Onlar ve Bizler Avrupada işten çekilmiş, teka- üt olmuş insanlar vardır. Bu adamlar hayatlarının uzun yıllarını mesleklerinde yıpratarak, bir çok müşküllere göğüs vererek geçirmişler, para sahibi olmuşlar, eğer memursalar vazifelerinde ©- mektar olmuş ve tekaüt hakkını kazanarak kendilerini refahla ge- çindirecek bir para alarak köşele- | rine çekilmişlerdir. İ — Bunlara sokakta, eğlence yerlerin de, plâjlarda tesadüf ederseniz hiç © te böyle işten çekilmiş, tekmüt ol. © O mauş insanlar zannetmezsiniz. Dinç tirler. Sıhbatlidirler. Yüzlerinde can kan, neşe vardır. Gülerler, gençler gibi - eğlenir- Ter. Hovardalık ederler. e Tango hattâ Çarliston bile oynarlar. Onları günün sıcak saatlerinde yalnız çocukların, mürebbiyelerin dolaştığı umumi bahçelerde hasır koltuklara yaslanmış, derin bir haz içinde hayatı — dinlediklerini örür ve... imrenirsiniz. Medeni hayat en zahmetli mes- leklerde bile insanları böyle yıp- " ratmadan, perişan etmeden çalış- ma yıllarını ikmal ettirir. | Bu garbe hâs bir mazhariyettir. i Bizde hiç bir meslek, sahibini © hurda etmeden eline istirahat vesi- kası vermez. Memursa zaten yatı pek müreffeh geçmediğ © işten çekildiği vakit hakikaten ise yaramıyacak bir hale gelmiştir. Serbest meslekler bundan farklı değildir. Bilhassa fikri meslekler için ö- nümüzde çok acı misaller vardır. Matbuat tarihi en kuvvetli di- mağların Babrâli caddesinde sıkıl mış sünger haleine gelip ıstırap ve mahumiyet içinde gözlerini yum- | duklarmı kaydeder. İ ha yorucu olmakla beraber mesai sistemleri o kadar mazbuttur ki iş adamları yıpranmadan, hurde ha- line gelmeden istirahat yıllarıma kavuşurlar. Biz garbe nazaran tembel sayı- lırız. Fakat metot ol- madığı için hayat bizi bir garpli- den daha az zamanda ameliman- da bir hale getirir. i Bizde işten çekilenler, memuri- | yetten mizami'müddetini bitirip te- kaüt olanlar neşeye, hazza, zevke susamış biçareler halinde sırtüstü ie ayarmam N mahsus fena çalışma şey değildir. ağ Burhan CAHİT Madrit sefirimiz Ankaradan geldi Madrit sefiri ve Muhtelit mübadele komisyonu Türk -ahhas heyeti reisi Şorki Bey dün Ankarımlan şehrimize gel Vekâletine izahat vermiş, Mübadele ko- misyonuna ait işler etrafında görüşmüş tür, m kk Çek seyyahları geliyor 19 Agustosta şehrimize Köstence ta riki ile 400 kadar Çek seyyahı gelecek- tir. Seyyahlar iki gün kalacaklar, şehri ve müzeleri gezeceklerdir. (İş Bankasından alınan cetveldir) 27 TEMMUZ 1933 Akşam Fiatları İstikrazlar Tabvilât İstikraz dahili 9750 zen İ 1033 İstila 98— $ Tramvay —— Şark d. yolları 205 l — Bm ei Rüktem 1820 arma Anadolu | 68 İ a GE | Ta sekeriye 10 İ Mümemil | 430 ESHAM Telefon s0 20 Bomonti 21,— 255 Terkoy* 215 2 imemto. 1270 “ ttihat dey. 210,— 2590 | Şark der. 160 360 | Balya 215 25 Şark m. sera ÇEK FİATLARI Paris © A206 4 Prağ Londra 70450 $ Viyana Nüyork 40 $ Madrit Milano 19625 | Berlin Brüksel 3378) Viyana i Atina 815 $ Peşte & Sofin 67808 $ Bükre © Ameterdam 116575 $ Moskova 1088, Kuraş 20 £, Franz | 170 $ 1 Silin, Av. 1 İsterlim 70 $ 1 Pezeta 1 Dolar 149 $ 1 Merk 20 Liret 219 $ 1 Zeleti 20 (. Balçika o 116 $ 20 Ley 20 Drahmi 25 | 20 Dir 20 1. İsviçre | #15 $ 1 Çemoveç —— 20 Loya Yı 21 Kur. Çek 20 ğ 1 1 Fien ..— v Garpte hayat daha külfetli, da- | Yi Ekonomi Fındık mahsulü Başka memleketlerde az, bizde fazla. Dünya fındık istihsalitinm azlığına dair olan haberler, gitükçe teeyyüt et mektedir. İbracat ofisinin elde ettiği malümata göre, Ispanya mahsulü ancak 60 - 70.bin çuvaldan ibaret olacaktır. Esasen az miktarda istihsal yapan İtalyada, mahsul geçen seneye nazaran pek azdır. Sicilyada havaların fena git- GİRESON, 28 (A.A.) — Fındık mahsulümüzün tesbit edilen son ve- koltesi Giresen merkezi 375 bin, Gö- rele kazası 60 bin, Tirebolu kazası 45 bin, Kantardır. Ordu vilâyetinde ise Ordu merkezi 90 bin, Fatsa kazası se kiz bin, Ünye kazası 23 bin kantar- dır. Bir kantar elli okka itibar edilir. ülyağları bu sene gene bir vaziyettedir. Geçen sene kilosu an- cak 250 liradan fiat alan ba sene de o fiatten yukarı çıkamanıştır. Ispartanın yeni sene mahsulü şehri- miz piyasasını gelmiştir. Fakat ihracat için henüz bir faaliyet olmadığı vibi ta- lep te yoktur. Gecen senenin gülyağı ihracatı da hiçten ibaret kalmıştır. Gülyağcılar bütün ümitlerini Iktisat Vekiâletinin yeni alacağı tedbirlere bağ- lamışlardır. Tuna havzasında mahsul Ihracat ofisi tarafından yapılan tale kikata göre Tuna bavzasınan arpa vr sulü iyidir. Ofis, Türkiyedeki arpa va- ziyetini tetkik etmektedir. Bu tetlikat neticesinde Türkiyenin bu senç hangi pazarlara ne miktar arpa satacağı anla- İnhitarlar umum müdürü Hüsnü Beyi siyaret etmişlerdir. Hüsnü Bey Burnu. va bağlarını gezdikten sonr bir karar 1300 - 1500 kuruştur. Macar ve Yunan şarapları Macaristan'ın son seneler o zarfındaki üzüm şirası ve şarap ihracatı şöyle tes- bit edilmiştir: 1927 de 55,5 ton 1928 de 110; ton, 1929 da 282 ton, 1930 da 280 ton, 1931 de 217 ton, 1929 da 1202,5 ton 1930 da 589 ton 1931 de 408 ton 1932 de 893,5 ton. ; Yunanistan'ın en ziyade şarap ihraç ektiği memleket Fransa, sonra Almanya” Hüsnü Bey geldi ö iplerinin Müskirat imhisarı ile şebrimize dönmüştür. Irak Maliye nazırı Şehrimizde bulunmakta olan Irak Maliye nazırı Yasin Paşa El Haşimi dün sabah Yalovaya gitmiş, akşam şeb- yimize dönmüştür. Halk musiki cemiyeti kongresi Halk musiki cemiyeti senelik kon- gresini dün Letafet apartımanmda yapmıştır. Eski idare heyetile bazı aza fikir ihtilâfından do- Zan bazı münakaşalardan sonra ye- ni. idare heyeti seçilmiştir. Şehir sokakları Plân yapılıncaya kadar açılmıyacak ve geniş- letilmiyecek.. Son yollar kanunu şebir içind ların ve sokakların vaziyetini, genişliği” ni tahdit ettiği icin yeniden inşa edile. cek olan yollarda bu esaslara riayet edi- Tecektir. “Ancak Istanbul şehir plân: henüz ya ğımdan ve sehirdeki sokakların Me di aağılnla Fakir ve zengin hastalar Belediye, bir kac senedenheri içti mai muavenet işlerine büyük bir ehem- niyet veriyor. Bilhassa fakir ve evinden çıkamıyacak kader hasta olanların hasta Ee allam e: lerinde tedavilerine başlamak suretiyle yapılan yardım çok iyi karşılanmıştır. Pek iyi neticeler veren bu usule bu s0 ne, hastalıkların çoğaldığı kışm bir kat daha ehemmiyet ir, Şimdiye kadar Belediye hastahanele- rine müracaat eden hastalar, vaziyetleri iyiden iyiye tetkik edilmeden, boş ye- dir. Hastahanelere müracaat edenlerden hakikaten fakir olduklarını isbat eden- ler vârsa kabul elicekler, aksi takdirde İ bunlardan talimatname ile tasrih edilen miktar üzerinden ücret alınacaktır. Ba suretle hastahanelerden asıl muh olanlara daha ziyade istifade temin edilecektir. Paralı elektrik saatleri Elektrik şirketi yeniden bazı semtle- rin elektrik kudretini 110 volttan 220 volta çıkarmıştır. Şirket bu semtlerin saatlerini de tedbil edecektir. Bunun İ- gin izim olan saatler Avrupadan gel mek üzeredir. Bir cok yerlerden elektrik şirketine paralı saatler konulması icin müracaat- lar vaki olmaktadır. Şirket bunların bir kısmını is'afa imkân görmemektedir. Üsküdar tramvayları Son hafta icinde Üsküdar tramvay- lafına rağbet cok artmıştır. Üsküdar tramvayları işlemeğe | başladı başlıyalı bu kadar örmemiş. den se yerindedir. Otobüslerin bu hattan kaldırılmasının tramvaya gösterilen rağ bete bayli faydası olmuştur. Eskiden bem bâşka gidip gelen Üs- simdi oturacak maktadır. Kadıköy suyu Kadiköy su şirketinin altı aylık üc- ret tarifesini tetkik etmek üzcre Nafia komiseri Mustafa Arif ve Hüsnü Bey- lerdön mürekkep bir komisyon teşkil €- dilecek ve su fiatlerini tayin edecektir. Poliste “Eski dost Kendisine hakaret eden kadını yaraladı Evvelki akşam Beyoğlunda Mektep sokağında « Kadriye H. namında bir | den çıktılar. İSTANBULDA GEZİNTİLER Altınkum Plâjında... Vapur iskelesinde yolcuları besmele ile karşılayan adamın hakkı yok mu? Altınkum vapur iskelesinin başın- da ihtiyar bir adam, ellerini açmış, sahile ayakbasan her yolcuyu: “Bis- millâh. , ,, diye karşılıyordu: — Bismillâhirrahmaniı si mill efendi oğlum.. Bismillâh, ha- mam kizim. » Yolculardan biri sordu: — Neye besmele çekiyorsun baba?. İhtiyar güldü: — Temmuz sonunda şükür Allaha yaza kavuştuk. Nasıl besmele | çek- mem. Adamcağızın hakkı vardı. Temmuz girdi gireli, Altınkum bu kadar kalabalığı ilk dofa görüyordu. Gazinonun bayraklırla donanan cephesi, tepede banyo o mevsiminin başlangıcını kutluluyor gibi idi. İm kapısında bir faaliyettir gidi: — Bir kabine bana!.. — Oğlum.. sen öteki kapıya git!, — Sandallarla gelenlere bakın. Şişman “bir adam çıplak başını ka- pının aralığından uzatarak seslendi: Hu, , Kimse yok mu orada! zmetçi gelince, yüzü kıpkırmızı lerek çıkıştı: — Şu verdiğin mayoya bak bir ke- Hiç, ben bu daracık şeyin içine re, sığar mıyım?. Kumlar üstünde yuvarlananlar gü- lüşmeğe başladılar: Çarşaf gibi mektup, avuç içi ka- dar zarfın içine girerse böyle olur? — Amanın çocuklar, herife bakın. İnsan bunu dağda gürse, yabandomu- zu sanıp vurmuya kalkışır yahuf Sarışın bir genç, kumların gömdüğü kafasmı kaldırdı: — Vuran olur ama, ummam ki vur rulan olsun. . dedi. Şişman yalnız değilmiş. Yanında kendi kadar sakil bir kadınla kabine- Sallana sallana yürüdü- ler. Onlar deniz kenarında dolaşir- ken tekrar fısıltı başladı: — Biri tencere, öteki kapak.. Bi- ribirine uymuşlar. — Bunlar insan değil şamandıra... Çifte davlombazlar nihayet diye denize girdiler. Bir düzüne Di- yarbekir karpuzunu, elli metre yük- 3ekten #uya fırlatsanız ancak bu ka» içine l yalamıyacak o kadar zengin manza- ralar varken doğrusu, bu iki deniz gi gözlerimi daha fazla yorma» uzanan sarışın bir genç kızm çapkınca hareketleri beni epey- | anlattılar: ce oyaladı. Bu genç kız, galiba, me- zarkazıcılığa pek hevesli idi. İri ya- pılı bir delikanlıyı sırtüstü yatırıp Pr avuç avuç kum atmıya başla- ni Delikanlının ilkin ayakları, sonra, beli, sonra göğsü, nihayet başı kumun içinde kayboldu. Delikanlıda rie bir şikâyet, hattâ ne de bir hareket... çük bir teessür duymıyan bu sarı teh- düştü, Galiba bayılmış. . Limon aralı, likenin bir erkeği sahiden de öldüre- bileceğine aklım kesti, Plâjlarda dikkat ediyorum, en faz- la gürültüyü Musevi vatandaşlar yapı- > isterseniz, “şu Moizim yerinde ben olsaydım!,, arzusu, işimden geçmiyor değil. - Ya, denizin içinde şarkı söyliyenle- in bunun üzerine bıçağını çekmiş v0 driyeyi üç yeisiner Şarakapığı Bir kotra devrildi re ne dersiniz? Alın size dumanı üs- tünde bir şarkı: ” Bakıp, bakıp ne durarsun yüzüme, Çakıp çakıp o gözleri gözüme, O güzel başını gel koy dizime Yakıp yakıp şu gönlümü gel üzme... GENE e ii gördüm, görünce bir hoş oldum Bu akşam güzelim sana eş oldum Seni gördüm, görünce bir hoş oldam. , Bu Alemi gördükten sonra, elinizde ise “bir hoş,, olmayın bakayım?.. Suyun üstü bir aralık o kadar dol- du ki denizin mavisi görünmez oldu. Güzel bir Rum kızı, elini çırparak arkadaşlarına sesle- iyor: — Nasil, ben üzüyorum ? Sahildekiler, cevap april 1. . Koriçamu!.. O gene peltek şivesile soruyor: — Üzüyorum güzel? İçimden söylendim: — Hem az değil, çok üzüyorüun. Daha da kim bilir, kimleri ne kadar üzeceksin! Kumların üstünde, uzun atlama, birdir bir, kaydırak, ve böyle bir #örü oyunlar... Fakat en mühim O oyunu, galiba, mayo elbisesi ile dağ seyranla- rına çıkanlar oynıyor. Burada kumun yalnız. altını değil, de var, Gümüşkum, daha de" mekratların plâjr. .. Biraz ileride, açık denizin üstü um gibi kaynıyordu. Meğer buram da Bakırkummuş. Parasız banyo yap- mak istiyenler, Bakırkumda yıkanı- yorlar. Hoş, ötekiler de pahalı değil ya. Sabahtan akşama kadar © denizde kalsan, kimse ses çıkarmıyor. Banyo için verdiğin para da 20 - 25 kuruşun içinde. « " Altınkumdan, yukarı Boğaza doğru biraz yürüyeyim dedim. Önüme yıkık bir duvar çıktı. Duvarın üstünde bir ok işareti ve şa ihtar: “Mavromolos — Buradan otomobil geçeri,, Aradım, aradım, otomobil geçecek yer bulamayınca, yazıda küçük bir yanlışlık yapıldığına kanaat ettim: — Buradan otomobil uçar! denile- cek yerde «otomobil göçer» diye yazıl- mış olacaktı. ' vapur- lardan biri İstanbula dönerken, iske. lede yüzü gözü iki çocukla iki bisiklet gözüme z birinin burnundan, bi- kulağından damla damla kan s1- zıyordu. Çarpılan bisikletlerine mahzun mah zun bakarak, başlarından i yorlar! İkisi birden debeştle sordular: — Bisiklet te kırılmış mı? tacağız? Ve söylene söylene, kırık bisikletler rini bir tabut gibi omuzlara vurarak vapura girdiler. M. SALÂHADDİN du: iğ Trendeki deli — Haftanın yazısı — Yer tutmıya, evvelden hazırlanma- ğa falan vakit olmadı. Birden bire kas rar verildi. Ankaradan İstanbula geli yordum. Havalar, Ankara yaylasının bütün serinliğine rağmen nedense bi- zi İstanbula çekiyordu. Hani İstanbu- la gelip te o plâj senin bu plâj benim gezecek te değildim yal. Gene öğle ri sonra odama çe- kilip uyku kestirecek, akşamları da Beyoğlu cadesinde şöyle bir lâmelif çevirecektim. Ama neden © bilmem (stnabula!) den demez soluğu istar- yonda aldım. Bir ikinci bilet! Hemen vagona! Halkın Ankaradan İstanbula aktığı bugünlerde yataklıda yer bul- mak için on gün evvelinden namzetli ğini vazetmek icap ederdi. Onun için yataklıyı aklima bile getirmedim. Bir gece uykusuz kalmak pek göze alma- mıyacak rahatsızlık ta değildi. Ve ni- hayet bu uzun trendeki yolculardan sa geri kalan üçyüzü kompartman. larda iyi kötü uyuklıyarak Haydarpa- kompartımanlar dolu, hem nasıl do- hal. Dolu dedikçe sıfır koyunuz. . Öy- le dolu..Treni bir kere daha gözden geçir dim. Anladım ki; yer bulmak imkânı yek. Ne çare?. Uykusuz £ kaldıktan başka ayakta kitmek te nasipmiş. . Vakit geldi. Kampana, ikinci. Ve 6 sırada koşarak bizim Zomzom Faik gelmez mi?.. Siz Zomzom Faiği tan mazsmız. Ömür bir adamdır. Neşeli zamanında yarım saat yanında olu- ranlar gülmeden hasta olurlar, Bir gün Mazhar Osman Bey bunu gör- müş, asabi hastalarını tedavi için haf- tada bir kaç saatini kendisine verme- 3 sini teklif etmiş... Becerikli, acar, ne | #eli, elhâsıl kıyak bir adamdır. Nefes nefese içeri girdi ve bana sor — Nereye?. Cevap vermeden kendi ilâve etti: dimi — Tapunuzu görebilir miyim7. Yolcu acar bir adam, . Hiç istifini bozmadan bana karşı emretti: — Oturduğunuz yer benimdir. Kal kar musnız?. Zemzom ayağa kalkıp kendi yeri- ni bana verdi ve yerin sahibi otürur- ken kolundan çekip oraya kendizi o Bu sefer yolcu fena halde hiddet- lendi; — Bu ne terbiyesizlik! Zorla ada» mun yeri alınır ear? Zomzom cevap verdi: — Efendi! İstanbula sağ varmak isti sesini kes!... Ve bana dönerek sordut” — Cenubi Amerikanın kaymaklısı- nı wi seversin, vişnelisini mi?. A.. şaşırdım. Herif delirmiş. Ey vahlar olsun!. (Zomzom)'un bu bali trende şâyi oldu.. Kondöktörler, biletçiler, hattâ yolcular resmigeçit yaptılar.. D'kkat ettim, yavaş yavaş bizim kompartı- man boşaldı. Polatlıya geldiğimiz za- bir bahane Bir aralık ayak yoluna gitmek istediğimi söyliyerek i sl a