gJüilliyet| . srn umdesi “MİLLİYET” tr Sinirliti 12 NİSAN 1933 Coşkun mizaç bizimle beraber de- | gar. Bu, bizi saran şeylerin, dışarı- dan gelen duyguların © bize verdiği sarsmtılara, teprenmelere karşı geniş, ve hızla davranmak alışkanlığıdır. Bu mizaç aşırı derecede yükselirse bir si- nir ve ruh hastalığının, yürek daral- masmın meydana çıkmasma yol açar. Bu hastalık, o toprakta temel tutar. İşte birisi: Cılız, yüzünün çizgileri bozulmuş, alımı, galımında bir değişiklik, bir biçimsizlik var. Elleri | ötriyor; nabzı bozuk, bir düziye at. | mıyor ve yavaş yavaş atıyor, Yüzü s0 , titrek, Lâkırdı- | ları karışık. Kendisine biraz ilişiklik | ve bağlılık göstererek bir sorgu sorsa- | niz, hemen gözyaşları boşanır, hıçkı. rıklar içinde boğulur. Vücudunun ö- tesine berisine dokunuveriniz, zelze- lelenir, her tarafı titrer, | , Pek işli, almgan, küçük küçüle si tutmaları olan bir anadan doğmuştu: Çocukluğundanberi utangaç, korkak: tur. Sokakta bir kavga, yerde biraz | kan görse, gazetede bir felâket oku- #a hemen heyecana kapılır. Bu halile beraber, kendisini zorle- yarak, herkes gibi umumi hayata ka | Taşma da yaşayış yumruklarma gö ğüs geremez. En az bir sarsıntı, zor- İn kurduğu düzeni bozar. Artık bir İ düzüye fırtmalar içinde yaşar; günle- gözyaşları ile geçer. Az buçuk bir gürültüden sıçrar. Göğsü sıkışk; ho- ğazmda boğuluyor gibi bir şeyler du- yar. Sofraya otursa bir ihtilâç boğa- zımı sıkar, yediği boğazından geçmez. Uykusu bozulmuştur. Yatar yatmaz uyuyamaz; iki üç saat uyanık kalır. Ağlar, ağlar, sonra uyuşur ve ken- dinden geçer. Uykuda kâbüslar ra- hat bırakmaz. Uyanıkken de durup dinlenmez. Bütün vücudu teprenmelerle sarsılır. Odanm içinde dönüp dolaşması bit- mez, tükenmez. Birdenbire gelen bir içsıkıntısından korkar. Korkunç dü- | Başmuharrir Yazı işleri Müdürlüğü £ İdars ve Matban : “ABONE ÜCRETLERİ : Türki 2319 24310 Gelen evrak #eçen miskal eyi 764 mi aklık 11, m ee renk erece olarak kaydedilmi Ak belâ! Bugünlerde nereye girsem gözü. me gortlağı fırlamış, gözleri içeri çökmüş, ufki ve boşa bakan gözle. hmur, rengi dut pestili gibi sarı ve şeffaf, elleri kaditleşmiş ve saçları ensesinden uzamış gençler ilişiyor. Az konuşuyor, çok düşü- nüyorlar. Dalgın ve bihoş bir ha- yat sürükliyen bu gençler zaman zaman kalkıp(tek gidilen yer)e gi diyorlar ve biraz sonra çıkıyorlar. Çıktıkları zaman gözleri daha fer. li ve kendileri daha neşeli gil Kimbilir bu gençler hangi der- din, hangi hastalığın ümitsiz mu- saplarıdır?.. dersiniz... Daha bun- | lardan şu genci iki ay evvel, dinç, | tıvana ve gül gibi renkli görmüş- tüm. Şimdi neden benzi böyle yaş $içim rengine girmiş.. Neden yü- rürken ayağı sendeliyor, ve neden alt dudağını ısırıp duruyor... | Bu genç hasta değil, zehirlen- miştir. Memleket içine kolları sarmış bain, insafsız ve katil bir ahtapot bunun gibi binlercesini â- | mansız çengellerine takmıştır. He- | pimizin, her yerde rast geleceği- | miz bu gençler (Eroin) kurbanla- ridır... Beş on katilin para kazan- ması için bu gençler gibi binlerce- si hayatlarını çoktan sokağa atmış- turlar... Bir taraftan kendilerini zehirler, bir taraftan başkalarını teşvik ederler ve buna musap olun | <a artık ne ahlâk, ne kanun ne vic dan, hatı ie aile kaydı kalır.. Her kara r ve (0) nun için her şey Ey analar, bal il büyükleri.” Çoklar se değin nız!.. Dikkat ediniz! Yemekten iç. mekten kesildi mi, halsizlik, çelim ik ” tereddüt etmeden bilenin Yüzde doksan dokuz zehirlenmel, tedir. Kurtarın! Her ne ” olursa olsun kurtarın! On in için ve Türklük i, iça, reyi kurtarm ! Peşinden gidin! Tel dit edin! Hapsedin, hattâ dayak atm!. Bütün bunlâr onun için bir nimettir. Fırtmalı, coşkun mizaç © kimerde sonradan kazanılabilir. Öyle olur ki coşkun mizaç gizli kalır, sezilemez. ufacık bir heyecan sarsıntı: ile apa- çık meydana çıkar, Hem de korkunç bir ruh hastalığı kılığında .. icudumuzdaki zehirler de, haya- tın uzviyetimizde fırtmalar koparan sarsıntıları ile bizde düşkünlük, kuv- vetsirlik ve sonra heyecanlı ruh bı talığı örtüsüne bürünen gönül âlemi deki karışıklıkları yaparlar. “.. Yukarıdanberi wkıntılarını yazdı iyi dinliyelim: O, sözl çeki düzen vermek için a- rada bir duraklıyarak anlatır. Heye canlı ruh hastalığını teşkil eden dü- zensizlik gövdesinin her yerine yayı mıştır. Elleri, ayakları soğuktur. | Yüreği hızlı çarpar, arada bir du- rur gibi olur. Birdenbire ölüverece- ğim gibi gelir. Üstüne fenalık gelir, | baygınlıklar geçirir. Kalbinin düzeni | bozulur. Elleri, ayakları buz kesilir. | Geceyarısmda herkesi telâşa düşürür » b gram bromür içirmekle, bir parça şeker üstüne bir kaç damla lok- man rubu damlatarak yedirivermekle ayaklarının arasma sıcak su dolu Şi seler koymakla bu küçük dram da b ter, Bunların sinir tutmaları türlü türlü olur. Kimisinin göğsü sıkışır; yürek üstünde sancılar duyar. o Göğsü bir mengene içinde sıkılıyormuş gibi ge- lir. Kimisi hıçkıra hıçkıra ağlar. Ki- misi arası, arkası gelmiyen kahkaha» larla güler. —————— ler çoktur... | Cemiyet bu çeteye karşı kolera- ya, vebaya aldığı vaziyeti almaz- sa yazık olur. Ben teklif ediyo- rum. (Ak belâ) ismini verdiği kokain, eroin gibi frenklerin (ap- Birkaç günden beri teşkilâtın, | tallaştırıcı) dedikleri zehirlere kar öğrendiğimiz zehir yapan ve sa. | 5 mücadele cemiyetleri yapalım. tan bu çetelerle uğraşmak kolay | yy. 518, gümrükle ve muhafaza teş ildir i kilâtile teşrik i edelim, bi değildir. Onlar ellerinde, para, ku teşriki mesai edelim, bir mar, kadın, ve sarhoşluk gibi in. | 7914© bu girdaba düşmekte olan sanların zayıf taraflarını bulan si- | Sa genç görürsek ona â ilâ lim, teşvil lâhlarla silâhlanmıştırlar... a mi Yazık ki; bu adamlara kanun- , bu belâyı içimizden atalım. da verilen cezalar birkaç aydır. | Çünkü gençler araemde İn tal Kilosu 1200 liraya satılan bir malı i minden fazla ilerlemiş görüni satıp zengin olmak için de birkaç yor, sy hapsi göze aldıracak açıkgöz FELEK Milliyet'in cdeti zomer: 4 l MAKEDONYA Aşk, Kin; Politika ve Kan. Müellifi: Nizamettin Nazif aaemamasesemeneeamemsameez ni kolaylıkla tebarüz ettirecektir (1). Arzu buyurursanız, yapacağım tahki- kat raporunun bir suretini zatı devle- | tinize de göndereyim. | Bu sözler İbrahim Paşaya rahat bir nefes aldırmıştı. Gözlerinden fevka- | İâde memmun olduğu anlaşılıyordu “Seni buraya Allah mı gönderdi., gibi- lerden yüzbaşıya elini uzattı. Sonra zile baatı, gelen emirbere | Nureddin rilmasını emretti, el al yi e üniformasının srmaları daha bu sabah değişmiş bi parlak, fakat gözlerinin feri do. nuk bir genç zabit odaya girmişti. Mü- ona tatlı bir sesle; Oğlum. dedi — Mustafa Kemal Beyefendi benim şahsi misafi- e rimdir. ine fevkalâde hürmet unda hâlâ ve hâlâ Müşür Paşaya mat edebilir miydi? Elbette etmive, çekti. Bu takdirde nişanlara, atiyy: lere ve iki ayda bir rütpesi terfi edi. len mahtum beyin temeyyüzüne veda etmek lâzımgeccekti. afa Kemal, üniformasının azas inde gözleri önünde küçü- zavallılaştıkça bayağılaşan a Hazretleri. — dedi— İdare buyurduğunuz mıntakada zatı de mütehassis bir fert i memül değildir. Veril- ma- bulunabilec: jurnal mühteviyatının hallinde tahkiki, tarafı devletinizden müesses inzibatın derecesini 5 telkin pleri, fırtınalı,coşkun mizaç İ utanırlı TRADY Bir başkası, sıkıldığı, yahut kar: sna bir engel çıktığı zaman boğazı si | kışır; yemek yiyemez. İştihası vardır, ama yutkunmak işini gören etler o ka: dar sıkışır ve boğazı daraltır ki ye- mek geçemez. Mide etlerinde de bu hal olur. Bu yüzden hazımsızlıklar or | taya çıkar, Sinirlilerdeki hazım ya- | vaşlığmın; ağırlığının ve bulantıların sebebi hep bu mide etlerinin aralık | aralık çekilip büzülmesindendir. Sü- müklü ve derili bağırsak iltihapları da hep bu türlü sinirlilerde görülür, Vücuttaki bezler de bu geniş düzen- sizlikten paylarını alır. Ağız kuru ması, yahut, bunun tersine (olarak, | şok salya akması, çok terlemek, he- le geceleri terlemek coşkun mizaçlı sinirlileri — verem oldum diye — te- lâşa düşürür. Avuç içlerinin bir düzü- ye nemli bulunması, su gibi duruk id. rarların gelmesi, tenasül ( şehvetinin uyuşması bep ifrazlı bezlere sinir fır. tınasının dokunmasındandır. Coşkun mizaçlı olanlar, uyku bo- | zukluklarmın her türlüsünü bilirler, | Malibülya "çekenlerin uykusuzlukları Azgın sinir fırtınaları ile katmerlen- diği zaman korkunç bir şey olur. Uy. kularını zehirliyen korkunç kâbuslar. la sıçrıyarak gözleri yaşlı, ter içinde uyanırlar, Coşkunun birisi çok usançverici ve yorucu bir duygudan, içi itreme- sinden; bir yerde durup dinleneme- diğinden, gelip gitmekten, o bıyığını çekmekten ve ötesini berisini kaşrmak- tan bikmıştr. Vücudun ötesinin berisinin s#yirme. si, etlerin kurulup gerilmesi, sinirleri | işleten ziyade kuvvetin, gergin sinir. lerin gevşemesi için sarfolunması do- imektir. Bu sinir gerginliği, günün bi- rinde nir tutması, kılığında patlak verir. . . Coşkunlar, sinirleri tutacak diye Sinirlerine yenilmeyi yiğit- liklerine yakıştıramazlar. Fırtma ko- pacağını sezdiler mi, saklanmak, si mek için gizli, kuytu bir yer ararlar, in patlamasına kar. Elini boğa- Sinir geri gı koymak için uğraşırlar. zına ve sılımtı veren bir takallasla kıs. kaçlanan midesinin üstüne götürü Vücudu büyük bir zelzele ile sarsılı sonra elleri, ayakları kıvrılır; bacak. ları geril Artık çoktanberi duyduğu sinirler. deki artık kuvveti dışarıya dökmek ihtiyaca boyun iğmek gerektir. Bir ân gelir ki bayılacak sanır. Etlerin ve sinirlerin artık gücü azalmca yavaş yavaş rahatlaşır. Gözyaşları ve biraz sonra duruk idrar boşanır. Coşkunun beyninde kopan fritma- ler, ruhunda savrulan var. Onlar da gelecek'yazıy: Dr Rusçukla HAKKI Bu günkü program ISTANBUL, 1200 m, 8 - 18,46: Saz (Muzaffer B.) 18,45 - 20: Orkestra. 20 - 20,46: Hamiyet Hanım . 20,45 - 21,30: Mahmure Hanım. 21,30 - 22,30 Ajans, Borsa, saat ayarı. ANKARA, 1535 m, nkarapalastan, iyaseticümhur filarmonik or ler Ouvertüre İlin Leo- | Russiches Eche. orkestra refakatinde keman konseri (Ekrem Ze- ki bey tarafından.) Dans musikisi, Ajans haberleri ve hava raporu. VARŞOVA, 1411 m. 13.10: Plâk. 17: Plâk. 18: Musiki.“ entermezzosu. BUDAPEŞTE,550 m. 18.35: Şandor Bura Sigan takımı. i Keleti'nin piyano kon- seri (Sehumann, Seriâbine, Poulenc, Albeniz). 21: Karışık bir tiyatro sa” ati, Sonra: Sigan #usi MÜNİH, 532 m. 19.40: Wagner'in “Tannhaeuser” (Tanhoyzer) isimli 3 perdelik roman- tik operası, 23.50: Şarkılı gece konse- ri, VİYANA, 517 m. 18.05: İsy Geiger takımı (Operet parçaları). 19.15:Komuşmalar, 20:40: | »a geliyor” dersin. Dün akşam da be- YalvarırımSana! odası iş için ğı günlerden bir gündü. Karın yeme ini yedikten sonra, arkadaşı Senihayı beklemek için elime bir roman aldı ve kanapeye oturdu. ,Senihadan da bir akşam evvel bir mektup almıştı. Mektup ta şuz Cicim Leman, bugün sana geleme- dim, affet. Gelirsem hepsini anlatırım. Beni yarın saat üçte evde bekle. Bu- seler — Seniha.” Leman acaba neler oldu deye deb- getli bir merak içindeydi. Çocukluğun- dan beri tanıdığı ve sık sık ta görüştü- ğü Senihada bir kaç zamandanberi de lik te gördüğü için, merakı bir kat ha artmıştı. Ortada söylenmek iste. sarışın g kadın girdi ve derhal Senihanın kolları- pa atıldı — Ah, canım, dedi, dün gelemedim, beni affet, Sana hepsini Yalnız dür bakalım, kapı ? Kapalı imiş, Bir kaş şeyi sana anlatmak için yanıyordu ma cesaret edemiyordum. Biliyor mu- sun mesele ne? Gayet mühim. çen cumadan beri bon kocamı aldatıyo- Tum. Şimdi sen bana ahlâk (dersi ver- meğe kalkacaksm. Fakat Allah aşkına zahmet etme! Çünkü ben senden evvel kendi kendime hayli ahlâk dersi ver. dim. Bilirsin ki şimdiye kadar bana ber gittiğim yerde az çok açılanlar olmadı değil... Hiç birine © ehemmiyet verme dim. Fakat bu defa mesele sahileşti. Se m ve seviliyorum. — Mes'udum. Husrev o kadar iyi çocuk ki. ., Leman sözünü bitirip daha nefes al madan Seniha sordu: — Husrev mi? — Evet Hüsrev Adil, , Söyle Allah aşkına, cuk değil mi? Ah, bils Fakat beri tarafta © da kocâm Korkunç şey ... Sonra kocamın nine kadar sevdiğini ve ne kadar olduğunu bilirsin. . Ta kendi- candan ço- , ne mee'udum. be. şüphe etmeyorum. nirse maazallah! Vallahi gözü ka til olur. Beni de öldürür, | Husrevi de neye böyle — Çünkü seviyorum. “ Seadetimden ölümü bile göze tehlikeli bir mış bir y ye öyle tedbirler de alıyorum ki sen bana bu noktada yardım ed ii — Ben mi? — Evet, şimdiye kadar seninle ben haftada dört de dan sonra biribi şeceğiz. Yani dı imi anlamadın, | ben hani haftada sana hiç olmazsa dört defa gelmiyor muyum? Bir defn Sana sorarlarsa “gene her | gibi haftada dört defa ba- resmen görü- raberdik. Saat sekize kadar kaldık. Halbuki ben saat yedide buraya ge- Bip seni görmek İsteyordu: Fakat Hüsrev bırakmadı. Ah, Senihacığım, bu meselede senin yardımına bilsen ne ihtiyacım var, — Yavrum Leman, bi senin bir dediğini İki etmem. iş bana biraz çetrefil görünüyor. Her halde kocam razı olmuyacak. Bu mu- hakkak.. — Sakın ona bir şey söyleme! Sen- den başka bu işi kimsenin bilmesi istemiyorum. Senin kocan da sık sık Ankaraya gittiği için ben sana geli- yer muyum, gelmiyor muyum, ner den bilecek? Haydi Seniha, beni kı ma, şu işi ciddi söyliyorum. Kocan 6; renirse beni öldürür. Eğer sana gel- diğimi söyl den sonra nereye gittiğime şüphe eder. Oh, Se- niha, sen ki benim en iyi arkadaşım- sın. Bu kadar sene... Leman devam edemedi. Bir hıçkı- rik boğazmı tıkadı ve Senihanın ormu- zunda ağlamağa başladı. Gözyaşlarına hangi kadın kalbi ta- bii eder. Seniha da müteheyyiç oldu: — Peki, dedi, peki, peki. Bu vaat ve muvafakat karşısında Le- Mabhler'in eserlerinden senfonik şar» kılı büyük konser. 22.45: Oskar Yaşa takımının hafif musilci konseri, PRAG, 457 m. 20,25: Bando muzıka, 21.10; Piy Taganni akademisinin teessüsünün 75 ci yıldönümü münasebetile Gi | gösterilmesini, izaz ve ikram edilme. sini istiyorum. Fırka zabitanmın, her arzusunu tarafımdan verilmiş bir e mir gibi telâkki etmeleri lâzımdır. Mavi gözlü erkâniharp deruhte et- işin yüzde doksan dokuzunu da- ha ilk merhalede halletmiş bulunu- ün ra ise müteba- inden tesviye © rapor mazmil Halay Ül bir felâketten kurtardı. Jurnalı veren müfteri addedildi. Şiddetle cezalar» dırıldı. Kendi mıntakasında saraya aleyhtar tek adam bulunamıyacağına dair olan iddiasını bir defa daha ispa. ta muvaffak olan Müşür Paşa ise bu neticeden sonra padişabm çok yük- sek iltifatlarına mazhar olmuştu. Her taraf memnundu. Dünya kurul. rulalı, hiç bir tahkikat raporu böyle umumi surette mer niyet ve- rici bir netice doğurmamı Yözbaşı Mustafa Kemal deruhte vazifede muvaffak olmuştu. ka İN Do refakatile halk şarkıarı, o 21.30 sık sık seyahate çık | we TÜRK SİNEM Bando konser. Abdülhamidin fikirleri Loş odanın ortasında ayakta duran padişahı görünce Sadrazam Ferit Pa- sa, bir Haci il lip kalkarak, yerden temennalar çakarak yaklaştı | ve eteğine yüzünü gözünü sürdükten sonra geri geri çekildi, kapının önün de elpençe divan durdu. Padişah bir haftalık bir lâkaydiden sonra vezirini bizzat kendisi davet et- miş bulunuyordu. Bir hafta epey u- zun bir zamandır. Acaba hünkâr ne- den bu kadar uzun bir zaman sadra- Çünkü meşgul bulunuyordu. Çünkü Makedonya meselesi hakkmda Umu- Müfettiş Hüseyin Hilmi Paşanın göndermiş olduğu rapor bir hafta ev- yel eline geçmiş ve Abdülhamidi pek düşündürmüşt Hüseyin Hilmi Paşa komitelerin ye- ni yeni hareketler arifesinde bulun- duklarından bahseden raporuna bir zeyil ilâve etmiş ve hünküra bazı şah- si fikirler serdeylemişti, Abdülhamit bilhassa bü son kasım» İ la fazla alâkadar olmuştu. Her mad- | | FENERBAHÇE EŞYA PİYANGOSU Sizi sevindirecek müjdeler hazırlamıştır. Satış: Zeki Riza Milli Spor mağazsw v. Milyon gis-s Bu akşam GLORYA Sinemasında Meşhur tenor DON JOSE MOJİKA'nın Konseri Fiatlar: 75-100-150 ve 200 kurustur. (1847) ma e SIND A(Sabık Majik ) Mevsimin en büyük filmini görünüz KURŞUNA DİZİLEN KRALİÇA Mümessilesi POLA NEGRİ mazgfl846) Bu akşam herkes mumunumuzu şayanı bayret «ir mevzua, cazip sergüzeşt ve maceralara dolu VAHŞILER KRALI yanı hayret filmi görmek üzre OPERA SİNEMASINA koşacaktır. Mümessili: (Frankeştayn'in canavar suratlı a. arm) BORİS KARLOFF İlâvetenİZDİVAC ESRARI (Fenni film)(1845) Kaza ve Otomobil Sigortalarınızı Galstada Ünyon Hanında Kâin ÜNYON SİGORTASINA > yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla muamele etmekte olan rik icrayı Kumpauyasına bir kere uğramadan sigorta yaptırmayınız Telefon: Beyoğlu 4886, 1489 zhar için Senihanm | En meşhur Fransız aktörü FIRMIN GEMIER boynuna sarıldı: — Sen ne iyi kalplisin, sen ne bulun | maz kadınsın, dedi, ben zaten bu ya, dımı esirgemiyeceğini biliyordum. Şimdi Senihacığım, senden ricam var: Sakın kocana bir şey söyleme, Sonra öğleden sonraları güya ben sana geli- yormuşum gibi evden çıktığım zaman, aman sen başka yere yitme.. Sonra seni görürlerse foyâ meydana çıkar. Hele Taksim tarafma hiç gitme. Çün- kü kocam oralarda gezintiyi sever. Sonra evinde de oturma. Bilirsin ki hizmetçi kadın burasmı bilir. Ya ge- ir seni yalnız görürse, o de olmaz. Seniha bu tahditler karşısında âde ta korktar — Aman kardeş, dedi, bu ne karı- şak iş böyle! Canım, kimseye tesadüf etmiye- ceğini tahmin ettiğin yerlere gidersin. Düşün ki kardeşim, hayatım senin elin dedir. Bu son sözü öyle tazallümle söyle- di, ki zavallı Senihanın boynu bükük kaldı. Artık o günden itibaren fedakâr Senihanın hayatı haftanın üç günü de tenha yerlerde dolaşmağa münh: sir kalmıştı. Başka günler bile hare- kâtındaki istiklâl ve serbestiden er değildi. Çünkü arada bir şu şe mektuplar alıyordu: “Cicim, biz resmen önümüzdeki pa zartesi günü görüşec Fakat salı günü öğleden sonraya da ihtiyacım var, Seniha içini çekiyordu: — Oh, yarabbi bu kadın, bu kadın, artık fazla oluyor. Fakat dostluk bu, her şeyi kabul ediyordu. Leman hat tada bir eve geldiği zaman gördüğü yardımdan Senihaya teşekkürler edi- yordu. Çünkü saadetini de, hayatmı da kurtaran bu kadındı. Birkaç ay böyle geçti. Bir bahar gününün akşamı | Senihn köşkünde Lemanın kocası ile burun buruna gel- di. Ve sapsarı kesilerek geriledi... İçin- dei Boğaziçi ve uzak yerlerdeki müşterilerin o yörebilmesi için büyük muvaffakıyetle gösterilen Karım Beni Aldatırsa türkçe sözlü operet filmi ŞIK SİNEMADA bir hafta daha gösterileceği ilân olununr. | (7857) rek yaklaştı. — Maşallah Hanımefendi, zel tesadüf.. Neye böyle korku iniz. Leman her halde size pek te çekilmez bir angarya tahmil etti ân bunlarda benim bildiğim bir seyi benden saklamak için değil mi? Bir defa benim aldırış ettiğim yok Hiç mi hiç kıskanmıyorum. Eğer #i” ze köprüde tesadüf ettiysem, onun 4€ bebi var, Güzel bir metresim var, on# gidiyorum. Allaha rsmarladık. Yak nız çok rica ederim, Lemana bir 409 söyleme! Seniha, Leman geldiği zaman m€ seleyi kendisine anlatmağı muvafık buldu. Leman dinledi, dinledi. Sonr# dedi kir — Sen artık bıktım. Bana yardı etmek istemiyorsun, Onun için böyle bir masal uyduruyorsun. Benim Wi kocam kıskanç değil. Ben bunu anl#” muıyacak kadar budala kadın değilim Mademki bana yardım etmek intel yorsun, Ben de gidip başka bir ark3” daşıma rica ederim, Ve Leman bir daha barışmayasıy# darılarak çıkıp gitti - Eyvah, dedi, zavallı Leman mah voldu. Fakat Lemanın kı ayrı via etmiş, | ufak bir kelimeden bin mana çı. İyz lara tam bir hafta dü. şünmüştü. Makedonya işleri | Kızıl Sultanın vehmine çok dokunan mevzu- lardı, Makedonya çetecilerinin kanlı ve cesur tarihlerini en iyi bilen o — değil miydi? Bugün dağ başlarında yolke- sen, Rodop Balkanlarında köy basan getecilerden üç boş tanesi, pekâlâ bir | gün İstanbula © gelebilir ve belkidebu | defa arabası değil, atılacak bir bomba | ile kendisi ve sarayı havaya uçurul- | muş olurdu. Bu ruhi halet içinde bu- lunan Abdülhamide © Hüseyin Hilmi | Paşanin raporları şu tavsiyede bulu- nuyordu: “Muntazam kıtant ile ( jandarma kuvvetinin göstereceği her faaliyet neticesiz kalmağa mahkümdur. Çete- lerle başa çıkmak için sadık tebeanız arasından eli silâh tutar adamlar s6- çerek mukabil çeteler teşkil etmek lâ- zrmdir.,, İ Abdülhamit örsründe ilk defa ola- rak bir vezirinden böyle bir tavsiyeye maraz kalmıştı. Bittabi bu tavsiyeden | İrmayı düşünmüş, hattâ buna karar sadrazam Arnavut Ferit Paşa böz, | bir hareketin büyük devletler & 4 | dan fona tefsir edileceğini ileriye ii rünce fikrinden caymıştı. Zaten P Hilmi Paşanın tavsiyeleri bi? çoktan uygun çıkmamış mıy* Çete akınlarmdan, karışıklıklı ro bıkan Rumeli köylüleri de çeteler kil etmiş bulunmuyorlar mıydı? Arnavut Ferit Paşa böyle düğü. yordu. Fakat Kızıl Sultan bel il yordu ama. .. Sadrazamın bu ağar de bulunmasından fena halde K lanıyordu. Makedonyada! çetelerine karşı Müslüman ki müsellâh yerli teşkilâtlar toplanması eğer atleri korumaktan sülümel ifade otmiş olacaktı. Lökin iki böyle olsaydi say gül vari (Deva 521 (1) Büyük nutak, sayıfa*