20 Temmuz 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

20 Temmuz 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MİLLİYET PERŞEMBE, Avrupa” nın doğusunda askeri-siyasi vaka On yıldanberi birbirlerinin göz- lerini oymağa çalışan, ve aral da, kavganın yarın öbür gün pat- lıyacağı beklenen Bolşevik Rusya ile Lehistanm birdenbire dostluk kurduklarını şaşarak görüyoruz. On yıldanberi Bolşevikler Lehli- lerle: “panlar, panlar, yunkersler, necip kanlılar!,, Sözlerile alay e derlerken, Lehliler de Bolşevikle-. ri“Mütereddi ve anormal kafalar.” Sözlerile aylandırırlardı. Halbuki bugün (Varşova)da, (Leh - Sov- yet) ademitecavüz baş kaca iki memleket arasında bir de askerlik mukavelesinin bağlanma- sı lüzumu ileriye sürülmektedir. Kısa. zamanda . milletlerin münasebetlerindeki büyük de ğişikliklerin © bir (misali de bu olsun. di hala - re ) aklaşmasının ıca i Tie Birisi, Şuralar İttihadı Hü- kümetinin uzak şarkta Japonyaya karşı serbest kalmak için Avrupa budutlarındaki bulunumunu sağla- ma bağlamak istemesi, diğeri de (Almanya) da Hitlercilerm ikti- dar urununa Çİ) çıkması üzerine Lehistanın batı hudutlarında yeni bir tehlikenin baş göstermiş olma- lar diden bu havalinin yatıştırılması için tedbirler alınmaktadır. Lehli- leri sevmiyenlerin iddialarına göre bir olçar (4) halinde (Lemberg) deki Leh suvari fırkalarma, bu yu- redeki Okranya millicilerinin Leh aleyhdarı hareketini derhal boğ- mak için yapılacak işler hakkında daha şimdiden buyruklar gönde- rilmiş imiş. (Leh - Sovyet) . yakınlığı ve (Alman - Leh) geçimsizliğini gös- teren diğer bir vak'a da Hitlerci- lerin Alman Yahudilerine karşı takındıkları tavurlardan sonra ya- pılan bazı gösterişlerdir. Bellidir ki Çar Rusyası zamanında Rusya- daki Yahudiler bir çok haklardan mahrum edilmiş idiler ve çok fe- na muamele görürlerdi. Bolşevik inkılâbı ile Rus Yahudiliği hakkı- nı geri aldı ve asırlarca gör zulme karşılık olarak hattâ imti- yazlı bir urun da elde etti. Lehis- tanda dahi Yahudilere fena mua- mele edilmemektedir. Bu hal de Lehistan ve Sovyet Rus- ya gi iki memleket var- dır, ki (o buralarda Oo Yahudi- ciklere kötü gözle bakılmaz. Buna sıdır. Bu ademitecavüz misakını hoş | görmiyenler arasında Okranya mil- | liyetperverlerinin ve hattâ Ukran- | ya Sayet Cümhuriyetinin de bulun- | duğunu, sözümüze devam eylemez- | den evvel, zikredelim. Çünkü on- lar gerek Rusları ve gerekse Lehli- leri Okranya istiklâli aleyhinde w- yuşmuş sanmaktadırlar. (Sovyet - Leh) o ademitecavüz mukavelesinin tesiri iş ve hareket yuresinde (2) derhal kendini gös- termiş olup Ruslar son haftalarda an hududu yakınlarından azı askerlik fırkalarını ve koşun- ları çekip derhal uzak doğuya gö- gürmüşlerdir. Bellidir ki Bolşeviklerin en mü- kemmel ve asri ve dolgun fırkaları ve koşunları batı hududu yuresi: dekilerdir, Bu halde Sovyet boru- sunun, uzak doğuda gittikçe daha kalım ötmeğe başlıyacağı beklene- Bu kadar askerlik koşununun bududundan alınarak uzak do ğuya gönderilmesi, Rusların, Leh- lilerden askerlikçe teminat almış olduklarına delâlet eder. Zal de son zamanlarda Leh gazeteciliğin. dö Söyüük Raiyap. Larpı kiçi bir) saldırımlı dil kullanılamaz olmuş- tur. Hatta, Lehlilerin Sovyet Rus- yadan savaş malzemesi tedarikle- mek için gizlice görüşmekte olduk- ları da söyleniyor. Bu meselenin Lehistan & için hayati bir ehemmi- ü savaş pat- laması halinde Lehistan kendi sa- vaş malzemesini Dançig koridoru yolu ile yahut ta Selânik veya Ro- manya © üzerlerinden getirmeğe mecbur kalır, ki bu uğurlar (3) hem tehlikeli, hem de verimsizdir. | Leh erkanıharbiyesini tedirkin eden meselelerden birisi'de Okran- ya. ve Akroten milliyetperver. lerinin taşkınlıklarıdır. Bu iki mil. let te Lehistanın doğu parçasında oturuyorlar. Evvelce, (Şarki Ga- | liçya)da yapıldığı gibi, daha şim- | Milliyet'in edebi roma Güreşçi nezaketle başını eğip te- şekkür ediyor. Kibar, yaşlı bir hanımefendi gizlice gözlerini siliyor. o Aklına | Dumlupmar'da kalan oğlu gelmiş- tir. Mülâzımdı. O da böyle gürbüz- dü. Böyle güreşirdi. Kılıç, tabanca, Kırsaçlı bir efendi yanındaki- nin kulağına: — Benim Sakaryadan dönmiyen büyük oğlan da ölümünden biray önce müsabakada birinci gelmiş- ti, Diyor ve gizlice içini çekiyordu. On üç on dört yaşında bir oğlan | zenberekleşmiş, bir ok gibi ileriye atılacakmış gibi seyrediyor. Iki genç kız fısıldaşıyorlar : — Mili sporu kızlar arasına da yayacağız. Kurumlu bir hanım yüzünü bu Yuşturarak mırıldanıyor £ EA lale saba şeyleri bırak- salar.da dansa başlasak. Petek babasını düşünüyor: Bir kolunu büküv .de belki o üç | rala toplanmağa bile başlanmış. 34 YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — kişi açamazdı. Sağ kalsaydı da i- | i karşılık Hitler Almanyası Yahudi- lere karşı herkesin bildiği sarkın- tıları ve saldırmaları eksilmemekte dir. Bundan öfkelenen Leh Yahu- dilerinden (Borisillâ) şehri civa- rında oturanlar bir toplantı yapa- rak Almanyadaki kan kardeşleri- ne karşı eksilmiyen sarkıntılara dair görüşmüşler ve - birbirlerine yanılıp yakılmışlar ve Lehistanda- ki Yahudilerin kendi'yurt kardeş- lerile iyi geçimlerini öğmüşler (5) ve bütünLeh Yahudilerinin (Leh Yahudi Cemaatinin Hitlere ceva- bu.) adlı bir zırhlı kruvazör satm alıp Leh Hükümetine vermek mak- sadile para toplamak için bir ce- miyet kurmağı karar altına almış- lardır. Leh gazetelerinin yazdık- larma göre bu teklif ve karar Le- bistatida çok beğenilmiş ve Yahu- dilerin boşuna gitmiştir. Hattâ pa- tır. CİNOĞLU # mevki # saha : istikamet : seferber olma : melelmek (1) Urun (2) Yure (3) Uğur (4) Olçar (5) Öğmek Askeri tebligat | Askeri malüller çağrılıyor Eminönü askerlik şubesi rsis- liğinden : 8-7-933 tar.hinde güzs- teler'e ilân edildiği veçhile ha-p malül in tesbiti için şubemizde kayıtlı ma'ülinin müracaâtları bil- dirilmişti. Şimdiye kadar müracaat etmis ve edecek olan malül zabi- tanın maaş kayıt suretleriyle yet- lerinde mevcut raporlarının birer suretini M. M. V. celilesine tak- dimi mecburi olduğundan acele olarak 1-8-933 tarihinden evvel şubeye gemeleri ilân olunur" YE ÖĞÜTLER MAH KL NI Evde çalişan kadınlar Bazı kadınlar pek ziyade çalışır- lar ve bundari bir halsizlik, kuvvetsiz lik ve dermansızlık duyarlar. Bir ma- ğnza veya fabrika veya iş evine git medikleri halde yalnız ev işlerinden bu kadar yorgum-düşerler. Her gün İş yerlerine başka yerde çalışma; iden kadınlar böyle kendi evlerinde çalışan kadınlara gıpta e- derler, Kendi işlerine nisbetle onu ha fif görürler. Halbuki bir evi derleyip temizleyip yoluna koymak ve onun her türlü işini yapmak öyle zanno- lunduğu kadar kolay değildir. En u- fak iş bile dikkat gözünden kaçmı | yacaktır. Bunda hem sanat, hem ce- saret ve hem de maharet lâzımdır. İster evin hanımı kendi işlerini ken- di başma görmekte olsun, ister ise kendisine bu hususta yardım edecek, kimsesi bulunmasın, her halde her gün bir çok tics'uliyetleri özerine al muş demek olur, Böyle ev işlerile uğraşmıyanlar na zarında bunlar pek ehemmiyetsiz gö- rünür. Fakat bu pek ehemmiyetsiz gö rünen işlerin “her gün tekrarlanması ve mütemadiyen yapılmak mecburi- yeti, su damlasını taşı delmek kabi- linden insanı yıpratır. Her sabah uya nınca br düzine işin dünkü gibi bu- gün de kendisini beklediğini hatırma getirmek ve hiç bir kimsenin bu yü- kü hafifletmiyeceğini bilmek : ve bu ağır işlerin hafifletilmesi ihtiyacımı pek az kimsenin düşüneceği lamakla beraber'hiç bir şikâ; lunmıyarak bunları kemali memnuni yetle yapmağa devam etmek pek bü yük ahlâk metanetine delâlet eder. Her gün bu ahlâk metanetini göster- mekte devam eden binlerce kadınlar vardır. Maamafih bu gayret ve meta Beli göstermek istese bile her günün mütemadi yorgunluğundan vücudü- nün tahammülü. kalmıyan kadınlar da nadir değildir. Böyle işle hırpalanan kadınlar ek seri hazımsızlıkla baş ağrılarma tu- tulurlar, Hazımsızlığın başlıca sebebi kendi yiyeceğini kendisi pişirip ha- zırlamasından ileri gelir. Kendi ye- meğini kendi pişirip te işteha ve zevk le yiyen kadınlar pek az ve âdeta ka- idenin istisnası sayılabilir. Bunun için bir çok ev kadmları yalnız kendileri için yemek pişirmekten çekinirler ve sıhatlarının zârarına olarak bazı ko- lay. ve uydüfün şeylerle - veya gıda kıymeti olmuyafi ufak tefek bazi e- hemmiyetsiz. kekler yerler ve ya: hut ta büsbülün yömekten vazgeçer ler, Bu haller sebebiyle hazımsızlık ve baş ağrısı başlar. Bunların çare ve te- | ve arkadaşla | davisi ise arkadaşlık birlikte yemek yemektir. Yalnızlık dolayısile bu suretle rahatsızlanan kadıların buna karşı alacakları ted bir birbirlerile birleşip birlikte çare- sine bakmaktır. Meselâ yalnız başma yiyeceği yemeği pişirmekten ise büs- bütün o yemekten vazgeçen sarı saç lı bir hanım dostu bir hanımın yeme: ğe geleceğini - bilirse © yemeği seve seve yapar ve hazırlar. İşte böylece haftanın üç günü birlikte yemeğe ge lecek olan dostu hanımla yemek için pişirir. Diğer üç gününde evinde pişirip hazırlıyacağı yemek i- çin kendisi oraya gider. Bunun diğer bir faydası da her gün evde çalısan kadınların bu münasebetle dışarda temiz ve saf havada gezinmeğe vesi- le olmasıdır. Ayni zamanda bu suret le sabah işinden sonra veya evvel ber halde bir çeyrek saat kadar dı- şarda yezinilmiş olur. Sıhhata fayda. İediğer bir takım hareket ve faaliyet | ler de bu münasebetle evde yapılır. c Büyükada Dr. ŞÜKRU dostunun | 20 TEMMUZ Çantada keklik Üstatlardan yeni.bir roma- na başladı. Bu seferki ramanın hususiyeti şu : Bir neşir müesse- senin siparişi üzerine yazılıyor. Üstat velüt yani verimli ro- mancılardandır. Kafasının bütün hücrelerini, bu en kudretli ereri için uyandırıp harekete getirmiş, durmadan, nefes almadan çalışı- yor. Hakkı da var: Çünkü, kitapçi ile pazarlık uyar mı düşüncesi bir saniye için zihninden geçmiyor. Yazacak, teslim edecek kararlaş- tırılan parayı hemen “alâcak: Dün yine masasına oturmuş, pekaz kimselerde görülen kir ko- laylıkla, kendini sıkmadan, adeta gaipten kulağına erişen cümleleri birbiri arkasma sıralayormuş gibi, acele acele yazıyordu. Bir arlık, durdu. Yüzüme baktı: — Kolay gele üstat. Dedim. — Teşekkür ederim ! — Nasıl gidiyor. roman ? — Şimdiden ne söylenir? Gö- rüyorsun ya, çalışıyorum. Düşün- dü, kalemi hokkaya batırdı ve tekrar durakladı : — Yalnız, romana isim bula- madım! Ben sordum : — Şu kitapçının ısmarladığı kitap değil mi? — Evet! — O halde hiç düşünme, he- men i koy! — — Ne diyeyim? — Böyle parası sağlam kitaba ne isim konur: “ Çontada keklik!.. ,, dersin! M. SALÂHATTİN lı Tetkik gezintileri İstanbul Halkevi reisi Halk dersaneleri ve kursları şube- mizin tertip ettiği ( İstankul tet- huk; gezintileri ) nin üçüncüsü bu Cuma günü asarı atika ve diğer müzelerin gezilmesine tahsis edil miştir. Arzu edenlerin cuma günü saat 13 te Haikevi konferans sa- ionunda hazır bulunmaları rica inden: lunur, “ m m İstanbul Mahkemei esliye Birinci Ticaret Dairesinden : J; Skemberi Mahtumları Şirketinin İ İstanbul'da tütün gümrüğü caddesinde 1 numaralı dükkânda Jimöncu Bello- mento efendi aleyhine 932-964 dosya mumarasile ikame eylediği 8323 lira 74 kuruş alacak davasından dolayi mü- maileyhe tebliği muktezi evrâk ikamet meçhul olduğu cihetle “ tebliğ ©- dilemediğinden bukuk o usulü muha- kemeleri kanununun 141 inci maddesi mucibince ilânen tebliğat ifasına ka- rar verilerek tebliğ (olunacak evrak mahkeme divanhanesinde talik kılın mış olduğundan müddeisleyhk Prançes- ko efendi tarihi ilânın ferdasından iti- bâren on gün zarfında mahkemeye mü- racaatla dava arzuhalini tebellüğ ve ce vap İâyıhası vermediği takdirde hak- muzmelel giyabiye İcra kılma- cağı ilân olunur. (5672) ki ayağını da kesselerdi. Nuri Efendi karısına: — Hele bak! Diyordu. İşte bu çapta yiğitlerle — İzmiri, cümhuri- yeti kazandık. Sen geçen yıl Gazi- yi gördündü. Nasıl? Onun da omuzları böyle geniş, çenesi böyle kemikli, boyu böyle çelik dilme” değil mi? Biz böyle gençler yetiştireceğiz. Benzigül gülerek soruyor: Bizi unutuyor musun? — Hu! Çocuk lâstik memesini düşürdü. Masanın altından-alıver. Geçen baloda haksızlık