Di iliyet) 19HAZİRAN 1932 İdarehane; Ankara caddesi, 100 No, Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye içi Hariç için LK. 3 aylığı 4 — iz Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbanya ait işler için müdiriyete mürncast edilir. Gazetemiz ilânların mes'u- liyetini kabul etmez. BUGUNKU HAVA Yeşilköy sskeri rasat merkezin. İden verilen o maldınata göre bu- gün hava bulutlu devam edecek, rüzgür karayelden mütedil kuvvet İte esecektir. Yağmur ihtimalı az dar, 18-6-38 tarihinde hava tazyiki 754 milimetre on çok sıcaklık 29, en a 16 santigrat | kaydedilmiş- Liman, süt liman Ben İstanbullüyum. Ve yir mi beş senedir, İstanbul lime- nında İşleyen şirket vapurlari. le hemen hemen her gün lima- nı görürüm. Rus bozgunu ve Bolşevik ihtilâli esnasında li- manda kayıkla gezilecek bir yer (o kalmadığını , vapurların Bakırköy açıklarından adala- ra ve Maltepe önlerinden Bü- yükdereye kadar bütün liman ve boğazı © doldurduğunu da gördüm, limanm tabii zaman. tenha görmedim. Hani süt li- man derler.. İşte bu söze tama men uygun.. Her sene deniz yarışlarının nerede yapılacağını (düşünen sporculai alisane tavsiye ede rim, Sakin, mtısız, gürültü. süz patırtısız bir yer arıyorlar sa bu yarışları limanda © yap- sınlar. Hele öğle üzeri Şirket ve Seyrisefain vapurları da se ferlerini tatil diyorlar, liman, süt limanlık!.. Ben bu tenhalığın oneden ileri geldiğini bilmiyorum, muh temel ki; havalara kadar te. sir eden şu mahut buhrandan ileri gelmiştir. Bu buhran iyi gitmiyen i ler için tahlisiye simidi oldu.. Her kötü iş kendini ancak bu simitle kurtarabiliyor... o Yine ih edeyim, ben liman ii rinin fena gidip gitmediğini de iddia etmiyorum. Ben bu mü. şahedemle bir müşkülü hallet. ği Milliyet e- » ez Limanın bir kooperatifi » Çok ucuz ve'iyi mal sa- tan bir yer!... Liman * şirketi İ bunu açmakla isabet (etmiş! İ Bunun yanında bir de koope- | ratif mecmuası var.. Biz gaze. ! teciyiz.. Böyle bir mecmua ne kadar zaman alır, neye (mal olur.. Bunları az çok biliriz... İ o Düşünüyordum... İstanbul limanının işlerini görenler böy le tâli şeylerle uğraşmağa sıl vakit bulur?. Limanın süt | limanlığı bana bunun cevabını verdi. | İlâhi matmazel var. 1990; sinesinde Avrapa gü: |» İ zeliik kraliçesi olup © velvelesi dünyayı tutan Matmazel (Dip laraku) ismindeki dilberin Ay- İ noroz keşişlerile olan macera- İ sını bilmem işittiniz mi?.. Bu güzelim Metmağel erkek kılı- ğma girmiş, bir tayyareye bi nip doğru Aynoroza (o inmiş. Malüm ya! Aynoroz manastı- rına dişi mahlük girmez... Hat Ja tavuk bile yokmuş, horozla. | rı yumurtlatıyorlarmış!.. Lâf | değil, keşiş kerameti neler yap | maz?.. | Matmazel (Diplaraku) bir- Kaç gün manastırda kaldık- İtan sonra iş meydana | çıkmış İ ve kızcağızı yakalayıp ilk ge- len vapurla Selâniğe gönder- mişler... İşin tuhafı Matmaze- Tin bu kadın girmiyen manas- tırdaki ikametini bazı keşişler teshil etmişlermişi.. Bir taraf. tan bu hususta tahkikat yapı. lıyormuş, diğer o taraftan da bizim Fener | patrikhanesi bu manastırın dini an'anesine te- cavüz eden cür'etkâr kadın hakkında bir (ayıplams beyan namesi) yazmağa davet edile- cekmiş... Geçen sene mi, evvelki se. ne mi Fransız muharrirlerin- den Marie Choisey ismindeki İ kadın da orada erkek kılığın. da bir ay kaldığın (Erkekler İ arasmda bir ay) isminde neş- | rettiği bir kitepta yazmıştı., Haydi o — yaşlıca — kı dının maksadı bir eser yazma! için yerinde tetebbu idi, ya Yunanistanın güzel | kraliçesi keşişhanede işi ne idi?.. FELEK “Nişan merasimi Çocuk sesi mecmuası sahibi sair Mehmet Faruk Beyle mi kait maliye memurininden Ha mın nişan mer: Bakırköyünde ni nişanlılara, sandetler temenni ederiz. IRTİHAL Uçüncü Ordu Müşiri merhum Ha cı Hayrı Paşa kerimesi ve Periştine meb'usu esbakı merhum Hüseyin Fuat Paşa refikası Neyire Zehra Ha Bum düçar olduğu hastalıktan kurtu li daribeka eylemi; tir. Cenazesi bugün saat 11,5 da Di vanyolu'nda Binbir Direk'te Fazlı Paşa caddesinde 10 numerolu hane. sinden kaldırılarak Beyazıt camii şe rifinde cenaze namazı badeleda Mer kez Efendideki makperei mahsusa sına defnedilecektir. Cenabı Hak ga riki rahmet eyleye, lamıyarak i Edebi Romanı: 8 Ölüler yaşıyorlar mı? (Felsefi fantastigue roman) Yazan: HÜSEYİN RAHMİ Dilâver ni ot gibi fışkırarak | suratını sarmış olmasına bakılırsa, tu- aletini yaptırtma in Şeyh Hazretlerinin ahrette ucuz bir perukür bulamamış olduğu an- Taşılıyor. Çeşmi Fettan — Sus o oğ- lum evliyalardan böyle eğle- nir gibi babsolunur mu? Talât Bey — Dünyada Şeyh idi ahrette evliya — oldu.. Ma- ceraelraftan duyulursa yarım akşam mezarina © kandil yak- mağa kalkarlar... Hanımefendi — Müsaade. nizi çok rica ederim. Bu Şeyh Battal ismi bende pek merak uyandırdı... Talât Bey — Peki »fendim sorunuz... 2 eml di sustuk Mi Bem - Sakalın yaba- | Çeşmi Fettan — Ben odam da uyuyordum... Yıldırımın dehşetinden uyandım.. Fakat döşeğimden çıkmadım. Bir şey görmeyeyim diye yorganı ba- $ıma çektim... Dadı, dadı kalk diye kula- #ıma bir ses © geldi.. Başımı çıkarıp baktım Leman Hanım. Ne istiyorsun yavrum - dedi Yağmur bardaktan boşanır bi yağmağa (başladı. Bizim sandık odası akıyor. Her şe- yimiz harap © olacak kalk ta bir çaresine (o bakalım.. dedi. Kalktım. Akan yerlere koymak için çamaşırlıktan leğenler al- pak icap etti. Taşlığa indik. | Dilâver de beraber geldi. Kile. ri geçtik. Uzun yoldan gider- Matmazel (Diplaraku) nun bu | MİLLİYET PAZAR A “BURHAN Yazılar üç türlüdür. Edebi, ilmi, ıstılah dolu yazılar ağır- dır, ağdalıdır. Ateşi fazladır. Bu sıcakta hazmı güçtür. Şun- dan, bundan, herkesi alâkadar şeylerden bahsedenleri iftir. Hazmi kolaydır. Serin lir. Ukalâca yazılan, nükteyi galiz bir âddialı, lar soğuktur. Buz gibi insanm hassasiyetini kaybettirir. Merak etmeyin, size ne çok sıcak, ne çok soğuk mevzu ile gelmiyorum. Şundan bundan konuşalım. Amerika gibi alacaklı, Al i borçlu değiliz ki çok düşüne im. Bu sıcak hava. da en hafif mükâleme zemini dedikodudur. Ne dedikodusu var. Herkesin bir derdi var, de. ğirmencinin de su! derler en zarif kine göre yazmak bizim derdi- İ miz. Ne istiyorsunuz, söyleyin, neden konuşalım. Hadi lâfı ben açayım. — Radyonuz var mı? Öyle ise Safiye Hanımı ra- hat rahat evinizde dinleyebilir. siniz. Bu kadının hançeresine arafillâh verilen o fevkalâ- deliğe elbet hayransınız. Ne güzel okuyor. Alaturka musiki teknik, beste | itibarile İ belki de can © çekişiyor. Fakat böyle dia Rıza Hanım gibi muganni- yeler onun imdadına yetişiyor- lar. rının vezne, taktie, kaide ve İahenge bakmadan yaptıkları bestelerin kötülüğünü bile bun lar kurtarıyor. Radyo şirketi Safiye Hanı- mi kadrosuna almakla çok isa- bet etmiştir. Çünkü « haftanın diğer günleri isimlerini söyleye rek rencide etmek istemediğim bazı heyetlerin, kulağımızda bıraktıkları ıztı. rabı o ve onunla ( beraber bir kaç hanımın konserleri telâfi ediyor. Geçen gün bir mecliste Safi- ye Hanımla Münir Nurettin Beyden hangisinin daha lezzet yordu. Bir gazeteci vaziyetin. de alâkadar oldum. . Ekseriyet | Safiye Hanımı tercih ediyordu. Yalnız dediler ki: — Münir Nurettin B. güzel sesini gene kendi bozuyor. Ala frangalığa üzeniyor. Tabiilikten çıkıyor. Safiye Hanıma gelin. ce; o sıcaktan bunalmış bir in- sanı kandıran kaynak gibi. O- İ ikurken insanı öyle doyuruyor, güfte ile beste arasındaki im- ibtiyarsız: — Ah bitmese! diyor. | OBiriilâveetti: — Yalmız Safiye Hanıma Fi ca etmeli ki hep Yorgi Efendi nin şarkılarını okumasın. Biraz kaçtı, Dilâver bir zaman beni yalnız bırakmadı. Nasıl sö; İiyeyim bilmem Fantom mu? Şeyh Battal mı? İşte (onunla beş altı arşın, açıklıkla yüz yü- duk.. Koca yeşi! ğine - "kadar ak sakal. iri taneli bir tesbih. duğum yerde kaskatı kaldım.. Ne ileriye gidebiliyordum, ne de geriye.. Bize o sözleri söyle dikten sonra nasıl oldu. Anlı. yamadım. Şeyh Battal birden bire karşımızdan kayboldu. Sonra bana cesaret gel. di. İleri yü m. Her tara fa bakındım kimse yok. Hanımefendi — Açık kal. muş kapı var mıydı? Çemşi Fettan — Hayır e- fendim bütün kapılar içeriden mutat üzere sürgülü... Bütün pencereler demir parmekldei... şte bu haya. 'Nereden çık Onlara kapı Elinde â susmuştu. garip hâdise üzerine düşünü- Saz, söz, radyo, spor şekle koyan İ kendini beğenmiş yazı. | bu hafta | Bir gazeteci için herkesin zev. | fiye Hanım gibi, Ve- | Hattâ kaldırım bestekârla. | mugannilerin | cı öyle kaynatıyor ki insan | Ben bulun | 19 HAZİRAN / OHBETİ okunabilir | de Hacı Arif Bey gibi, Dede Efendi gibi, Şevki Bey gibi es- ki üstatların eserlerini okusun. Doğrusu onun güzel sesine pi- yasanın düttürüleylâ şarkıları yakışmıyor. Musikiden anlayan bir zat j dedi ki: bi Safiye Hanımın fevkalâ. deliğine söz yok. Fakat radyo da okuyan bir Cemal Bey var. İ Tanburi Refik Beş le beraber okuyor. Bu zat Münir Nurettin Beyden daha iyi.. sesi daha em niyetli ve doyurucu. Sonra(Pr& tention)'u yok. Yötişirse o- nu geçecek. Böyle konuştular. bilmem... ..» Serin yazıdır, Siz ne dersi Bu hafta sporcular gene bir davaya düştüler. Kime sorsa. İ nız: — Bizde futbol kalmadı. — Gittikçe geriliyoruz. Ve daima yeniliyoruz.! Diyorlar. Futbolü severim. Biraz da anlayark © seyrederim. Kanan: tim şu ki bizim futbolcularımız hesaba, kitaba © muhakemeye İ gelmez delikanlılardır. Onların İ kuvvetine, san'atine göre ka- İzanmak, kaybetmek iddiasına İ girişilemez. Çünkü ummadığı» İmız bir zamanda her biri bir | gazanfer kesilir. Dünyaya pes İ dedirmiş ecnebi takımı yere se rerler. Amma bakarsınız bir de huysuzlukları tutar. En becerik lisi topu yeni görmüş Hemedan ferzendi gibi ayaklarını oynat- mağa korkar ve bittabi'en kö. İçen hafta otuz Şoförün Taksi otomobilleri cadde. nin kenarında bir dizi duruyor lar. İçlerinden biri, o müşleri- yeni, maviye boyanmış. Tu Saturin basamağa otur- muş, çakısile iri bir portakalın kabuklarını soyuyor. Saturin otuz beş yaşların. da, şen çehreli bir adam.. Başm daki kasket kendiliğinden göz lerine kadar inmi Bir aralık arka (taraftaki otomobil oförü geldi. Saturin'in portakal soyuşu- nu seyretti: — Bu ne hal be? dedi, şim di de çocuklar gibi (o portakal mi soyuyorsun? — Ne yaparsın? Her hal. de şaraptan daha iyi. Sonra al cana can katar yahu! Bir dilim vereyim mi? — Ver bakalım, hatırın çin... Ahbap şoför sordu: İşler nasıl? Çok fena. förlükten bıktım Vallahi ş0- artık... Ge- kilometreden fazla gittim diye ceza (yedik. Bu otomobil denilen meret te nasıl kullanılır bilmem . ki Müşteri yavaş gidiyorsun di ye çıkışir, seyrü sefer memu- ru da hızlı gidiyorsun diye ce- za yazar. Gel de ucunu birleştir. Fakat bahşış veren müşteri. Onun hoşuna gidelim derken, beri taraftan bir dü- dük.. Haydi efendim ceza.. — Kaza olmasın diye za yazıyorlar. Yok, biraz da keyif ol- sun diye yazıyorlar ya.. Eğer kaza oluyorsa ( belediye reisi ce- tü bir Balkan takımına yenilir. | ler, Profesyonel palm! diyorlar. bir takım ya. İ Benim onda | Çünkü Avrupa ei | e nin sıkı nizamı bi“ ideğm eder. | Maişet kaygusuna ( düşmeyen en değerli gençleri toplayıp sis. tem altında çalıştirmak elbet | te semer verir. , Spor, naza gelmez ki! sz yaza ihmale Otomobil” yarışlarını seyret | tiniz mi? | Ben ilk defa son sür'atle ve | mk de bulundum. İnsan, | İ hayatının * parmak * kadar bir | | kei telinin ucunda oldu İ ğunu düşünmeden ve yol üze- rinde her hangi Yumruk ka: İ dar bir taşın otomobili futbol İ topu gibi kaldırıp ağaçların ü- | zerine atabileceğini hesap etme | den yıldırım gibi uçarken yal- nız yarışm heyecanını hissedi yor, Öyle tatlı bir beyecan ki | | ölümle bu kadar yaklaşırken na | sıl olup ta böyle lezzetli bir he yecana kapıldığına insan sonra dan şaşıyor. Ben tayyare ile Avrupanın üzerini dolaştım. Fakat otomo bil yarışı kadar zevk almadım. Yeter ki insanın altında ken miydi? Vak'anın lek ve aley- | hinde şhat için kuvvetli de- liller lâzımdı. Talât. Beyin | nazarında bu apparition © usta | bir hilekârm oynâdiği komedi. den başka bir şey değildi. Fa- kat bu hakikati odada bulunan safdillerin önünde nasıl isbat etmeliydi. Hanımefendi bir o müddet dalgın kaldıktan söhra deri | nin itikatsızlığını sarsmak için mi yirmi beş sene evvelki Şeyh Battal bütün o eski ile gözlerimin geldi: Şeyh merhum tıpkı tıp- kısina bunların tarif ettikleri kıyafette idi., Talât Bey — Tabii, aktör temsil ettiği şahsın şekli hüvi yetini almakta büyük bir maha ret göstermiş. Vak'ada müs bet olarak gördüğüm alnız. bu cihettir... ve yahut Talât Bey sustu. Hanrme. fendi bir dakika (© bekledikten sonra: — Sözünüzü İ tamamlayı- | | leşmiyor. emretsin, kimse caddelerde yaya yürümesin., Bak ne gü- zel olur! Tabii, bizim için iyi o- lur, Onlariçin de iyi “olar; Hiç olmazsa sokakta adam kalmaz. — Nerede o günler? Sana bir şey söyliyeyim mi? Valla. | bi bizim kadar hiç kimse Sabahın gecenin dör. mur mu y yor, güneş ortal yör, biz hep direksiyon başın. ça- altısmdan kadar, yağ- ar mr yağı- mı kavuru- ne İle dinlendiği münakaşa edili- | kilometrelerce giden bir yarış | al. Sonra da on para kazan- dığımız yok.. Tam o sırada yaya kaldı rımında iki peyda (oldu. Birisi pek acul görünüyordu. Öteki de kolundan tutup br. rakmağa Bazan çalışıyordu. di kudretine râm olan ve hava e bir kurşun gibi gömü len yüksek marka bir otomobil olsun. Yoksa kendi maharetinize ve küdretinize rağmen altınızdaki otomobilin iradenize itaat ede. mediğini görmek, topal eşekle kervana karışmak gibi bir şey oluyor. Haydi hoşça kalm! Burhan CAHİT gile bersami bir hale uğramış olmasın.. — Ne demek? — Yani kalfamız bir hura- feye tutulmuş olmasın.. — Nasıl olur? — Basbayağı.. Siz biraz dü şününce zihninizde Şeyh Bat- talı bütün o kallavi kıyafetile buldunuz.. Böyle bir (image) izah edemiyeceğimiz bir haleti ruhiye ile Çeşmi Fettanm di. mağında da uyanamaz mi? Hanımefendi Çeşmi Fetta- na dönerek: — Kalfam sen Şeyh Batta. kı sağlığında görmüş miydin? Çeşmi Fettan — Hayır e- fendim öyle bir adamı hiç ha- tırlamıyorum., Hanımefendi Lemanla Di- lâveri göstererek: — Bu çocuklar ise o zaman dünyada bile yoktular. Bira. der siz, Şeyh © Battalın bu üç cana gözüktüğünden emin olu. nuz. Çeşmi Fettan bu yaştan sonra yalan söylemez. Lema- nın ise böyle şeyler uydurmak asla âdeti değildir. (Kızını ok nin gözü tutsun diye, daha yep ; Şofö. | ezilecek | intikamı Fransızcadan — du. Acul adam saatine bu sefer yanındakini Çitti: — Yahu, mehkemem var, dedi, beyhude lüfla beni geçik- tireceksin, — Efendim, bön zatidl den bir akıl rica ediyorum. Ne yapayım? Sizin bir çok tanıdık larınız var. bakıp, şöylece bir şey yoktur. Yalnız müs. de ediniz geç kaldım, © gi yim, Acul adam, yanındaki müz' iç herifi olduğu yerde bıraka- rak, yeni boyalı yeşil “ arabayı atladı ve elindeki portakal di. limlerini bir tarafa fırlatarak, direksiyona geçen Saturinin'e: Adliyeye çek! dedi, a- man, geç kaldım, çabuk! Siz merak etmeyin efen dim... Saturin sanki böyle bir. e- mir almamış gibi, kendi bildi. | İ ğini okuyarak, © müsterihane motörü işletti ve yola orevan boldu. Saatte yirmi kilometre İ gidiyordu, on beş mi? Öyle bir şey! Müşteri kabına İ du, Bağırdı: — Yahu sürsene şunu! Geç kaldırı diyorum sana! Saturin seyrü sefer memur İlarmın bulunduğu £ noktalara İ geldiği zaman © saatte on, bu noktaları geçtiği zaman biraz İ daha fazla sür'atle yoluna * de- İ vam ediyordu. ı yukarı öküz arabası sür'ati! Müşteri otomobil deni len sür'at itasının bu beta. eti karşısında hiddetinden çat. layacak gibiydi: rmüyorsun be hay van ari Diye bağiracak ol- | du, fakat kendisini tuttu. ha nezaketle: mi kilometre tora bas, rum, anlamıyor musun? - Kızmayn beyim, kimse yi ennilon giliyaruz şte Nihayet otomobil de olsa, öküz arabası da olsa, en aheste revanlar bile menzili maksuda varırlar, Nitekim otomobil ad. liye sarayının O önünde dur. du. Davaların rüyetine geç kaldı- Harik OHayat OK Sirgortalarınızı Da- | eymen emire. | ci nüshası çıkmıştır. Bu'i | Doktor Cafer oğlu Ahme İ ları ve biri dilimizi | mel ! cek ve gürler ile doludur. | RADYO: Bugünkü progri ISTANBUL (1200 m. 5 ik.) Benim elimde - yapacak İ gramofon, 19,30 alaturka da önüne geçip yolunu kesiyor | Orhan Sadettin Beylerin; diği epçiliğimizi alâkadaf iki yazı ve sair maki wi l İ 20,5 opera, 21 alaturka musiki iDr. Celâl Tevfi Zührevi ve idrar yoli hastalıkları müteha: Sirkeci Doktor i Hafız Cema Muradiye cadder Dahiliye hastalıklar) l mütehassısı Cumadan maada hergün öğÜ sonra saat (2,30 dan Se) kada tanbulda Divanyolunda ralı hususi dairesinde sığmıyor. | lıkları munyene ve tedavi edefi lefon: İstanbul 22398. nirlendiği içindeydi. dı. ceğim. kat reisi, nasıl olur? da 118 hili 8 İ ğı için, bir, mür'iç heriftemi ki, üstelik — Sen mahsus mu yavaş getirdin? Diye da otomobil aheste beste İğ diği için üç, son derece hil bağl O zaman şoför dedi ki — Efendim, haydi müşteriler olsa, yavaş gitti me kızsalar, onlara hak mah Mahkeme reisi: ! — Anladım, dedi, ben öteki müşteriler gibi müşi — Öyle amma dört gün evvel bendenizi, Bi efendi | gittim diye mahküm eden! | siniz. İdim? aza ve ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Dilâver çarpık boyunla ken dine acındıracak bir jest” ala. ral İniz yalan söyler miyim? Bu ge | ce Şeyh Battalı görmekten ne avantam olal — Sen sus maskara senin allah bir dediğine © inanmam. Annene bütün kalbimin kuvve. tile inanırım. Çeşmi Fettan yine — Yalan şeytana mahsı tur.. Ahrette kırk yerde su vardır. Dilâver anasının bu safve. tine fıkır; fıkır güldü.. Hanımefendi — — Biradei Şeyh Battalın bu geceki gi mesinde kendi noktai nazarım. dan hiç şüpheye mahal zihninize göre muhakeme edi. Talât Bey — Bir daha böy- le bir hayalet gözükürse hemen bana haber vermelerini rica e- derim... Hanrmefendimiz bende. | gürül | kelimei şahadet getire. | mi? ala yım amma... den: dır... İlk hatası amir adam Çeşesi Fettan — benim yüreğime indirecek... Talât Bey — O şeytan cuk hepimizden akıllı. Dilâver — Sayenizde aki i ikinci Otomobil Galatada Ünyon hanında kâin kumpanyasma bir kere uğramadan sigorta yaptır. mayinız. Telefon: Beyoğlu 4886. rile bizi yine müşerref edeti ne hiç şüpheniz olmasın.. Çeşmi Fettan pılacaksın.. Evliya ile eğlen — Oğlan $$ lâver — Aşağıya bir gi nâre ile bir zurna #mn. Şeyh gözükür gözük daha havası lay. çalar Bu oğl Talât Bey çocuğun lâki yı bitirmesine vakit ve! — Ulan sana akıllı dedi İ çarçabuk beni yalancı çıkaf| ye söylemedim ya? Kimse senim sayesinde akıllı o Zekâvet hüdadat bir şeydif” Dilâver — Dayı Beyi nazar deymesin diye aradt | de böyle ahmaklık yapm yeti Şimdi de sizi çabuk &İ Müşteri mahkeme reisi idi. | tireydim de, sabikalı mı olaf