Sİ Asrın umdesi “MİLLİYET” tir i i 4 ŞUBAT 1933 İdarehane : Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi : İst, Milliyet 2 Telefon Numaraları: ii Başmuharrir ve Müdür: 24318 İİ Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matban 24310 Türkiye için LE Harig işin Gelen evrak geri verilmez — iddeti geçen nüshalar 10 ku- Tuştur, Gazete ve matbaaya sit #'uliyetini kabul etmez. 'p BUGÜNKÜ HAVA İC Bugün hava kapalı ve batı istikametlerinde rüz- garı olarak geçecektir. yağış ihtimali kuvvetlidir. 3-2-933 arasında hava taz- yilki 7,32 milimetre en fazla sıcaklık 6 en az 4 derece idi. | paslar sokağa ların yüzde doksanı papasa rast- gelmeyi istemez. İstemez ama pa- için bizi izim — alacak değiller ya!. Şu hal do papasa Tastgelmek tehlikesi İ daima vardır. Ben adamları ruhani, cismani mesleklerile değil insan olarak yal nız bir çeşit telâkki ettiğim için bir papasla bir zarzavatçı arasında! | rastgeliş noktasmdan hiçbir fark görmem. Ama, daima böyle olmu- yer... Netekim: Bundan bir hafta kadar evvel arkadaşlarımdan K. A. ile tram- vayda giderken bir Ermeni Papa- | ama rastgeldik. o Arkadaşım pa paza rastgelince yapılan muhte- lif müdafaa tarzlarından en basiti olarak benim omuzuma dokundu ve bana da kendi omuzuna dakun mamı söyledi... Ben de yaptım. *- nandığım için değil, arkadaşımm #özünü yapmış olmak için. Lâkin aksi şeytan!,. Papaz Efe bu hareketimizi görmez Bir müddet dik dik haktıktan sonra bize hitaben: — Siz de hamallar gibi düşü- İ nöorsumuz?.. Ayıp değil mi?.. sanki o söze biz muhatap olmu- yormuşuz gibi tavır aldı | Efendi bizim bu hareketimizi gö- rünce cesareti ileri götürdü: — Efendi olmak kılık ile, kya» fet ile değildir. İnsanın o kafası efendi olmalıdır!.. Ben kızdım. amma (iyice kız dım. Kızgınlığım daha siyade kı- vama gelsin diye ben bu sefer san- ki arkadaşımın omuzuna vurma- mışım da üstünü süpürmüşüm gi- bi omuzunu süpürmiye başladım.. Papas Efendi,artık tamamen kork tuğuma kail oldu ve sesini daha zi yade yükseltti: — Evet! Ben avanağım da ina» nacağımı ki; arkadaşmızın üstünü süpürüorsunuz.. Ayıptır. Bir kere papas ne demektir. orasını Cuşün- meli! Ben hafifçe gülümsedim, ama, içim fıkırfılerr saynıyordu.. Tram- vayda da epeyce yolcu var. Her. kes hâdisenin inkişafma © muntazm, Ve o devam ediyordu! — Ne adamlar vardır dünya. da!,, Altık (Ermeniler artık de- mezler) bokudar (bukadarın Ee meni şiyvesi) de olur? Gel de se- kalım ile alay et!., Sıkılmadıktan son... Ben sordum: — Papas Efendi!... Bana mar söy i değildir... deriz. Bu hayvan biri de tenozül edip bize hakaretin sebebini sormaz. Me â eşek ayağa kalkıp: — Efendi! Sen bana zeki de- , Diyorsun!, Alâ ama benim i hareketim sana bu kanaati i.. Lâkin istersen ben senin ne i olduğunu birçok işlerinle is * İkt edivereyim.. deve zannederim izden: — Haydi söyle! diye kabada- edecek adam pek çıkmaz gi- geliyor. Tüyorsunuz?.. ” Onun için ben de eşekle hemfi- |. o — Hayır mahalle | bekçisine i A, olarak insanların pek zeki 2k olduğunu kani değilim.. — Ben mahalle bekçisi deği- MİLLİYET CUMARTESİ 4 (Adriyatik ) de kim efendilik edecek, İtalya mı, Yugoslavya mı? Değimli askerlik meselelerin- den birisi de budur. Adriyatik, büyük cihan kavgasından evvel, İtalya ile Avusturya arasında pay laşılamıyordu. Şimdi de, Avustur. yanın yerini Yugoslâvya tuttu. Şu farkla ki, beriki ie dikkafalı ve daha haşlanılmaz bir komşu. İ Malâmdur, ki cihan kavgasının sonunda, İtalya, Sen Jermen ahit. | namesi ile Treninodan başka, İter- ya yarımadasınm şimalindeki Tri- yeste'yi, daha cenupta ve Dalmaç- ya kıyılarında Zara kasabâsını, On sene var ki, bu hayat böyle sürüyordu. Genç mimar i Elikmet Bey, Rabia Hanım- * İla tanışıp evlendikten sonra, © | nihayet bekârliğin fertmalerın > | dan azâde, daha O mazbut,da ha asüde bir hayata erir a nu zannediyordu. . Filhaki ilk bir iki'sene beraber geçir dikleri hayat kendi hak ve Rabia Hanım zengin bir ai- le kızıydı. Hikmet Beyin eski- den de kazancı iyi idi. Hele şu inşaat senesinde hangi müş terisini memnam edeceğini bile” İ İmiyordu. O kadar | çok talip İz R Nİ | için barıntılı vücuda © getirirler. Bu halde, Adriyatik Efendisi, do- ğu (şark) kıyılarmı elde eden ta- raf olacağı belli şeydir. İşte, İtalyanın, Adriyatiğin ark yı rmda yerleşmek istemetinin bengi karen nn rai İ— Doğu kıyılarında, Yuğoslüvyas nın elinde kalan Kataro, Ragöza v. $, gibi yerler, iç memleketlerle sarp dağlarla ayrılmış, iç memle- ketlere bağlantım az mevkiler ol- duklermdan Yugoslâvlar kendi ik tisadi munmelelerini üze- rinden yürütmiye mecbur kalıyor lar, burada da körşılarına (İtal- yan - Yunan) dostluğu engel olarak kendi — . Akdenizdeki İtalyan deniz ku- vetleri, günümüzde o buradaki Fransız deniz kuvvetlerinden üs tündür. İki tarafın yeni denizyapı programlarına bakılırsa, bu üstün lüğün gittikçe İtalyan lehine ar- Bir tabak daha ( vardı. Para ihtiyacı için değil, bi birlerinden hoşlandıkları iç evlenmişlerdi. - Bu çiftin mes'- ut olması için de başka ne a ME ie eçmeden dağı v ağı” İsyordu. air sene bu bulutlar koyulaştılar ve çabuk dağılmaz oldular. Hikmet Bey, beş dakika i meğe geç kalsa, kıyamet pardı, Salonda ve yemek oda” sında cigara içmesi (o menedil- mişti. En çok sevdiği yemek” ler sofrada en az görünür şey- ler olmuştu. En küçük bir ha- reketi veya bir sözü keskin ve kıyıla- | amansız bir tenkitle karşılan” yordu. Öyle erkekler vardır ki, ko- yun gibidirler ve yavaş yavaş en ters kadınlara alışırlar. Her şeye boyun ğöler, skeet buna rağmen, yine eve sulh ve sü- künet gelmez. Dırdırların ar kası kesilmez. Rabia ( Hanım Hikmet Bey o kadar koyun gibi insan da delildi. Ara sıra o da isyam ediyordu. Fakat iş yanmında karısı kadar müte 1924 te Fiyume dahi İtalyan bay- alm ald, lez Adriyatik denizinin kıyılarının he men üçte ikisi İtalyanlaştırılmış oldu. Buna da kanılmıyarak, Ot. ranto Boğazı İçinde ve kavga ge- milerine Z. bir Geni olarak bergitilmiye edilmiye) elverişli olan Avlonya — dahi İtalyan » Arnavutluk dostluğu ile İtalyaya yaramağa temin edildi. Haritaya Küçük bir bakı laşılıyor kı, Adriyatik garp ayıları yani ları nekadar düz, girintisiz ve çı- kıntısız ise, aksine şark kı- yıları okadar çapraşık, girintili ve kıntılıdır. Yani deniz kuvvetleri — Canım efendim! Yumruğu vurmadılar ya !-. Biribirlerine vurdular! — Evet ama bu bir hakarettir. Lâposta adasmı dahi almıştı. Bü- yük İtalyan şairi ve vatansevicisi Danonçiyo'nun yaptığı oldu bit (fetakompli) ile © — Eyyy! Uzatmat.. Papasların dayak yemesi memnu (değildir. Dikkat et! in eski İtalya kıyı- | torpi i | met Bey başlamıştı. Aile havasmda ara | beliriyor. fakat ! lâkin karısının hışmı ve inadı karşısında - hiddeti de, isyanı da zail olurdu. İtiraf etmeli ki Rabia Ha rım da mes'ut değildi, Mes'- ut bir kadına böyle sinir buh- ranı gelir mi? © Genç kadm kocasının kendisini “anlıyama- dığını,, iddia ederdi, Evet, Hik onu anlamıyordu. Ve anlamak © için de hiç bir gayret göstermiyordu. Hülâ- sa aralarında öyle geçimsizlik ranır ki. | başladı ki, nihayet Rabia Ha- Fakat ikinci seneye doğru | nım gideceğini söyledi. Bursa- Rabia Hanımda değişiklikler! da akrabası vardı: — Aman. oraya (gideyim de başım dinç olsun, diyordu. Hikmet Bey de içinden şöy- le düşünüyordu: — Aman, bir gitsen de, be- nim de başım dine olsa... Ve bir gün hakikaten Ra- bia Hanrm, bavulları topladı, Hikmet Bey sevincini belli et- memek için adeta nefes bile al- mıyordu, Nihayet Rabia Hanım” ba- vulları ile evden çıktı. Kocası da vapura kadar teşyi etmek nezaketini gösterdi. Artık ondan sonra vur pat- Tasın, çal yansm,, Hikmet Bey evin bütün : odalarında, sale” nunda rahat rahat, yeniş geniş cigara içiyor, aşçı © kadına en beğendiği yemekleri emrediyor du. İş o kadarla kalmadı, bu sefer eşi, dostu evine davet et- gibi kadınlar, / istedikleri za- | meğe başladı. man kavga edecek (sebep mi Üç ay böyle geçmişti. Yıl bulamazlar? H gecesi geldi. Artık Hik- ”.. met Beyin evini düşünün. Aş- çı kadm bütün O marifetlerini göstermeğe hazırlanıyordu. Ar kadaşlarından üç kişiyi ve üç te kadmı evine çağırdı. Muh- tacağı suzötürmez bir hakikattir. : ve Übe | teşem bir sofra, © envar içki Binaenaleyh, İlalyan deniz kuvvet | harmil olmadığı içim en miha- | er... K lerinin bir kısmını olsun Adriyatik | yet mağlübiyet onda kalıyor T denizinde oyalamak Fransızların |'du. Adamcağız — sesini kesip|,. |” sofraya oturmuşlardı siyasetleri icabından olacaktır. İ- | bir kenara oturuyordu. ki, kapı açıldı. Kimin geldiği te bu icap, Adriyatikte / yeni bir ni tasavvur © edersiniz.. Rabia Yugoslav donanması o meydana | (oYavaş © yavaş aile hayatı, | Hanım, getirmektedir. Yugoslâvya, o eski | cehennem azabına döndü. Hik- Ml a |, söyl ineğe ber.) amd" Bale İlim le yeni bir deniz kuvveti kurmak- iç şaşırmadı. Birer birer da- tadir. Bugün, buradaki Yugeslâv. | | — Neden (birkaç 6ş, dost| velileri süzdü Hizmetci ir. om ka ere erj Mi la agi dd; vi süzdü. Hizmetçi kıza caki bir mektep © kruvazörü ile | bu cehenneme (o girmekte isti ekle P (Bebrovnik) adımda 2500 tonluk 36.5 mil hızla gider. 14 santimet- re çaplık 4 adet toplu ve 6 adet ito yepyeni bir kruva- cal ediyordu. kovanlı zörden, 12 adet eskice torpitobot- tan, 2 adet seri bottan ve 4 adet deniz altı gemisinden mürekkep- tir. Bu gemiler, İyi ellerde, mete- Tik verilmez kuvvet değildirler. Şimdi de (Şantiye de Laluvar) adındaki meşhur Fransız firmasi tarafından Spalato limanının asri ir kavga limanı ve deniz dayan- bu insanlar, en büyük bir ni-İ lim!.. # düşman olmuşlardır. Ya- olan (istikbali bilmemek) ra- sail — Keşkem bekçi olaydın! — Vay beni tehdit mi edoorsu- li kendilerine sebebini 80 rarlar. Hikmet Bey de o ko calardandı. Sebebini sorar, fa- kat yine erkenden cehenneme avdet ederdi. Netice | şu oldu ki, Rabia Hanım seneden sene ye kocasmın bütün gemlerini | — Marika, bavulları içeriye se ai e bir. tabak, ça! ,etir.. YERE an mükemmel eğlendiler, Artık hep böyle sık sık eğleniyorlar. Karı koca ; arasında ne kavga var, ve hırıltr.. Yeni İcra ve İflâs — Papas Efendi!.. Sizin saka- — Hayır! Aklını başına almaz Bize karşı. Biz neden uğursuz a- dam olalım. Papaza rastgelmek gelecek söne, on sene sonra | lınızda kaç tel var?. pe yeleceğini bilmek i-| © — Efendi ağzını topla! Papas hiddetlen kıpkırmızı ol- du... Ahali de gülmiye başladılar, ki; sabahleyin| © — Efendi sen işine git te ba- n çıkınca eskiciye © raatgel- | şımı belâya sokma!.. istemez. Artık sasi geldi.. ve dedim:. Adam vardır ki; evden çıkar | — Bana baksana (OPapas Efen şöpçüye rastgelmeyi uğur | di! Yanma ralirsem, sakalın elim K > 4 de kalır!.. Sen bu surat ve bu ter- vardır ki; siyah Araba) biye ile mi herkese Allahı tanıta- lmeyi pek ister. cakam!, zı da yahudiye tesadüf et- — Yoo! Afidersin!.. Mesleği- hoşlanmaz... Fakat bun- | me karşı lâfettirmem!, san başma gelecek şeyi söylüyo- rani, Fazla lâf ettin. Biraz dilini kesi. — Kesmezsem ne olur? Ve ben bu söz üzerine Papas Efendiye yaklaşmak isteyince ara» ya girdiler.. Onu susturdular ama a hâlâ anlatıyordu.. — Yok ama! Haydi, karılar, hamallar bilmem kimler © papazı görünce uğur saymazlar. Ya böyle kelli felli efendilere ne (o diyelim! Onlar da uğur saymıyorlar da bi- ribirlerinin sırtına yumruk vuru- yorlar... Yolculardan biri cevap verdit ile ne olurmuş... Bu yoleu cevap verdi: — Vah Papas Efendi! Bereket versin ki; sizi gördükleri zaman biribirlerine yumruk vurdular da pe muhakkak bir belk gelecekti. Çünkü sir hakikaten belinızı aradınız. — Ben de bundan sonra papas görürsem sırtıma yum ruk vurduracağım.- Papas Efendi, pörhiddet ilk iş tasyonda indi, Ve arkasmdan bir araba dolusu, gülümser çehre bı. raktı. FELEK © Fakat Binbaşı işi kım kesti baslarma bir iş gelmedi. Vurma, | rekse veya korunması için, > birgüleş kaynağı olarak kalınacak bir deniz olarak meydana çıkmış- tar, CİNOĞLU ... 7 (stanbal nasıl alındı? ) baş lıklı üç mekalede © (İkinci Meh- met) yazılacakken (Avcı Meh. met) olarak yapılan zühülün tas- Se eri | İ | İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi Siğortülürr Kal zel: ürek Şefsiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Tel.: Beyoğlu : 4887 896 de Gale a “eni Güzer | eline aldı. Artık bir dediği de- Kanunu Şerhi getirileceği söylenmektedir ki, bu | dikti. Mubarrirleri, havadisin, m hiç o hoşuna ».. Kayseri Meb'u: Bitmiyeceği belliclir. Çünkü Spala- | | On sene böyle geçti. Ara sr |ğ Tokat Mebusu: NAZIM İZZET mi ai earnet Değer ibi | va Hikmet ezer, © isyan eder.ağe Pek yakında çıkıyor beli gitti. Masasmn yı, iki üç kibrit çakarak güç İ tiğk yaktıktan sonra, tabancasını ii va e koydu, düşünmeğe & başla 'Bu cübbe kimin (cübbesi üstündeki n yegâne iz bu idi. Nazif Beyin konağı jandarma sinin karşısında idi. “Bakla ff, i öldüren kurşunun oradan İle olması akla © yakı gelen ihtimaldi, Fakat nasıl oluyor İz bu kurşun pencerenin cam- ii kırmadan geçebiliyordu? ın içindeki rslaklık bu pen açıldığını gösteriyordu. nma.. Bu pencere kendi ken- hi açılıp kapanmıştı? ninden şimşek sür'atile bin geçiyordu.. Fakat bunlar tiç biri bu muammayı hallede- Doluya koyuyor almıyor oşa koyuyor dolduramıyor- h.. eğer müfrezeler araba ile uhittin Bey dos doğru oda- | elâ bunu anlamak lâzrmdi. Ele | İM adamı ele geçirebilmiş ok | iyet'in edebi romanı: 10 MAKEDONYA Aşk, Kin, Polilika ve Kan. Müellifi: Nizamettin Nazif salardı, meseleyi aydınlatmak pek kolay olacaktı. Binbaşı gözler'ni hiç kam- çısından ayırmıyorda. Acaba Dervişbali mahalle- sini gece yarısı heyecana ve- ren ku esrarengiz adamı ele geçirebilecek mi idi? Iki elini çenesine dayamış. muttasıl düşünüyordu; ve kim bilir daha ne zamana kadarda düşünecekti? Bereket versin oda kapısı vuruldu ve yavaş yavaş açılan kapıdan Drama Polis komiseri Giritli Saki Bey girdi. Saki Bey çok şık bir komi- serdi. Birçok kadınlar, mavi ş6- ritler ve zıhlarla süslü üniforma- sının kendisine pek yaraştığını göylelerdi. Binbaşıyı selâmlar- en; — Nazif Beyin evinde neler olmuş Beyefendi; -diyecek oldu-, — Bana vak'ayı hikâye et- mene lüzum yoktur. Eğer yeni birş:y özrenebildisen, faraza kaçak herifin kim olduğunu bi- liyorsan o başka. O zaman is- tediğin okadar o konuşabilirsi Seni sabaha kadar dinliyebili- rim. Saki Bey ellerini oğuşturarak bir iki kerre yutkundu. Sonra; — Nerelen bilebilirim Be- yim,. <diye bildi-. İki saattanberi İmam Efendinin derdini dinle- mekle meşgulüm.. — İmam Efendinin mi? — Öyle ya. bizim bu Arap camiinin imamı Şemsettin Efen- dinin Akşam namazından dö- nerken bize uğradı.. Söyler söy- ler bir türlü bitiremez, nihayet kendisini o yemeğe alakoymak mecburiyetinde kaldım. — Peki.. Bu ziyaretin sebebi ne? Bir şikâyeti mi varmış? — Evet beyim.. Hırsızlardan şikâyetçi. Evelce caminin ağaç larındaki yemişlerin çalınmasın- dan şikâyet ediyordu. Sonra mihraptaki şamdanların mumla- yn çalanlardan şikâyete başla- po — Ya şimdi? — Bugün de cippesini aşır- mışlar.. — Binbaşı il fi , Birdenbire içi e Ger > Cüppe mi dediniz? — Evet binbaşı Bey.. Be m bir bak bel sandaliye Üzerini “e “üppeyi işaret etmişti, .Omiser ekli derhal sandaliyeye — Nerede buldunuz bunu? — Onu sonra öğrenirsin. Aranılan cüppe bu mu? Saki Bey kumaşını ve at lasının rengini bir iki saniye kadar müayene etti; — Tarifine uyuyor ama.. diye mırıldandı. Bir kere kendisine göstermek lâzım., > bulu Gil e Ne Komiser hiç düşünmeden ce- vap verdi: —Şuracıkta,, Fırımn yanında. Ve derhal odadan çıktı, ko- şarak uzaklaştı. Dört beş daki- ka sonra kırçıl sakallı, haydari hırkalı bir softa ile beraber dönmüştü. . Arap camiinin ima- mı Şemsettin Efendi bu adamdı. Cüppeyi görünce sevinçle Mu- hittin Beyin ellerine sarıldı — Allah ran olsun senden binbaşı bey.. Nede çabuk bul dunuz. Vallahi ben. Ne yalan söyliyeyim, ümidimi kesmiştim. “ Kemik kıran, , “ belki bir mebilirim (© sahayı ya © — Demek ki bu sizin cüp- — Vallah billâh benim. İs terseniz, yarın terzi Dimitriye de sorunuz. Daba geçen bayramda yaptırmıştım. Sırtıma, defa ya giydim, ya giymedim. Bugün bir yerde nikâh vardı da onun için giymiştim. Üstümde kal. mik kıran, softaları konuş- turmak için çenelerini yağlamak lâzumgeldiğini bilenlerdendi. Onu zıvanalı bir sigara uzatarak sordu: — Cüppenizin gaip olduğunu ne zaman anladınız?.. — Akşam namazından az evvel. Medresenin (yanındaki muslukta aptest tazeliyordum. Bunu şadırvamu diregindeki çi- viye asmıştım. — Al. Sonra? — Sonrası bu efendim. Ku- rulanırken gözüm çiviye ilişti. de ne bakayım? Bizim cüp- penin yerinde yeller esiyor.. He- men mezine seslendim, ikimiz birden camiin her tarafını ara- dık.. Koydisen bul, — Eh.. Şimdi kimden he- ileyke “iri İmam, sigaradan derin bir nefes çektikten sonra, gözlerini vanasının Üstündeki reji ar- masına dikerek bir müddet dü- gündü: — Vallahi bilmem ki.. Kim- den şüphelenebilirim, Bu ekşam cemaat epey kalabalıktı. Mezinle ikimiz camie girip çıkanları iyi- den iyiye gözden geçirdik. doğ- rusu ya, bunların içinde Haram mala el atacak kimse yoktu. Hep tanıdık adamlardı. Softadan birşey özrenilemi- yeceği aşikârdı. Yalnız Nazif Beyin evine giren esrarengiz adamın bir müddet cami avlu- sunda dolaştığı anlaşılıyordu. A- caba kendisini osırada hiç kimse görmemiş miydi? (Devamı var)