ONUN ANKARASI Hiç bir şehir hiç bir zaman bu kadar bir tek kimsenin olmamıştır ANKARA, 24 a — Ankara, Ankarasıdır. li bir olğun yemiş ağacı ve bütün boz. kır, bütün verimini yalnız bir yere, ü- fuklara güneşin battığı toprak parçası: ma vermiş! Bu kuru ve mutedil dinde sıcak ve sulak muntakalara mahsus bir meyve büyüyümermiş: Olğunluğundan yanlan ve damlayan grup! Ve sonra & gazali basit ve gayet acayip bir teğai; Meyve; Turunç; bah- pay mes kup; Tavas. Ufkun yassı maviliklerinde kanat »- lıştıran batı kuşu, bir Icızıl ve kocaman tavus, yuvasının yandığını görerek, ka- atları tam açık ve gerğin, ufukta bir ân durup tutuşan kanatlarını . söndür- mek zehahiyle deniz sanarak seraba: Bozkıra iniyor... “Aman bu Ankaranm tozları” diye bir vakitler şikâyet ettiğimiz şeylerin batı saatlerinde ne eşsiz bir rolü, man- zaranın güzelliğinde ne hoş bir vazifesi var: O tozlardan her birisi, bir hurda- bini mensur gibi ziyaları tahlil ederek ufka sayısız kavsi kuzahlarm rengini veriyor... Bir muhteşem, güzel ve kanatlı man- zara görmek sevdasma düşen Neron, Ankaranın akşamını görseydi “Roma” sını yakmaktan vazgeçerdi diye düşün- düm. Ve birden denizde olan halığın bü- tün insiyakı ve minneti ile denizi ha- tırlayışı gibi dudaklarıma şu cümle gel- di: «Ve. Onun Ankarası!”... Hiç bir şe hir, biç bir zaman bu kadar bir tek kimseni tar, şehir, ağacından, betomündan buton da bölün gönüllürine ve kafalarına kadar ne zaman hir tek kişinin eseri, bir tek iradenin ve ru- hun mahlüku olmuştur. Ankara, Onun Ankarasıdır! Bu son cümledeki fikirlerin yazı- sını içimde daha ifade haline koyma- mıştım; gurubun ateşinde Yarram eriterek ve onları karş: tepelerin ve Şili tukçlarma' döker şekiileyii.. yordum. Ve her şeyi yarım bıraktım! Gözleri- min önünde tan çok alımlı bir dir İçinde talebesinden ie vatandaştan bir ili küçük ve berrak fiskiyenin yordu. Kumbara Ne o, ne var?: Ne batıyı, ne suyu, | ne kalabalığı seyrediyorlar! Hepsinin bir çocuk, hoca- indeki aferine böyle saf ve coş kun bir sevinçle bakamadı.. Belki Musa, o tecelliye böyle bakmıştır. Hayır! Bunlar, ne efsanevi zeye, ne bir mükâfata bakar gil kıyorlar. . Bunlar, Gazi'ye bakar gi- bi bakıyorlar.. Evet! Gazi'ye bakır yorlarmış Bana inanın, bir heykeltraşın bu batı nde gittikçe koyulaşan renklerle cisimlenmiş bozkır boşlu- uma oyulu duran başı kadar vakur ve güzel, munis ve mühip olamamış- tir. Sanki sema, hava, güneş, o gurup böyle asırlardanberi, ezelden beri hep bu böste malzeme olabilmek için kâh bir kurşun, kâh bir tunç, kâh başka bir ma- den hamuru halinde © yuğrulmakta, renklenip kararmakta ve yayılıp top- lanmaktadır ve işte nihayet!,.. Ya- nunda çiftliği görmiyen ve teferrüa- tanı bilmiyen birisi olsaydı; ona ora- yı göstererek deseydim, ki: “— Bak.. balkona bak. tü nasıl buluyorsun?,, Takdirden © çurpınarak böyle söylüyecekti: — Harikculi yapabildi bunu? Ve, o sırada elinin oynadığını gö- rerek hayret ve takdiri aşk ve huşua kalbolarak ilâve edecekti: “— Ne güzel bir aldanış bu! Bak. elleri dürbününe uzanıyor. . O değil mi? Kendisi! Dürbüne uzandı, yer. . Tıpkı Dumlupmardaki gibi! Onu, çiftliğinin balkonunda, bir is- türabat bile, dürbün ile engin ufuklara bakarken Tanaztepedeki başkumandanı görmemek imkânı yok tu! İstirahat köşesinde mi? Onun din- lenmiye gittiği yerlerden — Yalova- dan ve İstanbuldan — nasılwe neler- le döndüğünü hep biliyorusf Gazeteler, dinlenmiye gidiyor diye biz bunu tashih ha Dümineslis değil Şimdiye kadar hiç Bu büs- muhakkak » Kim yaptı, kım yor. Keşki gece çökmeseydi, karanlık çabuk basmasaydı da onu biraz da- ha fazla görseydik. . Onu seyredenlerin hepsi, içinde bu düşünceyle, kökünden kopan bir ağaç gibi oradan ayrıldı ve eminim Akşam onu görenlerin hepsi ge- €e gözlerini yumunca hep o akşam saatinin rüyalarda göreceklerdir. Ve İen, sabahleyin, uyanıkken, © rüyanm içindeyim ve ( bunlar, altın bir rüyanm uzun sayıklamaları- dır! San'at var mı, yok mu; | aldır. j Ankaralının Defteri “Ankaralının defteri” ndeki notların ilk kısmı dün bütti. Şim- di seyahatte bulunan “Millici,, arkadaşımız, yakında bu notla. rın ikinci kısmını da verecektir. Milli mücadelemize ait hâtıra- İl! ların bugüne kadar yazılmamış İl! bir çok safhalarını ihtiva eden bu hâtıraları derin bir alâka ile takip eden harilerimizin, notla- rın daha enteresan, daha merak: İl! li olan ikinci kısmını ayni alâka ile takip edeceklerinden eminiz. || Yağmursuz cuma! ANKARA, 26 (Milliyet) — Yaz mevsimi geldizeleli nihayet dün yağ” mursuz bir cuma geçebildi. Hazirs- nm nihayetine gelindiği halde hale hiç bir cumasmı kırlarda | geçireme- mişti, Zamansız ve amansız Yağmur. lar her cuma onları evlerinde mıhladı, Dün Ankara semasında ufacık bir bulut yoktu. Mütemadiyen yağan yağ- murlar ağaçları ve kırları gürbüz yer şilliklerle süslenmişli. Halk. kır hava- sı almak, güzel kır manzaraları gör. mek iştiyakında idi. Bütün bu kır ih. yacı dün sabahtan akşama kadar ne kırlarda tatmin edildi. Şihrin bü- tün vesaitinakliye sepetli söpetsiz bin lerce halkı, Ormançiftliğine, Kayaşa, bahçelere ve dere kenarlarına taşıdı. | durdu. Denilebilir ki şehirde kimse kıra taşınan | de on ikilere ka- | dar devam etti, galiba Ankara artık hakiki yaza kavuştu. allam | Madeni su kayaları - | ANKARA, 26 (Milliyet) — Şehrin cıvarında menbasuları Ankaraya de- mir pidonlarla getirilir ve ( övlere denli pidonlarla tevzi edilir. o Tıbbın ve teamülün su nakliyatı için göster- iği kaplar ya camdandır, yabut fıçı. deni kapların suyu tahallâl et- fen kitapları kaydeder. Bunu nazarıitibare alan belediyemizin bu madeni sü kapları hakkında bir ka. rar vereceği son günlerde yaptırdığı tetkikattan anlaşılmaktatır. ————— larda bütün bir gö seviyorum ve haykırıyorum işte: Ulkanda doğacağım, uf kundü Bax tacağım; Asırlarca yazsam Kep onu anlata: cağım! giyersem bir gün “dehü,, tâcıni diye önüne ala- cağı m” öl var! Ben onu Ve bu yüzden “İstersen çiğne,, mam! Yalnız büt Behçet KEMAL n bir istikbaldir! İ nin alışabileceği Sıvacılar içtimaı Türk işçileri cümhuriyetin 10 uncu yılına girerken ANKARA, 26 (Milliyet) — An kara sıvacı, nakkaş ve kalemkârlar Cemiyeti yıllık toplantısını yaptı. İçtimalarında Esnaf Cemiyetleri Umumi Kâtibi Hilmi Bey de hazır bulundu. Bütün aza hazır bulunu- yordu. En evvel Reis Remzi Bey söz aldı: — Türk işçilerinin cümhuriye- tin onuncu yıldönümüne güçlü o- larak girmek istiyor. dedi ve sonra İdare Heyetinin ra- poru okundu. Badehu yeni intihap yapılarak riyasete gene Remzi B., azalıklara Sadık oğlu Osman, İs met, Nizeli Ahmet, Nizeli İbrahim, Kalender, Yahya ve © Aslan oğlu Mehmet Efendiler getirildiler. Yeni müdürler ANKARA, 26 (Milliyet) — Bi- İecik sıhhat ve içtimai muavenet Müdürü Muhlis Beyin Manisaya, Mülga Aksaray Sıhhat (Müdürü Saffet Beyin Bileciğe tayinleri âli tastika iktiran etmiştir. Okuyucularımızın mektupları “Asri Helâlar,,ın karşısında Efendim, Ankara şehrinin en işlek bir nek- tasmda, dört yol değil de altı yol ağ- zında bir “tahlezzemin belâ” vardır ki ismi “Asri helâ” diye meşhurdur. Bu helâ filhakikn en lüzumlu bir yer. de yapılmıştır. Ancak bunun ismi, mevkinin merkezliği hasebiyle günde lânkal kırk bin defa söylenir. Bir dükkân tarif ederken, bir a- partıman sağlık verilirken, bir yokuş, bir sokak, bir müessesenin yeri bildi- rilirken: Canım, Asri belâlar yok mu? Oradan sağa kımıl... Diye söylenir ve anlati- lir. Bunun yeri o kadar merkezidir ki hemen hemen ber yerin de. burâ; nazaran tarifi bir kolaylık oluyo: mun civarda neler yoktur. En mü- him caddeler, en meşhur yokuş, en lü zumlu müesseseler, manifaturm, - kü. yumcu, ayakkabıcı,, marangoz, kol. tukçu dükânları, taksitle iş yapan ma gazalar, müzayede salonları, terziler, avukatlar, kâtibi adiller, her şey her şey onun civarındadır. Ben bu lüzumlu yerin kaldırılma- «ı gibi lüzumsuz bir teklif yapacak değilim. Yalnız buraya herkesin dili- bir isim verilerek tamimine himmet edilmesini Beledi- veden rica edeceğim. Ta ki artık bu kirli isimden kurtulalım. Hürmetler efendim. Civar mağazalardan Zeki APTİ tüccar İPEKİŞ Büt Ziraat memurlarına Askeri üniformalar! Sigorta Banka memurlarını sigorta ediyor ANKARA, 26 (Milliyet) — Zi- raat Bankası tekaüde (o sevkeltiği memurlarına Devlet Demiryolları memurları gibi ikramiyelerini top- tan vermişti. Bugünkü memurların da istik- ballerini az çok temin edecek ma- hiyette bir yardım sandıkları var- dır. Memur ayrıldığı vakit bu san- dık onalara her hizmet (senesine mukabil bir maaş nispetinde ikra- miye vermektedir. Bunu da kâfi görmiyen müessese şimdi de memurları için bir hayat sigortası tesisi teşebbüsündedir. Ziraat Bankası, memurları fazla olduğundan bu sigortayı | bizzat kendisinin yapmasmı daha fayda- k bulmuştur. Bunun için Avrupa dan bir aktüer celbetmek üzeredir. Aktüer geldikten sonra | vaziyet daha esaslı şekilde tespit edilecek- tir. Önümüzdeki o kânunusanide başlıyacak olan | Ziraat Bankası memurları sigortası, nispet ve şera- itini bu müte tayin edecek- Bu sigorta, memurların o ölü- münde, ihtiyarlıklarında, hastalık- larında faydalı olacaktır. ANKARA, 26 (Telefonla) — An. kara Belediyesi Evlenme memurlu- Zunca Riyaseti Cümhur muzikasında Arapkirli Ali Sadık Beyle Ankaralı Süreyya Hanımın, Cümhuriyet Mer kez Bankası memurlarından Kemali- yeli Salih Beyle Ankaralı Fevziye Ha- nrmın, seyyar satıcı Kırşehirli Osman Beyle Kırkehirli Emine Hanımın, Ür- falı terzi Ali Sami Beyle Ankaralı Sadriye Hanımın, Yüzban Sörfeli Mehmet Küzm Beyle Manastırlı Şeh- naz Hanımı, şoför Çankırılı Ahmet Efendile Kozanalı Fatma Fa; kadastro heyetinden Silifkeli Naci Beyle Keskinli Hediye Hanımm, ta- vakçu Böyalıklı Muharrem Efendi ile Ankaralı * Lütfiyo Hanımın, telgraf muhasibi Çimeşkezekli Mustafa Bey- le Kony: Zehra Hanımın, Berber Hamdi Efendi ile Ankaralı Sadriye Hanımm, kunduracı Üsküp- hi Recep e ile Komatokalr Bah- riye Hanımın, marangoz Ankaralı A- li Riza Efendi ile Ankaralı Sadriye yah Ömer Cevat Beyle Ankaralı fet Hanımın, Divanı muhasebat mü- rakiplerinden Hüseyin Hüsnü Beyle KONYA © Yeni şekiller Ankara'da * ısmarlanmağa başladı ANKARA, 26 (Telefonla) — © Yeni askeri elbise © nizamnamesi | yakında resmi gazetede neşir ve i- lân edilecektir. & Nizamnamenin neşrinin uzamasına sebep, nizam” nameye mülhak olarak neşrine za- ruret hissedilen krokilerin hazır» lanmasıdır. Bu krokiler harita mat baasmda ve renkli olarak basıl- maktadır. Krokilerde her rütpede bir zabitin giyeceği elbise ve ser- © puş ayrı ayrı tespit edilmektedir. Ankarada şimdiden bir çok za3 bitler yeni elbiselerden ısmarlamı- ya başlamışlardır. Vazife kurbanı Keskin doktoru Cemal Beyin cenaze merasimi ANKARA, 26 (Telefonla) — Keskinde frengi tedavisine (o tâbi bir kadının dispanserde ölmesi ü- zerine kadınla alâkadar birisi inti- kam hissile Keskin-hekimi Yusuf Cemal Beyi ağır surette yaralami$' ve yaralı Ânkara nümüne hastaha nesine getirilmiştir. Genç vazife kurbanı ölmüşt cenazesi bugün saat 10 da hastahı neden kaldırılarak Bileciğe götü“ rülmüştür. Cenaze © merasiminde tabe irat etmiştir. Merasimde Ar kara Valisi, vekâlet erkânı ve mes” lektaşları bulunmuşlardır. Tayyare Postaları ANKARA, 26 (Telefonla) — Yakında Ankara - İstanbul arasın da işliyen tayyarelerle mektup ve havale varakaları nakline başlana# | caktır. Mektuplardan posta ücretinden başka hava posta ücreti de alına” caktır. Bu ücret Heyetivekilece ta” yin edilecektir. Mektup ve kart- postalların her parçasmdan 8 - 10 kuruş fazla ücret alınması muhte- meldir. Memlekete Yayılıyor ş mağazaları ve acenteleri ber gn çoğalmaktadır. Yukarıdaki harita şimdiki halde mağaza ve acentelerin bulurduğu yerleri göstermektedir. ., Kenarlarında İPE markası yazılı olmıyan kumaşlar İPEKİŞ'in değildir. Mağazalar ANKARA Necati Bey caddesi No, 14 — BURSA Gazi Paşa caddesi İstiklâl caddesinde No. 355 İSTANBUL Sultan hamamında Muharı Acenteler ADAPAZARI Nuri Bey zade Cemal ve Zekeriya Z. Hak- kı Bevler BALIKESİR Arap zade Sadettin Tayyare binası altında| ve mabtum'arı Beyler DİYARIBEKİR BEYOĞLU v. yi ESKİŞEHİR İmam zade Hasan Basri Bey KONYA MERSİN Kasap oğlu Kadri Bey TRABZON Hacı Müftü zade Te- mel Nücumi Bey Bayiler AYVALIK Alemdar zade Ha- san Alp Bey KARS İzmir pazar - Küçük Hacı Mehmet mahtumları Mus tafa “ve Ziya Beyler Umami Neşriyat ve Yazı İşleri Müdürü ETEM İZZET 4791 3852 el