vr 7 Cihet tayini Yaşayan san'at Veölu san'at İyice bilinmelidir ki konserlerde dinlenen her musiki parçası, müze | lere asılan her resim, vazedilen her heykel hakiki san'at eseri değildir. ler, Erbabı tefekkür bugün san'ati | vam ... a 3 : r 3 h ' , a , İri i İlimiz bir Türkisinm yoylasmda ies” > İ © ayyerülukul bir san'at ülkesi kur İ | iye, Çinin ejderlerini, Acemin lâle © | Ohirile donatmış, Hindin cinlerini, e © İ İlada'larını yağız kırmızı atlarma İ) Gndirmiş ve hâlim olduğu yaylanın i © İjzerinde dört mala koşturmaştur : $ bip in i ji * çücude getirilen meydanın tesviye- N m Türkler; mimari, resim, heykel o tezyinâ san'atlerde pek kadamli “lir varlığa sahiptir. San'at âlemimi “İn bugünkü fezasmı dolduran garp © avası ekspres katarmın tekerlekleri “Öğ yarış eden bir sür'atte bizi istilâ © San'atte şarka karşı gözlerimizi “ ammuş, tarihe karşı kulaklarımızı kamış bir vaziyetteyiz. Tü Asuri- iile koraşuluk etmiş Khuman Türk İ inin yalnız mimaride gösterdikle ii barika, kâfi bir dersi ibret olmuş- ar. Milâdi altıncı asırda Türk ha. anının ipekli çadırındaki altın kak “ ila ibriklerle, tavuslu © tahtlar da “örklerdeki ince bir san'at kabiliye- ini kâfi bir belâgatle söylemiştir. , — Eski Türklerin “Bark,, dedikleri ,Jârbelerinin üzerine rekzettikleri yü jk güneşin doğduğu tarafa bakan ve ünde hir kadeh tutan (heykelleri, Gmbetlerinin duvarlarındaki men» J8 resimleri, misilsiz hakları, rengin inyatürleri hop bu büyük san'at ; babasından bugünkü © medeniyete İ Jevredilmiş yadigürlardır. *© Bu zengin ve cömert membalar lisyan altında çürürken garbın maki İ eleşmiş sam'atınnn maden kömürü “okan havası içinde bunalınağa bir İârlü akıl erdirememişimdir.Neden- e Türk san'atının güneşin doğduğu raftan parlaması mukadder oldu- | vuna ezeli bir kanaatim vardır. (4 Nasıl iman etmiyeyim ki? Türk ir kolunda Çin, bir kolunda Acem, ilindin yüksek dağlarının üstünde yan san'at karşısında cansız bir göl ( Tarihin seyrini değiştiren, dünya / İlin yeni bir istikamet veren Türk de hası, Türk kudreti, kul kadar ince İlir sulu boya fırçasının ucunda da i jârikalar yaratmış. Selçuk mima- | “isinin hanları, has boyalr. çinileri, dünanın minareleri üzerinden atlaya | / ük Sakaryanın eteklerinde &n muci i evi abidesini diken Türk, işte bu Iğuz yavrularının debasından il * amm almış Türktür. tu, Türk san'ati, şimdi bir Avrupa / #yahati yapıyor. Montmartre, Jlwdet ettiği zaman Türk il İ izün zaman garp san'atinin kötü bir çopyacısı olarak kalmıyacağına, te- Âmül etmiş bir minyatür tarzımı ik çisap edeceğine kanim, Ve bu kana # tim çok kuvvetlidir. Eb Naci Belediyede . Beyazıtta yeni kavis i , Beyazıtta fen fakültesi önünde Belediye hadiseleri etrafında istatistik üzerinde yapmak- olduğu istatistik yakında ikmal Fülecekiti. Bu isttizdem © birer belediyelerine ve a- derileceketir. dara ön £ Nalbantların itirazı : dinlenmiyor Nalbant dükkânlarısın fenni bir içlerine alınacaktır. SKİ etmişlerdir. Fakat bu nazarı rin zamnın makesi olan, içtimai | dişleri ifade eden ve değişen san'at. tir. Bunu doğuran san'atleirlar, de- virlerinin havası ile çiğerlerini dol. | duran, devirlerinin yan san'at tabirine mukabil, Mort,, ölü san'at diye muteber bir | tabir yoktur. Fakat ölü sana't, yata | bili atelyelerin, mekteplerin, formülleri, sistemleri dahilinde mah surdur. Müntesiplerini ağır şartlar içinde boğan resmi bir. teşekküle ikiye ayırır, fikir mahsulleri arasın- | da bir ayıklama ameliyesi Zannediyorum ki umumi harpten ev yapar. vel, Fransız münekkitlerinden An- dre Salmon, Fransız lisanma geçen mükemel bir tabir buldu. Bu tabir 'Art Vivant,, yani “yaşayan sam- t,, tir. Bu ismin bulunduğu tarih- ten itibaren, Avrupada, münevver halk kitleelri, yaşayan san'atle ölü saati biribirlerinden tefrik etmeğe | hayatın ifadesi eserlerden tekerrür. lerin tekerrürü ruhsuz makta daha büyük kolaylık gördü. işleri ayır- “Art Vivant,, yaşayan san'at, de maneviyatının makesi olanlardır. Bunların eserleri ebediyyen yaşar, çünkü o eserlerin (hayat) ile sıkı bir rabıtası vardır, | hattâ hayatın kendisidirler. Hayat | ve san'at birdirler. Andrö Salmon'un bulduğu yaşa- “Art le savaşır. “An'ane,, yi. temel Ölü san'at, Jaminlarm, tedrisatı, Nurullah Cemal — Komşu milletlerde sam'at ——ş—— A Bir Bulgar heykeltraşı K. Todorov Heykeltraşın annesi K. Todorow Elena Sangranın basta Sofyada askeri gazinonun sale- &e gibi mevki alır, hattâ mücadele | “4 tatbik edilmektedir. İspanyada ordu bayramı e ordu bayramını tes ME ÇİN edilmi met etmiştir. kadın doğurdu alınmamakta, talimatname 'MADRİT, 8. AA.— Dün bütün İepa- ei etmiştir. Bire ek garnizonlarda sivil va askeri mesur- p hürurile eski renkleri taşıyan bay k <h raklar cümhüriyet bayraklarile mübade- yanında münakalât halde bugün öğle meydanında bir İNE, & A.A — 3Z yaşında bir ka nunda heykeltraş Kyril Todorov bir sergi açmıştır. Kyril Bulgaristanda ketlerde daha imüsait şerait içinde | çalışan genç bir Bulgar heykeltraş: | dır. İbda, kuvvet ve kabiliyetine bu | suretle daha iyi nüsük vermek imkâ | Bini bulabilmiştir. Bu sergi ile genç heykeltraş Bulgar bey'eti içtimaiye sine ilk defa kendisini tanıtmış bu- lunuyor. Harpten © beri gösterdiği sür'at, elde ettiği son muvaffakıyet, son derece şi w dikkattir, Sekiz sene evvel Sofya güzel tlar a- &ademisine talebe olarak giren Kyril bir sene sonra akademiyi birakarak Romaya gitmiş ve & orada Laviadi Ripeta akademisinde pröfesör Luppi nin ideresi alında çalışmağa başla- mış ve daima klâsik sana't eserleri nin de tesiri Itında kalmıştır. O ta- rihte Romada, halen Sofya & güzel san'atlar akademisi profesörü bulu. nan heykeltraş Andre Nicolov'un bir atelyesi vardır. Nicolov Sofyaya inünce Kyril bu atelyeye yerleş- miş ve durmadan çalışmıştır. Evvelâ iki profesörün tesiri altında sonra bir heykeltraşa lâzım esalı meziyet | lerden olan azim ve sebatı, sâyi saye bulunmakla beraber başka memle- | kalli (Başı 1 inci sahifede) dadırlar. Türkiye ile iyi komşuluk | ve samimi dostluk, bahsettiğim çerai tin yani sulh ve emniyet şersitinin mühim bir kısmı addolunuyor. Hepi miz beraber gördük ki, Türkiye ile dostlukta arzu samimidir. Ve hemen hemen mutlak ekseriyete şamildir Yanlış bir propuğanda Vaziyetin bu manasında Yunanis tan'da bulunan muhacirlerin tekrar Türkiye'de yerleşmeleri ümidini tat min etmek esassız ve yanlış bir pro- pagandadır. Büyük adette muhacır kütlesinin bizzat muhacirlere, mem- ekote ihdas ettiği müşkülât devri geçmiştir. Muhacirler yerleşmiş kon dilerine yeni iktisadi şeraiti temin işler ve memleketin en yüksek büyük muhacir kütlesinin mem getireceği sörvetin ve kuvve tn iktitaf edilmesi zamana girmiş tir. Muhacirler milli nüfusu teksif etmekte ve bu suretle mütecanis bir birlik vücude getirmektedir. Bu nok tai nazardan kiymet ve ehemmiyet- lerini tebarüz ettirmişlerdir. Görüyo ruz ki bu şerait altında ne muhacir- ler yeniden göç etmek gibi bir arzu- ya temayül ederler, ne de Yunanis- tn mevcudiyetinin esaslı bir kütlesinden fedakârlık etmeğe rıza gösterebilir, Şayanı dikkat olan şey yeni va- Ziyetin istikrarını ve bu” İstikrarın neticelerinden olan Türk dostluğu politikasını tasvip ve kabul etmekte muhacirler bilbassa hararet göster mektedirler. Memleketimize bu tafsi âit vermekten bir maksadımız mu. hacirlerin avdeti propagandalarına halkımızın ehemmiyet & vermemesi ve muhacirlerdeki hislerin dostluk- tan uzak olduğunu zannetmemeleri- dir. Yunanistan hakkında ba intiba- larımız Yunanlılarla dostane itilaf içinde bulunmak için şeraitin mev- cut ve ahenkdar olduğunu izah e- der. Biz vasi mikyasta umran mede: niyet ve islahat teşebbüslerindeyiz. Sulh ve eniniyeti ciddi, samimi ola» rak arzu ediyoruz, Mazinin mesele- lerini bir çok elemlere ve yaralara galebe ederek nihayet tasfiye etmiş bulunuyoruz. Yeni vaziyet Eski yaralar kapandıktan sonra sulh ve emniyet arzusunda gayeleri ve menfaatleri bu derece mutabık olan iki komşu memleketin ciddi iti- lâf havası içinde bulunması lâzam- dır. Küçük hisler ve sabepler ile ka: panmış yaraları açmaya yol vermek girkinliktir. Emniyet ve dostluk iki memleket arasında temasları ve mü- masebetleri arttırması tabüdir. İki memleketin birçok iktisadi meselele- ri vardır ki yekdiğerini aldatmak iş- temiyen memleketlerin bu şerait in- kişaf ettil rüşterek tedbirler ars- malarını istilzam edebilir. Kezalik kaçakçılık gibi her iki o memleketi mutazarrır eden mevzularda samimi ve radikal olarak müşterek tedbirler bulunabilir. Seyahatlerin ve temasların daha çok ve daha kolay olmasında karşı- lıklı istifademiz vardır. Biraz evvel söyledim ki, seyahat ve münasebet meselesinde mübadele ruhunun ve osasınm tehlikeye maruz olduğunu zannetmek gayrı varittir ve yanlış tır. Mesele iki memleketin milli hü- viyetlerini müteessir etmek değil, iki memleketin yeni ve eski vatam- daşları arasında münasebeti arttır mak, ihtiyaçlarını tatmin etmek, ko- laylaştırmaktır. Ekaliiyetler . Adana'dan pamuğu, Ankara'dan tiftiği almak istiyen, o memlekette ziyaret tedavi ihtiyaçları olan bir Yunanlının eski veya yeni Yunanlı olduğunu tetkik etmekte mütaassıp bulunmak için memleketin asıl men faatlerini ihlâl etmek lâzmdır. Her iki memleketteki ekalliyetler hakkım dada vaziyetin manasını söy- kemek İlki memlekette ekal- liyet buzün umumi ve milli haviyeti nüteessir edecek bir vaziyette ve bir adette de olmadığma binaen e- salliyete karşı bir defa endişe his- sine maddeten ve riyazi olarak se- bep olmadığını kabul edersek bu hu ipli hükte hareketimiz kendi kene iğinden anlaşılır. Ekalliyetlerin bulundukları memlekette daş olmalarını istemek malarını kendilerine lâzımdır. Emniyet havası içinde e- kalliyetlerin vaziyet ve maişetlerini diğer büyük kütlede gibi maniasız ve serbest bırakmak tabidir. Dini meseleler Dini ve ruhani meselelerde her vatandaş gibi ekalliyetleri de tama- men kedilerine bırakmak zaten ida sinde mermer gibi sert bir malzeme Yi iradesine hâkim kılmağa muvaf- fak olmuştur. Gerek Sofya ve gerekse © Roma matbuntı kendisinden sikayişle bak setmektedir. Roma maarif nezareti tarafnıdan esehleri satın alınış ve Galerie Nationale'de teşhir edilmiş- tir. Birinci sahifeden geç e e İsmet Paşanın beyanatı remizin esasıdır. Din işlerinin ve sa lâhiyettarlarmın dünya işlerine ka- rışmaları ne mümkündür, ne mev- #wu bahisbir. İ Böyle bir hayat içinde ekalliyet- lerin vatan caminamda memnun ve müsterih yaşamaları ikâri umumi yede hüsnü tesir etmesi tabiidir. Hep beraber görüyoruz ki, hattâ | muhacirler ve ekalliyetler meselele- | rinde de Yunanistanla aramızda büs nü niyetle hareket olunduğu halde | iğbirar hâsıl olması için sebep yek- tur, Münasebetlerin iyi bir yolda in- kişafına mâni kalınamıştır. Vaziyeti efkârı umumiyemize ifadede eksik yetle tebarüz ettirmeli; Birisi şudur: “Tarafeyn dahili işler için yekdiğerinden hiç bir şey talep etmemiştir. Mübadele ve akal Hiyetler gibi mes 7 halde, muahe: tesbit ettiği vaz tadil, tebdil mevzüu bahis olmamış- ur. Ruhu mesele iyi kor samimi itilâf gib! biz vücüda get tün hususi münasebetlerde de ken- diliğinden tecellisini teshil etmek tedir. Efkârr umumiyeye bilhassa arz ve ifadesini iltizam ettiğim ikin ci nokta şadur: nesi Resmi ve hususi hiç bir teması muzda, hiç bir millet ve devlet sley hine mülâhaza geçmedi. Menfaat birliği Yakin ve uzak komşularla sulh ve emniyet havasının kuvvetlenme- | sinden in yalnız memnuni- yet hissedecek haleti ruhiyede idi- ler, Müşahedelerimiz ve intibaları- miz bunlardır. Öyle bir dostluk si- yasetinden iki memleketten hangisi nin daha çok müstefit olacağını kes ö, hareketin zıttın- dan iki memleketten hangisinin ha çok mutazarrir olacağını kesi mek kolay değildir. Bu hulâsa tara- feynin menfaatleri ahenkdar oldu- ğunu kâfi derecede izhar eder, zan- nındayım. Yunanistanda gördüğümüz teza hüratta milletimize tın yüksek kıymetini bu noktai na- zardan telâleki ve müşahede etmekle bilhassa mütehasile olduk. Teşekkür hislerimiz «© onun için hakikaten ciddi ve derindir.” Peştede intizar.. PEŞTE, 8 (Milliyet) — İsmet Paşa ve Tevfik Rüştü Beyin bura- ya pazar sabahı muvasaletlerin€ in- tizar edilmektedir. Misafirleri muh teşem surette karşılamak için hazır kıllar yapılmıştır. İstasyon medha- linde de güzel bir tak inşa edilmiş. tir, Misafirleri Başvekil M Karoiy, sabık başvekil M. Kont Betlhen ve diğer nazırlar istasyonda istikbal 6- | deceklerdir. İsmet Paşa Hiz. ile Tev- | fik Rüştü Beyi hudutta karşılamk | üzere bir heyet gidecektir. Bu ziya- ret münasebetile bütün Macar gaze teleri iki millet arasındaki dostluk- tan ileriye varan kardeşlik etrafında hararetli makaleler neşretmektedir. ler, —— Matbuat Cemiyeti (Başı 1 inci sahifede) matbuat heyetine pek büyük hüsnü. kabul gösteren Yunan matbuat ce. miyetine teşekkür edilmesine, Anka radaki Türk Gazeteciler Birliği ile tesisi münasebet olunmasma karar verilmiştir. we Tetanbul matbuat cemiyeti 1 teş- rinisanide Galatasaray lisesi salon- larında bir sergi açacaktır. Ba sergi Türk matbuatının yüzüncü © senei devriyesi münasebetile © açılmakta. dır. Bu münasebetle matbuat cemi. yeti merasim de yapacaktır. Sergiye kitap, mecmun, gazete ve tabı işle- rine ait her türlü eser kabul edile. cektir. Etıbba odasında Etibba odası heyeti idaresi toplanarak, Türk tıp cemiyeti tarafından yeni heyeti idare ve haysiyet divanına aza ve yedek aza olarak seçilen namzetlerle eczacılar cemiyeti o tarafından gösterilen nazmetlerin azaya tebliğ edilmesine karar vermiş tir, — M. Laval'in avdet edeceği tarih PARİS, 7. A.A.— M. Laval Amerika; yapacağı seyahattan Parise bir sanide dönecektir. İ yani muhalefet meb'uslarının en yazıl (Başı 1 inci sahifede) gazeteciler, Yunan meb'usları ve âyân azaları arasında otur- muşlardır. Meclis binası bu tarihi hâdi- se için saatlerce evvel hazırl mış ve bir müfreze asker de se- lâm vaziyeti almıştı. Yunan meb'usları ve âyân azası birer ikişer gelip yerlerine oturdular. Meclisin sağ tarafında o Veni zelist meb'uslar, sol tarafında da reisleri Çaldaris ile beraber Kral fırkası meb'usları otur- muşlardı. Saat beş buçuğa doğru Tür- kiye Büyük Millet Meclisi meb | usları geldiler ve diğer EE i lar arasına oturdular. Garip bir tesadüf olmak üzere Türk meb'usları Çaldaris fırkasınn; aralarına oturtulmuşlardı. Bu, Yunan meb'usları arasında &- peyce lâtifeyi mucip oldu. Bir müddet sonra da İsmet Paşa ve Tevfik Rüştü Bey M. Venizelo sun refakatinde doğrudan doğ- ruya meclis kürsüsüne açılan kapıdan içeri girdiler. İsmet Paşa M. Venizelosla beraber i- çeri girer girmez meb'uslar kı- yam ettiler ve bir alkış tüfanı koptu. İsmet Paşa eyilerek ken disine mahsus geniş tebessümü ile selömlara karşı mukabele ediyor ve Paşa eğildikçe, alkış da en Orhaneli Bursanın olduğu kadar Anadolunun da en iyi kazalarından biridir.. ire EA Ürhenelinin güzel bir manzarası. ORHANELİ, (Milliyet) — Orhaneli, Bursaya 6 kilometre lik bir şose ile merbut kaza mer kezidir. Bursadan OOrhaneline hergün makineli vesait vardır. Asıl şose evvelâ Uludağın ya- maçlarından yükseliyor ve Bur fazlalaşıyordu. Beğ dakika de /"sa şehri ile Nilüfer ovası bütün vam eden bu tezahürden sonra | İsmet Paşa, M. Venizelos ve| Tevfik Rüştü Bey oturdular. Meclisi Meb'usan reisi M. Sop- | hovlis, evvelce telgrafla metni- | ni verdiğim nutkunu rumca ola” rak okudu. Bundan sonra nu- tuk türkçeye tercüme edildi. | Bunu müteskıp İsmet Paşa türkçe olarak nutkunu okudu. Şayanı dikkattir ki meb'usl, rm mühim bir kısmı türkçe lıyorlardı. Çünkü türkçe irat edildiği halde mânasını anlıyor İar ve mütekabi! dostluğa te- mas eden noktalarda şiddetle alkışlıyorlardı. şü Bunu müteakıp © nutük rum- caya tercüme edildi. Ve rumca ya tercüme özreinder idi ki; bu- nun r:cclis azası üzerinde bırak tığı tesir anlaşılıyordu. Çünkü nutuk sık sık Dareretle alkış- lanmakta idi. Yanımda oturan bir web'us bir aralık eğildi ve kulağıma fısıldadı: — Yunan meclisi meb'usa- nında münakaşa edilen pek az mesele vardır ki hakkında bu kadar bü; ârâ olsun. Meb'us ittifakı ârâ dememiş ti. Çünkü gerek Meclisi Meb'- usan reisinin, gerek İsmet şanın nutkunun devamı müdde İ nce, muhalefet fırkası rislerin den Çaldaris'i tetkik ettiği görmüştü. Çaldaris, tahaccür etmiş bir adam gibi kımıldamı- yor. Her şeyi dinliyor, fakat ne tasvip, nede itiraz mânasına delâlet edecek en ufak bir hare kette bulunmuyordu. Acaba Çaldaris Türk - Yunan dostlu- ğuna aleyhtar ma idi? Bu sükü- tun mânası ne idi? Yanımda- ki meb'ustan sordum. — Türk - Yunan dostluğu Yunanistanda bir fırka mesele- si değildir, dedi. Çaldaris alkış olanların alkışladıklarını görü- yorsunuz. Filhakika İsmet Paşanın nut kunu en çok alkışlayanlar ara- smda Çaldarisin etrafındaki meb'uslar da vardı. Nutkun tercümesi biter bit- mez, derhal Venizelos ve İs-| met Paşa kalktılar ve alkışlar arasnda girdikleri kapıdan dı- şarı çıktılar, Dışarı çıkarken bu merasi- min herkes üzerinde bıraktığı intiba şöyle hulasa edilebilirdi: Askeri ve diplomasi masasında İ fatih olan İsmet Paşa bu defa Yunan milletinin kalbini fethet mişti, Ahmet ŞÜKRÜ Recep Bey “İzmire gidecek ANKARA, 8 (Telefonla) — C. H. Fırkası umumi kâtibi Re- cep Bey, bugünlerde İstanbul tarikile İzmire gidecektir. güzelliklerile © nazarlarımızın ihatası içine giriyor ve insana bir tayyare seyahati zevk ve he yecanını veriyor. Şose bir çok virajlar ve me- yiller yaparak dağları dereleri aştığından her dakika manzara lar değişiyordu. Bereket versin ki şose çok muntazam olduğun dan insan bu yolda zerre kadar | müteessir olmuyor. Vilâyet da- ilindeki yollarım en güzeli di- im ki bu şosedir. Vali Fa tin Beyin yollara verdiği ehem miyet sezayarı takdirdir. Püskülsüzün hanı Meşhur Püskülsüzün köprü başında yaptırmış olduğu rap bir hanı gösterdiler. Püskül in bu handa ikameti civar köyler halkını memnun edeme diğinden yaptıkları baskın ve taarruzlar yüzünden o orasmı terkle Bursada oturmağa mec- bur olmuş ve handa ihrakı bin- nar edilmiştir. Baş yukarı Tekrar yokuşlara sardık. Ve kesif çam ormanlarının içine daldık. Saatlerce gittiğimiz hal de tükenmeyen bu ormanlar o kadar kesif ve o kadar muhte- şemdir ki bunun ne büyük bir hazinei servet olduğunu söyle- meğe hacet yoktur. Bu orman. ların bir mislini de Ardahan- dan Artüvine giderken görmüş tüm. Bu ormanlardan kurtulduk- tan sonra Etranos nebrine na- zır sırtlar üzerinden Orhaneli bir tabak içindeki meyve man- zarasile görünmeğe başladı. kasabası Etrafında mezru arazi ve çam ormanları vardır. Havası gayet güzeldir. Rutubetten eser yok- tur. Kışı az, sonbaharı imtidat- k ve çok lâtiftir. Yalnız suyu Bromural -Knoll» tabletleri dünyada en ziyade müteammim Asap müsekkini ve münevvimdir. Bu müstahzar milyon larca vakada tecrübe edilmiştir ve hergün binlerce doktor- lar tarafından tavsiye olunmaktadır. Alındıktan 20 dakika geçer geçmez, şayanihayret olan müsekkin tesirini gösterir. Uzun zaman alınsada hiç bir zarar yoktur. — Eczanelerde 10 veya 20 tabletlik cam tüplerde satılır, — Fabrikası Alman» yada Rhein üzerinde Ludwigshafen, de KNOLL A.-G. dır. ar) Muhabir mektubu Gazeteci dikkaşi çam ormanları arasın | güzel bir şehir.. | | | A yoktur. Belediye ve halkın hire metile kasabaya yirmi dakika- lık bir mesafeye kadar saba dahilinde tevziat yapmak için sipariş edilen demir boru- lar yakında geleceğinden bir ay sonra kasabada artık su der- di kalmayacaktır. Kasabanın hali Evvelce Beyce denilen Or haneli kazası Yunanlıların isti- lâsıa uğramış ve 400 hanelik kasaba yakılmış olduğundan şimdi ancak üç yüz hane kak mıştır. Yanan yerlere binalar yapılmakta ve günden güne şe hir imar olunmaktadır. Kasaba da yirmi dükkân, dört kahveha ne, 3 fırın, bir eczahane, bir ha mam, bir cami, bir güzel mek- tep, Halk fırkası, belediye dai- resi, bir otel yeniden inşa olun muştur, Fakat bu binalar umu miyetle kerpiçten ve ahşaptau- dır. Cumartesi günleri pazar kurulur. Yakın köylerden her kes mahsulâtını getirip salar ve ahali bir haftalık erzelanı buradan tedarik ederler. Cesameti Orhaneli Bursanm en büyük kazalarındandır. Şehirde bin nüfus varsa da umum kazada 40,000 ahali sakindir. Kazanın 183 köyü ve harınanerk, Kökçe dağ isimlerinde 8 ve 14 saat me safelerde iki nahiyesi de var- dır. Ragıp KEMAL Teşekkür Esbak matbuat müdiri umu. Hıfzı Beyin mahdumu zev cim Kahraman zade Feridun Hıfzının valğtsiz ufulünden mü tevellit teessüre iştirak eden, gerek merhumun cennzesinde hazır bulunmak ve gerek bilva- sıta taziyet etmek lütfunda bu- lunan zevatın her birine'ayrı ay rı teşekküre imkân bulamadı- ğımdan duyduğum tahassüs ve derin teşekkürlerimin iblâğına muhterem gazetenizin tavassul lütfunu rica ederim. Merhumun refikası Kadri Paşa kerimesi Muazzez