4 | Sıhhi bahisler j Sinirli tipleri: İnme - Ne demek; inen, çıkan ne?... durum çarpması gibi şeydir. Bey enin başından © umumiy: yi geçer: Bir erkek, yahut bir kadın (çün- kü bu işte cinsin farkı yoktur) hiç bir şeyi yokken, yahut bir kaç gün evvel başınm mahdut bir kısmında bir ağrı 'duyar, yahut hafifçe başı döner, yahut yüzüne sıcaklık basar, yahut kolların- dan bacaklarından U birinde uyuşukluk duyar. Bir gün birdenbire konuşurken, emek yerken, gezerken bir baygınlık ge , kendinden geçer. Oturuyorsa san- dalyeye yıkılır, ayakta ise yere düşer. Ayni zamanda yüzü bir tarafa doğru çe kilir. Ağzı ya sola ya sağa çarpılır. O tarafından kolu, bacağı hareketten ka- hır, gevşer. Kaldırsanız cansız gibi dü- şer. Hasta boylu boyunca uzanır. Tama mile şuursuzdur, kendini bilmez. Nefes alıp vermesi gürültülüdür. Hasta olan tarafın yanağı gevşemiş, porsumuştur. Her nefes verdikçe - tü- tün ETER dumanı üflerken yaptı kabarır, şişer. Hekim argo'sun- “Hasta çubuk içiyor” deriz. Bu kendini kaybetme inmenin şidde- tine göre az çok bir zaman sürer. Son- ra, iyi olacak vakalarda yavaş yavaş ge ger. Hasta bundan sıyrılırsa inmeli rafta az cok bir hareketsizlik kalır. Şid €etli vakalarda. gövdenin bir tarafı ta- mamile felce tutulur. Vücudün yarısı iş- lemez, Yavaş yavaş a bir kadar bazı hareketleri yapabilir. Meselâ, kol bükük durmağa meylettiği halde e- lini oynatabilir. Ayağa almalı sonra gezmeği becerir, muvaffak olur. Lâki bacak gergindir, yürürken M zor bül lür; bundan dolayı her adımda bacak ileriye ritmekten ziyade yana, dışarıya kaçar; bacak ekin bicenlerin orağı gibi bir çember kavsi sevirir. Buna bakarak: — Hasta orak biçer gibi yürüyor. Denir, Akıl melekelerine ve konuşmaya ge- ince, sol tarafa dokunan felç hemen u- inumiyetle bunları dokunmaz. Sağ ta- raf felce uğramışsa, kükardı söylemek olur ve biraz çok sü- lık ve gay- a m neden olduğunu ileride görece- remiyecek bir hale geliyor, Bazı baştan başlıyarak bazı kimselerde beyni tılarını besliyen ve onlara iş gördüren ince damarlar büzülür, bazan İnceleşir bazan kalınlaşır. Damarlar inceleşti mi i kan etrafa yayılıyor, içine dal. dağı beyni yatıyor: Bana “beyim kane ması diyoruz. Başka vakalarda iş başka bir tez gâhtan çıkıyor. İnce damar incelmiyor, ki nan noktasma düşen beyin parçası artık kala sulasmaz olur. Bu da inmedir. Lâ- Kin beyine yıldırım gibi birden inen in- me değil. Beyin kanaması gibi değil. O- na nisbetle daha az ani ve daha az geniş tir. Beynin kanla beslenen kısmı büzü Tür, yumuşar, © “Beyin yurmuşaması” ması” der, tasma Deyin damarı bazan banka kürlü kanır. İltihaplanmış hi ilk payla ol İLAM Vie in bie zahut içi büzülmüş bir kalbin kapakla- rının birinden kopan küçücük bir par- sa kan akıntısiyle gider, beyindeki kü- lardan birini birdenbire ti kar. Dene evelkinin tıpkısıdır: Bey- ması, uzuvlarda felç; Eğer - ise zekâda ve söz söylemede ehemmiyetli karışıklıklar. Kan akmasiyle dılacere yırtılan ya- — Milliyet'i in edebi romanı: 2 YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. Ankaralı misafir şaşi — Neden ola ki? dedi. o Adını padişah koyduğu için mi? Zahir padişahlar bize çok fenalıklar et- tikleri için onların koydukları adı istemiyor. — Bilmem ki yavrum. İncili tah- ta inkılâp çıkmış ta, biz artık hep Türk olmuşuz. — Hepimiz Türk değil (miyiz ire © ir yerlerden ırmışlar. Tâ. Bebekken. Ne olduğumu bilmem. Müslümanım işte. Ama Türk de- mezlerdi bana. — İnkılâp işte bize (o demezler — Aklım ermez. Bilmem sen yeliştin mi? Bir aralık ortaya hü- riyetle ittihat çıkmıştı. Biz o za- man Beşiktaşta Serencebey yoku- şuna giderken soldaki çıkmazda büyük bir tahini boyalı konak var ya.. Belki görmüşündür. İşte ora- da otururduk. Sonra Mahmut Şev- ket Paşa hüriyetle bir olmuş İstan- hut damarın tikanmasile yumuşayan damar parçası bazan pek küçüktür, çok kere bir kirazdan büyük değildir. Nasıl oluyor da bu kadar küçük bir bozukluk böyle korkunç ve uğursuz şeylere sebep oluyor? Beynimiz büyük bir telefon merkezi burosu ile mükayese olunabilir. Bu bo- ru binlerce abone telleri ile birleştiri. miştir, Bir yangın dolayısile bu teller. den bir çokları kullanılmaz bir hale ge- lecek olsn çağırmak ve cevap vermek kabiliyeti kalmayan bu tellerin ulaştığı yerlerle artık görüşmek inrkâmı kalmaz. Yanğm çıkan mevkie göre hâdisenin şehrin hayatında yaptığı kargaşalıklarbaş ka başka olur. Çarşile pazarla, borsa i- le yahut daireler arasında konuşmalar kesilir, Beynimiz de böyledir. Her kıs- mından vücudün rmahtelif yerlerine si- Bir telleri gerer. Damarları bozulan be- yin bölümleri sinir uzantılarını yüz, kel ve bacak etlerine gönderenler ve onla rın hareketlerini idare edenlerdir. Bu- nun içindir ki - daima değil - umumi- yetle inme felçle neticelenir. — Felcin gövdenin bir yanında olması beynin her yarısının gövdenin aykırı yanma sinir ilikleri göndermesindendir. Felç sağ yanda olursa inmeli lâkırdı edemez, yahut etse de karma karışık şeyler söy. ler. Ne söylediği anlaşılmaz; bunun se bebi söz söylemek merkezi beynin sol yarısında ve gövdenin sağ yarısı hare- ketlerini idare eden merkezin yakının. | dadır. Bunun #ksine olarak bozukluk | beynin sağ tarafında olursa vücudün »ol tarafı felce tutulur. Hasta lâkırdı eder ve zekâsı Bir inmeden sonra zekânm sağlam kaldığına en güzel örnek Pastördür. Pastör 1868 yılnda 46 yaşında ipek böceklerinin hastalıkları üzerine çalışı- yordu; birdenbire gelen bir e ile 80l tarafı felce tatuldu; lâkin parlak ze kâsı bir lahza müteesir olmadı. En gü- zel kesiflerini inmeden sonra yaptı. Şarbon aşısını, kuduz tedavisini yaptı- ğı zaman (Pastör) kötürüm idi. İnsan- lar için ne mutludur ki bu hayrete şa- yan beynin yalnız hareketleri idare &- den kısmı hozuldu, zekâ mıntakaları sağlam kaldı.. Dr. Rusçuklu HAKKI ere Lisan hocalarının kursu 8 temmuzdan itibaren bir ay sür. mek üzere İstanbuldaki lisan hoca- larına bir kurs açılacağını yazmış» tık, İstanbul Erkek Muallim Mek- tebinde açılacak olan bu kurslar i- sin muallimler cumartesi günü saat sekiz buçukta mektebe çağırılmışlar» dır. Bu kurslarda lisan tedrisatı hak: kımdaki konferansı kimin | vereceği benüz malâm değildir. Yalnız şuraya nazarı dikkati cel- betmek isteriz ki bir kısmı sayfiyeye gitmiş ve bir senelik ve kavgalı ve yorucu mesainin acısını çıkararak dinlenmek istiyen maallimleri saba- hin sekiz buçuğunda kursa mak pek doğru olmasa Bunların içinde saat sekiz buçukta kursa yetişmek için saat altıda v. pura binmesi icap edenler olacak- tr. Binaensleyh bu kursların öğle- den sonra ve herkesin yemeğini &- vinde yiyerek gelebilmesi için saat üçte yapılması çok faydalı olacak» tar, Yeni neşriyat Mımar Her ay muntazaman intişar etmekte olan bu mecmuanın 29 ınce sayısı çık- mıştır. Bu sayıda bir çek yazılar ve | projeler ile beraber Ankara da inşa &- dilecek serği binası konkuruna iştirak eden projeler mevcuttur. Memleketin yeğane mimari mecmuası olan (Mimar) ı tavsiye ederiz. bulu almış dediler. Neler de neler.. Derken efendime söyliyeyim, ürfi anıharpte hüriyeti asmışlar, İt- that Alaman memleketine kaç- mış. Şimdi bu inkılâp çıktı başımıza. Beni de Almanyaya kaçırmasın. lar diye Ankaraya gelmiş. Biz de onun için burada zarzor oturuyor ruz. Ah, bana kalsa. — Bizim memleketi beğenme- miyon büyük hanım, — İstağfurullah! Dimem o de- mek'değil. Üstüne alınma yavrum. Hani. şey... eh işte. Gerçi Serence- beydeki konağımızı satalı yirmi yıl oldu. Oldu ama gene horoz ö- İürmüş, gözü çöplüğünde kalırmış. üküş! Ayol Rüküş'üm! Valla. | hi ikimizin de burnumuza burcu bürcu koktu. Ne olur, tavaya bir kepçe koyda getirsene. Mutfak gibi kullanılan odadan bir kepçe sesi ile bir homurtu işi- N — Allah Rüküş'ünün canını al- sın da Rüküş'süz kal, e mi!? Altı şampiyon Sabahtanberi hiç durmadan yağan yağmur Perihanm © sinirleri üzerine büyük bir tesir icra etmişti. . Sokak tarafındaki pencerenin önü- ne geçmiş, fâsılalı tek tük şemsiyel gamselâlı, yakasını diklemi cebinde boynunu kısmış, kimi mendil içine ekmek bağlamış, saçak altlarına sığınarak giden: yolcuları seyrediyor, okumak istemediği elinde- ki romanın muttasıl sayıfalarmı açı- yer, açıyor. Üzerindeki! © kızgınlığı neşesizliği bir türlü gideremiyordu. . Köşeden henüz kıvrılıp beliren beş karaltı, şen çığlıklar salrvererek, hiç bir şeyden pervasız, güle oynaşa pen- cereye doğru ilerliyorlardı.. Perihan bunları görünce; dikkatle baktı: — Aman ne kadar şen; “ne kadar gamsız insanlar. . Bunlar daha yaklaşmışlardı. . Peri- han onları teşhis etmek için ocamın buğularını elile siliyordu. . Gözünün içinde bir ışık parladı, gözleri kamaş- tardı. . Dşarıdan şu sesler duyuluyor- du: — Vallahi bizi tanımadı. Derken kapın 3ili bütün şiddetile Perihan yerinden fırladı” — Meğer bizim çılgınlarmış, diye kapıya koştu. Kapıyı açınca, içeri girenler göğüs lerini şişirerek, hepsi birer taklit ya: parak ayaklarındaki uzun konçlu $0- sonlarını biribirine çarparak selâma duran bir asker gibi karşınma dizilip isimlerini söyliyorlardız — Didar... iha. Sonra bağsl birden; Hir'ağıdan yü ğırdılar: — Emret mülâzim! Bunu Perihanın sesi takip etti: — Yukarı marş, marş! Bunun üzerine ciddiyetlerini boz- dular. , — A! Daha yüzümüze bakıyor. Hazırlansana, Faruklara gidiyoruz, Perihan içini çekti: — Bugün hiç bir yere gidemiyece- ğim, üzerimde bir kırgınlık var. . Semi atıldı: Uzun stme işte... o da var.. le gelsin, dadi. — Ne münasebet efendim, o bü ta- namıyorum » Hepsi birden: i — Eyyyyt! Diye davrandılar Perihanı yakala- dıkları gibi kargatulumba yukarı çı- ir... Biri dolabı açıyor, elbise- getiriyor, biri tâtağı" alkış saç- Gpü Yakala- leri larını tarıyor, biri mani muş koşuyordu. - ilem Gülan olam kanli hazırlandı. . Şimdi o da şendi.. Omü seviyordu. Semiha ona söyledi ya, fakat bu ane kadar önün kendi ağzından duyma- . Acaba kalbinde beslediği aş- kendi ağzından duymak isterdi. . Her halde bugün bunu kulaklarile duya» caktı. . Bu meşe ve ümitle artık oda beş çılgınm arasina katıldı. . Faruklara gittiler. Orada bekliyen hep ayar gençler tarafından karşılan- » Hepsi birinin koltuğuna gire- | rek içeri büyük salona doldular. . Tam on iki tane oldular. £ Herkes giftti. Çeşit çeşit oyunlar tertip etti ler, oynadılar. . Her oyunda altı ar- kadaş galip geliyordu. . Delikanlılar bep mağlüp — oluyorlardı.. Fakat. daha sıra gelmiyordu. . Üçer kol sıra ile bir kaç parti aznif oynadılar. . Gene altı arkadaş galip- vw. — Bu sefer Didar gururla bağırdı: — Biz altı şam — Sn gene delgakida ii | dimse Benzigül'ün ölüsünü öpe- yim. — O yezit kız nerede? Canı çı: kasıcanın gene fettanlığı kabardı. — Deme deme! Öksüzüm kü- gük kardeşin. — Tekne kazıtısı diye korur- sun, — Aşağıdaydı. Kapalı ahırın yanındaki sandık odasında figür dersine çalışacaktı. Belki | iyice belliyememiştir de mektepte azar işitmesin diye... Rükiye Hanım elinde bir yağ — Sen figür dersi biliyor mu- sun anne! — Bizim zamanınızı yoktu ki. Konağa bir hafız hanım gelirdi, anne mi söyliyecek, tecvit mi okuyacak, ne diyecekse der gi- derdi. Merdivenden yukarıya patırdısı ve bir genç kız sesi çıkı- yordu: — Valansiya! Valansiya! Trala- ! - Yemek zamanı değil anne! Vakitsiz yersem ur. Ablası gözlerini fıldır fıldır dön Bulgar ve Türk süvari zabitleri Türk - Bulgar süvarileri arasındaki müsa- bakalar bugün yapılacak Binicilik mektebi ve sipahi ocağr ta- rafından her sene tertip edilmekte o- n Atlı müsabakaların icra : hak kında evvelce izahat vermiştik. Bügün de dost ve komşu Bulgar süvarilerile süvari zabitlerimiz arasmda yapılacak olan bu müsabakanın tertip, teknik ve şartların: kaydediyoruz. Hekem hey'eti : Reis: Süvari müfettişi Mürsel Paşa Hazretleri. z Aza: Bulgar kaymakamı Matehikarov Yüzbaşı Dobrev. Kaymakam Kadri Bey. : Binbaşi Tahsin Bey. Teknik Hey'eti Kaymakam Cevdet Mehmet Ali Bey. â Murat Bey Ee Refik Bey. Ayrıca mani komiserleri, müsabaka- cıları davet komiserleri, müsabakanın büyük bir intizam dahilinde icrasr hu- susunda alınan tertibat meyanındadır. Müsabakacilar: Biri Binbaşı, Beşi yüzbaşı ve altısı mülazim olmak üze- Te on iki Bulgar zabiti ile biri binbe- gı üçü yüzbaşı ve beşi mülâzim olmak üzere dokuz türk zabitidir. Müsabaka başlamadan evvel taktim merasimi yapılacak Bu merasim şu su- retle olacakti Hakem reisinin emrile müsabakacı zabitler önde Bulgar zabitleri onu ta- kiben Türk zabitleri (Omuntazam bir şekil ve yürüyüşle sahaya girerek sa- ha ortasında bir sıra üzerinde tertip e- dilecektir. Bu. tertibi müteakip Bul. i zabitleti hakem hey'etinin acağı tribünün önüne gelecekler ve bir sıra üzerinde duracaklardır. Bunu müteakip muzika © türafından Bulgar Mülli marşı o çalmacak orada mevcut ve bütün halk marşını hitamına kadar ayakta ve selim vaziyetinde kala caktır. Bulgar milli marşının hitamında Bul gaz süvarileri geride duran Türk süva- tilerinin yanına gelecek Türk süvari- leri ayni srra ve tertip ile hakem heye tinin önüne gelecektir. Türk süvarile Fi aynı sıra ve tertip ile hakem hey” tinin önüne gelecektir. Türk süvarile- rinin hakem heyetinin önünde Gıra- lanmalarını müteakip muzika tarafın- dan İstiklâl marşı çalınacak buda ay- ni şerait dahilinde hitam buluncaya ka dar selâmlanacaktır. Her iki ekibin bu taktim merasiminden sonra oÖnünde Bulgar sabitleri arkada Türk zabitleri olmak üzere sahada sür'atli bir yürü- yüşle halkın önünden geçecekler ve si- tariyomun çıkış kapısından sahayı ter- kedeceklerdir. Müsabaya ilk başlayacak — zabit çe- kilecek kur'a neticesinde tesbit edile- cektir. Kura" hangi millet zabitine isa- bet ediyorsa ilk olarak sahaya o zabit çıkacak onu takiben diğer millet zabi- ti ve bütün müsabakacılar o neticeye kadar aynı sıra takip edilecektir. Müsabakalar nasıl yapılacak? Müsabaka: Üzerinde dokuz mani bu lunan (600) metrelik kumla, örtülü yol üzerinde dakikada (450) o metre dört nal süratile yapılacaktır Parkur iki de fa icra edilecektir. İlk çıkan zabit bü- tün müsabakacıların hitamında tekrar sahaya çıkıp ikinci parkurunu yapacak ve bu süretle her zabit sahaya iki defa çıkmış olacaktır. Her iki millet süvari- leri arasında iki ata binmek mecburi yetinde olan zabitler mevcut olduğun- dan bu hesaba göre böyle iki ata bim- mek mecburiyeti olan zabit her atı İ- a iki defadan dört defa sahaya çı- kacaktır. Numara veriş » Birinci itaatsizlik 3, Manii devirmek, Sulu hendeğin suyuna, kuru (o bende- Gin içine basmak 4, İkinci itaatsizlik dürdü: — Nah,gördün mü sevgili kızını! Lisede, işte hep böyle ukalâlıklar öğreniyorlar. — Ben nerede bulayım Emirgân Kız Rüştüyesini! O bir zamanlar- Hakkı Paşanınkiler, o Tevfik Paşanınkiler, Hüsam Paşalarınki- ler, Mazhar Paşalar, Neşemolla- nınkiler, Saffeti Paşalar, Mekke Şerifinkiler bile hep oradan yetiş- tiler. Bizim zamanımızda kız mek- teplerine hep böyle paşalar, lerin. Benzigül girdiği odadan seslen- di: — Annem gene fırsat buldu. Ne yapalım anne bizim zanranımızda da herkes gitsin. Bizim gibi fakir- ler de okusun. Mutfağa dönen ablası ciyak ci- yak haykırdı: -— Dilin tutulsun! Çenen pırtı! Neden fakir olacakmışız? Enişten bugüne bugün koca bir daire mü- dürü. Neyimiz eksik şıllik! Hele enişten bir yemeğe gelsin! Gözüm çıksın a) ımın, (Ülker) i- min rini öpeyim ki söyliyece- ğim. Annesi önlemek istedi: — Kız bir şey demedi Perihan! Sen de çok sinirlisin. Rüküş, Peri- np ii eni Fakat o asıl yerli, çarşaflı misafirin yanında | tanımış bir bincidir. Paris'de dördüncü i- | 6, Üçüncü itaatsizlik 10, mücip İ itaatsizlik 100 ceza numarasını olmakla beraber ihraç edilir Gösterilmeyen (o sıra dahilinde her hangi bir manide atlayış ve pisten çi- kış ihracr mucip olur. « Bir müsabakadan ihraç edilen zabit diğer müsabaya girmek hakkını gaip etmez. Müsabaka üzerinde 15 mani bulunan kumla örtülü yol üzerinde dakikada 450 metrelik dörtnal sür'atile yapıla caktır. Her zabit bu parkuru yalnız bir de- fa yapacaktır, Birinci müsabaka da olduğu gibi bu müsabakada da iki ata binmek mecbu- riyetinde olan zabitler her atı için bir defa parkur yapacaktır ki iki defa sa haya çıkmış olacaktır. Numara veriş : Birinci itaatsizlik 3, İster ön ister art ayaklar manii devirmek 4, sulu hendeğin suyuna kuru hendeğin içine basmak 4, Hayvanm ve süvari mesi (6) yalnız süvarinin düşmesi 10, Üçüncü itaatsizlik ihracı mücip olur. Mükâfatlar : 7 Temmuz 933 ve 9 Temmuz 933 gün leri yapılacak müsabakalarda mükâfat- lar ber günki müsabakayi o müteakip tasnife dahil olan süvarilerin üçte biri ne mamul hediyeler verilecektir. 7 Temmuz 933 cuma günki müsabaka iki parkurda yapılacağı için bu müsa- baka başlarığıcından hitammna o kadar dört saat, ikinci günkü müsabaka bir parkurda yapılacağına göre daha az de vam edecektir. Müsabakaların cereyanı sırasında bil hassa sahada mani atlanırken seyircile rin büyük bir sükünet göstermeleri i- cap eder. En ufak bir gürültü ve lüzum suz hareketlerin müsabakacılar aleyhi- ne fena ve bazam acı neticelere sebebi- yet vereceği (Kazalar neticesi) her za man göz önünde tutulmalıdır. Müsabakaların neticesi hakkında da- ha şimdiden kat'i bir karar vermek im kânı yoktur. Yalnız misafir Bulgar za- bitlerin bir kaç gündenberi Binicilik mektebi talimhanesindeki çalışmaları gösteriyor ki büyük bir zevkle seyredi len yeknasak ve kudretli bimişlerile ma | zarı dikkati celbeden Bulgar © süvari zabitlerinin atları da çok © mükemmel bir şekilde terbiye edilmiş ve atlama kudretleri fevkalâde bir vaziyettedir. Zabitlerimiz evvelcede okluğu gibi | bu müsabakalar için ayni sahada (Mek tep talimhanesinde ) dostmillet mes- lekdaşlarile.çalışmalarma devam et mektedirler. Müsabaya iştirak edecek Bulgar Za- bitleri şunlardır ; : SEMOPF Mülâzem © MARNOFSKY » o: PETROFE : KAFEDJİEFF Binbaşı : DJEHAROFF Mülüzim : MİNTNİHEFF Yüzhaşı : BOYADJIEFF LEKAESKİ » O: SAROFF " “DAĞRAMADİYEFF Bu zabitler içinde Yüzbaşı Lekacski bilhassa calibi dikkat ve beynelmilel iştirak eşiği bir müsabakada düşerek Fıtık olmasına rağmen hemen atına binerek ya rışı itmam kahramanlığını göstermiş vir. Yarışa iştirak edecek Türk Zabitleri şunlardır : Yüzbaşı: CEVAT Bey. 1 ci Mülârm CEVAT Bez, H ci Mülâzüm: SADETTİN Bey. Mülâzım: SAİM Bey. VEHBİ Bey. SAMİ Bey. ülâzım: EYÜP Bey. Yüzbaşı: TEVFİK Bey. Türk Zabitleri arasında da Nisde ve Sofyada beynelmilel arda söylediği için kızmıştı. yanında mutlaka zen, N barlığını, asılzadeliğini göstermek lâzımdı. Tabak kaşık sesleri arasında tane tane haykırdı. Misafir hanım işitsin diye: — Anne! — Ne var Perihanım?! — Terzi benim yeni ipekli bumla kumaş mantomu getirecek- ti. — Daha getirmedi yavrum. — Dur hele! Ben o miskin Ma- car terziye gösteririm. Bir daha | ona dikiş verirsem oullelarmn | hayrını görmiyeyim. Metresi de. kuz liralık kumaşları eline teslim et, Avuç dolusu para ver, günler- ce bekletsin! Hahamın gelini hem daha ucuz dikiyormuş hem daha güzel, KE Benzigül! — Ne var abla? — Benim yeni çoraplarım nere- de? Bir türlü bulamadım. Tersim mü döndü ne? — Sandık odasında çocuğun bezlerini astığımız ipte idi. — A, hiç te değil. — Dün gece balodan geldiğin vakit çıkardın da terleri kurusun diye oraya astın. — Hal Onları söylemiyorum kız! Dün eniştenin getirdiği lâme / | | l RADYO Bugünkü proğram 18,00 den 1900 kadar Gramçfon 1909 den 2000 kadar Alaturka saz (İ sımlar heyeti) Ülki, Elira, İnci 2000 dan 2030 adar Alaturka sar (Ö men Peklien) 2030 den 21,30 kadar Alaturka saz (İ isra Har), 1130 den 2200 kadar Gramafon. 1200 dan iiberen Ajanı Boran kab haberleri VARŞOVA Tali m. 17 Bulk konseri, 18 mütalen ve » solist konseri. 18,33 senfenik konser, BUDAPEŞTE 580 m. 2045 Grand Hotel'den mmsiki kongresi, 20,50 karışık orkestra © konseri, 18 ci asra ait musiki, 21,48 keman kı KREŞ 304, m. pk, 14,15 hafi anı, 1920 keza, 20 d Madam Butterfiy isi 1925 ve 1926 tarihlerinde 'Döyi Aşağı Garbaş köyünden Selânikten! gerek Türkiyenin ber kanig bir na geldikleri anlaşılan ve fakat mi bulundukları bence bilinmiyen lerim .Ali oğullar o Mehmet, Zehrap ve — Tevfik'leri tanıyan! aşadaki adrese malümat vermelei insaniyyet namına rica ederim. Bulagristan muhacirlerinden ve ran kazasının Aşaki , Garbaş köyü Ali oğlu Mehmet Edirne Milli Gazete vasıtı — Asrın umdesi “MİLLİYET” BUGÜNKÜ HAV Yeşilköy askeri rasat merkezinden rilen malâmata göre bugün hava yatla açık rüzgâr yimal istikamet hafif sancektir. 67.053 tarihinde hava taryiki 750, çok srcaklık Zi, em az 18 derece idi muvaffakiyet kazanmış Zabitle! Sporcularımızın yakında Rusya) pacakları seyahat o münasebetile sefiri M .Suriç dün akşam Büy deki ikametgâhmda sporcularla spor teşkilâtr reisleri şerefine bir ziyafeti vermiştir. Istanbul kongresi Bugün halkevi salonlarında tanbul muıntakası umumi O kol âktedilecektir. Bu kongrede muhtelif (Ufiki münakaşa edilecek ve yeni hej ile, mmtakalar merkez heyeti çektir, çoraplarımı arıyorum. On iki vermiş. Kaybolursa acırım dı su. — Mutfağın raflara bak! niştem geldiği vakit sen mut ta idin. Misafir hanım, büyük hani şaşa şaşa söyledi. — Oboy! On iki kaymayf gorap olur mi miş ya? —Aklım ermez. Daha nele! tr. Sağ olsun damadım, Perii sözünü hiç kırmaz. Büyük rebenin ortasında başgöz germiş, dizlerini dışarıya bükmüs habre ıkınıyordu. hanım haykırdı. — Ay! Perihan! Yetiş! murcak gene. — Varını yoğunu — Benzigül! — Ne var abla? — Bir kürek kül al da dö üstüne. Kuruyunca silerim. Benzigül homurdanarak 6 — Enişteme söylemeli de ler için bir adam bulsun (Arka