Komprime FANTEZİ onam sabır mahsulü oldu inu söyleyenler, dehayi sab- den dervişin postuna otur- istediler, Eserinin üzerine panıp senelerce Madonnala- n kirpiklerini kıl fırça ile te- teker işleyen dünün sabur, yıtsız ve mükemmel san'at- “rı bu postun üzerinde refa- in ve eraniyetin U tadını eme ne müzelerin o koridorlarına İtrleşti. Acul, sinirli ve yaşa- ak hırsının O buhranı içinde ünalan bugünün çocuğu ya- dığı asrın manasını anlayın- 'a kadar kendisini mezarı- başında buluyor. Kilomet- *len, santimetreye (inen bu #safe dahilinde görülecek iş- ini sür'atle tesviye (ederek det ıztırarındadır. Asirm san ârı san'at eserini çabuk yap ik mecburiyetinde. Seyirci in de san'at eserile meşgul ola vakti kısadır. Hayat ekspresle ilerliyor. mun için eseri san'atm Seyi 'Ye yutturulabilecek bir kom- ime halinde ihzarı lâzım ge- or. Zamandan tasarruf, ha- ittan iktisat etmek. Yirminci asrın çocuğu me- eleri atlayan bir pilot gibi. utleri kısaltan motör haj da kısalttı. Doğum ile ölüm ımdaki daralan bu hattı üstakim üzerinde cambazlık fen modern yolcu çok yüklü. ri, İşte san'at eserini bir yudum içmek isteyen bu koşan yol- un böyle çok acele işi var. m'atkâr da enstantane eser- ifade etmek istediği ha- esini boşaltmak için elbet- istical edecek. Bu sür'at ve ine asrının bu baş döndürü mahşerinde müntehaya doğ bu tehalük karşısında mu- dına eren derviş gibi modern İhinin postnişin olarak tes- hbedest olacak ne vakti var, tahammülü. o Yirminci as- san'atkârı komprime imhl Elif NACİ Dar kapı Güzel san'atlar: akademisi an Ümit Bey “Andrö de,, in Dar kapı romanını ter he etmiştir. Bu kitap has- ve mütefekkir bir kadın ru da aşkla aşkı ilâhinin kanlı “cadelesini ve dünyayı inkâr *min ademe nasıl bedbaht perişan olarak gittiğini gös mektedir. Aslı yetmiş dokoz tabolunmuş ve bütün li. | lara tercüme edilmiştir. Kitabın üstünde şu cümle “Kari! bu kitabı oku, o an analayacaksın ki en bü- hikmet ölmeden evvel öl- değil hayatı yaşamağa lâ- bir hâle getirmektir.,, “Dar Pıdan girmeye gayret ediniz, Luka xn 24 A. Mitat B. Memleketimize | Art Decoratif sında yenilikler getiren kıymetli erimizden Ahmet Mitat Beyin tel san'atlar akademisinde müm muallimliklerden birine tayin edi fi haber alınmıştır. —ese— Bir hediye İspartada Gazi Hazretleri. heykellerini imal ve regze- heykeltraş Kenan Ali Be- İsparta halkı tarafından su- i mahsusada dokunan nefis halı heykelin resmi küşadı rası olarak kendisine gön- lmisti MILLIYET o ÇCi”"A “ Michel Ange'in Aşkı rin arasında beni seçen seni... Evelce gözlerime böyle göründün, şimdi de beni teselli etmek için kalbime böyle görünüyorsun. İşte bundan dolayı bütün kaygularım arasında beni dü- şünen senden bu hediyeyi alırken sa na teşekkür etmek için yazıyorum. Çünkü senin güzel ve diri ibdalarına biçare bir takım resimlerle mukabele etmek büyük bir hodpesendlik, bü- yük bir utanmamazlık olurdu.,, Michel-Ange işlerile meşgul ol- mak için seyahate çıktı. Yedinci Clemeut'un vefatına ka- İ dar Floransadan uzakta kaldı 1 de Clemeut'un vefatı üzerine Vi torin o Santa oAÂnna o manastırın- da ikamet etmek üzere Romaya git- ti. Ve ölümüne kadar orada kaldı. Michel-Ange onu görmeğe giderdi. Vitoria onu düşünüyor, hayatına biraz şataret ve sükünet vermek isti- İ| yordu. Michek-Ango hediyeden hoş- Michel - Ange Michel Ange Vittorin'yi. sevdiği zaman altmış üç yaşında idi. Vitto- ria'da kırk üç. Michel-Ange'la Vitto- ria'nın aşkları hodgâm ve şehvi bir i ui aşkı, şefkat ve mer- a müstenit temiz ve ilâ- Vittorin 1492 de doğmuş, ailesi Italyanm en asil Vitoria on yedi gok sev: di Vittoria'nın sadakat ve muhabbe- tine mukabil kocası onu daima aldat- tı. Hem de Napoli halkının gözü ö- nünde ve kendi evinde, 1525 de koca sı ölünce Vittoria büyük ve teselli bulmaz bir mateme girdi. O kadar ağladı ve dövündü ki bütün mevcudi yetini dine hasretti. İtalyanın yakın adalarından birine çekildi ve bir ma- mastır baya yaşamağa başladı. Vittoria Michel- Ange'le tanıştı. Bu tanışıklık her ikisi için de yeni birâlem oldu. 1535 de başlayan bu muhabbet 1538 de kuvvetlendi. Sağ- lam bir samimiyet havasi için de de- vam etti. Bu çok vakur bir muhabbeti. Vittoria Roma'da Monte Pincio'nın üstünde San » Silvestro'nun Capite manaslırında o oturuyordu. Monte Cawallo'da da Michel - Ange ikamet ediyordu. Vittoria ile Michel - Ange pazar günleri San - Silvestero kilise- sinde buluşuyorlardı. Papas onlara 5. Paul'un dualarını okuyordu. Vit- torin Michel.Ange işte böylece iman âleminin kapılarını açtı. ittoris'da da şiir hevesi gittikçe artıyordu. Dini ilhamlar altında yaz dığı ruhani şürlerin Michel-Ange'e gönderir ve Michel - Ange bunlarda Vittoria'ya | gönderdiği ş çenktnba bakınız nakadar şayanı dik- tiz “Ölmek üzere bulunan ihtiyar kal bimi hararetli bir aşkla hayatta tu tan, bütüm zevklerin ve nimetleri; içinde ve bu kadar necip şahsiyetle Tenkit | | İsnmıyorVittoria'da ona bazı hediye- er göndermek zanfına mağlüptu. Fa kat ihtiyar Michel. Ange ona bu zev ki vermekten daima imtina ederdi. Vittorin vefat etti. Michek-Ange ölür ken onun baş ucunda idi, Bu ihtiyar Michel -Ange felâketti, Vittorin'nın ölümü olan Michel.Ange ona karşı olan mu habbetinin ne kadar afif olduğunu gösteren şu sözleri söylemiştir. “Onun ölümünü görmüş olduğu- #nu ve elini öptüğüm halde alnını ve yüzünü öpemediğimi düşünmek beni muztarip ediyor. Ölüm büyüjk bir dostu elimden aldı.,, “Eğer benim çekicim, sert kayala ra gâh bu gâh şu şekil veriyorsa © bu hareketi, kendisini sevk ve idare edenelden alıyor. O yabancı bir kuv- vetin tesirile kat semada dikilen ilâhi çekiç hem kendi güzelliğini hem de başka gü- zellikleri srf kendi kuvvetile halk eder. Hiç bir çekiç, başka bir çekiç olmaksızın meydana gelemez. B: bütün diğerlerini yaşatır ve örs zerine indirilen darbadan, çekiç ne kadar fazla kaldırılırsa o kadar uv- vetli olduğu gibi buda benim üsti de semayn kadar kalkmıştı. Bu & bepten dolayı” eğer ilâhi ocak bana müavenetini bezledecek olursa bu çekiç, eserimi iyi bir neticey: meme medar Şi dar o, arz üzerinde yegâne idi. O bu dünyada büyük faziletleri ile fazileti nin şanını ilâ ediyordu, Burada oca- ğin görüğünü tahrik eden kimse de yoktu. Şimdi cennette bir çok mua- vinleri olacaktır. Çünkü orada fazilet kendisi çin aziz olmayan kimse yok tur, Şimdi cennette gürültü tahrik edecek birisi bulunacaktır. Burada faziletlerin dözülmüş olduğu ocakta hiç bir yardımcı yoletu.,, Diğer bir Some'si daha hisli, da- ve aşkın ölümüne karşı za- ferini ne güzel anlatıyor: “Benden bu kadar ahlar koparan vücut, âlemin benim ve kendisi ma sarlarından gaybolduğu zaman ta- biat hicap etti, Bütün kendisini gör- müş olanlar ağladılar. O ölüm saye- sinde henüz elde etmemiş olduğu ihireti Feth etti, Yeni mimari Güzel san'atlerin hemen her şl- besinde asrımızın damgasını görü; rüz. Her gözün görebileceği vuzuhla sezilen bu bariz degişiklik bilhassa mimaride her halde daha ziyade şayanı dikkaltir. Sergilere, konserlere ve temsillere inhisar € den bu yeni varlık nihayet dekoru aşarak açık havaya çıkmış ve tabia- Lin göbeğinde anlayan ve anlamayan gözlere hayret ve takdir veren bir eyer an de te celi etti, t ve min yaptığını pergel ve çekiç te yaptı, Son günler. de henüz harçları kurulmamış bina lar, apartmanlar, âbideler, yeni bir kostumla sokağa çıktılar. Kılasik zevk bitlabi bu yı dı. Dudakları bül kildi ve istifhamlar kıvrıldr. Şimdi bu meselede hemen hemen gerek hal kın, gerekse münevverin kafasında uyanan merakı tatmin eden yazıla. rın, kitapların, neşriyatın vücudüne pek ziyade muhtaç olduğumuz bir zamanda ötedenberi Türk kâriinin Na vaa muhabet ve teveccühünü kazanmış olan Celil Esat Bey “Yeni mimari, adlı bir kitap neşretti, Ötedenberi farsat buldukça “ Modern San'at ,, aleyhindeki fikirlerini neşreden Ce. lâl Esat Beyin bu kitabı yeni bir an- layış, yeni bir iman halinde karileri- ni sevindirdi. Meselâ şu satırları o kursak Celâl Esat Beyin fikirlerini değiştirdiğini derhal anlayabiliriz. 3. “Sanayiinefize mektebinde açılan. mimari kısmı kırk elli senedenberi hayli mimar yetiştirdiği halde netice son vakta kadar hâlâ değişmemişti. Çünkü tedrisat ayni zihniyetle de vam ediyordu. Talebe senelerce Par- tenonun sütun ve nı Koren tiyen yapraklarını ve bir Yunan mı bedini çizmekten başka birşeyle meş gul olmıyordu. Onların müşterileri ti var. Binaenaleyh şehir ıslah edil. kandırabilmek için gösterecekleri ci Gili nicili gayri kabili simleri yapı madılar. Bu itibarla ise irüyor, İlerliyor. Fa- | | | tatbik bina re- | mazhar olamıyacaktır.,, Hülâsa ki! inn başka bir işe yara | şayanı dilekattir, eh Sanayiinefi | mek kabil olabi | da her yerde böyledir. Elverir ki son 20 TE: “Geçen hafta Paris'İO31 sonbahar sergisinin açıldığını habek | verdik. Bu sergi Fransa'da vesmin iktisadi buhranla olan münasebeti noktai na- zarından çok şayanı dikkat bir man zara arzelmiştir. Resimle | iksadi buhranın bu kadı ıkı bir derecede alâkadar oluşu hiç görülmemiş hiç işidilmemişti. San'atle parayı çok ay vi cephelerden görmek icabettiği hal de sonbahar sergisi maalesef san'atle para arasında gayet sıkı bir münase bet mevcut olduğunu bilfül ti. Parisin resim O satmaklı Paul guillanme ismü vardır. Bu adam diyor ki: — “Bu sergi, ve bu buhran bence | san'at noklai nazarından çok hayırlı | olmuştur. İyiyi ve kötüyü şimdi da- ha ziyade anlayabiliyoruz. Eskiden tatlı birer rüküdet için de idik fakat şimdi çalkanıyoruz. Bu çalkanış, şimdiye kadar gafil kaldığımız, birçok haki öğret- $i. Onun için hakiki san'atkârlar, bu günkü bubrana müteşekkir kalmak dırlar. Artık şu veya bu ressam le- hine, şu veya bu gazete ve mecmu- ada çıkan tenkid kılıklı yazılara kim se itibar göstermiyor. Ön beş yirmi sene evel Formu'nu bulmuş artistler bu Form'den dışarı çıkmak istemiyorlar. Bu resimlerin için de bugünkü endişe, ilham, bü- düşüncelerimize makes olacak iç birşey yoktur. Faküş yine bunlar üstat ressamlardır. Fakat bunlar be- ni alâkadar etmez. Ben ancak sene- lerdenberi resim satışının geçirdiği tahavvüle bakıyorum da san'atle pa- ra arasındaki münasebeti daha iyi kaş orum. Halki bu böyle midir? Biz, son bahar salonunun bazı şahit olduğu- muz kopyalarında resmin bu bezir- gân ruhlu satıcının iddialarında hata ettiğini vazıhan anlıyoruz. Belki res min para ila münasebetinde haklı ta rafları olabilir. Fakat son zamanlar. da resim san'atinin tekâmül yolun» daki atlayışmı sarahaten temaşa et- iliyor. Değil Fransa senelerde memleketimizde de açılan sergilerde satış olmamıştır. Meccani dersler Güzel san'stlar birliğinde ni tiyatro derileri verileceği alımrmıştar, mecca haber den mezun olan mimarlarla pratik kalfalar arasında büyük bir fark gö- rülmedi. Mimarlıkta yeni bir hare- ude gelmedi. Bilâkis Istanbul daba çirkin bina larla dolmağa başladı. Çünkü mek- ten çıkanlar mimarlık hakkında tam bir malümat ile çıkmıyorlar. Ve hariçteki diplomasız kalfaların tatbi- | kattaki tecrübelerini de haiz olmuyor ket için Avrupaya gitmesi Üzerine alaylı kalfalara tefevvuk ema- i göründü. Vejiş yavaş yavaş #nektepten mezun mimarlara geçti. Şimdi artık diplomastz hekimler ve Cozacılar gibi diplomasız mimarlara da bina yasak oldu. Artık Güzelsan- atler akademisi memlekette yapıla. «ak bütün binaların çirkin ve fena nalarından husule gelecek mes” uliyeti üzerine almış bulunuyordu. , Sonra Celâl Esat Bey bu kitabın. da kılâsik tedrisatm ancak bir malü- mat ve tarih kabilinden öğretilmesi ihtimam edilecek bir mes'ele olduğu. mu ve işte bu sebepledir ki asrın te. Hikkilerine göre şimdi bütün dünya. da mimaı ne gibi bir gayeye doğ ru gittiğini bilmek | lâzimgeldiğini söylüyor. Bu kitabı da o maksatla yazdığını ilâve ediyör, Celâl Esat Beyin noktni nazarına göre bizde mimarlık, iki asır evveli. ne kadar zamanm ibtiyaçlarma ve telâkkilerine hem ahenk olarak git. miştir. Hayreddin, Sinan, Mehmet ağa gibi mimarların yanında çalışan. lar için cami hamam, dar baklı olduğunu anlamak pek ko. laydır, Zira yalı, konak; köşk, ev gi. bi binalar dülgerlerin eline berakıl. mıştı. Bugün bile kalan yadigârlar.| dan gözlerimizin önünde feci bir mi. mari harabesi mevcuttur. Beyin let- Bundan sonra Celâl Esat “mimar, arlık köhne fikir ve lerden azâde olarak zamana uyan #ekilleri aramağa mantıka mantık ve hakikat yolundan gitmeğe mecbar ol du. Yeni fen usullerine göre yeni bir plân düşünmek mecburiyeti altında kaldı.,, diyor. Bütün bunlar gösteri, yor ki artık Celâl Esat Bey yeni san'atı bir züppelik şeklinde telâkki #tmiyor. Velhasıl kitap baştan aşağı yeni mimarinin nasıl bir ihtiyaç için de doğduğunu ve İüzümun izah ederek mimarinin gideceği yolu tayin ile kitabına hatime veriyor. , Celâl Esat Beye göre mimari gideceği yol şudur.: “Bir şehir için | e kütle halinde inşa edilmek zarure medikçe mimari tam bir inkişafa | kattir. Tenkitler Karşısında Akademi ve tenkit Bu hafta ressam Ali Sami Bu sim mektebimiz v sörlâvhası altında wriyet gaze- tesinde bir makalesi intişar etmiş- ir. Ali Sami Bey bu makalesinde Güzel san'atlar akademisi tedrisat sistemini tenkir etmektedir. Bu hu- susta mütaleasını sorduğumuz aka- demi müdürü Namık İsmail Bey a- sağıdaki beyanatta bulunmuştur: “Ali Sami Beyin bu makalesini ben de okudum. Hiç bir İsiymeti haiz | olmıyan havayi ve biribirini tut.) | yan bilgilere müstenit mülâhazalar- dan ibaret olan bu yazı ancak son zamanlardaki san'at tenkirlerinin müşterek vasfı olan bir haleti ruhi- yeyi göstermesi itibarile calibi dik- il mce indi (o tenki- din kuvvetini yapan İstinat ettiş salâhiyettir. Ali Sami Bey meşruti yetten sonra Pariste birlikte resim tahsil ederek avdet eden arkadaşları | | arasında ve memlekette kıymeti ta- ayyün etmiş bir ressamdır. Tenkit ettiği akademi resim şubesi tedrisat programları X Ali Sami Beyin bu ari ile memleketimizi: at âleminde en maruf olan bütün şah siyetlerini toplıyan bir talim heyeti | tarafından uzun senelerin tetkik ve tecrübesile tespit ve tatbik edilmek- tedir. Şimdi noden dolayı inanalım ki Ali Sami Bey doğru görür ve doğru düşünür de on iki ressam ve mual- limden mürekkep olan bu heyet gö- remez ve düşünemez. Bakmız daha mükemmeli de var. Tenkit, mimari şubesi tedrisat şubesine de şamil. dir, Bir mimarın nasıl yetişebilece- gini, mimari şubesi tedrisatını idare eden mimar, mühendis ve müderris ten mürekkep on sekiz kişilik bir ta Him heyeti bilmiyor da, bumu mimar lik ile hiç alâkası olmıyan © ressam Namık İsrasil Bey Ali Sami Bey biliyor. İşte bu ten- kidin zaafını yapan mantıksızlık bu- radadır. Yalnız biraz evvel söyledi- ğim gibi endişeyi mucip olan nokta herkesin kendisinde her şeyi tenkit etmek cesaretini © göstermesi ve bu Mubaliliğin matbuatta o misafirper- verlik görmesidir. San'at vadisi git- tikçe her aldına esenin dal kesip çam da verdiği ve etrafı çıtsız, kim sesiz hakiki bir vadiye benzedi. Ali Sami Beye cevap verecek değiliz. Yalnız bir kütüphane salonundaki sessizliği, bir boşluk sanarak yük. sek sesle konuşan bir kimseye hitap eder gibi kendisine; “Beyefendi bu- rada çalışanlar var. Yüksek sesle ko muşmayınız.,, Demek isteriz. Makedonyada resim sanati Bulgaristanda “La Mac&- İine,, ünvanlı bir albüm vücu- de getirilmiş, ve bu albüm va- sıtasile Bulgar resim san'atı. nın tarihi tetkiklerile o meşgul olunmaktadır. Bu albüm iane- sile şu malmat elde edilmekte- dir. Makedon'yada resim ve bil- hassa dini tablolar san'atı, oy- macılıkla müvazi bir o surette inkişaf ve tekâmül etmiştir. Bu iki san'at dini ihtiyaçlara te- kabül ettiği için biribirinin lâ- zımı gayri müfarikidir. Dini resimler san'ati, en ziyade Bul- garistanın Türk hâkimiyetinin başlangıcı ve ikinci devresi zamanında si mikyasta inkişal olmuştur. Makedonyad. sim mektebi xıu inci asırda baş dalığı ihtim, uvvetlidir. Ma kedonyada doğan © resimcilik bugün Bulgar hudutlarma gi- ren en genç resim mektepleri- nin esası teşkil etmektedir. İktibaslar: — Peştrde çıken Henry Ford dünya şöhretlerin- den biridir. Dünyanın en zenginle- rinden olan bu zatın faaliyeti de sa dace otomobil fabrikalarının faaliye- tine münhasır kalıyor. Ford ayni za maanda iktesat doktor, münekkit, muharrir, hulâsa Amerikakların tabiri ceçbile “Âlirni kül, dür. Mutavassıt seviyede bir A merikalı bu sanayi adamından daha İ kudretli bir salâhiyet tanımıyor. Geçenlerde Detroit'te bir piyds oynanmıştı. Duvarlara yapıştırılan İ büyük ilânlarda şu cümle vari: piyesin âzim bir rağbet kazanmasına Ford'un Amerikan gazetelerinde her gün muhtelif mevzular üzerinde beyanatı intişar etmektedir. O ka- dar ki artık kendisi de her şeyden bahsedebilmeğe kendisinde salâhiyet görmektedir. Meselâ bir gün çok yaşamak için ne yapmak lâzım geldiğni soran ga- zeteciye, sabahleyin saat altıda ya- taktan kalkmak, ve sütlü kahve içe- cek yerde bahçeye inip çiy havuç yi- dolaşmak kâfi geleceğini söy ış! M. Ford herkesin evinde mutla- ka bir bahçe bulunamıyacağını unut müş olabilir, Fakat bu küçük zuhul gazetelerinin bu kıymetli beyanatı iri harflerle neşretmeleri- ne mâni olamamıştır. İçki, sigara Ford'un babası namuslu bir ame Ie idi. Ekseriya mektepten kaçan, derslerine hiç dikkat © etmiyen oğ- lundan memnun değildi. Muttasıl ğlunan tenbelliğinden şikâyet e- dir, bu tenbelliğin istikhali üzerinde muzir tesirler bırakacağını söyler du rurdu. Hakikaten de Ford kırk ya- şa geldiği zaman, fakir bir demir-| Hal Gi smelesinden başka bir şey olama- mışt. Altmış yaşına geldiği zaman, Det roit Newes gazetesi, birinci sahife- sinde bugünkü milyarderin bundan tam yirmi altı sene evvel aldığı bir mektubun © fotoğrafisini meşretti. (Ford bugün 66 yaşmdadır) bu mek tup bir şirket müdürü tara- fından kendisine yazılmıştı. Şirket müdürü 5 dolar, 25 seniten ibaret olan eski istikraz öden. ye niden talep edilen 7 dolar, 70 sentin şirket tasarruf kasasından verilemi- yeceğini bildiriyordu. Talikli adam Ford'un iş âlemine atıldığı ilk günlerde bir muhasebeciye ihtiyacı oldu. Couzens isminde birisi hizmeti ne girdi. Bu delikanlının asıl işi baş ka yerde olduğu için, akşamları gün de bir iki saat Ford'un hesaplarma bakmağı kabul etmişti. Ford ise mu- basebecisine para vermediği için, Co uzens maaş yerine, her ay sonunda Ford'un kurduğu şirketin birkaç hiz Muhasebecinin y hisse senetleri de ra edermiş? kei Ford'un eski muhasebecisi olan Couzens bugün Mişian hükümeti dahilinden intihap edilmiş âyan âza sıdır. Sekiz sene evvel, Ford'dan al dığı hisse senetlerini tam 27 milyon dolara sattı, Görülüyor ki Couzons arkadaşlarının alay ettiği kadar fena bir iş yapmamış, Bir de talihsiz Bir adam Ford, iş âlemine girdiği ilk gü lerde, küçük bir bakkal dükkân sahibi bon Ogmer” dün vermesini ve şirkete görmesini istemişti. Bakkal bu teklife kalkaha larla güldü ve Ford'u kapı dışarı ot ü sene sonra aynı bakkal, bu kadar büyük bir fırsatı kaçırdığı > inden © intihar etmiş- Detroit'nın diktatörü Ford'un bütün dünyada büyük bir nüfuzu var. Fakat bilhassa fab. rikalarının bulunduğu Detroit hükü. meti dahilinde.. Bu fal 6l etti mi, Detroit e hepsine de yük- verdi. Muhteşem ber. ber dükkânları © açtı ve eskiden bir tras 40 sent iken Fard hu maras VA Zavallı Ford.. PESTİ NAFLO dan — sente indirdi. Bu salonlar müşteri lerle doldu, © boşandı ve Ford'a da €poyce para bırak. Bu teşebbüsten son derece mem- nun olan Ford bu sefer kasap dük- kânları, tahafiye mağazaları ve ©c- zaneler açtı. Hep sipi tatbik edi rekabet edilir mi? Iflâslar çoğalınca, bu zevat vazi- yete bir çare bulmak üzere, birkaç içtima o aktettiler, Ve bu içti Ford'u da çağırdılar. Manmafih se Ford'un içtiman geleceğini zan- netmiyordu. Münakaşalar son dere ce hararetli bir devire | gelmişti O serada kapı | açıldı ve Ford içeriye girdi. Hiç bir şey söylemeden kür- süye çıktı da, dı X — Efendiler, niçin bu kadar te- lâş ediyorsunuz ? Eğer iflâs ettise- niz, bana geliniz, ben hepinize de iş veririm, Ve cevap beklemeden çıkıp git & iman kir İane yok! » Ford daima kendi fabrikalarına imalgerdesinden olan bir otomobille dolaşır ve bu otomobili kendisi ida. re eder. Arkasından da kendisini iki muhafızı takip eder. Ba muhafızla, günde sekiz saat çal di dolar yevmiye dırlar, Bu zarfında muhafızların sigara ve kullanmaları memnudur. Hattâ rikalatrında da sigara içmek © sureti kat'iyede yasaktır, siyara işin amele en çıkarılır, Ford kat'iyen iane vermez. Galiba prensipleri, hattâ ha. yir müesseselerine © bile muavenet. ten kendisini mesicdiyor. Sadaka yok! Büyük, küçük herkes çalışma. ht Her şeyden evvel! Amerika! Ford koyu bir milliyetper: Amerikan olmıyan şeylerden iğre. nir, Birkaç sene evvel bir Avrupalı antikacı Ford'a bir takım kiymetli antikalar telif etmiş. Ford sormuş — Bunlar Amerikan © antikaları, mm? N — Amerika © yeni bir memleket. tir. Antikası olamaz. Fakat ihtiyar Avrupanın. Ford sözünü kesmiş: — Öyle ise beni alâkadar etmez, demiş Ford'un Avrupa mahsulâtmdan sevdiği yegâne şey çiğan müzikası. dır. Detroit'de oturan bir çingenenin yeni bir çocuğu doğmuş ve çingene Ford'dan bu çocuğun manevi babo- lığımı kabul etmesini rica etmiş. Ma amafih Ford'un böyle bir şey kabul etmiyeceğini zannediyormuş. Bir de bakmış ki Ford bizzat | gönderdiği bir mektupla manevi babalığı kabul etmiş ve bir de çek göndermiş... Zavallı Ford kimseler Ford'n imrenirler. ki bu zavallı adam hiç de mes- ut değildir. Çünkü Amerikan sosye. tesi onu kabul etmiyor. Yeni yanın dört yüz münevverden ibaret sayılan hakiki | Aristokrat sınıfı Ford'u aralarına almıyorlar. İngiliz Veliahdi Amerikadan ge- gerken Ford'a misafir olmuştu. Bu ziyaret bile K—'un gaye bildiği e- melini tahakkuk ettiremedi. Bir kahve garsonu şiş, bir figüran sinema artisti olma- sını ister. Zavallı o Ford da sadece Vanderbildt'in bir çayında bulun- mak istiyor. Türkiyede Ucuzluk Belgratta çıkan Vreme gazetesinde bir mektup Belgratta çıkan Vreme gazetesi- nin Türkiye muhabiri M. George Bukilitza, gazetesine © yazdığı bü mektupta Türkiyede hayat pahalılı- ğma karşı yapılan mücadeleden bah- sediyor. Muhabir bu yazısında Türkiyede ki hayat pahalılığını 1928 e nazaran yüzde otuz daha © ucuz bulmakta dar, — iye gün (geçtikçe âzirm .bir nispet dahilinde inkişaf etmekte dir. Bugünkü vaziyetinde çok mik- tarda buğday ve kasaplık hayvan it raç edebilecek haldedir. Şimdilik ex iyi müşterisi Yunanistandır. - Şüj siz Türkiye harici (o ticaretini diğer memleketlere de teşmil edebilecek. tir, Muhabir Türkiye'deki hayat paha ılığından bahsederken, bir kilo ek- meğin 7, bir kilo etin 35 - 40 kuruş olduğunu yazıyor ve bu fiatleri Bal- kan memleketlerindeki fiatlere e t ederek, ucuz bulmaktadır. Bu- Danla borakar Türkiye Naygiz daha ziyade ucuzlatmak için büyük mesai sarfetmektedir. Muhabir kira bedellerinde, vesai & nakliyede, inhisar maddelerinde ve sairede yüzde on ve yirmi tenzi- Ht yapılması hakkında Kastamonu 'meb'usunun meclisteki teklifine te mas etmektedir. Eğer bu teklif na. zarı dikkate alınırsa, Türkiye'de ha. yat bütün diğer Balan memleketle- rinden daha çok ucuz olacaktır. Ma kalesinin sonunda, Gazi Hz. ile m sai arkadaşlarınm Türk iktısadiya- tmm müyazenesini temin için yorul mak bilmez O gayretlerinden ve bu vadide cide edilen matlüp neticler. den “ z