16 Ağustos 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

16 Ağustos 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Asr umdesi “MİLLİYET” tir. 16 AĞUSTOS 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 Ne. Telgraf adresi: Ist, Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç için Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku Kuştur. Gazete ve matbaaya sit işler için müdiriyete müracaat #dilir. Gazetemiz ilânların mes'u- Tiyetini kabul etmez. BUGUNKU HAVA Yeşilköy askeri rasat merkezin- den alınan habere göre bugün ha- ya açık ve şimalden rüzgürle ola vak devam edecektir 15-8-932 tarihinde hava tazyiki 762 milimetre, en çok hararet 28, en «x 15 santişrat kaydedilmiş. FELEKTEN Seyahat mektupları. | Limanlara, , Gürültüye * Vesaireye dair Marsilya, 8 ağustos Bundan sekiz gün evvel İs- tanbul limanından gece hare- | yetini anladım... © ket etmezden evvel liman ame | et, rozbif. Akşama gündüzden İesinin nasıl çalıştıklarını gör- | artanlara bir sıcak salça... Olur v düm. Hele iki çocuk © vardı, j dökme arpayı saçtan ambarla- ki; yolda tanıştığım bile bana bunlardan bahsetti. | Bir kaç mavna ham deriyi üç | mi altında g yüklediler, her | mesele bu yemekleri saatte vapura sapana altı yedi balya koyuyor dular... Oradan kalktık Pireye geldik. Vay efendim amele vay!.. Belli ki; Bolşevikliğe he vesleri var. Malüm ya! Amele arasında bolşeviklik & demek tembelliğe yeltenmek demektir. Üst tarafı palavra!... Pire ame- lesi gürültücü, kavgacı ve tem- bel. Eğer gemi zabitanı neza- esef edilecek şeydir. / rültünün envaı var... | yarısından iki saat sonra İ cırlak piç! Hem lâf ediyorla İ tık yerini bir yeni habere ver- İ ğini bile bile yiyoruz. Ben bu- i munla ist | Alışam yediği: ra doldurup vinçe veriyorlar» | artan parçalar ertesi günü yine | © dı, o kadar seri çalışıyorlardı | dünkü mayonezle karışmış üs- İsveçli | tüne biraz süs yapılmış ve didik ret etmezse hemen işi havyar- İ cılığa döküyorlar.. Katanyadaki amele ile Pi- feliler arasında yalnız lisan far | vi bir hayat yaşıyorlar. Az gö daha | rüşüyor çok düşünüyorlar, Ek. seyi | seri Napolide işler muntazam. Amele aldığı Vinçler yorul . Bütün bunlardan anladım ki; bizim — başka işleri bilmem — ame lenin çalışması iyidir... » ' Edison için öle ki; her © İ düşündüğünü icat etmiş, yalnız gürültüyü imha edecek — Mülliyet'in Edebi Romanı : 64 , Ölüler yaşıyorlar mı? (Felsefi Fantastigüe roman) Yazan: HÜSEYİN RAHMİ | Yirmi senedir bulundukları | hanede bir tek fare görülmemiş — ken o rruayyen saatte bu hayva © nm zuhuru vak'aya şahit olan- Tarı hayrette bırakır. Hadiseyi eserinde zikreden doktor neticede şöyle diyo “Buna benzer hadiseler ka: o şisında mümkinata hudut tayi limanda | kine aramış bulamamış, yek kendisi sağır olmuş ti tulmuş... Bu büyü mucidin, o muvaffakıyetsizliği insaniyet vapuru yolcuları için ne kadar İnsan vapurda seyahat eder ken het şeyden evvel bir isti rahatı mutlaka arar. Sakin bir uyku ve dağdagasız bir ha- yat... Benim için bu sakin uykuyu bulmak kabil olamadı. Bundan evvelki (o“mektuplarımda da azmıştım. Bizim vapurda gü Dün ak- şam da iki herif gelmişler be- nim kamaranın resinin önüne yatrmışlar.. Biri gece bir | aksırdı; derhal o uyandım, On- dan sonra serinlikte başladılar muhabbete!.Dayanamadım pen cereyi açıp işaretle uyku uyu- mak istediğimi anlattım.. ler.. Sabahleyin saat beş buçuk kadın ve bir zuklarını ağlatıyorlar- , Hayat ne tatlı şey! ... Vapurla limandan uzaklai i şeyin tazesine veda et iniz; Gazete ve et, Onun içir seyahatte iken bayat zete okumaktan © hoşlanmam. Bilirim ki; okuduğum haber ar miştir. Ete gelince; bunu ister iste mez yiyoruz. Buz (dolabında soğuk tesirile muhafaza edildi I etmek istiyorum ki; bazı muharrirler bayatlama mak için soğuk yazıyorlar ve hakikaten bayatlamıyorlar.. Napoli'den et almadık.. Ta vuk almadık... buna O rağmen her övünde et ve tavuk o var.. Yaşasın buz dolabı. Vapur yemeklerinin hususi Öğleyin soğuk size alâ bir salçalı dana... istakozdan olarak Rus salatası is- e Bütün hazırla. | makta deği mlerini değiştir | mektedir... Zaten dünyanın | hep büyük ve mühim işleri — lenmi ret!, , Beni tevkif için Holândalı polis bafiyesi Napa iye çıktıktan sonra içim sıkı- lıyordu.. Nepoli'den binen kızıl | saçlı kadın ve iki erkek yavaş yavaş merakımı mucip olmağa başladılar...3 ü bir arada münze uğraşan üçü birden © küpeşteden saatlerce denize bakıyorlar. Dün akşam üzeri bunların | penceresinin önünden geçerken | tesadüfen çok garip bir şey gör düm. Kızıl saçlı kadın I erkeğe bir tokat tt erkek te, araya (o girdi. Daha fazla takip edemedim. Pence. renin pancorunu kapadılar.. A- cayip bir şey! .». Yedi gece ve altı gün süren Istanbul — Marsilya seyahati | run — İnanmadınsa sebeplerini | bildir... | — Bu garibeleri tasdik müşkül inkâr da... Bak Flammarion'ün alt aftaki mülâhazasını oku: Okurlar “Müellifin sihhati ifadesin. te| tile hayatı beşerin bu nevi mu- | den şüphe edilemez. Kadının cizelerini kim tahdit edebilir?” Leman'ın ölüm inadı Keramet gözleri önünde sev gilisinin açtığı sahifeleri dik- | iş &le ağır ağır okuyup bitirdik- | bütün tarihi bu ayan (o beyan | kendisi de | veleh geti: | keşfinden müellif hayrete duçar olmuştur. Onun | bu hayreti bizi de mütehayyir bırakıyor.. Ekseriya vaki oldu- ğu gibi her şeyi inl etmek beşeri de inkâr ten sonra ağız açmaz düşü- | etmek olacaktır. © nir durur, Leman — Bekliyorum, Söy | olduğumuz ve cok le, Ne diyeceksin? serie İ — Böyle vak alar karşısın. | rete ç “Bu hâdise, takip etmekte zengin bir tenevvü (gösteren harikalar inin en Ziyade ohay- ırpanlarından biridir. Bu öyle © sellemehü İ bu lütüfkâr ve Türk harama Lâtince . Yunanca meselesi Nu “Humanism ve i ünvanlı | yazınızın bazı kısımları muhterem muarızlarımıza, bu davayı güden ler arı ikirbir! olmadığı zannı verebilirdi. kat derhal söyliyelim ki, varsa bi le bu ayrılık ancak teferrüntta. | dır ve bunlar üzerindeki müna- kaşa da esas davayı | sarsmak şöyle dursun, bilâkis onun O temellerini tarsin eder. Zaten meseledeki hak ve hakikat o kadar barizdir ki her gangi münevverimizle iki da- kikalık bir mükâlememiz derhal bize yeni bir kuvvetin iltihakını intaç ediyor ve safımız, gün geç tikçe, genişliyor. Bu eki yazılarımıza öte- den beri sütunlarını açmış olan muhterem matbuatımıza ve bu se fer de zatı âlinizle bu açık mükâ- lememize fırsat veren “Milliyet'e ta- den dola- r ettikten allük eden himmeti yı şükranlarımızı teki sonra sadede geliyorum. Davamız, mazi veya hâldeki ii mekteplerden — “Pizha- kım noktasından görü seledir: (1) Biz, Türkler, Lâti sasdan alman muayyen usullerle asırlardan be- | iş olan beynel- milel mahiyette ilmi ve harsi garp | yetini hissettik. “Ga i bizde, cihanı (o hayretlere keden bir renaissanse başladı. hareket, Türk münevverini âi karşısında imtihana çeken fırsat- lar veriyor. Yenileşmek ve İnkılâ- bın bütün zaruretlerine ve icapla rma, şuurumuzla, ve kana, kana uymak için içtik te bey- nelmilel tabirler meselesi gelince, yenileşmek için lâzım geleni yı- kan bizler, Tanzimat'tan beri söy lediğimiz bir yabancı dilden türk çe diye fonetikçe yazılmak sure- tile yapılan acayıp yapılı ve bize verdirmiyecek ip hakikata yak laşmaktan çekiniyoruz!?... Mese- ahiren gazetelerimizde, bizim | için, Türk köylüsü için yepyeni ol- mak lâzım gelen bir (Üniversite) kelimesi görüyoruz. Bizde zeban- | zet olan (Darülfünun) kelimesini | kaldırıp yerine garp aslından, ya- ni lâtin esasından bir yeni kel yi Türk mü sleek icap etti ği bu zamanda, öyle bir zamanda ki senelerden beri lâtin alfabesine nalikiz, hâlâ lâtince (Üniversi tas) tan alman (Üniversit) kökü | her medeni milletin dilinde ve ya- zısmda görülmekte olduğu halde dillerden birinin (Üniversite) şeklinde Hâlâ mı Tanzimat ha: gün garp al tarafa-konulurmuşçasına, onu ya- nin işte plânçosu: Istanbuldan pazartesi gece on birde hareket çarşamba gü- | nü sabahleyin Pireye varı; Ogün inat ikide” Pire'den:| i sekizde | hareket cuma sabahı Katanya'ya muvasalai O yün 12 de Katanya'dan hareket, cumartesi sabahı Na. poli. O akşam altıda Napoliden hareket pazartesi günü sabah on birde Marsilya. Akdenizde zannederim bu altıncı o seferimdir. Bu kadar sakin denize rast gelmedim. Bakalım, Marsilya bize ne tarzı kabul gösterecek, FELEK amiyane bir itirazla karşılamak çok mahalsiz düşer. — Başma g lecekleri nakleden < kadının bütün sözleri © tahteşşuur bir telkini bizatihi tesirile marazi hayalâttan doğma olduğuna hükmedilebilir mi' in Keramet halâ dü- . Leman yine sorar: Peki söyle, Ne söyliyeyim, Bu hâdi. senin Oâynen © doğruluğunu Flammaricn cenaplarile bera- ber kabul etser de budan bize ne? - Nasıl bize ne? Madam Hortans ölme- miş ki... Sen ise öleceğini iddia ediyorsun?.. Leman koşa koşa gidip kü- tüphaneden bir cilt daha geti. rerek: — Al bunun da 174 üncü sahifesi, Bu, (Ölüm « ve esrarı) külli- yatınm 3 üncü cildidir, Okur “Bir ölü ki kendini sağ zan- nederek öleceğini bildiriyor. A rları 10 teşrini ev ihile, - Şerburg'dan | ir mektuptan | ingiliz alfabesiyle İ köylüsü de o ha | miltileşerek alınabi İ (Ph) mecrası (8) yine İ hiriz. Fakat (Phisiologin), hayır! saçmalar rullah Ata Beyefendiye bancı bir dilin alfabesiyle okuyo- ruz da ondan sonra | (eh, şimdi Türk Dünyasına girmiye liyakat kesbettin) dermiş gibi: İngilizcede © Üniversity Yuniversit. Fransızcada Universitö yazılıp fransız alfabesile Üniversite, Almancada o Üniversitât yazılıp Alman alfabesiyle Üniversitet, İtalyancada Universita yazılıp talyan alfabesiyle Universita okunan ve hepsinde lâtince (Uni- m ar iç gen müşterek aslı göze görünen, Türk köylüsü için yep yeni bir tabir 0- nun kamusuna, Fransız foneti- Zince ve (Üniversite) seklinde ve binnetice beynelmileliyet noktasın dan muharref bir tarzda giriyor! Bunları söyleyince — derhal (Droit de citö) den bahsediliyor. Yani dil kapitülasyonu! Bir muay yen zümre Tanzimattan beri Eran sızca söylemiye alışmış ta (o Türk r için kendiöz barsma, bütün Dünya milletleri gibi beynelmilel tabirleri alırken o tabirler (amp: ve eme çi #ekillerde almsın, buna © ra sun! Bunu, yenileşen ve b (Renaissance) ını yaşamıya baş- layan Türkün maşeri vicdanı ka- bul eder mi? O halde niçin bizde de (Üniversite veya Üniversita) değil de (üniversite) 7! Auwtomobil ve otamobil — Yazı nızda, bendenizin takıldığım (0t0- mobil) kelimesine dair işaret gör- düm. Evet, hattâ çocukların ağzı- na da artık girmiş olan yanlış bir (otomobil) i düzeltemeyiz, fakat bu hatır için, yani (automobil), (otomobil) oldu ya diyerek, ilim tabirlerindeki beynelmilel ve yu- nanca asıllı (auto) larıda — hep (oto) mu yapalım? Meselâ bir nevi boğaz muayenesi demek ©- lan (Autoscopie - Türkçede Aw- toskopi) yi, (istiksayı üzün - ku- lak muayenesi) demek olan (O0- toscopie-otoskopi) haline mi geti- relim7... Böyle şey olur mu? Kultur ve kültür? Kültür yeri- ne Kultur yazdığıma işaret buyu- ruyorsunuz. Lâtince, | (Cultura) dan gelen bir tabiri Türk harsna almak için, lâtin fonetiğine itibar edilir. Malümu öliniz, itibar, ölü- dile! ONe almancaya, ne fransız caya ve ne de başka canlı ve top- lu tüfekli bir dile, asla! Lâtince (Cultura), Türkçe ancak (Kultu- ra veya kultur) olabilirdi. Mama fih bu kelime üzerinde o kadar ısrara da mahal görmem. Dava- mı gütmek içindir ki | bilhassa (Kultur) yazdındı. Phisiologia - Fisielogin — Fisiolo gin için (Phisiologia) teklif edi yorsunuz. Fakat bu gibi tabiri daha orta mekteplerden itibaren talebeye verilecektir ve bu gibi tabirler İâtinceden başka bir dile Misal: (y) harfi (i) aadası vermez.Onun için kelimeyi ancak Fisiologi gaya gya, veya £i Lâtince bir kelime ve lâtince- den Türkçeye millileşen kelime - Bazı tabirler vardır ki Yunan - ları da tamami sus belli sebebi aa tabiri lâtin- cedir. Bunu türkçe i ik ğildir. Zi verlere mahsustur, istiyen ku nır. Yoksa (harp) davasile alâka | dar olan halkı (kavka çıkaran s6- bep) ten başkası alâkadar etmez Ayni suretle (Microbitim) Yun-lâtindin Me (Mikro » küçük ve (bio - hayat veya yaşı- yan) demektir. Oradan İâtimceye geçmiş. İmdi bu, #erf lâtince (mik | hülâsa ediyorum.,, Flammarion “İşte hâdise, Madam Bullier 1918 sene- si eylâlünün 13 — 14 üncü gecesinde kendini uyuyor san- dığı bir sırada isminin çağrı. dığını duyar. Ve ilk düşündü. su olur; “A, ben uyüyorum. Rü- ya görmüş olmalıyım... Fakat o ande Madam Bul. lier nidasile çağrıldığını tekrar işitir. Bu defa uykuda olmadı. ğina emin bulunarak etrafına | bakınır... Pencere ile | dolabın | arasındaki duvardan yarım vü cut bir kadının zuhur ettiğini görür, Ve hemen korku karışık bir hayretle sorar: Kimsiniz? — Beni tanımadınız mı? — Hayır. — Ben (Hal) 'de balık sa- tan Arondel ana değil miyim? Daha bu sabah benden balık al | dığınızı unuttunuz mu? — Ah, evet hatırladım.. Pe ki ne istiyorsunuz? — Ben ölmüş © olmalıyım.| Yere serilmiş cesedimin etra- HİKAYE | NE — Sabır i, yegâne müşteri ola» rak oturan Justin Picet'a yaklaştı ve hafifçe omuzuna dokun. Justin, dedi, haydi ba yatma saati geldi. Gece yarısından beri kadehin önünde uyuklayan Jus- #in doğruldu ve süzülen gözlerile m, — Yahu ne çabuk vakit geldi, dedi, pekâlâ, gideriz, gideriz. Ayaklarını sürüye sürüye soka ğa çıktı. Kendi kendine söylen- | meğe başlad —Yatma santi. basador otelinde dedi, sanki beni bekleyen | Herifçi oğlu or ha Mevsim yaz, fakat hava serin. Justin eski ceketinin yakasını kal dırdı, ısınmak için bir az yürüdü. Nihayet bir ağacın dibinde bir ka Bape gördü ve oraya uzandı. Be- lediyenin fıkaraya hazırladığı be- | dava yatakta tam uykuya varaca ğı sırada, iki polis geldiler, zaval hi Justini omuzundan sarsarak v- | yandırdılar. Birisi — Bana bak, burası sokak, ya- tak odası değil, dedi. Justin doğruldu Pekâlâ, dedi, amma da hakkım yok mu? Bu saatte oturmak ta olmaz. Yürü bakalım, tut caddenin yolu me. Justin ne otur. yapsın? Yürümeğe robium) tabirinin Türk münevveri şekli yine ve ancak (microbi- um ) olabilir. Fakat (mikrob) ke- limesi halkı da al den dolayı, tabiri icap eder. pacağız? Ti nanca (mikro), Türkçeye (Mik- ro) girer, (Bio) da ancak ( diye. Yokaa, Türk alfabesine gö- re yazalım diyerek kelimeyi (Mik rop) yapamayız. (p) li bir (mik. rob) cidden zehirli bir mikrop © tar! Şimdiye kadar aslı Yunan: addolunan bazı kelimelerin hal ki menşeleri hakkındaki mev: mecburuz. Bu itibarla davamızı Greko-lâtin usulünden, ayırmaya ik ve henüz hakkımız yok- tur. Baksanıza, muhterem beyim, birler çıkıyor, hiç bir taraftan bun Tara itiraz eden yok. Naçiz sesi“ söyliye bir tesir bırakabilir. e bugün yep yeni almıya tabirlerden nümuneler tm Profes- İşte bunlardır ki ler oluyor. Daha dün gazeteler de gördünm (Darülfünun Uni te olduktan sonra hocaların Professor ve - Prof. azreje olacakmış. A, o Efendim, (Agrögü) nam Fransızca | tabir Türkçe diye ve ( Agreje) şeklinde, in teşki Türkçede, Fransızca (Arögö) yerine (Yar- dımcı Profess.) vesaire denemez, mi? Bir fransiz tabirini hani yaşayan ve yaşamak istiyen dili başka bir millet almıştır? Niçin bir an bile düşünülmü- yor? İşte davamız budur. Adıma ister “Humanism” desinler, ister deme- sinler, Efendim. ledi medim, — Nasıl öldünüz — Evime girince hiddetlen- dim. Sonra düştüm. Cesedimin yerde yattığını, bir takım insan İarın etrafına toplandıklarını gördüm. Bununla beraber yine de ölmüş değilim. 'eki, ne istiyorsunuz? Evime gidip oraya top- lanmış olan adamlara (o benim ölmemiş olduğumu bem İ istiyorum. . İşte bu hiç ola - Sonra bana çıldırmış der .. Kadınım beni rahat bira- garip halet üzerine ertesi sabah erkenden komşusu Madam Mi ş0'nun nezdine koşar. Vak' ». Tahkik için iki ka- k bir merak ©U içinde hala giderler, Filhakika Aron- | del ananın balık sergisi mahal | line sahibinin vefatını o haber veren bir kâğıt yapıştırılmış fında çocuklarımın larını d çok söy ağlaştık- | olduğunu görürler. Etraftaki diğer satıcılardan yaptıkları boş bir | Am | dir diye (micro) yazamayız, Yu» | Kemal CENAP | Fakat bir türlü işittire- | İşi? a — Fransızcadan — başladı. Yavaş yavaş ortalık ağar mağa başlayordu. Gün doğmuş, | | ona ne? Ah, şöyle bir kenarcıkta uyuyabilseydi! Uyumak bertaraf, bir kenarda oturacak bir yer bul- sa, ona da razı! Bir saat sonra, artık ayakta dur mağa mecali kalmayınca, ilk rast geldiği kanapeye kendisini bırakı verdi. Fakat işe bakın ki, bu ka- nape polislerin kendisini kovduğu kanape idi. Aksi gibi devriye ge- | zen ayni polisler gene oraya gel- mezler sordu — Bak; bak, şuna! dedi, be a dam senin evin yok mu? Juslin kekeledi — Var, var amma, den hoşlanmıyorum... Allah Allah. O da neden? Çünkü, tahta kurusu çok.. — Tahta kurusu çok mu? Öyle ise seni karakola götürelim de, orada bak bakalım, tahta kurusu var mı, yok mu? Haydi caddeyi tut! Justin gene caddeyi tuttu. Artık gün epeyce ağarmıştı. Justin bir tiyatronun kapısında geçerken, duvardaki ilânda şu sa- tırları okudu: Milli bayram —ünasebetile mec- cani matine. KÜLHANBEYLER Ber perdelik dram Bust İ Ol; dedi, bedava “birieil. tuk.. Üç saat oturursun, ne polis karışır, ne kimse. Hemen (tiyatronun kapısına | İ söktü. On dakika sonra gene ayni | polisler gelmezler mi? ben evim- sm. Evine gitmez misin? iderim? Sonra koltu- koltuk? ıstin duvarda! gösterdi: | — Görmüyor musunuz? dedi, herkesten evvel girmek için sıra bekliyorum. Polisler bir an şaşırdılar, Genci arm sen bizimle alay ediyorsun? İ ırak şunu , ne ya İ marsa yapsın? Başka işimi bir kerecil azira bir kalabalık Büzu: dü oyhüfinas arzu oltiği içil ki yün evvelden asra boktemeğei adamın, piyesine iyi bir role lacağımı düşündü. Mü hemen geldi, eline on frank tutuş turdu ve intizarı daha rahat ol- sun diye altına bir de açılır kapa nır sandalya uzattı. Justin'in key fine payan yoktu. Hemen ekmek smarladı. Gazetelerin eri koşup geldiler. Ken sile mülâkatlar yaptılar, Fotog- rafla resimlerini aldılar. yram günü geldi. Justin ye- rinden kıpırdamamıştı. Göste sabır ve höşmeşreplik umumun muhabbetini celbetmişti. Birçok kimseler kendisine maddi yardım gösterdiler, pek çokları iş teklif etti. Civardaki berber toplanan” kalabalığın huzurunda, Milli bay ram serefine kendisini bedava traş etti, Ogün, ayni iki polis oradan ge- çerken kendisine sigara ikram et tiler. Saat dokuza doğru, diğer seyir ciler arkasına sıralanmağa başlar olsun tin bütün bunlarm başmda bir şef tavrile hakiki bir gurur duyuyor- du Nihayet tiyatronun kapıları 8 ilk evvel kollarını irdi. Perde a- fi, yanında maruf biri olduğu halde Justin'i arama ğa koyuldu. Münekkide: dostum, diyordu. sie mek için üç bekleyen bi yorum. Tiyatro den biri Justin'in localardan de oturmakta olduğunu söyledi. Müellif hemen yanına gitti Justin müellifi şövle bir süzdü: — Hani eser? dedi, ben öyle elik vermem. Maksadım hat biruyku kesti meklir. Siz na işiniz varsa “örün, bana dokunmayın... RADYO Bugünkü program ISTANBUL (1200 m.) — 18 gra mofan, 19,5 bi kasım alaturka Müşerref Hanımın iştirakile, 205 gramafon, 21 ikinci kısım alturlen, Kemal Niyazi Beyin ve arkadaşları: van iştirakile, 22 orkeştr BÜKREŞ (394 im.) — bep bu herifle mi uğraşacağır? — Yahu, sen de bu adâma hak | veriyorsun, Milli bayram ayın on irdinde.. Biz daha ayın deyiz. Saat te dört. Bu elli iki saat sıra mi bekleyecek? Justin resmi memurdan bir ta- nesinin kendisini himaye ettiği görünce, cesaretlenerek dedi ki — İşte linda kanunun tarifi vech üzere pul bile var.. Bu parlak cevap üzerine öteki polis te kani oldu. Sesimi kesti | on iki | âdise çabuk süyu bul. | Meccanen gösterilen olan | “külhanbevler” © piyesini © gör. | İ mek üzere bir adamın daha | gün evvelden sıra beklediği he- men duvulımustu. Piyesin müellifi, adem | PN mofon, 20,45 şarkı kons orkestra, BELGRAT (429 m.) — 20 Salz- burg salonundan nakil, 23,15 Avru- da bir gezinti, ROMA (441 m.) — 2i gramofon 21,45 operadan nakil PRAG (488 m.) — 20 tambur konseri, 205 İtalyan ve Fransiz kon seri, 2108 şarkı konseri VİYANA (517 m) — 20 Sal burg tiyatrosundan naklen Dic Zau berflote isminde iki perdelik hir 0- peret, 23,30 akşum konseri PEŞTE (580 m.) — 20 Çiğan or kestrası, 21,15 bir | perdelik stüdyo temsili, sonra konser. VARŞOVA (1411 m.) — 20 Salz burgdan nakil, sonra dans. BERLİN (1635 m.) — 20 konfe rans, 21 Alman hale şarkıları, 21,30 senfoni. İTTİHADI MİLLİ TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi ier. eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Acentası bulunmayan şehir Tel: tahkikatta evine girer girmez İ balıkçı kadının Madam Bullier' İ ye göründüğü saatte fücceten vefat etmiş olduğunu anlar. İ las Camille Flammarion da Şer burg'da etraflı bir tahkik anke ti yapıyor. Her şeyin noktası noktasına sihhati tebeyyün edi yor. Leman — Buna ne der- r vak'a hikâye pl, 2 sönrd Flammarion cenapları hâdisenin ( sihhat İ yapıyor. Bize de inanmak dü- şüyor... Koskoca bir heyet: âl İ mini yalancı çıkarmak * benim haddim mi? Maamafih bazı fi- alamıyacağım... Söyle. — Bu masallar... — Hayır masallar değil... — Peki vak'alar pek az ya- pek ender bir hususiyette görünüyor. Maazallah umumi olsalar dünya allak pullak bir bale geli öleceği dakikayı bilse ve öldül | tesbiten mahallinden bir anket | kirler ilâvesinden de kendimi ; Galatada Ünyon Hanında lerde acenta ar Beyoğlu : ten sonra görünüp istedikleri- le konuşsa... — Fena mı olurdu? — Zararı çok © maamafilı bir kaç ta faydası olurdu? hastalar doktorlara (o beyhude para vermekten (o kurtulurlar. — Sonra? — On katlı apartıman yap tırtmak fikrinde olanlar ömür- lerinin kısalığını bilince servet lerinin birer kısmını olsun s€- vaplı işlere ve dünya evlerin. den ziyade ahret bucağı mezat İ lıkları imara sarfederlerdi.. nayetler azalırdı. Maktülün lip bâkimlere katillerini haber vereceği iseleri de kalmazdı — Daha çok şeyler olur ue İ meumi ahlâk adeta bu yüzden düzelirdi, . Tasavyur et herkes , (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: