Milliyet Mâsrın umdesi «MİLLİYET» tr İdarehmne: Ankara enddesi, 100 No: Telgraf adresi: İst, Milliyet Telefon Numaraları: | Başmuharrir ve Müdür: 24318 | Yazı işleri Müdürlüğü 24319 | İdare ve Matbam 24310 i İ ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için Hariç için LK. LK 3 aylığı 4 — s— 85 , 1S0 4— . — m— Gelen evrak geri verilmez —- Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilinların me #'aliyetini kabul etmez 3UGÜNKU VA Yeşilköy askeri rasat merke. Zinden aldığımız malümata gö- re bugün hava bulutlu olacak rüzgâr şimalden mütehavvil o- larak esecektir. Dün hava tazyiki 767 mili. metre, en fazla sıcaklık 15, en 4x sıcaklık da 4 derece idi FETEKAİ Ümitsiz hastalık: İstanbul telefonu Yazarım yazarım, telefonla “ olanlar okur içini çeker.. Te fon şirketinde ve komiserliğin e bulunanlar da ya güler, ya muz silkerler.. Her şeyden evvel söyleye im ki; İstanbulda hattâ Türki ede Telefon şirketile nbul alkı arasındaki hak ve vazife İ » ne gibi şeylerdir?, Bunu bi- İn yok... Vaktile bu şirket bir | İ wkavele yapmış... Bu mukave | müşterilere bir takım vazife- ix veriyor. Bu vazifeleri her ı erde bulabilirsiniz... Makbuz- İ rm, mukavelenamelerin arka nda.. Telefon rehberlerinde... İ eliri bir takım da haklar veri 3r. Bunları hiç bir yerde bu! i casmız... Ne rehberde. ne şir * st bürolarında... Hattâ nede * omiserlikte. Hülâsa edelim.. Telefon şir- * ti bül.ümete ve * 'ket eden zata bi * tmış. Bu tarife * retle görülecek şe: mu böyük ni ve ko- © iserliğin müdahelesile göre- * idim. Türkçesini değil, an- “k fransızcasını... Bu tarifenin ” üfredatını size izah etmek- * nise bir misal söyleyeyim kâ ! , Hani eski devirlerde Defter * inede, Maliyede, bilmem ne- de: Kaydiye 23 T.SANİ 1932 | | dedilemez. O da artık bir dikiş JİKte: | Muhacirin İ Diye bir sürü müfredetla ve İ muhtelif namlarla para alırlar. | dı.. İşte şimdiki Telefon sirke- tinin: tarifesi böyledir. . Bir iş i için, abone diye bir defa, vaz'i ye diye bir defa daha, ücret di- ye bir kere daha, telin tulü art tı.diye bir kere daha para is- terler. . Şöphe etmiyorum. ki; bu tarife yapılırken .bütün bu müfredatm halkın bu kadar a- leyhinde kullanılacağı düşünül memişti şimdi iş artık belâ şeklini almıştır. O kadar ki; en geniş mezhepli veen dar para zihniyetli olanlar bile bu tarifeyi müdafaa edemiyor lar. Binaenaleyh bu tarifenin, | nasıl tramvay, vapur tarifeleri ! tetkik ediliyorsa tetkiki ve de giştirilmesi lâzımdır. Ne uza- ğa gidiyoruz? Evinize bir tele fon makinesi koydurmak için İ ii iyorsunuz. 120 lira. ufak bir arsa parası!. Ve makine de sizin malınız Zildir. Bu para enstallasyon pa rasıdır... Üst tarafını var kıyas et!,, Amma bu tarife musad- dak tarife imiş... Onun musad- | dak oluşu baştan yukarı dere- cede ve hesapsız şekilde pahalı olduğunu değiştirmez. İstan- bul telefonunda: yapılacak ilk iş budur. Bir çok İstanbullu te- lefon almak istiyor. İlâve maki neler koymak istiyor, o mahut belâlr tarifenin bahalılığı yü- zünden yapamiyor.. Gramofon zaruri havayiç sırasına girdiği bu devirde telefon bir lü d- makinesi kadar zaruri bir âlet- tir... Amma bu teklifim tabii Sir ketin hoşuna gitmez... Alâka- dar daireyi de mütehassis eder olan bir şey varsa bütün İstan- bullular bu hususta benim ile beraberdirler.. Bir diğer cihet.. Eskiden mü kâleme adedini Telefon şirke ti sayardı.. Falsolu bir işti. Şir- ket istediği kadar ilâve yapar- dı. Ben bu işlerde se- kız gibi çiğnenen şir ketin namusu. şirketin haysiyeti gibi . garantileri din- lemem bile. Şimdi o makineler otomatik oldu. Fakat bu otoma biklerin doğru yazdığı, yahut şirketin bana gönderdiği fatu- rada benim otomatik saatinin yazdığı rakamı değiştirmeden kaydettiği ne malâm?.. Kaldı ki; otomatiklerde kete göre faydalı yeni ve bir randa ceviriyorsunuz. karşınıza istemediğiniz numara çıkıyor, yanlış olduğunu anlayorsunuz.. Amma sizin hesabınıza bir mü- kâleme kaydediliyor, tabif şi- kâyet ediyorsunuz. Şirket, ken di kârma müşterileri aldatan | bu bozukluğu hiç düzeltir mi?.. içim “tık olan olmuştu. i «fayda verirdi ki? | “Milliyet, in romanı: 21 e oy rkeu yordu. Nefret ettiğim 'samın bile göz yaşları ona kar /kinimi bana unuturabilirdi.. Bu o j metti, işte o kadar.. Orada, oy- gren yere düşürerek kırdığı zoyu kofkak ve şaşkın nazar. Beni Mz ei mi bilmem. Yalnız muhakkak | VEDA PUSESİ Mümessilesi £ RİŞAR DO Er MİM em Ya piyesi A — Nasrl arasıra mik lerin taksimetrelerini doğru yazıyor mu diye kontrbl ediyor sak, Telefon şirketinin otoma- tik sayıcı makinelerini de kon İ trol etmeliyiz. İhtikâr yapmak, | makine bozmak hususunda ne- den şoförlerimiz, Telefon şirke tinden daha eminiyetsiz olsun?; Hem otomobil o taksimetreleri müşterilerin gözünün önünde- dir. Müşteri de onu kontrol e- debilir, Otomatik telefon sayr cıları ise gizlidir. Müşteri onu İ gidip nereden görecektir! B — Bütün bu sayıcı maki- nelsrin mükâleme kayıtları ko» miserliğe merbut hükümet me- murları tarafından çıkarılarak faturaya geçirilmeli ve abone- ler o faturalara göre para ver melidir.. Bir çok hâdiseler, şahsi tec- rübelerimiz umumda bir kana- at tesis etmiştir: Şirket fazla İ mükâleme parası almaktadır. Fakat, o bu (okanaate kar- “w şirket (oOcevap © vetmi- yor. oSükâütun sltn ol duğunu Telefon şirketi müdür leri kadar iyi bilen kimse yok- tar, müşterilerin işi ve bu sözün pa rasmı almak ta kendi işleridir. Amma şirkete kadar gider, on- ları görebilir ve srkıştırırsanız size şunu söylerler: — Efendim! Otomatik âlet- lerimiz meydandadır. Ne za- Evet amma çelebi neyi kon tröl edeyim ?, Evvelen bir abo- ne günün birinde ne kadar mü- kâlemesi kaldığını sorsa şirket söylemiyor. saniyen faturayı çıktığı gün getirmiyorlar ki; hemen gidip makinedeki adet- le fatura biribirini tutuyor mu tetkik edebilelim... Ben bir çok mevzular üzeri- ne yazı yazan bir adamım, Hiç bir zaman telefon hakkındaki bu yazılarım kadar haklısmı yazmağa muvaffak olamıyo- İ rum. Onun içindir ki; Şirket | bunlara cevap vermiyor, vere" miyor.. Onun tarifesi var.. Al- lah bağışlasm!.. Türkçe ezan Tekbirin türkçesinden sonra türkçe ezan okunmağa başlana çaktır. Bu hem tabii hem de lü zumlu bir şeydir. Bir adamı na maza, dini vazifesini ifaya çağı rrken ona kendi dilile hitap et mek kadar makul ve tabii şey o lamaz.. Dünkü gazetelerde türk çe ozanın bir nümunesini gör” düm. Musikişinas olmadığım i- çin ezanın makamma, bestesi- ne karışmam. Amma gördü ğüm ezan tercümesi olmamış- tı. Bu kadar çetrefil lisanla o ulvi vazife yapılamaz, Türkle- rin dilinde ve gönlünde ilelebet kalacak olan bu tercümeyi kuv vetli bir şekilde selis ve âhenk Onlar için söz söylemek | | Hikâye ; Baba ve oğul — Fransızcadan — Rotman elleri titriye titriye ka- sasınım gözlerini araştırıyor, para- yı tekrar tekrar sayıyordu. Artık süphe kalmamişir. Tam on bin İzank eksikti. Rotman dişlerini sı karak; 12 Vay rezil herif, vay! dedi. bir vapar o kumpanya- znedardı. Sabahleyin ge- timine kadar para tamamdı. Hal- buki şimdi on bin frank eksik çı- kıyordu. Bir aralık oğlu Robert Bu oğulla baba arasında tam bir tezat vardı. Kendilerini de ii o kadar gördükleri yokt babası işten çıkıp evine dö ten sonra, şöyle bir rahatlamak isterken, oğlu giyinir, kuşanır, 40- kağa çıkardı. Babası Baakleyie” vazifesine giderken, oğlu yatmak için eve gelirdi. Bu sebepten ara sira görüşmek için Robert yazıha- geldi. | | Yarın Veda Pusesi Akşam Veda Pusesi Yarm akşam Artistik Sineması lik filme alınan Georges Bizet in ilâhi operas Karmeni gösterecektir. Bu şahane ese- riz Emsalsiz NewYork mü. ganniyelerin - den Margerite Namara Öldürdüğüm Adam MAURICE ROSTAND'in eseri. Rejisörü ERNST LUBITSCH Şık sinema'da KATE DE NAGY'nin RONNY Lâtif ve muhteğem opere- tndeki büyük muvaf/aki- yeti görmeğe gidiniz. BU AKŞAM neye uğrardı. Bugün de öyle bir ziyaret maksadile (gelmişti. Hiç | heyocanlı — görünmüyordu, . ha: | linde bir fevkalâdelik yoktu. Ba- | şında geçen bir iki gülünç vak'ayı an latıp gitmişti. Bu çocuğun böyle olacağı mu- kadderdi. gençlerine mas raf ta dayanmıyor ki. ra ve biradan sonra har çeşii rlem- smdan kadın ve otomobil, sinema, tiyatro: . Para mı dayanır?. | Rotman karısına daima söyler- diz — Bu oğlanın nasıl para kazan dığına bir türlü aklım ermiyor. Karısı da daima şu cevabı ve- — O senin gili yiapon değil; İşini yoluna kayrmuş, neden ka sanmmnam?. Zavallı Rotman oğlunun yüzün den bir de gülünç mevkilere düşü yordu. Öyleya, elli yaşında bir a- damı, sabahleyin erkenden işinin başına gitsin, oradan karanlıklar. | da çıksın, buna mükabil'de bin frank kazanım. Yavaş yavaş ana oğul onunla alay etrseğe de baş- ladılar. | Kendisi bir santimin bile he- sabını yaparken, oğlu sanki arka cebinden sigara paketini çıkar yormuş gibi, lâkaydane bir tomar banknot çıkarıyordu. Nöymiş? Ko gnisyonculuk yapıyofmun. Ama da kazançlı meslek haf Rohert daha yirmi iki yaşında işinin öyle hak kından geliyordu ki, elli yaşında” ki babasının kazandığı aylığın on minlini kazanıyor. Buna rağmen gün de, kendisine on bin frank lâ- | Zam olmuş ta, bu parayı babasmın | namusuna emanet edilmiş kasa- dan aşmrevermişti. Rotman çare yok, (bu parayı ödeyecekti. Dişinden, tırnağından arttıracak, namusunu kurtaracak- tı. Ne kadar olsa babalık! Oğlu- nerek, bu işte gene kendisini ka- bahatli görüyordu. Alay mesele- | sine gelince bidayette onlara çı- da. ha kadar vüzhulmazlar değil şair ve e | diplerimizin işidir. - Onlar fut- bol maçını tenkit etmeyi bira- maya çalışsalar daha iyi olur. oldu.. Kendi evisiizde bana. « onun- FELEK | ne sevinmişti. Sonra karısı ile bir- i kendisile alay - etmiyecekler midi? İçeri girdiği zaman,“ oğlunu bayulumu arken buldu. Ka- rını dedi Hiddeti “onu bambaşka bir kadm | Hürriyet Câne Feda.. RENE CLAİR 'in eseri “Paris Damlar: Altında” fil minden çok fazla (yenilikler, güzellikler © getirmektedir. olarak takdim ediyor. ve Budapeşte'nin SANDOR ” İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu Richard Bartbalmebi, Çatak Keşit 76'ündan düllâ yüksek bir zafer kazanmıştir. Richard Barthelmess, iki güzel kadın arasında ve iki düşman arasında çırpınma İspanyol güzellerinin şub görenlere emsalsiz zevk ve çarpışmaktadır. şen, ahenktar rakığları ve İrlandalı büyük tenor THOMAS BURKE Lâyık olduğu dereceye yükselmişlerdir.. yunusun! MELEK SİNEMASI Bütün dünyayi memnun birakan muazzam, zengin ve mühteşem MAVİTUNA filmi, GALA MÜSAMERESİ Baş rolde; ilâhi artist BRİGİTTE HELM “ RODE ZİGAN orkestra sı, Mevsimin en büyük sinema ve musiki hadisesi olacaktır Gişelerde | tehacümden kurtul. mak için biletinizi evelden alı vuz.İlâveten: Paramount Jurnal, Darülbedayi Temsilleri MA EN ÖR kere BU AKŞAM BUSTER KEATON (Malec) (OÇ SAAT | OP E R ie tarafından Fransızca kahkahalı OPERETİ) komedi. Pek eğlendirici olan bu Yazan: Elerem > | 1 Simi imalar gamma e Resit Bey. AKM > Besteleyen Cemal Reşit Bey. | BUGÜN S parde 27 aka MILLİ Sinemada ve iş bu hale gelmezdi. Öğle tatili zili çalmen, Rotman kasayı kapadı, şapkasını, bastonu mu aldı ve dışarı çıktı. Yolda zih- ninden neler geçiyordu, — neler Bir defa Robert'in doğduğu gün.. |, Eve geldiği zaman ona: Erkek! filminde Diye müjde verdikleri zaman | likte bu çocuğun istikbali için yap | tıkları projeler. . Çocuk hastalan dığı vakit duydukları korku. . Hal buki bu çocuk işte en nihayet bi sre olup çıkmıştı. Aman Yarab il l Harik Evin kapısının önüne gelince; | irdeni bire durdu. Terliyen sakak | larını silmek için, cebinden men- | dilini ararken, onbin franklık ban | knotu bulmaz mı?. Zahir kasayı sayarken, dı parayı | öehüniz kooyumuştır» Fal evdeki) vaziyeti değişecek midi?; o Gene Hayat —Röbert haylı “çalıştı, yorul- du. Şimdi biraz sayahate çikacak. | Sen hâlâ yerinde mıymmtı miy- | Binti otur. i — İstersen, tecrübe et.. Görü- ÂDEM ve HAVVA Yaşar Nabi dan hıçkırdı. Sonra yavaş yavaş hıçkırıkları dindi, Yataktan fırla- dı, mendilile yüzünü kuruladı. Küyi durup gözlerime baka- LE lü er by akin "ül di. Gözleri” * ağlamaktan” kızar mış, yüzümün boyası akmış,saç- leri dâ ve büsbütün ” ekim. Kıskançlık &n sevmeyen bir in- sanın bile kanını - nasıl azâpla tu- tuşturuyordu. — Mademki benden * nefret e- diyorsun, diye “cevap - verdim. 20 halde kızman lüzumsuz dir?. İrisas nefret ettiği bir dim senin harekelerile ( alâkâder olur mu?. Bu cevabın kuvveti onu büsbü- tüm kızdırmıştı: — Süs, diye bağırdı. sus.. va taki 'tebeehendiedamayorum. | varln yor musun?.. Bu sözlerine Kimi mül edemeyorum... Her yaptığı na boyun eğdim, sesimi dım.. Fakat bu defa, artık si la ihanet etmek.. Esasen o kadı- Dın ne mal olduğunu biliyordum. Fakat bu derecesini, senin de o nunla beraber bu derece alçalaca- ğı mA a etmemiştim... ileri gidiyorsun, niz, diyecek oldum.. — Ya, ileri gidiyörum, öyle mi? diye atıldı. buna da gi kıydım, Niş açmamalıydım, de- ğil mi?, Öyle bir kahbe için bana da Kilit ediyorsun. Birden: bire kızmıştım. Deni- zim hakkında kanaatim ne olursa olmun başkasınm ona hakaret et- “ görmek beni kudurtmaya De- — ismini ağzma alma, dedim.. O senin bildiğin gibi bir kadın li Deniz masumdur. Masum, şüphesiz. Zavallı babamı delice masraflarile iflâsa sürüklerken bir taraftan da da madile ona hiyanet eden kadm masum ha?.. Ne güzel bir man- tığın var.. Fakat ne yapayım ki bütün kabahat babam olacak bu- nakta.. Bu yaşta yaptıklarından utanmayor. Ona verdi yüzü, verdi yüzü.. İşte neticesi.. Süheylâ'nın babasını ara kit KRM dine Fakat ei lie ağın Ea iii Mep yapmıştı. Devam ediyordu: sin? rüz., ar çer ri ari EE Bir şey söylemedi, gitti, bir yok beraber yaşayamayız... | koltuğa oturdu.. Yanına sokuk — Demek ayrılmak fikrinde | dum: — Fakat bunun #öticelerini i insin, . şünüyor musun? Ben bu evden | bizi sürükleyen, irademizden üs- gidersem Deniz de beraber | tün bir kuvvet var. Biz işte bu , Süheylâdan ayrılınca in esiriyiz.. Bütün hareket- Ba mal hiç hatırıma ge memişti., Fena halde bozuldu. Mağrur bir eda ile ayrılmaktan bahsederken bunun isi için bir galibiyet olduğunu zannetmiş- ti. Ve şimdi yanıldığını anlar yordu.. Kocasından ayrılmakla o- bu nefret ettiği rakibesinin koy- nuna atacağını düşünememişti. in ip edeceğin. den ben de pek emin deği Fakat Süheylâyı bununla tehdit etmek işime geliyordu.. Karım uzun bir “yâ!” dedi. Bir müd det hiddetten dudaklarmı yedi. Sonra: — Babamın servetini o kadar kolay teper mi xannediyorsun, di- ye ilâve etti. Kızdım; fakat bu his benden kuvvetliydi. Sana şeytana o uyduğumu, bir an beri eğim Mi yim ilim, Bu geçici bir vesten ibaret olsaydı arzuma hükmede- bilirdim. Fakat öyle değik Sühey- lâ, onu seviyorum. Bu itirafın seni ne kadar müteessir edeceğini bilir yorum ve yaptığımdan utanıyo” rum. Fakat her şeyi açıkça söyle mek daha iyi bu hakikat senin için bir sır olmaktan çıktığı za- man vicdanım biraz hafifleye- cek.. Buda bir hodbinliktir, fa- kat ne yapayım, insan riyakâr bir e bi görünmesini bilmelidir. Bana bir şey söyleme, bana yapamaya- m | re gibi vahşi hayvanlara karşı mücadelelerini göreceksiniz. İSTANBUL SOKAKLARINDA FOX Jurnal balike- 230 —5; Suvare: 9,30 Kaza ve Otomobil Sirgortalarmızı Galatada Ünyon hanmda kâin ÜNYON SİGORTASINA. yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla içrayi muamele etmekte olan kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptır. mayınız. Telefon: Beyoğlu 4886. cağım ii tekliğ etme. Her şey kabildir, fakat (O Denize kar şı o duyduğum öldürmek, sâde bu imkânsız. $en bilirsin, eğer ayrılmak fikrindeysen, ar zün bilâfma kocan kalmakta 15- rar etmeyeceğim. Fakat bu dirde de söylediğim iri sonra babanı da düşün. felâ- kete ihtiyar yaşında ii e debilir mi?. Denizden ayrılmak o- nun - belki de ölümüne sebap'ola- bilir. ; — O kadını bir daha görmiye- ceğini bana yemin et.. — Süheylâ, sözlerimi anlama” muş gibi söylüyorsun, Artık ona hiç görme demek. git kendini de- nize at demekle müsavidir. — Tâbii! Kendini. dönize ata- cağıma Denizin kollarına atmayı tercih edersin., Ah, yarabbi dün- yada ne alçak, ne soysuz kadınlar? var; — 'Kimdenin iç yüdümü * bilme ne mademki imkân yoktur, kim seyi ittiham etme.. Bir şey söylemeden yüzüme kindar bir nazar fırlatarak dr. şarı çıktı. Bu hâdiseden sonra Süheylâ, ay- rılmak tasavvu bir daha bahsetmedi.. Aramızdaki münase- bet biraz daha resmileşmişti.. Be- (Devamı var)