milliyet 130 AĞUSTOS 1931 yİDAREHANE — Ankara cadde. x No: 100 Telgraf mdresi: Milliyet, 4 Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 3 aylığı © 400 kuruş 800 kuruş 3 780 , 1400 z M0 , 270 ,, Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen nushalar 10 kuruş Gazete ve matbaaya it işler Bugünkü Hava Dün azami hararet 26, asgari 14 derece idi. Bu- gün ruzgâr lodos hava açık. Sergi Sermek mastarnıdan gelen “ir kelimedir. Resim, karpuz ribi metahların sergileri meş- vurdur. Üç senedir (Yerli mal | İ men sonra idi. Çöken ar sergisi) ismi altında Gala- -asaray mektebinde de bir ser- zi yapılıyor. ey sergi ismile wlâdiye mı vardi. , Ben e severim. Gizli si kapaklısı olmadığından ola- 1 biteni ortaya koyup samimi göründüğünden dolayı.. Eğer 3ir karpuz sergisi kadar açık ve samimi olursak daha tatir ve renkli olmuşuz demektir. Ama içinde kabak ve hışır çı- kanımız bulunursa bunu istis na addetmeli ve kaideyi ihlâl etmiyeceğini hemen hatırlama Mıyız. . Resim sergilerine © gelince bunun herkes kıymetini takdir edemez. Çünkü resim sergile- rinde o kadar ince o san'atlar yardır ki; bizim gibi o incelik lere gayri vakıf adamlar onu takdir edemezler.. O sebeple- dir ki; resim sergileri hakkın- da mütalea beyan etmekten da ima çekinirim. . Sonra: — Sen onu anlamazsın. O garpık gördüğün hatların çar- pıklığı soluk gördüğün renk- il likliğidir ki; eserin kıy metini teşkil eder. o Avrupada ayak gibi kokan © pek makbul peynirleri bazı zevksiz adamla rın .yiyemedikleri Ben resmi an İamadığıma yanmam. Çünkü nihayet bununla bi miş olmam. Fakat lamaza çıkar. Resim anlamaz deseler o da iyi.. Hiç bir şey anlamaz derler. Kredimiz dü rler.. Yerli mallar“ sergisine ge- lince: Onun hakknıda beyanı mütalea edebilirim. o Çünkü onda gizli incelikler falan yok- bur. Her şey açık! Son Yerli mallar sergisini de gezdim: İyi tarafları, yerli sanayiin inkişaf yüzünden mucibi mem Milliyet in Edebi Romanı: 7 BAŞI DÖNÜKLER — Tamam, İşte. bu. Çok güzel gördün. Bütün bu gördü ğün adamlar iki devrin orta. “ sında yaşıyorlar. Bunların ço- cukları yeni zaman (adamları olacak. Fakat kendileri, ister istemez, böyle . karışık bir ö- mür sürüyorlar . —3— DANS EDERKEN Vals başlar başlamaz, Muh | © teşem Nihat Hanımefendi du- daklarını büzen bir tebess le, gözlerinin tatlı bir davetile Ahmet Nebile sofrada verilen kararı hatırlattı. Mahcup genç yüzü kızarmış, elleri hafifçe titriyerek, yüreği çarpa çarpa © bu mevzun hareketli olgun ka O dını muzikanın nağmelerine u ç yarak döndürüyordu. Muhte- şem Nihat Hanımefendi, cesa- ço vadettiği gencin MİLLİYET PAZAR “| Askeri makale | Büyük milli zafer Başkumandan meydan muharebesi : WE 4 Gn Ee yi amk < AR 4 Toh!u5, LZ 30 Ağustos Mondros mütarekesinden he- Osmanlı imparatorluğu ileTürk milletinin de saması üzerine kara, kuzgun felâ- ket bulutları çökmeğe başlamıştı. Düşmanlarımız, mütarekename- de kabul ettirdikleri maddelere da- yanarak ordumuzun silâhlarını top- | Inmışlardı. Vatanın en değerli, en mamur, ve mühim noktalarını birer bahane ile işgal eylemişlerdi. Türk vatanı çepeçevre abluka (edilmiş, | Sanki harici âlemle münasebet için açık bir kapı; teneffüs için açık bir pencere bırakmamışlardı. Maksatları artık gergi gibi anla gılmıştı; Dünya kuruldu kurulalı efendi yaşamış büyük bir millet esir edil. | mek isteniyordu... Asırlarca dünya haritasını değiştirmiş — büyük bir dü. Şimdi ne olacaktı? Ne yapacak- tık? Nasıl kurtulacaktık? Çare? Çare, ya İngiliz mandası? Ya Amerikan mandasıl.. Propagandala- rı alabildiğine yürüyordu. Senki bu Türk milleti için hafif kurtuluş çaresi idil. Derken nihayet 15 Mayısta Yu- nan ordusu, kara bir belâ silindiri gibi güzel İzmirin bağrıma çöktü. Serka doğru yuvarlanmağa başla dı. . Yalnız birer moktasmı işaret 6 diverdiğim şu folâketli günler sırı lamp giderken , herkes içine düştü- Hümüz bu zifiri karanlık gece de şaşkın, şaşkın, | bocalarken, bu meyanda bu karanlık © gecenin sabahını ecnebi mandalarında arı- yanlar da © çoğalırken, 19 Mayıs 1919 da abloka edilmiş ve en mü- him düğüm noktaları © tutulmuş Türk vatanının ortasında, Samsun- da, Türk milletinin asil bağrından bir halâs güneşi doğuverdi.. Ancak o güneşin nuru iledir ki Türk milleti kurtuluş çaresini bul- du, hedefini ve o hedefe yo- en nuniyet cihetleri var. Lâkin! Gel gelelim şu “lâkin, e. Efendim, nedir o gazoz bol- | luğu, frigo dedikleri donuk çi kolata bolluğu (nedir o pasta bolluğu. . Diyeceksiniz ki; — Efendi; Yerli malı değil mi?,. Amenna! Öyle ise (o oraya bir de fırın şubesi açıp okkalık ekmek satmağa mani yok de- i?.. Hayir yok. Peki bu i | Öyle zannediyorum lecek seneki Yerli ma si büyük bir pastahaneden baş ka bir şey olmıyacak.. Bu ha- lile buna (Panayır) demek da- ha doğrudur. Serginin tam kar | şısındaki pastacı sergide bir | şube açmış pasta satıyor. Ço- luk çocuk'da şapın Papur yi: yor. Bu nasıl şey? İlle o darlık!.. Allahım — İbrahim Necmi bir kız eli i küçük ve tara- vetli elini hafifçe sıkarak söz açtı: — Neriman Cemşit Hanımı ziyarete gidecek misiniz, Nebil Bey ? — Davet ettiler. Gitmemek ayıp olmaz mı, efendim ? -— Peki, gidiniz, ama bana vadediniz leman bir taşkın- lık yapmıyacağını: Ahmet | Nebil; bu beklemi ö o kadar şaşaladı ki az (daha tempoyu kaybediyordu. * Yoo, ama şaşırmıyalım, Yeni girdiğiniz bu âlemde be- ni kendinize dost bir mürşit o- larak kabul etmez misiniz? — Lütfederseniz, efen, ler, sizden şiir istiyecekder, siz bunları hep bana anlatırsınız; a e ğer birisi kazara: — Yanıyoruz sıcaktan! sö zünü yüksekçe söylese hasıl olacak panikten mutlaka bir kaç yüş kişinin canı yanacak. Eskiden koridorlarda Omezat malı gibi şeyler yoktu.. Şimdi bütün koridorlar ufak mezat mallarile dolu.. Adamın geç- mesine imkân (yok!.. Bütün bunların en fenası sergide sa- tış yapılmasıdır. e Dediklerine bakılırsa Beyoğlu esnafı sergi kuruldu kurulalı elleri böğ- ründe oturmuşlar.. Bu bir kâr değildir. . Bana sorarlarsa bu sergiyi ya tam sergi yapar bir hafta- da bütün © mallarımızı yalnız teşhir ettirir kapatırım. Ya- par herkesin kolayca satış yap masına imkân verirdim... FELEK ben de size tutmanız lâzım o- lan yolu gösteririm, O olmaz mı? — Emredersiniz, efendi . — Yok, yok, emir falan de- gil. Artık "biz teklifsiz iki dost olduk. Bana her (o düşüncenizi serbest serbest söylemelisiniz. Hanım- — Hadi söyleyin bakalım, şu sarışm bukleli Mebruke Nu man Hanımı nasıl buldunuz? — Pek güzel, efendim. — Pek güzel, ha? Pek mi gü zel, canım ? — Bilmem ki, efendim, o ka dar da fevkalâde. . — Ha! O kadar da fevkalâde değil, değil mi? Bravo Nebil Bey, ne doğru bir görüşünüz var. Güzel, amma halinde bi, müptezellik var, öyle değil mi? — Ey, PR Cedi Ha- nım? Bakın bu kara kaşlı, kara gözlü bir güzel.. . — Evet, efendim . — Amma bak, Nebil affedersiniz, size böyle 30 lunu gördü. Ya hür yaşamak, ya ölmek. ... Milâttan asırlarca evvel başlı. yan tarihine hiç bir esaret sahifesi kaydettirmiyen Türk milleti için, mukadder olan akıbet, © her halde esaret değil, asla değil, ancak efen dilik veya ölümden birisi — olabilir. di. Efendilik te, esir olmamak için, her türlü fedakârlığı yapmaktan hiç bir an çekinmiyen © ve nihayet roddüt etmeden — ölmesini de bilen bir millet için her zaman mukad- der olan bir vasıf ve seciyedir., Bu vasıf ve seciye ise, Türk mille. tinde her milletten üstündür. Bu- na da, tarih şahittir. İşte Türk milletinin dehasını di- mağında, duygusunu gönlünde bir | milnatis gibi toplıyan'o tek adam, bağrından çıktığı büyük milletin bu tükenmez hazinesini herkesten iyi, sezdiği içindir ki, ona kurtuluş ça resinin ancak ve ancak kendi ben- liğinde, kendi ruhunda © ve kendi | kanındaki zengin kaynakta buluna- | bileceğini gösterdi., İ o “Ya hür yaşıyaçağız, ya bu uğur da öleceğiz.. Bize, milletimize yara- şan budur..,, dedi. Ya “istiklâl ya ölüm,, bayrağını açtı. Bütün Türk milleti bu bay- rağın altında tek bir vücudun uzuv | ları imiş gibi yekpare oldu. Bu emsalsiz kafile, (Samsun) dan hareket etti. Erzurum, kongrelerinde daima artan kudretli bir iman ile kuyvetlene kuvvetle- İ ne Ankaraya geldi. Orada Kurul- | tayın kurup hâkimiyetini eline al- | değen ilân etti. Ve bunu dünyaya kabul ettirip, Türk © vatanını düş- mandan temizlemek için de iki ke- re, (İnönü) ne, bir kere (Sakarya) ya, ve en nihayet de Kocatepeden Afyonun esmabundaki © düşmanın müstahkem mevzilerine çi Bu üç yerde bozduğu ve yendiği, siper lerinden çıkurdığı düşmanı kovalıya kovalıya bugün işte Dumlupınarda yakaladı. O ana kadar | kendisini mahsur bir kale içinde bırakan yedi düve lin emeli ile beraber, Yunan ordu» sunu bu sefer o kaikıvrak çevirdi. Muhasara etti.. Ve'töahveyledi... (O) nun bu Tüik, plimene nasıl hazırlayıp, nasl tatbik ederek yedi düvelin icra vüğtesi olan © Yanan ordusunu bugünkü soktuğunu 26 Ağustosta, ve onu ta kip eden 27, 28'Ağustos günlerin. de anlatmağa çalişmiştik. Bugün de, bü sön ve kat'i neti. | celi Başkumaridan meydan muha- | rebesini koymak istiyoruz. “kk 26 Ağustos sabahı, ordularına taarruz emrini veren Türk Başku- mandanı, dört gün devam eden mu barebe ve takip © neticesinde asıl düşman ordusunu (Dumlupınar) da önlemiş ve şimale atmıştı.. 29 - 30 Ağustos gecesi, ordu muz, dünkü krokimizde de göster. diğimiz veçhile, düşmanı her taraf- Sivas nin iki ucunu birleştirmeğe müsa- it bir vaziyete gelmişti.. (Afyon Karakiisat) daki Başku- mandanlık karargâhıma sabaha kar. şı gelen raporlardan — çıkarılan bu vaziyeti, o zaman Garp cephesi ha- rekât şubesi müdürü bulunan Tev- fik Bey (Riyaseticümhür başkâti. bi) harita üzerine © tespit etmişti. Hepimiz sevinç içinde idik. Tevfik Bey derhal viğtiyeti İsmet Paşaya — Estağfurullah, efendim, teşekkür ederim — Böyle teklifsiz konuşma- mı tercih ediyor musunuz ? — Elbette; hanımefendi . — Amma $iz de öyle konuş- malısınız... Bakınız, Neriman Cemşit Hanımda da adeta er. keğe benzer bir atılganlık, bir davet beklemeden kendi da- vet eder hal yok mu? — Evet, efendim - — İşte, görüyorsunuz ya, 0- na da pek eee — Ya Semiha Nazmi Ha- nıma ne dersiniz? Bakın, şura- da Ferit Necdet Beyle danse- den elâ gözlü, kıvrak hanım? iç dikkat etme- mitşim, efendim — Öyle, size biraz uzak düş müştü. Amma şimdi görüyor- sunuz ya ? — Pek dim. — O, şimdi Neriman Cem- şit Hanımla danseden Nazmi Beyin karısıdır. Zavallı çiki ev- ,pek güzel, efen- bu uğurda icap ettiği ende hiç te- | çıkmaza nasıl | okuyanlarımızın önüne tan kuşatmağa ve kuşatma çenberi | götürdü. İsmet Paşa oda, hemen Başkumandan Paşaya gönderilmesi emrini verdi.. Gazi, vaziyeti | harita üzerinde görünce hemen Tevfik Beye Fevzi ve İsmet Paşaları”. yanına çağırma sını emir buyurdu... Bu üç baş bir araya geldiler. Plânlarmın ve bu plânlarmı icra i- şin verdikleri emirlerin o anda ver- diği meticeyi harita üzerinde bir da- ba tetkik ettiler, Ve derhal “bu gün akşama kadar behemehal düşmanın ber taraftar kuşatılarak yok edilmesi, için icap eden veçheyi verdiler... Bu veçhe dairesinde: Garp cep- hesi kumandanı İsmet Paşa, saat 6,30 da cephe emrini birer erkân harp zabiti ile ordularına gönderdi. Yeni tedbirler: Gazi Hazretleri, yalnız bu kara- rı verip, icap eden emirleri - tebli etmekle iktifa" etmediler. Vaziyet emirlerin, tasavvur olunan maksada harfiyen uygun olarak yapılması icap ediyordu.. Onün için de şu kararı verdi: A) *Mülli ordunun ihzar ve idare- sinde dahiyane projeleri, müstesna kudret ve kabiliyeti” daima takdir. lerine mazhar bulunan Büyük Er- köm Harbiye Reisi Fevzi Paşa Hazretleri, şimalden © düşmanı kav- ramakta olan ikinci ordu gidecek ve bu ordunun v varlar dairesinde sevk ve idare cdil- mesini temin edecek. B) Bizat Gazi Hazretleri de, düş- | mana asıl darbeyi cenmptan ve garp derek, harekâtı bizzat idare buyura | Ordularını, Şefinden, Başkumam- danından aldığı ilham ve direktifler dairesinde idere ederek, iki Inönü ve bir Sakarya zaferi kaydeden ve son taarrurun da irişilmez sandeti duymağa ve duyurmağa başlayan Garp cephesinin bahtiyar kumanda- nı İsmet Paşa da Afyon Karahisarın dn kalarak ber iki ordunun harekâ- tını idare edeceklerdi.. İ Gazi ve Fevzi Paşa, bu karara tev- fikan otomobillerile harelert ettiler. Gari Hz. leri, saat dokuza doğru Akçaşshirdeki birine ordu karargâ hına vardılar. Ordu kumandanına- vaziyeti ve vazifeyi, yapılacak şeyi anlattılar: “Dördüncü kolordu tekmil fırka- lnrile ve süratle düşmanı kuşatan. | Ve kat'i netice alsın. Düşman ordu- su behemahal yok edilmelidir.,, Bu- yurdular.. Ve bunun IV inci kölor- du. kumandanına tebliğ edilmesini emrettiler.. Bu sıralarda elde edilen esirlerden “Türk ordusunun çevirdiği kuşatma çemberi içinde ka lan Yunan ordusunun başında Baş- kumandanlık vazifesini gören Cene- ral Trikopis ile ikinci kolordu ku- mandanı Ceneral Diyetis'in de bu- lunduğu öğrenildi. Bunun üzerine Ga rinci ordu kumandanına: “Kemaled- din Sami Paşaya söyleyiniz. Bizzat Trikopis ile beraber bütün düşman cenerallerini behemehal esir etsin, İ emrini verdiler. -Ve kendisi de vaziyeti daha iyi görmek, muharebeyi daha yakından İ idare etmek için birinci ordu karar. gühmda kaldılar. Dördüncü kolordu İ karargâhrın tarassut mahalline ka- « Oradan dürbin ile va» Bu am Hazretleri bi- dar gi ziyeli tarassut ediyorlardı. daki vaziyet çok gergin ve çok kri- — İki evlenmesinde mi, fendim ? — Evet. Hani sofrada yanı- & yok mu? Bu hanımın ilk ko- casından olan oğludur. — Yel — Genç görünüyor amma biraz sıkışsa sizin de anneniz olabilir. — Öyle; galiba . — Bir de şu Süheylâ Hanı- mı, söyleyin, bakalım (nasıl buldunuz? — Zannederim, o da biraz taş kın bir hanım . — Bravo! Neden anladmız? — Sofrada en çok kahkaha | savuran bu hanımdı da... | — Evet. Çok iyi anlamışsı- İ niz. Valsin nağmeleri kesilirken, Muhteşem Nihat Hanımefen- İdi bir daha gencin elini sıktı: — Artık kararlaştı, değil mi? Bundan sonra en yakın iki dost gibiyiz. Bu hayatta ne za man bir nasihate ihtiyacınız o- lursa bana iraksakimla: Her İ ten vuracak olan birinci orduya gi-| nızda oturan Nevzat Süreyya | fırkalarımızın cenuptan ve garpten de 11, 12, 5,3, ve 23 üncü fırkaları | mizin çemberi içinde kalan ordusu pek muannidane müdafaaya savaşıyordu; ferlenlarımız, gittikce bu düşmanın müdafaa hatlarma yak laşıyorlardı, çemberi sıkaştırıyorlar. dı... Bu kıyametten nişan veren man zarayı dürbin ile seyretmek, Gazi için kâfi görülemezdi.. Oradan dür- binle gördüklerini gözlerile de gör. mek istiyorlardı.. Saat 14 e doğru düşmanın ateşi altında, 11 inci fire | kanın tarassut mahalline gittiler. Oradan, o (Zafer tepesi) nden vazi- yeti artık dürbine hacet kalmadan görebiliyorlardı. Vaziyeti oradan İ- dare ediyorlardı... .. Artık güneş batıya yaklaşıyor, ak. şamın esmerliği dereleri gölgeliyor- du. Gazinin hücüm emri: Sant 14 ten beri, on birinci fırka kıt'alarının arasında, bu tepecikten meydan muharebasini idare buyu- ran Başkumandanın bu imha muha- rebesi için son emri şu olmuştu: “Düşmamı gündüz gözü ile kuşata caksınız. Düşmanın müannidane mü dalan ettiği mevkilere süngü hücu- mile gireceksiniz. Ve behemahal bu« gün kat'i netice almak lâzımdır. (Ya ni düşmanı yok etmek lâzımdır.)Bu nun için bütün kıtalar azami feda kârlikia ilerilemeleri ve bütün batar yaların ateş mevzilerine girmeleri ve düşmanın mevzilerini sarsmaları icap eder, *.w Hücüm anr: Başkumandanlarından bu emri a lan Türk ordusunu görmeli idi!.. O- na dil ile yazı ile anlatmak imkân sızdır. Düşman mevziine kim daha evvel girecek diye yarışan bir savaşma var dı... Süngüsünü en evvel düşman bağ rna saplamak gayretile, şehit düşen arkadaşlarının üstünden sıçrayarak düşmana saldıran askerlerimizin bu halâş anındaki yarışları, topgularımı zın düşman mevziini altöst eden ve göz açtırmayan ateşleri, bu savlet ye şiddet karşısında düşmanın nevmida ne çabalayışları, tam bir kıyamet â- minin örneği İdi.. Ebedi kurtuluş saati: Ebedi kurtuluş saati yaklaşıyor. du.Güneş üfka yaklaşmış, son altın ışıklarını Türk ( Başkumandanınm milli kinle ürpermiş altın saçlarma katıyotdu... Onda bile, Türkün ıztiraplıve ka- ragünlerinin sonuncusunun bugün battığını müşdeleyen bir batış vardı. Tam güneşin battığı, gök yüzü. nün karardığı bu dakikalarda idi.. Türk topçusunun harabeye çevirdi. ği düşman mevzilerinde büyük bi çatırdı koptu... Türk süngüleri Yunan süngüleri çatışmışlardı. Yu. nan süngüleri kırılmış, Türk söngü leri düşmanın bağrına saplanmıştı.. Hora! sadaları ebediyen kesilmiş- ti. s.. Artık üç yıldır beklediğimiz kıya met kopmuştu. Yunan ordusu ile be raber Yunan emeli ile beraber Tür- kü esir etmek hayali de orada gö- mülmüştü... Bu muharebenin, bu milli mücadele ve istiklâl meydan muharebesinin, büyüklüğü hakicın- dn urun bir şey ilâve etmeyeceğim. Onun verdiği netice esasen muaz- zam bir eser halinde ortada duru- yor: Tertemiz Türk Cümhuriyeti zaman beklerim. Kabul günle- rim pazartesidir amma sizin için her gün evdeyim. Teşekkür ederim, hanr- mefendi . Ahmet Nebilin vals oynama sı bütün hanımların gözlerine çarpmıştı. Gramofona yeni bir plâk koymak için kolleksiyonu araştıran Nihat İlbami Beye bir kaç hanım sesi birden: — Bir vals daha! ( Bir vals daha! Ahmet Nebil Beyle biz de oynayacağız . Diye haykırdı. Cevat Bey, gülümseyerek himaye gencin muvaffakiyetlerini sey- rediyordu. Muhteşem Nihat Hanım, misafirinden en kıy- metli antikalarını bile esirğe- miyen kibar ve âlicenap bir ev sahibi tavrile, — Ahmet Nebil Bey tango, blüz, vanstep de biliyor . Dedi. hanımlar, hep birden el'çırparak : — Bravo! Brayol Diye haykırıştılar, Şimdi hepsi Ahmet Nebilin Yunan | Yalnız çu kadarını söylemeden çemiyeceğim ki, o da şudur: F şüphe yok, Türk tarihi serapa zal | lerle doludur.. Ancak verdiği neti nin büyüklüğü nazar: dikkate ala sa, tarihe, Türk tarihine, dünya | | rihine yepyeni bir istikamet “verm İ bundan başka meydan muharebı gösterilemez... İ Hiç şüphesiz, Mil | nin, Türk eümhurişı tabii neticeleri olan siyasi ve içtim ve feyizli bunca inkılâplarımızın t meli burada bu meydan muharebi sinde atılmıştır... Bugün maddi * mânevi nemiz varsa ve bundan « va da nemiz olursa ancak o teme medyunuz. Türk devle ... Sonra, bu zaferin, ne emsalsiz ma rumiyetlerin, ne eşsiz müşkülleri; ne denksiz yoksullukların iktihami dahili ve harici ne âmansuz engeli rin aşılması ile İhzar, İdare ve rm vaffakıyetle intaç edildiğini düşi Bürsek onun Türk tarihinde, ayni 2 manda,tükenmez bir ümit ve kudre kaynağı olarak ebediyen yer tutnc ğını teslim ederiz. O, herhangi bir müşkülün önün tırlamak, muvaffakiyet için, ümit v itimadımızın yerine gelmesi için ki fayet eden zengin kudret kaynağı dır. O, alelâde askeri zafer değildir (Milli Hâkimiyet) in zaferidir. Bi kere onun için de emsalsizdir. Vi yarının nesillerine de bunu böyle di şündürmeliyiz, onların dimağlarına | gönüllerine bir iman halinde naki ve hakketmeliyiz. Bu da, ancak, onun her yıl dönü münde, bütün milletçe, daha ziyadı artan bir heyecanla tekrar ve tesi edilmek suretile yarmki nösle inti ma milletçe hatırinyacağız.. Taki ve tebeli edecoğim.. İlân İktisadı MiMt Nezareti öle hali #asfiyede bulunan Londrada “THE CONSOLİDATED COMPANY LTD” şirketinin tasfiye memuru- nun muvaffakatı mücibince mez“ kür kumpanyenın bütün işlerinin tasfiyesine ve tarafımıza tevdi edi” len teminat akçesinden her bir ai gortalıya hissesine &it meblâğın tev-. zilne memur edildiğimiz! mezkâr kumpanyanın bilumum sigortatıla- rına arz etmekle kespi | şeref eyle- riz. Alâkadarann evrakı müspltele- tile birlikte Galatada, Voyvodada, Türkiye Milli hanımdaki idsrehame- ire müracaatları rica olunur. THE CONSOLİDATED sigor- ta kumpanyasmın tasfiye memucu LE PHENİX DE VİRNNE Türkiye Şubesi. ÇE e Kiralık Çiflik Herkonçe maruf ve malüm olar | Küçük Çekmecede Filorya Çifliği | kiraya verilecektir. Taliplori Gale- tada Haraşçi sokağında Dar banım- da $ numarada Mustafa Beya ve ye” ut Voyvoda Nur handa 7 numaras da Osman Nuri beye müracaat ot sinler başına toplanmışlardı; — Tangoyu benimle oynar mesmez, Nebil Bey? — Sizinle bir blüz yapalım. — Boston da yapar mısmız? Genç birden bire kopan fır- tadan kamran Hanımlsr rn her birine: rıyordu. Muhteşem Nihat Hi nrmefendi, tatlı bir himayekâr” lıkla gencin elinden tutarak * — Çocuğu üzmeyiniz, he nımlar, gece bizim ya! Hepini$ le de oynar . Dedi, Cr6puscule'ün baygın kı” rak nağmeleri arasında Ahmet Nebille tangonun en ince fi gürlerini yapan Neriman Ce” git Hair sordu : bana gel” Bu çarşamba ök'e misiniz, Nebil Bey? (Devamı var)