8 Eylül 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

8 Eylül 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Asrın umdesi “Milliyet” tir, 8 EYLÜL 1931 , İDAREHANE — Anlınra cadde. o: 100 Telgraf adresi: Milliyet, Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için iz aylığı 400 kuruş 800 kuruş 70 , 1400 ., 1400 |, 7700 Gelen evrak geri verilmez İ| Müddeti geçen nushalar 10 kuruş ll tur. Gazete ve matbaaya it işler "şişin müdiriyete müracaat edilir. Bugünkü Hava İ Dün azami hararet24, asgari 19 derece idi. Ba” güni ruzgir. Boyraz have oç. | DA İlerire | İlim ıstılahları meselesi Beynelmilel müşterek medeniyetin ıstılahları da müşterek olmalıdır , Dil işleri sırasında on e n birçok ille vardır. bilimin bir nevi imtiyaz olduğu *Şi devirlerde bu ıstılahlar halk di *E İlinin haricinde kalan bir kay- istenilmişti. övle Şarkta ıstılahlar Arap ve Yunan, oGarptada Yunan ive Lâtin asıllarından alınmış- te tır. Araplar Yunandan aldıle vi ları ıstılahları bile (Elcoğrafi- “ya, Elestronomiya, Elfelsefe.. v. 8. ) gibi Arapçalaştırmış- Müslümanlık medeniyet İ dairesine giren Türk, İranlı, Kürt, Çerkes.. ilh. gibi millet- ler de Arapçada olan ıstılahla- yalmışlar, yeni rstalah ihtiya- i sı göründükçe yine Arapça kk İerinden kelimeler uydurmuş- lardır. Garpta da bir müddet din * ve ilim dili olarak Lâtin lisanı kullanılmış, ıstılahlar da Yu- * man ve Lâtin köklerinden uy- > durularak böylece tekarrür et- * miştir. Türkler Garp medeni- yeti dairesine geçtikten sonra, bir yandan Arapçadan alınmış veya Arap köklerinden uydu- rulmuş ıstılahları, diğer yan- © dan Yunan ve Lâtin ıstılahla- * rından Fransızcaya geçmiş 18- tılaharı alarak, yine iki taraf. gi dil siyaseti kovalamışlar- ir. Yeni dil hareketleri bu ıstı- lahlar işini de kesip o atmağa mecburdur. o Böyle bir yüzü Şarklı, öbür yüzü | Garplı bir «stlah sistemi işe yarar bir a- 1. let değildir. Türk © çocuğuna © bir taraftan (Cezri mükâğğap, © Menşur mütevazi-İ- müstatilât müvellid-ül-humuza. ilk) 18- tılahlarını öğretmek, öte ta raftan da (Anesthesie locale, Opâration, principe, Doctrine... v. 8.) kelimelerini sstedah' ol MİLLİYET Ta Ballamak BONmESIN me silleri de eskiler gibi - maruf tibiriyle - “iki cami arasında binamaz,, bırakmak olur, latılahlar işinde &m ka doğrudan doğruya olduğumuz medeniyet dairesi- nin ıstılahlarını - dilimizin ses ve yapı düzenlerine en uygun bir kılık © altında - kendimize mal etmek, yani garp ilim âle minin ıstılahlarmı benimseme mektir. Bu ıstılahları Arapça- dan uydurmak dilin tabii cere- yanının aksine (o gitmektir. Türkçe köklerden uydurmağa alışmak ta müşterek omedeni- yet dünyasından kendimizi ne ayırmak, o etrafımıza bir “Çin seddi,, yapmak olur. Va- kın en ideal olan şey bir di- lin bütün umumi kelimelerle beraber, bütün ilim ve fen 1s- tılahlarmın da hep kendi kök- lerinden yapılmasıdır. Fakat bu hayal bugüne kadar hiç bir medeni lisanda tahakkuk etme | miştir. Medeniyetin milletler arasmda müşterek bir hal al- ması, her dilin başka dillerden birçok kelimeleri alıp benimse mesi bu tasavvurun imkânsız. lığına delâlet eder. Almanlar, dillerinin terkip kabiliyetin- den istifade ederek, bir takım ıstılahlara Almanca karşılıklar uydurmağa çalıştıkları halde bile, beynelmilel müşterek ilim ıstılahlarından müstağni kalma mışlar ve © kalamıyacaklarını da anlamışlardır. İşte bu sebeplerden dolayı dilimize alınacak ıstılahlar i- çin şu esaslara riayet etmemiz olur zannındayız: Dilimizde yerleşmiş ve büyücek bir ekseriyet tarafın- dan kullanılmasma alışılmış o- lan türkçe veya türkçeleşmiş ıstılahları muhafaza etmek, Zaten türkçe kelimeden s5- tılah mevcutsa bunu a hiç bir sebep yoktur. Meselâ ha leş “evlenme, boşanma, karı, koca, alacak, borç... gibi ıstılahları değiştirmeğe hacet görülmez. Türkçeleşmiş ve u- mumun diline düşmüş olan “mi ras, dava, mülk, sermaye...,, gi- bi sstılahlara da herkes alışmış- tır. Binaenaleyh bunları olduğu gibi muhafaza ederiz. 2 — Türkçenin ses ve yapı Öüzenine uymuyan ve umumun diline düşmiyen arapça veya arapçadan uydurulmuş bütün ıstılahları atmak. Bunlar dilimizin benliğini ve başına buyrukluğunu bozan en mühim unsurlardır. Yeni sis- temde türkçe öğrenen Türk çocuğu bu kelimelerin ne yapı- #ını, ne de birleşiş yolunu anlı- yamıyacaktır. Bunun için bun- ların üzeinden bir sünger geçi- rerek yok saymak en kısa yol- dur.. 3 — Beynelmilel medeniyete ait olan ilim ve fenlerin mede- ni milletler arasmda müşterek olan ıstılahlarını dilimizin ses ve yapı düzenine en uygun ge- len şekil altında Yunan veya Lâtin asıllarından almak , Bilhassa Fizik, Kimya, Ta- gayet tabii bir milelleşmektedir. Bunlara türk çeden karşılık uydursak, uydu racağımız kelimelerin mânası- nı anlamak için gene o ilmi tah * BAŞI DÖNÜKLER İörehim Necmi ( —©1 Oldu mu ya? Neriman © Cemşit Hanım, söylediğine pişman olmuş gi- bi bir tavır aldı. Gözlerini in- direrek bir iki saniye durakla- dı. Sönra sözü değiştirmek is tedi; — Ey bakalım, hani şiirle riniz? Hani'piyesiniz? Ahmet Nebil kıp Mr oldu. Evden çıkar ken, henüz'ne'tarafa gi rini, me de tiyatro müsevedde © lerini almak aklına gelmemiş Bi Halbuki buraya sözde şir. için dini edilmişti . — Ne o? Yoksa getirmedi. niz mi 7 — Ah, affınızı o rica ede- rim, Hanımefendi. Sabah geç 4, (kaldım diye o kadar acele edi- birden bire | Bu vakit ta oraya: kadar mi, Nebil Bey? — Ne yapayım, Hânımefen i, kabahat benim. — İyi ama, âllahın bü gün den başka günü yök mu? Ne yapayım, eserlerinizi bir baş. ka gün okuruz.. Bu kabah; nızı unütturmak için ye- rinize ben bazı eserlerimi okü- rum , — Lütfedersiniz, Hanıme- fendi. Kapı bir daha, yavas, adeta ihtiyatlı bir elle açldı. Kapıyı açan, içeridekilere icap ederse Werini değistirmeğe mey İ de biri, on binde biri bile Honor& Pousfric tanramış iş adamlarındandır. Bir gün kendini rahatsız hissetti ve ge- ne maruf doktorlardan Topi- nez'in muayenehanesine gitti. — Doktor, ben kendimi bir. az iyi bulmuyorum Doktor işleri i bakkal gibi ellerini oğuşturü: rak: — Nerenizden rahatsızsı- nız? Diye sordu . — Hişa gitmiyen uzvi bir rahatsızlık. Uykum yok, işte- ham yok. Kuvvetim yok, neş'- em yok, hevesim yok. . Biraz da alayı seven dok- tor : — Galiba siz yokluk mikro- buna yakalanmışsınız, dedi, ma maafih bir muayene edelim, Alelusul muayene etti. Ar- kasını dinledi, göğsünü dinle di. Nihayet bilâtereddüt: — Mideniz bozuk! dedi. Çünkü doktor Topinez hazı hazmiye mütehassısı idi. Hastasına bu suretle (teşhis bir reçete Doktorun reçetesini birinci sımf eczacılardan biri derhal hazırladı. Fakat bu ilâç iş ada mma kâr etmemişti. Reçete mucibince yemekten ,evvel ve sonra yuttuğu hapla- ra rağmen, rahatsızlığı devam ediyordu . Honor& Pousfric bir fayda hasil olmadığını görünce, bu defa doktor Trochanter'e mü- racaat etti . yy sil etemek lâzım olacaktır. Bu gibi kelimelerin halk di- linde mukabilleri varsa onlar da “ıstılahın âmiyane şekli,, ©- larak bittabi muhafaza edilir. Meselâ “Anatomic,, kelime- sini anlamak için Türk çocuğu | na bunu tarif etmeğe mecbu- ruz, Fakat “Teşrih,, dersek ge- ne tarif ihtiyacından kurtulama yız. Türkçe köklerden bir kar- sılık uydurarak koysak onu da tarife mühtacız. Mademki nasıl olsa bir tarif ile anlatacağız; en kısası beynelmilel olan kelime yi almak ve onu tarif etmektir. 4 — Milli harsa ait olan ilim ıstılahlarnı mümkün olduğu kadar türkçe veya türkleşmiş kelimelerden bulmak. Dil bilgisi, Edebiğat, İtçima i bir milletin kendi ben- teren bilgiler beynel- lel müşterek medeniyet da- iresinin haricinde kalan milli varlıklardır. Bunun için bunla. | rın ıstılahlarını mümkün oldu- ğu kadar Türk köklerinden seç Türk kökünden az çok karşılık olmıyan yerler- de türkçeleşmiş kelimeleri al- mal, o da yoksa Türk köklerin den tertip veya iştirak yoluyla temi vücude getirilmiş olur ka- | naatindeyiz. İbrahim Necmi girmekte bir kaç saniye gecik- ti. Nimet Hanım, elinde sof- | ra örtüsü ve peçitelerle girdi. — Kızım, Nebil Beye bir ai de, — Gösterilecek bir şey de- gil, pek fakir, pek mütevazı bir kütüphane ama... — Estafurullah, efendim, mahsus söylüyorsunuz. İç tarafta, (o daha dar olan kısma girmek için © Neriman Cemşit Hanım, vücudunun en | kıvrak hareketlerile, yol göste- riyordu. Bir alaturka sedirin bir tarafına küçük bir yazıha: | ne, öte tarafma da yarısı camlı | bir dolap konmuştu. Camlı kıs | mın raflarnıda pek azı ciltli ki | taplar dizilmişti. -- Görüyorsunuz ya: Hiç bir şey değil, Benim hayalim- İ ne gelmiyecek. deki kitap odasının burada bin SALI re bir hastalık —ransızcadan — — Doktor, rahatsızım. Uy- kum yok, işteham yok.. — Sizin gibi dinç adamlar hasta olur mu? Gelin, bir mu- ayens edelim bakalım.. O da muayene etti. Nefesi- ni dinledi, kalbini dinledi: — Anladım, dedi, sizde müuannit bronşit var. Çünkü bu'doktor da nefes boruları mütehassısı idi . O da bir reçete yazdı. Ho- nor& bu reçete muhteviyatına göre de hareket | etti. Nafile! Raratsızlık geçmiyo: Bu defa doktor P. racaat etti, Doktor Panais asa biye mütehassısı idi, Muayene den sonra dedi ki — Azizim, sizin sinirleriniz. bozuk! Ben şimdi bir reçete yazarım. Bir şeycikleriniz kal- maz . Onun da reçetesi kâretme- di. Honor& (o Pausfric sıra ile cildiye (omütehassısı doktor Maspassin'e, bevliye mütehas- sısı doktor Pardol'a daha beş on doktora müracaat etti. Hep de de ayni muvaffakıyetsiz- En nihayet kalp hastalıkla- rı mütehassısı o doktor Kalo- mel'i buldu. Bu doktor da mu ayeneden sonra: — Anladım, dedi . Bütün diğer doktorların e- linde geçirdiği tecrübelerden sonra Honore Pousfric bu de- fa kendini tutamadı: — Dektorcığım, ben de an- ladım, dedi. Bende kalp var di yeceksiniz, değil mi? — Hakikaten sizde bir nevi kalp ha Ayol, Âşıksınız da farkında değ niz. Uykunuz onun için bo- zuk, iştehanız. “onun için bo- zuk. . — Aşık İasyu ? — Muhakkâk: - Honore Pousfric şöyle bir düşündü . EYLÜL 1931 -Mektep ihtiyacı karşısında Milliyet: Erkek ameli hayat mektebi 1924 de İstanbul vilâyeti tarafından tesis edilmiştir. Bu 7 sene zarfında mek- tep çok büyük bir ihtiyaca © cevap vermiştir, Mektebin bütün masarifi vilâyet hususi © bütçesi tarafından temin edilmekte, yalnız her çocuk» tan senede üç taksitte olmak üzere 50 lira almmaktadır. Ancak talebe- nin yüzde onu meccani kabul edil mekte ve bunda da zeki ve | fakir olanlar tercih edilmektedir. Yeni teşkilât Mektop bu seneye kâdar “dört sınıflı idi, Bu sene maarif vekâleti İ nin müsaadesile 5 sınıfa iblâğ edil miş ve tahsil ilki devreye ayrılmıştır. Birinci devre üç. ve ikinci devre ili #miftır. Bu teşkilât teşrinievvelden ka başanacaktır. Yeni in dersleri franşızca ve | sar ettirilerek alman | Mektep otta hüler ku haiz küçük ihtisas şahadetname si vermektedir. Mezunlar “muhasip, İ komisyoncu ve saire olmaktadır. | Kabul şartları İ Mektebin birinci devre birinci sinıfıma ilk mektep mezunları ümti hansız ve bu derecede tahsil gören- ler imtihanla almaktadır. İkinci devreye de orta mektep mezunları irtihansız alınmaktadır. Bu devre» | ye ilk ticaret mektebi mezunları da | , Çocuk velilerinin bu * müşkülünü hallediyor Ameli hayat mektebi Mektepte değişiklikler var, yeni- den 50 talebe alınacak.. imtihansız kabul edilmektedir. İkin- ci devre mubtelittir. Kız ameli ba- yat mektebi birinci devresini ikmal edenler yahut hariçten kabul şartla. rine haiz bulunanlar alınmaktadır. Birinci devreye girmek için aza- mi 17 yaşında olmak lâzımdır. Mek. tepte tedrisat akşnma kadardır. Kaç talebe var? Mektebin mecma talebesi o 200 dür.Bu defa yeniden 50 talebe alına caktır. Şimdiye kadarki mezun ade. | di 200 dür. Ve hepsi de memleketin muhtelif yerlerinde işte bulunmak- tadırlar, Ameli hayat mektebi bihak | İ kin pratik hayat adamı yetiştirmek- te ve müsabaka irmtihanlarında her tarafta kazanmaktderlar, mektep 30 mezun vermiştir. Mual- lim adedi 20 dir. Spor teşkilâtı Mektepte bir de spor klübü var. dır. Taleba hariç ktüplere gitmemek | te mektepte her nevi spor (o şubesi olan klüpte meşgul olmaktadır. Ders teşrinievvelde Bugünden itibaren yeni — talebe kaydına başlanacak ve teşrinievrel haftasına kadar devam edilecektir. İkmal imtihanlarına 19 eylülde baş- lanacaktır. 24 eylülde bitecektir. Tedrisata teşrinisvvel | haftasında başlanacaktır. İtiühadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eylerir. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Calatada Ünyon Acentarı İulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon: Beyoğlu — 2003 — Acaba kime âşık olabili rim ? — Kime âşık olduğunuzu | bilmem. Hele şöyle etrafınız- daki kadınları, kizlari b göz | den geçiri: O zaman Pousfric elini an. | ına götürdü: Anladım, dedi, bizim daktilograf Matmazel Odette! Diğerlerinin hilâfma doktor Kalomel reçete yazmadı. Sade- | ce dedi ki: — Bu nevi hastalıkların de vası da kendinden gelir, Ben ötesine karışmam.. Pousfric muayenehaneden çıktıktan sonra dairesine gel. | di. Yalan değil! Daktilosuna âşık olmuştu da, haberi yok. tu, Fakat ne yapsın? Maiye- tinde çalışan bir ii karşı aşka inin. tahammül derse, uyküsu, iştehası yeri- Nihayet kararı ile beraber bir gün daktilosunun işine ni- — Fakat en seçme toplamışsınız, Hanımefendi. — Mümkün olduğu kadar İ seçmeğe çalıştım, ama. — A! Burada Fransızcadan başka İngilizce; “ve Almanca kitaplar da var. — Evet. Kocamın kitapla- rı, , Siz İngilizce, Almanca bi- lir misiniz, Nebil Bey? — Hayır Fransızca biliyorum. Bir par. — Ben de — Fransızcadan | ” başka ecnebi dili bilmem, Hal- buki hiç olmazsa İngilizce ve Almancadari birini olsun öğren ç mek isterdim — Biraz çalışsanız öğrenir. iz — Bilmem ki vakit bulabi. i lir miyim? — Madem ki zevceniz bili- yor. — O! Atıftan bir şey renmek mümkün değil, sinirli Hiç sabri yoktur. — Ama size sinirlenmez el bette.. — Bane» mı? Bilâkis. öğ- efendim. Biraz | İ rum, ama Ea muvaffak ça da İtalyanca öğrenmiştim. | olabili Yarın akşam OPERA Sineması Yeni mevsim temsillerine başlıyor. İlâhi ve dilber NORMA TALMADGE sahme arkadaşı GİLBERT ROLAND ile beraber temsil ve rolünde temayüz ettiği NEW - YORK GECELERİ filminde sizleri gaşyedecektir Çit hayet verdi. — Daktilo işinden çkınca, atık “nun maiyetin- de çalışıyor değildi ya? Binaen aleyh en ziyade kendisini üzen nokta bertaraf edilmiş bulunu- özü değiştirmek istemişcesine eline bir kitap a- lârak : Cruelle sönigmei.. Ben bunu tercüme ile uğraşıyorum . — O! Kimbilir ne mükem- mel 'birtercüme olacak — Tabit olmasına çalışıyo- Şübe m mi var? Sizin ka- lemi — Bonrget ile - Anatole France'a | bayılırım. Diyebili- rim ki en sevdiğim muharrir - ler bunlardır . Hakkınız var, efendim, de iki büyük üstet.. — Sizin tiyatronuz telif mi, yoksa adapte mi? — Telif olmasına çalıştın, efendim . — Aman, mutlaka bir gün getirin de okuyalım. Dışarda tabak, çatal ses- leri duyuluyordu . Nimet Ha- nam. kısa bacakları üzerinde Böl; dedi; “Böürget'im | Çifeliklerimizde fenni bir surette yetiştirilen humhul buğday vardır. Talip olanların Lüleburgaz'da Tazüş Şirketi -Tohumluk Buğday en İyi evsafta to- * müldiriyetine müracaatları. yordu . Mani zail olurca, sabık dak arz kendisine metres yap- O zamandanberi da yerinde, iştehası da. . güçlükle taşıdığı şişmanca vü cudile gidiyor, geliyor, sofra- yı hazırlıyordu. Hafifçe hışıl- dilan göğsünden çıkan ! biraz pürüzlü bir sesle: — Buyurun, efendim! Dedi .. Döndüler. Beyaz bir sofra örtüsünün üzerinde üç takım parlıyordu. İki; kadın, met Nebili aralarına aldı- ar . Yemeğin devamı müddetin ce ana, kız, durmayıp edebi- yattan ; bahsediyorlardı. . Ab: met Nebil, Nimet Hanıma deta kızının bir aksi sadası gi bi ayni fikirleri tekrarladığına, | Neriman Cemşit Hanımın da esaslı bir tetebbudan © ziyade | bir takım kapma, toplama dü şünçeler olduğuna dikkat et- ti. Her yemek © geldikçe ana da, kız da: — Kuzum, biraz daha alı- nız. Pek az aldınız. Gibi ısrarlarda bulunuyor- lardı. Ahmet Nebil itizar edi yor, kızarıyor, çok yemedi ni, zaten geç kalktığı için a- cıldmadığını söylüyordu. Müessit bir irtihal... İzmir Düyanu umumiye nazır a bekar merhum Haer Şefik Bey #ml- tamu ve Veli Paşa zade Refet By damadı ve Edirne eşrafından Dr viş Beyin kayınbiraderi Kemal By duçar olduğu kalp | hastalığından kurtulamıyarak vefat etmiştir. C- haze namazı bugün öyleyin Beşik taşta Sinan Paşa camiinde eda edi lerek Markada. nilesi makberesine defnolunacaktır. Yânn akşam ELHAMRA SİNEMASI MARGUERİTE MO- RENO'nun temsli ve ta- mamen Fransızca sözlü Yerle Gök Arasında filmini takdim ediyor. lâveten: LA SONATE AU KLAİR DE LUNE (canlı resimlerle) ve Bu sene; uykusu | meşhur muganniye JEANNE BRAZİNE'in temsili GÖZLERİN | filmi, İ Yarın akşam MARGELLE GAANTAL PARA AŞK (Şeytanın dostu) Fransızça sözlü müessir ve gayet şık filmi ile | Melek Sinemasının kış mevsimini küşat ediyor ime am m ei ZAYİ — 153 numaralı Mus- tafa namına mahkük (tatbik mührümü zayi ettim, kimseye seneden borcum yoktur ve hük mü yoktur. j Rüsumat muhafaza memur- | Juğundan mütekait Mustafa LOKANTAMIZ Bahçekapı Yalı Köşkü cad- desinde 5. Eylül cumartesi günü Hüdadat lokantası namile açılmıştır. Aşçı Yusuf Handan Doktor Hafız Cemal Cumadan maada hergün öğ- leden sonra saat (2,30 dan 5 e) kadar İstanbulda Divanyolun- | da 118 numaralı husust daire- sinde dahili hastalıkları mua- yene ve tedavi eder, Telefon: | İstanbul 8923 Doktor Rusçuklu Hakkı Beyoğlu, İstiklâl cad- desi Büyük: Parmak ka- pu, Afrika o hanma bitişik İİİ Apartıman No 21— Tel: Beyoğlu 2797. Saat: 14 - 18. a kalkıp yine oturur yorlardı. Ahmet ( Nebil evde « ne ahçı, ne de hizmetçi olms- İdme dikkat etti. Bazan Ni met Hanım bir yemekten bah- sederken damadını anıyor, i8- minin ilk sadalı harfini kısa © kuyarak: — Atıf bunu çok sever. Diyordu... Bu isim anıldık” ça Neriman Cemşit Hanımı". üzgün gözlerinden adeta güc€ bir ışık. akar gibi oluyor” ü biraz dargın gibi çev" riyordu , Yemekten sonra, Neriman Cemşit Hanımla annesi çarçi” buk sofrayı kaldırdılar. Nimet İ Hanım' kahve © pişirmek içi" dışarıya çıkmca Neriman Cem şit Hanım, Ahmet Nebile dön” dü: — Muhteşim Nihat Hanım efendinin salonundan ve sofr* sından sonra bu salon ve b i kimbilir ne kada” inmüştür. (Devamı var),

Bu sayıdan diğer sayfalar: