Milliyet Asrın umdesi “MİLLİYET” tir 24 MART 1932 İdarehsme: Ankara caddesi, 100 No. Telgrat âdresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için © Hariç için 3 aylığı Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya ai şler için müdiriyete müracaat alınan derslerle anlaşılıyor ki İ buhran denilen bugünkü heyü: ! lâ seyrini hiç tebdil mütezayittir. Evvelâ bu hâdi- se az, çok garpte de, bütün dün yada da var; buna karşı alına- cak tedbirler yok mu? Maden. lerimizin işlenmemesindeki millerden biri olan bu darlığın tesirini mümkün mertebe izale için bir aksi tesir yaratmak! imkânı yok mu? i o Kendi hususi mevkiimize | | Iktısadi ei ) | - İhracat politikamızda maden | © Uzun süren son senelerden | İhraç metalarımızı saklıyarak İrak alacağımız paranın memle İmazaran vaziyeti tetkik ve mu- | dökülerek temin edeceği MILLİYET atların yükseldiği zaman da- ha kârlı o satmak.. Buda, bir ticari kaygu... Fakat madem ki, Erganide istihsalâtımız, te sisata başladığımızdan üç sene sonra kabildir, faraza bir sene sonra yükselmesi tahmin edi- İen fiatı müteakip iki sene zar fında daha feci vaziyete düş- miyeceği' ne ile temin olunabi- Fir?. Bundan başka bugün sata ketin diğer istihsal sahalarma | me. Hikâye Tenbel koca — Fransızcadan — Kocamın uykusu çocukların uykusuna benziyor. Eskiden hay- ret ederdim. Şimdi canımı sıkıyor. “Beni altı buçukta uyandırın, der. Sant onda, evde ancak yatak tan çıkabilir. İşte bugünde uyuyamıyorum. uğrayacak. Daha sonra uzaktı gelen amcasını karşılıya" ık. Öğle | yemeğine de davetlilerimiz var. Adota titriyorum. | Dün de “aman, yarın yapıla- | cak çok işler var. Beni saat buçukta uyandırm,, demişti. Bili- | yorum ki bu emrin faydası yok. Öyla ya, saat sekzde gözlerini açıpta onda yataktan kalkacak İ kayese edelim: Her şeyden ev- ivel şunu itiraf (o etmeliyiz ki, İran bu medfun servetlerin fi Türkiye'yi tatmin edecek ka-/izi ne olacak? Bekliyerek kaza | İdar madenlerimiz işlediği tak- /nacağımız fiat farkı bunlardan | nafi, hiç değilse müattal du. edilir. Gazetemiz ilânların mes'u- iyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA dirde cihan maden borsaları | alt üs, hattâ biraz mütees İsir bile olmayacaktır. Misal o- larak bütün dünyata tanınmış, İ herkesin bildiği | “Erganiyi ele alalı: Bugün Ergani mâdeni işlediği takdirde piyasaya sev- kedeceği bakırın miktarını nik. üşle 10,000 ton ka- » Dünya istihsa- İlâtı vasati bir buçuk (o milyon tondur. Binaenaleyh beynelmi İlel maden borsalarında muame le görecek bakırımızm nisbeti binde bir bile değildir. Halbu ki senevi bu on bin ton bakırın memleketimize getireceği mil. yonlar, bu ihracat gayesi ile kıvranılan devirde, bizim için hiç te istisgar edilmiyecek bir yekündur. O halde neden işlet | yalnız kriz Yeni bir Görüşme usulü! Beyoğlunda veya İstabul ci- | miyoruz? Sebep hetinde otomobil güzergâhına | mi? Hayır, çünkü Er, yahut garajlara yakın oturan. | denini bugün işletmeğe karar lar artık anlamış olmalıdırlar | versek tesisatı ikmal edip, pi- ki; şoförler arasında lâf etmek | yasaya bakır sevkedinceye ka- kalkmıştır. Onlar tıpkı (mors) | dar üç sene asgari bir müddet alfabesi gibi klakson ile görü | lâzımdır. Üç sene sonraki fiat be. veya buhranı da şimdiden keş Klakson bir defa öterse, | “müşteri Yarı, demektir. Bi kısa bir uzun “bekliyorum, iki | her gün mütehavvil bir uzun sabırsızlık iaşreti, bir kı. o Acaba demiryolu bitmedi sa bir uzun, bir kısa © bir uzun | dinden mi işlemiyor? Bunada “çabuk ol,, bu hareket ikiden | bayır.. Vakıa demiryolu inşa. | fasla olunca küfür etmeye ba- fat hitam bulsa © maden daha dar manası vardır... kârlı bir | suretle işler, buna “ Garajlarda şoför, abadan | Şüphe Y yok... Fakat Ergani cev garajın kapısını çalmaz... | erinin. ibi isin klakson!.. İçerideki sa. | dereceye binaen i ğir bekçi uyanıncaya kadar... dır. Tabii mahalledeki hasta, sağ, genç, goluk çocuk uyanır... Am meki Wa, söför efendi kapıyı açtı.) yan düsük fiatma rağmen > mar) Ben ara sıra şoförlere ilişti | * ğim zaman bana: — Canım! Bırak şu zaval- İdları... Ekmek parası kazanma ğa çalışıyorlar... Ne istiyor. sun!.. derler... Bunu söyliyen- lerin bir garaj civarında bir iki gece ikametleri ne kadar arzu edilir.. O zaman görürüm bu insaniyet perverane fikirleri. Şoföre ilişmek kimsenin ha tırma gelmez.. Lâkin gece ya” | tısı, sabaha karşı münasebet. | siz bir şoförün bütün bir ma-| halleyi uyandırması insani et | midir, dürüst bir şey midir?.. Buna kimse karışmıyacak mı?. Dünyanın büyük şe- hirlerinde otomobillere (Klak- siyon) koydurmazlar.. Korna koyarlar. Hem sesi az korna- lar. Çünkü, bir otomobil am cak beş on metre önünden gi. deni ikaz için korna çalarlar. ği tasrih edilmektedir. Nite. kim ki, bu maden evvelce hül tildiği zaman “Kara bakır,, ta | sevketmiştir. — Görülüyor ki, İ Sis düdükleri İce uzaktan işitilecek klâkson- (lara lüzum yoktur... İce içim düdük çalamazlar.. gece klâkson çalmanm keçildiğini görmeden gözüm açık gidecek.. FELEK Milliyet'in ı Edebi Romanı: yn ) GÖZYAŞLARI! Etem İZZET — Ne yaptım?. Diyemiyorum.. — Ne yapacağım?: Diyemiyorum.. — Ne oluyorum?. Diyemiyorum!. sinir bozgunu ve sarsıntı içinde rum, Çok pişmanım, içimde | yim. acı ve sızı kelimelerinin ifade edemediği bir yatgınlığın ıztıra bını duyuyorum! Fakat.iş işten çoktan geçti! Nesrin, Ergin ve,. ismini bil; çocu" ğum hatırıma geldikçe bana w:fret, isyan, gayz Laşıran coş kun bir his selinin içinde boğu- İup kalıyorum. Bu anlarımda hayattan iğreniyorum, kendim den iğreniyorum, bütün her tir tir bitriyo. Daha bir ay Artık hiç bir ümidim yok!.. Kolaylıkla hükmediyorum: — Naran benim olamaz!. Ve.. hiç düşünmeden söyle. yebiliyorum: — Onu kaybettim!, Fakat, ben hâlâ onun âşıkı- yım. Hâlâ onunum. Hâlâo gözlerin, o konuşuşun, o gülü- şür, o kıvraklılığın o esiriyim. şeyden ve ömrümden iğreniyo- Müthiş bir | | müteaddit rağ- i İmen hâkimiyetimiz altındaki İnin yığın, yığın sermayeleri dö yüksek | tan, hergün biraz daha tazyi- sal masrâ | kini arttırdıktan sonra... fı emsaline nisbeten çok aşağı!rol cihan O buhranından hariç Hattâ son senelerde yapı | mi kaldı?. İstihsal olunan pet lan bir etüd ile hat Malatyaya rolların tankları dolu, hem ih tından itibaren - bakı tiyaçtan fazla dolu değil denin kârlı bir şekilde işleyece hakkuk etmiş ü 'idi, hemen işe başlanmıyacak met tarafından emaneten, işle | mı idi? edilen yüzde 70 bakırı ih-| misal almaktan maksat herkes | tiva eden cevheri istihsal ve| tarafından tanınmış gerek buhran, gerek şimendi. az, çok tetkik ile diğer maden. | fer meselesi bu madenin işleme | lerimize de teşmil edebiliriz. mesindeki sebeplerden ikisi ol- makla beraber, esas değildir. Evet, bir nokta daha var: / bizim gömülü ibi kilometreler | kit ne de acizdir. fazla mı menafi temin edecek? Burâda şunu da ilâve ede. lim ki, Ergani (o madeninden bakırlı su akar. Bu su ile Fırat nehrine karışıp giden saf bakı rm miktarı bir fen raporuna nazaran (o senevi 45, diğerine göre, 200 tondur. Biz bu mik- tarı senevi 100 ton, madenin de ataletini yalnız 10 sene farz ve bu on sene zarfındaki bakı- rm vasati fiatmı 50 altın İngi liz lirası olarak © kabul etsek, madenin ve binnetice memleke tin kaybettiği servet yarım mil yon Türk lirası olduğunu gö- İşte çok eski tarihe karış- mıyan elimize bir misal daha a lalım: Musul petrolları.. Çok| eski zamanlardan beri malüm olan bu değerli mayiin chen i, 1306 senesinde Al emlâki şahanesi meyanma ithal ettiği tarihten itibaren bizce takdir edildiğine hükmedelim; teklifler, mukave- leler, hattâ ultimatomlar, siya si, ticari kombinezonli uzun yıllarda işlemememiştir. Neden? İşte o vakit (o buhran da yoktu. Harpten sonra hudu dumuz haricinde kalan bu ma denleri saklayan sahralara fen küldü. Hem buhran başladık- Pet- Acaba Ergani gibi serveti ta- bir maden daha o hudutlar dahilinde bulunsa Burada Ergani ve Musulu olmasın- mütaleatı dandır. Bittabi bu Binaenaleyh, görülüyor ki, servetlerimizi işletmemekte irsi hatamız var- » Bunu itiraf etmek ne ten- Madenlerimi zin işlememesinde hatayı yal- Zaten kor- | nız bugünkü iktisadın boğucu 'r. na el ile sıkıldığı için klâkson havasına veya buhrana tahmil | ta): İda olduğu gibi şoförler eğlen- etmek doğru değildir. Halbu- ki, madenlerimiz bize çok ni fi, servet ve refah getiren bir ihraç metammız olurdu.. Mem- leket için tıpkı tütün, buğday, kadar ehemmiyetli bir meta. var. Hüviyetimde, damarlarım imde o, onun sevgisi, onun kadınlığı var. Onun ha- yali ile avunuyorum, onun göz | kapaklarim da yaşayan varlığı | ile görüyorum, onun benliğime le nefes aliyor, yaşiyor, düşünüyor, konuşuyo. | rum! Bu aşk, şehvet, sevgi, sevda. filan dedikleri şeyler değil, O- nun tek adı; — Hastalık!, Ben hastayım. Onun hasta- , Onun delisi!, Hemen her gün onunla ko- nuştüğumuz, tanıştığımız, bu- luştuğumuz, oturduğumuz yer- | dum. lere gidiyorum. Oturuyorum. Saatlrece oturuyor, aranıyor ve.. avunuyorum!. imi yalnız buhranm | gözlüğü il İle etmek lâzımdır. olduktan sonra, saat altı buçukta uyandırmanın ne faydası olur? İşte şimdi de kocam uyanmak la meşgul. Saat altı buçukta dürt | tüm, kulağını çektim, yorganın çektim. Ancak sekize doğru göz- leri açıldı. Eh, sekizde kalkar hiç olmazsa işlerinin yarısını görebi- lir diye düşünüyordum. — Kalk yahu, saat sekiz oldu. Kalk artık, allah aşkıma kalk! Ben rar ettikçe o, burnundan ve derinden gelen mırıltılarla an- laşılmaz cevaplar ver hayet kuvvetle kulağını çektim: — Ah, cicim,işte bunu yapma! dedi. Ne iyi uyuyurdum. Nasıl? Bugün işlerim mi var? Bugün hiç işim yok. Ha sahi, dişçiye gidecek tik. Kitapçıya uğrayacaktı. Amca mize karşılayacak. Eğer mirası . Yalnız beş dakika daha şöyle ge kapayayım.. Beş dakika derken yine saat ni nil ve aminin nihayet ayağa kalktı. Bir mahküm gibi sallanıyordu: — Öyle başım ağrıyor ki.. de di. Insanı böyle erkenden kaldı- rıp, başını ağrıtırlar mi ya?. Nihayet pijamasını giydi. hiz- metçinin saat sekizde getirip ma- sanm üstüne bıraktığı çikulatası soğumuştu: — Bu soğuk şey de içilir mi? — Saat sekizde sıcaktı, — Vay, vay, vay.. Bir kadını öldürmüşler, parça parça etmiş” ler. Aman şunu okuyalım. — İyi amma, ahvali âlemden haberdar olmadan, şe bakılabili- yor mu ya? Hayda! Satır satır elindeki ga eteyi okumağa başladı. enli Klayçine yaktı geçmiş ti. Bari amcasını kaçırması... — Sahi unutuyorduk karıcı- şi dedi, yahu, demindenberi ne e hatırlatmadın? Saat kaç? On ?.| Buhran geçmesini beklemek te mana kalmamıştır. Çünkü yeni mazariyelerle zaman mef- | e humu kalkıyor, değil biziz,, deniliyor. Binaenaleyh, yapılacak iş madenlerimizin ataleti esbabı dumanlı .örmiyerek, tamik etmek, ortaya çıkacak maniş- ları kaldırmak, daimi mücade Bu suretle buhran denilen bugünkü cihan tazyikine bir mukabil siklet bu lunur, ayak uydurulur. Bu da sadece bir maden kanunu meselesi ol mayıp, dahili, harici maden ih litikamızın o tanzim ve Bunu bir memleket meselesi addetdecek Başvekili- mizin dünyaca tanınmış azmi İve değeri, İktısat vekilimizin ka İ biliyet ve kavrayışı bu işi başa racak kadar yüksektir. Sadreddin ENVER nüyorum!, Ve.. yine her vakit- ki gibi kendi kendime sormak. tan korkuyorum: — Ne oluyorum?. Ne olacağım?. Artık bu kafa bu istifham silsilesinin düğümünü çözebil- mek için çok zayıf düştül. amma., koptu!. Hem de ne ko- puş7: Bütün bir ümidin kopuş ve. yıkılışı, Son güne kadar ümitleniyor — Bugün olmaz ise yarn! Diyor ve. ilâve ediyordum: Sabri Beyi bırakmıştı, Meb”. | us Vefik Beyle beraberdi. Onu ! er da bırakmış. Şimdi bü he- le harbiye ile çok işi olan bir müteahhidin metresi, Kemal Beyin metresi. O her gün bir basamak daha Göz kapaklarımın içinde o var. İdealimde © var, Kafamda | kademe daha i şıp atlıyor, ber her gün bir N Atatsalar bile ni İhizmet © vermek mecburiyetini İ duyacaklar.. Fakat, öyle bir iş oldu ki, gi dip: — Bana iş7.. Beyhelmilel, piyasaya | Derler, Ben de öyle yaptım | lar; Vay, deli olacağım. ydi banyo salonuna kuştu. Ortaığı göle çevirdi. Allahım, böy lede yıkanış görmedim. Banyodan im kravatı mı bağlarken, sende şu iskarpinle ri mi başlayıver.. Çıkıp giderken tekrar ettim: — Davetlilerimiz saat birde gelecek. Aman, tam saat birde eve gel. — ei merak etme karıcığım. Sir yarım.. Ben hazırım. Da- vetlilermizi ve kocamı şi rum. Her şey yolunda. Bizim si kadmde bugün özle nefli Ye: mekler yapmış ki. Eğer kocam vaktinde gelmez- — Maşallah ne çabuk? dedim. — Nasıl çabuk? Snat birde sof raya oturmayacak mı idik? Şim- di tam anat bir. — Evet, biliyorum. Ne ii Kaşki her zaman böyle olsan. Amcanı karşıladı mı? — Karşılıyamadım karıcığım. Imiyeyim mi? Şöyle bir yere oturup