1 Şubat 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

1 Şubat 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i gülliyet İn ümdesi “MİLLİYET” tir. İ 1 ŞUBAT 1933 İdarehane : Ankara caddesi, | 100 No, 4 © Telgraf adresi : İst. Mülliyet Telefon Numaraları: * Başmubarrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 e e i söylenmez. Nerede kaldı ki ABONE ÜCRETLERİ: İl! bu insan bir kadın olursa. KY Türkiye içim — Harişiie İİ | Genç erkek ne olduğunu birden i LK. LK. İÜ) saşırmıştı. Böyle bir cevaba ma İ 3 aylığı 4 — s— 750 4— ————— # BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merke- inden verilen omalümata göre ün hava kismen bulutlu ve şiarbi istikametlerden rüzgürle ÜiZalarak devam edecektir. Yk 31-41-1933 tarihinde hava taz- gn kiki 762 milimetre, en fazla si- ik pm az sicaklıkk da 4 de- Be tuhaf bir tipti?. Bazı günler o, | âdeta hakaret edilmekten bile lee lamyordu, Bir yılan gibi genç er- amam İ kaç doktora gösterdim, Sinirle- rim bu yüzden rahatsız oldu. Biraz masraf ettim... | Pek yakinim olan bir dokto ra da bu bahsi açtım... Güldü ve bana gazetelerde bazı hekim lerimizin, bu rivayet çıkımca bir çok kimselerin vahimeye uğra” yıp kendilerine müracaat ettik lerini gösterdi. bütün bu kanser dedikodularmın bir kâr lı cephesi olduğunu anladım.. Amma bu kâr hastalara mı-ait- tir... Ötekilere mi?, Siz tayin & diniz. en çok arânan İİ Ssmlar kimlerdir? ll İİ #Tabii cevap vereceksiniz?.. ip lekeler; avukatlar fa- Ki | Bir komisyon, resmi dairele- il Yine "efendim, yanlış... Dün | rimizin kırtasiye ismindeki has İ adamlar | talığını tedaviye memur edil miş,, Ben bu komisyonun, bu hastalığı tedavi edeceğine kail değilim, Çünkü: 1 — Kırtasiyecilik bizde bi san'attir, Ve resmi dairelerimi zin ekseri amelesi bu san'ata mensupturlar. 2 — Kırtasiyecilik bir siste min zaruretleridir... Kâtip mu- kayyide, mukayyit mümeyyize müdür muavini müdüre, mü- dür, müsteşara ve müsteşar ver kile kadar her küçücük şeyi sor dukça ve bu her soruşun mua- melesi kâğıtlara yazıldıkça ve her bir yazılışı bir müsvedde. bir beyaz ve bir kayda mühtaç oldukça ve her işi bir adam bi- , | tirip sonuna kadar götürmeye memur edilmedikçe bizden kır tasiye kalkmaz. li banka bireszla . İİ suku umum | P lah cümlemizi çok aranır a yapmaktan korusun! kerimesi İhianser) hastalığıdır. Bir meş- İİiir cerrahımızm radyoda ver- Ki dikodu hâlâ sürüp gidiyor. n ne faydası var?.. isstalara ne faydası var bil yorum. Bir hastalık ki; ira hastalık ki; ne zaman, ne tedavi edilir bilinmezse bu Milliyet'in edebi | romanı: Kırtasiye m-se'e-i | | e uzadıya münakaşası | Ankarada İ 7 valiaii Vedatçığım. dir, yda verir, burası pek am İ diyebildi. i iler gey değildir. Arama bir Kadri Bf.ye eni ee e ten faydası vardır. Mütaleanıza iştirak ederim. e çi ile tecrübe ettim: Bu | Hürmetler. | e ge Ga FELEK İ rar MİLLİYET Takma kirpikler keğin boynuna sarılıyor: — Beni midi affet, diye yalva Sİ da Pi olayorüm — Senin kirpiklerin takma mr, demek büyük bir hakaret sayılır mıydı?. Yoksa o, başka bir düşün ce ile mi hareket etmiş, rol mü ya pıyordu?. Vedat yerinden hemen fırladı. Köşedeki koltuğa şöyle gelişi gü- zel attığı şapkasını, paltosunu al- dı. giyiniyordu. Bu sefer de Vedat » | sinirlenmişti. Fazla tek kelime ko nuşmak istemiyordu... Bu kadmın » kadar nazım: ne diye çekecek- Süheylâ, sevgilisini giyinir gö- rünce: — Ne o, gidiyor musun, dedi. Vedat hiç cevap bile vermedi. Ka - | den bu suali tekrar etmekten utan dı, pencerenin o önüne gitti, ıslık çalmağa başladı. Bir dakika sonra, apartmanın kapısı “küt” diye büyük bir gürül tü ile kapanmıştı. Vedat sokakta hızlı adımlarla yürüyordu. ».. Süheylâ tam bir hafta Vedadı bekledi. Onu gelecek, kendisini görecek, af dileyecek zannetmiş- &i. Halbuki Vedat hiç görünmüyor du bile... Daha birkaç gün seçti Veodattan 163 sada çıkmamıştı. Sü heylâ in düşünmeğe başla- VR ayi aahihten mi da- rdmış, gitmişti? Bir daha gelmiye cek miydi?. Süheylâ kalbinde acı bir nedamet hissediyordu. Vedadı sevdiğini bu geçen on gün içinde daha iyi anladı. İradesini gittikçe zayıf, yumuşamış buluyordu. le zannediyordu ki Vedada bir gün sokakta rastgelse bizzat ken- disi konuşmağa başlayacak, belki | cak de genç kadın Vedattan af dile- yecekti. Fakat Vedadı nasıl, nere de görebilirdi? Onu gidip yazıha 'dun” diye işi anlamak ta hatırın- İ dan geçmiyor değildi. Fakat bu izzeti nefsine birar ağır geliyor- Bunu yapamazdı. En küçük bir sebepten dolayı genç erkeği da pişman olmuş rılttığına ne kadar tu. Süheylâ şimdi Vedada sokak- ta, yahut başka bir yerde rastgel- mek, bir tesadüf eseri imiş ruşmak fırsatını kazanmak yordu. Ah bu tesadüf nasıl bulu- macaktı. ... Süheylâ bir eli kapının sarı tok mağında âdeta donakalmıttı. Ö- nünden geçen Vedattı. Evet, 0, ta kendisi idi. Süheylâ © akşam bir yerden çıkarken Vedadı gör- mesi tesadüflerin en şaheseri idi. Genç kadın olduğu yerde durmuş tu,. Söheylâ ne söyliyeceğini bir- den bire şaşırdı. Heyecanla Veda» da doğru yürüdü. Onun elini tut- | tu. Titrek bir sesle: itiraf ve ve iki sevgiliyi tek- ŞUBAT: 55:1933 Edirne Karağacile - sındaki 33 kilemetreli lunda yüzde otuz üç paraar arttırılmıştır. Bu işi anlatan Şark Demiryol- ları Türk Anonim Şirketi Müdürü Mösyö Paskulın Edirneye yazdığı bir mektupta kendi şirketi ile bir bağlantısı olmıyan Franko - Elen | Şirketinin böyle bir arttırma yap- tığını, bunun indirilmesi için o şir- ket yanında bir dilekte bulunaca- ğin: bildirmektedir. Buna vereceğimiz karşılık pek kısadr: Şark Demiryolları Şirketi ile Franko - Elen Şirketi bir kay- | nağın iki yataktan akarak bir ça- ya dökülmesidir. . Mösyö Paskal bekadar Şark Demiryolları Türke | Anonim Şirketinde İdare Mecli- sinde aza ve müdür ise okadar da | Franko - Elen Şirketinde azadır. Zira her ikisi bir sermayenin isi- dir. Bunun ikisi de bir Hoca Ali - Ali Hocadır. Görünüşü işin içyü- zünü örtemiyeceğini kendisi ka- dar biz Türkler de biliriz. Bu arttırmanın başlıca sebebi- | ni de drahminin düşlcünlüğüne a- | tıyorlar. Biz Edirneliler için değe- | ri yüksek olan Türk parasile bu parasını ödemekten ise drah- ami bu Parayı vermek yolu kalır ki Edirnede bir kambiyo bürosu kurmak gibi çok güç bir iş olur. İ Bize ikinci bir yol kalıyor: İs- tanbul - Edirne arasında kamyon dir. işletmek. Hükümet bu kamyon işini ya- pacaktır. Zira bu gidişle Edirne para © almıya kalkış: Vilâyetinin soluk deliği tıkalı kal- mas muahedenin şu açık sözleri | muş Buna ise hükümet | ile nereyedek uygunluğu bulundu- gözyumamıyacağı için kamyon i- şi yolalacaktır. Bu kamyon işi Edirne, Havsa, Uzunköprü, Babaeski, Kırklareli, Alpulka, Hayrabolu, Çorlu, Silivri, den Tenkyanın yetiştirdiğini İstan bula götürünce Şark © Demiryolu baştan başa Ziyan edecektir. An- sirketin güvendiği bu yolun teminatlı olmasıdır. Zararı hükü- met, (saraylı imtiyaz) uğruna ö- diyecektir. Bu yüzden Mösyö Paskal sağ kulağının üstüne rahatça yanları: ”“ Sira buna gelince, Türkiye Güm huriyeti' şirkete teminat parası ve yerde demiryolunu satrmal- TAJ mleketin menfentine da- ha uygun . Satınalma bulacaktır. isi önbulunüa ortaya #4 O görünüş | mağanı çikar: olları Türk Ano- nim Şirketi 8 yü Türk lirası bir artırmadan ( TETKİKLER J Şark demir yolları - Edirne vilâyeti radaki Türklerin soluk deliklerini tıkıyarak dağıtmıya yönülmüş o- lan bu şirketin altmış da şu beşyüz bin lirayı verip bu | İ yolu alacağı gün çoktan gelip çat- maştar. Bu şirket İstanbul - Edirne yo- bunun kısalığı yüzünden gelirinin | azlığı, masrafı korumadığını öne | sürerek ötedenberi söylenmekte- | Belki doğrudur. var ki, hükümet bu yolu satm a- imca Devlet Demiryollarına geçe- cek olan Edirne yolu için | yerkalmaz. Zira feribot işi bitiril- mek üzere olduğuna göre yol A. nadolu ile birleşerek kısalık uzun- luk ortadan kalkar. Bir başka dü- şünce de bu iş için kafamıza geli- yar: Bizim Edirne — Karaağaç arasında bir (Navet) vardır. Bu Yunanistanda hiç durmadan doğ- rudan doğruya Uzunköprüye ge- çebilir.” Ancak bu teknik duğu için bu yolda Şurasını iyi biliyorum ki Lozan munhedesinin 101 inci maddesine göre buradan geçmemiz açık hak- kamızdır. Ne bir resim, bir vergi, Lozan * barışık yaz- masında söz yoktur. Buna bakın- | ca biz Edirneden kalkınca Yunan | yolundan transit olarak geçiyoruz | ki Franko - Elen Şirketinin bizden ğu hükümetçe düşünülecek iştir. | Bu yoldan biz ve neler çektiğini pek acı biz Trakyalılar biliriz. Bunun Na- Fia Vekâletinde canlı dosyaları o- lacaktır. Geçen yıl kıymetli Nafia Vekilimiz Hilmi Beyefendi arka- daşımız bu işi çok benimsiyerek Demiryollar Müdürü Nazir Beye- fendiyi göndermişlerdi. Nazir Be- bir Türk çocuğu olduğu <a şeyler gördüğünü biz biliyoruz. çelik yollarla yazılan büyük ada bağlıyarak çok içinden ve yakın- dan bağlı olduğu Trakya yolunu da o büyük admın bir yüksek ar» 'ürklere verecek» inmez sevgimiz, E- dirneli saydiğımız büyük başveki- İimize karar derin gönülbağımız. Edirne meb'usu ŞEREF söz söyliye- babalarımızın | Senin yeldanberi SERİ) 1 İstanbul Belediyesi a Şehir Tiyatrosu i ol Harik Hayat Sirgorta larmızı Türkiyede anışla, işin me a- Yarın akşam ARTİ Büyük galaya hazırlanınız ve sizin sevimli artistleriniz GUSTAV FROHLİCH ve LİANE HAİD'i Kim Olduğunu Bilmek İstemi yorum operet filminde kemali zevkle seyretmek ve alkış- lamak fırsatmı kaçırmaymız. Bu filmde rejisör GEZA von BOLVARY'nin muh- teşem dekorlarmı nazarı takdirle görecek ve kom- pozitör ROBERT STOLZ'un nefis musikisini dinliyeceksiniz. İlâveten: FOX JURNAL ve (ERGANUN KON- kısımlık film. Telefon : Darülbedayi Temsilleri aye AA mi . Bye zam Fazlı). Hava rasat raporu, 20: Gra- mafon. VARŞOVA, 1411 m. 13,15: Gramofon. 17,05: Gramo- | fen Çoollet musikisi). 17,08: Gramo- Taygun İK” te verilecek 42851. İKARIM BENİ ALDATIRSA Büyük Türkçe operet Bilmi pe İ MELEK sinemalarında misilsiz bir mü. 919 ğ vaffakiyetle devam etmektedir. Kaza ve Otomobil Galatada Üriyon hanmda kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. âfasıla icrayı müsmele etmekte olan ÜNYON kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptır. mayınız. Telefon: Beyoğlu 4886. 89; İş İrtihal merhum Ali Beyin haremi dünkü salı günü kısa bir hastalıktan . etmiştir. Merhume hayrü hasena- İt çok server, salihatı nisvandan bir | hanimdı. Di az Hanımefendi sonra ve- cektir. Allah Rahmet eylesin. oem VEFAT Sabik Mancıster manifatura tüc- carlarından olup uzun müddettenbe- ri Büyükada'da. hastn bulunmakta olan Maseh Mareyan Efendi vefat etmiştir. Cenaze merasimi 2 Şubat perşembe gümü saat birde Beyoğlu Balıkpazarında kâin Ermeni klisesin İde icra kılmarak Şişli kabristanına delnedilecektri. il b kapma : sille ğe | MİLE anin Şirketi tesçil edecek olan | ve İSCİ | kire kimi Piyes, 23; Müsehabe, 2328: Taran. a ei erene BUDAPEŞTE, 550 m. | mili caz. yumulu... doğrulamıyacağı için, | Milliyet bu sütunda ir veisçi| 18:-Sigan musikisi 1920: | Sesli| PRAG, 487 mahkeme bütün bunları ölçüp a- ediyor. İş | film operetlerinden plâklar, 20.35: 17,15: Radyo: orkestrası; 20,25: yırarak her birinin değerini ayrı ve işçi istiyenler biz Offenback'ın “KONT. HOFMAN” | Bando muzika, - Müsahabe, 21,20: ayrı eksiksiz koyacaktır. İşte bu ia © İris mürdenet 88 | "Hofman'ın bildiyeleri” operası. Mü | Tiyatro. 22.50: Gramofon milyondan na belki ;. egr ei “ musikisi. SEMER — Vi ki milyon inecek ir. Şirketin gö- N İş isteyenler 1886: kü neşriyat. 21,08: vardır. Şu sekiz milyon sermayeyi buşün franga çevirince aşağı yu. karı 20 milyon frank kadar eder sanırım, Bu yirmi milyon frangı kapitalize edip te 24 Yıla dağı. tınca yıllık ödeme o bes yüz bin Türk İirası ettiği görünür. Böyle. li bir lerin Sabık İmalâtı o Harbiye müstah- demlerinden mükemmel bonservis tesviyeci i Çemberli mahallebicisi Mustafa usta yanın- da Tesviyeci M. Sait Efendiye mü- racaatları rica olunur. i 'N ii An kolunu koparır gibi kavraya- Hk heyecanla sordu: in - Nedim., Kim bu? Hile Hâdise yüzbaşıyı yıldırımla vu #erimuşa döndürmüştü, güçlükle releyebildi: Hey Baklaciyeff binbaşım.. Her — O herif mi bu? b Evet binbaşım.. Kemik kıran. hin Gn ibi ani m i ins & iğil Hiç salapara bu bir şaşkınlık idi, Beyni patlamış bir ada- ini yaşamasına imkân mı vardı? Me Alnımın ortasından giren bir , bir torna bıçağı gibi döne arsın beynini oymuş ve sağ kulağı" arkasından kocaman bir delik çıkmış, omuzuna saplan- Fehim, Hüseyin Muhiddin Be- i > i | | MAKEDONYA v € Aşk, Kin, Politika ve Kan, ia Müellifi: Nizamettin Nazif İİ Elbette bağrışacaklardı. Çüm | yin doğrulmasna yardım ederken; İ bu odanın tahtaları üstünde, — Doktora bir haber saldıra- ilm nı haçvari germiş ve sırt üs | İm. - diyecek oldu- uzanmış bir adam yatıyordr. Binbaşı asabiyetle homurdan: Hüseyin Muhiddin Bey yüzbe- | dı: — Beyhude., Fakat burada dur racağına koş dışarıya! Ve mülâzim dört nala odadan fırlarken İsmail çavuşa yaklaşarak gözlerini, izbandut irisi jandarma” nm gözbebeklerine dikti: — Tabanca taşır mısm Çavuş? — Evet binbaşim.. — Ver tabancanı bana.. İsmail Çavuş derhal elini arka- sma attı, Pantalonunun kıç cebir de küçücük bir tabanca kılıfı çıkar- dı, uzattı, Muhiddin Bey gözlerini onun gözlerinden ayırmıyordu. Kılıfın içinde duran mini miri bir toplu ta bancayı çekerek sordu: — Bunu. en sen ne zaman bu kılıfa soktun? — Bir hafta oluyor binbaşım.. — Yaaan.. — Fehim Beyle takibe çıkacağı | | erik yağlmıytanı “O 208868 beri kılıfından ç kmamıştır. Binbaşı, hem bu sözleri dinli yor, hem de tabancanın namlusu” nu kokluyordu. Vaziyetinden anla” şrlıyordu ki, İsmail Çavuştan şüp- heleniyordu, Topuzu çevirerek için deki aynen saydı. Sonra; Alâ., - dedi - Çavuş. Al ta İ bancamı., Şimdi söyle bana. Yüz” başı seni çağırdığı zaman bu adam İ sağ mıydı? — Evet Beyim.. — Doğru söyle. — Aman binbaşım elbette. İ Nah şu köşede ayaklarını uzatmış oturuyordu. Yüzbaşı Beyin odasın- dan vi silâh sesini işittim. Kim öldürebilir bu adamı? Bu suale yüzbaşı cevap verdi: — Herhalde odanın içinde ol- mayan bir adam.. Ve bu sözleri bir hayli yüksek sesle, hattâ bağırarak söylemişti. Binbası onu yadırgayan bir ba” kışla süzdü: — Bunu nereden kestirebiliyor sunuz efendim? — Çok basit binbaşım.. Cese din bulunduğu vaziyet işin şeklini anlamağa kâfidir. | — Yaaaa!! — Evet binbaşım.. m nuz ki ceset sırt üstü yere İ tür ve ayakları pencere arattnlei dir, — Ecce. Bu meyi ifade eder? — Bu şunu ifade eder ki; Bak- laciyeff ayakta iken ve bakarken Yurulmuştur. Sırt üstü düşüşü ölümün âni olduğuna delâ- let eder. Maktul debelenmeden öl müştür, Muhiddin Bey alaylı alaylı gül dü? Nedimi kolundan çekerek pen- cerenin yanına Değil > — Evet efendim.. Ölen, odanın içinde yarala- nıyor ve ölüyor.. Öyle mi? — Evet efendim.. — Fakat a benim yüzbaşım.. Dışarıdan atılan bir kurşun şu pen cerenin camlarmı kırmadan bu © kre atılıyor... | danın içine nasıl girebilir? Binbaşı haklıydı.. Nedim vere" cek cevap bulamayınca; — Maamafih.. - diye devam et - eğer İsmail Çavuş odaya gir dilmen sonra pencereyi kapadıysa bir diyeceğim kalmaz.. Nasıl İs- | mail Çavuş, odaya geldiğin zaman pencere açık mıydı? — Hayır binbaşım.. — Fakat bu pencere az evvel a» çılmış ve kapanmıştır, Bak şu teh talara,, Görmüyor musunuz? Yer bu baştan bu başa ıslak.. Su dökül müş desem değil.. Bu damla dam- | İ geliyordu. Binbaşr yandal | — Fakat anadan doğma İ nuz. Elbiselerini bir daha tetkik ven, Rahmanımov) 45; Caz VİYANA 517 m. simden olabilir, — Kapıdaki nöbetçilerin hiç bir şeyden haberleri yok.. - ledi - Fakat iyi biliyorlar ki sokaktan hiç kimse geçmemiş... Dışarıdan bir araba Klişe ki odaya — Bu işi - dedi - komitecinin burada duğunu sizden başka bilen var mıy dı? biridir. “Yalan ihbaratta muştur” deriz., Olur biter. — Saraya Jurnalı gönderen o demek.. — Evet canım ©.. Bak ta anla herifin ne derece olanı biteni tâ Demirhisardan haber alıyor. Her ne hal ise ben şimdi telgrafhaneye gidiyorum.. Sarayı daha fazla bek İetmeye gelmez. Sizde herifi he- men gömdürüverirsiniz. soyu” edelim, Belki bir ipucu buluruz. — Biz üstünü aramıştık. Cüz- danmdan çıkan iki mektupla bir fo toğraf masamm gözünde duruyor.. Binbaşı cevap vermedi. Kapıyı çekti, Telgrafhane, jandarma dai- Karışık konser, beler. 19.30: Muhtelif 21,35: Se Rayo oricestrası (Lindner, Weber, Bectho- - Müsahabe, 23, 18: Hafif musiki. - Müsahabeler. 20,10: Emil Klasber (Ohann Stra- uss). 2045. & Memleket besteleri 4 ıslaklık ahi yağmur Grad | resinin yanıbaşında ii » Viyolonsel par. çaları. Konferans. 21,50: Piyano 50- lo. 22,20: Keman solo, | (İspanyol halk havaları.) BRESLÂV, 325 m 1735: Piyano fantazileri 21,05: Kömik monolog. 22,15: Neş'eli kua- tor karım Müsahabeler. 24: Ber z dl Ağaçlar a rasmdan koşar adımla geçerek bi- kaya daldı. Rauf B. in odasına gir diği zaman mutasarrıf oflayarak poflayarak, bir aşağı bir yukarı do- laşmakta idi. Yarım saatten beri doğurduğu her halinden bel- ayarda. Binbaşıyı görünce, he- 'ecanla sordu: — Komiteyi barat doğru mu imiş? Binbaşı büyük bir soğuk kanlı- lıkla: — Ne münasebet Paşa Hazret leri. - dedi - serapa yalan... Mutasarrıf rahat bir nefes aldı; — O halde derhal saraya malü- mat verelim; de evlerimize döne- lim.. Hava fenslaştıkça fenalaşr yor. Az evvel gök öyle bir gürledi ki. Bu sefer de binbaşı rahat bir nefes ald:.. Tabanca sesini mutasar rifm gök gürültüsüne benzettiği makine başın hafif bir sesle müz mü? İh- su telgrafr dikte etti: — “Yapılan tetkikat neticesin- de, Baklaciyef namında bir Bul- gar komietcisinin tevkifine dair o- lan şayiaların musanna oldukları anlaşılmıstır. Tazimatımın kabulü nü rica ğ (Devamı var) aI SİK AZ SESE «e YA a. er ye

Bu sayıdan diğer sayfalar: