go“ ve İN srmn undeni “MİLLİYET tir. 14HAZİRAN 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 Ne. Telgraf adresi; let. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa “e e ABONE ÜCRETLERİ: r Türkiye için — “ariç içiniği LK. LK.ĞI 3 aylığı 4 — 8— 70 4— BUGÜNKU HAVA Yenliköy askeri rasat merkezin | | Ekmek | Meselesi © Ekmek meselesi deyince skmek işinde tehi olduğu- “au zannetmeyin, yalnız muhak “kak olan bir şey varsa İstanbul O halkı güçlükle ekmek bulu- yor, çoğu ekmek yerine fıran- .cala yiyor, yahut narhtan yu- k çkarı fiatla okkalığa yatıyor, © buna rağmen fırınların önü “harp esnasındaki vesika tevzi yerlerine benziyor. Fırın yok iş önü düğün evi manzarası rzetmesin! Bizzat ben; bugün © oturduğum semtte ekmek bu- © lamadım. Kadıköy ve Kızıltop | par tarafında da ekmek çi- t ni aç mı kalacağız?. ayi Elbet bir şey bulaca- “Oğız, Fakat vaziyet nahoş ve ii irkindir. Ekmek buhranının sebebi m Ben bunu ne bir iktisat — Ekmek çıkarmadık. Narh kifayet etmiyor. Cevabını alırsam bunda ki- © Ömin haklı, kimin haksız oldu. araştırmaktan — ziya: ğ nasıl doyuracağımı dü yim i lemleri Binaenaleyh bütün | rdan evvel beledi ve kanuni | m belediye © bana ekmek hazırlamakla mü. * kelileftir. Memleketin umumi | fintla fırancala * ediyorlar mı, edemiyorlar mr?. İ sız da olsa bugün ekmek işini İtedir. Delili fırınların önü! Fırıncı ekmek çıkarmıyor ve ben arada ekmek £ bulamıyo- rum, 14 kuruşa daha © pahalı almağa mec- | bur oluyorum. Eğer narhı art İ trmamaktan maksadını hima- klir ettirmemekse o da fıran- cala çıkarıp kâr ediyor. Ortadaki hâdise şudur! Fırmeılar © narha ve unun | bugünkü fatma © nazaran Bunu tayin güç (değildir. Un fiatı meydanda pişirme hakkı. mı ilâve edince ekmeğin fiatı meydana çıkar. Fakat beledi. yemiz bütün bu işlerde aheste gitmeği ve geriden ( gelmeyi tercih eder. Nitekim evvelce ekmeğe koyduğu narhtan kırk para aşağı ekmek satan fırın- lar vardı. Narh bir türlü in- mezdi. Şimdi de fırınlar bu fiata ekmek (| çikarmıyorlar. Belediye yine işin eşref saati. ni bekliyor... Fırıncı haklı da olsa, hak- bizim belediye idare edememek Artık bundan sonra siz ba- na bütün £ buğdaycılık, uncu- luk ve fırıncılık işlerinin ince- liklerini, yapılan ihtikârları, alı nacak tedbirleri anlatın durun! Ekmek fırından © çıkmadıkça bunların hepsi zamanı fena in- tihap edilmiş bir siler masal. dan ileri gidemezler. Mezarlıklar Davacıları Ayaspaşa ve Sürp Agop me zarlıkları bir takım avukat rın dava meraklılarının ve ni- hayet belediye ile Ermeni ce- maatinin ve bir (Ode Ayaspaşa mütevellilerinin yegâne merak lı meşgalesi oldu. Gün geçmi- yor ki hükmi veya (hakiki bu eşhas arasında bu mezarlıkla- ra ait adli, kanuni bir hâdise cereyan etmiş olmasın!. Buna dava amatörlüğü efendim! Bir takım adamlar vardır ki; ha- yatını bir ümide bağlamak için vE çıkmaz bir takım dava Ben bugünkü davalarda tüzüfey inde bir kısmını bunla ra benzetiyorum. Artık bu davalar o mahke- melerimizde dosyeler, teşkil e- der, temyizde £ içtihatlara se- bep olur ve sonunda korkarım ki; bir incir çekirdeği doldur. maz. FELEK dir | lerken mütefekkirin behemehal lâ- U.K amaaa | park ki bir kı Münevver kimdir Mütefekkir kime derler? Nasrlsa okumağa fırsat bula- malmadığım bir ankete cevabu da Nurullah Ata Beyefendinin münevverler ve & mütefekkirler hakkında fikirlerini beyan eder- tinceye aşina olması lâzundır, Muhterem mütefekkirin lâtin- ceye vâkıf olup olmadığını bil yorum. Bu iddialarını nasıl tak ye ettiklerini de maatteessi renemedim. Yalnız bu iddia ilk hamlede o kadar sert göründü ki gayriihtiyari | durakladım. Her meselede kıl ıkir kyaran müte- vazı münekkit elbet bu iddiasma istinadedecek delilleri de zikret- miştir. Bunları öğrenemediğim için bu davaya wlu orta karışma- #n cesaretim yok. Yalnız derhal hatırıma gelen bazi fiki | dım. Ümit Ata Beyefendi bunları olmaktan birr tetkik yade bir gazeteci de- dikodusu şeklinde kabul ederler. zifesini görmüş, faal dan çekilmiş ve vefat etmiş bir lisandır. Lâtince, muayyen bir devrin. eski Romanın haşmel | lisanı idi. Renaissance ile bera- ber o eski medeniyetin anahtarla i. Ol İn doku rmı yeni devre terket ay arr sali geldi chie) can çekişti ve nizam, nun, hayat tamamile değişti. Eski Roma, hukukunun temel- lerini eski Yunanlılardan almıştı. (Solon) ve (Lycurgue) ün eser leri Romahlara da mal olmuştur. Avrupa da intibahının ilk ışık” larını Romadan aldı ve bunu lâ-| tinceden öi li, Bu dönüş istifadeli (Monar- ka- olmuştu. Çünki lâtince Avrapa madaniye- tırmıştı. Biribirini takip O ederek gelen (Dante), (Petrargue), (Bo- | ccace), (Virgile) gibi lâtin edebi | çe, Bu eserler iki asır evveline ge linceye kadar paha biçilmez me | talardı. Fakat bugün meselâ dağ, | kır hayatını tesvir eden (Virgile) | in bir sahifesile farzedelim, ayni mevzuu işlemekte büyük bir ma- haret gösteren (George Sand) ım #serinden bir daha çok lezzet Şüphesiz ki her fikir ve tekâ- mül devri kendinden bir evvelki dır. Fakat o kadar. Dr. Celâl Tevfik Zührevi ve idrar yolu hastalıkları mütehassıs: Sirkeci Muradiye caddesi, No 35. i Sergisine İştirak ediniz. 4-45 Temmuz 932 Müracaat mahalli: Konya Milli iktisat ve tasarruf cemiyeti. © < “Davetimiz üzerine papas vini gene şatoda kaldı. ağır ağır inen sa il bir ayak sesini vâzıhan işit- “ti, Yarım dakika sonra redö- öseye (rez-de chaussöe) inen livenin ortasından tek bir duydu.” © “Bu hallerin fevkattabiiye ödiselerden olduğu hakkında — Flammarion'un ufak müta- acili mı? (Felsefi fantastiğue roman) Yazan: HÜSEYİN RAHMİ İtir? Tabiatin altı üstü yoktur.. Binaeraleyh her ne varsa onun kendindedir. Onda aşağılık yu karılık, hariç, dahil tasavvuru gülünçtür.) Gene metne geldik: martesi akşamrna kadar gürül. İtüler tamamile sustu. Fakat İ gene o akşam yani 30 teşriniev as efendinin şüphesi kalma | vel gecesi vurulan darbelerin | tane tokça, tokça işitilmişti. şiddeti herkesi o döşeklerinden fırlattı.” “31 teşrinievvel pazar: “Gece pek heyecanli. Birisi gayet çevik bir gösterebileceği sür'atle ayak- İârıni vurur gibi paldır küldür | ve > Jsahanlığa gelince duvarlarda | sen hayat şernitine uymak için ar kadan fazla öne yaz. | — Eskiden acnip seb'ai âlem di- ye hayretler bahşeden möcssese- | "ler bugünün harikaları yanında | ei yangın kulesi gibi sıfır | ren radyo makinesi v: bunlar lâtincenin hükümran oldu devrinde birer asılı bulunan şeyleri hep titre- tecek bir şiddette güm, güm darbeler işitildi.” Tamam bu esnada gene bir şimşek çaktı.. Gökte camları zangırdatan bir bombardıman daha oldu.. Köpek minderi ü- zerinde başını aldırmadan ağ lar gibi ince ince üç defa ulu- du. İki kardeş kıraati bıraktı. lar.. Yüreklerini titreten bir haşyetle tabiatin bu hırçınlı- ğmı dinleyörlardı. İşte tamam | du. bu'ande karyolalarının baş ta- rafındaki duvara muntazam fa | “Teşrinievvelin 30 uncu cu | sılalarla tak, tak, tak üç darbe | indirildi.. Bu darbeler hiç bir | vehme atfolunamayacak bir vuzuhla duvarın üzerinde tane İki kardeşin karyolaları ko- <caman odanın iki mukabil du- varlarma bitişik £ kurulmuştu. Baş taraflarına tesadüf eden | dıl'ın ortasında çifte kanatlı | Buhtunnasr ve serhas'in kitabeleri | değisim dertler İ ye her biri bir ihtisas şubesinde 'Dayı Beyin itirazları Bir anket münasebetile cuklarınm kafalarında “birer ba- siteden başka bir şey değildir. Bana kalırsa bugün İnterilec- tuele diye kendini cemiyete tak- dim eden insanm bunları hazmet miş ve dünyanın tekâmül yolları- nı görmüş olması lâzımdır. Hiristiyanlığın ilk devrinde ki İlmi Nücum ukalası ve yahut müslümanlığın (İmam) lar dev- rindeki içtihat üleması gibi yal- nız bir membadan kuvvet alarak | fikir hareketi yapmak imkân: yek | tur. İnsanlığın medeniyetin bir te- ceddüt o merhalesi olan © (Renni- saance) devri bugün turşu haline gelmiş ve o devrin metotları da kadar antikalaşmıştır. « Bugünün münevveri gö: gelen imotör seslerine dikmiştir. Sair ile edebiyatçıya gelince her medeni hareketin Esthetiguc tarafını dillendirmeğe o memur o- lan bu tayfanın artık hayal, renk ve gönül heyecanı < gibi modası geçmiş edebiyat malzemesile eser vücude getirmelerine imkân yok. Bugünün hayatı, © icatları ve keşiğler i, siyasi, öçllelini islelöple- kadar sür'atli ve hareketli İ ki unları bir köpe amal e | den tair, romancı, mütefekkir ya japonca bilmi rm yorucu şifre geçecek zamana yazık olur. 'Hattâ bizim için şunu iddia ©- bugünkü harflerimiz- don sonra yeni yetişecekler Tanzimat edebiyatından gerisi haramdır. Bunü ancak bir tarih hülüsası şeklinde bellemek kâfi- Naf'inin, Fuzuli'nin sökülme si güç çetin divanlerile mücadele muazzam bir hayata atılacak dimnazlare niçin örselemeli? Bugü- nün ve yarının O hayatı o kı müteferri, öyle dolu ki'm böyle seki fıkr meşgul olmamıza rMEZ. hekimlik (bir) di. Has uayyendi. İsiyeler de İs çeşitleşiyor. ve buna tabi olarak hekimlik te tisas Şübelerine ayrılı- yor. Bunlar bile kendi şubelerin- de o kadar meşguller ki hiç biri Lokman hekimin sinamenkiyi na- sıl keşfetiiği ve yahut İbni Sina- sm key usulünü nasl tatbik etti- gini aramağa ve bunun için de bil medikleri bir lisanı © öğrenmeğe heveslenmiyorlar. en büyük üstatlar Almanyada bütün tıp altı sene lorya nihan m lâtince de »0- fa ediyorla, Binaenaleyh Lâtince bilmiyor di- üstat sayılan profesörleri, meselâ Mazhar Osman Bey üstadımız (mütefekir — münevver) addet- miyecek miyiz? Abdülhak Hâmit ay aklina Kömiz gile at #amlıktan azil mi edilecek? Bendenize kalırsa garbin lâ- tincesi, şarkın arapçası mahdut bir barik: devrinin parliye sönen günün hayatını bugünün fen ilmini tenvir eden meş'aleler dir. Mütefekkir ve o müdekkikler yı yazın öğleden sonra güneş- ten muhafaza eder, Yalnız sağ uçtaki pencere Karacaahmedin. matemi siyahlığını çerçevesi i- çine alır.. isi İki! kardeş bir şeyi ü mekten çekinir. gibi birmüddet kımıldanmaksızın biribirine ba kıştılar,. Nihayet Orhan sor. — İyi dikkat'ettin mi? Dar. beler ne cihetten geldi?.. — İki karyolanın arasından, | başucumuzdan,.. — Ruhlar mı? — Bu vakit onlardan İhaşki duvarımızı kim darbeler? — Kehdilerinden bahsolun- duğunu duyarak geldiler... — Ne istiyorlar? — Bilmem. — Bir daha vururlarsa sora. kapı, ayak cihetinde bahçeye nazır üç geniş pence- şil bir loşlukla doldurduğu oda sında komümi ler nutuk söyler, bir yanında sa- bik kral Alhponce'un papasları halka (thöcretie) propağandası yaparlar. Mesele şudur! Bugün hayat öyle dal budak kadar ağır yükler mıştır ki mütefekkii ayyen bir tarihten di dönüp tetkikat yapmaları imkânı kalmamı altında kal t eden Alman kimyageri arihinde Ebabil kuşlarının mintarefillah o muhare- beye karıştıklarını düşünmez bile. Kafatasını açıp beyin üzerin- de ameliyat yapan bir operatör eski Roma hekimliğinde yaralıla ra nasl bakıldığını hatırlamaz İ bile. Bugünün baş döndürücü haya time'tahlil ile meşgul romancı Yü nan mabutlarının Ölymp tepeleri ii oni rm lik bi le. Çünkü ömrümüz az, vaktimiz dar, Bugün ve yarın o kadar dolu ki düne baş çevirecek zaman yok. | (Dün) ancak tarihtir. Roma, 1 dim Yunandan bir şeyler üç asır evvelki Avrupa ka. iin RE madan bir şeyler öğrenmiş. kat bugün öğrenecek bir şey kal mamıştır. Bırakalım bunlarla ta- rih ölemas #meşgul olsunlar. Bi günün technigue hayatı dünün ö- İü bir lisanmın yardımından müs tağnidir . Ucutmayalım ki geride kalan her şey geridir. Bırakalım tarih mütehassısları lâtince öğrenip es ki Roma hakkındaki © malümatı etsinler. Daha meçhul, daha ileyip Çin ve Mısırlı- itlerin kitabe ler. Onlara da fakat her mü mesi ve hattâ tevi ölü eşkâli ların, İranilerin, Hi lerini de şifre et: mütefekkir diyeli tefekkirin lünce lâtin culture'ünü © öğrenmesi zmadır gibi ortaya (o medresevari bir hüküm atmayalım. Biz mektepte iken arapça ve acemce vardı. Ve bize bunları iyi öğrenmezseniz iyi yazamazsınız, derlerdi. Bı zim kada: ler fakat iddin ederim ki bizden ve hattâ Cenap Şehabettin Bey- den çok iyi yazanlar yetişiyor. Zaten © cülture'den maksat scolastigue bilgilerle kafa doldur mak değildir. Bugünün keşif ve icatların hazmetmektir . Eski manastır papaaları, zavi- arı vecdiçinde ye üleması gibi retleri onları ancak bir İisaniyat mütehassısı yapar. Şükrana de- ğer. Yalnız bu mahrumiyet bugü kalar yaratmış milyonlarca insan dan mütefekkirlik payesini nezze demez. Bence bir tayyare fabrikasının lâtince bilmeyen makinisti o münev- halinde namludan çıkarıp mem- leketler aşıran mühendis te müte fekkirdir. Lâtince bilmediği hal- de!.. Umum kan tahlilâtı. Frengi noktai nazarından (Wasserman Kahn ten. mülleri) kan küreyvatı sayılması, ti fo ve isıtma hastalıkları teşhisi rar, balgam, carahat, kazurat ve tahlilâtr. Öltra mikroskopi hususi aşılar istihzarı, Kanda üre miktarı- mn tayini ve kanın (o sedimantasion sürati, Divanyolunda Sultan Mah- az benizleri uçtu.. Turhan kapıya yaklaşarak: — Kim 0? Dışarıdan bir kadın sesi.. — Benim. — Anne sen misin? — Benim canım,, aç.. kapıyı açtı. eski güzelliğinin kaş ve gözle. rışık bir tazir sesile: İ mi? Yıldırımdan tü... Bekliyörlardı; Fakat bu'ses mediler, salmış, her meslek, her san'at o | saplanıp ah- | > | bir felâket geçirdiniz. nün ilim ve fen sahalarında hari | ver olduğu gibi bir mermiyi ateş | İ mut türbesi No.189, Telefon:20981. - İREM Turhan anahtarı çevirerek Yaşlı fakat enine boyuna rinde mihrabını, tavırlarında hanımefendilik. vikarımı muha- faza eden levent gibi bir kadın içeriye girdi. Oğullarmın yüz- lerine ilk bakışında şefkatle ka- — Nedir'gene betiniz benzi İniz uçmuş, Hâlâ uyumadınız belki kork- muşsunuzdur diye geldim.. Ga liba yakınlardan bir yere düş. Zihnen hâlâ darbelerin mu- ammasile meşgul olan çocuk- lar birer hafif tebessümden | başka annelerine bir vecap ver Yarıda kalan roman Yeni yazmakta olduğu ro- | manının üçüncü faslmdan oku mağa başladı: Mi t mi? Hayır o Ma cit değildi. Kâniyenin bana İz mitte tanıttığı Macit, bu Ma. | ct değildi. Zarif, sarışın ve| güler yüzlü O Macit: Bu çatık İr,somurtkan ve çirkin genç Nasıl olabilirdi ki temiz, ütülü ve son moda ga #etelerindeki modellere benzi yen şik kostümile iyi giyinen, iyi söyliyen, neş'eli çocuk, şim di bu ütünsüz, bumburuşuk ve perişan kıyafetile (o karşımda, in. | gözleri çukura kaçmış bu. bir | gölge, bir iskeletti. Hayır bu | Macit olamazdı. — Niçin içeri girmiyorsu- İ muz Macit Bey? Neden dans et miyorsunuz Macit Bey? diyor İdum. O gece hep trasada ka- ranlıkta gizleniyor, salona hiç girmiyordu. — Niçin kaçıyotsunuz Ma. cit Bey, neye susuyorsunuz Ma it Bey? Neye dans etmiyorsu nuz Macit Bey? Diyordum. O sadece şu ce| vabı veriyordu. Bir kelime ile: | — Utanıyorum. İ Evet utanmakta haklı idi. Güzel giyinen ve güzel (o dans eden Macit Bey bu halile ken- disini ayıplayacak olan insanla rın içine giremezdi. Daha zi-| yade ona yaklaştım: — Peki neye geli — Sizi görmek için. di. İzmitte bana Kâniyenin tanıttığı zarif, sarışın ve güler yüzlü Macit bunu bana söyle- seydi sevincimden çıldırabilir. dim. Fakat bu Macit, o Macit | deği — Keşke (o gelmeseydiniz | Macit Bey. Pek iyi anlıyo- İ ram ki sıkılıyorsunuz. Sizi dai- İma şen, neş'eli ve iyi giyinmiş görmeğe alışan bu insanlar a- rasında ne kadar ıztırap duya. cağınızı tahmin ediyorum. Fa» kat anlatır mısmız bana Macit Bey? Bu iş nasıl oldu. Yemin ederim ki siz bir felâket, büyük | — Hayır!... dedi. Bir felâ- “ök | ket, büyük bir felâket geçirme dim. O felâketin o içindeyim ve kurtulmamın da imkân yok Hanımefendi. — Muamma; — Anlatayım. İzmitten dön İ düğüm zaman bir gece beni bir i baloya götürdüler. Orada bana “içirdiler. Orada beni sarhoş et ler. Ve orada beni bu hale koydular. — Muamma, — Anlatıyorum. O baloda İ gülecektiniz ve ben: İ na içirdikleri, beni sarkoş etti — Peki! — Anlatiyorum Hanı fendi. O hanım size benziy! du. Ve ben ise size itiraf memiş, itiraf o edilememiş” hisle bağlı idim. Bu nasıl histi? Bu nasıl bir bağdı? B lâh! Tarif edemezdim ve medim. İzmitte Kâniyenin na tanıttığı Hanrmefendiyi yiyordum. Bu bissi ona $ö yemezdim. O müstehzi idi, hissimle eğlenecekti. Buns! mindim. Bunun içindir ki İiyememiştim. — Eey?!!, — Anlatıyorum — efendi Sonra siz evli idiniz. Kocan t. Hissimi fayda yoktu. Siz mağrur bir Hanrmefendi idiniz. seviyorum” dediğim zam ve müstehi — Peki şimdi neye söyl yorsunuz? — Anlatıyorum © Hanın fendi. Şi artık söyliyebili rim. Zira ben artık o Mas değilim. Ben bitmiş, (o ölm ve yok olmuş bir adamım. Bunlar siza uzak bir diyafi dan, ölülerin diyarından len bir nefestir. o Ben bir ö yüm. — Mübalâğa. — Anatıyorum Hanımefe di. O gece, o balo gecesi, b leri, beni bu hale (o koyduklari gece, hanımlar arasmda si benziyen hanım < beni aldı salondan dışarı (o çıkardı. hanım sizin gibi cazip, gibi zalim ve sizin gibi... — Sonra? — Anlatıyorum Hanımefe! di. Bana çantasından bir şe çıkardı. Bu küçük şi: içinde beyaz bir toz vardı. tozu bana koklattı Hanımef di. — Kokain mi idi ? — Anlatıyorum Hanıme- fendi. Ben bu tozu'kokladım. Macit Bey buruşuk yeleği Bin cebinden bir küçül kardı. Bu şişenin / için: yaz bir toz o vardı. Ve| ke dı. O şekilde ki şişenin bütün muhteviyatını burnuna boşalt» tı.,, Yeni yazmakta olduğu ro- manın üçüncü faslını (buraya kadar yazmıştı. Ve bize dön- dü. Zavallı Macidim dedi. Si- 4e€ sorarım. Macidi o gece tra sada bir kalp çarpıntısı ile öl“ düreyim mi? Hep birden: si e kitabın ismini değiştirdi. “Yarıda kalan varan. , emi hanımlar © vardı. O hanımlar yaz bilmem yalmış me düşünüye- | arasmda bir hanım vardı. O Burhan CAHİT (| hanım size benziyordu. BAKTERİYOLOĞ ” Dr. İHSAN SAMİ Bakteriyoloji Lâboratuvarı ri ve birilezii dayığasi Talât Bey gecelik kıyafetile * gözük- tü, Hanımefendi — Ağabey six de mi uyuyamadmız? Talât Bey — Nasıl uyu- nur efendim böyle gecede... O ne sıcak, o ne sıkıntı, o ne dur- gunluktu... Sinirlerim — gerildi gerildi.. Nihayet yıldırımla be. raber patladı sandım... Hanımefendi oğullarını gös tererek: — Baksanıza bunlara ne ka. dar korkmuşlar.. Yüzleri kireç kesilmiş... $ Dayı Bey sırtından ka. e hafif pike hırkayı omuz- larma doğru çekerek ortadaki masanm üzerine eğildi. Orada gördüğü kitabın adını okuduk tan sonra hemşiresine döndü: -— Hanımefendi mahdumla- rınızım okudukları bu kitabın içinde yıldırımdan daha deh- şetli şeyler var.. — Ne diyorsunuz ağabey? — Hakikâti söyleyorum.. İTTİHADI MİLLİ TÜRK SİGORTA SİRKETİ Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında entaki Dartiinsayin) şehirlerde acenti Tel: Beyoğlu : a aranmaktadır. reşiyorlar? — Niçin mi? Bu hal şimdiki gençliğin (psychologie) si ol. duğu için: — Ne demek pek anlayâmi: Mi 4887 ul nizi, sporcu, ir MD boksör, macera ve garabelpe. rest, nam kazanmak için teh. like ve ölüm arkasından koşar şimdiki gençliğin Çırtmasın. dan korumak ihtirazile alarga: da tutmaya © uğraşıyorsunuz Fakat beyhude. © Modernisme denilen bugünün havası bu gı rabetlerle,bu heyecan avcılığik meşbu... Uzaktan yakından bt havayı teneffüs eden her gen ruhunda bir kaynama duyu. yor.. Eğlence an'atın . esk mutedil şekillerile artık oyala namıyor.. Ya yedi kat göklere yükselerek sukut tehlikeleri titremeli, veya altındaki hay: yana mania atlatırken tepe 8. şağı dikilmeli.. e Yahut futbol e met,