“Galeri, çiniler, yazılar, çiziler ve saire.. | — Niçin yazmıyorsunuz? Bu suale tekrar bir sualle cevap vermek mümkündür: — Niçin yazmalı? Tuhaf şey. Şu gazete sütunları, cins cins fikirlerin, -mütalealarn, kanaatların, endişelerin, temenni- lerin barındığı bir günlük misafir- haneler. Orada yazılıyor, çizili yor. . İhtirazlar, tenkitler, iddi- alar, hevesler, haykırışmalarla gür ve titrek, ince ve bariton seslerle, hattâ bu seslerin ağrandismanını yapan bir mikrofon gibi bu gazete sütunları yirmi dört saatlik ömür. e bana çok acayip görünüyor- ar. Orada her şey, o günün aksi- dir. Ertesi gün bayatlamıştır. Ü- zerinde israr edilmek istenen fikir- ler, tekrar ortaya atıldığı zaman “Canım bunu söylemiştiniz, bu ev- velce yazılmıştı.” gibi serzehişler- le dudak büküntülerine mevzu ©- lur. Bir fikir niçin yazılır? Bir te- memni neden izhar edilir? Ekseri- ya “Mercii aidinin nazarı dikkati. i celbederiz,, kaydile yazılmış hâ- diseler, noktai nazarlar neden ser- dedilir? Yirmi dört saatlik ömrü olan bir gazete sütununu boş br- rakmamak ve on beş dakika süren bir vapur veya tren seyahatinde karie eğlenceli bir vakit geçirt- mek.. Her halde yazilan yazılar- dan maksat bu olmasa gerek. Bu- nunla beraber ben yalnız şu san'at vadisinde söylenen sözlerin? yapı- lan temennilerin böyle bir âkibete uğradığını hiç korkmaksızın, - hiç çekini izin size söyliyebilirim. Bu neden böyle oluyor?. Bilmem. Yalnız bunun böyle olduğunu bili- rim. Ertesi gün kayışlar rotatifin merdanesini işletmeğe başlaymer- ya kadar ömrü olan ve ekseriya â- kibeti mutfak raflarına örtü, bak- kalm kese kâğıtlarına o malzeme olacak olan bu fikirler neden ya- zılmalı? Hiç kimseye taarruz için söy- lemiyorum. Sadece gazete tunlarma geçen fikirlerin tali işaret ediyorum. Mukadderatı bu elim âkibet olduğu halde gene her gün bu sütunlar dolar. Kıymetli ve kıymetsiz bir çok fikirler bu sü- tunlarda yer alır, yerleşir. Ve er. tesi gün müvezziin eline tazesi ve- | rilinciye kadar da intişar hudutla- rı dahilinde hükümran olur; Burada benim üzerinde dur- mak, bir lâhzecik dinlenmek, yor- gunluk almak istediğim, parmağı- mı üzerine dokundurmak arzusunu duyduğum nokta, talihin bu zalim cilvesine kurabn olan san'at hak- kındaki dilekler, temennilerdir. Epey oluyor. Çok kıymetli ar- kadaşlarımla beraber Milliyetin san'at sahifesinde çırpındığımız, heyecan ve ihtirasla sinirlerimizin gerindiği günlerde ortaya yiğin yi- ğin meseleler atmış, ümit etmiş ve neticesinin gene umumi kaide ve nizama uyarak bir hiçe vasıl olaca- ğını bilmemezlikten gelerek çalış- mış ve beklemiştik. Maksadım bu- rada, senelerdenberi icapların, ek- sikliklerin, isteklerin, güzel te- menmnilerin bir muhasebesini yap- , mak değildir. Lüzumuna kani olduğumuz ne YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — Aykırıdan görüğe. Kaşıkçı koca İsmail ertesi sabah erkenden düzenlendi. Hasanoğ- lan köyündeki düğüne yetişip ka- şık numarası yapacaktı. Ne de ol- sa bir iki ay geçinecek bir dünya- hık toplayabilirdi. — Kaşıkçı