O umdesi “Milliyet” tir. ır EYLÜL 1931 TEHANE — Ankara eadde- 100 Telgraf adresi: Milliyet, L Telefon numaraları: 311 — 24312 — 24313 ULONE ÜCRETLERİ liği 400 krup 800 kuruş ty 750 » 1400 ider ep ME zi Veriniz sel zazete ve matbanya ait işler İkt üdüriyete müracaat edilir. Ja Türkiye için Hariç için 1400 , 2700 " İdeti geçen mushâlar 10 kuruş ©N temiz ilânların mes'uliyetini & Bugünkü Hava swdün szami hararet20, ek çari 15 derece idi. Bu- k n ruzgâr lodos, hava .. Hem kamyon çar- Bi pe çarptı... Sipahi ocağı ımların — binicilik Şapmlnlarız oranda İ£ t:miş, Neden?.. Onu da izah orlar: izi Efendim, hanımlar cündili- iidei telâkki etmemişler ve s1. yaptırmak” mecburiyeti ka sen entari ile ata binmek ır mişler.. — Entari ilede ata at İmez.. Binenler vardır, am- | tadil ederse kara ciğerini Diyorlar ki “harpten #on- ra,, adı verilen, bu zamanlarda dünyanın her tarafında içkiye tütüne, daha başka şeylere düş kün olanlar çoğaldı. Bu gibi şeylerde itidele riayet etmek lüzumu hissolunuyor. oLâkin nasıl, ne suretle?.. Sıhhati mu- hafaza etmek için akıl ve man tık dairesinde, hekimce hare- ket etmek lâzımdır. Zevklere ait şeyler de itidal ifrattan doğacak © fenalıklara karşı gelir. | Yemeklere çok düşkün bir kimse reklerini korumuş, kendini da- marların sertleşmesinden, Ü - remi tehlikesinden olur . «Lâkin itidale nasıl bir ma- Çok gayretli kimseler itidal dendi mi, bunu pek asgari bir dereteye düşü - rüyorlar.. Çok et yiyen bir kim se miktarını itidal haddine ge Girmek için iptida günde bir defa yemeli; sonra (o miktarını ve 100, 50 grama (o indirme- ps Hayat âleminde, Riyoloji'- de bu asgari pratik bir mana ifade etmez. Çok et yemek tehlikeli bir itiyat olmakla be- raber onu son derecaye kadar sanltmak icep elsi. Çünkü öyle yapılırsa umumi tegaddi için elzem olan maddeden uz - viyet mahrum © edilmiş olur. Böyle hareket eden kimsenin vücudünde - haylı zaman seze- iniyceği - mühim arızalar pey- da olur . Hastalar görülür ki yaşları inhitat devrine gelmiştir. Vü- |; 'lrak taraflarında dört peş- i giyenlerdir. Onların ocağile münasebeti hanımlarımız, r ki; değil erkeğin hat bir binek atın bile i çekebilmek salâhi- Si» binmek için sıçramış... kin binememiş.. Ve: — Ah gençlik ah! Genç ol- idım... Demiş. Sonra bak- ii ocağının şu münasebet- rı üzerine demek ki: — pi yaya kaldın tatar hanımları- ızda tatbik sahası buluyur.. | e yapalım başları sağ olsun! Bir ilân gördüm.. minde sabun fabri veriyordu. Ben ümitle sa- un arasında münasebet görü- kü ümit ve sabun. İkisi köpürür ve söner.. FELEK - Semiha Nazmi Hanım, mü i ciddi ciddi devam et- di : — Tabii, her nesil kendin- evvelkini biraz daha geçe- E— Bazda yermek değil, da işime var. Benim ümilime yeni Türk hanımı, bugün — Buradaki hanımefendi- af buyursunlar, Fransızlar anlar daima müstesnadır. Muhteşem Nihat Hanım. di doğruldu: ii şimdi nezaketi 7 diva apakım. Şa yansaler, Jak. “Milliyet'in Edebi Romanı :30 BAŞI DÖNÜKLER rler ki mübahasede hazır bu | bahaseyi cutlarını hayatın pası sarmış- tır, yani damarları sertleşmiş- tir. Et yemeklerine dair aldık ları ihti; tavsiyesi üzerine eti o kadar © kesmişlerdir ki başları döner, biraz çalışmağa iktidarları kalmıyacak Okadar çabuk yorulacak bir hale gel- mişlerdir. e İhtiyarlığa isnat olunan bu haller biraz et ye- mekle zail olmuştur. Mahzurları olan bu gıdanın faydaları da vardır. Etin sui- istimalinden doğan tehlikeler- den sakınmak için o miktarını imsak derecesine düşürmeme - lidir. Öyle yapılırsa hayat mü vazenesi için elzem (clan iyi tesirinden mahrum © kalınmış olur Eti daimi surette kâmilen kesmek, pek ender olarak mü racaat olunacak tedbirlerden- dir . İhtiyarlarm yiyecekleri baş rca sütten, sebzelerden ve bi- raz etten mürckkep bir taam- dır. Et, günler geçtikçe inhi- tata düşen bir uzviyetin işleme derecesine göre, hekimin ta- yin edeceği bir miktar mesele- sidir . İlk yaştaki çocukların te- gaddisine ait bir (o misal daha getirebiliriz. o Bulaşık sütler, tehlikeli olduğu, bazan çocuk- ları öldüren bağırsak iltihap- ları hasıl edeceği için sütü takim etmek düşünülmüş, ço- cuklardaki tehlikenin bu suret le'önü alınmıştır. Belki mik: Jörahim Necmi nın hayatı nedir? Türk köylü kadınının, Türk esnaf kadını- nın hayatı değil, (o yüksek sı- nıf dediğimiz hali, vakti yerin de, kibar Hanımların hayatı.. Ben dünyada bundan acı bir hayat tasavvur edemem. Aahmet Nebil, Reşit Be- yin bu canlı çok alâka duyuyordu. Kâmil Bey hafifçe esniyerek bazan Muhteşem Nihat Hanım efendinin, £ bazan da Semiha — Acı mı? Neden acaba? — Düşünün bir kere Hanım efendi: Hayat (denen bu bü- | yük çarkın. içinde sizin vazi- kurtarmış | İ Sıhhi bahisler S Hayati vazifelerde ifrat, tefrit.. Dr. Rusçuklu Hakkı rop ilmi takım noktasından te- miz olan bu tegaddi usulü ta- kip olunan çocukları (o vahim iskorbut arızalarına tutulduk- ları görüldü. Sonraları anlaşıl dı ki bu hale sebep, | tegaddi için faydası (olan bir takım maddelerin - ve bilhassa Vita- minlerin - şiddetli ve daimi bir ateşte harap olarak gıda de- rununda bulunmamalarından i leri geliyor. Şüphe yok - mik- ropları öldürmeli - lâkin gıdal maddelerde bulunan maya gi- bi tegaddiye yarayan şeyleri asla... * Mesele tenasül hıfzıssıhhati için de aym suretle . mevzuu bahis olabilir. bu hususta if- rat - bilhassa erkeklerde - uz- vi zaafiyet, uzviyette ihtilâl- ler, seafhatin bilmecburiye ha- sıl edeceği içtimat düşkünlük- ler, zührevi hastalıklara ma- ruz kalmak ihtimali, menbaile mütenasip olmıyacak (surette sarfiyat, le ccağımdı işin. den, gücünden uzaklaşmak gi- bi sıhhi ve içtimai münasebet sizliklere ve tehlikelere sebep olur. Bunların önüne geçmek için ahlâkiyat tenasülü zevk ve iştehayi tatmin hususunda itidal ve hattâ bilkülliye im- sak tavsiye ediyor . Gerçek, bu hususta kâmi- len imsak, yularsız bir iptilâ - nm doğuracağı || fenalıkların önüne geçer - lâkin diğer cihet ten şahsın umumi çalışma ka biliyetini de azaltır. Öyle gö- rünüyor ki fizik enerji - tabii faaliyeti tenasüliyeye © bağlı- dır. * Bilhassa marazi ruhiyat ta seriyi görgülerdendir. Vak: tinden önce bunama tabiri al. tında kümelenen hallere tutul muş gerçler kadınlara karşı lâ kayt kalıyorlar . Bunlar utangaç çocuklar. ! dır. Tamamile tekâmül etmiş bir buluğ asarı (o gösteremez. ler . Anlatmak istediğim şudur: İtidal, işi asgari dereceye dü- şürmek, ne de büsbütün vaz geçmek demek değildir. Her hayati vazife o suretle yapıl - malı ki ne ifrata, ne tefrite meydan kalsın . Tam bir imsakla hem budut | bir itidal, her ne kadar insan- da nefse hâkimiyeti tenmiye ederse de diğer cihetten cebri bir umde olur. Cebri bir um- de ve biraz da tehlikeli... Yeni neşriyat: S.O.S Kıymetli san'atkârlarımız- dan Ercüment Behzadın şiir ki tabı intişar etmiştir. Her kütüp hanede bulunur. Fiati 30 kuruş tur.Karilerimizin zevkla okuya caklarından eminiz. Tavsiye e- deriz. nı sormamaktan ibaret. Yığın yığın incecik bez parçalarına dünyanın parasını verirsiniz. Tuvalet yapar, süslenirsiniz. Bütün rolünüz erkeklerin hoşuna gitmekten, onlara zevk ve neş'e vermekten ibaret. — İyi ya işte: Hayatla dö- ğüşen erkeği | güzelliğimizle, imizle, sevgimizle sara- rak kuvvetlendiriyoruz, cesaret lendiriyoruz . — Affedersiniz, efendim, gözünüzdeki pembe gözlüğü çı karmanızı rica edeceğim. Etra fmıza bir bakın bakalım: Sahi- Şeyda | den böyle bir vazife yapan kaç hanım bulursunuz? cevap vereyim: İşte Semi ha Hanımefendi.. Sizden her za man kendisinin kocası ve aile. si için bir kuvvet menbaı oldu- ğunu söylemez misiniz ? — Semiha (o Hanımefendi, yarmki hanımlar nesline gön - derilebilecek ender nümuneler- den biridir 5 2 yil 8 ği e İŞ MİLLİYET SALI 22 Genç vâizler o gün medre seye geldikleri zaman içlerinde hem bir gariplik, hem de bir | sevinç duyuyorlardı. Seneler- ce hasırlarında diz çürüttük- leri bu medreseyi bırakıp köy- lere dağılacakları için benlik- lerini bir gariplik © sarmıştı. Fakat nihayet dört gözle bek- ledikleri icazetnameyi alacak- ları için de seviniyorlardı - O gün civar büyük medre- | selerin büyük hocaları da me- rasime çağrıldı. Genç vâizler sıralandılar ve hepsine “de bi- rer birer ,etnâmeleri yet be yet tevzi i, Yalnız içlerin den bir tanesi ve erinin 8- teşinden en zeki görüneni kal- mıştı, Fakat hoca bu gence icazetname © vermedi ve dedi İ ki: — Seracettin efendi, sana bu sene icazetname vermiyece | ğim. Daha iki sene burada ka İsp ilmi siyaset tahsil etmeli- sin . Çocuk ateş gibi kıp kırmızı kesildi. Ne demek? Bütün ar kadaşları icazetnamelerini al- sınlar da, kendisi daha iki se- ne medresenin İoş dıvarları a- rasında diz mi çürütsün? İtiraz etti: Ben de arkadaşlarım gi- bi iktisabı Teyzettim, icazet- | erim, dedi. knaa çalıştı: | — Etallibül o ilmü minel. | mehti ilel leht.. İlmin bududu yoktur. Sen yine istersen, ica- zetnameni vereyim. Ama ki | gittiğin yerden tekrar buraya geleceğine ve iki sene ilmi si yoset tahsil edeceğine eminim dedi . Genç vöiz israr etti, ona da icazetnamesini verdiler, O hafta medresede herkes heybelerini hazırladı ve her bi- ri birer köye dağıldılar Seracettin Efendi de birinde bir köye varmıştı. Bir öğle namazmdan sonra, kendi- sini dinlemeğe gelen köylüle- re vaiz ve nasihate başladı: — Ey cemaat! dedi, cümle nizin namazı fasıttır. Çünkü imam efendi Velezzaaaalliiin diye okuyor. “Dat,, 1 “Zı,, ya kalbediyor. Hiç olur mu? Şim diye kadar kıldığınız bütün na hanlar fasıttır,, Bunlarm hep- ei ini yeniden eda etmek gerek. tir. İmam efendi ayeti kerime İyi yanlış tilâvet ediyorlarsa, köye başka bir imam talep ey. leyin . Meğer o köyün imamı, o- tuz senedir o camide köylüye namaz o kıldırırmış. O Kadrü itibarı arşı aşmış. O kadar ki | köylüler kendisine evliya gibi bakarlarmış. Bazıları imam efendinin geceleri semavata a- ruc ettiğini görmüşler. Sonra imam efendinin O nefesi öyle kuvvetli imiş (o ki, köyde çok hastalar okumuş, üflemiş. Hepsini iyi etihiş. Şimdi zın. ilik, biz abu: “öniret köye geli. yor ve imamı beğenmiyor. Na sıl olur? Köylüler evvelâ ine yüzde ll yüzde doksan beşi, ne kocalarına cesaret ver ne de aile e Mübalâğü ediyorsunuz, Reşit Bey. Düşünün Hanımefendi, üşünün, bütün tanıdıklarınızı hatırlayın. Bakım, yüzde kaç hanımda duydunuz sarıcı, kuv *vetlendirici, cesaret verici sev gi ve şefkat hazinesini bulabi leceksiniz . — Evet. Birden bire hatma gelmiyor ama şüphesiz birçok. ları vardır , — Yazık ki çok az, Semiha Hanımefendi, ben bunu da ta bil buluyorum. Bugünkü Türk kadını asırlarca bir kafes için İ de mahpus kalmış.bi : idir. Kı ları kuş bâlâ bu kırık dökük kafe- sin içindeydi. Ona bu alıştığı | yerden ayırmak i için serin bir | | rüzgârm esi <smesi lâzım geldi, i EYLUL 1931 İlmi siyaset ! sonra aralarında bir fis kos geç ti. Genç vâiz Seracettin Efen- | yakaladıkları gibi bir te- diyi miz döğdüler ve kapıp köyden dışarı koyverdiler, Seracettin Efendi başı yüzü sargı içinde İstanbula döndü ve doğru icazet aldığı medrese ye geldi. Hocası onu bu halde görünce, sebebini (o sordu ve genç vâizin başından geçenleri öğrenince, güldü : — Ben sana demedim (mi, behey nabekâr? © Burada kal, daha iki sene ilmi siyaset tah- sil eyle, demedim mi? Seracettin Efendi hocasına hak verdi ve bu defa tam iki sene deha kalarak ilmi siyaset tahsil etti . Ancak ondan sonra hocası, talebesinin omuzunu sıvazlaya rak dedi ki; — İktisabı feyz ve ulüm için, ömrü beşer kâfi değildir. Yalnız şu var ki, sen (o ancak şimdi vâiz olabilirsin. Lâkin nereye gidersen, nerede bulu- | nursan, daima bilmediğin şey- leri öğrenmeğe heves eyle.. İki sene benden ilmi siyaset tahsil ettin. Hak yardımcın olsun. Seracettin Efendi gene hey- besini toparladı ve iki sene ev: | vel bir gün, dayakla kovuldu. | ğu camie vardı. . Gene ayni imam Efendi namaz kıldırdı | ve namazdan sonra (köylüler | vâiz efendiyi dinlemeğe koyul- dular Bu defa Seracettin Efendi vazına şöyle başladı; — Ey cemaati — müslimin, siz Allahın o bahtiyar İcuil nız ki, sizlere imam efendi gibi kurbi ilâhiye vâsıl olmuş © bir piri münir ihsan eylemiş. Böy- le bir imametin kıldığınıznama 2a verdiği kıymet indi. ilâhide beş on misli ecir ve sevap sayı- lir. İmam Efendiye nezdi Pey- gamberide yer ayrılmıştır. O- nun nurani sakalının her teli bir haneye uğur getirir. Her kim yeddinde (— böyle bir zatı bir kıl mübarekin sakalmdan bulundurursa, bâde izin işleri âsân olur, ber nevi ve felâkât mündefi ve perişast olur. İmam Efendinin sakalın- dan bir kaç tel muhafaza eden ler, zinhar bu sakalı yanların- dan ayırmaya! Onu hüsnü mu- hafaza ede.. Bu süretle cümle- niz rezdi Peygamberide de na- ili şefaat olursunuz. . Köylüler, imamın sakalındar böyle bir keramet mündemiç olduğunu vâizin ağzmdan işit- tikleri zaman, bu defa şaşırma dılar. Çünkü hepsi (de böyle bir şey olabileceğine kani idi- ler. Gene aralarında bir fiskos geçti. Bu defa köylüler birden bire imamın üzerine çullandı- lar, Her biri bir kaç tel alaca- ğım diye imamın sakalmı yol- mağa başladılar. İmam ferya- düfigan içinde köylünün elir- den kurtuldu amma, çenesinin üstünde de bir tek sağlam kıl kalmadı. yavru kuşlardır. Hiç bilmedik | leri geniş havanın içinde sav- ruluyorlar. Serbest uçmağa a- lışmadıkları için bu sert fırtı - madan şaşalıyorlar. Başları dö nüyor, kanatları kırılacak, ko- pacak gibi oluyor. Şeyda Kâmil (o Bey, fırlak gözlerini biraz daha fırlatarak, bir kahkaha salıverdi: — Aman, Reşit Beyefendi ne de canlı canlı tasvir ediy: sunuz. Adeta kendimi bu fırtı nanm önünde zannettim. Muhteşem Nihat Hanıme- fendi, ağır ağır başmı sallıya- eğ Şeyda Kâmil Beye dön- lü : — Sahi bir şiir gibi.. re güzel bir mevzu.. Üstat, bu fikri şiir olarak yazsam, siz de ona bir beste yapsanız. . — Aman, ne güzel ( olur. Mutlaka yazmız, Hanımefen - di. Semiha Nazmi Hanım, bah se devam etti : wi - Güzel ama, Reşit Be; Hem | Türk Sigo Çapras kelimeler 13345 6 7 6-0 18d4 Dünkü şeklin hatli . 41 6 71 9m 2 Yeni şekil Soldan sağa | 1 Susüz yer 6) Yapmak(3) 2 — Uzun (2) Kölelik (6) 3 — Kanto (5) Kırçiçeği (4) | 4 — Karmen (2) Vaktı bildiren | La) 5 — Maşa (7) 6 — Heyet (5) Eski (4) 7 — Mantar (4) Bal (4) “8 — Yangın (5) 9 — Felâket (4) Renk(2) 10 — Göndermek (5) Cet (3) 11 — Atılgan (4) Elemler (4) Yukardan aşağı 1 — Papaz (5) Çalışmamak (5) 2 — Göz rengi o (3) Her tarafı su (3) 3 — Erkek ismi (5) Sopa (3) 4 — Tatlı (7) Beygir (2) 5 — Havası olmıyan yer (4) 6 — Uzun (2) Zamir (3) Bağış- lama (2) 7 — Küğitta birli (2) Beygir(2) Rakı (4) 8 — İyi (3) Hamız (4) 9 — Gelin (4) Çift değil (3) , Renk (2) 10 — Saçsız (3) İri hayvan (3) Cet (3) 11 — Bunaklık (4) Elemler (4) MUALLİMLERİMİZE Dünyada paranın az, mahsü- ün kıymetsiz bulunduğu bir sırada mektep kitaplarını Pahalı almayınız, Türk Neş- riyat Yurdu bastığı kitapları 100de 60 iskonto ile vermektedir, Adres: Posta K. 443. geçirdik. Bu dediğiniz Balkan * & devirlerin. harbi, cihan harbi deydi.. Şimdiki hanımlar artık asri hayata kanat alıştırdılar. — Cemiyetin ruhundaki in kılâplar, şekildekiler kadar ça buk yerleşmiyor, Semiha Ha- nım. Balkan harbinden şimdi- ye kadar daha yirmi sene bile geçmedi. O zamanın genç ka- dınları bugünün orta yaşlıları- dır. O günün çocukları ancak şimdi mekteplerden çıkarak ha yata karışmıya başlıyor. Kısa bir süküt oldu. Nemi ka Sırrı Hanımın gözleri git- tikçe parlıyordu. Ahmet Nebil le birkaç defa gözleri karşılaş tı. Bu iki çift gözün ikisi de Reşit Beyi takdir ve hürmetle dikiliyordu . Reşit Bey, bir cigara yaka rak devam etti : — Ben asıl yeni Türk Ha- nramı, Cümhuriyetin ilânmn- dan sonra mektebe giren Ha- nım kızlar arasında © bekliyo. rum. .0 vakite kadar bir geçit | İtihnadı Milli Harik ve hayat üzeri, icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait seraiti havidir. Merkezi idaresi: Calatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmık'adır. Telefon: Beyoğlu — 2003 rta Şirketi ne sigorta muamelesi KÜCÜK DAKTİLO... Harika.. JEAN MURAT ve MARY GLORY Yarın akşam ÖPER A'da GAİP FENER “ Aşk ve vazife ” evariyete» ve «İki dünya» gibi filmlerin reğisörü E. A. DUPONT'un eseri tekmili Fransızça konuşan büyük bir dram. Fransızların “Emil Janminge" i HARRY BAUR ve komedi fransez artistlerinden MARCELLE ROMEO ile “ Gel evlenelim “ filminde mübdileri FERNAND GRAVEY ve G. ETCHEPARRE Yves Mirande ile beraber temsil ettikleri FRAKLI ADAM filminde: Çarşamba akşamı MELEK Sinemasında ILÂN 20 Eylül Oğimen itibaren terki ticaret ettim. Muzmeldtm: tasfiye ile meşgulum, Rehinleri olanlar bir ay zarfında gelip “almadıkları tak- dirde satılacağı ilân olunur. Büyük Çarşı Varakçı Han Sokak No 18 sarraf Haralambo Anagnos- tidis, İstanbul icra Riyasetinden: İstanbölda Filcancılarda Mahlu- diye Hanında 25 No. du Mağazada Kollektif Şerik olarak Manifatura ticaretile iştigal eden Hacı Yakup Zade Biraderlerin Konkurdatu ta“ lebile vuku bulan müracaatı üzeri- ne İcra kılman totkikat meticesin- e konkordatu o talebenin nazarı itibare alınmasına ve İcra ve İflâs kanununun 278 ve 279 cı maddeleri / mücibince borçluya iki ay mühlet verilmesine ve İstanbulda birinci Vakıf hanında o Avukat Mehmet Fahri Beyin Komser tayini ve iş bu mühletin ilânr ile beraber İcra ve iflâs daireleri ve tapu sicil me- murluklarına bildirilmesine karar verilmiş olduğu ilân olunur. ZAYİ — 79-3 numaralı Bebek lik mektep tasdiknamecmi kaybettim. Hükmü yoktur. Ferhan, ğe üzenmişlerdir . Şeyda Kâmil Bey yine kah- | kaha ile güldü : — Ama yaptınız ha! Şimdi meselâ Hanımefendilerin asri bir Avrupa kibar kadınından ne farkı var? Reşit Bey, hararetli hara- retli cevap verdi: bakarsa- — Dış tarafından nız hiç farkı yok. Fakat birde eski rl dıvar hemen kendini gösterir . Muhteşem Nihat Hanıme- fendi güldü; — Aman kuzum, daha te- mizce bir şeye benzetin bizi. — Affedersiniz, O teşbihte hata olmaz derler. . Semiha Nazmi Hanım, gü