Milliyet #ewn umdesi “MİLLİYET” tr. 31 K. SANI 1933 Jarebane : Ankara caddesi, 100 Ne. graf adresi : İst, Milliyet Telefon Numaraları: İdare ve Matban 24310 ae İ BONE ÜCRETLERİ: Türkiyeiçin o Hariçişin LK. LK | 3 aylığı 4— i— e , 78 Si Mz , 4— — e Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- “iştur, Gazete ve matbaaya ait ler için müdiriyete müracaat dilir. Gazetemiz ilânların me- Suliyetini kabul etmez e İBUGUNKU HAVA © Yeşilköy askeri rasat mer- “ezinden verilen habere göre lagün hava bulutlu ve yağ İl burlu olarak devam edecek- le. Rurgâr batı istikametin- İn kuvvetle esecektir. 1-933 tarihinde hava taz- iki 766 milimetre, en fazla fi caklık 7, en az sıcaklık sıfır İ İtında 4 kaydedilmiştir. f ) | pe e n | , Duranlar!.. MKarilerim! Bilmem sizin içi İlle de onlardan kimse var mı İ.. İstanbulda, Beyoğlunda, | in her tarafında bunların ere tesadüf edersi- Ni ada, tramvay basamağın İlelhasıl geçilmek için yapr Ni her yerde dururlar, ve dur- İk için yapılan yerlerden sa: geçerler... Bunlara itiraz Derhal en basit Şehrin en büyük caddeleri larla“ doludur... bir zat iki gün evvel ioğlu pasajlarının en darın- İ geçerken tam kapının önün iki kişinin - bir kadın bir er İlin - tam geçidi kapayarak İ mi görür... Geçmek arkadaşıma: Şu kapını önünde durma ne iyi olur... der... idi kapayan zat dediğim emde göğsünü gere gere: İten seni buraya De verir... ızın ona ne cevap ver hatırımda .değil, amma İİ onun yerinde olsaydım: Efendi! O iş sana o kadar or ki; kapınm önünden nıyorsun! derdim. Oillah cümlemizi sokakta. ka geçitte, tramvay basama Aşinaları- | tat İKİZ — Pransrseadan — sana taptaze bir havadi. — Öyle ise çorbaya Beni ça ğırırsın, dedim, — Hay hay! dedi. Dedi amma, ne davet geldi. ne bir şey.. Birkaç hafta sonra kendisi- ne bir barda tesadüf ettim. Göz | ğunda, gişe önlerinde, (duran) İardön korusanl;, Haydar Rifat Beyin âdetleri!.. İtiraf etmeliyiz ki; türkçeye | kitap tercüme lerin içinde en civanmerdane hareket eden lerdendir. Tercüme ettiği ki-| tapların üzerine kendi malı gi- bi imzasını atmaz (böyle ya- pan ilim adamları dahi vardır) eserin müellifinin ismini üstü- ne koyar, kendini de mütercim | olarak gösterir... Bu zat şu gün lerde türkçeye birkaç eser he- edi etti, Sergüzeşt romanla" rmdan başka eserlerin bir türlü geçemediği dilimize tarihi ve| içtimai eserler geçirmek hayır- | kı bir şeydir. Hele bu eserlerin da yüksek olacağı şüphe li ise bu iş fedakârlığa kadar gider, Haydar Rifat : bu mii melerinde il itiyat al miş... Aklarına nazaran ifat bu son in leş bn 2 ale yor, evindekilerle âşinalarnı koliyle selâmlryormuş... Çünkü bu cerbeze üstadı son günlerde | maruf Alman - şimdi İsviçreli - İmuharriri (Emil Ludvig) in Mussolini ile yaptığı mülâkatı tercüme etmiş... Şimdi anlıyorum, Neden ba- zı muharrirlerimiz de kâh (Nat Pinkerton), kâh (Şarlok | suratlı, memeleri düşük iri ya 1, fakat her tarafı mücevher içinde bir kadın geldi. Arkada” Holmes) tavırları alıyorlar. Hep tercüme ettikleri eserlerin tesiri... FELEK MILLIYET SALI 31 KANUNUSANI 1933 LER di: — Oh, dedi, seni isen a n bozulduğunu a, e a öyle bir de İT iner ban treldür e aminin intihabımın ya mes'ut üz adamı yahut ta kurbanı olabilirim. Ben sana Monigue'in bir kız kardeşi olduğunu söylemiş miy dim? — Hayır! — Ha, öyleyse söyliyeyim. Evet, bir kız kardeşi var. Ben de zaten bunu biliyorum: Bili- yordum ki bu kız kardeş ingiliz ce öğrenmek için İngilterede eml Onbeş gün evvel Lola - kız kardeşinin raya geldi. Kendisini gördüm. Tıpkı Monigue., İkiz doğdukla İ rı için yaşları da bir. İki hem gire arasındaki" bu müşabehet beni mıknatıslı ibreye döndür- dü . Bir o tarafa, bir bu tarafa Klmğa başladım, Lola bi- zi yalnız bıraktığı zaman ni- sanlımın yarısı gidiyor zanne- diyorum. o Beraber bulunduğu zaman bana iki tane nişanlım varmış gibi geliyor. İşte bu i- kinci şık benim mâneviyetimi İ bozdu, Şimdi sen bir kadını sev ve tıpkı o kadma benzeyen dört beş kadın daha olduğunu far zet.. Ne olursun? Deliye döner sin! Ben deliye dönmedim am İma, aşkım çiftleşti. Acaba Lo- la giderse, işler düzelir mi? ora sını bilmem, Tekrar İngiltere ye dönerse, ben belki de Moni- güe ile evleneceğim, Fakat aş" İ kım yarıya inecek, O kadar se“ vemiyeceğim, O, biz insanlar vi ne acayip mahlâklarız. Sen De benim yerimde olsan, ne yapar un — Azizim; dedim;'ben senin yerine olsam. Lolaya bir koca bulurum. Leon gözüme baktı: di, Lola çok güzel kız.. — Maalesef, dedim. Ben baş kasını seviyorum, — Ah, me yazık! Maamafih tavsiyeni unutmıyacağım. Bilmem tavsiyemi tuttu mu? Altı ay sonra kendisini bir çay gördüm, Hemen yanıma gel — Nasıl? dedim, hâlâ tered düt ediyor musun? beni ekti, — Bari Lola toplasaydı. Başile “hayır” işareti verdi. Dedi ki: yan ve parasızlık karıştı. Sözünü ikmal edememi yanımıza sivri burunlu, şım hemen tanıştırdı: — Zevcem, takdim ederim.. mi * bu | — Seni tanıştırayım mı? de — Çok beklemişim, Monigue — Efendim, işin içine buh- 1933 senesi tü Eskiden memleketimizde bil. | hassa iktisadi işlerde — neticenin zahurundan evvel düşünmek ve | tedbirler almak âdeti yoktu. Bü | tün hadisat tesadüflere terkedilir, fona vak'alar karşısında kalındığı yan çareler aranırdı.Şimdi Cüm huriyet Hükümetinin en bariz va- tıflarından biri de yarmın bugün | olacak istikbalini düşünmesi ve hep bu gaye ile birçok işlere bü- yük bir ehemmiyet vermesidir. Türkiyenin en mühim ve hayati | işlerinden biri de tütündür. Birçok memleketlerde tütünün yalnız da- hili sarfiyat itibarile devlet varida | tı noktasından büyük bir ehemmi- yeti olmasına mukabil memleketi- mizde tütün hem devlet varidatı- | nın en şayanı ehemmiyet yekünü- ma, hem de ihracat mallarımızın en başında bulunan rakarsint toş- kil eder. Bütün buhranlara rağmen dev- let hazinesine tütünden: 1930 senesinde 23.907.000 | 1931 senesinde 20.695.000 lira girmiştir. Son tahminlere göre sü- fusumuzun 17 milyona yaklaştığı nazarı itibara alınırsa memlekette istihlâk olunan inhisar mamulâtı tütünün beher nüfusa isabet eden senevi miktarı 500 gramı bile bu- lamamaktadır. Halbaki komşu ve tülün müstahsili memleketlerde, Yunanistan ile Bulgaristanda, da- hilde sazielemo tütün miktarı be- her nüfus için bir kiloya yaklaş- maktadır. Şu halde menileketmiz. de tütünden alınacak varidat mik | tarı daha çok artmak istidadını ha izdir. Buna rağmen bugünkü ha- linde bile tütün elli en büyük | bir varidat kaynağıdır. Tütün yüzünden memleketimi | xe giren para da gene son senele- Fin buhranına rağmen; İ 1930 senesinde 43.159.000 1931 senesinde 28.754.186 lira dır. Bu kıymet bötün ihracatımı- zın dörtte Ve 1932 se- 'nesinde de vaziyet »2 çok buna ya kımdır. Meril İD hariçten gelen bu için 1930 senesinde (25.301. 