geye Se Sir nevi olmpaki He vi uzatarak onun dü- sizmiş oluyorum. dinim... “3.2. Bir kere karikatür gayri ilmi bir eser değildir, ancak iâülml eserdir. İli değildir!.. çi Sanat davalarını ilim tekniğile vazifesinde İse hisseme yaptığımı zannediyorum. Yazılarım bu iddiam de- du zannedilen o Profesörün ketkri kendi malı olmadığını sen "edip ve bir zanmı gidermek iş- Bu maksadım yanlış anla. va “Terbiy adi ence pödagoziğue! * ki terkip teşebüsün. Duşşim olarak yazdım. Terbiye. Boketaj ncı teliikkisi ise “İ. 5 Sabatin kökü tabiatle. ÜS 221 Söz şaielek “Milliyet” jp li nüshasında cıkia, j i Ressam Hasan Rıza Bey (1280-1827) Matemli, hunalüt vakalarla do- | Ha sayıfalar vücuda getirerek geç- | miş bir senenin gayızlı hütmaları. | sa ebedi bir sayıfal hicran daha lâve eden hâdise ressam © Hasan Rıza Beyin vakai şahadetidir. Ha. san Rıza Bey dimağımın hüceyra- & mn maziyesinin , i, gençliğinin ö dürülmüş heveslerine ait | safhai melâleti kendi ifadei zatisile tes- pit ettiği için ruhumda ona en ul- vi mahatr âlâmile sızlıyan acılar hissediyorum. Hazan Rıza Bey re- sim sanatında, taziyetinden ziyade muttasıf olduğu melekâta ahlâki, samimi vatanperverliğile n rı arasmda nagihani bir boşluk, unutulmaz — bir ziyar felâket bırakmıştır ki benim ru- yesini tetkikten müçtenip naza İarile, beşerin ihtisasatı vicdani- yesini dalma ulvi görmek istiyen arzusuyla, tevazı ve mahviyettem ayrılmaz ifadesile üstadı muhte- rem merhum Ali Rıza Beyde gör- | müş tanımıştım. Hasan Rıza Bey © zamanlı yordu. Mü, te ettiği Edirne Sanat mekte levazımatı tedrisiyesini ikmal söş, ilmi sında hiçbir münasebet olmadığını bilir. Ve felsefe imtihanında Viya- pa'lı Profesör gibi sanatin | kökü tabintte, ormandan zevkalmıyanm yeri hastanede... derse © sınıftan dönmek lâzımgelir... Onun için bu gibi hükümler talebe ağzından işi- tilirse tashih edilir. Yok bunu bir mütehasuız söylerse yalnız karika- türleştiri S.— Biri azizlik ederek bu ya- ları Al ende > vE DE Türk âliminin £ fikirleridir diye Marka? sıkıp ta bu hizmeti yaparsa kim- seye fenalık etmedikten herkesten ziyade © zate iyilik et- mek ihtimali vardır. Belki “Yeni Türk Mecmuası” ndaki (o yazıları benimsemekten © vazgeçecektir. Belki de insafa gelerek kendisi Şin pek meşru olan ihtisas © yani (musiki tekniği) sahasma çeki < hürmet et başka bir iş kalmaz. Ilim dağarcığımız mefküremizin .iste- diği kadar dolu değilse de şeniye- tin istihkar edeceği kadar da boş değildir. Avrupa'lı âlim hükmünü mevzuubahis konferanım metnini bir kere daha okuduktan sonra ve. rir ve beni bu şiddetli aksülâmel. 'de mazur görür. Ayni zamanda u- nutmamak İâzmngelen bir nokta da Avrupalı âlimin > el ilim piyasa yüzlerinde olduğu zünde de berraklık ister. loklarınızda öte- sunu: B.— Ben kimsenin derisine değ- nek takmak sevdasında değilim. Mesele bana sit olan | söylemek hakkını yine beğenmesi bana ait olan bir şekilde kullanmaktır. Söz leri sahiplerinden aynen ve trak işareti içind lok- laştırmak ii metinlerin vücüt inde değilse bile kuvvet hâlin- de taşıdığı hüküm ve muhakeme hamleleridir. Herşeye rağmen bu diyaloklarım Karagöz ve Haciy- yat tadımı veriyorsa Osman Cemal le beraber bir hizada benim kibrime bile ameli İmızm katlanamadığı bu ri timsaller o “Karagöz'vari” gibi tezyiflere vesiyle olmamasını mek fazla madır?.. İsmail HAKKI başka | 5 İ tum, Rüştiye sınıflarına kadar de- maşe- | bu mahsusun kaç gün sonra avdet etti. oFakat bu ilk muarefemiz senelerin cere- yanı nisyanından masun bir cazi- bei sanatla biribirimizin £ fikrini, | mesleğini tetkika biribirimizi da- i a vesileler tevi san Rıza Bey asude düşün- | içinde çalışabilmek için o za istanbulun riyakâr, sile meşbu havayi müfsidetinden Edimeyi biraz daha azade bulabil miş orada kalmı dan itibaren milletinin iz hürmetler, tebciller besliyen kal- bini, edu ngiranemizin ba- H celer man zevki cavidanisile çalışıyordu. A- uırların güzarişi şüunatı içinde yo- rulmak bilmiyen bir aşkı mosmi i- le taharriyatta bulunan © fırçası, mazinin sönük bir hattı hayalini bile zaptedemediği çehreleri geç- miş karanlık âmâke nis- icar bir keşifle bu:| İup çıkarıyor ve onları nazarfirip | renkli, hakikathun çizgilerle zapt ve tespit ediyordu. Sanatkâr © zaman en büyük arzusu başladığı tarihi musavveri o bütün edvarı muhteşemi ile tam halinde ikmal manevi fedakârlıktan çekinmiyor- du. Balkan harbinin kâr bir tesadüf ilk leylei muvasa- latımda Karaağaç kıranthünesin- de karşıma Rıza Beyi çıkardı. Bu on sene sonra hazin bir İeylei te- şerrüf olmuştu. > Kendisine niçin muvakkaten © İstanbula gitmedik. ini istifsar ettiğim zaman: pek bir beldei tarihiyi nefis dü yeti hayatiyeyi göstermişti. O ak. şam gazinonun mursüz İl rından dökülen sarı, ları altında yirmi kat muhterem sa: teşyiatile hitam bulmuş, kendisin. den mecburen ayrılmıştım. İlk har bin son günlerinde bombardıman şarapnelleri, tahrip taneleri, bü- | tün velvelei fecaatile | Karaağaç | mler saçar- ndaki bö- geçirerek Hasan Reza Beyi düşü- nüyor, onun bir tevekkülü dinda- Tane içinde evini bile terkedemiye ceğini tahayyül ediyordum. Muhasaranın son felâketi suku tu bir söküneti muğfile içinde ih- zar eden mütareke © günlerinden bir cuma sabahı idi. Arkadaşım yüzbaşı ressam Mehmet Ali Bey- İe birlikte sanatkâr i ul etmi alakoyarak görüşmüş, dertleşmişti. O gün tev- di ettiği sergüzeşti âlâmından ha- yalı ressamanesine ait şu satırlar onun hâfrzamda kalabilmiş bir çizgisi, kırık ve noksan bir desidir. ... “Resme pek küçükken başla mışım. Şu kadar tahattur ediyo. rum ki her çocukta uyanan hevesi tersim gibi ben de bu tıflane inci» saikasile kâğıtların gördüğümü, his imi decek eşkâli müşevveşe tersimin- den başka elime geçirdiğim kö- mür parçalarile duvarlara kalyon De kadar kalkışmış ebe- veynimin duçarı muatebesi olmuş- vam eden bu cinneti tersim mual limlerin teşvikile bittabi bir üslü- cereyanı o talimine katılarak öyle çalışıyordum. Aske | İ yaldırlara doyasıya | Yunan artistlerinden Saatlerde Mehmet Nureddin Beyin “Boş Saatlerde” isimli küçük nesir hita- bı çıktı, Mehmet Nuredin Beyi ta- nıyan ve seven Türk karine orut ba sütunlarda sena edecek değiliz. Bilâistisna herkes tarafından çok sevilmiş olan o Mehmet Nureddin Bey bu şekildeki tazimden vareste dir. Biz sadece onun o yazılarına mütşak olan karilere bu nefis eser den bir iki parça sunmakla iktifa i ok hisli, çok içli ve çok özlü olan bu eserin şu parçaları - herhangi bir sitayişin o çok daha fevkindedir, çok daha beliğdir. r.. “Bugünlerde gönlüm ışığa da- yanamıyarak kirpiklerini kavuştu | ran miyop bir kadın gözü gibidir. Işıktan hoşlanmıyorum... arasında görü- i koyu lâci- titreşen Dilim aya karşı tek başıma saatler geçirme | min sebebi odur. Dinmiyen ses ve güneş ışığı #8 hirde kalmalı. Arkamdan burala- ra, bu ağaçlarmı sessizlik, kum- sallarına loşluk yaraşan uzak kö- ye kadar gelmemeliydi. Anlaşılmı- yan kadını, sezilmiyen hakikati; ... “ Sakin bir yaz gecesinde artık sararmıya yüztutan çayıra sırtüs- tü yatarak © gökyüzüne, (gökteki baktın mı? Gökyüzünün birer küçük olmas parçasını hatırlatan bu süsleri bi- ribirine nekadar yakın görünürler. Bu yıldızlar, bazan sevişiyor. Sarılan iki gönül gibidir. Uzaktır- Mehmet NUREDDİN —— Otello Dün akşam Opera sinemasında Gnvrilidis il Ertuğrul Sadettin Shakeapearo'i “ Otello” sunu temsil ettiler. Yunan sahnesinin Otellosu ile Türk, sahne- türk temaşagerinin seve seve tem- sillerine koşup takdir ve rağbetimi kazanmış olan Ertuğrul Sadettini bu defa Yunan artisti ile ayni sahne de büyük hir muvaffakiyet kazan- mış olarak görmek tiyatro alermimiz. için bâkiki bir kazançtır. —ğ—— dar) diye tanılmıştım. İdadi son sınıftayken 93 seferi malümu açıl. dı. Sınıfımızda gönüllü olarak har be iştirak eden pek çok © gençler bulunuyordu. Hepimizi muhtelif alay ve taburlara tevzi etmişler. di. Benim mensup olduğum alay. bir gün safahatı harbi tetkik ne mezun İtalyalı bir ga- saman hm ber aldım, Bu, benim için, talihin, tesadüfün her zaman bulunmaz bir hediyei feyzi idi. Hemen vakit geçirmeksizin kumandana müra- caat ettim. Beni ressamın muha» fızlığna tayin etmeleri İçin istir. hamlarda bulundum. İstirhamım hevesatıma mükâfaten diriğ edil medi. Bir emri resmi ile artisti muhafazasma memur (edildim. Ressam biraz yaşlıca, fakat tamüş sıhha bir sanatkârdı. Meşakı se. feriyeye mütehammil, geceli gün. düzlü — genç ve gürbüz bir Ana- dolu neferi gibi — harekâtı aske. riyeyi takip ediyordu. Gündüz a. teş hattrna bile sokuluyor, siperle- ri, meydanı harbi, bölüklerin vazi yetini kurşun kalemile notederek eskizini hazırlıyor; sonra, harp ol mıyan gecelerde ordugâhtaki ça- dırına çekilerek parmaklarının a- rasına sıkıştırdığı demir | kalemi bir nevi parşömen kâğıdı üzerinde kendine mahsus bir çâlâkii tersim ile koşturarak harbe mahsus kro. ler, desenler meydana getiriyor. du. Bir gün, derin bir vect içinde şalışan bu ihtiyar artistin vaz'ı İş. tiğrakı bendeki zevki tersimi can. landırdı. Kurşun kalemile yüzünü dikkatli desine ederek kendisine bir Türk meferinde sanayii nefise- nin en ulvi kısmına heves ve inti. sap görmek İtalyanı hayretler i- ginde birakmıştı. Ve o dakikadan itibaren ben bir muhafız olma! tan ziyade ressam için samimi dost, bir meslektaş olmuştum. Bu dostluğumuz harpten sonra sene- lerce devam etti. İdadi sınıfından harbiyeye nakledeceğimiz zaman ben ciheti bahriyeye intisap arzu- su gösterdiğimden Mektebi Bahri- yeye ayrılmıştım. Bu mektepte iken adada ikamet eden ihtiyar dostu- mu her hafta ziyaret ediyor, yap- tığım levhaları, desenleri ona gös- tererek teşçi nasihatlerile Vâyen- ri idadi sınıflarında beynelakran resimde bir temeyyüzü mahsus ka zanmış (ressam Hasan Rıza Üskü kati çalışıyordum.” Ressam M.SAMİ Bir öküz Mi lirine Hikâyesi Vaktile ihtiyar, fakir bir köy- Mimüm, yediği a İ mekle besili, yetişkin, gelişivermiş bir Iızı varmış, Baba (o överme çağma varan yavrusunu eloğlu a- ceğizinden düzmeyi gö şulmuya bile razı olmuş. Bunu ko- nuşurlarken kapı aralığından ses lere ve muhtevalarına kulak misa- ürbü arzulu ağzına gelmiş. Gel zaman git zaman bu teşebbüsten ses sada çıkmamış. A- na ve babanın arada bir rikkatle kızlarının sıhhatli yüzüne bakma» larından işkillenen kız hayırlı ta- savvurun suya düşmek, tavaamak ihtimali Bir gün bu basit aile oturmuş, sini başında güçbelâ tedarik ettikleri tarhana çorbasına kaşık dereden, tepeden © konuşuyorlar. muş, Mevzuun bir türlü müstakbel hayatına yanaşmadığını, yaklaş- madığını gören kız birden anasına dönerek heyecanla çatalaşan bir sesle “ana, bubamla biyol öküz hi- | kâyesi konuşuviysene!” — demi; Tespihte hata olmazsa onun gi yazmıya kalık ucuna unutulma sından korktuğum “Güzel Sanat- lar Akademisi” mevzuu benit.. be- ni yaz! diye muzip obir tedai ile gelir. O delişmen köylü kızı- mın cür'et tasa ve kasavetini içim. de bir yangın halinde rum, bu mevzu bana, bir etiketine maloluyor. Haki» uğrunda ona da katlanıyor ve lüpheye mahal yok ki cümhuriyetin ies'at tecel- lilerinden biri de sihirli bir eldoku muşuyla — Osmanlı İmperatorluğu- man kibirli, hodgâm © saraylarını demokrat bir nağme ile alçakgö- müllü bilgi ve sanat müesseseleri yapıvermesindedir. Bir zamanlar korkulu gözlerin geniş pencere- lerinde dolaştığı, önünde — insana haşyet veren selâmlık resimlerinin yapıldığı Yıldız saraylarında aziz cümhuriyetin bir Harp Akademisi bir Mülkiye Mektebi yükselmek- tedir. Havasından kuş uçurtmıyan karasularına yabancı bir tek san- dal yanaştırmıyan kukanç bir Sul tan yalısı o kudretli bir t “Güzel Sanatlar Akademi vermiştir. Bu istihale ve ye: me yazık ki yapıda, kabuktadır. İç, öz isimsiz bir taaccübe iman etmiştir. Darülfünunumuzun 18- lahı,konservatuvarımızın daha mü kemmel bir hale ifrağı için ecnebi mütehassıslardan birçok faydalar umulduğu bir zamanda gönül isti- yor ki akademinin iskolâstile iki şubesi olan resim va heykeltraşi kısımları da ecnebi iktısaslardan nasibini alsın. Bu lüzuma neye o- muz silkilmektedir; adam sen de denilmektedir? anlaşılmıyor. Mi- mari, tezyini kısımlara bakılıran resim ve heykeltraşi tedrisatta ö- vey evlât mensilesindedir. — Acaba düzeni, en sağlam, doğru dürüst bu iki kardeş kısım mıdır? Böyle ise çok garip olmakla beraber gö- #üs kabartacak bir şeydir. Yok bu bir ihmal ve teseyyüp ise cid- bir hakikattir. Fakat şu da inkâra sığmaz ki kuvvetli bir mütehassıs getirterek akademi (atölyelerine modern klâsizm, klâsizm veya a- Kademizmi hakiki manasile tanst- malı. Oradan yetişecek kötü illüs- trasyon ressamlarının muzir zürri- yetini kökünden kesmelidir. Aka- Em suyundan kana kana içmeli, Yanlış telenikle artık vedalaşma- lıdır. Yukarıda isimsiz bir taassu- ba iman edildiğinden bahsetmiş- tim. Çünkü üzerine titrenen gidiş ne klâsizm ne © modern klâsizm — çünkü ondan bir umacı gibi kor karlar — ne de ciddi ve kuru aka- demizmdir. O, sadece, atmasiyo- nizmdir. Ersurum: EŞREF (9) Lethâ cehennemde bir ır. maktır hi suyundan içenler maziyi unaturlarmış. Sabahtan bir Saat evvel | © Şüür ne fikir'ne his ne renk katıksız kuru ek- , ne de musikidir. Şiir anl - İ lamayan bir şeydir. Şiir büyür lü reçetesini beyhude araştır mak istediğiniz öyle bir şurup” tur ki siz meyussanız o, dudak larınızı yakar ferahlı- iseniz o içinizde kanatlarını tecrübe © den küçüçük bir kuş hevesile çırpınır durur, İşte Feridun Fa zılın şiirlerinde - bu sırrı anl yan ve şairin içinden kariin içi ne uzatılmış seyyal bir köprü gibi şiirden aldığımız bütün zevki taşıyan parçalar... Feridun Fazılı içinde sarhoş J eden bir buhurdan yakılmış içi ezilerek düşünmüş. | atiyor; | deleri indi mini mini Çin işi fakfur Budalara benzetiyorum.. Per iliş bir odada o, boyuna tütüyor ve dumanla: rmı çıkmayan sesinin duaları gibi boş aynalara, karanlık per- delere uzatıyor. porselen bağ” rında yanan ateşin parmakları dizlerine kenetlenmiş kapmın açılmasını, hiç olmazsa aralık- lanmasinı bekleyerek | saatleri ayıyor, Kapı aralrklanma; cak ve beklenen hayalet içerir ye süzülmiyecek.. Ne mutlu 'karie!., Ihtiraslar, şairin kal- binde öyle azgın sellerdir ki tat min edilen bir aşkın çizdiği dar solük © ve cansız kanallara gi rince (o renklerini kokularını, musikilerini bir kelime ile sey- yaliyet ve ihtişamlarmı kay bederler. Şair doyduğu zaman, aşk- tan usandığı zaman şiire ruh neffedemez olur, Ben bu şir lerde (sabahtan bir saat evvel) daldıkları yarı uykudan sil- inen ruh akışlarının evvelâ dört duvar içinde zindanda İmiş gibi dolaştıklarını, sonra çırçıplak, beyaz boyalı gemi lere dolup uzakta ten rengin deki iklimlere doğru kaybolduk larmı duydum, Bu küçük şiir kitabında bulduğum her parça serin meltemlerin, kızıl akşam” ların ve bir de üstüne (çizilen kadm gölgelerinin çıplak bir vücude inen birer gikmüş kır baç darbesidir. Şair bu serin kırbaç darbe leri altında şişkin bir yelken gi bi hevesle sulara yaslanıp u- zaklaşıyor.. ve biz de gölgesiy- miş gibi onu yakından takip & debiliyoruz, Sabri ESAT —ee—— İki beste Genç sanatkârlarımızdan Nus- rat Rıfkı Beyin bestelemiş olduğu “Minimini” ve «Senden uzaks i- simli iki tangosunun notaları in- tişar etmiştir. Çok mahalli bir a- hengi terennüm eden bu tangolar simdiye kadar yapılan © emsaline çok faik olduktan başka notaları" nın tab'ında gösterilen nefaset ve itina da ayrıca şayanı (o dikkattir. Galatasaray İzcaz'ına o mensup genç sanatkârı bu çok değerli bes- teleri için tebrik etmekte nekadar haklı olduğumuzu İstanbul Radyo sundan bu parçaları dinliyenlerin tastik edeceklerinden eminiz. Da- ye a bu o kabiliyet ü ve veli üzre er Beyin istikba- İlnden bize gürel müjdeler ver. mektedir. Kongre Güzel sanatlar birliği mimari şe- basi kongre riymsetindemi > Kongramız 3-2-933 cuma günü vam eyleyeceğinden arAamIN saat 15 te Birliğe Alay köşküne teşrifleri rica olunur. Abdülhak Hâmit günü Büyük şair Abdülhak Hâmi- din seksen ikinci yıldönümü müna sebetile şubatn 5 inci pazar günü saat 16,30 da © Arnayutköyünde Feyziâti li de büyük bir mera» sim yapılacaktır. Yeni bir Şiir kitabı kitabı çıktı. 