26 Ağustos 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

26 Ağustos 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

illiyet «MİL, 26 AĞUSTOS 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst, Milliyet Telefon Numaralar Baymuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matban 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Tütkiye için o Hariç içi ie LK 3 aylığı 4 — .— s 7s0 Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbmaya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilamların me #'uliyetini kabul etmez BUGUNKU HAVA Yaşilköy askeri rasat merkezin. don verile nmalümata nazaran bu gün hava bulutlu geçecek rüzgâr poyrazdan esecektir Dün tazyiki mesimi 762, on fax- la sıcaklık 31, en ax sıcaklık 17 derece idi. FELEKTEN Seyahat mektupları... 39 derece! Vichy, 19 ağustos 932 Allah bütün memleketleri saklasın! Dün burada derecei hararet (o gölgede 39 u buldu. 39 derecei (o hararet ne demek olduğunu grip geçirenlere 80- rabilirsiniz... İstanbulda gölge- de bu kadar sıcak olmaz... Ga- zetelerin verdiği havadise ba- kılırsa bütün garbi Avrupada bir sıcak dalgası varmış. İn- giltere, Fransa, İspanya; Bel- çika kısmen sıcaktan müteessir miş. Merkezi (o Avrupada ber mütat.. Vichy'nin bu kadar sı. cak oluşunun sebebi, mübarek şehrin etrafı tepelerle muhat Kasaba çanak gibi © çukur bir yerde.. Öyle olmasa bu kadar su nasıl çıkar! Sıcaktan halk o kadar buna liyor ki, Gece sabaha © kadar sokaklarda geziyorlar... Sıcak işi gücü olmayan (bizim gibi muayyen saatlerde su için di- şarı çıkmak zaruretinde bulun- mayanlar için o kadar müessir olmayabilir. Odanın pancorlarını olurursunuz.. Lâkin su için masaj için © muayyen Za- an gelince dışarı çıkmak lâ- zım gelince iş değişi İşte o zaman sıcağın bütün tadını tadarsınız... Gazetelerden birinde dum: Peştede sıcaktan yirmi kişi aklım kaybetmiş... Aldır- madım... Benim için kaybedi- İecek çok bir şey yoktur. 15 ağustos (e tatilini geçir- mek için bu sene Vichy'ye o ka dar çok akın olmuş ki; geçen gece tam 1000 kişi | otellerde ie bulamıyarak arabalarında e mecbur olmuşlar. Otomabili olmanın bir mahzu- kapar içmek oku- Milliyet'in Edebi Romanı :74 Ölüler yaşıyorlar mı? Yazan: HÜSEYİN RAHMİ Orhan — Don bel kemeri- nin iki katı arasma gayet us- talıkla bellisizce uyulgalamış- lar... Şehamet çamaşırm neyini ih etmeksizin: — Benimkini debir kırma katmeri arasma Sıkıştırmışlar. Dilâver Orhanın elinden al- dığı yeşil muskayı muayene e derek tv — Biliyor musunuz bunun içinde ne va Orhan — Efetüha mefetü- ha yazılı küçük bir kâğıt ola- cak., Dilâver — Hayır hiç bileme- din. Bunun içinde kırk akrebin külü var. Şehamet elindekini yere fırlatarak: -— Ne söyleyorsun Dilâver Bey? Vücudümde kırk akrep reziniyo bir ürpetri duy- hemen I ru da işte budur. Düşündükçe arabam olmadığına memnun 0- tuyorum, İ ... Dün akşam Vichy'de 4 gün kalacak (o olduğunu ilân eden (Amar) sirkine gittim.. Hani İ geçen sene İstanbula © gelmiş İ ve Taksim meydanmda çadır | kurmuştu. Galiba geçen sene idi pek hatırımda değil... Vakıa bu sirki İstanbulda da görmüştüm amma, bem s- caktan kurtulmak hem de ara- İda bir fark olup © olmadığını | Numaraları gördükçe derha- | tir ettim. Hemen hemen ayni şeyler... Belki veya maskara değişmiş... Bir şey mazarı dikkatimi — celbet- tepesine sıra ile bay- En başta bi- duruyor... İkinci nazarı dikkatimi celbeden şey de sirkin Ankaraya da gitmiş olduğu hakkındaki reklâm ol- du.. Benim hatırımda kaldığı- na göre İstanbuldan kalkıp Sof ya'ya gittiler... Ankara'ya uğ- ramadılar , Birinci parti l Perde arası oldu. Dışarı çık- tım. Hayvanların bulunduğu yere gittim. Bir fransız, ahır- daki mandaları gösterip Sudan lı seyise soruyordu: | — Nedir bu hayvan?.. — Manda... Haydi memleketlerinde man da yok diyelim.. Olamaz ya! Ne ise, lâkin insan resminden de mi anlamaz... İnanınız dün- yanin en medeni adamları ol- duğunu iddin eden bu adamlar içinde mandayı bilmeyecek ka- dar cahilleri vardır. Perde arası bitip içeri girin- ce yerimi aradım... Yerler nu- maralı değil amma, başkasinm yerini işgal etmemek için bir işaret koymuştum. Gittim otur dum. Arkamdan iri iri bir ses.. - Göremezsin., Hiç bir şey göremezsin!.. Döndüm baktım ufak tefek, alkolik suratlı altmışlık bir he- rif, ellilik bir kadınla görüşü- yor amma bana da gözlerini döndüre döndüre bakiyor. An- lamadım önce... O devam et- tiz (Kadına hitaben) gel ö- ne geçelim! Sen nasıl görürsün bu efendi önünde iken... İşi çaktım. Madamın önü- ne oturmuşum. Lâkin orası be. nim yerim. Bu bir. İkincisi ler numaralı değil. O da iki. | Daha sonra sirk, anfiteatr şek- linde yapılmış ki kimse kimse ye mani olmasın. Bu daüç... Dayanamadım cevap verdim. — Mösyö, burası benim ye- rim, — Şüphesiz, şüphesiz, lâkin | tam madamın önüne (oturdu. nuz. | — Yerler numaralı değil. Madam oradan beri tarafa geç sinl.. — Evet, tam madamın önüne nuz. — Efendi, burası bir anfite- atrdır. Kimse kimseye mani ol- ma; — İyi amma dikkat etme- diniz madamın boyu kısa- dır.. — Öyle ise haklısmız, lâkin | oturdu- | önümüz boş, dum... Bize böyle — birer büyü dikmeye sevgili annelerimizin şolekatleri nasil müzande etti?. Dilâver — Ounlar bumu si. ze selâmetiniz, saadetiniz mına yapıyorlar.. Çünkü vacınızın meş'umiyeti hakkın- da ortada” kuvvetli bir. itikat var.. Hakikatin bu ciheti bize karanlık Şehamet. Hanım size “ayan. İ © Şehemet mahzun "bir jestle ince bön her şe- İyi “Örlüeğ Ülkeden... gafilâne kendi şenmeti ranlığına sürüklemek istemem. O benimle her felâkete hattâ ölmeye razı. Dilâver— sizinle ölmeye ra zı görünebilir.. Fakat onun bu rızasını sulistimalden sakın- | mak size düşer... | h — Bu ikimizin 2- | MİLLİYET CUMA 26 Türkün Büyük Zaferi - 10 uncu Ulucan 26 Ağostos vaziyeti Sakarya meydan muharebesin den itibaren büyük zaferin ilk baş lanğıcı olan bu güne kadar geçen tam bir sene içinde, Türk mücahit lerinin gerek dahili, ve gerek hari ci siyaset ve askerlik sahalarında İ ne havsala almaz güçlüklerle çar pışa çarpışa, ne akıl almaz zor- luklara gi ere gere, milleti, ve orduyu bu zafere hazırlamı olduklarını, bun. Taştı. Bundan sonra da, © ağir tin şartlar altında hazırl milli orduyu, bugünden iti umumi taarruza geçirerek, büyük zafere nasıl ulaştırdıklarmı, an- latmağa dalışacağız.. 25/26 ağ vaziyet şöyle idi: Düşmanın en oraya geçiniz... — Teşekkür ederim... Fran sız nezaketi bu kada Kadın da harıl harıl herifi teskine çalışıyordu. Anlaşılan herif beni fransız | zannetti. Ben de aldırmadım... Bir Fran- sız diğer bir Fransıza o çıkışı yor.. Bana ne... dedim... Ve bi- raz sonra işi azıtmamak (için — çünkü herif muttasıl söyle niyordu — yerimi değiştirdim. Ertesi günü, yani bugün sabah leyin Vichy'nin en kalabalık caddesinden geçerken şu vak'a ya şahit oldum. Bir kadın bir erkekten kı | tulmak istiyor, herif te önüne | Amma şa- sırnaşıklıkla geçip bırakmıyor nı hayret bir Kadın bağırıyor: — Bırak beni yahu! Yolu- ei kesi Hi İ yok.. ae tad yor falan mendebur yla Banda 1 olduğum hal. de yüzlerce kişi toplanmış ba- kıyorlar.. ıkıp ta; — Bıraksana şu kadını be adam! demiyor. O akşamki sirkte bana, ra karşı hürmet dolayısile Fran sız nezaketinden bahseden he- rif aklıma geldi. İnadıma mü- dahale etmedim.. Bereket bir polis geldi de kadını yılışık he- rifin elinden kurtardı. Vichy'ye benden sonra bir haylı maruf adam geldi... Mı sır Başvekili de bu meyanda, Hep ayni sudan içiyoruz. rasında halledilecek bir ledir,, Orhan Şehametin attığı ye- yerden alarak | mete- — Bunun içinde kırk akre- bin külü var diyorsun. bu küçücük kaba sığar mi? Dilâver — Merak niz. Bu mevsimde kırk “akrep bulması kolay değildir. Muska ların içinde sadece mangal külünden başka bir şey olmasa gerek, Şehamet — Bu iş için herif akrep kültürü yapıyorsa? Dilâver — Ne münasebet.. Battal zade akrep külünün ma- nevi tesirce yani gönülleri kıp soğutmakta odun hiç bir farkı olmayaca; den iyi bilir. Bunlar hep par sızdırmak için uydurulmuş hirbaz martavalları.. Kırk ak. rep deyince insanın zehirlenmiş gibi içi | gıcıklanıyor.: Manen tesiri hiç fakat Iâfzam ürküntü- sü büyük., Orhan — Biz üç dört günde bir çamaşır değiştiririz. Bunla- ri kirli yimmeelender söküp te mi « Lâkin ikisi de | sırada dün | kadınla- etmeyi- | AĞUSTOS | | den, askerlerimiz oradaki yıldönümü münasebetile - | hassas, en can alacak © yerinde, (Afyon cenubu — Dumlupmar) cenubu hizasında, düşmanım iki fırkasına karşı, tam 12 Türk fı kası toplanmış ve taarruza hazır bir vaziyet almış, (Afyon) sar- kından, Eskişehir şarkını kadar olan cephedeki, (ihtiyatlarile be- raber) 8. düşman fırkasına karşı da, cem'an 5 fırkamız, düşmana taarruz ederek karşısındaki düş- manı cephesine (o bağlamak, ve mümkün olduğu kadar çok kuvve ti üzerlerine çekmek, bu suret | le asıl taarruzu yapan birinci or- İ dunun hareketini — kolaylaştır- mak üzere, hazır olmuş bulunu- yordu. . Artık (Sevkulceyiş baskını) ta mamlanmı,, (Tabiye © baskmı) İ başlamak üzere idi. Tan yeri de ağarmak i.. Tam bu ande, ordusunu tam bir sene bin bir zorlukl yene, binlerce güçlü! beşer hamlelerle güsleye hazırlamış, tamamlamış olan Türk Başkumandanı, esati- ri bir kartal gibi, - muharebeyi sevk ve idare edeceği (Kocatepe) ye kondular. Oradi tam istiklali, iste- | yen, ebediyyen yaşamak isteyen Türk milletinin son sözünü, bü. tün bir düşman âlemine bir kere daha haykırdılar.. Türk ordula:| Emrini verdiler... üzere rı iler O an ibaren tâ (Yalova) kıyısından (Büyük Menderes) bo yına kadar bütün cephede bir. den bi yamet koptu Türk ordu üremi kat'i taarruzu bi ze Daha geceden ç düşmanın tahkim ettiği mevzileri en iyi ha- rap edecek surette yerleştirilmi İ olan topçularımız, yarım saat çinde ateşlerini düzgünlemiş, (Ka | İecik sivrisi) , (Erikmen tepe) | gibi düşmanın en kuvvetli ha: | İ zırladığı mevzilere kümelemiş ve | toplamış bulunuyordu... | Topçularımız, ateşlerini öyle tam ve mükemmel idare ediyor- İ lardı ki, Başkumandan Gazi Haz | retleri, bu mükemmeliyeti, “bü- tün dünya topçuları için misal olacak mahiyettedir.,, diye tarif ik bombardı man başladığı andan itil ha geceden gidiş sahlardıkla taarruza hazırlık mevzilerinden, yani pusularından, yay gibi fırlı- yarak düşmana saldırmış bulu. Buyorlardı.. Tam saat 6 idi.. Dürbünler el. İ de, harel gözlüyorduk: (1. Kol ordunun: a) 15 inci fırkası (Ta- nastepe) deki düşman tel ö; lerinin önüne varmışlar, güsünü kesmek lüzumunu madan, üstünden aşarak düşman siperlerine girmişler, süngü | Dilâver — Zannetmem.. Kı- İ kırdıyası herif hep kırk adedi İ üzerine efsunlayor.. Bu musk: lardan da kırk tane hazırla; olmalı.. O halde her iammalirığa bir akrep külü düşüyor demek. Bu | ir... Lâkin asıl mesele bu de- Dilâver İ şırlarınızdan söküp e | amma mide tarikile kanmıza ka İrışan şeyleri vücudünüzden na- İ sıl defedeceksiniz?. ruşukluğile: — Müthiş şeyler mi? — Evet... — Çabuk söyle şimdi övü- rürüm., — Övürseniz o övürmeseniz deo korkunç, iğrenç şeyleri yut tunuz gitti. — Bildirmeden bizlere neler yedirdiler söyle.. — Kırk gün yılan gömleği içinde durmuş şekerlemeler. Şehamet tutulduğu bulantı- yı yatıştırmak için elini midesi ne bastırarak; — Annelerimiz bize bu dere ceye kadar kıydılar mı? Dilâiver —— Fi 'akat müsterih | mam ya.. Bazı yemi güye boğuşuyorlardı; çok © ei erlerini zaptetmiş, ve kur | düşman askerleri de kaçmağa başlamış bulunuyorlar» dı. | Başkumandanın bu o manzara | karşısında memnuniyeti, heybetli ında okumuyordu.. mak cüretkârlık olur. — Tam saat 9 du, bu sefer. de, 23 üncü fırkamızın yılmaz yadeleri (Belentepe) deki | düş mana hücum etmişler, orasmı da zaptetmişlerdi. Bu haberin ardı si fırkanın da (Kılıç aslan) mev. ini zaptettiği haberi gelmişti. < — Derken © sağda İV inci kolordunun 5 inci fırkasınn düşmanın (Küçük Kalecik si i) mevzilerini zaptettiği öğreni nde duyan o büyük duran seryaver Salih Be- ih ne oluyor orada!,, diye göstermek yan ye: muharebe meydanını olacak paşam | muharebe oluyor!,, dedi. “Ya!| Ben başka oluyor sanıyo- | rum.,, diye lâtifeli, fakat çok de- rin manalı cevapta bulunmuşlar- dı. Başkumandan, çok idi. Düşmanm bu saydığımız mev- zileri en kuvvetli tahkim edilmiş mevzilerdi.. Bunlar, zil noktaları idi. Bu mevziler, o kadar kuvvet: | li tahkim edilmiş bulunuyorl, ki, vaktile o mevzileri tefti; miş olan İngiliz Erkân Hai heyetinin verdiği bir raporda “Türkler burasını altı hafta- da düşürürler ise altı günde dü- ön İşte bu kadar © kuvvetli olan 5 mevzileri, kahramı skerleri- miz, altı haftada değil, altı gün- de de değil, altı saatte düşürmüş | ve zaptetmiş.. Ve düşmanın cenup | cepbesi, en kuvvetli yerinden ya- rılmış bulunuyordu. Yalnız (Af- yon) cenubundaki düşman mev- | zii ile, sol cenahta 57 inci fırka-| nın taarruz hedefi olan (Çekil pe), ve 6 ncı fırkanın hedefi o- lan (Toklu vemet edebiliyorlardı.. 57 inci fırkanın, (Çekil tepe) garptan kuşatmağa memur ot alay, üzakça istikametten u- | edilmiş olduğu | ni y fırkanın taarruzu cep- | ve düşman mevzii de çok kuvvet. li tahkim edilmiş bulunduğu için, bugün (Çekil tepe) zaptedileme: miş idi. (Cephe taarruzu) ile (Kuşat- ma) manevrasının (birlikte) ve (ayni zamanda) tesir yapamadı- ğı yerlerde, bu gibi o gecikmeler daima vaki olur ve hattâ (ruz iğe uğarayabi- | ivrisi) henüz muka. | ü şatmağa memur için, vaktile kuşatma tı pamamış, kalmış, muvaffakıyetsi lir. Süvari Kolordumuza ce: Asıl taarruz © gurüpumuzun sol cenahında, düşmanın arkala- rına düşmek vazifesini almış olan bu kolordu, düşmanın dığı (Ahır di ile (Toklu siv. gediğinden geçe: yası) na girmiş, | (Sinanpaşa — Kırka) hattma garptan taarruza başlamış, bir kısım düşman kuv- vetini üstüne çekmiş ve şimalde (Küçük köy) civarında demir yo | lumu ve telgraf hattını kesmiş, bu suretle daha garptan düşma- nın şarka kuvvet getirmesine ma- ni olmuştu. — Denizli mıntakasındaki, ü- güncü süvari fırkası, (Çal) civa- rında (Menderes) i geçmiş, düş-| gelin- klarmış şekerlemeyi yiyen niçin sevgilisinden soğusun? Herif şekerlemeleri dolabında kırk gün bayatlattıktan ( son- ra geri gönderdi. e Bundanda hiç şüpheniz olmasın... Kırk hafiza okutturulan kırk leyil düasıma gelince bu da ötekiler gibi para tuzağıdır.. Çünkü bu zamanda hıfzı sağlam kırk ha- fız bulması kırk kovukta yılan aramaktan daha az muvaffa- kıyetli bir iştir. Orhan — Hep bunları nasıl tahkik edebildin? İngilizlerin Entellijans servisine mi kaydo- lundun? Dilâver — Hanımefendi an- nemden hiç sır saklamaz. An- nem de benden... Lâkin zaval- İs safdil anneciğim size hiç bir sey sezdirmemekliğim için bu esrar her kelimesini ağzım- dan on yemin alarak tevdi etti. Orhan — Yemin nakzından nasıl çekinmiyorsun? Bu ye- minlerin vebalile çarpılmaktan korkmuyor musun? Dilâver — Çarpılmaya ge- | ne verilmiş, lirce öyle kolay kolay çarpıl- in makzı manı bu taraftan sıkıştırmağa baş lamıştı. Eskişehir — Afy cepheden tı ikinci ordi za memur olan olordu 1. ve 41 inci fırkaları ile, Eskişehir mn takasındaki Ili. inci düşman kol- ordusuna taarruz ederek, 3. 10 61 inci hrkamız da, | fecirle beraber, düşmanın 5 inci fırkası- Dın sol cenahıma taarruz etmiş. (Kaza uçuran) © tepesinde! mevzilerini süngü hücumile kah. ramanca zaptetmişlerdi... Bu sa; de düşman 5 inci fırkasını yeri De çakmıştı; ve düşmanı mukabil taarruz için 13 üncü fırkasındı kuvvet getirmeğe mecbur etmiş, i.. Gerçi bu tepeyi düşman mu- kabil taarrurla almış amma, er- tesi gün tekrar 61 inci fırkamız. zaptetmişti. Vİ, inci Kol 16 ve 17 inci fır. kalarile (Afyon) un şimali kındaki düşman ileri mevzilerine taarruz ederek düşmanı geriye at mıştı.. Bu suretle o da bu mınta- İ kadaki düşmanı oraya bağlamış- Düşmana gelince: (Trikopis) in hatıratna nazaran:) Düşman, daha 25 ağustos gü- öğleden sonra, (Döker) varındaki 7 inci fırkasının bir yını (Boyalı) ya Afyon garbına getirmişti.. Ve bütün 7 inci fırka- sın mütebaki kuvvetinin de 26 ağustos sabahr (Bal © Mahmut) a hareketini emretmiş ve bu fırka | saat 7,45 te hareket etmiş ve saat 17 de (Bal Mahmut) &. A varmış» Bu fırka, birinci fırkanın emri bu cephesinin muhtelif yerlerine da getmaştı!.. Saat 18 de, 9 uncu Yunan fır- kasından Afyona | hareket eden bir alayın bir taburu (Afyon) & gelmişti. 13 üncü fırkadan da bir alay kuvvet 5 inci Yunan ferkaar nı takviye (o etmişti. Bu suretle ll inci Yunan Kolordusunun ya» nında 1 12 fırkadan o daha az bir kuvvet | kalmıştı. Ve Yunan ordusunun ihtiyat bu suretle par galanmıştı.. Ve Yunan sevk ve i- daresi çok yanılmıştı. netice bizim Düşmanın kesilmiş- Bugün, alınan için çok © büyük idi. İzmirle irtibatı, gerisi ti. Gi kuvvetli mevzileri düşmüş id düşen © mevziler, düşmanın en hassas yeri, hayat damarı ve bel kemiği idi. Türk ordusu, kat'i zafer yolu: mu açmıştı. Bugün batan güneş, son işik ları ile, sanki Türk âlemine yarı nın müjdesini o Kocatepe'deki Türk Baskumandanının iki gözle rine fısıldayor gibi idi.. Kocatepe'de, muharebenin ile rilemesini o takip ve idare eden Başkumandan, sırası gelince, icap ettikçe, emirler vererek akşama kadar muharebeyi muş, ve akşam olunca, şa ve maiyetlerile beraber, yapılacak işleri, alinacak tedbir leri emir etmek üzere çadırlı or dugâhlarına dönmüşler ve ertesi günü için, düşmann mütemadi- yen imhasını istihdaf eden emir ve talimatlarını di, Fevzi Pa A. Riza ÇANAKKALE Şehitlerini ziyaret 15 EYLÜL GÜLCEMAL vapurile ZAYİ — 964 sicil mumerolu arabacı ehliyetnamemi zayi ettim. Yenisini alacağımdan hükmü yoktur Arabacı Nazmi. onun gizlenmek hükmüne ria- yetlen evlâdır. Bu çok nazik işte annelerinizin gafletinden, Battal (o zadenin cür'etinden korktum. Herif bugün size kırk akrebin külünü, muska yapar. Yarın yılan derisinde kırklan- mış şekerleme yediriyorum der, Daha sonra öyle fena bir halt | eder ki maddi mazarratından zi kurtarmak güç olur. Şimdi ben size hiç bir şey söyleme- miş olayım... Siz de anneleri- nize hiç bir şey hissettirmeyi- niz, Bu katakullinin başka tür- lü bir çaresine bakalım.. Orhan — Nasıl? Dilâver Bu muskaları çamaşırlarınızın o neresinden söktünüzse tekrar oraya diki- ni Şehamet-— Kirk akrep aklı- muza geldikçe gece döşekleri- mizde rahat uyuyamayız.. Dilâver — Kırk akrebin lâf tan ibaret olduğunu söyledim ya.. Sözüme inanmayıp ta me- rak ediyorsanız bu Şe leri sökelim. İçindeki külü dö- kelim, Yerine başka kül, top- rak öyle bir şey koyalım.. An neleriniz size yine şekerleme | ikram irini. n arasındaki | idare buyur- | yarn | | Yeni neşriyat Alişar hafriyat sahasında Terih kongresini müteakip Mal rif Vekili ile birlikte Alişar hafriyi yerini ziyaret ederek tetkikatta bi lunan Ömer Kemal bey, hafriyat 8 temleri, hafriyat yerinin tayini © bu hususta gözetilen esaslar, devif lerin tayini, Alişar höyükünün tl hi ehemmiyeti, Hititler hakkında & son malümat bahislerini ihtiva ede kıymetli bir eser neşretmiştir. “Alişar hafriyat sahasında, um! nani taşıyan bu resimli kitabı maal İimlerimize, münevverlerimize tarti ye ederiz Belsoğukluğu İstanbul Guraba hastnnesi üre ji seririyatı şefi Dr. Ali Eşe “Erkekte Belsoukluğu ve ihtilâtlari! hakkında bir kitap meşretti. Dr. Aİ Eşref B. bu kitabımda hastalığın tef x ve tedavisi usullerini herkesif anlıyabileceği bir lisanla izah el mektedir. Zengin, fakir, şehirli, köf lü her smıf ve her tabaka © arasın nüfuz eden bu hastalığın ilk günle” rinde tedavisi gayet basit ve kola olduğu kadar ber pratisiyenin de y8' pabileceği bir şeydir. Bu noktadafi Dr. Ali Eşref B. in kitabı hasta içit) olduğu kadar, her pratisiyenin de kö tüphanesinde bulunması lüzum bif eserdir Bugünkü program ISTANBUL 18 gramafon 19,30 saz (Vedia Riza hansm ve Cennet hinnım.) 2030 gramafon! opera, 21 saz (İnci hanım ve Belkdi hanım), 22 tango orkestrası BÜKREŞ (394,2 m.) 1940 gramofon, 20 viyolensel, 20,30 kon ferans, 20,45 piyano, Zİ,15 kema. BUDAPEŞTE (5505 m.) — 19,30 keler 20 cazbant, 21 İkonfernni 1,15 opera şarkı ve havaları, 22,30 Bili, 23,15 radyo jurnal, 588 m.) — 1930 1,18 musikili İcomt di, 22,30 orkestra, 23,20 dans orkesi 0, 20,55 Brünn'den 23 radyo jurnal, 2 ROMA (441 gramofon, 20,15 gr habe, 21 musiki konseri, 22,30 kore 5 radyo jurnal ve dans muf VARŞOVA (1411 m) — 19 kot | ferana, 19,20 dans musikisi, 20,15 muhtelif, 20,35 radyo Jurnal, 21 528 fonik konser, 22 musiki şüunu, 22,1! konsere devam, 22,50 radyo jurmal 4 | 23 dans musikisi İ VİYANA (5172 m) — 2030 radyo jurnal, 20,40 çingene orkestr sı, 21,10 şarkı, 21,35 gramefonis Yeni | konser, 23 radyo jurnal, 23,18 dans vermişler. | musi i Büyük taarruz hak- kında konferans | Bu akşamdan itibaren tos akşamına sekiz buçukta da konferans verilecektir. İlân Osmanlı Bankasının Galata, Yeni” cami ve Beyoğlu devsiri, Zafer Bay İ rarhı münasebetile Ağustosun 30 us İ cu salı günü küpelr bulunacaktır. Cemalime âşık hiç hoşlanmadı ğım bir mahbubem var. Ona İ yedireyim de benden yılan gör müş gibi soğusun... İ Orhan bu sözdeki kastın Münireye ( aidiyetini anladı güldü. Fakat Şehamet bir şe$ sezmedi. ver devam eti — Şimdi işin üfürük tarafi kalıyor Ben Battal oğlunun ne- fesinden biç korkmam... Kırk hafız toplasın kırk bin elleyil düası okusun... | o Muskaların yeşil bezden kap | larını söktüler. İçlerinden kâğr- da sarılı birer tutamcık kül çıktı. Mangal külü, ocak külü işte öyle alelâde kül... Bu külle- ri kokladılar, Ezdiler. Suya ka İ rıştırdılar. Ateşte yaktılar. Hat | tâ Dilâver dilinin bira? tattı bile.. Basbayağı kül vesse- lâm, Korkmayınız “dedi. Bu- nun içinde ne yılan vâr ne ak- rep. | Münker miz kapayıp ça | maşırlarınım ayni yerine dikti- ler.. Dilâver elini oğuşturarak: ( Devan

Bu sayıdan diğer sayfalar: