SMilliyet | Asrın umdesi «Milliyet» tir. 25 TEŞRİNİEVVEL 931 IDAREHANE — Ankara cadde- si No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, stanbul, Telefon numaraları: 311 — 24312 — 24313 ABÖNE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş | 750 1400 1400 2700 aylığı Gazete ve matbaaya ait işler) müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânlarım mes'uliyetini kabul etmez mata göre bugi men bulutlu olacak, ri ) ekseriyetle cenup ve garp istikametlerden o mutedil kuvvetle esecektir, 24/10/931 tarihinde h va tazyiki 766 milimetr. asgari suhunet 9 azami Su hunet 19 derece kaydedi! miştir. Bir ayak evvel Başlasa! Otomatik denilen telefon üç güne kadar İstanbul tara- fından işlemiye (başlıyacak. Doğrusu fennin bu güzel keş- fine hayran olmamak mümkün değil! Bizi vakitli vakitsiz mükâlemelere müdahale eden (bazı telefon memurelerinden o kurtaracak Çünkü son zamanlarda bu ha- nımlar tahammül rekorunu he pimize kırdırdılar. Aradan bi- raz daha geçerse, telefonları kırdırmalarından korksak yeri Tam siz görüşürken mü- kâlemeyi kesip: — Hangi numarayı? Diye sormaları kadar insanın sinir- lerini berbat eden ne vardır? Biraz sıkıştnız m cevapları hazırdır: — Siz kapatınız onlar sizi ararlar!. Bu kadar kaygusuz- luk, fütursuzluk ancak bu ha- nımlarda görülebilir. Ben zan nediyorum ki; bunlar alelek- ser roman okumakla dürler. Müfettiş namile de kim senin: bakıp gördüğü yok! Telefon şi:keti de seneden se- işsiz neye fatura göndermekten baş | ka y düşünmüyor... Bu Yerait eltmdereğer. görüşebilir seniz ne mutlu. Onun dir ki otomatik telefonu dört göz le bekliyorum. ziyade ilerler de bir de bize lü zum kalmadan kendi kendine görüşen telefon aletleri çıkar- sa o zaman dünyada o rahat edeceğiz Yayaları kaldırmalı Paris'te de bizde olduğu gi bi otomobil kazaları olur Paris'in İstanbul de Milliyet'in Edebi Romanı: 59 BAŞI DÖNÜKLER Reşit Beyin odasından zil Sttü, Bir dakika sonra hademe Ahmet Nebille Refik Cemali çağırıyordu. Reşit Bey çok (keyifliydi. Yüzü gülüyordu, Evvelâ Refik “Cemale sordu: — Ey,'piyâsa haberleri nas sıl? — Fena, beyefendi, iflâsla. rın arkası alınamıyor. — Yazıcı zade ticarethane. si? — Onlar şimdilik — iflâstan kurtuldular. İki bonoları pro- testo edilmişti. Bugün üç bu- çukta ödemişle Ahmet Nebi xe karıştı: akat on beş gün , kızararak sö- sonra daha mühim tediyeleri varmış, Reşit Bey, sorar gibi, Refik bilmiyen ve | meşgul. | Hele fen daha | â | le duba üstünde! MİLLİYET ki Sıhhi bahisler Kanda azot.. Azotemi Azotemi, kanda azot, üre bulunması. Bu biraz koyu, il- mi bir söz, İzah edeyim, Üre, İ yediğimiz şeylerin vücudümüz v kalan tortulardan bir tane- i.. Bu alelâde böbreklerin va- sözel dışarıya çıkıp gidece- ği yerde vücudün içinde topla İnip kalıyor. Sıhhati yerinde o- lan bir kimsenin kanındaki üre nin mikdarı litrede yirmi santi gramdan elli santigrama kadar dır. Bu mikdar elli santigramı | geçti mi, kanda üre toplanma İ ğa başlamış demektir. Bu ar- | tış hastaları telâşa düşürür. Di İ ne kadar buna kimse ehemmi- yet vermiyordu. Çünkü vücut- | te yaptığı arızalar, o arızaların | akibeti bilinmiyordu. o Bugün lsboratüyurlar bunu bulup mâ”) dana çıkardı. Şimdi herkes id- | rar, kan tahlil raporlarma bir | heyecan ve helecanla göz gez- diriyor. Rapor sahifelerini a- çarken içi titriyor. On beş gün evvel kanında 60 santigram ü- | re vardı, Şimdi?.. Gene o kadar mı bulunacak... Bir tetkik, bir teşhis usulü meydana çıktıkça bir telâş ve heyecan memba olur. Bir rad- | yografı plâğından, kan damar larında (o tansiyonun © yüksel ni gösteren rakamdan kor- sine varmak ne haddine! Ora İda günde veya iki günde bir | kaza olursa öpüp başlarma ko- İ yarlar.. Paris'in kaza ciheti den İstanbul derecesine varma sma imkân o var mı?. Buna| rağmen orada da bu kazaların | önüne lüyor. Bir kısmı havayi yol- lar, diğer bir kısmı yer altın- dan tuneller açmayı teklif edi- yor. Bütün bu şekilleri mütalea eden bir muharrir bu cereyan İ lardan aldığı fikir hülâsasını İ şöyle ifade ediyor: | — Kazaların büsbütün önü ne geçmek için yayayı ortadan kaldırmalı!.. Dünyada ne zavallı adam- İlar var.. Paris'in yüksek ser bunu yeni bir fikir olarak ortaya atıyor.. | Efendim, bu bizde seneler | denberi keşfolundu.. Otomo- billerin yaptıkları hep, yayala- İ rı yok etmek değil mi?. Unkapanı köprüsü Unkapanı köprüsünün bazı: wa gekieileri işiitiniz wi). Gib li tarafındaki istinat duvarı yı- | kılmış... Üstünden kimse geç- İ nesin diya rim deliği azını lek “Kipaş keyiseüimişler zaktan baktınız mı i eski bahçe duvarları © vardır, sik bir yağmurda göbek verir, ikin ci yağmurda yıkılır. Bahçe da tabak gibi ortaya çıkar. Şimdi Unkapanı köprüsünün deliğin. ön Halidi 'sönszürüsi * böyl öleli Galiba Karaköy köprüsün- den bedava geçilmeğe başlan. ması üzerine Unkapanı köprü- sü içerledi... Oda üstünden kimseyi geçirtmek istemiyor. Köprü olmak kolay m: ya! He U- FELEK İbrahim NECMİ | | — Evet, efendim, piyasada söylendiğine göre on beş gün | sonra yirmi bin liraya © yakın bir para tediyesine © mecbur | muşlar | Yat. İ Ahmet Nebil bu | adeta ürktü. Reşit Beyi; | ne baktı: O neş'esinden hiç bir şey kaybetmemişti. Yalnız yü. zünde bir taaccübün izi sezili- yordu | — Ey, başka | var, bakalım? Refik Cemal, piyasanın u- mumi gidişini gösteren bir ta- kım malümat verirken, Ahmet | Nebil düşünüyordur. Tahmini | doğru çıkıyor | gibiydi. ihat İlhami ile Yazıcı zade, Reşit Beyin nüfuz ve itibaran- | | dan istifade ederek ilk tehlike | haberler ne eçmenin çaresi düşünü | lu: İ zıcı zadenin iflâsı Dr. Rusçuklu HAKKI kanları görmüyor muyuz? Kanda azot'un mikdarı yeni bir korku Laboratuvar ışıkları yalnız ba şına salıverildikleri zaman an- | cak isli bir ışık saçarlar aydın atılacak sahayı tamamile ten- vir etmezler. Tecrübeyi bir kaç kere tekrarlamak, alelhusus bu teknik malümatı hastalığın a- lâmetleri ile mukayese etmek | lâzımdır. Bir radyografi midenin ağ- zında bir darlık gösterir; kin bu darlık bir teşennüçten ibarettir; oi beş gün sonra teşebbüh geçer darlıktan eser kalmaz. Bir sinirlide damarla- rın tansiyon'ru yüksek bir a- det gösterir. Sinirli rahat bir | gece geçirdikten sonra o tan- siyonu bulamazsınız. Hekimin muayenehanesine girerken bi- le çıkarkene nisbetle tansiyon | çok yüksektir. Kanda azot bulunması key- fiyeti de böyledir. Sıhhat ha- linde bulunan bir kimsenin kı da seksen santigramdan bir grama kadar azot oluyor. Böbrek hastalıkları, kanda azot mikdarının artmasına baş lıca sebep olmakla beraber bu nun daha başka (sebepleri de vardır. Hattâ böbrek hastalık- larda, tansiyon çok yüksel- miş olduğu ve idrarda albomin bulunduğu halde kanda üre mikdarının çoğalması * an- cak mütevaliyen yapılan tah. lillerde devam ettiği görüldü- surette ehemmiyeti haiz o- ır. Bazan böbreklere kan hü- cum eder; esasen böbrekte de hafif bir bozükluk üzerine bu arıza da inzimam edince kanda üre artar, Perhizle ve bir müd det istirahatle böbrekler kan hücumundan kurtulur. Böbrek hastalıkları olmaz da bu kan hücumları gene tevali edebilir. Nöroartritik mizaçtaki sanların kara ciğerleri (o biraz tenbeldir; onların da kara ciğer lerinde ziyadece üre bulunur. Bu ziyadelik te geçicidir. Bu hal kalp hastalığına (o müptelâ olanlarda da görülür. Kalp has talığına müptelâ olanlar vardır ki kanlarmda 3 gram üre bulu nur, bir hafta biraz süte, bol suya devam ederler; biraz kalp ilâçları alırlarsa ürenin mikda- rı 20 santigrama düşer. Yaş lerledikçe kanda ürenin mikda- rı da artmağa meyleder. Bu dan dolayı, yetmiş yaşındaki bir adamın bir litre kanında bir gram üre bulununca onun se bebini hemen böbreklere atfet meyiz. Bazan orun hazmı yo- lunda değildir. midesidüzelince kanın bozukluğu da (düz Bazan mesanesi lâyikile bo maz, Lâzım gelen tedavi yapı- lırsa üre de tabii mikdarı bu- Tur. Bazan da çok et yemekli ürenin mikdarı artar. büftekin hecmini o azaltınca; kadar bir oburun kanında dai- mi surette bir gram üre bulu- nur, ».» İntani hastalıkların tesirile İ uzviyetin nesiçleri harap olur. İ Ve bunun neticesi olarak azot ni tehlike onlarla beraber Re- sit Beyi de tehdit etmiyor mıy dı? Ahmet Nebilin Reşit Be- yin serveti hakkında hiç bir ma lümatı yoktu, Onu evvelâ Ce- vat Beyin bir dostu, matbuat âleminin nüfuzlu bir ileri ge len adamı olarak © tanımıştı. Öz Türk'e girdikten sonra ga- zete ve matbaanın ahibi oldu ğunu da öğrenmi ba serveti ne derecedeydi? Ya- halinde bu servete rahne gelebilir miydi? Ahmet Nebil bunları düşü- nürken, Reşit Bey emir verdi: - Teşekkür ederim, Refi Cemal Bey, Yazıcı zade tici retbanesi ve onlarla alâkası o- lan işler hakkında mümkün o- lan her malümatı toplayınız ve bana bildiriniz. Gazeteye gelin ce, kısaca Yazıcı zade ticaret hanesi hakkındaki rivayetlerin | doğru olmadığını yazmak kâ. | | id — Başüstüne, efendim . Refik Cemal çıktıktan so. ra Reşit Bev o Ahme da| vesilesi oldu. | bulunduğu Yediği | PAZAR Hazreti Davut bir oğlunun doğmasını bekliyordu. İsmini e Süleyman koyacaktır. rkek çocuğu yoktu, Onun İ için doğacak çocuğun kız ol- İ masını hiç istemiyordu. Mü- | neccimler yıldızlara baktılar ve | müjdeyi verdiler: Kız değil, oğ lan doğacak. Beklenen gün geldi ve mü- imlerin yüzü güldü ku İdiği odaya girerek, elinde tut- tuğu nevzatı babasına uzattı, , hem de ne güzel re Benç Süleyman, o yaşta maşaallah nc gürbüz- artar, Bu tortuların dâ'ğredir. Grip, azo ar, tifo hümmasıda Hastalık nekahete ge Garip Badiyoterapi de ay âsıl ediyo: tahrip bunun neticesi olarak. uzviye- | tin hıltları üre tortuları ile do | ludur, Böbrekleri bozuk olan kimseler rontken tedavisine ar zedilmelidirler | temi böyle. çince bunlar da geçer. bir hâdise İni arız . Se uzun zanım, bir fe- Görülüyor ya, arıza bir. bep ç riyetle çok sürmiyecek pt bir edecek k ına delâlet dir, in tav çarçabuk zuhu lâkete sebep olac ettiğine (o hükmedivermi Bu sta hasta hekin | siyelerine ri kendi kendisini cağını kestiremez Tedaviye gelince, her halde tedavi arızayı hâsıl eden sebep lere göre olur: Söylediğimiz gi bi, sebepler Böbrek ihti- kanları, mesane © rahatsızlığı, kalp hastalığı; -Nöroartritizm, Rontken şua, Meşrubatın kifa yetsizliği ve & Gıdalardanset, balık, yumur | ta, kuru sebzeler havf İndir. Süt, sütlü — şeyler, yeşil sebzeler, hamur işleri ze çorbaları, meyvalar tavsiye olunur. Y koymalıdır; grama kadı ünde Hasta biraz yü- kuşak bulunmalı lıdır. Yorgunluk, uzviyette üre tortularını arttırır. Bu İ lerle, birinci tahlilden pılacak tahlil, ek- seriyetle, hastanm şifa buldu. | İ ğunu gösterecektir. Eğer doğrudan doğruya böb rek hasta ise iş dah zar. Hele hastalık uzu müd- İ det ihmal edilmiş olursa akibe İtü feci olur. Hastaların bazıları idr. ki üre üreyi birik rine karıştırıyorlar, idrardaki renin mikdarı kandaki hakkın. da tamamile bir fikir Öteki aşağı yukarı, tabiiye ya kın bir mikdarda olur da kan- daki üre mikdarı artmış bulu nur, Kandaki ürenin mikdarmı tayin için bir laboratuvara mü racaat etmelidir e kandaki; vermez, — Delikanlı, Muhteşem Ni- hat Hanımı adeta yakadan at- mışsın Hayır, efendim . Nasıl hayır? Kadıncağız senden çok şikâyetçi.. Hattâ bu işten beni mes'ul tutuyor. Onu gazeteye aldınız da yüzü- nü göremez olduk diye az daha ağlayacaktı. Sizi bunun için aramadı lar ya, efendim? | mi aramış. Fakat mali bir mag İ arasma kalbi bir iş te karıştı. — Asıl mühim © olan, mali mesele... Reşit Bey doğruldu: — Neden? | — Korktum ki... — Neden korktun, bakalım? | Birdenbire ileri varmış ol- maktan ürkerek şaşalayan Ah met Nebil, yalvaran bir . gözle | Reşit Beye baktı. Bu bakış o İ kadar manalıdıydı ki Reşit B. | de anladı: — Hal Bugün çelefonla a 25 TEŞRİNİEVVEL X şunu | olunma | hafif seb | lere çok az tuz | 4 ten 6| yade u- | — Hayır. Behi Nihat İlha- | 1931 Süleyman doğdu | dü! Herkes derin bir zevkle ve İ sevinçle oğlana bakıyorlar, her | kes bir türlü methüsenada bu- | lunuyordu. Hazreti Davut ta böbürlen- di: Bakın, dedi, duruşunda | bile peygamber azameti var. | — O sirada teşrifat nazırı “E | m sesi duyuldu: İ Yalnız sol elile âsa tuta- cak kadar büyüsün de. . Hazreti Davut sordu: le söylüyorsun? ü bakınız, sağ elini! muş. İ O zaman bütün g r gay- vi ihtiyari küçük Süleymanın sağ eline çevrildi. Yalan değil! Oğlan sağ elini öyle bir yum- muş ki. Herkes teşrifat naz n bu kadar müdekkik ve in ce görüşlü olmasını takdir et ti.Fakat yumuk bir el,ne kadar | yumuk olsa, şöyle parmakların | dan tutunca $ol el gibi pek âlâ açılabili Evveli ebe kadın bunu tec- rübe etti. Öyle ( rxukavemetli parmaklar ki, hani zorlasa, da- ha demin doğan çocuğun par- i maklarını incitirim diye kork- tu. Babası da tecrübe etti, O da muvaffak olamadı ve bitta- | bi fazla da zorlamadı. Sarayın | doktorları geldiler. Çocuğun e- lini muayene ettiler, Uzun bir konsoltasyon yaptılar, Bir ço- açık, bir el sr gayri | tabi cuğun böyle bir kapalı doğmas şısmda sol eli- | dü dü- apamak şıkkını ler. Fakat onlar kapadılar, ço- cuk açtı, Onlar kapadılar ço. cuk açtı . Doktorların aczi bir kere da- abit oluyordu. Fennin &- ciz kaldığı yerlerde bazan baş- | ka çareler imdada yetişir; Haz | | reti Davut Memunu — çağırdı. Davuda dedi ki: r tecrübe ve Fa- ba İ kat bana ne veri İ Otm kolay!:Hele serbir kere tecrübe et! — Ya Hazreti Davut! Ben den bir iş istiyorsun. Ben de | mukabilini istiyorum. Memun, bir mucize gös- tereceksin, anladık. Şimdilik İ gunu al! Hazreti Davut zattır Yetişir mi sırada odanın içinde bir | vaveylâ koptu. Herkes bağırı- | İ yordu! | İ — Mucize! Mucize! | Bütün gözler manır rucak bir altın u- ! ; di. Yav- | aş parmağımı açmıştı. mağrur bir eda ile r, dedi, vat oğlun bir tek altını görün- ce h Lâkin bu cu açmak için, ya Da- | İ İ l emen bir oarmağını açtı | | Bütün avu kadar altın| vermeli Hazreti Davut sal ve razı oldu lan si Memuna u da- vazl bir altın daha verdi cize hâsıl olmadı. Bir alt MELEK teFr Büyük sabırsızlıkla beklenen muazzam film bu akşam Majik Sinemasında İlk defa olarak başlıyor, ACDEVİREN CENERAL mubteşem mizansenli bir MÜME şaheserdir. SSİiLİ JOHN BARRYMORE Büyük teessür ve heyecan hissetmek isteyenler bugün ASRİ SİNEMADA Yalan yere yemin dirler, ve yaşa etmel LA JANA tarafından fevkalâde tem: Buğün saat 16.30 matinesi ve suv; Bu mükemmel film sevimli ALİCE ROBERTE sil edilmektedir. ede meşhur İspanyol dansözü PAOUİTA PAGAN ve gitaristleri döndürücü valsleri... Muhteşem dekorları... Fevkalâ-| Mükemmel musikisi olan muazzam bir operet: (İHRE HOHEİT BEFİEHLT) filminin Fransızı LİLİAN HARVEY KATE VON NAGY tarafımdan tem MILYON PEŞİNDE ha verdi. O zaman küçük Sü- leyman şahadet parmağını da açtı. Anlaşıldı ki, bu işe de- vamdan başka çate yoktu. Fa kat üçüncü parmak için iş böy le olmadı. k Süleyman bütün avucunu açıncaya kadar, Memunun da avucu altın doldu. ve Almanca kopyası : ve W il ve Çarşamba akşamından itibaren nsızça — ELHAMRA da Almanca irae edilecektir. HENRY GARAT ve LLİ FRİTSCH KIZIL KILIÇ Marion Nixon - William Collier MİLYON PEŞİNDE Davut altınları faz, | | İalaştırmağa mecbur oldu. Kü | O anda bütün orada bulunan saray erkânı derin bir hayrete düştüler. Çocuğun avucunun ortasında pırıl pırıl. yanan bir yüzük gördüler . Eebe şaşkın şaşkın bağırdı: Vay, benim yüzüğüm! De di. Demin parmağımdaydı, şim di yok! Vay küçük! Ben onu dünyaya getireyim derken, o parmağımdaki yü; mış. O zaman Memun hikmet savurdu: Ya Davut! Dedi. Cenabıhak oğluna nasıl bir ze: kâ vermiş. Gözlerinin önünden a kıymetinden fazla pa ğini gördükten sonra- vazı ol ğü yeni bir yin halki kıyme cak, O dah senin yerine no zaman Süleyma storse yirminci asırda Dünya Süyelmana slmadı,, desinl tığını, gün kurtulduklarını yan yana getirdin, bunlardan benim on- lara yardım ettiğime hükmetti, öyle mi? Ahmet Nebil, tehlikeden kur lara yardım ettiğime hükmet- tin öyle mi? "vet, efendim. — Bravo, delikanlı, yalnız bir şey var: Benim yardımım, kendimi tehlikeye sokmaz. Ahmet Nebil, daha landı: | — Çok iyi o halde, efendim. — Ne ise., Şimdi bu akşamı | düşünelim eriman o Cemşit | Hamamda kalmak, hoşa gider | bir misafirlik olsa gerek... Ne dersin, delikanlı? Ahmet Nebil gülümsedi. Re İ sit Beyin bu lâubali tavurları cesaretini arttırıyordu: — Roman, şiir, filân okunur ken esnememeğe dikkat ederii sini | — Ne? Esnemek mi? Yoksa jsen yle bir halt mı ettin? rahat- iflâs tehlikesin du! şit Beyi gülmeden kırdı: — Güzel O san'atlar erbabı böyledir. Kendi güzellikleri kusur bulmanıza yazı olurlar | da eserlerini muahaze etmeni- ze dayanamazlar. San'at aşkı... Evet, fakat Neriman Cem | şit Hanımda san'at aşkile aşk san'atından hangisi üstün ol- 'duğumda tereddüdüm var, doğ | rusu. Ne ise, bunu da bu gece balllederiz. Ahmet Nebil küçük bir te- reddütle, sordu: Muhte- gidilecek — Pazar akşamı şem Nihat Hanıma İ mi, beyefendi? Evet, — Refik Cemal Bey de tak- dim edilmek istiyordu da.. — Refik Cemal mi? çapkın vay! Ahmet Nebil kıpkırmızı ol du. Cevap vermedi. Reşit Bey Vay İ arda» KİZİL KILIĞ Marion Nixon - William Collier aşır” Bak, ! ETUAL Sinemasında my Lynn - Jacgues Ca- telain- Mary Glory ve Jean Angelo tarafından temsil edilen ASK COCUĞU filminin büyük yeti muvaffaki- Pek âlâ. Yalnız, âdet ye- | rini bulsun diye, telefonla ha- nımdan müsaade al da... — Peki, efendim. i İ 7 SAiimeriNekşi Gdnlaii j ca, Refik Cemali kapı önünde buldu: — Ey, ne haber? — Neye dair? | — Canım, Yazıcı zadeye pat « | ron mu yardım etmiş? Gazetede çalışanlar Beye patron diyorlardı. Galiba... Fakat her halde kendisine bir tehlike yokmuş. — Öyle mi? Alâ... Bende bizim patronu Bedri Suat yere vurmasın diye korkinuştum . — Bedri Suat mi? Oda İlkim? | — A! Tanımaz mis? | Yook! ş — Yazıcı zade Nazmi İ yin başkâtibi | — 6 mu Reşit Beyi yere vw Reşit Be-