933 senesi bidaye” tinde edebiyat kütüphanemize genç şairin hediye ettiği bu kü” mg şiir kolleksiyonu genç nes” in en şayamı dikkat bir eser dir. Şunun için şayanı dikkat- tir ki bu eserde şair bellenmiş, bayatlamış his ve hayal klişele rinden kurtularak bize yepyeni ve bakir bir hassasiyetin me lodisini getirmiştir. Durgun ve dalgasız bir denizde küçük hab becikler ne ise bu eser heyeca” nın dalgasında ürperen bir tüy gibidir. Reşat Feyzi çoşgun de Bil içlidir. Onda hilkete isyan değil, inkiyat ve tevekkül var dır, Hisler, yorgun bir genç kal bin murıltılarıdır. Reşat Feyzi de kin değil hasret, nefret de- ğil muhabbet vardır, İnfiallerin de bile yarası sadece inilder. Gökremez. Bu, Reşat Feyzinin bem kusuru, hem meziyetidir. Sükünu sevenler onun şiirlerin de sonsuz bir teselliyet bulur lar. Reşat Feyzinin şirleri sizi bileğinizden yakalayarak cehen nemin bilmem hangi esfelessafi linine sürüklemez. Onun şiirle- ri imce ve tatlı bir nefes gibi rmızı okşar ve tatlı bir hu zur sunar, O kadar. Matbaala- rın yalnızlık içinde geçen ak- şamları vardır. Reşat Feyzi bu akşamlarm melâlini beş şiirin- de - mübalâğasız söyliyelim - harikulâde çizebilmiş ve bu beş şiiri gazeteci arkadaşlarma it“ tihaf etmiştir. Kitap iki kısma ayrlıyor. Biri bu akşamların il teki kısım da gramı Şairin kabiliyet ve kudreti hakkında sözü kendisi daha iyi anlatabilecektir: Matbaada akşam ı Satırlar gizlenince elimin göl” gesine Akşam vurur başını odamın camlarma Bir gün de görsem, derim, içi me sine sine bürünür denizde şallarma... Güneş nasıl 5 Akşam upuzun yatar masamın üzerine, Ben akşamı görürüm (bir oda duvarında... Ufukta siz seyredin bu şairin yerine . Yollar nasrl kararır gurbetin dağlarında? ».” Kocaman bir el gibi dokununca omzuma TA içinden duyarım akşamın geldiğini. Haydi, ben de güleyim gizli an arzuma: Anne, unutur muyum beni bek- lediğini, Seyrisefainin yen teşkilâtı Vapurculuk Türk Anonim Şirke & teşkili hakkındaki muaddel ka- mun lâyihast, henüz İktisat Vekâ- letinden Seyriselal nin yeni teşkilâtı da, bu / lâyiba kesbi kanuniyet edince tatbik 0 hunacaktır. Yeni lâyihanm iktısabı kanuni: yet etmesi üzerine İktisat Vekâle- £ tinin deniz işleri artacak, teşekkül edecek Hususi Vapurcular Şirke- t, Seyrisefain'in dış hatlar daresi işleri ve tarifeleri de Vekâleiçe taba ve icabettikçe tadil edilecek Bu tibarla Vekâlet Deniz Ti ret şubesi teşkilâtmın tevsii ve bir Umum Müdürlük haline getirilme si mevzuuhahistir. Elektrik ücretleri Elektrik Şirketinin yeni 3 aylık tarifesi tesbit edilmiştir. Tramvay Şirketi 3 aylık ye si de şubatta tesbit anlaşılmaktadır. d Tramvay ve Elektrik Şirketle- Ücretlerin değişmiyeceği şimdiden anlaşılmaktadır. Şirketlerin heyex ti umurmiyeleri martta toplanacak lardır.