oldu. Şerminde Nihal birinciliği alacak» tı vermediler de gittiler bir müme- yizin mimiş, kâtibin mimiş, onun | kızına verdiler, — Şerminde Nihal'i tanırım, | Misyoner Kollejinde iken de ee tangodan birinci çıkardı. — Hülya Ekrem Bey! Siz, de gü İ reşir misiniz? —Kah kah kah kah! —Güreşirim Hanımefendi, fa- kat su hakem güreşenlerin tırnak larını yoklamasa! — Fena mı? Manikür masrafın- dan UNUZ. - Azizim! Bizim için spor işte böyle olmalı. Güreş, yüzme, at, av, nişan, tayyare. İskrim müsabakalarında Petek' | yüreği ağzına geldi. Babası öyle ! güzel deynek oynardı ki on dey- nekli üstüne çullansalar hepsine karşı durur biricik yemezdi. Benzigül: — Eniştemin kardeşi suvari za- biti idi. Çöl muharebelerinde işte böyle kılıçla vuruşa vuruşa şehit olmuş. — Maşer Leylâ! Nediye yüz- lerine bu telleri geçiriyorlar, may- muna dönüyorlar. — Dezagreabi bir şey. — Tıpkı orangotan. — Bravo! Bravo! Çok güzel bir sol tuş! Yüzünü karaya boyıyan adam tavulunu öttürdü. Koca keman ka- İm bir gıy ses çıkardı ve gürültü- ler başladı. Başlar başlamaz oda | ortalık doldu. — Fokstrot! Fokstrot! Petek Benzigül'ün kulağına «- ğilerek yavaşça sordu: —Gene kavga mı çıktı? — Hayır. Dans başladı. —Oyun havası. Oynuyorlar. —Böyle oyun mu olur? — İşte bak, oluyor. — Bunlar Misket havasını oynarlar mı? — Bilmezler. — Anam çok güzel bilir. Kara- kuş havasını da mı bilmezler? A- ma ne bilecekler, o çok zordur. An nem bir sağlasın, bir buraya gel sin, bir oynasın da gör. Annesi. Sağalacak... Buraya ge lecek.. Oynıyacak.. Benzigül ab- lası da görüp Benzigül' yutkundu. — Zavallı Yayla kızı! Cebeci mezarlığına gömüleli ay- lar oldu. da İkiye bölünen kız, döfde bölündü. yakalım karısı. Nefise! ağliyor. Korka korka umdukları başına / gelmişti. Kocası hastalanmıştı. Söy / lediğine göre geçici bir şeymi — Belimi üşütmüş olacağım. Bi, aya varmaz geçer dedi doktor. — Acap kötü bir.. Doktordan “iyi mi. bi- İ temiz kalpli, saf, ahlâkı mazbut bir Annen | — Dans nedir ki? leceksin? Çok defa soğuktan olur- | muş da... Bir yün kuşak almalı. Anafor Sayfiye Bazı insanlar vardır. Çabuk 6p dost peyda ederler. Bir yerde birisi. Ie, bir kere konuştular mı, sanki kırk yıllık ahbap gibi içli dışlı oluverirler. Beraber gezerler, beraber yer, bera- pesen! yan insanların filvaki ahbabı çok o- lur. Fakat dostu, halçiki dostu bil mem ki çok olur mu?. İnsan çok ah- te'Rifat Çinari Bey böyle ahbabı çok, tanıdığı *bol-insanlardandır. Fakat bu ahbaplardan zarar mı görür, yok- | sa fayda mı, orası pek belli değildir. Rifat Çinari Bey iyi bir gençtir; insandır. Hattâ hoş hosbettir. Bir mec liste insana tatlı saatler geçirtir, gül- 'dürür. Fakat bazan dâ öyle lüzum- suz şeyler anlatır ki, insanım canımı sıkar. O vakit ben dinler gibi görünü rüm, fakat dinlemem. t Çinarinin'çok iyi ahbâp ol- le vardır. Bu yaz Bostan- | yerler. Rifat Çinari, sizden iyi olmasın, bu iyi ahbaplarının yakasını hiç brrkır mı?. Hemen haftanın bir kaç günü ora- da. Bostancıda oturan bu aile, halleri vakitleri yerinde insanlardır. Allah art- tırsm, gözümüz yok, hattâ biraz da zengin kimselerdir. Evin erkekleri, ken- di söyleyişlerine nazaran büyük ticaret işlerile uğraşıyorlar. Bostancıdaki köşkte eğlence mükem- mel,. Büyük bir bahçe içinde güzel bir kuş yuvası., Kapının önünde şık bir hu susi otomobil.. Rıhtımda bir motor, bir kotra. Berri, bahri bütün kuvvetler ta- yaam. Nereye, ne vasıta ik ek, gez- mek isteseniz hepsi hazır.. Rifat Çinari | . böyle « eğlneceli yeri kaçırır mı?. Ri- i şehirde sizin, benim gibi va- Bakana ille ie ğiyee O gö İ zel asfalt yolda açık, spor otomobille öyle kurumlu, fiyakalı gidişi var ki, can | dayanmaz... İ Rifat Çinariyi Bostancıdaki ahbapla- rı pek severler. Çünkü bu genç adam çok eğlencelidir. Alay eder, kendisile a- lay ettirir. Gülmek, eğlenmek icin neler yapmaz. Fakat onu bazen da hiraz Faz- ia kızdırırlar. Muziplik olsun diye me- | ler yapmazlar?.. O vakit Bostancı s0ya- hatlerini bir kaç gün için bırakır, fakat | aradan çok geçmeden yine gider. Beda- | va, bütün bir yaz sayfiyede oturmağı kim feda eder. Oraya gidemedi ler rüyasmda otomobilin rana moto- Rifat Çinariye Bostancıda yapılan ii sayıp döksem, gülmekten | katılırsınız. Kendisini bir dakika rahat bırakmazlar. Eh, bedava sayfiye hatırı için bu kadar da rahatsızlık elizette ço- killir. Onunla en cok denize girildiği va kitler eğlenirler. i Sebebini söyliyeyim: Rifat Çinari de | nize girmekten korkar. Hayatında da- ha bir kere tuzlu su vücudünü ıslatma- mıştır. Belki doğduğu vakit ehe hanım bir kere onu tuzlu su'ile yıkamıştır. O, pantalonlarını diz kapağına kadar s1- var, üstüne de uzun donlarmı sıvar. Ve donlarının paça bağlarile diz kapağın- dan sıkı sıkı bağlar. Denizin derin olm yan yerinde, dizlerine kadar, söyle bir iki dakika suyun içinde durur. Bu man- zara karşımda, denizde yıkanmakta 0- lan hütün ev halkını katıla katıla güldü Tİ catı geçenlerde misafir kaldığı bu | ahbap evinde parlak bir muziplik yap- mışlar.. Gece, daha henüz herkes bahçe de otururken evin genç kız ve erkekle- rinden bir kaçı Rifalın yatacağı odaya usulcacık girmişler. Onun yatacağı kar yolanın içine bir iğne koymuşlar. Yor- ganı yine güzelce örtmüşler.. Rifat Çinari, geç vakit yatmak için odasına çıkmış. Soyunmuş, dökünmüş, yorganı açmış, yatağa girmiş ve otur- ut. Üç kere kelime sahadet getirdik. ten sonra yavaşça başını yastığa koy- muş. Fakat uzanmasile karyoladan bir- Kadmii işin iç yüzünü anladı a- ima ne yapsın ki doktora da inanı- yordu. Bolaki doktorun dediği ol- sun. Bu pis hastalık neysene, gelen bonolar işini ne yapmalı? Üç tane bono sırtı sıraya dayana imi Arkasından icracılar asıldılar mı | evin kapısına! Bunlar da bir şey | | değil, kocası kese yoldan yürüyüp | işi açığa vurdu: — Şu takı altınlarını ver! Kadın asıl buna ağlıyordu. Dar 'usunu kafatasınm içinden oynatan asıl bu idi. Beşibirlikleri, altın bi- lezikleri, gümüş kemeri | gidince dımdızlak kalacaklardı. Döşek yor gan, ev kaitanbası kaç para ede- cek? Belki yarm onları da saman | pazarındaki Allemkallem hanmda haraç mezat edecek, Ne olur olmaz, birdenbire gelir, bastırıp alırsa ne yapacak? Düşi dü taşmdı. Komşulardan danışi sağlık aldı. Ona dediler ki: — Karının malı ayrı, kocasının malı ayrı Meğer iklim sen koca. na kaptırmıyasın. O vakit mahke- meye dr gisen nafile. Bu seter de onları karı koca arasında olmuş bir iş, gürültü çıkarmayın derler, İyisi mi — Ey, ne sustunuz? İyisi mi? — Şey, bir yol var buna. — Hangi yolu gösterirseniz ona e . | Rifatn vaziyetini gözetliyen re yi | düşeyim. Nideyim Tanrıssiği ! yım? Kimim kimsem | cak, buraya gelirse r. | dersi orada versin. ya | sardı. Altnlarını neyi dö baya koydu. Belinden Bugünkü proğra! İSTANBUL : 15 Gramsfon. ie 1330 Framasrca ders (İlerlemiğ, 19 Kemal Niyasi B. ve as 20 Nebil Oğlu İsmail Haekr BAR 1020 Klan Reşat B: ve irlen saz iyoloncal konseri (Edp VARŞOVA 14li m. Karışık konser, BUDAPEŞ 2108; Konser ÇBöstleven, Sirk Bekettow'das), in “idaresinde opera “İĞ VİYANA 580 m. 2135: Puccini'nin eserlerindedi HER EVD Bulundurulması elzem ©” Aysol Müstahzarı e kari apartımanların havalarını tecdik, hanelerin fena kokularını izale şırları dezenfekte ve sari gakil vasıtaları olan pire ve flan yuvalarını tahrip için PE essirdir. di Alâmeti, fa Ikamızı hamil DEĞ yan ambalajlar teddediniz. Fabrikatörleri. Sehuelke A. G, Hambhourg, Türkiye için. yegine acet Jakoel Mahtumu, İstanbul. su & ölallayd. Asrin umdesi “MZLLı YE ABONE ÜCRETL Türkiye için Uk er 750 4 — 3 aylığı 5 2 Gelen evrak geri verilmese 2 geen inhaler 10 bre “ Tani ir Graten lar Tiyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HA sekeri rasat merki TE e Re ei > lutlu olacak ve rüzgâr şimal İs rinden esecektir. 19-7.933. tarihinde hava 1333 milimetre en fazla hararet 24 e *İĞ den sıçraması bir olmuş. Yelğğ ortasındaki sivri iğne Rifat vücudüne batmasın mı?.. Nea ğını bilmiyen Rifat, bağır içinde dolaşmağa başlamış: — Odada cinler var, cinler töşüm... i Rifat Çinari, korkusundan“ tırma getirmemiş, ilk aklıma cinler olmuş. Zaten kapımın la bu kadar kalabalığı bir anda görünce öyle utanmış, öyle YÜ Sonra, korkudan gözleri aşılmış olduğu halde! — Ben burnda yalnız ye inlemeğe başlamış... Anafor sayfiyede tabii hat edemez, muhakkak insani şey bulunur. O günden sonra Bostancıya gitmiyor. Rifat € —ETEFEETİZE AFERIZEİLEĞİ, — Şey yap, hani, bilmeli pabilir misin? Demek ii şu: Kocandan kaç! — Nasıl kaçayım? Nere ted nız Kayabaşında uzaktan * sım var, Niçin kaçtığımı bu sefer paramı o almağ8, — Söylemezsin para ğını, Sorarsa bar d mi | dandı, tangolara alıştı, kaptı, ne dedimse para e” rü aldım başımı Beş on kaymam vi bitirinceye kadar burads TV ceğim. Canım bu kadar lanı da uyduruver işte. Bu pilân Nefisenin Petek'i evden uzaklaştı — Kız Şermin! Dedi- derse git. Benzigül abla” de ki annem evde temi Petek defterlerini ki —aramsmmamama tuklaymca koşa koşa git” okak kapısı k Nefise işe başladı enik nesi var resi? | ii bohç —.—.a iki sini doğru bağlayıp sarkıttır Arke

Bu sayıdan diğer sayfalar: