bütün Usküdarı bir telâş, korku ve heyacan almıştı. Herkes osyasmı taşıyor. civar daki evlerin damlarında. caddelerde ellerinde kovalarla erkek, kadın bir çok kimseler görülüyordu. Yangın kollara ayrılıyor Büyük bir hızla esen rüzgâr karşı” sında ateş müteaddit kollara ayrılmış tar. Eczahane sokağında yanzın büvür ken bu sokağa çıkan bir evde birden bire çıra gibi parlamıştır.. Bu ev pel- livan Hakk Efendinin evidir. Bn su- retle yanzm üç kola doğru ayrılmış Sur ölimnistir. “Olkidak ye Kadıköy yruplarından baska İstanbul grupun- dan da dört motör araba vapurile yan gın yerine sevkolunmuştur. Su olduk- gn boldu. Elmalıdan baska bahçeler- deki kuyulardan ve havezlardan su almak suretile istifade edilmiştir. Yukarıda vazdığımız gibi yanım üç koldan ilerilemeğe başlamıştır. Bu mıntakada yarım saat içinde, başta say dığımız evlerden başka, Eczahane 0 kağında 55 numaralı lâmbacı İsmail Efendi, 57 numaralı Cavide Hanım, 59 numaralı mütekait Ahmet Efendi. in evle! fik Beyin evleri kâmilen, reis Meh- met Beyin selâmlığı. o Çorumlu Hacı Ahmet Efendinin ahırı, merhum Dr. İbrahim Bevin evinin sacakları, Meh- met Emin, Refik Bevin kira evleri, Re fik Bevin validesinin evi. Zekiye Ha- nımın evi, polis Cemal Bevin evi, bir jandarma wiishasısının owi yanmıştır. Yansın atılıyor Evlerden eşya kacıranlar, bağıran lar. ağlıyan cocuklarla yangın veri bir mahsar mevdarmi andırıyordu. İnzi- batı temin irin Üsküdar polisi İstan İ buldan gönderilen polislerle takviye © lim, Oduncu ile Azrailin hikâyesi gibi ; Azrail karşısında, oduncuda | şafak atar: — Sana Mevlâ sevaba © girme mi? der! Şu yükü tut ta sırtıma koyuver.. Mahmut YESARİ | uy İrfaiye müdürü İhsan Bey de yangın yerine gelmişti. Bütün gayret- İre rağmen yangın ilerileyordu. Âteş iki mahalle ötede İmrahor enden Hacı Püşe, Hinmiinii Maker sındaki evlere de atlamak suretile ge- nişlemiştir. İtfaiye buraya da koşmuş” tur. Bununla beraber burada hapisba- ne müdürü Baha ve Bedri Tahsin, Ma liye memuru Hikmet Beylerle Yorgan crbaşı konağı tamamen, dotkor İbra- him Beyin evi kısmen, Kireççi Fey- in dükkânı ve kulübesi ateşin önü almabilmi Salacak taraflarında tehlike Rüzgâr yangının kıvılcımlarını öy le önüne muşaa da söndürülmüştür. Ancak saat altı raddelerinde yan- gın önü almabilmiş ve Üsküdar yan maktan kurtarılmıştır. Yanan evlerin çoğu büyük ve bahçe içinde olmak ü- zere yirmi bir kadardır. Bir kısmı da sigortalıdır. Eşyalar hemen hemen kurtarılamamıştır. Zarar ve ziyan çok ve mühimdir. Sıdıka H. nezaret altında Yangının çıkmasma sebebiyet ve- ren muallim Sıdıka Hanım polisçe pezaret altına alınmıştır. Sıdıka Ha- Brm Ayazma polis merkezine getiril. miş, ifadesi alınmıştır. Kendisile görü gen bir rhuharririmize Sıdıka Hanım demiştir kiz — Çamaşır yıkıyordum. Yıkadır öm çamaşırları asmak üzere yukarı. ya çıkmıştım. Aşağrya indiğim v meğe çalıştır ve bağırdım, itfniye gel di, amma iş işten geçti. Öylece sokağa fırladım.” Mahallelilerden baz nımın ihmali ve kardı kaşası yüzünden yangının çıktığmı söylemişlerdir. Bunları tahkikat göste recektir. İfaiyede kusur var mı? Yangını görenlerin bazıları itfaiye > geç yetiştiğini söylemişlerdir. Po- lis bu kanaattedir. İtfaiye müdürü Ih san Beye yangın yerini gezerken bir muharririmiz bunu sormuştur, İhsan Bey diyor ki: — Hakikat öyle değildir. İtfaiye işi ni görmüştür. Üsküdar cidden büyük ve dört cepheden tehlike atlattı. Kazalar, heyecan ve ölüm Bir taraftan itfaiye ateşle mücade le ederken diğer taraftan Selimiyeden gelen müfreze yangın etrafında çepe- çevre bir kordon çekerek halkın teha- cümünü menetmiş, itfaiyenin çalışması» nı kolaylaştırmıştır. "Ateşin bu şiddeti etrafta o kadar miz 2 uyandırmıştır ki Tahsin Bey bir muhasebeci kayıda” bir anda kendini k kaybet- yam müşür. Mahalle bekçisi Mehmet Yaşar E- fendi yangında mahallesine imtidat et mdğe uğraşırken ağır surette kolundan yaralanmıştır. Ayazma polis mevkii müretibatın- aban Efendi bir binanın üst kalın. İişmüş, belinden ağır surette ya- primer Usküdar itfaiye gurupu mürettibatından Tevfik Efendi ateşin önüne geçmek için bir binanın tavanı Bı yıkarken başına alevler içinde İzmir, dün, kurtuluşunu kutluladı (Başı i inci sahifede) heykeline kadar güzergâhta yer bulmak- Ya ve kordona yanaşmış olan vapur ve büyük yelkenli gemilerde tedarik edi- len bususü mahallerde barınmağa baş- lamışlar hr. Bir nehir gibi Saat on bire doğru bilumum nakil va sıtaları hareketini tatil etmeğe mecbur | kaldıkları gibi güzergâhlarda yaya yü- rümek imkân haricine | girmiş yüz bin iki yüz bin gibi rakamlarla kalabalığın derecesini tarif etmek mümkün olamiya çağından isimleri yazılan bu güzergâhlar taşmiş bir nehir gibi omuz omuza giden bir insan selinden ibaret kalmıştır. İhitifal programı bahleyen diğe- ri öğleden sonra olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. On sene evvel ordumuzun İzmire girişinde Gazi Hazretleri İzmi- ri gördükleri İzmir ile Kemal Paşa kaza sı arasında Beli kahveye © sabahleyen saat yedide bilumum müessesatı rezmiye e ve İzmir z umum teşkilât mü messilleri gitmişler İzmirin göründüğü noktada halkevi namına Bülent Bey tara-| fından bir nutuk irat edilmiş ve bu suret| le merasime başlanmıştır. Bel kahveden sonra İzmirin Halkpınar semtindeki şe hitliğe doğru hareket edilmiştir. Abideye çelenkler konmuş ve bir sü- vari kıtasiyle bir bando muzika dahi ha- zır bulunmuştur. Tam saat sekizi otuz da erkek muallim mektebin müdürü Re- fet Bey tarafından bugünün hatırası teb cil ve şuhedanın ruhları taziz edilmi Süvari kıt'atı kumandanı mülâzum Hi seyin Bey tarafından da veciz bir hitabe- de bulunulmak suretiyle mukabele edil miştir. Badehu bir manga asker tarafın- dan havaya üç el silâh atılmış ve böyle- lille buradaki merasime nihayet verilmiş Online Esme giriş tarzını gös” termek üzere buradan hareket eden sü- yarı frkası seferber halde ve sür'atle yü ” i . kışla önüne gelen süvari kıta'sı ahzı mev- ki ettikten sonra kumandanı mülâzım Hüseyin Bey kışlanın balkonuna çıka rak çalınan istiklâl marşı ile ve yaşa a- vazeleri arasında kışlaya şanlı um zı çekmiş ve müteakiben hükümet kona- ğında ayni suretle bayrak keşide edil. miştir, Kışla önünde muallim Reşit Bey tara- fından gayret hararetli bir hitabede bu» kütük Ss bişarenin başı fena hal- de yanmış, kendi: surette ya- | ralanmıştır. Kendi itfaiyesinden hor- tumcu Ahmet oğlu Hakkı dizlerinden ağırca yaralanmış hastaneye kaldırılmış. e yaralılar derhal Zeynep Kâmil hastahanesine nakledilmişlerdir. Halik arunmila dedikodu kabilinden iki kadının, bir meme çocuğunun yan- dığı şayi olmuş ise de bu cihetler tahak- kuk ve teeyyüt etmemiştir. Bu yangın neticesinde Açıktürbe sokağında 5 çatı altında 8 ev, Davut mda 7 çatı altında 9 ev, İm- yanmıştır. Fakat onlar da kabili sükna bir halde değildir. Açıktürbede yanan &vlerin üçü konaktır. Kimlerin evleri yandı Açıktürbe namı diğer Eczahane 80- kağından çıkan bu yangı neticesinde binbaşı Mustafa, pastırmacı Celâl, lâm- bacı İsmail, Filorinalı Nazım, topçu mü- lâzımı Faruk, darülfünun muhasebeci- Hulüsi Beylerle muallime Sıdıka ve üseyin Paşa kerimesi Cavide Hanm- larm evleri yanmıştır. Diğer sokaklar- da da Mehmet reisin, Derince gümrük memuru Faruk Beyin, eczacı Ali Rıza ve İbrahim Beylerin, doktor Ahmet Şov- ki Beyin, hapishane müdürü Baha Be- yin pederinin, mütekait Ahmet Efendi- nin evleri de yanmıştır, Yangın çikan evin sigörtüsız oldüğu anlaşılmıştır. Yanan evlerden bir kıs- minin da pek az sigortalı olduğu anla- #ilmiş, fakat miktarı tesbit edileme miştir. Evinden yangın çıkan mualli- me Sıdıka Hanım polisçe isticvap edil- miş, yangın tahkikatına da Üsküdar müddeiumumiliği birinci muavini tara- fından vaziyet olunmuştur. Yangında 50 bin lira tahmin olunmaktadır. Yangın yerinde Itfaiye guruplarından İstanbul ta- kımı yangın yerinden saat 9 da dönmü; ti eRiy grapmden be bei Gi Usküdar urupundan bir kısmı orada kal. mış ve gece sabaha kadar yangın saha- sında nöbet bekliyerek kıvılcım halinde yanan ateşlerin söndürülmesi ile meş- gul olmuşlar ve yıkılmayıp kalmış olan ve her yeri birer tehlike teşkil > yangın duvarları ile direkleri İar, yangın yerinde her hangi bir kada ihtimalinin önüne geçmişlerdir. Filorinalı Nâzım Beyin eserleri Evi yanan Filorinalı Nazım Bey pi jaması ile göz yaşlarile yangın yerin- de uzun müddet dolaşmış ve önüne gelene eserlerini anlatmıştır. Nazım B. e imize demiştir ki: 30 senelik eserlerim ve hayatım mahvoldu. Bir milyon liram kaybol. olmazdım, saydı bu kadar müteessir demiştir. Polis raporu Dün saat 16,10 da Üsküdarda İmra- hor cezahane sokalğında 4 numaralı Hacı Ali Rıza Beyin mutasarrıf ve, 17 düz Hanımın. süstecir buluaduğu he- nenin mutfağında çamaşır yıkadıkları sırada | sıçrayan kıvılcım bağdadi kıs- mına sirayetle yangın çıkmış, etrafa sirayetle Eczahane sokağında B, Davut oğlu sokağında 9, İmrahor caddesinde 4 dir ki cem'an 21 hane yanmıştır. Yangın çıkan evin sigortalı olup olma: dığı henüz anlaşılmamıştır. Tahkikata devam ediliyor. Yangın saat 18 de söndürülmüş- tür. lunulmuş ve bugünün yaradıcısı Büyük Gazi, derin ve sürekli kaşlarda ve ya şasm avazeleri ile yat tezkâr edil. miştir, Badehu süvari kıta'sı güzel kya doğru yürümesine devâm etmiş ve güzergâhdaki halkevi ve C. H. F. mer- kezinde askerlere limonata ve sigara ik- ram edilmiş ve böylelikle birinci kısım merasime nihayet verilmiştir. Merasiimin ikinci kısmını teşkil eden ihtifal alayı saat birde Basmahenede ve meydanlıkta içlimaa etmeğe ş ve saat ikide kadife kalesinden © atılan topları müteakip harekete geçmiştir. Harekâtı milliyeye i; zeybeklerimizin bir kısmı fetlerle en önde gitmekte ve bu alayı :a bir kahramanlık hissi telkin 6- diliyordu. Cümhuriyet Halk fırkası vilâyet nahiye ve ocak teşekküllerini göste- rir yüzlerce bayrak taşıyan ve Hacim yi altnda bulu- nan fırka azaları ve bunları mütea- arlıklarımızı mücahedei i ki fedakârlıklarımızı haliha- zırdaki sanat, ticaret ve istihsalâtımızı kuvvet ve kudretimizi danlı bir suret te gösteren bu ihtifal alayı Basmı neden Kemer altı ve kordondan ci Kordona geçmişler ve vapur düdük eri, yüz binlerce halkın alkış tufanı a rasında Gazi heykeline gelmişlerdir. Büyük erkânı harbiye reisi Müşir Hazretleri ile, Fahrett zom Paşa, erkân ve ümerayi askeriye ve mülkiye ve adliye, belediye reisi ve şehir meclisi ve izde bulunan mebuslar halk teşekkülleri mü ossosatı hususiye, halk tüccariye mü- ni mütecaviz bir halk kütlesinin bu- lunduğu Gazi heykelinin önünden geç m İhtifal alayının bu geçit res mi tam iki buçuk saat devam etmiş- tir. Panayir açıldı İhtifalin devam ettiği müddet zar fında tayyarelerimiz havada uçmak suretiyle bu merasime iştirak etmişler dir. Geçit merasiminden sonra İzmir 9 eylül panayirinin açılma merasimi yapılmıştır. Esasen Gazi heykelinin arka tara fına tesadüf eden ve Gazi nazır bulunan panayirin methali kır mızı ve beyaz kordelalarla kapatılmış idi. Methal önünde vali Kâzım Paşa Vapurlara Konulan kıymet Vapurcular ticaret mahke mesine müracaat ettiler Vapurculara vapurlarma konulan kıymete İtiraz için verilen mühlet ya» rın bitiyor. Vapurcular, aralarında toplanarak takdir edilen bedellerin ından bahisle, birinci ticaret mah kemesine müşterek bir istida ile müra €aat etmişlerdir. Mahkeme on beş gün zarfında kararını verecektir. Eş- ya navlunlarınn yüksekliğinden ba- hisle yapılan şikâyetler devam et- mektedir. Vakıa, bu navlunlar, reka- bet fiyatlarına nazaran yüksekse de, eski tarifedeki fiyatlardan daha mü- tedildir. Bu hususta, rekabet fiyatle- rini elde bir mikyas tutmanın. doğru olmadığı ileri İhracat eşyası için tari naylunlar ise çok makul İran dan aşağı sakledildiğine tesadüf eğil miş değildi. İzmirden yapılan tütün nakliyatı da asgari navluna tâbidir. Yolcu ücretlerine gelince, tarife eski- sinden ucuzdur. Yalnız rekabet dola- indikçe inen fiyatlarla bu ucuz edilemez. Önü- martta, tarife komisyonu tek rar toplanarak mevcut şikâyetleri na ir. Yük tarife. mallarının ve bu Tunu fazladır. Meselâ eski tarifede, çay için İstanbuldan Trabzona beş li ra navlun almırdı. Halbuki yeni tari- fede ayni maddenin navlunu 850 ku- ruştur. Bu navlunların martta yapıla- cak yeni tarifede bir mikdar indiril- mesi mümkündür. Deniz işletme ida- resi bu haftaki Akdeniz ve Kara- deniz seferlerini ekseriyetle hususi fir ait vapurlarla temin etmiştir. Abidenin maketi ve Ratip Aşir Bey Kubilây âbidesinin ihzarı için > keltraş Ratip Aşir Bey şehrimize gel. miştir. Ratip Aşir Bey, derhal dört metre yüksekliğindeki statü kısmına başlamak üzeredir. Abide heyeti umu miyesile on metre irtifada olacak- tır, Resimde görülen statü değiştirile- cek veayni irtifada and içen bir genç erkek statüsü konacaktır. Hastabakıcılık tahsili Amerikada üç se ne hasta bakıcılık tahsil ederek şehri mize gelen Fatma Abdürrahman ve Ülfet Hanımlar ya kında bir vazi tayin edilecekler dir Bunlardan Fat ma Abdurmi iyesi bakıcılık teşkilâtı hakkında konfe - ranslar vermiştir. : O şe gren Kambiyo müdürlüğü ANKARA, 9 (Telefonla) — Kam- biyo müdürlüğüne tayin edilen Maliye inüfettişlerinden Halit Nazmi Bey ye ni vazifesine başlamıştır. tarafından pek canlı ve mütemadi kışlarla karşılanan bir nutuk irat et- miş ve nutku Fevzi Paşa Hazretlerine takdim etmiştir. pe Müşir pevsi Paşa Hazretleri hazi- runa hitaben İzmirlilerin bü bir emek ve istihkak mukabilinde canlı olarak vücude getirdikleri eseri aç- makla büyük bir haz duyuyorum de- misler ve acıyorum diyerek te ellerin deki makasla kordelayı kesmişlerdir. Bu esnada muzika istiklâl marşını çal mağa başlamıştır. Böylelikle panayir açılmıştır. Müşir Fevzi Paşa Hazret- leri panayiri kâmilen dolaşmış ve bir çok i önünde durarak mü essesese sahiplerini — takdir etmişler, badehu panavir gazinosunda otura- rak bir müddet istirahat buyurmuşlar dır. Bu gece pek muazzan fener alayı tertip edilmiş, yer yer vapılan eğlen- ti mahallerinde halk kütleler halinde izharı şadümani ve büyük Gaziye şük e ve minnet hislerini izhar etmekte- irler. Şehir ziyzla riçindedir. Donanma» mızda denizde ziyade kaleler halin- de sörünmektedir. i Filomuz sabaha karı: İzmirden ay rılmıştır. Müşir Fevzi Paşa Hz. Fah- rettin ve Fuat Paşalar da hareket et- mişlerdir.