bir kadeh içerken, eski ha turalardan bahsetmemek kabil de gildi. Muhabbete dalmışız.. Birde baktım, saat bire geli fir geldi mi? — Hayır, daha gelmediler. — Allah allah. Böyle bekle- ten insanlara ne kızarım bilsen.. Ne diyecektim? Senin bende mek tupların vardı ya? — Eh? — Onları da postaya attım. — Ne mekbıpları ayol? — Ne bileyim, geçen gün ver- diğin mektuplar vardı. Cebimde unutmuşum. — Hay alla cezanı versin. Be adam, o mektuplar davet mektup laridi.. Artık bu sefer hiddetimden ve sinirden ağadm. Kocam ensemi dı: — Ağlama, ağlama, dedi, beni affet.. Onlar gelmedi ise biz senin le baş başa otururuz. Biliyorsun ya, eskiden baş başa ne güzel, ne tatl yemekler yerdik. Tapkı ogün ler gibi. Yemekten Sonrada şöy- ciyeye tırpan atılması bir oldu. Her yeni koltuk alan: — Ha.. bu da mı onlardan? Diyor; fırkaydı, emniyeti, Partiydi, politikaydı diye bir Ye bulup hemen emredi- Her tayin için soruyer. — Bizden mi?. Halbuki, ben hiç onlardan değilim. Onun için: — Bu ümit te suya dütşü!, Demekten başka çare yok! Mart Elime para geçer geçmez hemen meyhaneye odamlıyo- rum, Artık gündüzleri de içi- yorum. Başka türlü derdimi dindirmeğe imkân yok!, Rakı bastırıyor, uyuşturuyor, sindi. riyor!, Fakat, bunda da tehlike var. Rakıya alışıyorum, Alışkanlık fevkalâde filmini takdim edecektir. RENE ADORE ve WİLLİAM COLLİER tarafından temsil bu eserde Kalifornia'nın altın arayıcıları tarafından istilâsını ve büğü memleketi kanlar ve ateşler içine koyan bu altının. sebep olduğu bütün! karışıklıklarını ve bu meyanda cereyan eden fevkalâde bir aşk İlâveten SAİT EDİP ve FERNANDA tarafından yeni program ile Mösyö, Madam ve Matmazel Nezer tarafmdan yeni Atina rövüleri. Kabini devrilmesi ila hari: | Siz > Buakşam MAJİK sinemasında BÜYÜK GALA OLARAK görülmemiş zengin ve çok şen İZDIVAÇ LiMiTED ŞiRKETİ (Mariage Limited) Sözlü, danslı ve şarkılı OPERET - VODVİL Heyeti temsiliyesi başında: Fevkalâde güzel bir yıldız CHARLOTTE SUSA - meşhur bir artist GEORG ALEXANDER - Jön prömyelerin en sevimlisi WERNER FUTTERER bütün İstanbul halkı bu harikayı gidip görecek ve yürekten gülecektir. İlâveten: P.D.C. halihazır dünya havadisleri arasında: Çin, Japon muharebesi ve dehşetli « iler le bir tışarıya çıkarız. Bir otomo- bil gezintisi yaparız. Bak, hava ne güzel? Bahar geldi, ağaçlar çi geklendi. Şöyle biraz temiz hava alırız. Fena mı? Ah, benim güzel karıcığım... Haydi sil şu göz yağ Doğrusu baş başa yemek çok enfes oldu. Kocamm gözlerinde ilk seviştiğimiz günlerin ışığı var, Doğrusu bir türlü şikâyet edemi- yorum. Tam çerezde idik. Hizmetçi iki telgraf getirdi: “Üç defadır sözünüzde hulfe- | diyorsunuz. Bu yaşta benim için bu yeni âdetler hoş görülecek şey ler değildir. Bir daha buraya gel diğim zaman, hiç karşılamağa lü- zum görmemenizi bilhassa rica ederim.,, Amcanız: Leopold İkinci telgraf: “Efendim, eğer yarma kadar müsveddeleri getirmezseniz, mu- kaveleyi feshetmek mecburiyetin- de kalacağımı arzederim.,, Kitapcı Abel Kocam dedi ki: -— Canım sen merak etme. Amca ihtiyardır, hiddeti çabuk ge gi müsveddeleri yetiştiririm. ç — İstersen, gezmeğe gitmiye- imde, şimdiden otur yaz. —A a, a, seninle böyle güzel havada gezmekten vâz geçmek Nasıl olur. Cicim?.. Gel öp beni Benimle mes'utsun değil mi? — Çok... Biliyorum ki kocam bu defa söyliyor. Gece sabaha ka- dar yazacak. Öğleden sonra otomobil gezin tsi de pek hop. Hulâsa erkekle rin bazı kusurları var amma, ka. RADYO | “Bugünkü program ISTANBUL (1200 m. 5 kilovat) BÜKREŞ (3942 bim konser, 19 Göte hakkın, 1940 gramofon 20 konser. ep (560,5 m.) masahabe, 15 19,30 ope "VARŞOVA (1411 m.) 18/05 sa — 1810 da konferans VİYANA (517,2 m.) 19,25 nde jarnal, 19,32 klise musikisi, 20, komedi, 21,30 haberle, 21,45 a) musikisi, .İHTIİRA İLANI “Kibrit kutularının (defterlerinin) islâkı «hakkında istihsal olunan 214-932 tarih ve 749 numerolu il tira beratı bu defa mevkii füle kon mak üzre nhere devrüferağ veya i car edileceğinden talip olanların Gs latada Çinili Rıhtım © Hanında Ro- bert Feriye müracaatları ilân olu- nar, Beyoğlu 3 üncü 'hukük hâkim liğinden: Türkiye Sanayi ve Maadis Bankasının Beyoğlunda Mısır apar. tımanı altındaki dükkânda icrayi ti caret etmekte iken oradan çıkarak elyevm ikametgâhı meçhul olan Ma dam Pegof aleyhine açtığı alacak da vasının 183.932 tarihli muhakeme celsesinde müddeaaleyhin ilânen vu- kubulan tebligâta rağmen mlkeme- ye gelmediği anlaşıldığından haklan da giyaşi kararı ittihaz olunarak mu- hakeme 25 nisan 932 tarihine müsa dif pazartesi günü saat İl e talik o- lunduğundan mümaleyhanın mez- kür gün ve saatte mahkemede hazır bulunması ve aksi taktirde hakkında muamelei kanuniye ifa olunacağı Hukuk işleri Usuli muhakemeleri ka dınların ne hoşuna gidiyor bilse- niz. | nununun mevaddi mahsusası ahkö- muna tevfikan ilân olunur. Yangın Hayat Nakliye Kaza Otomobil ANADOLU SİGORTA Teşkilâtı tamamen Türktü: ADRES: 4 üncü Vakıf Han başlamak, geceyi yarıla- elemi, Buna da para yet- miyor. Avuç dolusu para ile meyhaneye girmek, meteliksiz çıkmak lâzum ki kendi kendi. me: — Oldum., Diyebileyim!. İçkinin daha ucuzu ve.. da- ha ağırı lâzım! Kurşun gibi mideye insin; şarapnel gibi da- marlara ve beyne dağılsın!. On beş gün sonra İlki üç meyhaneyi sıraladık. Bunun adına: Diyorlar. Ben de beş on li- ra taktım. Şimdi Galatasarayda | — Tezgâh başı!.. Dedikleri usulden bir yer buldum, Mezesi karın doyuru, yor, kadehler de duble. Rakısı da kötünün kötüsü. Dört tane üst üste attm mı insanı şöyle biraz hale, yola koyuyor.Zaten benim aradığım da bundan baş- ka ne ki?, Telefon: Sunmak işin çek içmek, onla fesi SİRKETİ r Müessisi İş Bankasıdır Telgraf : 20531 İmtiyaz Kurşun gibi tal Ucuz rakı!., Sürerli rakı. rim dört şart uydu mu keyr rında demektir. Yalnız bir li var, Sabahları baş ağrı zaman da en yolunu tutuyor, yi ne üst üste bir iki dubleyi boş mideye indirince ne ağrı, ne si. zi kalmıyor! Bu sabah ta tıpkı- sını yaptım: — Ver bir tane. Bir tane daha.. Bir tane daha., Meyhaneci de kaşarlanmış, — bir adam. Episini gör- müş geçirmiş. İçişim, huyum, gidişim biraz da keyfine gidi yör galiba?.. Yalnız bir defa: Paraları ne zaman uçlana can ağabey.. D. Bir defasında da: — Dayanıklı içiyorsun amma, çekirdekten yetişme değilsin galiba! Diyerek sordu: — Sen nasıl düştün buraya? rma. Geçl,