dayı! beni de götür. — Kız orada sen ne yapat — Ben de oynamasını bilirim. Alacağım paralar hep senin olsun. Kaşıkçıya ikinci söylenen sözlar daha yumuşak geldi. Oyun bilsin bilmesin, bahşiş toplıyacağına ü- midi var ya. Topladığını vereceği- ni söyliyor ya. — Gel kız! dedi. Ama yorulma. ca yok, Yarıyolda sırtıma alacak güç nerede? Yan yan istasyona indiler. Pete- ğin içi içine sığmıyordu. Her saat Ankaraya biraz daha yaklaşıyor. du. Lâf arasında, (çaktırmadan Kaşıkçıyı sorguya çekti: — Kaşıkçı dayı! Ankara buraya lüzumlu şeyler istenildi. (Neler yapıldı. Bilirim bunların muhase- besini yapmak korkunç olur. Böy- le feci ve tehlikeli bir oyuna cesa- retim yok. Sade bir kaç — çizgile| bir hicran krokisi yapmak bu ben- ce hem borç oldu, hem de içimellİ dağidarân . Meselâ: Galeri meselesi. Hatır- || lamamaklığınız imkânı yok. Bun- da asla şüphe etmiyorum. Müze- | lerimizde çürüyen tabloların, bod- rumlarda, sandık içlerinde pinek. | liyen san'at eserlerinden o yanık yanık bahsetmiştik te bu eserlerin || bir araya toplanmasınm pek lü- zumlu, pek faydalı, hattâ pek mümkün ve kolay olduğunu söyle- miştik. Aradan belki iki sene, bel- | ki daha fazla zaman geçti. Galeri yapılmadı. Resimler toplanmadı. Gene ayni perişanlıkta değil, bitta- bi üzerlerinden geçen (o tahripkâr zamanın izlerini de hesaba katar- sak daha fena, daha elim bir vazi- yet içinde bilmem hangi mucize- nin hulülünü hazin hazin, melül melül beklemektedirler. Galeri meselesi için açtığımız mücahedeye aziz dostum Namık İsmail tehalükle şitap ederek uzun uzun mütaleasını söylemişti. Ve bu işte ne kadar gecikilmiş oldu- ğunu fevkalâde güzel ve mukanna delillerle anlatmıştı. İşe ( derhal başlanmak lüzumundan hararetle bahsetmişti. Sonra eski müze mü- dürü Halil Beyin bu mesele hak- kında efkârı umumiyeyi tenvir ©- den bir mektubu neşredilmişti. Yunus Nadi Bey ayni mevzuun isa- bet ve ciddiyetini işaret ederek, da- | ba fazla gecikilmemesinde israr etmişti. Bütün gazeteler o günler- | de hep bu lüzumdan, lüzumsuz ye- re bahsetmişlerdi. Ne çıktı. Hiç!.. Bunun içindir ki, lüzumsuz ye- re diyorum ve israr ediyorum. Ga- zete sütunları bu kabil temennile- rin uğrağı olan yirmi dört saatlik misafirhanelerdir. Ertesi gün bu fikirleri taşıyan kâğıt parçaları- nın başka vazifeleri vardır. Anlı- yanlar da, anlamıyanlar da, alâka- darlar da, alâkasız da ertesi gün onlara çiroz saracaklar. Üzerlerin- 'de karpuz kesecekler, Meselâ. Meselâ.. Çiniler. Cami, | türbe, çeşme, saray, kervansaray, imaret, sebil her ne olursa olsuri dünün büyük çini san'atkârının e- linden çıkan bu kıymetli Türk san'at eserleri her gün biraz daha yıpranıyor, eksiliyor. Seyahat de- vam ediyor. “Büyük Türk mimarı- | nın eserinden kopan bu çiniler, a- km akın Avrupa müzelerine göç | ediyorlar. Bunlar da ilk defa söylenmiyor. | Bu sözleri de ben ve başkaları bir çok defalar yana yakıla söyledik.. “Aman dikkat!,, dedik. Gazetele- rin zaman zaman verdikleri bu sir | kat hâdiselerini sıraladık. En bü- vük delil olarak delikdeşik olmuş | mabet dıvarlarının fotoğraflarını koyarak, salâhiyet sahibi kalemle. rin söylediklerini şahit tutarak bu elim zayiatı tespit ettik. Daha ge- genlerde denecek kadar (o yakında çok olmadı. Son postada yeni bir havadis ve Halil Beyle yapılan mü- lâkâat çıktı. Hep birer vesika gös- terdi. Çinilerimizi kaybediyoruz. Yeni bile yerine getiremediği- 14 y , < Yedi sekiz saat. Kıvrak bir işşek olursa altı saatte de gidilir. | Ben eskiden bir günde hem gider- j dim hem gelirdim. Amao lar gençtim, dinçtim. H, pan sen yaşıma — Ya Hasanoğlandan daha ya- kın mı? — Yoo.. Belki yarım saat,, — Hasanoğlanın ötesinden de yol gider mi ki? — Gider ama aykırı düşer. ya Dereşıhlar üstünden gidilir. ya Tatlar'dan Karabürcek yolu ile Abacılar hanına inilir. Han Kalay cık şosası üstündedir. Ordan Anka ra üç saat tutar. — Ankara güzel yer mi? — Eskiden çok güzeldi. Şimdi bilmem, Ellem daha güzel olmuş- tur. Gazi Paşa çok emek veriyor- muş. Eskiden gidince içim açılırdı. Atpazarında öyle pazar kurulur. du ki... dime gitsin. malm çeşidi orada idi. Zahra yığılırdı. Ama en üslü yeri Samanpazarıdır. Sıra s1- Dil anketi Liste 97 ANKARA, 23. A. A. — Karşılıkları 2» ranacak arapça ve farsça kelimelerin 97 numaralı İlstesi şudur! 1 — Evvelâ — saniyen, salisen — 2 — Evvelce — mükaddema — 3 — Evvelâ âhir 4 — Evvel emirde 5 — Filkakikn — filvaki — 6 — Vaktiyle ii E Yek İİ 3 — Vakta ki — o vakit ki 9 — Bimefsihi 8 Bike n— il 12 — Bilietihkak 13 — Biddetink 14 — Bilhesap — indeli Gelen karşılıklar Liste: (3) Fevkalide: — harikülâde, fevkalhat, Alışkanlıktan: üstün, görenekten yük- sek, görülmemiş, görülmüşlerden yüce, saşılacak bir görünüşte, kabına sığmaz bir yükseklikte. Alelâde: hep görüldü- ğü © üzöre, görülmüşlerden ayrımsız, ala geldiği, alışıldığı gibi, Berbimtit nasr) alışılmış, das la geliş, Ma- sıl görülmekte bulunmuş ise, alışıldığı üzere. Alehitlik: bütün kaplayışile, hep bir yolda, hep bir yölda, hep bir biçim de, ayırt etmeksizin bırakış, Salveriş. Alelhesap: mahuben 5 zayıya geçiril. mek üzere. Hasbelicap, hasbellâzum, hasbezzaruçe: © kurcalanma karşısında, işe yarayış, yüzünden, zorluk ilişikliği . Ledef icabında, lüzumunda, Je» delhace, indelicap, indeliki tiza, indellüzum, o indelhace:- yârayış görüldükte, zorluk duyuldakta. Tahtel. hifz, mahfuzen: eli kelepçi kolafı bağlı, koruyuş altında, | vak. Hilâfi üsul ; yı korüsün yaradan nâzardin Koca dağ gibi deli kanlıdır. Tan lah: Tanrıya sığındık. ne olursa olsun, her olacağı gözeüle- | rak. Florinalr Nâzım >» Binaen, mebni: Dayanarak, tutunarak, Bine*naleyh binaberin: Bundan dolayı, bundan ötürü, bunun için, bunân'üze. rine, böyle ise, böyle olduğuma göğe, mi, iriki: wcuna kadar, bitimine değin. İlânihaye: Snuna kadar. Vösairet Maş- kiları da, bunlar ve başkaları, | BiM0- bar, itibaren: ..danberi, .... dah sa yıla rak, başlıyarak. Hilâhare, muahheren: sonra, sonradan, nunda. Bİvasitâ; baş” kasile, aracı ile, dolayisile, Bilğyasr!a: yer iy diyelim, öyle ayalım, diyelim dei, lum ki. Meğer: Ancak, (Meğğr atlâh- dme bir çare benim) deyişin , şü var ki, şunu da gpitmiye- lum ki, Meğer ki: olsa, ölsa Piorinali Nüzm saendyapaana sana miz bu misilsiz san'at eerlerinin bu kibetinden bahseden yazılar ne oldu? Bu feryatlar, bu ali'ye vah- lar ne oldu? Hiç!. Her şey gibi bu satırlar da ayni tecelliye mahküm. Bunu bilmekle beraber insan gene üzerinde israr ediyor. Söylüyor. o Söylemekten kendini menedemiyor. Garip $eY- Velhasıl: “Söylesem tesiri yok. Sussam gönül razı 'değil.,, Elif Naci ra kahvelere oturdu mu adam dey me keyfine! Nargileyi fodurdat, ge- le geçene bak dur. Bütün bizaz, pır tıcı dükkânları, kavaflar, kasaplar hep orada.. beğen beğendiğini al. Eğer paran varsa. — Orada para kazanılır mı? — İşini bilen neye kazanmasın? Hep ağalar, beyler orada. Hisar- önü, Ermeni mahallesi yanmış di- yorlar. Bilmem gerçekmola? Kaşikçı Koca öksüre tıksıra an- latıyordu. Ama Ptek artık dinlemi- ini öğrenmişti. ğini dışına vurmaktan kendini ala- madı, Milli Mücadelenin ilk ve en bilinen türküsünü mırıldanmağa si Ankaranın taşına bak! Gözlerimin yaşına bak! Biz ne idik neler olduk, Şu feleğin işine bak! Biz ünlüyüz, Türk eriyiz, Gazi Paşa askeriyiz. — Kız senin sesin me İktvrak! Kimden öğrendin bunları. — Heç.. İşte.. çocuklardan. Babam Yaylalı Mehmet'ten di- yemedi. Çekindi. Söyleseydi Ka- şıkçı dayı mutlaka tanıyacak ve götürmiyerek döndürecekti. Davul sesleri işidiliyordu. | ass | Paradan yana Korku | Çekmemeli Türk - Romen kafilesile Şikago ser | gisine iştirak etmek isteyenler aşağıda | yazılı olan talimat mucibince hareket e | deceklerdir. Şirket Iş Bankâsile muamele yaptı Ün cihetle seyahate iştirak edenlerden yolda paraya ihtiyaç duydukları vakit te derhal İş Benkasile para gönderilme- | si temin olunmuştur. 1 — Nihayet 1 Temmuz 1933 tarihi- ne kadar iştirak etmek isteyenler, Pas- rapit şirketine müracaat ederek İstan- bul İş Bankası için bir mektup alacaklar ve 660 liranın yüzde yirmisi olan (132) | irayı bankaya yatıracaklar, mütebakisi | öne ibraz ederek biletlerini 2 — Pasaport müamelesi irin 1 Tem uluzdan evvel Pasrapit acantasma nü- fus tezkereleri getirilmek ve mukabilin- de mrktaz alınmak lâzımdır. iştirak irin yazılıp ta ns verecekler bu seya- sarfı nazar ettikleri takdirde ver dikleri avans bilmecburiye yanacaktır. 4 — Seyyahların beraberlerinde gö- | türecekleri ecnebi parası için almacak müsandeyi Pasrapit sirketi cektir. İleride karğaşalığa yer kalma- mak icin bu müracat pasaportla birlikte | olmalıdır. | 5 — Seyyahların gümrükten gelir ve geçerken teshilât görmeleri temin edil. miş ve inip binme esasında istirahatleri de temin olunmuştur. 6 — Anadoludan istirak edecekler seyahat bedelini tem olarak 6690 lirayi doğruca İş Bankasına ve Pasrapit seya- ip eltiği Şikago sergi beyan ederek gön Bugünkü proğram İSTANBUL » den 18,30 kadar Gramofon 5 Ürtütye saz hey'eti Sar Vedin Riza Hi) » Pedayii Musikiye He yeli n».Z2 » G itibaren Ajans, Saat ayarı 8,08 Çimnantik. 8.20: Plâk. — Neseli Piâk. — haberler. 16: piâk Plak, — Hastalara mahausu teselli 17,38: ü TE, 550: 21,15; Amatör snai 21/05: karışık 22,56 Haberler. — Plük konseri neşriyat VİYANA, 518 m. 19.20: Koro konseri, 20 $ inci yıl dönümünü mü kinz'ten naklen neşriyat. 22305 skeç Haberler, 23,10: Linstem ma'ki ZYOS: Caz. MİLANO - TORİNO - FLORANSA 208 Benek Himeile mepriyat. iş erler. — « Zi45: Opera » temsili — baberler. bir devamı. PRAG, 488 in. 70,151 Konlerans. 20,30: Köylü bando muzika- 421,25: Piyans konseri. 2150: (Dolly) ie yüzdeki yerdelik operet (Siüdyodan). 2120: karışık konser. 23415: orkestra. muhtelif. 13,10: plâk — #aberler. 1640: plâk Çİ Dr. A. KUTİEL Karaköy'de Abdullah Efendi le- kantası siraşımda 33 numaraya TAŞINMIŞTIR. — ©999 alanların düğünü mü ki? — Ya.. onların. Çok yavuz, çok tevatir düğün yaptılar o doğrusu. Aşkolsun Hasanoğlanlılara. Petek birdenbire düşünceye var. dı. Avurtlarını dişlemeğe başladı. Bütün plânı altüst olmuştu. Düğü- ne giderse delikanlılar, © avurdu çıkık efendi ağa falân tanıyabilir. lerdi. İşte bu sefer kılıçlarda yeme- diği dayağı burada yiyecekti. Ne yapmalı ki? Yapacak bir şu vardı: Düğün yerine uğramadan, düğün- cülere görünmeden Ankara yolunu tutmak.. Yolu da bellemişti. Tat- lara buradan.. Sonra Karabürcek yanından Abacılar hanma.. ötesi kolay. Yolu ve saatleri hesaplaya- mıyordu. Yalnız bir zoru kalmıştı: Kaşıkçı dayıyı ucuza bahalıya bu- racıkta satmak, Köyün kenara gelince: — Dayı! dedi. Ben şu çukura bi- raz gireyim düğün yerinde sana kovuşurum. — Gecikme. Riza Bey gilin ora- ya gel. Beni sor. -— Hemen. İşim bitsin gelirim. Kaşıkçı Koca bir iğri büğrü s0- kağa girinceye kadar Petek gözet- ledi. Dayı görünmez olur ol- maz çukurdan fırladı. Başka bir sokağa saptı, Köy çocukları Çeş- meliâlanda döğülen davulların et- Salça A EM Mi yerme er m ay ge YÜ yaş sel tiren çi üyeyi Mİ öğ ğa ür BİL FENERBAHÇE PİYANGOSU Size yeni bir ŞEVROLE Kazandıracaktır. Keşide 14 Temmuz > ii &k 0 ile İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi 'B Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz İğ Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında | Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. KADIKÖY HAVAGAZI Şirketi 26 Hariran Pazartesi günü saat 15 te Kadıköy'ünde Süreyya Paşa si- eması salonunda verilecek olan a- meli yemek ve pasta pişirme dersi: ne bütün Hanımefendileri dâvet eder, Elektrikle işliyen bulaşık yıkama makinasının tecrü- beleri yapılacaktır. ist. Mr. kumandanlığı Satıns'ma İzom. iânları Harbiye mektebi ihtiyaci i çin (5500) “kilo yoğurtun pa İ zarlığı 25-6-933 pazar günü saat ön altı buçuktar on yedi ye kadar yapılacağından is teklilerin şartnameyi görmek için her gün ve pazarlığa giri şeceklerin belli o vaktinde ko- misyonda hazır bulunmaları. Gn (2874) 3836 İSTANBUL HAVAGAZI Şirketi 24 Haziran Cumartesi günü saat 14,30 da Beyazit'ta Elektrik Evinde yerilecek olan ameli yemek ve pasta pişirme dersine bütün Hansmefendi- leri davet eder, (4829) rafına toplanmışlardı. Cabucak ahbap oldular. Nerden gelip ne- reye gittiğini sormadılar bile. İki delikanlı misket oynıyordu. Her- kes şaşımla seyrediyordu. Bir kıza İM im bu efeler? — İyi oynıyorlar değil mi? köyden değil. Bunlar — Kimin nesi imişler? — Ne bileym, Ellem Tatlar ağa «ı Muslihiddin Efendinin uşakla- rındanmış dediler. — Tatların yolu nereden gider. — Nah! Şu kayanın dibindeki dal yok mu, işte orada kağnı yolu var, Doğru Tatlara ulaşır. Çeşmeden bir su: içti, Ekmek torbasını yokladı. Ayaklarını onar- dı, şöyle bir toplandı. Ve kimseye sezdirmeden kaya- nın dibindeki ağacın yanına kapa- ğı attı. Senmisin kapağı atan! Önce nah taban koştu. Biraz nefes aldı. Köy- den iyice uzaklaştı. Artık rahattı. Eşkini kadıkavruk eşek gibi tıkır tıkır yol alıyordu. Sabahın ayazı sürüyor muydu? Yoksa hava baharlaşmış mıydı? Petek ayırt edemiyordu. Terledi- ğini sezdirmeden ve yorulmadan habre yürüyordu. Küçük adımları Dar Tel: Beyoğlu :4887. 3265 İ yede alelhusus tayyarelerde | Şerleri ve silâhları inşası ” hakkında DEVREDİLECEK İHTİRA BERATI « Süratle mütehârrik vesaiti nakli mesne! ki ihtira için istihsal edilmiş o olan 1S Temmuz 1928 tarih ve 687 mumaralı il tira beratı üzerindeki hukuk bu kerel başkasına devir veyahut icara verilecel ğinderi bu hususta fazla malâmat edi mek İsteyen zevatm İstanbul'da Bah gekapüda Taş hanında 43-48 numaralı da kâin vekili H. W. Stock” efendiye müracaat etmeleri ilân olunur. U (4738 3827 Ekstra dağlıç ve kıvırcık 30 Kr. ” o, » Dana » Sığır yay Toptan ve perakende Pendik'te 77 No.lu rekabet kasap dükkâ- nında Yakup (4706) 3794 gililliyet amma Gelen wvrak geri verilmez.— Müddeti 9 nüshalar 10 kuruştur. atbaaya ait â tacaat edilir. liyetini kabul <a ————— BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy hava rasat merkezinden aldı- ğemez malimata nazaran bugün hava mçık geçecektir 23-6-033 tarihnde taziyik 760 milimet- ve en fazla sıcaklık 28, en ax 22 derece idi. geli yordu. Bir eşmenin önünden geçer ken içindeki şınlak suyu gördü.D bindeki kumlar pırılpırıldı. İşte < zaman durdu ve karnının acıdığın anladı. Ötede beride tezek, hay ya ba iledir lardan? oturacak bir kaya parças var. İçecek bolca su var, Bir de ça lı deyneğe takılı çıkımda iki üç pazlama var. Daha nesine sanki? Biraz yorulmuş olsa bile ekmeğin geveleyinceye kadar dinlenecek. Bazlamanın ikisini gövdeye yu varladı, Avuçlarını, dişlerini yere koyup kurbalaştı. Başını eğdi. Do yasıya suyu da içince zemberekleş ti. Bacaklarını şöyle bir | salladı Yeni ile ağzını burnunu kurular kurulamaz ver elini Tatlar! Sabahtanberi beş saatten fazla yürümüştü. Eğer bir yayla kızı ol. masaydı şimdiye kadar çoktan ye Tun bir kıyısına serile kalırdı. Yay la kızına beş saat yol çok mu? Or lar yaşayışın tükenmez yollarında tükenmez saatler yürümektedirler — Kız!.. Az eğlen! Sağına baktı, çoban olduğum görünce ürkmedi. Sanki ürkse m olacaktı? Yol pağı yapanlar önü ne çıkıp parasını neyi mi alacak dı? Hele bir Ankaraya gitsin, it bulsun, kazansın, koynunda par: (Devamı var, Köndiine'der, döve alel