73) ve 1931 senesinde de (22.212382) kilo tütün > olunmuştur. ümüzdeki lerce de bu yekünları elde ödebil mek için asgafi bu miktarda tütün ihraç etmekliğimiz . imeburiyeti vardır. Hattâ belki de daha fazla tütün ihraç etmek mecburiyeti hâ- sıl olacaktır. Çünkü devletler tü. tün istihlâkinden alınan verğileri | arttermuz oldukları gibi bu miyetle- | rinden de henüz vazgeşmemişler. dir. Halbuki vergi miktarının art. masına rağmen istihlâkin azalma. ması için satış fiatlerinin arttır. sebile tütün mamulâtının fiatlerin de büyük tenzilât yapılmış veya ucuz mevilere rağbet çoğalmıştır, Bu vaziyet artık paha- h tütün satmak için ısrar etmemek iktiza eder. Burada en şayanı e. i, | bemmiyet olan nokta istihsali ona göre uydurmak ve satmakla beraber mesarifatı istihsaliyeyi çı kardıktan başka bir de kâr temin etmek yolunu bulmaktır. Halbuki 1932 senesi tütün istihsali yeni bir vaziyet ihdas etmiştir. 1931 sene- sinde 51 milyon kilo tütün istihsal Mühim bir memleket meselesi İ bir ihraç methamız yoktur. İhra- maması lâzmgelmektedir. Bilâkis | Satmalma kudretinin azalması ha. | itün istihsali eden memleketimizin 1932 sene- sinde istihsalâtı 20 milyon kiloyu bile bulmamaktadır. Evvelkisene ! rı bu azlık yüzünden malların satılacağını ümit ettikle- | ri «gibi bir kısımları da © istihsal | azlığının fiat tezayüdünü intaç ©- | ini zanetmektedirler. Bu zan v> ümitlerin hakikat olmasını çok | arze etmekliğimize rağmen şim- bunlara bağlanarak beki iğin pek muzir olacağını söy lemek Çünkü zamanımız” da kud tiraiye bu kadar düş- tükten sonra artık bir malın ve bil hassa tütün gibi bir metaım azlığı fiatinin artmasını istilzam etmiye- Reklâm ve (o propaganda sayesinde zaikayi bile de- gişti 'k imkânı olduğu gibi il rakip memleketler (de lerimiz yerine kendi sie lerini ikame ettirmek çarelerini a- ramıya çalışacaklardır. Memleketimizde eskiden kal mış olan tütünlerin hakiki miktarı | hakkımda maalesef şayanı itimat | ve ticari rakamlar yoktur. o Her halde çok olmaması daha muhte- | rın satılacağını iddia etmek kabil İ olamaz. Bu 1932 senesi istihsali- nin nışfunn dahili sarfi; in ağı larak tenzili lâzımgeldiği düşünü: lürse artık ihracat için 8.000.000 kilo kad ır bir miktar kalmakta. dır. Bir sene ev iati elde edilse memlekete girecek para artık on milyonu geçmiyecektir. . Halbuki | | bu soksanlığı edecek diğer cat maddelerimiz arasında en faz la satış kabiliyetini haiz bulunanı da tütündür. Şu halde 1933 senesi istihsal devrine girerken bu noktaları dü- günmek ve bu senenin istihsalinin hattâ 50 milyon kilodan aşağı ol- yaman temine Ş icap e- der. Ancak alâkadar daireler bu iş için çalışırlarken memleketimiz. tütün istihsalini yalnız ihracat mok tasından nazarı itibara almalıdır. lar, Satış kabiliyetini | haiz, yani hariçteki alıcıların arzularını tat- min edebilecek tütün yetiştirilme- sine ve tütün istihsalâtımızı Kara- deniz, Marmara ve Ege mıntaka- larında teksif eylemiye rm al #ibarile 5 milyon — kilosu da fire olarak tenzil edildikten sonra baki ye 35 milyon kilo tütün herhalde Türkiye ticareti hariciyesinde faz la olmasa bile evvelki senelerden az bir yekün teşkil etmiyecektir. Habip EDİP İrtihal Tüccardan Baltacı oğlu Hü samettin ve Kemalettin Cemal Beylerin valdeleri Hacer Ha- nım irtihal etmiştir. Cenazesi ; | kânı ve konsoloslar GIZLI T receksiniz. 'TER VOSS gibi en birinci alman a icra Tel, Aleni teşekkür İstanbul Matbunt o cemiyetinden: Istanbul Matbunt cemiyeti sene lik balosuna huzurlariyle şeref veren muhterem hanım ve beyefendilere balonun tertip işleriyle alâkadar o- lup muvaffakiyetini kendilerine borç lu bulunduğu İspirto imhisarı müdi- ri umumisi Asım, limak şirketi mü- diri Hamdi, İstanbul belediyesi şir ketler komiseri Muzaffer, o Ahmet Emin, Kâzmm Refik, | Nazmi Nuri, Borsa tahvilât müdiri Hakka, Ferrit Asseo, Osman zade Suat, A- ziz Nami, Nizamettin — Ali, Doktor İ Kemal Cenap, Ticsreti bahriye mü- dir Zeki, Haydar Rifat, müteber tüccardan Alber Siyon, Kemal Sisan İlyas Beyefendilere, o Cemiyete r teberrülerde bulunan İş Ban- kasına Osmanlı Bankasma, Elektrik ketine, yardımcı azasma, baloda sa- 'ntkârane numaralar yapan Maksim bar artistlerine, Gazi Hazretlerinin ziyadar bir resimlerini yapan Foto Franse tabibi Mösyö Vaynberge ve baloda tevzi edilmek üzere kıymetli hediyeler gönderen İpek iş, İspirto ve tütün inhisarları vüdürlüklerine, Etem Pertev, Evliya zade Nuret- tin, Yerli mallar pazar, Beşir Ke- mal, Necip Bey ve Radyolin müss- seselerine arzı teşekkür eder. Kabul resmi Holanda sefiri ve refikası Von Ketvich Verschuur, Bey- İ oğlundaki ikametgâhlarında bir resmi kabul tertip etmişlerdir. Resmi kabulde Hariciye müste mak | şarı Numan Rifat Bey ile şeh- rimizde bulunan sefaretler er- hazır bu- lunmuştur, (İs ve İsci Milliyet bu sütunda iş ve iş istiyenlere tavassut ediyor. İş ve işçi istiyenler bir mektup- la İş büromuza müracaat et. melidirler. İş isteyenler Sabık İmalâtı o Harbiye müstah- demlerinden mükemmel bonservis bugün saat on ikide Beşiktaşta Akaretlerde 23 numaralı hane- den kaldırılarak o Yahyaefendi kabristanma defnedilecektir. Allah rahmet eylesin. li bir tesviyeci lerin Çemberlitaş - mahallebicisi Mustafa usta yanın- da Tesviyeci M. Sait Efendiye müs racaatları rica olunur. Yarın akşamdan itibaren OPERADA iraesine başlanacak olan muazzam sergüzeşt filminde Amerikan donanması tarafından bombardıman edilen ve haydutların yatağı olan siyah adayı gö GERDA MAURUS, Y . “uya İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi eyi , Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Beyoğlu : 4887 şirketine, Selânik Bankasına, Beyoj- | lu gaz şirketine, Ereğli kömür şir. | Bursa | Gavrilidis - ELE AT THEODOR. LOOS ve PE- rtistler tarafından temsil edilmiştir. leriz. Ünyon Hanmda 3 Yeni eserler Boş saatlerde Mehmet Nurettin Beyin bu isimle küçük mesir parçelarım dan mürekkep bir eseri intişar | etmiştir Değerli muharririn çok İ hisli kaleminin o mahsulü olan bu kitap, gerek üslübumun her- kesçe tanınmış güzelliği, gerek s6 ince bir hassasiyetin son de- rece lirik akislerile edebiyat kütüphanemizin büyük bir ka- | zancıdır. Mehmet Nurettin Be yin “Toplu İğne” imzasile inti şar eden mizahi ve fantezi ya: zılarından kendisine bağlı olan Türk kariine hediye ettiği bu eser,son edebi hareketimizin €n şayan dikkat bir eseridir. Kendisini tebrik ve karilemize Turizmin faydaları Reşit Saffet Bey tarafmdan “Turizmin Harsi, siyasi ve ik- tısadi faydaları” isimli bir bro gür neşredilmiştir. İ — İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu Darülbedayi Temsilleri Bugün suvare saat 21,30da Zeybek İ Opereti Umuma , 445 Opera Sinemasında TÜRK - YUNAN Artistlerinin müşterek temsili Bu gece sant 21 de OTHELLO Othello V Ertuğrul Sadettin - Yago i liyet'in edebi romanı: MAKEDONYA uf Bey gözlerini onlara dik- ordu: İki telgraf daha geldi am- - dedi - acele ile kopyelerini fağa unutmuşum. Biri Üsküp- |) umumi müfettiş çekiyor. Öbür Müelânikten.. Valinin imzasile. Aşk, Kin, Politika ve Kan. Müellifi : Nizamettin Nazif sesarerereramaassasesenerez hal ise, ben fazla durdum. gidiyo: rum,. Ve birdenbire fırladı. Kapr nın sürgüsünü açmasile, kapıyı ar- kasından kapaması bir oldu. Fehimle Nedim onun uzakla- şan ayak seslerine kulak verdiler, Sonra Nedim; #Nedimi bir düşüncedir almıştı. — Ne yapacaksak bir an evvel ika Tolgraf müdü sözleri: | yapalım * dedi - çünkü mutasarrıf- rapsız bırakmamak için; İa bin... EE Peki onlar İ Müvcizi Hakki Çavüşla mü Nin konağına gönderdim. Solda İimbilir ne kadar 1 nerede? - diye Kaıştır.. Vah., vah vah. Sanki ben ıslanmadım mı? iş erken uyuyayım demiştim. girdim; “çat! çati” ir müvezzi; “saray makine sizi bekliyor” demez mi? n derhal giyindim. Acele ile İisiye almağı da unutmuşum.. babam koş, koş, babam koş. daireye gelebildim. Am- dudule gibi de oldum.. Her ne “Binbaşı neredeyse gelir” di- yecekti, Fakat sözünü tamamlaya- madı, Çünkü o ande Arnavut kal- dırımları üstünde dönen demi, çem berli tekerleklerin sesi işitilmiş, dört nala hükümet avlusuna giren bir araba tam bölük kumandanlığı nin önünde durmuştu, Bir yay gıcırlısma mahmuz şı kırtıları karıştı. Sonra araba uzak- Jaştı, — Fehim! -— Emret binbaşım... Elinde bir kamçı, orta boylu tknaz bir adam, çevirme" den kapıyı itmiş, ve öyle bir şid ni | detle itmişti ki, çökük boya İdin dişisi fırlamış, tâ masanm ya- na düşmüştü. — Vayyyy yüzbaşı bey.. Zatı âlileri de buradasınız ha?, — Evet binbaşım.. Hüseyin Muhittin Beyin “ateş püskürmeğe hazırlandığı her halin den anlaşılıyordu. Kımvı e Trim sivri la bir çift sün- güye benziyor, gözlerinden kıvıl- cımlar fışkırıyordu: Yüzbaşıya hitap ederken, yal nız dudakları açılmış ve çenesi oynamıştı. Dişleri sanki biribirine kenetlenmişti. “Vayyy” dediği zaman gırtlağından öyle korkunç bir ses çıkarmıştı ki Fehim, baldır rmdan dalanmış gibi irkilmiş, tüy | İeri diken diken olmuştu. Elleri arkasında, gözleri yüz- başının göz bebeklerinde, omuz- larını tehditkâr adım- larla ilerledi ilerledi, ve Otam burnunun dibine yaklaşınca, kam çısını şiddetle masaya indirdi, Tor puklarını kaldırarak Nedimin sur yatma haykırdı: — Bu taburun binbaşısı ben mi- yalnız bir adım geri elimle iktifa et ti, Maamafih Hüseyin Muhiddin | İ yorsunuz? Sizin kadar ben de jam | müteessirim, Mi İ diklerine bernet kararları ei Bey Saha ilerisine gitmedi. Fehimi şöyle bir “süzdü. Sonra ay oynata oynata homur — Bana heniiz kemik kıran de- diklerini unutmayınız eenilri. Bu sözlerle acaba neyi ifade etmek istemişti? Bu bir tehdit mi idi? Yani “sizi evire çevire döver rim” mi demek istemişti? Kim bir lir.. Belki de, ve A Put rr duran iki zabitin arar sından geçerek bölük kumandanı” nın masası başındaki hezaren kol tuğa oturdu, Kendini kura kura; — Biliyor ki.. - dedi - aldır ğımız emirler sarihtir. Müfet tişlik te, vilâyet te, saray da bu mevzu büyük bir hassa- siyet gösteriyor, Tevkif edilen a- damlar bi hassa Bulgar. çetecile ri irmeden — adliyeye teslim edileceklerdir. ves nın vazifesi bugün bundan ibaret- tir, Sizin ne yapmak istediğini zi ben bilmiyor muyum zannedi- darmanm bugünkü en ahkemeler lar. Biz uykusuz ve bazan aç ka” lıyoruz, ölümleri göze aldırıyo” ruz, saldırıyoruz. güç hal ile ya" kalayabiliyoruz, Onlar sedirlerin- de kahve, nargile içerek, esneye- | rek vira ii tahliye kararları im- zalıyorlar, Bu Dai kızmamak el- den gelmez, fakat bizim vazife miz bizden istenileni yapmaktan ibarettir, Kamçısını Fehime doğru uzat” in — Bunun adıma ne derler bilir misin? ğ Birinci mülâzim hazır ol vezi" yetinde cevap verdi: — “Herşeyibilir” binbaşım.. Evet... Bunun adı “Herşeyi” ilir” dir, Her kiminle teşerrüf et” tiyse bülbül gibi söyletmiştir. Fa- kat bakın şimdi ne hale girdi. Al- t aydan beri kullamlmaya kulla" nılmaya derisi küflenmeğe yüz tut | tu. Odanızdaki hava da amma pis ba. .— ga ei * diye homurdandı - Haydi şu herifi getiriniz de boyu- nu posunu göreyim. o Araba beni buraya bıraktıktan sonra mutasar rıf Paşayı telgrafhaneye Yeri tü, Onun ne derece korkak ve veş- veseli olduğunu bilirsiniz. Muhak- kak şimdi dokuz doğurmaktadır. Nedim Beyin arkasındaki du: | Bursiyle havayı kokladı, yüzü: | wi yirmi santimetre genişli- ğinde dört köşe, küçücük bir pen cere vardı, Yüzbaşı hemen bunu açtı, içeriye seslendi: — Ismail çavuş! Ismail çavuş! — Geliyorum Beyim., Bir kapı gıcırdadı. Bir kilit se si işitildi. Tabanlarr nalçalı bir gift kundura, davul çalınıyormuş gibi bir gürültü çıkararık yaklaş” tı. Bir saniye sonra yüzbaşının © dasmı yandaki odaya bağlayan kapıda pos bıyıklı, çam yarması sibi bir jandarma çavuşu boy gös- teriyordu; — Buyur beyim., — Mevkufu buraya getir. Çavuş soldan geri etti, kapı ka Fakat (O kapanırken © öyle ü bir taraka işitildi ki, binba- $ı bilâihtiyar yerinden hopladı: — Bu ne terbiyesiz herif.. Böy- le kırar gibi kapı kapanır mı? Ve., pür hiddet, çavuşun arka” sından koştu. Mülâzimle yüzbaşı da kendi. takip ettiler, Anlaşı kabak İsmail çavuşun başıma patlayacaktı. Fakat.. Çavuşun bulunduğu ©- daya girdikleri zaman, işin rengi birden bire değişiverdi. Zabitlerin üçü birden hayret ve tedehhüşle bağrıştılar: Vay!. — Bu ne? — Bu ne hal? (Devamı var)