İiilliyet Asrm umdesi «MİLLİYET» tir 25 AĞUSTOS 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 No, Telgraf adresi: İst. Mülliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 ldsre ve Matbaa 24310 (ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için LK. 3 aylığı 4— 5s , 19 rr , M— .— Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- gayi Gözeli ve matbaaya a4 FELEKTEN Seyahat mektupları.. Kafeste arslanlar Vichy, 18 ağustos 932 nin yüzü (Vichy) ninen bü- yük maden suyu pınarlarını ha i bi rbahçeye nazırdır. Bu bah- çenin dört tarafı da üstü örtü- lü bir yol ile çevrilmiştir. E- vet bu caddeden geçerken (Royal) ismindeki büyük lo- kanta ve kahvenin önünde bir kalabalık gördüm.. Fransız şe- hirlerinde halkın toplanması için en ufak bir şey kâfidir. Ni- tekim üç gün evvel pencerenin önünde çocuğunu havalandı- ran bir habeşi kadını seyriçin yirmiden fazla adam toplan- mıştı... Adamların işi bu!. Bu sefer de böyle manasız bir şey için toplandıklarını zannettim ve sebebini anlamak için sokul- | dum... A!... Bir kafesin içinde re tane arslan melâl melâi ken di seyreden halka bakıyor lar. e ve mutil.. Birisine sordum: — Bunlar ne olacak?.. — Arslanlar mr?, — Evet!.. ir Rus dansözü var, ka- fesin içinde arslanların yanın- da dansedecek!, . , — Tehlikeli seydir bilir mi- Bilirim... Rus ka- — O kadar değil! ve uzak. laştım.. Filvâki bu mesele tetkike | külüh giymeğe başla, değer bir meseledir... Bir Rus dansözü arslanlarln (beraber dansederse, kadın için mi, ars- lan için mi tehlike daha büyük tür... Ve bu mülâhaza ile ars- lanların haline acıdım... Ne ta lihsiz hayvanlar... Rahat rahat gölde, ormanda, çayırda yerle- ri nereler ise orada dolaşıp du- rurken birinin eline düşüp Vi- chy'de hem de (Vilson) cad. desinde kafese girip halka toş- hir edilmek ne elim şey!.. ei haza, ne arslanlar vadır yatta muttasıl kafestedir... a kafesler demir değildirler, de- mirden daha kavidir, kırılmaz., Hayata kadar sürer gider. Zaten kafese (o girmek için arslan olmaya hacet yok.. Dün ya şimdi biribirini kafese koy- makla meşgul! Ve hepimiz a- şağı yukarı kafese girmek ve kafese sokmakla uğraşıyoruz. İ Galiba en az acınacak olan ka- festekiler, Vichy'deki arslanlar dır. WEE Bizim er bir Faslı var demiştim ya! Bu zat Faslı de- , Cezayirli imiş, harita üze- rinde beş santim daha beriden.. Sivil kostüm giyip durur. ken bir kaç gündür maşlah ve Der- ken karşısında gayet güzel bir Fransız hanımı . peyda oldu. Tahkikat yaptım... İsmini bil- mediğim bu zat müslümandır. Cezayirde (Kait) denilen bir memurdur. Üç senedir Vichy'- ye geliyor, arkasından da sarı- in bir Fransiz madamı geli- yor.. Arasıra arasıra yorlar.: Madeni evlidir. YEAR İ geçen sene kocasile beraber Vi- chy'ye gelmitşir. Haftada bir iki defa gelip Cezayirli ile ye- mek yiyor. Geceyi nerede geçi: rİyor tahkik etmedim. Bana ne! Cezayirli de memleketinde Bu sakallı ve esmer.arap ile o sarışın ve güzel Fransiz madamının ve hele onun koca- yor amma yemekte şarap içi- yor ve domuz olduğu zaman ne eti olduğunu sormadan yiyor. og Dün üçüncü defa muayene- ye gittiğim doktor bana sor- du: — İstanbulda mr oturuyor- sunuz?.. — Evet!, — Ben her iki senede bir se- yahat tertip eden bir doktorlar cemiyetine mensubum! Zanne- derim yakında İstanbula bir se yahat yapacağız... İstanbul na- sıldır?. — Ne gibi, ne noktai nazar- — Harbi umumiden sonra, zenginlik, inkişaf ve hayat iti. Ne diyebilirdim... Bir İstan- bullu sıfatile bir Türk sıfatile buna ne cevap verebilirdim. — Vakıa biraz nüfus eksildi amma yine tabiat çok zengin- dir ve şehirde çok inşaat yapı- hyor, Şehir yenileşiyor.. de- dim.. Ve aklıma bilâihtiyar Ye- nibahçede stadyom yaptıracak belediyemiz geldi.. FELEK Milliyet'in Edebi Romanı : 73 Ölüler yaşıyorlar mı? © (Felsefi tantastiywe roman) Yazan: HÜSEYİN RAHMİ — sunuz. Ben böyle çoluk çocu- ait gönül davalarını üzeri almam. Bunu hatır için ka- Himmeti- in teşekküründen âciziz. Bi- zi ihya ediyorsunuz... Şeyh — İki genç gönlün Külfetli ve masraflı olur... Hanımefendi — Tek maksat hasıl olsun... Bizim külfetten, masraftan kaçındığımız yok. Ne gibi masraf lâzrmsa çekin. meden söyleyiniz. Bize evlâdi- mızın selâmet ve saadeti lâ- zim... Şeyh — Kırk yılan efsunu | yapacağım... Bu lâakal kırk günde kırk saat, kırk dakika, kırk saniyede ol Hanımefendi — Biraz uzun değil mi efendi hazretleri? h — Burçların havas te- siratını bozamayız.. Beş daki- kada yumurtadan piliç çıkmaz. Hanımefendi — Bu kırk gün zarfında bu iki çocuğu yine bir arada bırakalım mı? Şeyh — Bırakmız.. Kırk gü nün ne hükmü olur. Size neti- ceye bakınız mutlak © âyıraca- ğım.. İç çamaşırlarından birer (| Askerbi bahisler | | Türkün Büyük Zaferi » 40 uncu yıldönümü münasebelile - (Sakarya) meydan muharebe sinden 25 Ağustos akşamına ka- dar ordunun ne suretle taarruza hazırlandığının hülâsası: Sakarya meydan muharebesin- den sonra, Eskişehir - Afyon hat- tınım şarkına kadar çekilmiş ve o hatta tutunmuş olan düşman or- dusunu tutunmuş bu hattan söküp 41, eksiklerini tamamlaması za- ruri Kış yaklaşıyor, orduyu, lr ermeye arda yordu. Bir kere orduyu, gerek beslemek ve gerek barındırmak noktasından Mersin - Konya - Ak sehir - Çay demiryoluna bağlan- mak zarureti vardı. Sonra bu olmasa bile, hazırlan dıktan sonra düşmana vurulacak, en seri ve kat'i neticeli asıl dar- be ancak cenupta, düşmanın en hassas noktasında vurulabilirdi... İşte bu esasir iki faydasından ötü- rü, ordumuzun büyük kısmı, ağır İk merkezi, cenuba kaldırılarak, birinci ve ikipci ordular halinde yeniden tensik ve teşkil edilmiş, orduyu taarruza hazırlamak için çalışmağa başlanmıştı.. Bütün kış, ordunun insan, hayvan, silâh, cep hane, techizat gibi tedarik, ve ikmaline, talimlerine, terbiyelerine germi vermekle geç tık kat'i taarruz rarlarınn tatbik zamanı geldiğini ve lanrruz için hazırlıkların ça- ilmesini ve bu kararm da tutulmasını, her”üç salâ hiys ta söylemişlerdi.. “Taar ruz plân da, asri ordu ile düş man cenup cenahında, mümkün olduğu kadar dış cenahında, (A- karçay - Dumlupınar hi takasında, toplayarak meydan muharebesi yapmaktı.. Çünkü muvaffakıyet halinde, düşmanın büsbütün e imhasını te katını bana getiriniz. koyacağım.. Bir yılan gi bulduracağım.. Bunun içinde kırk gün durmuş biskuvi şe kerleme gibi şeyleri haberleri olmadan onlara yedireceksi- | k Biz, Hanımefendi — Sonra biri- birini yılan gibi görecekler öy- mi? Şeyh tasdiken başile bera- raber iki elini de sallayarak: — Evet, evet, yılan gil Jki daha soğuk daha müstekreh görecekler... Kırk akrebi ateş- te yakıp küllerini muska yapa- icağım. Üzerlerine havas düası okuduktan sonra size verece- | gim. Bunları sevdalıların elbise ilerine dikeceksiniz. Hanımefendi — Üzerlerine dikilmiş böyle bir şeyin farkına varmazlar mı? Şeyh — Muskalar hacmen çok küçüktür. Elbiselerinin söyle seçilmez birer tarafına uyulgayi verirsiniz... Kırk ha- fiza kırk Leyil düası okutâca- ğım.... Şeyh daha bu kabilden ya- pacağı efsunların nevilerini s- yıp dökerek kırk yalan attı ve İki hanımı o günlük epeyce sız- bel- | di. 1923 Ağustos başında vaziyet imin edecek taarruz, ancak burı dan yapılacak taarruz olabilirdi ... Bundan sonra, bu esas dahilin- de hazırlıklar hızlaştırılmıştı.. 27- 28 Temmuz 1922 de, Gazi Hazret leri Akşehirde Garp cephesi ka. rargâhında, Erkâns harbiyei umu miye, ve Garp cephesi kumanda- nı paşalarla bir içtima yaptılar, ve vaziyeti tetkik eyledikten son ra, evvelce verilen taarruz karar ve tertibatına göre, 15 Ağustosa kadar, bütün hazırlıkların bitiril- miş olması, esasını kararlaştırmış- lar; 30 Temmuzda dahi taarru- mişler, ve'bu esas dairesinde İs- met Paşa:& Ağustos 1922 de, or- dularına, mahrem olarak, (taar- “Taarruzun hedefi, babe A dağı) ve imtidadında başlayarak, (düşman büyük kısmını) mağlü ben şimale atmak” olduğunu tas- rih eylemişti. Taarruz tertibatının esasları b — Birinci günü için asıl he- def, düşmanm o mımtakadaki dör düncü ve birinci fırkalarının mev- zilerini zaptetmekti. < — Bu sebeple taarruzun ilk günü harekâtımızın, esası, her iki düşman fırkasına karsı daha bida yetten itibaren büyük faikiyetle yapılmak, © düşman fırkalarnın mevzilerini, nisbeten daha kuvvet li tahkim edilmiş yerleri cephe den kavrayarak cenahlarını kuşat mak olacaktı. ç — Bunun içinde: Her iki lişman fırkasına, cepheden tes bit ederek cenablarmı kuşatmak üzere birer kolordu, ve bir düş- ile tutulduğu bilinen pe) ye tam bir fırka tah. imiş bulunacaktı Anneler Battal Zadenin te- minatından ıcemnun müteşek- kir büyük bir itminanla evleri. . Bu efsun kulüç- vleri canlanmak rm gelen kırk günü beklediler... Şeyhin hati- fane atıp tutmalarma rağmen sovdalılatız . gönül “yangınları eksilmeyip artıyordu. Kırk gün vadesi sonuna er- Oğlunla kıza yılan gömleği içinde kırklanmış şekerlemeler yedirildi, Kırk akrebin külü el. biselerine dikildi. Bu palavrı dan büyülerin tesirleri | hiçti hiç.. Yangın bütün şiddetile berdevamdı. Sevdazedeler yedikleri ef. sunlu şeylerin ve çamaşırla, dikilenlerin hiç farkında değil. lerdi. Bu iki annenin yaptık. ları marifetlerin üzerine yalnız Dilâverin gözleri açık duruyor- du.O, iki kadını, kapandıkları o | daların kapı arkalarından din- ledi. Daima peşlerini kolladı.. Her şeyi hemen yarı yarıya an ladı, İki hanımefendinin kur- naz ve doymaz bir şeyhe s0- yulmalarından ziyade iki gence yapılan soğutma büyülerinden 'd — Hareketi böyle baskın tar zında yaptığımız takdirde, ilk gü- nü düşmanm ancak bu iki fırkası ve bir alayı ile muharebe etme. miz, muharebenin ikinci günü ise, düşman yedi fırkası ile karşı mamız en galip bir ihtimal olarak hesap ve tesbit edilmişti. Hattâ, “düşmanın, Eskişehir - Afyon de- miryolile Eskişehir (o cephesinden daha birfırkayı getirebileceği” de hesaba katılmıştı. Düşmanın ge- tirebileceği bu kuvvetlerle yapabi leceği mukabil hareketler de dü- kışmak suretile cevap vermek is- terse, bizim asıl taarruzumuz kat'i neticeye varıncaya kadar, ikinci ordumuz, Wi ve VI üncü kolordu larile, biribiri ardı sıra mevzilerde zaman kazanacak; ve bilhassa ce nuptan taarruz eden birinci ordu- muzun sağ cenahmı Afyon - Kon- ya demiryolunun (Akarçay) m şi- line yakın bulunarak temin ede Düşman böyle cür'etkâr hare- keti gözüne kestiremez de, kı vetlerini doğrud. vaktile ileri mevzilere Yani ve cenuptaki asıl taarruz başla- madan evvel bilhasın “düşmanın (Afyon) şimalindeki (o cenabına karşı taarruz faaliyetlerine geçe- cekti.. Mutasavver olan bu terti- batı almak için yapacağımız hare kâtta, maksadımız: düşmandan gizlemek, esas tutulmuştu... An- cak böyle yapılabilirse, taarruz, baskım tarzında yapılabilecek ve maddi ve mânevi bir üstünlükle meydan muharebesine başlamak kabil olacaktı. Bunun için, maksa kendi kıl'alarımızdan da tatmak, ve bütün tedbirleri» , sanki yakında düşmanın yap ması melhuz olan bir taarruzu ile- ri mevzilerimizde kabul etmek maksadile tertibat alıyormuşuz kanaatini vermek lâzım geldiği ehemmiyetle işaret edilmişti.. Ken di kıt'alarımıza karşı böyle hare- ket ederken, düşmana karşı da, sanki bir bir düşman taarruzu bek liyormuşuz propagandası hızlaş tırmak için tertibat alınmıştı..”” İşte Temmuz nihayetinde, Ak hisarda verilen kararların tatbiki için, Başkumandanlık ve Garp cephesi karargâhlarının, hazırla” dıkları tertibatın hülâsası bu idi. Böylece her şey her ihtimal daha bidayette düşünülmüş, her ihtima le karşı ayrı ayrı tedbir ve çare- YÜ Garp bi verdiği emir mucibince ordular, “taarruza ba» zırlık toplaşması,, hareketine 14 Ağustostan itibaren başlamış bu- lumuyorlardı: Akşehir civarmdaki birinci ko lordu, Bulvadin civarındaki IVün cü kolordu ve Aziziye civarındaki Jİ inci kolordu, biribiri ardı sera (taarruza hazırlık) yerlerine ge- esleri yürüyorlar, gündüzleri hiç bir şey göstermeden duruyorlar. Bu (üç kolordu) ile (süvari ko lordusu) nun bu ( yan yürüyü- pi öyle tertip edilmişti ki, şayet biz toplanma hareketini bitirme- den, düşman maksadımızı anlar, haber alır da, hareketimize mâni olmak bize karşı taarruza ge çerse, her üç kolordu kolayca ve derhal sağa dönüvermekle, bu muhtemel düşman taarruzunu İeyebilecek bir vaziyette idi.. Bu şartlar altında yürüyen ko- lordular, 23 Ağustos gecesi şu vaziyete gelmişlerdi: (Kroki 2) I ve İV üncü kolordular, (taar ruüza hazırlık) mevzilerine gelmiş ler ve fırkalarını cepheye sokmuş ihhatlerince bir suitesir husu- le gelmesinden korkuyordu. Hakikati haber versin mi ver- mesin mi7 Bir müddet bu istifham nok tasında tereddüt etti, Bu mü- him sırrı saklamak Dilâverin kalbinde büyük bir azaptı. Ni- hayet sölemeye karar verdi. Bir gün ikisini de bir köşe- ye çekerek: — Size mühim bir sır aça- cağım,. Fakat beni ele verme- yeceğinize yemin ediniz. Orhan birden şaşalayarak: — Mühim sir mı? — Evet... — Bu sır kime taallük edi- yor? — Valdelerinizle size. Şehamet hemen söze atıldı: — Valdelerimize mi? Evet... — Benim annem de mi karışyor' işe n karışıyor... Şehamet düşünerek; — Bana çok merak verdini Orhan — Keyfiyet neye dair onu anlayalım. Dilâver — Sizin izdivacını- za dı Orhan — Bu izdivacı tacil Tar ve hazır bulunuyorlardı. TI kolordu ise, IV kolordu cep- besinin sağ gerisine varmış, bulu- sol ocenahında, (Sandıklı) şimali garbisinde, ha- zırlanmış bulunuyordu.. Taarruz» da süvari kolordusu, ilk hamlede (Akçeşehir) o mıntakasına yetişe- cek ve düşmanım İzmirle muvasa- lasını kesecek ve düşman iht larınm muhtemel hareketini dur- duracaktı. ... Biz bu vaziyete geldiğimiz za- man, düşman ne halde idi Bunu, o zamanki 1 inci Yunan kolordu kumandanı ve bilâhara başkumandan vekili olan Ceneral ya in hâtıratından dinleye im “Taarruzun başlamasından 3 - 4 gün evvel (yani 23 Ağustosta) 1, fırkaya dehalet eden 8 inci Türk fırkasından bir nefer istic- vabı esnasında: 1 ve 4 üncü Yu. nan fırkalarının cephesi karşısın- da (Efe sultan) ve (Çiftkasaba) mıntakasında eskilerden başka 14, 57 ve 23 üncü Türk fırkaları” nın ve bazı süvari kuvvetlerinin toplandıklarını ifade etmiştir,, ve birkaç gün zarfında Türk! ta sları derdeni bulum- Bunun üzerine, bu saha: saatlerde daha ikşafatı icrasına emir Tayyare istikşafatı ne- şimalinde Türklerin yol yapmak- ta olduklarmı ve cephe karşığın- da Türk kuvvetleri arasında mu- tattan fazla hareketler görüldü. ğünü ve evvelce © topçü olmayan yerlere top getirildiği de fırkalar dan bildirilmişti “Afyon Karahisarındaki casus larımız vasıtasile de bu şehir eha- lisinden daha ziyade (Kemal) ta- rafdarı olanlar arasında yakında taarruz icra edileceğine dair rivayetler deveran etmekte oldu- Ku öğrenildi.” “Nihayet 25 Ağustor günü 4 üncü Yunan fırkasınm, cephesi karşısındaki bazı köylerin Türk- ler tarafından tahliye edildiğini haber aldık.,, “Bunun üzerine 7 inci Yunan fırkasının cenupta (Balmahmut)a göndermek fikrini derpiş etmekle beraber ikinci Yunan kolordusun- dan işbu fırkadan bir alayın (Bo- yalı)ya hemen gönderilmesini ta- İep ettim.. Ve ayni zamanda aldı- ğım malümatı küçük Asya ordusu kumandanlığına telgrafla bildir. dim. Ve düşman taarruz ederse, kullanılmak üzere 7 inci fırkanm (Balmahmud)a sevkini ilâve ot- İşte, bizim 14 in baş- layrak, 23 Ağustosa kadar devam eden ve tam 4 kolordumuzun biri biri gerisinden yapmakta olduğu toplanma hareketi esnasında düş- manm alabildiği malümat ve ted- bir bundan ibaret idi. 24 Ağustosta başkumandan- lık ve Garp cephesi karargâhları ile, Akşehirde (Şuhud) a hareket le o gün orada kaldılar; 25 Ağus tosla, (Kocatepe) nin cenubu gar bisindeki çadırlı ordugâha geldi- ler.. Erkânı Harbiyei umumiye re isi Fevzi Paşa Hazretleri * bugün tekrar taarruz mıntakasındaki tertibatı gözden geçirerek, ve lâ. yaptırarak av- det ettiler, ve neticeyi baş dana arzeylediler. ... 25 < 26 Ağustos gecesi, taarru- idi; herşey İrini tı; ertesi günü tanyeri eli kopacak ilk kıyamet bekle niyordu.. A. Rıza Dilâver — Bilâkis ikisi de değil bu izdivacı düpedüz me- yü yaptırtıp ikinizi biribiriniz- den soğutmak suretile... Orhan haykırdı: Vay... bu işi bize anmele- rimiz mi yapıyorlar? Dilâver — Evet... Şehamet — Fakat biz bu büyülerin tesirini kendimizde hiç duymadık. Şimdi biribirimi zi eskisinden ziyade Tapar Dilâver — Tesi, ll duymadınızsa o belki ( İleride duyarsınız. o Çünkü efsunlu şekerlemeleri yediniz.. Elbisele rinize muskalar dikildi. Orhan — Ne söyleyorsun Dilâver?.. Dilâver — Hakikati söyle. yorum. Ben büyüye inanmam lâkin niçin iki ük ev hanı- fm Battal zade gibi bir şarlata- » | na soyulsunlar? Niçin size ne- | den yapıldıkları ve ne suretle İ efsunlandıkları malüm olma- İree kurabiyeler, şekerlemeler in? 7 ger — Hemen gidip so- 5 | ferans, hav Bugünkü program İSTANBUL — 18 gramofof 19,30 Seniha hanım, 20,30 gramafot İn opera, 21 Vildan Niyazi bey, Fi riye hanım, 22 orkestra. BÜKREŞ (3942 m) — 194İ gramofon, 20 orkestra konseri, 20,3 konferans 20,45 şarkı, 21,10 konsa re devam, BUDAPEŞTE (5505 m) — konferanı, 21,39 macar kalk şarkılt ri, 21 komedi, oda musikisi, çingent musikisi, LONDRA (355,3 m.) — 19,30 ef kestra, 21 konser, 23 gramofon, 23,30 dans orkestra, PARİS (1725 m.) — 20, grams fon, 20,45 havadis 21 radyo Tiyatet su saadet piyesi, 21,30 havadis 21 ğ şüun, 22,15 havadis, 2230 grame fon, PRAG (488,6 m.) — 19,25 A man radyo neşriyatı, ZI Salzburğ” dan nakil, 23 radyojurnal ROMA (441,2 m.) — 21 radyo jtrnal ve gramofon, 21,30 şöunu, 2145 senfonik konser, komedi, 23,10 konsere devam, VARŞOVA (1411 m.) — 1920 dans musilkisi, 20,15 muhtelif, 20,39 radyo-jurnal, 21 hafif musiki kons" seri, 22,50 radyo-jurnal, 23. dam ekl, İ VİYANA (517,2 m) — 20 komi edehiyat, orkestra | kaan; 20 radyal, 23 bei i Büyük taaruz hak- kında konferans Yarın akşamdan itibaren 30 ağus- tos akşamına kadar her akşam sast sekiz buçukta büyük taaruz halkıs 'da konferanı verilecektir. Nikâh Bilecik valisi Emin Beyafondinin kerimeleri, Nimet Hammefendiyle Müdafani Milliye levazım beşinci şü be müdürü binbaşı » Halil. Turgut Beyin nikâh ve düğünleri çok sami- mi bir merasim içinde icra edilmiş” tir. Her iki tarafa saadetler dileriz. hukuk dairesi ticaret kısmı riyasetin den; 29-7.932 tarihine müsadif cu ma günü İtalyan bandıralı Kont Verde vapurunun bilâfı nizam ola- rak süratı seyri meticesinde hasara oğrafyan Kara Osman Dubasi ğ tarafından deniz raporunun tanzimi talep edilmekle deniz ticareti kamı- nunun 1065 inci maddesi mucibince bu bapta tetkikat icrası 318-9328 rihine müsadif çarşamba günü saat 16 muayyen olup bu işle alikadar 9 lanlarım İstanbul asliye mahkemesi birinci hukuk dairesinde tarih j lunmaları veya bir vekili kanuni gön dermeleri lüzumu ilân olunur. ve cdık ehliyetnamemi zayi ettim. Ye- nisini alacağımdan hükmü £ yoktur. Ibrahim | Yedinci icra memurluğundan: Pa raya çevrilmesine karar verilen ma- mul çerçeve mektep £ siraları kalas büyük Başgül balkon & kapısı yazi makinesi vessire şehri | halin 29 cu günü saat 12 de Ahır kapıda miaran goz fabrilkası kapısı önünde hazar bu lunacak memuru tarafından satılaca- ğt ilâm olumur. yunalım. Çamaşırlarımızı . dik- katle muayene edelim.. Baka- rm üzerimizde dikili bir şe bulabilecek miyiz?.. Dilâver — Haydi.. Ben bura da sizi bekliyorum.. So kü Kiz öl gitti. Orhan odasına kapandı. »agl- Yılan gömleği kırk akrep para hacminde- a muskaları göstere- — Işte bulduk.. dediler.. Orhan elindeki şeyi evirip çevirerek: — Bu mini mini efsundan bü ir beklevenlrin akılla” ya yim, Dilâver — Bu küçük şeye bilir ne kadar büyük ücret v İmiştir.. Çamaşırlarınızın neresine dikmişler? ( Devamı var )