2 Ekim 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

2 Ekim 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

enkit ihtiras ve san'at «Yine homurtlar başladı. Acaip rüz n önüne katılan bu şikâyet snm zaman zaman meddü İberini seyrederiz. Bir takım sesler, İdltılar, mırıltılar, nankör ve men gilcâyetler. “ Birde san'at yok” Her san'at hareketinin ardından ve çarpuk, müstehzi ve muhte- İs bir tenkidin gölgesi sinsi sinsi, İlke seke koşar, dolayşır. Bunlar bi İİ bilmez, anlar, anlamaz bir takım 'at düşmanı tufeylilerdir ki san'at İnn muvaffakiyeti etrafında kış- bir ihtirasla kertenkeleler gibi Bunlar, devlerin etrafın dönen cücelerdir Bizde tenkit kıskançlıkla hayran- isimdir. İenda tersine dönük İiyalı homurtuları ile söylenirler, küstah, şirret, ve edepsizdir- Güzel ve iyiyi bulmak için ara- ve anlamak lâzımdır. Güzel içi- boşluktan tabir şey bulamazlar. İstiridye larının oltası inciyi kolay bul- Paz. Güzel nadır olan şeydir. Güzeli ve iyiyi balmâk için ara- Nak ve anlamak lâzımdır. Güzeli bön ve ahmak münekkidin ın hizasma getiren tesadüf bile ve şimarık var, Daima bozak pe kle ml in ve cırlak sesi dinlemişizdir. Fa- NE artık kulaklarımızın sabrı töken Hakiki ve vukuflu tenkidin dili İmuş, küstah ve cahil tenkit di- * gelmiştir. e idamlar mahşerinde bu ezeli i hesabı görülünceye san'atkâr o kaderin boyalı larını görecektir. Bu dudakla- ardında kıskançlık ve ihtirası, e gıcırdayan dişleri sırıtır. Bu muhteris dişler, san'atı isır- ek kemirmekten zevk aliyor. Dilerim ki Promete'nin kartalı saklarına — musal - olsun ve Allah belâlarını versin. ELİF NACİ JEdg ar Poe Nasıl öldü Derlerki “Edgar Pos” bir heze- | ker kalmadığı | Edebi mubahase Bundan birkaç yıl evvel bir gece Sarayburnu parkında Bü- yük reis Türkçeyi arap harfle- rinden kurtarmak için millete ilk öğüdü vermişti. Bir haftadan o beri Dolma bahçe saraymda o Türk dilinin arapça ve acemceden kurtulu- şu için temeller atılıyor. Bu iki hâ şunu anlatıyor. Türk hamurile bu saraylar ve bu saray bahçe- leri yıllarca evvel Türk ırkının ve Türk kanının berrak. ğını inkâr eden ülema, üdeba ve şuara ile dolup taşıyordu. ilk önce bize Türk şairi'acemce şiir 8öy- | lüyor, Türk kadısı arapça hü- kümler veriyordu. Bugün bile ne kadı, ne kazas halde tapu ka- yıtlar. kanun yazıları. resmi mektuplar bir Türkün anlaya- mıyacağı kadar arapça ve acem ce doludur. İkinci Hamit zamanında Yemenin bitmez tükenmez ii yanları devam ederken, vükelâ meclisinde bu işe (temelli bir çare bulunması düşünülmi Yemende çok bulunduğu için | Arapların iç yüzünü Müşir Şakir Paşa isminde bir edilmiş. Bu Şakir (o Paşa özü, sözü Türk bir adammış, isteni- len raporu o hazırlamış. Her yıl haraç verir | gibi binlerce Türkün kanını emen Yemen belâsını kökünden kesip atacak ilâçları. askerce, siyasetçe ya- pılması icap eden şeyleri açık Türkçe, kısa cümle ve tok söz- le yazmış, Raporu vükelâ meclisinde divan başkâtibi efendi okumuş, raporda gösterilen çarelere, bu lunan tedbirlere (o hayran kal- mışlar. Yalnız O torba sakallı vezir paşalar hazeratı: — Rapor çok © güzel amma bir tuhaf yazılmış. Lâyiha hali yok, Bunu divan efendisine ve- relim de usulü dairesinde bir lâ yiha şeklinde hazırlasın. Divan efendisi bu askerce, açık Türkçe ve krsa cümle ile yazılan raporu almış. Naima ta rihinde, Telemak tercümesi, de görülen ağır uslüp ile talah Mukaffâ, Müseccâ bir ifade ile ve günagün (o terkip ve tavsiflerle süsleyerek o mu- sanna bir hale getirmiş. Fakat me yazık ki bunu yaparken aslındaki birçok ciddi fikirleri fede etmeğe mecbür kalmış. Yeni şekle sökülüp © adına İda lâyiha denilen © rapor tek- rar vükelâ (o meclisine gelmiş. Divan efendisi tam tadı. tuzu yerinde bu ağdalı lâyihayi bal- landıra ballandıra okumuş, tor- ba sakallılar uslüpteki san'ate, tarzı beyandaki kudrete hayran sönuna kadar noktasız. virgül- | süz bir nefeste çıkan bu lâyi- hada asıl meseleye ait fikirler- mışlar. Evet anlamışlar, anlamışlar gösterdi ve vücüdü zehrin şidde- tine mukavemet edemedi, aydınlığı altında sokakta bir ce- set bulundu mi?” hayır, henüz yaşayan, bununla beraber “ölüm” ün damgası vurulmuş Obir adam bulundu, bunun © üzerinde hüvvi- yetini bildirecek hiç bir vesaik | yok! Meçhul adam hastaneye kal- dırıldı, o günün akşamı zavallı Edgar Poe hastanede kendine gelemeden öldü. bilen | zata bir rapor hazırlaması rica | İ yoğrulan | | | den eser kalmadığını da anla- | i ile | karışık bir şeklini bezenen ve başladığı noktadan | gız. “Kurultay,, a 2 hatıra Arapça ve acemce uğruna neler, neler feda etmişiz amma ilk raporun açık Türkçe liğindeki tokluğu da hazmede- medikleri için o ikisini birden (hufız) işaretile bir tarafa at- mışlar, Bu vak'a hakikattir. Ve bu raporu yazan şimdi zannede- rim bir sefaret müsteşarı olan Numan Tahir Bey arkadaşımın babası Müşir Şakir Paşa mer- humdur. Hakiki fima geldi: Türk halkına ilk temiz Türk çe yazıların tadını (o tattıran Ahmet Mitat Efendi merhum bir zaman (Matbai Amire) ye müdür olmu: İşe başladığı gün matbaayı yanında memurlarla gezerken sıra eski forma ve kitapların dolu olduğu anbara gelmiş. Ta vanlara kadar yığılı formaları venlağ merhum anbarcıya sor- muş — Nedir bunlar? Anbar memuru anlatmış: — Efendim. bunlar forma eksikleridir. Tamam olmadık- ları için işe © yaramaz. Meselâ Âşık Garip, Tuhfei Vehbi, Kâ- milükelâm, O mızraklı ilmür pe, Anbarer böyle sayıp döker- ken rahmetli Karagözcü Fuat Bey Iâfını kesmiş: — Canım uzun uzadıya sa- yıp dökeceğine, bunlar şiir ki- taplarıdır ki hepimizin cahil kalmamıza sebep omuşlardır. desene? bir frkra daha haâtı- Yüksek tahsil görüp te ken dini kurtarmış ve bilhassa ec- nebi dil öğrenip dünyayı daha iyi anlamış olanları bir taraf bırakırsak Türk halkının oku: mak hevesine © rağmen cahil kalmasına başlıca | sebep hiç şüphe yok lisanımızdaki bu ec- nebi istilâsıdır. e Arapça ve A- cemceden alınan kelimeler hall ağzından değil üdeba, süfera lisanından geldiği için yerlile- şemiyordu. Halbuki şimdi me- selâ frenkçeden gelen yabaner “iz kelimeler doğrudan © doğruya İ halk dilinden geçip £ yerlileşi- veriyor. Meselâ £ (otomobil) kelimesi bir ihtiyaçla ve doğru ca halk kanalından geçtiği için hiç te yabancı gelmiyor. Fa- kat (Otomobil) (o kendisi gel- meden ve halk — diline düşme- den onu o rahmetli O üdeba ve süfera efendiler kullanmak is- teselerdi otomobil kelimesini | ahenksiz bulacakları için der- hal lügatlara sarılacak ve A- rapların dediği gibi (Seyyare) diyeceklerdi. Tayyare kelimesi bötün gay retlere rağmen hâlâ Türkçeye yabancıdır. Mesele şudur: Ya pacağımız iş Türkçesi olan ke- İ imelerin Türkçesini, olmayan- ların yine Türkçe kelimelerden kullanaca- Dilimiz zaten senelerden beri inceleşiyor. — açılıyor, Bu cereyanı bir (Kurultay) daha sağlam bir şekle sokacak. Ben kendi hesabıma © söylüyorum, ön sene evvel yazdığım ilk ro- manlarıma şöyle bir göz gez- dirdiğim zaman, © sinirleniyo- rum, On yıl evvelki yazılarım- la bugünküler . arasında o ka- dar açıklık var ki biraz daha geçse o yazıları o Cevdet Paşa tarihi gibi okuyacağız. Zaman Türkçenin en zorlu kudret vericisi olacaktır. Bil- hassa hükümet te resmi dilin- de aykırılıktan © vazgoçtikten. P. Edebiyat Dil inkılâbının Manası İlki hafta evvel dil kurultayi mü- nasebetile yazdığım makalede, mazi- de gözümüz kalacak bir krymet bulunmadığını, Divan | edebiyatının hakiki bir san'at olmadığını söyle miş, asl Türk edebiyatının bundan sonra başlıyacağını ilâve etmiştim. Bu yazımın intişarından sonra Di- van edebiyatına lüzumundan fazla merbut bazı dostlarım beni imsafsız- İikin, müfritlikle itham ettiler. Ben #kirlerimde musirim, Türk edebiya- tonın, bugünkü san'at ve estetik te- henüz vücut bulma baylu deliller göstermiyeceğim. Yal mz Ke Tek kak e el dağınıbundan 60-70 sene evvel söylü yen Ziya paşanın bir yazısından bazı cümleler almakla iktifa edeceğim Zi- fadede ve bayalâtta Arap ve Acemi mümlün tnertebe taklide sayetmeği maariften addetmişler ve “Acaba hi bir zim mensup olduğumuz mi lisanı ve giri var mıdır ve bun aslâ burasını mülâhaza Garibi surasi ki, böyle an- laşılmıyacak ibare yazabilmek hüs- nü kitabetten addolunuyor!” Bu sebeple gerek şirimiz. ve bei kitabetimiz ne derece geri kal maştır. Bu hale göre bizim milette tabi hal Üzere ne şiir ve ne de inşa var olur!” İşte Ziya paşa, bütün Divan ede- biyatımı — inkâr ediyor. Çünkü bili- yor ki, bu edebiyat Türk damgasını taşıyan bir millet edebiyatı değildir. Biz bugün Türk edebiyatı haldımla neler düşünüyorsak, Ziya paşa da onu düşünmüştür. Şuurlu Türk ede- biyatının ne ve nasil olacağını, o ko- yu iştiptat devirlerinde, halk mefhu munu kullanarak açıktan açığa izah ediyor: o “ Hayır, bizim tabii olan şiir ve inşamız taşra halkı ile İstan bul ahalisinin avamı beyninde hâlâ durmaktadır ; bizim şirimiz hani #sirlerin namevzun — diye beğenme- dikleri avam yeri ve Mi şairleri arası . ve Ee ve «kayabaşıs tabir olunan mazımlardır.” . Vakın bu mazm ve bu kita bet matlup olan derecede heliğ ve ö de, bunlara de kalmışlar, büyümemişlerdir. bir kere rağbet o cihete dönsi vakit içinde ne şairler, ne ki yetişir ki akıllara hayret verir Ziya paşanın bu son cümleleri da- | ba çok dikkata şayandır. Türk dil, eğer işlenir, telafi. edilir, mazbut bir kaide altına m ai yanın en zengin ve güzel bir lisanı © / verecektir. Bu kanaatı besliyen Ziya paşa, el. bette ki doğru ve isabetli bir görü, $2 maliki, Zaman ve hâdiseler onu yalancı çıkarmıyor. Biz yeni bir millet yapıyoruz Ye- ai bir millet, yeni bir sanat, yeni bir ideal yapmak için mazi kültüründen biraz sarfı nazar etmek bizendir. Mazideki eserleri, rmariden ayıra- rak, mücerret bir $ vütalâa, etmek doğru değildir. Yeni bir mil- let, yeni bir devlet ve ir ideal maziyi tekrar ederek |, istikbali duyarak vücuda gelebilir. Mazide yeni” ideallerin unsurları dahi yoktur. San'atlar ve felsefeleri cemiyet harici, keyfi müosseseler de gildir. Herbiri kendine «göre zama- nn beğendiği kıymetleri kendisine mahsus bir dille söylyerek zamanın istediği adam nümumesini inşa ede- cek usulleri ve vasıtaları bularak ye- ni zamanın lamamiyetine hizmet 6- derler. Terakki tiyari bir eser de- & ihtiyaçlar ihtilâlleri doğurur Tat- min edilmiyen manevi ht yaşlar ise cemiyetleri © cüz- #amlı bir hasta yapar. Bu kabil ce i miyetler sessiz, ölüme doğru sürü. | Benirler, Yeni bir millet, yaşayan bir millet İ vücuda gelmek için bütün manevi j ihtiyaçların tatnini kazadır. Biz yaşamağa azmettiğimiz için, | eek ei zamanda kilâbının izahı budur. REŞAT FEYZİ — m... İstanbul matbuat cemiyeti kâ- tibi umumiliğinden : İstanbul matbuat cemiyeti se- nelik i 6 sz o gün âzanı saat on üç buçuk” in cemiyetin Ankara eaddesindo- İacak, en mükemmel sanat eserleri 2 TEŞRİNİEVVEL” “1932 Yaz geçti. Sayfiyelere plâj lara gidenler & dönüyor. İşleri veya buhran dolayısile yaz ay: larmdan lâyıkile istifade edemi yenler, cumadan cumaya deniz havası, köy havası almakla ik- tifa edenler de bundan sonra tatil günlerini şehirde geçire- cekler, Sonbahar geldi. o Tiyatro mevsimine girdik, Artık gece yarısından sonra tiyatro, sine- ma kapılarından fevç fevç kan halkın sokaklara yayıldı nr, küme halinde son tramvayı beklediğini göreceğiz. Otomo- biller eve çabuk dönmek isti- yenleri taşıyacak.. Bu munzara bize hiç yaban cı değil. Ecnebiler bile bunu ıyacak. Bu. dünya Dın bütün büyük © şehilerinde | gece on ikiden sonra görülen bir manzara. lerine mahsus bir hal.. Bu sene neler © göreceğiz? | Buhran var, tiyatroyu mütees- sir ediyor, iyor. Bunu anlı- yoruz. Fransada Komedi Fran sez ve Odeon gibi meşhur mües seseler bile o müşkülât içinde gırpınıyorlar. Güzel San'atlar nezareti onları bu müşkül vazi yetten kurtarmağa çalışıyor. Almanyada da vaziyet aşa- ğı yukarı böyle.. Berlinde ha- fi piyesler revaçta. Pariste tiyatro mevsiminin başında nazarı dikkati celbede- cek yeni bir piyes göremiyo- ruz. Tiyatrolarm O büyük bir kısmı geçen sene muvaffak 0- lan eski piyeslerle mevsimi açı yorlar. Topaz. £ Matmuvazel, Hindistan Yolu. Domino gibi piyesler tekrar afişlerde.. Ha: tâ Porte - Saint - Martin ti at yor. , Operetler de öyle. On beş Piyes kıtlığı mı var? Hayır. Buhran burada kıtlık manasına | değil. Çok piyes var. İyi pi- yas yok, Bu son senelerde ya- rma intikal edecek ( piyeslerin adedi parmakla sayılabilir. Ya- rma intikal etmek için muvaf- fak olmak ta kâfi değil. Mese- İlâ Alman müellifi Brückner'in daha dün succö yapan bir piye- si şimdi “modası geçmiş” adde diliyor. O zamandan beri Al- manyada haleti ruhiye değiş- miş imiş. Bu kadar sür'atle mi? İyi piyes buhranı, yani mu- harrir buhranı var. Buna se- bep olarak ta sinemayi göste- riyorlar. Muharrirler senaryo yazmağa heves ediyorlarmış. Bence hakiki bir harririnin senaryo yazmağa he ves etmesi bir edibin ara sıra vakit buldukça sporla meşgul Eg gibidir. Esas işi o değil Ben sinemanm tiyatroyu Si buna gücü yet miyeceğine imân edenlerdenim. Sinema tiyatronun — tekâmül etmiş bir şekli de değildir. ncmanın san'atte yeri olal Fakat Güzel san'atlar arasında yeri yoktur. o Halbuki tiyatro dübiyisin bir şubesidir, Edebi- rakki edebilir. o ayr, ... Bu yaz bize ne K Üstat Hüseyin i Bey Heybeliadadaki Tiyatro mevsim | tiyatro mu- | Münakaşalar: Cevaba Cevap.. -Galatasaray sergisi münasebetiyle- | Ali Sami Beyi l Size hatırlatmak ve sizi tamıma- yanlara — san'atteki mevki ve kıy- metinizi tanıtmak maksadile tekrar etmek isterim. Siz bir zamanlar ha- zinci tasavvurunuzun isti'ap edeme- diği fikirleri lüzumsuz bir cereyan tenkidile Güzel San'atlar Akademi. sinin harimi mesaisine doğru bir ix tikamet © vermiştiniz. Bu bulanık malümatınızın tuğyanı muvakkat bir yağmurun sularından müstahsil sey İbeler gibi çok devam edemedi geç &i. Bir zamanlar da tahsil arkadaşı- mızın sizi bir türlü kabul sdemedik- leri muhiti faaliyete dil uzatarak gü- ya onları bir hutbei irşat ile ten- vir etmek istediniz o da olmadı git- ti. Sam'at hayatınızın bu iki mühim cephesinde unutulmaması elzem o- lan iki mağlübiyetten sonra sizin i- çin yapılacak tek bir iş kalmıştı. Evet yalnız bir kılıcı gibi gösteriş için aca gra male kalkıştığınız kalemi sahiplerine terkederek © fırçanıza sarılmak, istianeyi, hakiki müdafaayı, iadei| itibarı onun sakit ve mütevazı mesa İ isinden beklemek, halbuki, ciz bunu bir türlü yapamadınız. Beklediniz, saray resim sergisi mevsimi- nin bulülüne © sabırsızlıkla intizar | ettiniz. Çünkü Galatasaray cephe si sizin için en güzel ve en münte- Kaç hilal Gün- kü siz Ali Saminin şöhreti san'atini evvelâ o cephede eserle rinizin kıymetsizliğile arkadaşlar tas| | rafından evvelâ o cepheden istiskal | edilerek geriye atılmıştınız. Hr me işe evel yedi sergi Birkaç kudretli arkadaşın mi imi mevendiy size — anlaşılan me- mul etmediğiniz bir fıraat zemini | ihzar etti, derhal harekete geldiniz ve son savlet kaleminizle Cümhuri- yet gazetesinde “İçler © acısı, namı a yazıyı meşrettiniz. Sami Bey: Ben, resim maş- berlerini san'atin en nadide mahsul lerini aguşunn toplayan bir bahçe ye benzetirim, San'atkâr | bin türlü year görülmesini, | takdir edilmesini tercih eder. Mey- riçte yaşaması şüpheli bir nebat gibi | dir. Onun içindir ki her ressam eser- lerinin kıymeti bayatiyesini öğrenmek isteyince ya kendi bir ser gi tertip eder ve yahut tabir ser. giye gönderir. Münekkitlerin iğneli bir temasile kudret ve kuvvetine fü- tur getiren san'atkâr çiçeklerimi ari- ların tarizinden muhafaza kaygu- sunda bulunan zavallı bir bahçe me raklısına benzer. Ben kendi nefsi- me tenkidi, bir eserin dayesi ve rah- tanırım. O, zayıf, müte irae eden en ibredir. Fakat tenkit, asil ve görgülü bir kalemin tenkidi Galatasaray resim sergisi hak kanda, yazdığımız yazılara gelin : Bunlara tenkit ismini vermek bence bem ayıp bem de günak- tır. Bir sergiyi beğenip beğenme mek şahsiyetlerin hakkı sarihi- dir. Herkesin zevk mikyası bedi. iyat ölçüsü tabiatile yekdiğerin- den ayrılır. Nitekim sizin eserle» —— ——— olacak? Bu hali ancak “Şip Sevdi” muharriri salâhiyetle tasvir e- debilir, Müsabip Zade (o Celâl Bey o kadar kudretle tasvir ettiği eski © devirlerdeki (o hayatın bu sefer bize en şayanı dik- kat bir safhasını gösterecek: Eski Osmanlı hükümeti daire- iyoruz. Bu satır ları yazdığım sırada Darülbeda yiin mevsim programını henüz görmediğim için muharrirleri- mizin bu sene tiyatroya daha ne verdiklerini Ah. araya şu rağbet gören ope retler girmesel,. Fakat müvazeneyi temin e- den bu operetlere bazı şeyler medyunuz.. Önler olmasa idi belki birtek sezonda birçok ciddi ve kıymetli eserleri bir a- | köşkünde bir | rada görmek imkânı hasıl ol- | le beğenmedikleri gibi siz de beni ve bir çoklarımızı beğenme yebilirsiniz. o Esasen (eserleri nin frenk diyara hieretini müf tehirane yadeden bir şımarıktar kasidei sitayiş beklemeğe de iht yacımız. yoktur — yalnız san'at te fırça ile kosbi ünsiyet edeme miş bir elin kalem denilen asay san'atkâr zümresine karşı istimale cür'eti sade dı ir etmiş tir. Hilkatin insanlara ihsan etti vazife. O da hatip | han, iz, Cümburiyet sü. tunlarındaki rollerinizi unutma . Siz © sütün zi yazdı i niz, kendinize san'at © öleminin hukuk müşaviri sıfatını bahşede- rek İstanbul belediyesinin himaye elini uzatmamasını tavsiyeye ka- io yükselitiniz. Evet, banmı bir şey anlamamazlıkla İ tahkire kadar kondizini salâhiyet tar gördünüz. Şimdi de kin ve halkalarından müteşekkil zıları eski haddehane baha İ dırlığile bir zinciri çlfaz halinde temadi ettireceğinizi ilindan çe hastasının geçirdiği emi i teşhis eden bir tabip gibi sizin ne şifa nape- zir bir marazı fıtri ile malül oldu. #unuzu çok iyi bilenlerdeniz. Ya zılarmızla tahli ruhiyenizin ne hacet, Sor isabinızda ren kurtlar gibi tir. Bundan sonraki semerstmiz boş haykırmadı ka bi a ir sey vam. Seneler yeni kudretler tev- lit ediyor. Siz, zavallı İkrar fir. çanızdan ilhamlar bekleye duru- Ali Sami Bey, setvet sizi faz- . t şöhret tacını kazandıramadı. Tali rüzgârı san at ateşinizi alevlendirecek yerde ihtiraslarınızı tutuşturdu; yı yi intikam sizi kavuruyor. Türk resim meşberlerini ran taraları gibi çiğnemek istiyor sunuz. Türk ressamlarının ümit ziyan size bin bühtan riyor. Ne yazık ki, inkil rim $u san'at âleminde anıza hâlâ © Neron kâri bir saltanat teminile © meşgulsünüz. Harekâtnızın en sayanı ıztırap ciheti Thââtral vaziyetlerde inat ve srarınızdır. Demek oluyor ki siz kendinizi istediğini söylemeğe mezun, her kesi de mütalealarnızı dinlemeğe mecbur farzediyorsunuz. Hayır beyim eni , Şek yenii bir fikre hizmet li dirmek için yazıyorum) demesi fırça kudretsi: kalem kuv- vetile telâfi ine unsuru saklayan tabiat sizde imi rem ki yi

Bu sayıdan diğer sayfalar: