Sanat ale de Galatasarayda bir sergi Galatasaray mektebinin par- maklığında beyaz bir patiska ü- zerinde büyük harflerle “Galata- saray resim sergisi” diye bir ilân göreceksiniz. “Bu sene yerli mallar sergisinden daha ev- vel açılmış” Sevinçle resim sergi- İc, yavaş yavaş çıkacaksınız. Sergi salonunun kapısı dibinde ma hut kırmızı örtülü masa, “10 ku- ruş duhuliye” biletler, kataloklar. Buraya | kadar siz “Galatasaray " gezmeğe gelmiş bir zairsiniz. Fakat burada yeni bir şeyi öğ- reneceksiniz: Bu sergi, her sene görmeğe alıştığınız sergilerin bil- mem kaçmcısı değildir. Bu, kapı- daki kırmızı örtülü masa başımda oturup sizin on kuruşunuzu alan esmer delikanlının resim sergisi- dir. Her seneki beyaz saçlı ressa- mun yerindeoturan bu genç Hâmit Necdettir. Galatasaray mektebinin parmak lığındaki bez ilâna her halde ke- mali tavazuundan isimni yazmağa lüzum görmiyen Hâmit Necdetin sergisi için, resimler hakkında ay- rı ayrı mütalâalarımı söylemeden evvel şu kadarını derhal işfa et- mek isterim ki bu salonlarda on- beş, on altı senedenberi açılmak- ta olan sergilerin en manalısıdır. Buradaki resimler, muşamba üze- rinde elele vermiş boyaların, srt lerin bir nümayişi halinde dir. Buradaki resimler, cakalı birer fırça oyunu değildir. Buradaki re- simler konuşuyor, düşünüyor. Hâ- mit Necdet, genç neslin anlayışlı ve çalışkan çehrelerinden biridir. Velhasıl “Galatasaray resim ni gezmeğe gelen ve sade- ce Hâmit Necdetin resimlerile kar şılaşan müdrik bir zair bu salonu terkederken sukutuhayale uğramış değildir. ».. Hâmit Necdetin resimlerinde ilk önce göze çarpan şey" olğun bir tekniktir. Gerçi hemen hepsi (bitmemiş resim) hissini vermek- le barebr, bu yağlı boya tablolar, resim sanatını anlamış ve kavra- mış bir kafanın mahsulüdürler. Genç neslin içinde kabiliyetini ispat etmiş olan Hâmit Necdet, resimlerinde bir mütefekkirdir. Hisden ziyade fikrin hâkim ol duğu bu tablolar ilk hocası Çallı İbrahimden ne kadar kaçmağa gayret ediyorsa, son hocası Andre Lohte'a da okadar sokuluyor. Türk ressamlarının yakalarını garp ustalarından bir türlü kurta- ramadıklarmı bu haftaki “Yedi- gün,, de söylemiş olduğum için bu bahsi burada uzatmağa lüzum gör miyorum. Hâmit Necdetin resimlerile do- İu salonun duvarlarına şöyle bir Harik Hayat göz gezdirecek olursanız ilk naza rınıza çarpacak yeş Hâmidin bir portre ressamı olmağa çalışmak arzusudur. 67 tablosundan ancak ikisi, ü- çü peyizajdir.Digerleri hemen he- men hep portredir. Hâmit Necdet kompozisyonlarına çok sağlam ve sadık bir teknikle çalışmaktadır. İki tane Nü'su var ki, bunları ge- çen sene Galatasaray sergisinde de meftunane seyretmiştim. En- fes şeyler.."“Hasır koltukta,, ismini taşıyan levhası diğerlerine naza- ran daha faik bir görüş ve duyu- mahsulü, “Sarı elbiseli ka- dın”, “Yeşil elbiseli kız”, gerek komposizyon itibariyle, gerekse ahengi itibariyle çok muvaffaki- yetli. Hâmidin bir de “Afrikalı ka- dını” var. Bu resmi beğenmedim. Fakat o, bu resmin Paris sergile- rinden birinde takdir gördüğünü söylüyor. Fakat bu, benim bu res- mi affedebilmem için kâfi bir sebep değildir. Hâmidin bu saydı ğım güzel resimlerinin yanmda o kadar fena ve affedilmez tuval- leri de var ki bunların Hâmit Nec- det tarafından yapıldıklarına âde ta insanın inanamıyacağı geliyor. Bu kötü resimlerin en başındaki- ler, Gazi taslaklarıdır. Bunlarda ne renk, ne ifade, ne de mevzula bir münasebet yoktur. Çirkin bi- rer eskiz halinde bunları geçiyo- rum. Yalnız. “Konya Tiyatrosun- da” isimli küçük eskizi ie yon sakatlığına rağmen renk içinde güzel bir neticeye varabilir hissini vermektedir. Muhammet levhasına gelince bu resmi fikir itibariyle yabana a- tamayız. Ruhani bir kompozisyo- na, vakur ve mevzuuna yaraşan renklere”sahip olan bu tablo, gü- zel bir düşüncenin mahsulüdür. Yalnız peygamber cılız bir ifade ile anlatılmağa çalışılmış. Meselâ ben Muhammedi böyle tasavvur et mezdim. Bir az çizgi ve ifadesile Bizans mozayiklerini andırıyor.İsa | ile Muhammedi birbirinden ayırt eden fikir farkına bu levhada dik kat edilmemiş gibi. Hâmit Necde- tin “Mumamet” diye karşımıza çıkardığı adamcağız saçı sakalı- nakarışmış bir Rufai şeyhine, ya hut ne bileyim bir Bektaşi dedesi- ne de benzetilebilir. Bence Mu- hammtte daha uhrevi fakat mo- dern bir ifade olmalıydı. Velhâsıl Hâmit Necdetin sergi- sinden çıkarken insan güzel dü- şüncelerin içinde kendisini unut- muş bir halde buluyor. Hâmit Nec delin yapayalnız, parlak bir cesa- ret, derin bir inanışla vücude ge- tirdiği bu sergi, resim âlemimizde epey bir kaznçtır. Kendi min bütün hararetiyle tebrik ede- rim. Elif NACI Kaza ve Otomobil Sigortalarınızı Galstada Ünyon Hanında Kâin ÜNYON SİGORTASINA © yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON m Kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız. Telefon: Beyoğlu 4.4888 30 20 Temmuz 933 sabahı saat ondan itibaren Unkapanr müsaade edilebilecektir parmaklıkları ile kapanmamış kısmından hay 7an koşulu arabalar ile binek otomobillerinin geçmelerine Gerek. resmi ve gerek hususi kamyonlarla kamyonetle lerin geçmesi yasaktır. Yük arabalarının 2m eninden fazla havaleli yükletilmemesi, binek otomobillerinin de işaretli yer lerden 10 kilometrodan fazla hızla gitmemeleri ve bütün ge lip geçenlerin seyrisefer işaretlerine dikkat ederek ( geçmele- ri lâzım olduğu ilân olunur. o (3315) Ön birinci Hudut Taburu Kumandanlığından: Kilo 4500 zunköprüdeki Asker ihtiyacı için yukarda yazılr iki kalem erzak (16 Temmuz 933) tarihinden d ai 933) tarihine kadar (20) gün müddetle münakasaya çıkarı! &r. Talip olanların (6 Ağustos 933) Pazar günü saat (16) da Uzunköprüde müteşekkil komisyona teminat akçeleriyle birlikte müracaatları ilân olunur. (3303) KU. A GEN hPa 55) Bizde var, hergün yeriz! | Geçen gün haber verdi: — Şirketihayriye Müdürü Yu- suf Ziya Bey, yazı o Büyükadada | geçiriyor ! İ Sanki bunda bir fevkalâdelik varmış gibi merakla yüzüme baka- rak benden bir cevap bekledi. — Olabilir, dedim. Âdeta sinirle, — Canım, bir kere.. Şir- ketihayriye Müdürü Boğaziçinde oturmuyor da adaya taşınıyor. Ta- rabyanın, Büyükderenin sanki ne- si ? Sebebini anlıyamadım gitti, Gülmeğe başladım: — Dur öyle ise... ben de bir haber vereyim. “Akay,, Müdürü Cemil Bey de Boğaziçinde oturuyor. Hayret etti: — Yal. Biraz düşündükten sonra sordu: — Sen bundan ne anlıyorsun. Şirketihayriye Müdürü adada, A- kay Müdürü Boğaziçinde.. Karşı- lıklı cemile mi dersin? Dedim ki: — Meşhur meselin doğruluğu bir kere daha çıktı: o Malüm ya, komşunun tavuğu komşuya kaz ayır! Dedi, ben buna daha uygun bir sey hatırladım. “Bizde — Siz niçin buyur İcra Diye k — Aman efendim. demiş buyrun. Bizde var, her gün yeriz!, Yusuf Ziya Beyle Cemil Beyin işi de bu hesap... Şirketihayriy çini, Akay Müdü: yı, Kadıköyünü birbirlerine ikram ediyorlar. — Siz neden buyur muyorsu- nuz? Diye sorulduğu zaman da: — Orası bizim... her gün geze- riz. Cevabını veriyorlar. M. SALAHADDİN Yeni naşriyat İçki düşmanı gazete Her ay çıkmakta olan İçki Düşmanı gazetesinin 7 inci Temmuz sayısı da çıkmıştır. | Kooperatif Her ayın ön beşinde çıkan (Koope- ratif) mecmuasının 14 Üncü sayısı da iyi bir tabıla pek zengin yazılarla çık- mış muştur. Jarı ilân olunur. (3300) Yeşilköy Hava Makinist mektebi Hayvanatının ihtiya cı için bin kilo arpa, yediyüz kilo kuru ot, yediyüz kile sa- man 17-7-933 pazartesi günü saat on beşten onbeş otuza kadar pazarlıkla satın alma caktır. Pazarlığa girişecekle- rin belli saatinde merkez K. Satın alma komisyonuna mü racaatları. (72) (3318) »s» Merkez Kumandanlığına bağlı kıt'at ve müessesatm ihtiyacı için almacak İkiyüz ton kok kömürü 6-8-933 pa zar günü saat on beşte kapalı arfla satın almacaktır. İstek lilerin şartnamesini görmek için her gün ve münakasaya girişeceklerin belli saatinden evvel teklif mektuplarını Mer kez K. Satın Alma Komisyo- nuna vermeleri, CA (3317) ... Merkez Kumandanlığına merbut müessesat için otuz beş bin kilo Okoyuneti 24 Temmuz 933 pazartesi günü sant 14,40 da kapalı (o zarfla satın alınacaktır. İsteklilerin şartnamesini görmek için her İ gün ve münakasaya girişecek lerin belli vaktinden evvel tek! lif mektuplarını komisyon ri yasetine vermeleri. (50) (3045) 4149 MİLLİYET. PAZAR “16 TEMMUZ- 1933 ÇSIAHI 8 ÖGÜTLER Sıhhatiniz hakkında bilin- mesi lâzım olan şeyler Lüzumu halinde başkalarma da yardımda bulunmak için insan bazı şeyler bilmeli ve öğrenmelidir. Hilâliahmerin ilk yardım teşki- lâti şubelerine yakın bulunulur ise bu hususta onlar tarafından her tür- lü muavenet görülebilir. olursa ve ne de- görünsün her türlü yara ve cerihalara tentirdiyot sürmeyi ibmal etmemeli, Vücut weak ve hararetli | iken (Kuranderli) yerlerde — oturmamalı zira bu balde romatizma ve bronşi- te yakalanmak ekseri vaki olur. Islak ve yaş elbise ile evde otur- mamalı bunu yapanlar ekseri karın- larmı iyi doyurunca uykuya dalar- lar ve neticede siyatik ve lombago ağrılarına tutulurlar, Dişlerinize pek ziyade dikkat ve itina ediniz. Fena dişler vücudun z€- hirlenmesine, mide fesadına ve her türlü dahili fenalık ve rahatsızlıkla- ra sebep olur. Ziyade tütün ve içki kullanmak insanın sıhhatine büyük mazarrat ve- rir. İştihayı keser yemek yedirmez iş yapmak ve çalışmak için kudret, kuvvet bırakmaz ayni zamanda ke- seye zararı dokunur. Gözlerinizin rüyet kabiliysti bozulur ve azalmış olursa bir doktora müracaat ediniz. İstifadeli ve sıhhatinize nafi bir iş ve meşguliyet bulmağa çalışmız. Maamafih bunun pek çok zahmetli ve sıkıntılı olmamasına da dikkat ediniz. Bahçe yapmak, çiçek ve mey- va ağaçları yetiştirmek, tavuk bak- mak bu neviden işlerdir. Ancak bun- ları her ne suretle olursa olsun dai- ma açıkta ve gündüz yapmağa gay- ret ediniz. Hiç unutmaym ki sıhhati yerinde bir kimse sıhhati bozuk bir kimseden daha çok ve daha kolay- lıkla kazancını temin eder. Sıhbati yerinde olan daha ziyade hayattan zevk'alır huy ve tabiatı iyi olur ve geçimsizlik yapmaz ve hoş mizaç olur. Sıhhati tam olan da- ha az kazaya uğrar, Sıhbati yerin. de olmıyan daha çok bunlara maruz kalır. Sağlam kimse tehlikesiz ve zarar- sız cildini kaşır ve tırnaklar. Hasta kimsenin vücudunu kaşmak ve tır- naklamak ekseri tehlikeli ve fena yaralarla zehirlenmesine sebebiyet verir. Sağlam olan çok işret etmez. İş- ten sonra elbisesini değiştirecek de- recede çok yorgun düşmez sıhhati- ne dair söylenilen şeyleri dinler ve o türlü nasihatlere riâyet eyler. Sıh- bat yolu vücuda zarar veren şeyler- den korunma çarelerile iyice döşen- mek şartile temin edili Büyükada: Dr. ŞUKRU ... Karacabey Harası Müdürlüğünden Karacabey Harasının (1 5) bin küsür kilo saf ve yarım- kan ile Karacabey. koyun yapağısı pazarlıkla satışa (o çıkarıl- bir sureti Bursa, İstanbul, Balıkesir Baytar Müdürlüklerindedir. Taliplerin satış günü olan 25 Temmuz O 933 çarşamba günü saat 15 te Harada bulunma Merkez Kumandanlığna merbut kıt'at ve müessesat ih tiyacı için yirmi h'n kilo gaz yağı 6-8-933 pazar günü saat en altıdan on altı otuza kadar açık münakasa ile satm alma- caktır. İsteklilerin (şartname sini görmek için her gün ve münakasaya girişeceklerin bel li saatinde Merkez Satın Al ma Komisyonunda hazır bu- lunmaları. (71) (3316) a». Merkez Kumandanlığına merbut müessesat için yirmi bin kilo Sığır eti 22 Temmuz 933 cumartesi günü saat 14,40 da kanalı zarfla satım almacaktır. İsteklilerin şart- namesini görmek için her gün ve münakasaya girişe- ceklerin bel vaktinden ev vel teklif mektuplarmı komis yor riyasetine vermeleri. («6») (3046) — 4150 s.s Merkez Kumandanlığma bağlı kıt'at ve müessesat ihti- yacı için alınacak yedi bin ki lo tereyağının pazarlığında verilen fiatlar pahalı görüldü günden 17-7-933 pazar günü saat 14,30 dan 15 şe; kadar pazarlıkla satın alınacaktır. İs teklilerin belli saatinde mer- kez K. satm alma komisyo- nuna müracaatları. (70) (3281) 4435 Doktor ayağa kalkmış, gidiyor- du: — Beyefendi, dedi, sizden tek- rar rica edeceğim. Kat'iyyen kem di Dimağınız ğer bir kaç gün mutlak bir istirahat etmezseniz tehlikenin önü güç alı nır.. Haydi allaha ısmarladık efen- dim. Muzaffer Ağabey mutat sükünet ve ağırlığile yatağında biraz kımıl dadı. Zoraki bir tebessüm, doktoru teşyi için yaptığı bütün merasimi ediyordu. Karyolanm yanında oturan pansiyon sahibi Tiyanişka, Muzaffer Ağabeyin alhma elini gö- türmüştü: — Ateşin çole fazladır, Muzaf- fer Bey.. Doktoru dinlemelisin.. Ge- ne çocukluk yapma. Biraz sonra yüzünün ını tekrarlarız, olmaz mı?.. . Muzaffer Ağabey hiç sesini çi karmıyor, her tarafı sarılı yüzünü başucunda oturan genç kadına gös- termemek için yan dönmeğe çalışı- yordu, Tiyanişka müteessir bir hal- le söylüyordu: — Hiç üzülmemen lâzm Muzaf- teki arkadaşların yapamazlar mı?. Muzaffer Ağabey göz ucile genç Bulgar karısma baktı. çekti. Odan içinde bir müddet süküt, bir yedihelâ gibi bağdaş kurmuştu. Mu- zaffer Ağabey mırıldanır gibi söy- lüyordu: Çok hastayım, kızım. Bu ka- dar hasta olduğumu şimdiye kadar hiç hatırlamıyorum... Canım bir şi- istemiyor. — İyi olursun elbette... — Kim bilir.. Fakat canım çok acıyor. Baksana yaralı ol mayan bir yer var mı?.. Hele iki bü- yük yara ne kadar sızlıyor. Tâ bey- nimin içine vuruyor. Hasta biraz durdu, sonra: — Cenunla uğraşıyorum.. Fakat gene işleri düşünmekten bir türlü kendimi alamıyorum.. Gazeteye bir sürü yazı yollamak lâzım.. Halbuki beynimin sancısından ne gözlerim görüyor, ne de doğrulabiliyorum.. 'Tiyanişka o kadar müteessirdi ki ağlayacaktı. Muzaffer Ağabeyi tesel- liye çalışıyordu: — Yakında iyi olursun Muzaf- fer Bey. O yazıları elbette yazan o- İur.. Yahut bir iki gün hikâye çık- masa olmaz mı Mizah sahifesi, sinama sahifesi, moda ve kadın sahi- fesi çıkmasa olmaz mı?.. Muzaffer Ağabey gözlerini oda- run tavanında sabit bir noktaya dik- miş, gülüyor mu, ağlıyor mu belli olmayan bir bakışla, hareketsiz du- ruyordu. Genç kadına bakmadan sayıklar gibi söylüyordu: — Hayır olmaz, dediklerinin hiç biri olmaz.. Hikâye de çıkacak, mi- zah ta, sinema da, moda da... Hepsi, hepsi. Okuyucuyu muhakkak tat- min etmek lâzım.. Muharrir hasta imiş onu düşünür mü kari?.. Bilmez- sin kari ne nankördür. Her gün en lile 29-6-933 tarihinden 20-7 müddetle münakasaya konul muştur, İkinci Madde — Münakasaya iktidarı fenni malilerini isbat edenler kabul ya dahil olmak isteyenlerin : A — Bedeli lira kabili Muhasebei Hususiyeden meleri lâzımdır. B — Ticaret odasına mukayyet olduklarına ve ii malilerine ait bir vesika göstermeleri icap eder. - Yetlerindeki ehliyeti fenniye vesikalarını ihaleden en az sekiz gün evvel Vilâyet Başmühendi Cc Bir hikâyecinin hikâyesi ruştan ibaret olan Ankara'da üç yerde yapılacak ilk n inşaat mukavelename tarihinden müddet zarfında ikmal edilmek üzere ve kapalı pe keşfin: yüzde yedi buçuğu olan Çİ (20) kuruşu Vilâyet İdarei Hususiyesi hesabına kaya tevdi ettiklerine dair makbuz senedini veya Milli kalardan birinin teminat mek tubunu yahut Milli eshar güzel yazılar ya bir raz fona yaz da e en ağır sözleri sarfeder, Eli zeteyi atar.. Kimbilir, tanımadığımız, meçhul ke biri hafif hastadır. Soğuk Ve bir kaç gün yatağından yacaktır. Can srkıntisile si tesini alacak mizah nema sütunlarını slneyecaliğ 4 gülecek, eğlenecektir. Onu meğe mecl Pansiyon sahibi genç Muzaffer Ağabeyin omuzuna du: — Neler söylüyorsun Bey, dedi, yeter artık, üzülmez ne kadar içleniyorsun... bunları Muzaffer Bey.. Muzafi ğabey ona hiç bakmadan — Mubarrir istrse ölüm cak... Ölüm döşeğindeki yatağında biraz soğuk aldıği yatan o meçhul karii recek.. Ne hayat, Kendimiz canımız! güldüreceğiz, onu Kari vereceği beş kuruşla hay za kastediyor. Biz, bez kurufü mış insanlarız... / Hasta, biraz durdu, sonra ” | kadma döndü: ai — Biraz su versene Tiyal Hasta muharrir, bir yudum ten sonra bardağı geri uzatti” — Canım istemiyor kızım, dağı... Sen şu masanm blok notu, kalemi al.. Ben yim, sen yaz. Kari güldü! zım... Kari eğlendirmek dem ki nefes alıyorum, daha dim. Bu vazifeyi yapmak Haydi yaz.. Durma. İzi kendi içimize gömmeğe medi lâzmm.. , dir edecek mi acaba?... Yarabbi ağlarken de, satır? kerken de güldürmeğe © mecbi Haydi yaz, kızım, yaz... . Asrın umdesi “MILLIYE Yeşilköy rasat merkezinden verili lümata göre bugün hava kısmen ve batıdan hafif rüzgârlı deram tir. 38.1.023 tarihinde bana dazpiki Gi limetre en çok sıcaklık Ben BE vece ii itibaren tn 933 tarihine kadar 20 olunur. Bunun için mü almacak ilmühaberi il yi göstererek münakasaya dahil olabileceklerine dair y8 ehliyeti. fenniye vesikası almaları ve yahut ellerindeki nm zirine şerh verdirmeleri iktiza eder. Bu üç şartı tamamen haiz ol tirakleri şayanı kabul olamıyacağından teklif ba mıyarak kendilerine iade edilecektir. Üçüncü Madde — Münakasa evrakı keşfiye ve mahsusasma tevfikan icra edilecektir. Dördüncü Madde — Talipler 661 numaralı mü ve ihale kanununun onuncu maddesi mücibince ihzar leri kapalı zarfı 20-7-933 tarih ve perşembe günü saat e kadar Vilâyet Daimi Encümeni Reisliğine makbuz | bilinde tevdi edeceklerdir. Beşinci Madde — Münakasa 20-7-933 tarih ve be günü Ankara Vilâyeti Daimi Encümeninde ya Altıncı Madde — Evrakı keşfiye ve projeyi g ya daha ziyade malüma Vilâyeti Nafia isliği ilemine müracâatları ilân olunur. (3091)