27 Eylül 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

27 Eylül 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Asrın umdesi “Milliyet” tir. 27 EYLÜL 1931 IDAREHANE — Ankara cadde. No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, danbul, Telefon numaraları: , 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ 6 Türkiye için Hariç için 3 aylığı © 400 kuruş 800 kuruş İM 750 , 1400, çe 1400 , 2700 Gelen evrak" geri verilmez Müddeti geçen nushalar 10 kuruş ir. Gazete ve matbaaya ait işler in müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini abul etmez. Bugünkü Hava Dün ezami hararet 19, | asgari 12 derece idi. Bu- ün“ ruzgâr mütahavvil ava bulutlu. FELEK Düşüyor! imisi talili oluyor, i; alısına düşüyor, kimisi beğ: »aht oluyor, vefasızına düşü- fs. İnsan hali bu, dikkat etmi- 10r, ayağı kayıyor, İktisadi buhran yiliz lirası düştükçe düşüyor... Havalar soğudu.. Derecei hara set İngiliz lirası gibi düşüyor. Cefadan mı, safadan mı bil- nem, benim saçlarıma ak düşü yor. Japonya ile Çin arasında muharebe oluyor... Tasası Av- rupaya düşüyor... Vali muavini Bey sikletten" düşüyor. İngiliz kabinesi müzayaka- dan düşüyor... Sonbahar geldi, sabahları çiğ düşüyor.. Bütün bu lerde benim hisseme ne düşü- yor, biliyor musunuz?.. Çifte vergi! Çok söylendi amma, ben de söyleyeceğim... Ben kendisin- den çifte vergi istenmiş olan- lardanım.. Tarihini hatırlamı- yorum, fakat geçen, yahut ev- velki sene idi. Vergi istediler. ki öyledim. Tashih et tiler. İş kolaylıkla halledildi. Burada biraz duraklayalım.. Eğer benim elimde makbuzum olmasaydı, benden vergiyi ala- .caklardı ya!.. İşte benim iliş- mek istediğim nokta budur. Bir adamdan iki defa vergi istemek büyük bir kabahat değildir Cür mün büyüğü evvelce tahsil edil miş olan vergilerin tahsilât def terine kaydedilmemiş olması- dır. İşte bı içindir ki; Mali ye vekâl defa vergi tahsil eden değil, isteyen şubeleri, me murları cezalandırmalıdır. hayet insan bir makbuzu kaybedebilir. o Fakat devle- tin mali müessesesinde- ki kayıtlar, efrat elindeki mak buzlardan daha emin olmalı- dır. Halbuki maalesef şimdi öyle değildir. Onun içindir ki hepimiz on, onbeş senelik ver- Dil işleri: © Alfabemiz dilimize uygun değil midir? MİLLİYET Bize ne şalvar gibi içinde sallanacağımız geniş, ne de eğreti caket gibi vücudumuzu sıkacak kadar dar bir alfabe lâzımdır. Alfabemiz dilimize usta elinden çıkmış ısmarlama elbise gibi tıpatıp uymalıdır Son zanmanlarda dil işleri hakkında bir refikimizde bir an ket açıldı. Bü ankete o bir çok cevaplar verildi ve neşredildi. Anketin birinci suali şu idi: Alfabemizde, o imlâmızda, gramerimizde tadilâta lümuz var mıdır ve niçin? Bu sualin alfabeye ait olan kısmına verilen cevapların bü- yük ekseriyeti menfidir. Yal- niz bazı zevatın 'aksi mütales- larına da rasgeldik ve hayretle gördük ki bu mütaleada on- lar, hep eski devirde yüksek edebi şöhret yapmış olanlar arasındadır. - Meselâ Halit Ziya Bey üs- tadımız, alfabemizin eksik ol- duğu fikrini ileriye sürdüler. Lâtin harflerinin Türkçeye tat biki fikrinin en eski taraftar- larından olan Hüseyin Cahit Bey de bu alfabe ile dilimizi yazamadığımızı iddia ettiler. Bu yolda mütaleslara da- ha evvel de © rasgeliyorduk. Hattâ daha alfabenin kabulü günlerinde Dolmabahçe sara- yının salonlarında türkçülük cereyanının üstatlarından Ne- cip Asım Beyefendi. alfabemi- zin dar olduğunu iddin etmiş- ti. Geçenlerde Aptullah Cev- det Beyefendi de bir kitabın da (kh) mürekkep (| şeklini - Türkçede lüzumuna inandığı - eski (hı) yerine (o kullanmağa kalkmıştı. Görülüyor ki gençlerin ko- layca benimsedikleri, üç sene evveline kadar okumaktan ve- badan kaçar gibi taraf taraf kaçan Türk köylüsünün şimen difer istasyonlarında yolcular- dan okumak için gazete arıya cak kadar okumasına alıştığı ve heves duyduğu © yeni yağı ve alfabemiz, eski yazının üs- tatları nezdinde o bâlâ dudak bükerek kabul edilmektedir . Bir görüşe göre bunda bir şey yoktur. Eski yazı ile yaz / ma ve okuma melekesi kuvvet Ni olanlar alıştıkları yoldan ay- rılmakta tabii güçülük çeker- ler. Lâkin biz üstatlarımızdan hislere değil, fikirlere tâbi ol- mayı öğrendik ve isteriz ki ken dileri de bize öğrettikleri bu prensipi hiç olmazsa bizim ka- dar gütsünler. Üç senedenberi tatbik edil- mekte olan alfabemiz türkçe nin asıl kendi malı olan her kelimeyi kusursuz yazdırıp o- kutmaktadır. Arap, Acem, Rum, İtalyan, Fransız. ilh dil lerinden türkçeye geçmiş keli melerin yazılıp © okunmasına gelince bunlardaki kolaylık ta o kelimelerin türkçeleşmeleri ile mepsuten mütenasiptir. Ke —— ———. gi makbuzlarmı muska gibi sak lıyoruz.. Önüne geçilmek lâ- zım gelen işte bu noktadır. FELEK i Milliyet'in Edebi Romanı: 34 oem: 2 pp X —O dü'mı pöker oynadı? — Yok canım, © pokerden — daha tatlı oyunlar biliyor. — Biz kâğıtlarla oynadık, © oda hanımlarla oynadı. — Ya! Öyle mi? Ahmet Nebil, biraz evvel © yüzüne bakamadığı Nihat İL © hami Beyden şimdi hiç sıkılmı “yordu. Zaten deminden beri © sitemlerine uğradığıMuhteşem Nihat Hanımefendiden ürkü- . yordu. Nihat İlhami Bey ge- ce geçenlerden daha uzun bah sederse Muhteşem Nihat Ha- Bımefendiye ne cevap verecek- ti? Sözün uzamasına mâni ol- “mek için titrek bir sesle söze karıştı: 1. enin en de mi İstiyor. | terek Kâzımı da ya | (Izmır-An — Birçok dans yaptık, Ha İzmir — Ankara arasında İbrahim Necmi Nihat İlhami © Beydebu yi devamına taraftar değil — Ey, genç şair! Bu akşam beraberiz ya.. Muhteşem Nihat Hanıme- fendi hemen atıldı: — Ben de şimdi Ahmet Ne bil Beyden yemeğe kalmalarını rica ediyorum. — Çok âlâ olur. Yemekten sonra Kemal Reha da gele- cek. Yazıcı Zadeye haber yol larız. Şöyle alaminute bir top lantı yaparız. Ne dersin? © — Pek âlâ! — Ha! Şeyda Kümil nere- k lerde, kuzum? — Buradiydi. Semiha Naz miyi evine (o götürmeğe çıktı. Şimdi gelir. ara dihUkü lime Türk ahenginden ve Türk yapısnıdan ne kadar uzak ka- lırsa o kadar güç yazılıyor ve güç okunuyor . Acaba üstatlarımız Türkçe | alfabenin bir (Volapük) veya bir (Esperanto) alfabesi olma sını ve hangi dilden hangi ke- lime olursa olsun kolayca yaz masını mı istiyorlar ? Halit Ziya - Beyefendinin | Almanca (z) ve (ch), İngiliz. | ce (th) sadasız o harflerinden Fakat dünyada böyle bir al fabe ve'böyle bir yazı var mı- dır? Almanın (2) ve (ch) si- ni, İngilizin (th) sini istedik. ten sonra (o Arabın da hakkile (se, hı, zel, dat).. ilh harfleri- ni, hattâ Habeşlilerin çatlak boğaz harflerini de alfabede temsil etmek lâzım gelirdi. Hayır! Bizim © alfabemiz Türkçe içindir ve Türk sesle- rine mahsustur. Arabm, Acemin, Fransızm, Almanm, o Rusun.. ilh. kendi dillerine mahsus hı sesle- ri göstermez ve göstermemeli- çi hattâ bir fazlası var | O da asıl Türkçede olmı- si dar; yan ve yalnız bazı Acem ve | Fransız kelimelerinde bulunan (3) harfidir. (Hı) harfine Türkçenin hiç bir ihtiyacı yoktur. O kadar yoktur ki Türk © çocuğu bin senedir (ha) ile (bı) yı kula- gile ayıramamıştır. Bu yüz- den de daima imlâ yanlışına düşmüştür. (O) sadasınm biz de iki türlüsü yoktur. (A,u, i,) harflerinin uzun seslerini ayırmak için (â, ü, i,) işaretli şekilleri ise alfabemizde mev- cuttur Hâlit Ziya Bf. birde o (k) ile (kü) ve (ga) ile (ge) nin yumuşak seslerinden bahis bu- yuruyorlar. Burada ifadeleri- | nin yanlış zaptedildiğii (k) ve (g) harflerinin kalın ve in- ce seslerinden bahsetmek iste- diklerini zannediyoruz. Çünkü (k) nın yumuşak şekli yoktur > (g) nin yumuşağı oda (ğ) Mesele eski (kef-kaf) ve (gei-gayın) meselesi ise, şim- diye kadar çok defa münakaşa edilmiştir. Bu bahiste (g) ve (1) ile (k) yi ayırmalıdır. (G) nin kaide haricinde (okunuşu birkaç ender kelimeye münha- sırdır., ayrı bir Harf veya işare te lüzum gösterecek kadar mü him bir mevkii yoktur. (L) ye gelince, kelimenin £ başındaki bütün (L) ler incedir, çünkü a- sıl Türk şivesinde kelime (L) ile başlamaz. Kezalik bir keli- mede bir ince sadalı harf var- sa o kelimedeki (L) ler de da- cısmı çıkarırım; o Siz de dans edersiniz , olmaz mı? Muhteşem Nihat Hanıme- 3 “ellerini çırparak, sevin- — Vallahi pek âlâ olur. Ahmet Neibl, içinden acı acı düşündü: — Bunların başka bir dü- şüncesi yok mu acaba? PERDENİN KENARI O akşam Cevat Beyin mü- him bir işi vardı. Yazıhanesi- ne uğrıyan Reşit Beyle Ahmet Nebil — Siz gidin. Ben işimi biti rince gelirim. Geç kalırsam ta rafımdan özür dilersiniz . Demişti; Reşit Bey, otomo bile atlryarak Ahmet Nebili ima aldı. Şoföre adresi verdik ten sonra, delikanlıya döndü: — Ey genç kahraman, seni tebrik edeyim. — Neden, Beyefendi? i — Bir hafta olmadan nail olduğun Fiten Yek İli mını da imli İ mısın? Ziyafetin ertesi eğri ve ie PAZAR 21 ğine, o mutlaka kara der. Zen'in daha bir tek kişi ile hemfikir olduğu görülmemiş- tir. Kahvede olsun, berber dük kânımda, meyhanede Zen darma birisi halindedir. olan fikrini canla başla müd: faa eder. Ekseriya da, bir gi evvel müdâfaa ettiği birsfikri | halde getirildi. bir gün.sonra İ Hem de ne şiddetle! Zen'i bilhassa karısı Mion'- | olsun, ile munakaşa Muhatabınm aksi tekzip eder. la görmeli! Küçük evlerinde © tanrının günü kavga olur. o Mahalleli ve (a) ve (o) sadalı harfleri- | adam mı öldürüyorlar (o diye nin ikişer türlü seslerinden bah | kapıya toplanır. o Fakat karı sedişine bakılırsa böyle bir ha- | kocanın, bi yale kapıldıkları — anlaşılıyor. | nünde hı hırlaştıklarım görünce, dağılır lar, Mion bağırır: — İlallah bu adamdan! Öl- se de kurtulsam. Fakat hiç ö lür mü? Domuz İ var. İlle ne derse o olacak. Bil İ mediği şey de yok! kara yazısı, bu ettim de gibi yapısı Alnımın âllame ile ne evlendim, bilmem Fakat karı koca arasmdaki bu uyuşamamazlık, ikisinin de birbirlerini sevmelerine mâni değildir. İlk günü kadar sevi- şirler. Eğer çocukları yokı temin ederim ki, ikisinin de kabahati yoktur. o Çünkü biri kız çocuk isterse, öteki oğlan ister de ondan.. Geçen hafta Zen, hiç bir iş tutmadığı için, tarlalardan bi- rinde erik toplamak için ağaca çıkmış, nasıl olmuşsa olmuş, ayağı kayınca (— “küt!,, aşağı! Hendeğin kenarına o yuvarlan- ima incedir. Bü iki esas kabul | edildikten sörira (İ) içinde güçlük kalm&z. En ziyade güç lük (k) nış kaide harici oku- nuşlarındadır; Bunlardan bir kısmını ka) (kü) şekilleri halletmiştir. Şiveye kalan kıs- idelerinin çük bir tadili göstermeğe kifa yet eder. Ve alfabeye harf ilâ vesine hacet kalmaz. Bizce alfabemiz tam dilimi- ze göredir. Bize eski şalvarlar gibi üstümüzde sallanacak ve | vücudumuz içinde kendini çıp | lak zannedecek geniş bir elbi- se lâzım değildir. Kezalik iğ- reti alınmış ceket ve Ke muz içine sığmiya ir Sele lâzim değildir. Alfa bemiz usta elinden çıkmış 1s- marlama elbise gibi dilimizin vücuduna tıpa tıp uyarsa b dan âlâsı olmaz. Ecnebi kelimeleri yarak! l mek için alfabeye mülhak ola rak g, x, ve W harflerini bile alan ve alfabesinin içinde J gi- bi bir la harfi de bulunan Türk alfabesini dar ve noksan bulmak, üstatlarımız o mazur görsünler ama, haddinden faz la müşkülpesenlik olur zan- nındayız . İbrahim NECMİ lerimi de tahmin ediyorum. Ahmet Nebil birden bire kıp kırmızı oldu. Başını çevi- rerek Şişhane karakolu yoku- şundan Halice doğru baktı. Re şit Bey gencin bu haline gülü yordu : — Canımı, bunda utanıcak ne var? Seniniyerinde İstan- bullu bir genç olsa meclis mec lis bu muvaffakıyetleri anlat- mağa fırsat arardı. Ahmet Nebil utanç içinde birkaç inkâr kelimesi mırıldan mağa çalıştı: — Haydi canım, sana bili- yorum — diyorum. İnanmıyor günü Muhteşem Nihat Hanımefendi | ile baş başa uzun saatler geçir iniz. Cuma günü bütün gün Neriman Cemşit Hanımlarday din. Evvelki gece Süheylâ Ha nımla aranızda teklif tekellüf kalmamıştı. Sabaha karşı Meb ruke Numan Hanımı evine gö Dört . EYLUL Hepsini biliyorum. Bilmedik. | 1931 İnat — “Fransızcadan — Zen'i herkes tarr. İnatçı | mış. “Of aman!,, demeğe v mı, inatçı? Birinin beyaz dedi | kit kalmadan yetişmişler. kat zavallı Zen'in ne kolu oy- nuyor, ne bacağı! Eceline ka vuşan biri gibi gözleri dön- müş, Ne yapmak lâzemsa yapıl dı. Hastaneden sediye getiril- İdi. Zen sedyeye kondu. Z: | vallı Mion sabahleyin şen şa- İtır evden çıkan kocasının bu ni görünce, ü- zerine atıldı, ağladı, konuştu. Fakat kocasının kılı bile oyna mıyordu . Komşular çoktan doktora haber göndermişlerdi. Doktor geldi : Nabzını yokladı, virdi, sola çevirdi dinledi. Parmağını ağzına sok tu. Kulağını cımbızladı. Nafi- Je! Hiç hareket yok! Mion merakla sordu: — Ne olmuş doktor? — Ne olacak? Ağaçtan düş müş, ölmüş. 'Tam doktor bunu söyledi- ği zaman, Zen birden bire göz lerini açıp, doğrulmaz mı? — Ölmüş diye kim demiş. İ işte pek âlâ canlıyım. O zaman Mion göğsünden itip tekrar sedyesi De yatırdı ve bağırdı: — Sus ordan sen del Sağ mısın, ölü müsün, doktordan iyi mi bileceksin? Ve omuzlarını silkerek, ta- but ısmarlamağa gitti. sağa çe Yeni neşriyat: Musiki mecmuası Ankarada intişar etmekte olan “Musiki, mocmuasmın 5 inci saylar iz mütenevvi ve kıymetli münderecat- la intişar etmiştir. | Hanmlar ve Beyler Kahkaha ve Sinema Kıralı CHARLİE CHAPLİN İİ sizlere hoş saatler geçirt- mek üzre pek yakmda tek- rar İstanbula gelecektir. ZAYİ: Derununda Yasef ve o Rahel veledi namlarma iki nüfus kâğıdı ve Şişli Fransız hastahanesine ait bir. mak- Menteş buzu havi cüzdanımı zayi ettim hük mü yoktur. | bu âlemin içini, dışını bilirim, Senin de oynadığın perde nin ta iç tarafma girdim, Par İak manzaralı sahnenin arkası Bı, darmadağın dekorlarla kar makarışık bir haldeki kulisleri gördüm. Ahmet Nebilin gözleri me- rakla parladı. Fakat o kadar sıkılmış, o kadar mâhcup ol- muştu ki soramıyordu. Reşit katle bakıyordu. — Geçen akşam sana ver- JJ diğim nasihati: hatırlıyor mı- sm? Sakın bu âlemde * birine sahiden bağlanayım deme, ha! gülüp © eğlenmek ik ır. Fakat dizginler da ima senin elinde olmalı. Yok- sa halin yamandır. yemiyordu. Yalnız dudakların da ufak, kaçıcı bir tebessüm belirdi. Delikanlı, kendi kuca ğma davetsizce atılan bu ka- rın, kendi kalbini" | kocasını İzak veledi| orkma, delikanlı. Bon Bey delikanlınm yüzüne dik. Ahmet Nebil bir şey söyli-” gibi'ne serve- Harik Hayat mayınız. Telef: Kaza ve Otomobil Sigortalarınızı Galatada Ünyon hanında kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfaşıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaplır- Beyoğlu 2002 Meşhur ve dehakâr sinema san'atkâri GEORGES BANKROFT hakikaten güzel ve elyevm ASRI SİNEMADA büyük muvaffakiyetle ÖLÜM M gösterilen muazzam AKİNESİ filminde sizleri çok müteessir edecektir. Bugün sast 15,30 matinesinde ve suyarade 8 VARYETELER Her zamandan ziyade şayanı takdir olan EMİL JANNİNGS İlâhların FEVKALADE ŞEN vodvil FRAKLI ADAM FERNAND GRAVEY tarafından GLORYA Bu hafta HENRY KİSTEMAECKERS' in Fransızça sözlü büyük dramı ÇEPHEDEsirGECE ni ra nn ey sün 8 an > İlâveten: SAİNT GRANİER | tarafından bir SKEÇ OSSO filmidir. İNKİLAP ŞARKISI VİVİAN SEGAL ALEXANDRE GRAY edebileceklerini düşünüyor, Re şit Beyin gösterdiği tehlikeyi biraz yersiz buluyordu. Gen- cin yüzünde bu düşüncelerini okuyuveren Reşit Bey devam etti: — Bunlar 'bana ne yapabilir ler diye istihfaf etme. Sen bu cins kadınları tanımazsın. Du- rurlar dururlar da insanı öyle bir amansız yerinden vururlar ki.. Senin neyine tamah etti- ler diye de düşünme. Bir defa in tam eti yenile cek piliç demeksin, Sonra bun larda her cins âşık kolleksiyo- nu yapmak merakı vardır. Ha ni bir takım tabiiyat meraklr- ları vardır: Böceklerin, kele- beklerin kolleksiyonlarını ya- parlar. Bu hanımlar da erkek kolleksiyonuna meraklıdırlar. Ahmet Nebilin aklma bir- den bire Muhteşem Nihat Ha- nımefendi geldi. Onun Şeyda Kâmil Beyi tokatlıyarak oda- ira m ge ö OLGA.TCHEKOYV A ilebirlikte ibda ettiği Sevgilisi filmi fevkalâde bir eser teşkil etmektedir. Önümüzdeki Çarşamba akşamı ELHAMRA'da Mevsimin (lk büyük dramı (GENERAL PLATORF) HÜKÜM GECESİ SÜZY VERNON tarafımdan Bugün ELHAMRA'da ü Paramount halihazir dünya e em .. MAJIK” te <a Takdir ve Alkışlarla gösterilen Dilenciler Operası ALBERT PREJEAN'ın Fransızca büyük filmi-i muhakkak görünüz TEPEBAŞI GARDENİ Her akşam Muazzam Varyete Numarı Pek yakında YENİ NUMEROLAR Ouperagence 44 Avenu Kleber Paris (XVI) Pariste ve Fransadaki mües sesatı ticariye ile münasebete " delâlet ve refakat eder, Ancak kendisine gönderilecek o mek- tup ve tekliflere — vakit kay- betmemek için — kuvvetli bir referans ilâvesini rica eyler, 8 lârla anlatmıştı, Bu kadın da öyle bir kolleksiyoncu olamaz- dı ya! Artık derin bir emniyet duy mağa başladığı oOReşit Be- yin yüzüne merakla baktı. O- na bu tereddüdünü açmak isti yor, fakat hâlâ utanıyordu. Reşit Bey anladı: — Tereddüt ettiğin, sor- mak istediğini bir şey var gali e Hiç çekinme, serbestçe ins Nebil utana utana zihnindeki şüpheyi anlattı, Re şit Bey kahkaha ile güldü: — O! Sen sahidön çok ace mi imişsin, . delikanlı, Şeyda Kâmil Bey bu hayatta en lü” zumlu olan insanlardan biridi Bu hanımlardan hangisinin #i nirleri oynasa © Şeyda Kâmil Bey onu yatıştırmağa koşar: Hele Muhteşem Nihat Hanım efendinin evinde (o adeta sayılabilir. O gece atılan t0 ç kat, kimbilir o nasıl bir sinif bu rn er, ad

Bu sayıdan diğer sayfalar: